Sanık Doğu Perinçek :” ben tamam doğru söylüyorsunuz ama ben tatbikata bakarım sayın yargıç hukukçuyum ben, tatbikata bakarım tatbikata bakarım. Bunu da “
Mahkeme Başkanı:“ tatbikatı oraya yormayın lütfen hiçbir güç hiçbir güç fısıldayamaz.”
Sanık Doğu Perinçek :” peki, tatbikatı o zaman Amerika’nın gücüne yoracağım neyse”
Mahkeme Başkanı:“ onlar bizim dışımızda şeyler “
Sanık Doğu Perinçek : “ şimdi bakın biraz önce bir arkadaşımız burada bir beyanda bulundu dikkatimi çekti çok etkiledi beni vatan bölükbaşı suçladığı için burada diğer sanıkları suçlamaya zorlandığı uzun idareyle ilişkiler savcılıkla ilişkiler sonunda mektupla da kanıtladı. Tahliye oldu tahliye kararını siz verdiniz. Ben de izliyorum bu duruşmaları vatan bölükbaşından burada oturanlardan hangisi farklı suçun oluşması bakımından benim kanaatim. Ne dedi çocuk bizi ahlaksızlığa zorlamayın dedi yani bizi burada yalan ifadelere başkalarını suçlayan başkasını suçlarsan seni bırakırım bu da bir uygulama, iddianamede benimle ilgili ileri sürülen hiçbir şey kalmadı. Hiçbir şey kalmadı. Göstersinler ve 10 tane düzeltme talep ettim 8’ini düzelttiler ve ne dediler hukuki değerlendirmeye almadık. Hukuki sonucu yok. Bir İftiraname olduğunu itiraf ettiler ama onun da üzerinde durmuyorum. İki noktada biz polis raporunu özetini esas aldık dediler onu da huzurunuzda geldim ispat ettim onlarda da yanlış olduklarını. Efendim kara kuvvetleri komutanı Yaşar Büyükanıt’a suikast planlarıymış natoyu yıkacakmışız sabote edecekmişiz Yargıtay’ı bombalayacakmışız falan 2. iddianamede onu da geri aldılar. Dediler ki biz onları oraya koyduk ama hukuki bir sonuca bağlamamıştık. Ne kaldı Amerika’nın raporları kaldı Amerika’nın hışmı kaldı. Saçma sapan denen mit başkanının bile artık inkar ettiği o şemalar şunlar bunlar onlar hukuki bir kıymet arz etmiyor. Telefon dinlemeleri 211 sayfa hepsi benim şerefim namusum her satırını kabul ediyorum. İçlerinde utandığım bir lan sözcüğü var o da hukuki bir kıymeti olmadığı için araştırma talep etmiyorum. Araştırırsak büyük ihtimalle o lan sözcüğü de yok. Halkıma hesap veremeyeceğim bir tane l, a, n harfleri var utandığım. Bir telefonda karşıya da söylememişim lan diye bir şey güya çıkmış onu da tam bilmiyorum. Onu da talep etmeyeceğim etkilemeyeceği için sonucu. Hepsini hepsi benim ne kadar dürüst bir insan olduğumu darbeye karşı olduğumu darbeye karşı telefon konuşması orada 8–10 telefon konuşması var. Darbeye karşı olduğumuz. Türkiye’nin darbelerle bir yere varamayacağı darbelerin karşısında olduğumuz darbecilerle alay eden zavallılar diyen vs. diğer bütün konuşmalarımız ne var bizim yüreklerimizin Türkiye için çarptığını beynimizin bilincimizin Türkiye ile dolu olduğunu halkımızla dolu olduğunu emekle dolu olduğunu gösteren konuşmalar bir tane suçlama yok. Türkiye’nin en büyük özel kitaplıklarından arşivlerinden birine sahibim evimde gelmişler 10 bin kitap o kadar arşivli şudur budur falan torba torba götürmüşler genel merkezden 4 tane CD çıktı demişler o da huzurda görüldü o da tutanaklarda yok. Hatta sehve bunu koyduk diye çıkan bir kağıt parçası var. Bunun bir tertip ürünü olduğuna işaret eden. O 4 CD, 1034 tane CD toplanmış ve 1034 içinden 4 tane arama tutanağında olmayan CD ile suçlanmışız onu da 2. iddianamede geri almışlar. Telefon dinlemelerimiz bizim iftiharımız kaydımız kuydumuz arşivimiz kitaplarımız bizim hayatta en hakiki mürşit ilimdir şiarını izlediğimizi gösteren hepsi belgeler. Bu gerçekler karşısında sayın başkan sayın yargıçlar, bu gerçekler karşısında bir tutuklama nedeni bir toplu iğne başı kadar bir şüphe kalmamıştır. Bir toplu iğne başı kadar benimle ilgili işçi partisiyle ilgili bunu da nesnel olarak ispatlıyorum. Ta, 2008 Temmuzundan itibaren sayın savcılık Yargıtay cumhuriyet başsavcılığına bu davanın bütün delillerini bizimle ilgili olarak gönderiyor değil mi birkaç kere gönderdi. Ve ne diyor işçi partisi hakkında kapatma davası aç zaman gazetesi yazıyor diğer Fethulahçı gazeteler liboş gazeteler yazıyor hala işçi partisi hakkında kapatma davası açmıyorsunuz. Yargıtay başsavcılığı açmıyor. Neden açmıyor çünkü darbe halkı isyana teşvik efendim hükümeti ıskat etmek vs. bu iddianamede yazılı tarif edilen suçların hepsi aynı zamanda anayasamızda ve siyasi partiler kanununda kapatma nedenidir sayın başkanım kapatma nedenidir. Burada siz bir kapatma nedenini araştırıyorsunuz. Örtüşüyor örtüşmese ben deniz fenerinden huzurunuza gelsem beni burada yargılayın. Ben deniz fenerinden gelmiyorum. Halkı isyana teşvik hükümeti ıskat darbe bu suçlarla huzurunuza geliyorum bunların hepsi işçi partisi hakkında kapatma nedendir. Ben işçi partisinin organıyım genel başkan siyasi partiler kanununda genel başkan organdır. Yani organ bu eylemleri işlediği zaman bu kapatma nedenidir. Yargıtay başsavcılığı bu delilleri inceliyor ve burada tarif edilen kapatma nedenlerin dolayısıyla ceza kanununda tarif edilen suçları görmüyor. Koskoca Yargıtay başsavcılığı, açmıyor bu size bir şey ifade etmiyor mu hukukçu olarak mahkeme olarak. Açtıramadılar bu kadar baskıya rağmen açtıramadılar bu da benim tahliye gerekçemdir. Hatta en önemli tahliye gerekçemdir. Ve siz Türkiye de güya demokrasi var işte gördük dün burada anlatıldı hangi demokrasiden söz ediliyor Amerikan başkonsolosluğunda başbakanlar efendim sigaya çekilip programları açıklatılıp tayin ediliyor büyük orta doğu projesi eş başkanlığına kendisi 33 yerde ben büyü orta doğu projesi eş başkanıyım diyor. Var mı Türkiye’nin bir başbakanı cumhurbaşkanı makamında oturan zat 2 sayfa 9 maddelik Amerika’yla gizli bir sözleşmesi yaptığını hizmet sözleşmesi kendi ağzıyla açıklıyor. 24 Mayıs 2003 vatan gazetesi manşeti. Gizli anlaşma yaptım diyor. İçini söyle, gizlidir diyor. İçi hepsini açıkladım çıktı işte en son Ermenistan kapısının açılması vardı 9. madde o çıkmamıştı o da çıktı. Abdullah Gül koşturuyor o kapıyı açacağım çünkü gizli anlaşma yapmış söz vermiş. Şimdi böyle bir egemenlik yoksa bağımsızlık yoksa demokrasi olmaz. Yargıya düşen payı sayın başkan sizin burada yürüttüğünüz duruşmanın hükümleri Amerika’dan Avrupa parlamentosundan veriliyor ilan ediliyor. Onu da savunmamda bütün delillerini sunuyorum resmen ilan ediliyor şey değil. Gizli saklı değil parlamento kararlarıyla. Talat paşa komitesini kapatın, işte Talat paşa komitesinin bütün üyeleri şey haline getiriliyor sanık haline, Ergenekon’un üzerine gidin Hrant Dinki de buraya bağlayın. Size oradan talimatlar geliyor. O zaman biz neden kuşkulanıyoruz. Sizin bu talimatlar karşısında dik duramadığınızdan kuşkulanıyoruz başka neyden kuşkulanalım. Bu kadar hukuki gerçek karşısında başka neden kuşkulanalım. Ve Türkiye’nin tarihinde bir nemrut Mustafa Divanı var. İngiliz emperyalistlerin İstanbul da kurduğu yurt severleri astığı sonrada o yurt severlerin kahraman ilan edildiği tarihi tecrübe var. Biz neden kuşkulanalım başka sizlerin iyi insanlar olduğunu biliyoruz. ama iyi olmak yetmiyor. Bizim iyi insanlara değil hukuku uygulamakta cesur kararlı hakimlere ihtiyacımız var. Adaleti uygulayacak insanlara ayrıca bunun cesaret isteyen tarafı da kalmadı. Çöktü bu dava. Bütün bu gerekçelerle sayın mahkeme tahliye mi arz ediyorum. Saygıları sunuyorum. “
Sanık Ümit sayın söz istedi verildi :” sayın başkanım birinci talebim Yener Yermezle ilgili Üzeyir Garih katili Yener Yermezle ilgili biliyorsunuz Yener Yermez benimle adli tıp kurumunda görüştüğünü ona bir buçuk milyon dolar teklif ettiğimi iddia etmişti. Fakat bunların hepsinin yalan olduğu ortaya çıktı. Zaten söylediği tarihte Mart 2002 de Amerika’daydım görüşmem mümkün değil. Adli tıp kurumu adalet bakanlığına bağlıdır. Benim çalıştığım Adli tıp enstitüsü ise İstanbul üniversitesine bağlıdır. Şimdi Bakırköy ağır ceza mahkemesi bu konuda bir karar vermişti. Bu cinayetin Ergenekon’la ilgisi yoktur diye, üzerimdeki şüphelerin kalkması için sizden ricam bu kararın gerekçeli kararın mahkemenizce istenmesidir. Böylece net olarak basında çünkü dinci basında Fethulahçı basında bu haberler çok yazıldı. Dolayısıyla bu kararın istenmesi üzerimdeki şüpheleri kaldıracaktır. Sayın başkanım ikinci talebime geçmeden önce 5 Mayıs tarihli hürriyet gazetesinden bir bölüm okumak istiyorum. Ergenekon iddianamesi klasör 150 sayfa 176,181 genelkurmay başkanlığında 2003 de yapılan YAŞ hazırlık toplantısında aşağıdaki notlar yer alıyor TSK’nin üst kademesindeki 15 komutanın katıldığı toplantıda iddiaya göre şunlar konuşuluyor. Org. Hilmi Özkök genelkurmay başkanı, ben %80’i ile aynı fikirdeyim ama katılmadığım noktalar var muhtıra vermeye niyetim yok. Bu hükümet gitmelidir. Demokratik yollardan bu işi halletmeliyiz. Org. İlker Başbuğ genelkurmay 2. başkan, tablo kötü ama umutsuz olamaya gerek yok. Halkın desteğini almaksızın bir eylem planı yapmak önemli değil. Adamları iyi seçmeliyiz. Org. Aytaç Yalman kara kuvvetleri komutanı, zamanı boşa geçirdik. Önerim hemen ve gecikmesiz eylem planına başlamak. Seçimden önce muhtıra vermeliyiz. Org. İbrahim Fırtına hava kuvvetleri komutanı, parlamento cumhurbaşkanı tarafından fes edilmelidir. Yeni anayasa yapılmalı ve içinde kendini koruyacak her türlü imkan konulmalıdır. Oramiral Özden Örnek deniz kuvvetleri komutanı, silahımız bizim caydırıcılığımızdır. Ben silahımı kullanmayacağım tarzı açıklamalar yapmamalıyız. Org. Şener Eruygur jandarma genel komutanı, söyleyecekler söylendi her şey elden gidiyor. Emniyet jandarmayla yarışıyor ve onu kötüleyerek yükselmeye çalışıyor. Org. Şükrü Sarı Işık MGK genel sekreteri, çok fazla zamanımız kalmadı. Onların icraatlarının demokrasiyle engellenmesi mümkün değil alternatif lazım. Org. Yaşar Büyükanıt 1. ordu komutanı, başbakan ABD’de Fethullah Gülen ile buluştu. AK ismi bilinerek ve kasıtlı olarak bediüzzaman yazılarından alınmıştır. Org Oktar Ataman 3. ordu komutanı, bu iktidar güvenliğimizi ve anayasamıza bir tehdittir. Bertaraf etmek için her şey yapılmalıdır. Org. Hurşit Tolon Ege ordu komutanı, iktidarın arkasında ABD ve AB var hükümetten öncelikli tehdit bölücülük ve irticadır. Seçimden önce ikaz etmezsek önümüze aşamayacağımız bir engel çıkacaktır. Halk bize sırtını çevirmez. Org. Orhan Yöney NATO güney doğu Avrupa müşterek komutanı, bunlar kadrolaştıkça genişliyorlar yargı bitmiştir. AKP’ye gücümüzü göstermek zorundayız. Sayın başkanım bu 15 kişi Türkiye’de en gizli istihbaratı elinde tutan ve devletin en üst noktasındaki orgenerallerdir. Ve 2003 de aralarında böyle bir konuşma geçiyorsa demek ki bir tehdidin varlığından söz etmek söz konusudur çünkü Türk Silahlı Kuvvetlerinin en üst düzeyinde en gizli en derin istihbarata sahip kişilerdir bunlar. Benim telefon konuşmalarımda bunları ele alırsak burada resmen bir muhtıra bir darbe planı var ki, iç hizmet kanununun 35. maddesi Türk Silahlı Kuvvetlerine özel olarak böyle yasal olanak sağlamaktadır. Zaten daha önceki darbelerde aynı nedenle yapılmıştır. Benim telefon konuşmalarımdaki konuşmalarım söylediklerim buradakilerin binde biri bile değildir. Ordu niye bu gidişe müdahale etmiyor gibi söylemlerim olmuştur. İkili yapılan telefon konuşmalarında bu yüzden halkı isyana teşvikle suçlanmaktayım. 4–5 kişiyle yapılmış dolayısıyla şu anda bu konuşmaları ve bu fikirleri göz önüne aldığınız zaman halkı isyana teşvik yada darbe planı çok net olarak burada bulunmaktadır. Ve devletin en üst düzeyinde bu yaş toplantısında konuşulmuştur. Ben sadece iki kişiyle birlikte ne olacak bu ülkenin hali tarzında konuşmalar yaptım. Dolayısıyla suçlanma nedenlerimden bir tanesi halkı isyana teşviktir. Halkı isyana teşvik edilemeyeceği Yargıtay’ın başka mahkemelerin verdiği kararlarla telefonla iki kişinin telefon konuşmasıyla halkı isyana teşvik edemeyeceği çok nettir. Buradaki talebim bu 15 komutanın mutlaka mahkemeniz tarafından dinlenmesidir. Bu 15 orgeneralin mahkemeniz tarafından tanık olarak çağrılıp dinlenmesidir. Çünkü gerçekler o zaman ortaya çıkacaktır. Sinan Aygün gibi etkin konuma sahip oldukları için mi bu kişilere dokunulmamaktadır bunu anlamak mümkün değildir şu anda dolayısıyla talebim bu kişilerin çağrılmasıdır. Üçüncü talebim 16 aydır yaklaşık tutukluyum tutuklanmam için gösterilen nedenler Ergenekon sözde Ergenekon örgütü üyesi olmam. Buradaki gördüğünüz şahıslardan sanıklardan hiç birisi Ergenekon isimli sözde bir örgütün üyesi değildir. Gerçek Ergenekon vardır evet, gerçek Ergenekon ve gladyo o iddianameyi hazırlayan ve hazırlatan kişilerdir. Türkiye de böyle bir yapılanma vardır. Ve o gladyo içine Fethulahçı gladyo da denilen yapının olduğu çok güçlü bir yapıdır her tarafa sızmıştır. Yargıya bile sızmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla bahsedilen Ergenekon örgütüne üye değilim hiçbir zaman da olmadım. Benimle ilgili mahkeme hukuki değerlendirmede sunulan kanıtlar buradaki birkaç kişiyle bir kafe de oturmak ve birkaç kişinin de telefonunun üstümde çıkmasıdır. Halkı isyana teşvikle ilgili bahsedilen suçlamalarda demin arz ettiğim gibi sadece iki kişi arasında geçen 4-5 kişiyle yapılmış telefon konuşmasıdır. Hukuki değerlendirmede beni tutuklamaya neden olabilecek başka hiçbir şey sunulmamıştır. Ne sözde Ergenekon örgütüne üyeyim ne de halkı isyana teşvik ettim. Dolayısıyla tahliyemi talep ediyorum. “
Sanık Hüseyin Görüm söz istedi verildi : “ çok teşekkür ediyorum sayın reisim böyle belki sıra altmış olduk ama çok teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için çok kısa bir açıklama yapacağım Kuvai Milliye 1919 da bu soruşturmada bu kovuşturmada her hangi bir suç unsuru bulunmamıştır. Kuvai Milliye 1919 burada olan herkes doğal bir üyesidir. Burada olanlar ve dışarıda olanlar buradan şunu seslenmek istiyorum. Dünyanın merkezi olan bu topraklardan tek bir çıkış var tek bütün insanlık için onun ismi de 1919 Kuvai Milliye’dir Kuvai Milliye’ye sahip çıkın. İnsanlık tek bir kurtuluş Allah şahidimdir tek bir kurtuluş onun ismi de 1919 kuvva dır çok teşekkür ediyorum teşekkürümü de bundan sonra zaten söz verseniz de almayacağım konuşmayacağım en son olarak Hüseyin Kerim Bayraktaroğlu olarak da kapatmak istiyorum. Çok teşekkür ederim sayın reisim. “
Sanık Bekir Öztürk söz istedi verildi :” sayın başkanım değerli heyet öğleden önce Oktay Yıldırıma sorulan telefon zinciri konusunda onu benim yazdığımı dolayısıyla bir açıklama yapmak istediğimi söylemiştim. Orada olağan dışı konulardan kasıt şudur. Onun altında bir telefon listesi var birinci sırada Bekir Öztürk yazıp aşağıya doğru şahısların devam ettiği dernek yönetim kurulu ve il temsilcilerinin bulunduğu isimler var. Bu tamamen iletişim maliyetini menimize etmek adına birinci kişinin ikinci kişiyi araması, ikinci kişinin üçüncü kişiyi araması mantığından hareketle yapılmış bir organizasyondur. Olağan dışı konulardan kasıt şudur. Mesela birinci kişinin arayacağı kişiye ulaşılamamıştır. O zaman ulaşılamayan kişiye ulaşılamadığı bir altındaki kişiye söylenecek daha sonra o dönüp onu arayacak bu şekilde bir şeydi. Zaten onun izahı da altında yazıyordu. İkinci bir konu iddianamede telefon görüşmeleriyle ilgili konular ben savunmamı verdiğim sırada iletişim başkanlığından gelmemişti onlar geldikten sonra kafama takılan tanımadığım kişilerle ilgili görüşmelerin bir analizini yaptım. Satılmış Balkaş denilen bir şahısla 50 civarına 53 zannediyorum telefon görüşmem olduğu iddia ediliyor. Hayatım boyunca ismi satılmış olan bir insanla hiçbir zeminde ne telefonla ne de yüz yüze görüşmedim. Hatta savunmam esnasında demiştim ki adını Ahmet olarak tanıtan Mehmetlerle görüşmediysem böyle bir kişiyle görüşmedim demiştim. Şimdi b u 53 adet olduğu iddia edilen görüşmenin mahkemeniz üzerinden aldığım kayıtlara göre 8 tane görüşmeden ibaret. Bu görüşmelerin 5 tanesini şahıs 3 tanesini cevaben ben yapmışım. Bu 8 tane görüşmenin toplam süresi 156 saniyedir. İki dakikadan azdır. 24 tane mesajlaşma vardır yine bu görüşmeler ve mesajlaşmaların tamamı şahsın araması yada mesaj çekmesi suretiyle benim lütfen cevap verdiğim şeylerdir. Tamamında bütün günlerde bakın bunların hepsi gündür mahkemenize bu dilekçe ekinde verdim bu günlerde şahıs bana 2 tane cevap vermiştir. Ben de ona kerhen cevap vermişimdir. Hatta bir günde mesela 05.01.2007 tarihinde bir defa aramış 4 defa mesaj göndermiş sadece bir defa cevap vermişim. İkinci bir konu yine öğleden önce Oktay Yıldırıma sorulan Recep Gökhan Sipahioğlu konusu, Recep Gökhan Sipahioğlu adını ben iddianamede gördüğümde bu şahısla ilgili hiçbir şey aklımda olmadığı için nedir kimdir bilmiyordum hatta böyle bir kişiyle benim görüşmem olmuş mudur olmamış mıdır bu konuda da bir kanaatim yoktu. Ancak savcıların veri tabanını nasıl elde edip yayınladılarsa 343. klasör zannediyorum. 341 den 346. klasöre kadar bizim internet sitesinin siteye münhasıran sayın Hasan Hüseyin üyemizin sorduğu özür diliyorum Hasan Hüseyin beyin sorduğu kişilerin özel bilgileri olarak da değerlendirebilecek bilgilerin bizim veri tabanımıza girme şekli şudur. Üyelik sistemi gibi bir sistem var sitede vatandaş orayı tıklıyor adını soyadını bilgilerini nerede oturduğunu kısaca kendisini anlatan bir tanıtım yapıyor kaydet dediğinde o bizim veri tabanımıza geliyor. Şimdi bunun bizim veri tabanımızdan hukuksuzca alındığını düşünüyorum çünkü iddianamede bunun nube veb yayıncı firmadan istendiğine dair bir belge yok. Ancak bu kişilerin tamamı deşifre edilmiştir. Bu kişilerin telefon numaraları adresleri bütün şeyleri iddianamenin eklerinde var ve bu eklerden bulduğum Recep Gökhan Sipahioğlunun derneğimize site üzerinden 343. klasörün 167. sayfasında derneğinize üye olmaktan onur ve biraz da düşük cümle kurmuş ve atalarımızın ruhları için şeref olacaktır zaten kuvva idim bu şahıs o zamana kadar dernekte anladığım kadarıyla üye ondan sonra mı ayrıldı, ayrıldı mı ayrılmadı mı onu da bilmiyorum. Zaten kuvva idim artık Kuvai Milliyedeyim. Şeklinde bir başvuruda bulunmuş onun üzerine de ben aramışım. İki defa, birisinde aramışım muhtemelen ulaşamamışım ben ciddi başvuruların tamamını ararım. İkincisinde de aramışım 156 saniye görüşmüşüm. Şimdi bu şahısla ilgili bu şahıs 2 dernekte de bulunduğu için 2 derneğin arasında ilişki olduğu iddia edilmektedir. Bu konuyla ilgili söyleyeceklerim bundan ibarettir. İkinci bir konu özellikle dün öğleden önce ifade veren şahısların emniyet ve savcılık ifadelerinde avukatlarının da imza attığı ifadeleri burada bazılarını kabul etmemesinden dolayı onların sanki yalan söylüyormuş gibi şaibeli duruma düştüğünü gördüm ve buna üzüldüm. Onların hiç birisini tanımıyorum hiç birisini kayırmak gibi şeyim de yok ama bir gerçeği anlata bilmek adına emniyette yaşadığım bir şeyi ve tutanak altına aldırdığım bir konuyu anlatmak istiyorum. Emniyette sabah Mehmet Demirtaş beyin de ifade ettiği gibi burada yapıldığı gibi bir sorgu mantığı yok. Emniyette size yazıları okumuyorlar avukatınız yanınızda ama size 3 sayfalık bir yazı var. Diyor ki şöyle başlayan ve şöyle devam eden bir yazı var. Şimdi zaten o şartlarda bu yazıyı algılaya bilmeniz bu yazı nedir ne değildir bunu bile bilmeniz mümkün değil bir tek siz, sizde bulunan yazılardan da sorumlu değilsiniz. Lobiyi soruyor ben de bulunmayan yazıyı soruyor dolayısıyla bu yazıları emniyette okumuyorlar başını sonunu söylüyorlar be o yazı nedir tamamını verin dediğim zaman yazıyı bana verdiler avukatım yazıyı ben de görmek istiyorum dedi. Avukatıma hayır yazıyı size gösteremeyiz. Avukat ısrar etti o ısrar etti. 10 dakikalık bir tartışma yaşandı. Sonra avukat dedi ki ben müvekkilimle görüşmek istiyorum burada Bekir Öztürk, burada yine şaibe düşürmek için sanki ben saklayacağım gizleyeceğim bir şey varmış da ben avukattan görüşme talep etmişim gibi yansıtmışlar buraya. Bekir Öztürk bu sorudan sonra avukatıyla görüşme talep etti ve ifadeye ara verildi.saat 21:25 ifadeye aynı gün saat 21:30 da tekrar başlandı. Tem şubeden imza atan kişiler Av. Necdet Karatepe Bekir Öztürk 30. klasör dizi 12 sayfa 388 bu kayıt altına alınmıştır. Başka bir şey söyleyeyim buradan çarpıcı şimdi bir şahıs bana mail atıyor mail atan şahıs iddianamenin sanığı tutuksuz sanık Tuğrul Demre benimle beraber gözaltına alınıyor ama diyor ki bu şahıs kimdir bu maili hangi amaçla attı. Şimdi bu soru bana bu şekilde sorulmadı. Tuğrul Demre size bu şekilde bir mesaj göndermiş nedir diye soruldu ben de cevap verdim başka bir şey daha var. Adil Serdar Saçan’ın yazısı soruldu bana bir de Excel tablosu soruldu ama iddianamede soruyu öyle abartmışlar ki yarım sayfalık bir soru var. Bana bu soru bu şekilde sorulmadı. Şimdi benim burada cevap vermediğim bölümler imtina ettiğim için cevap vermediğim gibi algılandı muhtemelen. Bana diyor ki İstanbul yapılanması adında bir doküman var bu doküman hakkında bilgi ver. İstanbul yapılanması diye bir doküman yok zaten Excel tablosun başlığında burada yazıyor İstanbul toplantı diye bir doküman var. Başka bir şey daha söyleyeyim bu çok önemli, şimdi Sesar’ın bir yazısı soruluyor ban ben diyorum ki ben Sesar’ın bütün yazılarını takip ederim uygun bulduklarımı yayınlarım muhtemelen ben bunu söyledikten sonra ifadeyi alan vatandaş başına şunu ekliyor. Bu dosya bana sesar’dan geldi. Bu yalan bu bana okunsa bu yani bunu zaten size yazıcıdan çıkarıp buyurun okuyun imza atın demiyorlar orada bir polis memuru var o okuyor lütfen okuyor, uzun bir yazıya denk geldiğinde hem yorgunluktan hem de artık beklemeyelim diye geç onu bu şeyde mesela bana sorulsa yani bu okunsa bana bu dosya bana sesar’dan geldi kesinlikle buna itiraz ederim. Sesar’dan bana hiçbir zaman dosya gelmez. Ben Sesar’ın yazılarını okurum beğendiğimi yayınlarım bunu orada söylemişim. Ama buraya bunu sokarken İsmail Yıldızla ilgili şüphe düşürmek adına muhtemelen bunu yapıyorlar. Buna benzer çok sayıda şey var yani emniyetteki sorgulamanın mantığını uygulamayı daha iyi anlaya bilmeniz açısından bunları anlatmaya çalıştım avukatım burada bu kadar sanık var kaç tanesi ifadesini verdikten sona emniyet ifadesini alabilmiştir sora bilir miyiz? İfademizi vermiyorlar efendim bize avukatımız vermiyorlar. Siz diyorsunuz ki avukat görmedi mi bunu, avukat şimdi bunca davaya giren avukat onca davaya giren avukat benden daha ezik duruyor savcının yanında ben anlayamadım. Ben ilk kez bir savcının huzuruna çıktım. Ama böyle bir tablo var yani burada insanları itham etmeden önce ben yeniden söylüyorum bu insanları tanımıyorum. Yalan söyleyip doğru söyledikleri konusunda da bir fikrim yok ama oradaki şeyi bire bir yaşayan bir insan olarak ben ezildim ve dün konuşma hakkım olmadığı için özellikle bu eki getirdim ve burada bunları açıklama lüzumu hissetim. Teşekkür ederim tahliyemi talep ediyorum ayrıca.”
Sanık Behiç Gürcihan söz istedi verildi :” sayın başkan sayın üyeler, efendim be bugüne kadar bu davada iki kere gözaltına alındım. Size tahliye dilekçemi sundum. Oradaki gerekçeleri tekrarlamayacağım sadece birkaç ek tespit yapmak istiyorum. Bu gözaltına alınışlarım sırasında birinde 7 saat birinde 5 saat ayakta sorgulandım. Ne gözaltında oradaki sorgumda ne emniyette ki ifadem ne hakim önündeki ifadem ne de buradaki sorgumda tek bir cümlesinde bile çelişki yoktur. Bırakın ifadelerimdeki çelişkiyi benim 2000 yılından beri yazdığım yazılarda dahi çelişki yoktur buradaki verdiğim ifadem arasında bunu özellikle dikkat etmenizi rica ediyorum. İkincisi dün Hayrullah Mahmut Özgür’ün de sorgusunun tamamlanmasıyla benim bu iddianame kapsamında benim tanıyıp yada tanışıklığım olup başka bir insan kalmadı tutusuzlar arasında efendim sizin, arkanızdaki tahtada adalet mülkün temelidir yazıyor maalesef yaşadığımız gerçekler bu cümleyi fazlasıyla ütopik kılıyor. Çünkü öyle bir dünya da yaşıyoruz ki benim aleyhinde yazılar yazdığım benim karşısında tavır aldığım mülklü insanlar dışarıda ben içerdeyim. Bu adalet mülkün temelidir cümlesine benim açımdan fazlasıyla ütopik kılıyor. Ben mülksüz bir adamım sayın başkanım. Masak incelemesi bilmiyorum ne aşamada bizim gelirlerimiz giderlerimiz inceleniyor mu banka hesaplarıma bakınca göreceksiniz artı sizden rica ediyorum o Masak incelemesi sırasında bir de borçlarımızı çıkarsınlar gelirlerimizle o borçlarımızı karşılaştırsınlar kendi adıma bunu talep ediyorum ve artık kafanızda benim adıma ne şüphe kaldı ne kuvvetli şüphe kaldı bunu bilemiyorum fakat bunun CMK 103 deki muhtariyeti benim lehime kullanmanızı engelleyecek kadar büyük bir şüphe olduğuna inanmak istemiyorum. Bu kadar savunmamdan ve açıklamalarımdan sonra. Efendim beni büyüten ailemin mağduriyetini gidermek adına ve büyütmeyi planladığım ailemi geçindirebilmek için mülksüz bir adam olarak siz den adalet talep ediyorum teşekkür ederim. “
Sanık İsmail Yıldız söz istedi verildi : “sayın başkan öncelikle Bekir Öztürk’ün söylediği doğrudur biz Sesar olarak hiçbir yere mail göndermiyoruz. Ulusal medya hariç yani bir takım mail gurupları yok. Bizim mail gurubumuz yok. Mail gurubumuz olmadığı için değişik yerlere mail göndermemiz söz konusu değil. Sayın başkanım benim avukatlarım gelmiyor avukatlarım gelmediği için avukatlarımın yerine izin verirseniz çok kısa bir konuşma talebim var izin verirseniz
Mahkeme Başkanı:“onu siz zaten zaman içinde kendi başınıza kullandınız zaten.“
Sanık İsmail Yıldız : “ yani avukatımın “
Mahkeme Başkanı:“ yani avukatlığı da kullandınız yani avukatın kullanacağını da fazlasıyla kullandınız”
Sanık İsmail Yıldız:” o kontenjanı, çok kısa sayın başkanım şey olarak “
Mahkeme Başkanı:“ yani bilmiyorum herkesin tespitidir muhakkak “
Sanık İsmail Yıldız: “ doğru haklısınız aynı kanaatte ben de sahibim “
Mahkeme Başkanı:” kısa, kısa ve öz olsun lütfen “
Sanık İsmail Yıldız: “ tamam sayın başkanım. Sayın başkanım bu iddianamede dünkü sanıkların ifadelerinden sonra benimle irtibatlı kimse kalmadı zannediyorum dünkü sanıkların ifadelerinden sonra bir kod ismimin olmadığı da ortaya çıktı. Kıvanç Değirmenle de en azından bulunmuş olduk. Ve dünkü ifademde ve daha önceki devam eden beyanlarımdan da anlaşılacağı üzere benim hükümete karşı bir icraatımın olmadığı ortadadır. Çünkü hükümeti benim yıkmama gerek. Yok. Hükümet kendi kendini icraatlarıyla her gün zayıflar ve neticede bir şekilde gider ve bir krizle gider. Bunun için birilerinin gayret göstermesine gerek yok. Dolayısıyla benimle de irtibatlı kimse kalmadığı için ve suçsuzluğumun da önemli ölçüde ortaya çıktığını düşünüyorum. Ortaya çıktığı için tahliye mi talep ediyorum. Arz ederim “
Mahkeme Başkanı:“ bu arada sanıkların anlatımları sırasında bir kısım sanıklar müdafilerinden Av. Ramazan Işıklar, Av. Deniz Havuz, Av. Osman Aydın Şahin, Av. Kenan Aşık, Av. Cengiz Ceylan, Av. Hanefi Altaş, Av. Ahmet Ülger, Av. Yıldırım Çavuşovalı, Av. Mehmet Katar, Av. Mehmet Taşdemir, Av. Vural Ergül, Av. Rahmi Kuşçu, Av. Mehmet Kozan, Av. Tolga Akalın, Av. Ayşegül Şahin, Av. Selin Deviren Tahtabiçen, Av. Lütfi İşbulan ve Filiz Esen’inde geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındılar. “
Sanık Oktay Yıldırım müdafii Av. Yıldırım Çavuşovalı söz istedi verildi: “ sayın başkanım değerli yargıçlarım bugün aslına işlerimin yoğunluğu sebebiyle gelmeyecektim ama internetten sabah müvekkilimin sorguya alındığını duyunca apar topar geldim. İşlerimi de bıraktım. Yaptığınız sorgudan da biraz haberdar oldum müvekkilimin suçsuzluğu yönünde bir kere daha vicdanlarınızda kanaat oluşmuştur diye düşünüyorum. Müvekkilimin burada olmasının sebeplerinden birincisi Ümraniye de ele geçtiği iddia edilen bombalardı. O bombalarla ilgili Salı günü yaptığım taleplerde ve savunmada yeteri kadar bombaların bombalar üzerinde yeteri kadar şaibe uyandırdığımı düşünüyorum. O Salı günü yaptığım taleplerimin de bugün tekrar değerlendirmeye alınarak kabulünü talep ediyorum öncelikle. Akabinde müvekkilimle ilgili güya sözde terör örgütünün amaçları doğrultusunda lobi faaliyetleri suçlaması var. Bu suçlamalarla ilgili savunmayı müvekkilim kendi savunmasında ayrıntılarıyla yaptı. Çok basit bir cümle kuracağım tek bir cümle kuracağım bu konuda, her halde kaymakam Kemal bey veya onun gibi milli ve tarihi bir olayı anma toplantısı dünya üzerinde değil bu sözde terör örgütünün her hangi bir terör örgütünün lobi faaliyeti olamaz. Veya bu toplantılar Türkiye de kaos ortamı yaratmaz diye düşünüyorum. Darbe ortamına bu toplantılar Türkiye yi sürüklemez diye düşünüyorum. Bir başka suçlama ise cumhuriyet gazetesine atılan bombaları müvekkilimin tedarik ettiği suçlamasıdır. Bu suçlamada şu anda bu suçlamanın da hayali olduğu ortaya çıkmıştır çünkü bu suçlamanın delili diye gösterilen tek kanıt, kanıt olduğu ileri sürülen Osman Yıldırım denilen katilin meczubun hayali ifadesi. Bu ifadeye göre Ataşehir toplantısı diye bir toplantı var. Bu toplantının olmadığı ortaya çıktı. Gelen telefon baz istasyonu kayıtlarıyla bu toplantının hiç var olmadığı dediği tarihte o şahısların orada hiç bulunmadığı bilimsel olarak kanıtlandı. Ayrıca o uyduruk ifadede işte daha doğrusu pardon, iddianamede de bu cumhuriyet gazetesine atılan bombalarla müvekkilime izafe edilmeye çalışılan bombaların kafile numarasının tuttuğu söylendi. Salı günü o konuyu da açıkladım. Tutmuyor tutsa da fark etmez. O konuyu da dilekçemde ayrıntılarıyla açıkladım. Bunun dışında müvekkilim hakkında bir suçlama yok. Müvekkilimi Danıştay saldırısı ile suçlanmıyor müvekkilim cumhuriyet gazetesine atılan bombaları temin etmekle suçlanıyor. Onun dışında başka bir suçlama yok. İddianamede müvekkilime getirilen bütün suçlamalar teker teker artık tutuklu olması tutukluluk halinin sürmesi gerektiğine ilişkin şüpheler kalmayıncaya kadar çürümüştür. Müvekkilimle alakası yok ama bir hukukçu olarak bu Danıştay saldırısıyla ilgili birkaç cümle sarf etmek istiyorum sayın başkanım şimdi Danıştay saldırısının failleri arasında Osman Yıldırımın sözlerini destekleyen başka kimse yok. Osman Yıldırımın ispatlanamaz kanıtlanamaz beyanları var. Ve yalan olduğu da bilimsel olarak demin söylediğim gibi ortaya çıktı. Osman Yıldırım diyor ki aslında ben gerici, şeriatçı, yobaz, devlet, cumhuriyet, rejim düşmanı bir adam değilim. Para için yaptım tetikçiyim bunu demeye getiriyor. sayın başkanım Danıştay saldırısına ilişkin Ankara 11 ağır ceza mahkemesinin karar gününü hatırlayalım lütfen karar açıklanıyor Osman Yıldırım müebbet hapis cezası alıyor. O ana kadar hiç bunu söylememiş yani ben hiç bu tetikçi olayını ve bu davanın dayanağı olan uyduruk ifadelerinden bahsetmemiş mahkemeye bu iddialar araştırılmış sayın mahkeme gerekçeli kararında Ergenekon davasıyla bir irtibat kuramamış. Bunu gerekçeli kararında da yazdı zaten. O ana kadar hiç açıklamıyor. Karar açıklanıyor Osman yıldırım müebbet hapis cezası alıyor. Doğru mu ilk tahliyesi 36 yıl sonra hayatı bitmiş mahvolmuş Osman Yıldırımın o anda. Şimdi düşünün Osman Yıldırım bir tetikçi para için yapmış ve öyle güçlü sözde bir örgüt var ki öyle güçlü ki bu örgüt onlara güvenmiş son ana kadar susmuş. Bu sözde örgüt onu son ana kadar kurtaracağına güvenmiş ama öyle olmamış müebbet ‘i yemiş 36 yıldan evvel tahliye olmayacak. Ne demesi lazım Osman Yıldırımın pardon bir dakika ya, aslında ben gerici yobaz şeriatçı falan filan değilim para için yaptım ya, beni işte şu azmettirdi bu azmettirdi. İtiraf ediyorum. İtirafçı sanık olarak daha az ceza almak istiyorum demesi lazım değil mi. demiyor, ne diyor bizi kimin için satıyorsunuz sayın başkanım diyor. O İngiliz piçinin kurduğu cumhuriyeti başınıza yıkacağım diyor. O arkanızda duran heykel için mi bizi satıyorsunuz diyor. Şeriat gelecek çok kafalar kopacak diyor. Demiyor mu diyor. Bunların hepsi zapta geçmiyor mu sayın başkanım. Geçiyor, o sözlerinden dolayı da ceza almıyor mu hangi tetikçi bu kadar idealist olabilir sayın başkanım, lütfen vicdanınıza sesleniyorum. Bu kadar idealist bir tetikçi olabilir mi. bu kadar böylesine bu sözleri söylemiyor akabinde aradan aylar geçiyor cezaevinde sayın soruşturma savcılarına ifade veriyor. Bir bakıyoruz ki iadeleri değişmiş. Geçen ay gene Ankara 11. ağır ceza mahkemesinin Yargıtay’ın bozma kararından sonra ki, ilk duruşması ikinci duruşması, diğer o davanın diğer sanıkları Osman Yıldırıma dönüyor diyor ki bunlar da zapta geçiyor, satılık köpek kaç paraya bu yalan ifadeleri uydurdun bizim davamızı sattın. Gazalarını satıyorlar, yani o kendi kafalarındaki buraları burasını darülharp gördükleri için bu İslam’a güya sözde İslam’a uygun hareketlerini Osman Yıldırımın sattığını düşünüyorlar. Kaç paraya sattın diye bağırıyorlar. Alpaslan Arslan denen meczup aynı mesleği taşımaktan hicap duyuyorum. Dönüp Danıştay üyelerine seyirci kısmındaki Danıştay üyelerine başörtüsünü yargılayanı keserim diye bağırıyor bağırmıyor mu bağırıyor. Bunlar da zapta geçiyor, iki hafta evvel oldu. Artık bu davanın Danıştay saldırısıyla alakası olmadığını kanıtlamak için ortaya ne koymak lazım sayın başkan. Kaldı ki müvekkilim Danıştay saldırısıyla ilişkilendirilmiş değil iddianamede öyle bir suçlama yok. Müvekkilimin son ilişkilendirildiği suçlama cumhuriyet gazetesine atılan bombaları temin etmek onun da yalan olduğu uydurma olduğu ortaya çıktı. Hem telefon baz istasyonu kayıtlarıyla hem şu kafile numaralarıyla vs. artık müvekkilimin tutuklu kalması için ne sebep var. Vicdanlarınıza sesleniyorum sayın başkanım iki yıldır tutukludur müvekkil teşekkür ederim. “
Sanık Oktay Yıldırım müdafii Av. Hanefi Altaş söz istedi verildi :” sayın başkan tutukluluk bir tedbir bunu tekrara gerek yok. Ancak buradaki tutukluluk daha öncede bahsetmiştim buradaki insanların tutukluluğu Türkiye cumhuriyet hukuk tarihinde benzeri görülmemiş bir işkence bir eziyete dönüşen bir tutukluluk halidir. Bizim halkımız arasında yaygın bir söz vardır. Şeriatın kestiği parmak acımaz. Malumdur ki buradaki şeriattan kasıt mahkemedir adalettir. Mahkemenin verdiği hüküm kastediliyor o sözde eğer bir mahkeme hüküm verdiyse bu hüküm acıtmaz. Parmağı kesme hususunda da olsa mahkemenin verdiği adaletin verdiği hüküm acıtmaz der ama sayın başkan tutukluluk öyle değil, tutuklulukta o adaletin elindeki kılıç veya bıçak kesmiyor, etle kemik arasında sürekli geziniyor. Çünkü sonu belirsiz neyle karşılaşacağı belirsiz ne olacağı belirsiz bir durumda. İnsanlar sürekli hayal kırıklığı ümit bunun arasında gidip geliyorlar ve sürekli iki yıldır sürekli bir takım basın organlarından koru halinde konulmuş yayın yasaklarına rağmen insanların şerefi onuru kişilik hakları ayaklar altına alınıyor. Olmadık suçlamalar icat edilip bu insanların üzerine yamanmak isteniyor. Birileri üzerlerindeki bitli yorganları bu zavallı insanların üzerine atmaya çalışıyorlar mahkemenizi alet, kusura bakmayın haşa huzurda bu derekeye düşürmek suretiyle kendi üzerlerindeki bitli yorganları bu zavallı insanların üzerine atmaya çalışıyorlar. Bir takım kafaların akılların dibinde yatan sebep ve saiklerden birisi bu. Şimdi böyle bir durumda sayın başkan bu tutukluluk süresi bu tutukluluk süresi zaten bugüne kadar bu insanlar için yeterince büyük bir cezayı da aşmış. Yani alelade bir cezayı da aşmış durumda. Lütfen bu hususları dikkate alın sayın başkan. Benim müvekkilim bir malul gazi benim müvekkilim terörle mücadele etmiş bir malul gazi ve sayın başkan ben de burada birkaç arkadaşım var biz terörle mücadele eden emniyet mensuplarının davalarına baktık yıllarca bir, benim müvekkilim yıllarca terörle mücadele edecek dağ başlarında dağ başlarında kelle koltuğunda iki ayağından sakat kalma pahasına mücadele edecek ondan sonra emekli olacak çoluğunu çocuğunu geçindirmek için iki sene içerisinde mizacına uygun ahlakına uygun doğru dürüst iş bulamadığı için eşinin memleketine taşınmayı düşünecek kadar darlık içinde yaşayacak bu emekli insan ve ondan sonra kalkacak terör örgütü üyesi olacak. Peki bir terör örgütü üyesi ne yapar, dün omuz omuza terörle mücadele ettiği emniyetteki arkadaşlarına kurşun mu sıkacak kendi devletiyle mi çatışacak kendi devletinin emniyet kuvvetlerine veya güvenlik güçlerine mi eylem yöneltecek ne yapacak bu insanlar bu insanların hiç birisinde bir mantalite böyle bir mantalitenin en ufak bir izi var mı? Bulunabilir mi? sonra sayın başkan siz çok değerli tecrübeniz birikiminiz var. Yıllarca örgüt davaları geldi geçti önünüzden bir illegal örgütlenme bu kadar basit bu kadar ucuz mu illegal örgütlerin nasıl işlediğini nasıl çalıştığını okuduğunuz dosyalardan görmüşsünüzdür sayın başkan. Şu insanların içerisinde illegal örgüt davranışı disiplini içerisinde hareket edebilecek bir iz var mı emare var mı delil var mı dosyada. Bu insanların birçoğu arasında bir ortak müşterek yok bir kere sayın başkan ben çağlayan mitingine katıldım kayın pederimle birlikte gittim bir vatandaş olarak katıldım. Belki 1-2 milyon belki 3 milyon bilemiyorum sayısını çeşitli tahminler yapıldı. Yüz binlerce insan protesto edilen hükümetin mensup olduğu parti il pati binasını İstanbul parti binasının önünden geçti yüz binlerce insan. Bir tek çakıl taşı atıldı mı oraya. O parklarda bir tek ağacın dalı kırılmadı sayın başkan. Bir tek ağacın dalı kırılmadı. Bu insanlar mı yakıp yıkacaklar. Hükümeti yıkacaklar. Bundan daha medenice bundan daha olağanüstü bundan daha güzel bir toplantı görmedim ben hayatımda. Ne diyorum bakın bir tek ağacın dalı kırılmadı sayın başkan bu insanlar oraya giden insanlar hiç kimse kendi devletinin ne güvenlik güçleriyle ne askeriyle ne polisiyle bu kadar medeni bu kadar ahlaklı bu kadar vakur bir şekilde oraya giden insanlar böyle şeylerle suçlanıyorlar bu aklın mantığın hukukun kabul edebileceği bir şey mi. sayın başkan özet olarak fazla vaktinizi almayacağım burada zorlama bir dava var. Bu Ümraniye de bulunan bombalar olarak bulunan dava af edersiniz ama bir Ümraniye çöplüğü davasına gelmiştir çünkü Ümraniye çöplüğünden bu kadar alakasız şey bir arada bulamazsınız. Şu insanlardan hangisi rüyaya yatsa kabus göreceğim diye yatsa bu kadar böyle bir tablo içerisinde kendisini göremezdi. Bu büyük bir kabustur. Bu kabusu tertipleyenler var. Bu kabusu niye tertiplediklerinin sebep ve Saikleri belki izah edilmiştir. İzaha muhtaç belki birçok şeyler olabilir ancak yazıktır sayın başkan bu insanlara yazıktır. Hele tutuklu bir insan suçsuz yere yattığını düşünüyorsa hiç alakası olmayan üyesi olmadığı alakası olmadığı bir örgüt suçlamasıyla halkı isyana teşvik suçlamasıyla bir hükümeti yıkmak suçlamasıyla yani aklına hayaline gelmeyecek suçlamalarla yattığını ve yarın da başına neler geleceğini bilmiyorsa bundan daha büyük bir ızdırap var mı düşünüle bilir mi. işte bu insanların tutukluluğu böyle bir tutukluluk sayın başkan. Ve bu insanlar kendilerini savundukları zaman seslerini kimse duymuyor. Ama bu insanlara olmadık hakaret iftira iki senedir sürekli yapılıyordu. Bütün bunlar nazarı itibara alındığı zaman sayın mahkeme heyetinin de vicdanen özgür iradesiyle karar verebilmesini temin zımnında bu tutukluluk hallerinin sona erdirilmesi bu meyanda da müvekkilimin tutukluluk halinin sona erdirilmesini istiyorum saygılar sunuyorum.”
Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Mehmet Kozan söz istedi verildi:“ sayın başkanım zaman çok ilerlediği için fazla vaktinizi almak istemiyorum şu aşamaya kadar birçok kez Ergenekon terör örgütüne ve iddianameye ilişkin savunmalarda bulunduk bunlara tekrar değinmek istemiyorum. Ben küçük bir hikayeyle savunmamı yapmak istiyorum. İzmir barosunda 2004 yılından 2008 yılına kadar CMK’dan sorumlu yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptım. Ayrıca eğitim komisyonu başkanıyım. Bu süre içerisinde eğitimlerde özellikle CMK eğitimlerinde Feridun Yenisey, Profesör Feridun Yenisey hocayla yapılan eğitim çalışmalarına bütün CMK müdafii arkadaşlara şöyle bir eğitim sistemi uyguluyorduk. Amacımız ortak karşılaşılan ortak eylem birliği sağlamaktı. Feridun hocanın anlattığı bir hikaye var sadece müdafii arkadaşlara şimdi şunu söylemişti savunmasını üstlendiğiniz şüphelinin savunmasını bihakkın yerine getirmezseniz sorumlunuz haksız yere tutuklanan şüpheliden ziyade onun akşam eve gelip kendisine süt vereceği iki yaşındaki çocuğun içemediği sütten sorumlusunuz. Onun vebali size aittir der. Bütün müdafii arkadaşlara üzerinize düşen görevi bihakkın yerine getirin evdeki çocuğun içemediği suçun vebali size çıkmasın şeklinde çok ciddi şekilde eğitim vermeye çalışır hocamız. Gelinen aşama itibariyle safahatlarda defalarca söyledik bütün sanıklarda son celsede gördüğüm üzere gerçekten psikolojik olarak son derece kötü durumdalar. Benim inancım sayın mahkemede bütün bunları değerlendirerek şimdiye kadar bekleyip yaklaşık 7, 7,5, 8 gibi verdiğiniz kararda delillerin toplanmamış olması ve kuvvetli şüphe yerine delillerin toplanmış büyük ölçüde toplanmış olması ve sanıkların üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti değiştirme mahiyetine binaen tahliyelerine karar vermenizi talep ediyorum. Teşekkür ederim. “
Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Tolga Akalın söz istedi verildi :” bihakkın tahliyesini talep ediyoruz efendim. “
Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Gönül Kerinçsiz söz istedi verildi :” müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum. “
Sanık muzaffer Şenocak müdafii Av. Kenan Aşık söz istedi verildi :” biz yazılı sözlü defalarca müvekkilimizin tahliyesine karar verilmesini talep ettik ama bugüne kadar bir sonuç alamadık sayın mahkemeden bir kez daha talepte bulunmak istiyorum müvekkil müvekkilin tutuklanma sebebi devletin güvenliğine ilişkin bilgileri çalma ve bulundurma, buna ilişkin genelkurmaydan iki kez rapor geldi. Bunların ceza kanunu 326 madde ve 327. madde kapsamında gizli bilgiler olmadığı yönünde rapor geldi. Bu dosyanın bir gerçeği burada önemli bir hususu belirtmek istiyorum. İddianamede sevk maddesi olarak müvekkille ilgili 326 da istememiş şimdi 326 da öngörülen cezanın alt ve üst sınırı oldukça fazla. Fakat 327. madde 3-5 yıl olması gerekiyor. Şimdi iddianamedeki suçlamaya göre tabi biz suçu kabul etmiyoruz buna ilişkinde bir iki cümle söyleyeceğim. 326. madde devletin güvenliğine ilişkin belgelerden söz ediyor. 327. madde ise devletin güvenliğine ilişkin bilgilerden söz ediyor. Zannediyorum bu hususta bir karmaşa bir karışıklık var. Öncelikle bu hususa dikkat çekmek istiyorum. Şimdi genelkurmaydan gelen raporların gizli belge olmadığı yönünde olduğunu da belirttim. Bunun dışında belirtmek istediğim yine çok önemli bir husus şimdi bakıyoruz dosya içerisinde bulunan yakalama el koyma zaptetme tutanaklarına bir defa müvekkilden öncelikle elde edilen bir tane CD bulunmamakta. Bu husus önemli yine müvekkilden elde edilen bir belgede bulunmamakta. Bunun nasıl olduğu Aydın Yüksek ve müvekkilim muzaffer Şenocak tarafından verilen 20 nisan 2009 tarihli bir dilekçe var orada çok teferruatlı açıklanmış. Aydın Yüksek ikametinde kalan müvekkile ait 3-4 tane disket var 3-4 tane disket söz konusu CD içerisinde %1’lik bir kapasiteyi oluşturmaz. Sayın mahkemenin bu hususa önemle dikkat etmesini talep ediyorum. Zira müvekkil hakkındaki suçlamaları hiçbir şekilde kabul etmemekle birlikte isnat edilen ve 327.maddenin kapsamına genelkurmay raporlarını da hadi kabul etmediğinizi var sayıyorum. O kapsamda dahi değerlendirilse dahi bu suçlama verilecek ceza bellidir. Tutukta geçen süren 22 ay 17 gündür yani 23 aydır. Bu ceza infaz edilmiş bulunmaktadır. Müvekkilimin masum olacağı düşünülmeden hukukça geçerli esas ve usullerle elde edilen hiçbir kanıt bulunmazken müvekkil 22 ay 17 gündür bu davadan tutuklu bulunmaktadır. Biz hukuka olan güvencimizi kaybettik daha fazla mağduriyetine sebep verilmemesi için tahliyesine karar verilmesini saygıyla talep ediyorum. “
Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Hasan Gürbüz söz istedi verildi :”sayın başkan sayın üyeler müvekkilim Ergün Poyraz’a isnat edilen suçlamalarla ilgili olarak önceki celselerde çok ayrıntılı açıklamalar yaptık. İsnat edilen suçların delillendirilemediğini isnattan öteye geçmediğini ortaya koyduk bu sebeple bugün bunları tekrar etmeyeceğim. Sayın başkan iddia makamının silahlı terör örgütü suçlamasının 1. iddianamede olduğu gibi 2. iddianamede de delillendirilmediği isnattan öteye geçmediği görülmektedir. Hala iddia edilen örgütün ne zaman nerede kimler tarafından kurulduğuna ilişkin ortada bir şey yoktur. Ve yine hala iddia edilen örgütün bir numaralı yöneticisinin kim olduğu belli değildir. böyle bir örgüt davası olabilir mi. sayın başkan iki yıldır sürdürülen ve hala devam etmekte olan soruşturma sürecinde bir kısım basın üzerinden yapılan yalan dolan yayınlarla kamuoyu sindirilmekte. Hakim ve savcılar adalet bakanlığı müfettişlerince dinlemeye alınmakta böylece yargıda sindirilmektedir. Kısaca bütün toplum korku tüneline sokulmuştur. Bu şartlar altında adil bir yargılama nasıl yapılmalıdır. Sayın başkan müvekkilimle ilgili olarak delil durumu tutuklu kaldığı süre delilleri karartma değiştirme ihtimalinin bulunmaması devletin koruması altında bulunan bir kişi olması sebebiyle kaçma şüphesinde bulunmaması ve yargılama sonucunda beraat edeceği ihtimali de göz önüne alınarak tahliyesine karar verilmesini saygıyla arz ve talep ederim “
Sanık Vedat Yenerer müdafii Av. Vural Ergül söz istedi verildi : “ sayın başkanım kısaca 3 talebim var onları hatırlatmak istiyorum hemen 25,43,ve 55. celselerde mit müsteşarlığına müzekkere yazılarak Tuncay Güney’in mit müsteşarlığında hangi konumda ve hangi zaman diliminde çalıştığının sorulmasına ilişkin talepte bulunmuştuk. Taleplerimiz sırasıyla yerine getirilmediği için de ben bu talepleri 3 kez sayın mahkeme huzurunda dile getirmek zorunda kaldım. Hatta son olarak da Emre Tamer’in şimdiki mit müsteşarının emekli olacağı zamana kadar bu yazımıza cevap gelmeyeceğini konuşulduğunu sayın mahkemenizde beyan etmiştim. Nitekim o şekilde de oldu Emre Tamer bu ay içinde istifa edecek olmasına rağmen gecikmiş istifasına rağmen nisan ayıda bittiği halde hala bu yazıya bir yanıt verilmiş değil. Birçok talebimizde bu konuda bu yazıya ilişkin gelecek cevabı bekliyorduk. Bu sebeple 4. kez mit müsteşarlığına yeniden yazı yazılarak ve de bu kez müzekkerenin gereklerini yerine getirmeyen ilgililer hakkında soruşturma başlatılacağı ihtarına da yer verilerek Tuncay Güney’in mit müsteşarlığında hangi konumda hangi zaman diliminde çalıştığının sorulmasına karar verilmesini tekiden sorulmasını karar verilmesini talep ediyorum. Efendim 2. talebim 49 numaralı celsede 6 Şubat 2009 tarihli celsede dile getirmiş olduğumuz birçok sanığın da beraberinde dile getirmiş olduğu malum mit şemasının açıklanmasına ilişkin taleplerimizdi. O gün de yeniden ifade ettiğimiz üzere mitin söz konusu hala sayın mahkemece gizlenen şemasının bizim açımızdan hiçbir gizliliği olmadığını söylemiştik. İsimleri de burada teker teker saymıştık. Nihayetinde sonradan meydana çıkan bulgular eşliğinde basın yayın organlarında yer alan haberlerden o şemanın bütün içeriğinin bizlerin ön gördüğü çerçevede doğrulandığını da gördük. Şimdi efendim.”
Mahkeme Başkanı:“ çoğu yanlış çoğu yanlış yani doğrudur demeyin yani “
Sanık Vedat Yenerer müdafii Av. Vural Ergül : “efendim siz doğrusunu ortaya koymuyorsunuz ki bunu bizde bilelim. Sizin böyle bir hakkınız var ama bizim yok. “
Mahkeme Başkanı:“hemen öyle sabit bir şey haline getirmeyin “
Sanık Vedat Yenerer müdafii Av. Vural Ergül : “ efendim siz biliyorsunuz bunu biz bilemiyoruz. Nasıl yargılama yapacağız nasıl adil yargılama yapacağız. Sizin bildiğinizi biz biliyoruz kendi ağzınızla söylüyorsunuz biz nasıl yargılama yapacağız. Biz basından öğrendiklerimizle mi hareket edeceğiz sayın mahkemenizin bildikleri ama bizden gizledikleriyle mi hareket edeceğiz. “
Mahkeme Başkanı:“ mahkeme kimseden bir şey gizlemez “
Sanık Vedat Yenerer müdafii Av. Vural Ergül : “ efendim gizliyorsunuz 40 kere talep ettik. Bakın efendim hatırlarsanız 2003 de 2006 da mitin başbakanlığa ve genelkurmay başkanlığına bu Ergenekon kitapçığı adını verdiği belgeyi gönderirken kullandığı yazışmaları da sayın mahkemenizden talep ettik. Bunları mahkemeniz yine hassasiyet nedeniyle sadece hassasiyet nedeniyle gizledi ben de sayın mahkemenizin bu hassasiyetinin gecikmiş olduğunu basın yayın organlarında zaten bütün bu bilgilerin var olduğunu ifade etmiştim. Bakın efendim size bugünkü haber Türkü gösteriyorum. Ergenekon’u ortaya çıkartan mektuplar biri başbakana gönderilmiş biri genelkurmay başkanlığına gönderilmiş. Şimdi eğer efendim bu mektuplar gerçeği yansıtmıyorsa ortaya çıkan bu haber nihayetinde burada yapılan yargılamanın adil yargılama olma özelliğini yitirdiğini fevkalade somut bir şekilde ortaya koyuyor. Bunun karşılığında yapılacak tek bir şey sayın mahkemenizce bir an önce rücu edilmek suretiyle daha önce gizleme ihtiyacı duyduğunuz bu mit şeması ve eklerine ilişkin kararı geri alıp bunları bizlerle paylaşması ve bu suretle de adil yargılama hakkının tesisi. Bu yüzden efendim buna ilişkin kararınızdan rücunuzu yeniden talep ediyorum. Efendim 3. talebim 49 numaralı celsede 6 şubat 2009 tarihinde dile getirdiğim bu talebimde de 58. klasörün 14.15. sayfalarında bir zarf içerisinde savcılara geldiği iddia olunan çakma CD çakma ihbara ilişkindi. Anımsarsanız bunun zarfını aramıştık. Hatta zarfına ilişkin uzunca yazışmalardan sonra bunların zarflarının olmadığı ortaya çıkmıştı. Sonrasında CD’nin içerisini istemiştim ben savcılardan. Savcılarda aynı celsede yani 6 şubat 2009 tarihli celsede aynen şu ifadeyi kullanmıştı efendim iddianame savcısı Mehmet Ali Pekgüzel sorulan CD ise postayla cumhuriyet başsavcılığımıza gelmiş olmakla CD’nin içeriği yazılarak kolluğa gereği için gönderilmiş olup bu konularla ilgili olarak iddianame ile açılan dava dosyasından tefrik edilen soruşturma dosyası üzerinden halen tahkikatın devam ettiği anlaşılmaktadır demiştik. Şimdi efendim bu CD’nin içerisinde Veli Küçüğün dünya Azerbaycan kongresinde beraberinde bulunan bir Azeri vatandaşı kamuoyuna Alpaslan Alpaslan diye yutturan o çakma delil üzerinden Ergenekon’a bağlama gayretleri vardı. Bunu daha öncede ifade etmiştim. Ergenekon’u Danıştay ı bir birine bağlamaya dönük çakma ihbarlar arasında önemli deliller arasından biri de bu efendim. Şimdi buna ilişkin savcının 6 şubat 2009 tarihli beyanı sonrasında ikinci iddianamenin ekleri de sunuldu o 251 klasörün içerisinde günlerce süren tarama rağmen bu CD’yi bulamadım. Şimdi efendim daha öncede ifade etmiştim. Uydurulan bir delil olduğundan bahsediyorum bununla da kalmıyorum. Uydurulan delilin de karartıldığından bahsediyorum. Dolayısıyla sayın mahkemenizde özelliklede Danıştay ve Ergenekon arasındaki irtibata ilişkin iddiaların değerlendirildiği bu süreçte bu CD’nin nerede olduğu hususunun araştırılmasını talep ediyorum. İddianamenin ekleri arasında 2. iddianamenin ekleri arasında bu yok. Savcılar ise bunun orada olduğunu söylemişlerdi bu CD nerede efendim. Bu CD ortaya konulduğu gün zaten bu yargılama sürecinde iddia makamının ortaya koyduğu bu ve benzeri çakma ihbarların çakma CD’lerin bütün gerçek kıymeti açıklığa kavuşacak. Dolayısıyla bu husustaki talebimi de yeniden dile getiriyorum teşekkür ediyorum. “
Sanık Emin Gürses müdafii Av. Mehmet Taşdelen söz istedi verildi :” efendim ben savunma yaparken belirtmiştim benim müvekkilimle yaptığım bir görüşme kayıtlardan silinmişti imha edilmişti. Bugüne kadar yargılamanın geldiği aşamada sayın heyetinizin tutumuna da sanıklara karşı tutuklulukla ilgili fevkalade yadırgadığımı belirterek bir gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi bakımından bir talepte bulunmak istiyorum. 2008 yılı şubat ayına ait müvekkilimin cep telefonunun arayan ve aranan kaydının GSM operatöründen istenmesini talep ediyorum. 2008 yani gözaltına alındıkları ay itibariyle 2008 yılı şubat aydır. Arayan ve aranan kaydı. Bunu talep ediyorum. Şimdi müvekkilim zatıalinizi kastederek sayın başkanım siz işte tecrübelisiniz insanların gözünün içine bakarsanız anlarsınız gözümüzün içine bakınca anlamıyor, gözünüz kapalıydı yani böyle bir şeyin olabilmesi yani 7 ay boyunca mümkün mü buradaki sanıkların gözleri hep kapalı mı? dosya içindeki deliller sizin baktığınız bizim baktığımız deliller farklı mı ekler farklı mı? Yani anlamak mümkün değil mi. hiç mi lehlerine takdir edilebilecek bir durum yok. Eğer 7 aydan beri 20 Ekimden beri müvekkilin gözünün içine hiç bakmadıysanız her baktığınızda kapalıysa demek ki dışarıda ki bir yerlere bakılıyor demektir sayın başkanım. Bu bizim aklımıza kurt düşürür. Bu bizim aklımıza kurt düşürür. “
Mahkeme Başkanı:“ avukat bey müvekkiliniz hakkında söylenen bir söz değil o, yanlış algıladınız. “
Sanık Emin Gürses müdafii Av. Mehmet Taşdelen :” hayır ben yanlış anlamadım gayet iyi de duydum zabıtlara da bakarız hayır baktığınız da gözünüz kapalıydı dediniz. Baktığımda gözünüz kapalıydı dediniz. “
Mahkeme Başkanı:“ çok yanlış algıladınız, çok yanlış algıladınız. Hayır efendim, diğer diğer diğer kişiler için söyledi diğerleri içi söyledi. Gözleri kapalıydı dedim. Gözleri kapalıydı dedim. Söylediğim sözü asla unutmam. Avukat bey asla unutmam “
Sanık Emin Gürses müdafii Av. Mehmet Taşdelen :” diğerlerinin de gözleri içine bakın, peki peki ben yanlış duymuş olayım ben yanlış duymuş olayım biz biz.”
Mahkeme Başkanı:“yanlış duydunuz buyurun devam edin. Hayır estağfurullah o anlamda onu onu lütfen artık bunu lütfen artık, bunu lütfen bunu lütfen gözleriniz niye kapalı olsun. “
Sanık Emin Gürses müdafii Av. Mehmet Taşdelen: “ sayın başkanım biz de bir şeyi burada lütfen ifade etmek istiyoruz. Yargılamanın geldiği aşamada ben diğer meslektaşlarımın sanıkların söylediklerini tekrar tekrar söylemek istemiyorum. Ama bizler aynı dosyalara bakıyoruz. Kuvvetli suç şüphesinin nerede olduğunu biz göremiyoruz. Görsek niye böyle feryadı figan niye edelim. Niye etsin insanlar, lütfen bizim aklımıza kurt düşürmeyin. Ben tahliyesini talep ediyorum müvekkilimin. “
Sanık Hayrettin Ertekin müdafii Av. Lütfi İşbulan söz istedi :” sayın başkanım fazla sabrınızı zorlamak istemiyorum. Zorlamayacağım sabahtan beri duruşma yapıyorsunuz ben daha önceki sözlü ve yazılı savunmalarımı tahliye içeren savunmalarımı aynen tekrar ediyorum. Şimdi artık görülüyor ki bu bunu fazla daha doğrusu ben pek konuşmak istemedim. Bu olayın siyasi boyutu açık olarak ortaya çıktı. Ama ben siyasi boyutunun siyasiler tarafından tartışılması ve ortaya konulması görüşündeyim. Onun için o kısma hiç girmeyeceğim. Ben sadece müvekkilim açısından hukuki açıdan ne yapabiliriz nasıl bir savunma yapabiliriz bu güne kadar hep bunu düşündüm ve hep bu şekilde beyanda bulundum. Şimdi müvekkilim 16 aydan beri daha ismi belli ama ne olduğu belli olmayan bir örgütün üyesi olmaktan tutuklu bulunuyor. 16 aydan beri. Şimdi dosyaya bakıyoruz bu örgütün nasıl üyesi olmuş benim müvekkilim hayrettin Ertekin bu örgütün nasıl üyesi olmuş telefon görüşmeleri nedeniyle birçok kişiyle bunlardan bir tanesi de avukat olarak avukatı olarak benim konuşması nedeniyle bu örgütün üyesi olduğu iddia edilmektedir. Hatta bu iddia biraz daha ileri gitmiş bu örgütün kasası olduğu iddia edilmiş. Şimdi sayın başkanım 16 ay geçti ben hala müvekkilimin kasasının nerede olduğunu öğrenemedim. Dosyada nerede olduğunu bilmiyor. Şimdi bunlar gülünç şeyler gülünç iddialar kime yardım etmiş kime para vermiş kimden para almış nereye koymuş bunların hiçbir tanesi dosyada yok. Cevabı da yok. Şimdi sayın meslektaşlarımı dinliyorum hakikaten hak vermemek mümkün değil.vekil olarak bizlerin de artık sabrı tükenmeye başladı. Müvekkilim ve buradaki insanların sabrına hakikaten hayranım. Şimdi terör örgütü deniliyor sizde yıllarca bu kürsüdesiniz. Yıllarca biz de bu kürsüde bize ne hakaretler edildi. Veya sizlere ne hakaretler edildi. Kod adlı isimler neler kullanıldı. Ben şimdi burada bakıyorum kalkıyor yıllarca siyasete kendini adamış olan doğu ben ayağa kalkıyor önünü yani bütün sanıklarda aynı şekilde doğu beyi örnek verdim. Önünü ilikliyor sayın başkan sayın üyeler diye hitap ediyor. Bunlar örgüt üyesi olamaz sayın başkanım lütfen yani bunları lütfen dikkatle dinleyin o kürsüye neler atıldı üzerimize örgüt üyeleri tarafından bunlar örgüt üyesi olamaz bunlar devletini yıkamaz. Benim müvekkilim nereye bomba atmış hangi toplantıya katılmış bir toplantıya katıldı televizyona baktım kore maçında Türk bayrağını en önde sallayan adamlardan birisi. Bu mu bu devleti yıkmak için uğraşan insan. Lütfen bunları değerlendirin. Diğer suçlamalarla ilgili bir şey söylemiyorum. Çünkü onları yazılı olarak beyan ettim. 6136 sayılı yasaya muhalefetten dava açıldı. Bu silahın antika silah olduğu meydana çıktı. Telsiz kanunu değişti ama bu değişiklik olmasına rağmen sayın savcılar ya haberleri yoktu ya da kasten bunu koydular. Bunlar da suç olmaktan çıktı. En iyi Kürt ölü Kürttür diye bir yazısına, yazısında kullanmak için bir kelime kullandı mesajla bu halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu olarak değerlendirildi. Ne aleniyet unsuru var ne bir şeysi var. Hiç maddi manevi bir suçun unsuru yok. Şimdi bu suçları saymıyorum bunların hiçbir tanesi yok. Taleplerimiz oldu bu tanık dinletme taleplerimiz oldu ama usul gereği savunmalardan sonra bunların değerlendirilmesi gerektiğini söylediniz ki haklısınız usul gereği böyledir. Ama biz savunmaların ne zaman biteceğinden endişe ediyoruz. Az önce meslektaşlarım belirtti. Bu davanın Danıştay davasıyla ne ilgisi vardır. Danıştay davası sırasında bu mahkemelerden görüş alınmadı mı? Alındı, bu birleştirmeye karar verildi mi verilmedi mi bilmiyorum bu celse belki verilecektir ama sayın başkanım bunun bir de uyuşmazlık halinde 5.ceza dairesine mahkemeniz tarafından götürülmesini talep ediyorum bu davanın o davayla hiçbir ilgisi yoktur. Ayrıca artık bu dava bir olgunlaşma haline gelmiştir. Bu insanların size saygısı heyetinize saygısı gerçekten çok fazla biz burada halkın içinde olduğumuz için bunu biliyoruz. lütfen yücesiniz ama biraz daha yücelin bu dosyayı bir sallayın. Tahliye olacak insanları tahliye edin. Bittiler bu insanlar psikolojileri bozuldu bu insanların, lütfen ben de bu duygular içerisinde müvekkilimin tahliyesini saygıyla arz ediyorum efendim. “
Sanık Hayrettin Ertekin müdafii Av. Ramazan Işıklar : “ sayın başkan meslektaşımın beyanlarına aynen katılıyorum. Müvekkilim 16 aydan beridir tutuklu ve ne için tutuklu olduğunu bilmemekteyiz. Müvekkilimin sosyal durumu iş hayatı göz önüne alındığında mağduriyeti daha da artmaktadır. Müvekkilimin daha fazla mağdur olmaması için müvekkilimin tahliyesini arz ediyorum. Teşekkür ediyorum efendim. “
Sanık Fikret Emek müdafii Av. Mehmet Katar söz istedi verildi: sayın başkan sayın üyeler müvekkilim iki yıla yaklaşık on gün sonra iki yılını doldurmuş olacak bu davada. Bu davaya dahil edilmesinin başlangıcı bir zincir dahilinde Muzaffer Tekin’de bulunan bir belgeyle irtibatlandırılmasıydı. Ancak bu belgenin suç unsuru olmadığına dair genelkurmaydan gelen rapor açık ve net bir şekilde ortaya çıkmıştır. 82. zannediyorum duruşması bu duruşma müvekkilim terör örgütü üyesi olmakla birinci öncelikli olarak yargılanıyor diğer hususlar şu aşamaya kadar yargılama aşamasına bile gelemedi. Maalesef gelemedi, gelebilir gelebilmesi için de daha çok zaman bekleyeceğiz. Başka davalarla birleştirilirse bu çok daha uzayacak. Müvekkilim silahlı kuvvetlerde uzun yıllar görev yapmış canını verme pahasına terör örgütleriyle mücadele etmiş bir kişi ki, hala vücudunda bunların izlerini taşıyor ve bunları yaşıyor. Herkesle burada tutuklu bulunan insanlarda bunu çok net görüyorlar her gün. Fakat bir terör örgütü üyesi olarak burada yargılanıyor şu aşamada. Davanın başlamasından hatta tutuklanmasından iddianamenin düzenlenmesine ve iddianamenin kabulünden bu güne kadar bu yönde net bir delil maalesef ortaya konulamadığı gibi mevcut ileri sürülenler de terör örgütü üyesi veya bu davada yargılanan diğer şüphelilerle irtibatının olmadığını net ortaya koydu. Yani matematikte bir kümeler dersi vardı. Kümeler kümeleri işlerken bir kümenin içindeki elemanlar vardır. Bunların içinde de aynı nitelikte elemanlar varsa bir alt kümede toplanır. Müvekkilim bu kümenin içerisinde tek başına duruyor. Her zaman tek başına durdu. Zaten basında da gördük savcılıkta bu anlamda değerlendirilmesine onu hiçbir yere sığdıramadığı için bir numaraya direkt bağladı. Dolayısıyla hiçbir şüpheliyle irtibatı olmadığı gibi bu güne kadar olduğuna dair bir gelişme yaşanmadı. Müvekkilim de bunun dışında bulunan suç unsuru teşkil edecek başka bir şeyler varsa da bunun yargılama yeri burası değil. Zaten olamıyor da buna sıra da gelmiyor. Müvekkilim yargılansa bazı şeyleri belki de ifade edecek bu anlamda. Müvekkilimin bu anlamda bizim savunma esnasında da ifade ettiğimiz gibi burada olmaması gerektiği ve varsa bir suçu bunun doğal yargılama ilkesi gereği Eskişehir ağır ceza mahkemelerinde yargılanması gerektiğini ifade etmiştik. Bunun aksine bir gelişme bu güne kadar olmadı. Ve muhtemelen de olmayacak. Niçin olmayacak çünkü hiçbir irtibat yok. Bu anlamda ben öncelikli olarak müvekkilimin bu davadan tefrik edilerek eski şehir ağır ceza mahkemelerinde yargılanmak üzere gönderilmesini talep ediyorum. Çünkü suçun işlendiği yer orasıdır varsa bir suç. Bu davanın içerisinde sanık sıfatıyla bulunması baştan beri yanlıştı ve zaten bunu teyit edecek hiçbir gelişmede olmadı. Ve olması içinde defalarca müvekkilimin bizzat kendisinin vermiş olduğu dilekçelerde de görülecek hiçbir aksine bir delil de konulamadı bu dosyaya. Bizim talebimiz müvekkilimizin davadan tefrik edilerek Eskişehir ağır ceza mahkemelerine gönderilmesi yönündedir saygılarımla efendim. “
Sanık Doğu Perinçek ve diğer işçi partililer müdafii Av. Hasan Basri Özbey söz istedi verildi : “ şimdi sayın başkanım öncelikle bir düzeltmeyle başlamak istiyorum. 5 Mayıs 2009 günü Danıştay davasının birleştirilmesine ilişkin görüşlerimizi içeren bir dilekçe sunmuş idik. Orada bir maddi hata sonucu CMK 252/2. maddeye yazılmaksızın yapılmış ancak o sonucun o sonucun o 252/2. dikkate alınsa dahi o dilekçemizdeki ana talepleri ve yaratacağı etkiyi sonucu değiştirmediği kanaatindeyiz. Ama bu düzeltmenin bu maddi hatanın zabıtlara geçmesi bakımından ifade etmek istiyorum. Bu 252/2. madde dikkate alınsa dahi yasanın 2 yıllık tutuklama süresi bunun 250. maddeye giren bu davalar açısından iki misli uygulanacağı bunu tutuklama süresi diye tanımlıyor bir de uzatma süresi diye 3 yıllık bir tanımlama yapıyor. Yani Ceza muhakemeleri kanunumuz iki tanımlama yapmış biri tutuklama süresi onun ne kadar olacağını belirlemiş bir de uzatma süresini bu itibarla Danıştay davasının birleştirilmesi o dilekçemizde belirttiğimiz olasılık gerçekleştiğinde iki yıl artı iki yıl dört yıl tutuklama süresi uygulayacağız. Peki denile bilir ki hayır bir de uzatma süresi var üç yıl bu üç yılı da ekleyelim. Ama yasa diyor ki bir gerekçeniz olacak. Şimdi Danıştay davası burayla birleştiği vakit tutuklama süresini uzatma gerekçemiz olabilir mi hükme ulaşmış deliller toplanmış her şey bitmiş yine denile bilir ki hayır uygulamamız öyle değil uzatma veya tutuklama sürelerini toplarız onu iki ile çarparız. Öyle olursa on küsür yıl olur vs. gibi şeyler de söylene bilir. Uygulama bugün böyle olabilir. Ama yasanın bu açık hükmüne rağmen bir uygulama yürütülmektedir. Yarın uygulamanın bu şekilde devam edeceğini kimse garanti edemez. Neticesinde Danıştay katillerini çünkü bir hükme ulaşılmıştır artık katiller diye altını çizerek söylememiz lazım o yüksek yargıçlarımızı katleden yaralayan cumhuriyete yönelen bu saldırının katilleri 2010 yılında 3ay sonra olur 5 ay sonra olur ama çok yakın bir gelecekte huzurdaki davanın en iyi ihtimalle yıllar 5 yıl 10 yıl 15 yıl belki hiç birimiz göremeyeceğiz sonucunu bu davanın da süreceği düşünüldüğünde onlara özgürlük tanıyacağız. Bu öyle ki kamu vicdanının bunu kabul etmesi mümkün değildir. biz niye adaleti hukuku arıyoruz. Halk için arıyoruz insanlık için arıyoruz. Kamunun vicdanı için arıyoruz. Yüreği için adaleti uyguluyoruz bunu kamu vicdanı bunu kabul etmesi olanaksız. Öyle ki o yargı şehidimiz Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin’in ailesi başta evladı avukattır Ankara da bu gelişmelerden olağanüstü rahatsız olmuştur ve vicdanı kanamaktadır. Öldürülen bu iddianamede maktul diye bilinçli olarak Sayın Perinçek konuşmalarında belirttiler bilinçli olarak buraya bulaştırmak kastıyla adı yazılan maktul yargı şehidimiz sayın Özbilgin’in hukukçu olan evladı bile buna isyan etmektedir. Yüreği bunu kabul etmemektedir. Bakın bu davaya gelip müdahil olmamıştır. İnanmamıştır bu yalan çünkü o itibarla dilekçemizde belirttiğimiz yöntem Sayın Perinçek de ifade ettiler. Sayın mahkemenizde tabi bu hususları gayet iyi bilmektedir. Uygulanmalı ve Danıştay davası eğer birleştirilmeye karar verilecek ise derhal bir irtibatı olmadığı ortaya çıkmış olmakla yeni delillerle de altı aydır burada yapılan yargılama sonucunda elde edilen ve delillerle de sabit olduğu üzere ayrı bir esasa kaydedilmesi tefrik edilmesinin kaçınılmaz olduğunun hiç olmazsa kamu vicdanını bir ölçüde onarma imkanı yaratacağı kanaatindeyiz. Bu maddi hatayı düzelttikten sonra birkaç başlık halinde talebimi söylemek istiyorum. Efendim sözün bittiği yerdeyiz. İnanın 2-3 gündür düşünüyorum talepleri hususunda karar vermek için bu güne erteledi ne söyleyeceğim ne söylemeliyiz burada avukat arkadaşlarımız konuştu. Ne söylenmedi bu salonda şu salonda söylenmeyen ne kaldı. Açıklığa kavuşmayan ne kaldı aydınlanmayan ne kaldı. Gizli kapaklı ne kaldı. 1. 1 numaralı sanıktan başlayarak söylüyorum işin esası değil ama, bombadan başladık mülakata geçtik şemalara geldik hepsi bir balon gibi patladı durdu. Ben şimdi bakıyorum burada bugüne kadar söylenmemiş aydınlanmamış hiçbir şey kalmadı. Şimdi Tuncay Güney mülakatı, yasa dışı yollardan elde edildiği kesinleşti. Tartışmasız içeriğine baktığımızda deli saçması olduğunu deliyi çıkartıyorum saçma sapan olduğu, bir iftira olduğu bir düzmece olduğu bir tertibin sonucunda üretilmiş olduğu hepimiz gördük televizyonlarımız uzun uzun yayınladı milli istihbarat teşkilatımızın Türkiye’nin milli güvenliği açısından vazgeçilmez bir kurumun başındaki ve bunun altında bu bilgilere dayanılarak düzenlen şema raporun altında imzası bulunan milli istihbarat teşkilatı başkanı diyor ki o günde saçmaydı bugün de saçma. Buna da ayrı bunlar saçma olduğuna göre mitin yazdığı raporda şemada saçma sonra genelkurmay başkanlığının milli istihbarat teşkilatının emniyet genel müdürlüğünün jandarma genel komutanlığına sayın mahkemeniz yazılar yazdı. Ergenekon diye bir örgü var mı Ergenekon terör örgütü var mı diye. Böyle bir örgüt bilmiyoruz dediler. Ergenekon belgeleri belgeleri denildi müvekkillerim açısından söylüyorum Ergenekon belgesinin sayın Perinçek de nasıl bulunduğu Perinçek’in eline nasıl geçtiği kanıtlandı. Ayşe Aydın Taşbaş hanımefendiden nasıl ulaştığı kanıtlandı belgelendi. Bu belgenin içeriğine baktık işçi partisinin sayın Perinçek’in ne üslubuna ne dünyaya bakışına çözüm önerilerine uymadığı net oldu bir adım daha attık bu belgelerde işçi partisine küfür vardı düşmanlık vardı onu da gördük burada. CD’ler arama tutanakları kanunsuz aramalar, geçen söylemiştim Ankara da bu soruşturmayı yürüten savcı der ki oradaki mahkeme bilmiyor mu bu aramanın kanunsuz olduğunu. Kamu davası açılmak üzere orada, sayın Nusret Senem,sayın Hikmet Çiçek ve sayın Hayati Özcan o sahte o çuvallara o karanlık güçler tarafından sokuşturulan CD’ler nedeniyle burada arama tutanlarında yok sayın hakimim yok. Siz neye bakacaksınız şüphe, bakın şüphe burada çok önemli şüphe ile sanığa mahkumiyet verilebilir mi siz bu davanın sonunda sayın Nusret Senem ve Çiçeği, Özcan’ı mahkum edebilir misiniz o CD’lerde dolayı. İmkan var mı eğer hukuk varsa ikinci iddianame geliyor. İkinci iddianamede sayın savcılar diyor hayır biz onlar için bir suçlama yöneltmedik diyor. Çocuk Çocuk oyuncağı, alay eder gibi , Allah Allah neden tutulu bu 3 arkadaş, 3 insan 415 gündür burada tutuklu olacaklar CD’ler noto efendim falan filan uydurma yakışmayan ne Nusret Senem’e ne Hayati Özcan’a, ne Hikmet Çiçek’in kişiliğine duruşuna 40 yıllık siyasi mücadelelerle yakından uzaktan ilgisi olmayan uydurma CD’lerle insanlar tutuklu olacak alay eder gibi milletle diyecekler ki biz onunla ilgili bir suçlama yöneltmedik ki. Gizli toplantılar yani özür dileyerek burada göstermek zorunda kaldık. Gizli toplantılar bir kısım aydın toplanmış müzikler, eğlenceler veya kent otel toplantısı veya padalya otel toplantıları yazılmış uzun uzun defalarca tekrarlanmış bunların gizli toplantılar olmadığı kamuya açık olduğu AKP’li bakan ve milletvekillerinin de katıldıkları katılanların niteliği itibariyle 30’ar 40’ar 50’şer koruma polisinin bizzat o salonlarda olduğu bunların hepsi netleşti gördük. Yurt dışı toplantıları hakeza öyle, taksim toplantıları devletin başbakanı kuvvet komutanları siyasi parti liderleri rektörleri 40 yıldır gidiyorlar orada konuşmalar yapıyorlar. Ama sayın Perinçek katılınca bunlar gizli toplantı oluyor. Yurt dışı toplantıların da hayal ürünü olduğu onlarda netleşti. Şimdi bir örgüt olmadığı ideolojik olmadığı aralarında irtibat olmadığı anlaşıldı buradaki hal de onu gösteriyor. işçi partisinin darbeye sayın Perinçek’in ve arkadaşlarının darbeye en şiddetle karşı çıkan siyasal partinin üyeleri yöneticileri olduğu siyasi duruşlarının bu olduğu dosyamızın içinde bulunan telefon kayıtlarıyla bugüne kadar yaptığımız yapılan tüm yayınlarıyla konuşmalarıyla ortaya çıktı. 2. iddianame yayınlandı dedik ki belki sayın mahkeme 2. iddianameden dolayı hala o yoğun şüphesini sürdürüyor 2. iddianamede işçi partililere rastlamak mümkün olmadı. Şimdi bir sürü de delil toplandı kanıt toplandı. Ta, polis sorgusundan itibaren şunlara bakın şunları görün bakın bunları bana sormayın dedi sayın Perinçek bu beraatla sonuçlandı burada şu oldu duymadılar. Ama o kağıtlarda yazılı sayın savcılara söylendi duymadılar. Sorgu yargıcına söylendi tutuklayan yargıca duymadılar. Hepsinin belgelerini o zamanında sunmuştuk tekrar sunduk bugün de sunduk hepsinin o toplanan tüm belgelerin müvekkillerin suçsuzluk belgeleri kanıtları olduğu ortaya çıktı yani hukuk tersine döndü ceza hukuku, biz burada çırpına çırpına çırpına suçsuzluğumuzu kanıtladık. Savcı arkadaşlar burayı seyrettiler onlar bize suçlu olduğumuzu kanıtlamak göreviyle oturmaktayken devletten bu maaşı alıyorlar bunun için maaş alıyorlar kanıtlayın benim suçlu olduğumu benim görevim bu ey müddeiumumi ha, sanıklar öyle bir görevi yokken biz kanıtladık ki biz suçsuzuz iddia ettiğiniz her şey yalan gerçek dışı sahte iftira dayanaksız hukuka aykırı bakın ben hakimler savcılar yüksek kurulunu yol eyledik. Oradaki memurlar artık gülümsemeyle karşılıyor. Böyle bir hukuksuzluğun kanunsuzluğun yığılmış sadece bizim değil. Şimdi efendim netice olarak geçen süreçte her şey aydınlandı kuşku diye bir şey yok. Bütün samimiyetimle söylüyorum. Bütün yüreğimle söylüyorum. Burada ne politika yapıyorum ne avukatçılık oynuyorum ne de müvekkillerin tahliyesi için laf ebeliği yapıyorum. Samimiyetle sizin kafanızda sizler sayın savcılar bir engizisyon yargılamasına çevirdiler beyninizin kıvrımlarında geçen duyguları araştırdılar da keşke benim de o yeteneğim olsa da sayın 3 hakimimizin hiçbir şekilde anlam veremediğimiz ceza muhakemeleri kanununda ceza kanununda başka usul kanunlarında neden saygıdeğer hakimimizin orada oturduğunu anlayamadığımız siz 4 hakimin beyinlerin kıvrımlarından ne geçiyor da biz bilemiyoruz bunu. Bu arkadaşlarımız bilemiyor avukatlar bilemiyor Yargıtay başkanları bilemiyor Yargıtay onursal başkanı başsavcıları bilmiyor efendim ceza hukuku profesörlerimiz bilmiyor barolarımız bilmiyor da siz biliyorsunuz. Aynı fakültelerde okumadık mı aynı kanunları öğrenmedik mi aynı bakış açısıyla bakmıyor muyuz? Hadi ben bilmiyorum bilenlere danışıyorum ikna olmak istiyorum bu insanların tutuklu kalmasını bir zerre bir sebep arıyorum. Arasında bulayım da bu gece rahat uyuyayım diye. Ama uyuyamıyorum. Yok, çünkü öyle bir sebep. O itibarla tek bir yol var önümüzde tek bir yol var eğer hukuk varsa tabi eğer adalet mülkün toplumun devletin temeli olmaya devam ediyorsa tek bir yol var bihakkın öyle yasal tedbirler vs. değil, bihakkın müvekkillerin tahliyesi özgürlüklerinin müvekkillere iade edilmesinden bir başka yol yok. Lütfen bu görevimizi yapalım diyorum saygılarımla arz ediyorum. “
Mahkeme Başkanı:“ efendim 4. hakim hakkında merak ettiğiniz konuyu açıklık getireyim size, bizim bir üyemiz arkadaşımızdır. Yani bu Raportör değil, dışardan gelme bir arkadaşımız değil, mahkememizin 3. üyesidir, her hangi bir rahatsızlıkta heyetimizde her hangi bir eksiklik olduğunda, yabancılık çekilmesin, olaya vakıf olsun, sadece imza atmak amacıyla duruşmaya katılmasın düşüncesiyle, her şeyi bilmesi amacıyla heyetimizde hazır bulunduruyoruz. “
Sanık Doğu Perinçek ve Diğer işçi partililer müdafii Av. Hasan Basri Özbey:” teşekkür ederim sağ olun “
Mahkeme Başkanı:“ hiçbir veya hiçbir sakıncası, yasal sakıncası da yoktur. “
Sanık Doğu Perinçek ve Diğer işçi partililer müdafii Av. Hasan Basri Özbey: “Öğrenmiş olduk”
Sanık Mehmet Fikri Karadağ müdafii Av. Nevzat Çetin söz istedi verildi : “ efendim müvekkilime isnat edilen suçların hiç birisi usul kanununa uygun olarak delillerle deliller ile ilişkilendirilmemiştir. Çünkü delil yoktur. Delil yoksa suç yoktur. Müvekkilimin zaten beraat etmesi gerekir. Beraat edecektir de siz isteseniz de istemeseniz de beraat edecektir burada beraat etmese Yargıtay da bozulup gelip beraat edecektir. Ama bizim korkumuz müvekkilimin şimdi 16 aydır suçsuz yere içerde kaldığı gibi 5 sene 7 sene 10 sene içeride kalıp 10 sene sonra pardon af edersiniz hata yapmışız sizin suçunuz yokmuş diyerek beraat kararı verilerek yani kosası çıktıktan sonra beraat edilmesi gibi bir durumla karşılaşmak korkusudur. Bizi korkutan budur. Biz mahkemenizin işi çok bunun farkındayız fakat dosyanın iyi incelenmediği kanaatindeyiz özellikle müvekkilimle ilgili olarak müvekkilimle ilgili olarak bu davanın bu davanın bu davada müvekkilimin davasının tefrik edilmesini Kuvai Milliye derneği olarak ayrı bir dava da görülmesi gerektiğini ileri sürmüştük. Bu konuda gerekli bilgi ve belgeleri eklemiştik. Ama bu dikkate alınmadı biz bu korkumuzun yerine gelmemesi için bir kere daha rica ediyoruz müvekkilimle ilgili olarak suçlamaları ve iddia edilen delilleri lütfen bir kere daha inceleyerek müvekkilimin tahliyesine karar veriniz. “
Mahkeme Başkanı:“ bir kısım sanık ve müdafiinin vermiş oldukları bazı beyan ve talepleri içeren dilekçeler incelendi bu arada daha önceki ara kararlar gereği yazılan yazılarla ilgili olarak sanıklardan Aydın Yüksek’in talebiyle ilgili vermiş olduğu dilekçeler konusunda İstanbul cumhuriyet başsavcılığından gelen cevabi yazıya göre bahse konu dilekçelerin Silivri başsavcılığına soruşturma yapılmak üzere gönderilmiş olduğu, sanık Ergün Poyraz’ın talebiyle ilgili olarak 18.12.2008 tarihli oturumun 6 b ara karar gereği art televizyonunda 06,12,2008 tarihinde yayınlanan manşet programının CD halinde gönderildiği, sanık Oktay Yıldırımın talebiyle ilgili olarak 8,1,2009 tarihli oturumun 15 nolu ara kararı gereği Ali Yiğit’le ilgili verilen kısıtlama kararı örneğinin gönderildiği anlaşıldı. “
İddia makamından soruldu,
C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel :” bir kısım taleplere ilişkin mütalaamız;
Sanıklar Kemal Yalçın ALEMDAROĞLU ve Güler KÖMÜRCÜ ÖZTÜRK müdafii sayın Av. Metin ÇETİNBAŞ’ın Mazeretinin kabulüne, Sanık Güler KÖMÜRCÜ ÖZTÜRK’ ün; Müdafi yardımından faydalanmadan ifade vermek istediğine dair talebini ve savunmasını yapacağı tarihi karara bağlamanın Mahkemenin taktir yetkisinde bulunduğuna, Dilekçesine ekli köşe yazılarının savunma mahiyetli olması nedeniyle dosyaya eklenmesine, Hakkındaki Adli Kontrol kararının kaldırılması talebinin bu aşamada reddine, Sanık Mehmet Fikri KARADAĞ müdafii sayın Av. Nevzat ÇETİN’in; Savunmaya ek mahiyetli dilekçesinin dosyaya eklenilmesine, Sanık Habip Ümit SAYIN’ ın; Kitap yazmak için belli günlerde duruşmalara katılmaktan izinli sayılması talebini karara bağlamanın Mahkemenin taktir yetkisinde bulunduğuna, Sanık Hüseyin GÖRÜM’ ün; Talebinin kabulü ile savunmasını yaptığı duruşmaya ait tutanağın kendisine verilmesine, Sanık Halil Behiç GÜRCİHAN’ ın; 12 Mayıs 2009 tarihindeki başka bir mahkemedeki duruşmasına katılabilmesi için bu tarihte duruşmaya katılmaktan izinli sayılması talebinin kabulü ile bu tarihte izinli sayıldığının cezaevi yönetimine öncelikle bildirilmesine, Savunmaya ek mahiyetli dilekçesinin dosyaya eklenilmesine, Sanık Aydın YÜKSEK’ in; Talebinin kabulü ile Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı ve diğer kurumlardan gelen kendisi ile ilgili tüm yazı cevaplarının bir suretinin kendisine verilmesine, Savunma mahiyetli dilekçesinin dosyaya eklenmesine, Sanık Muzaffer TEKİN’ in; Talebinin kabulü ile dosya klasörlerinin ve duruşma tutanaklarının CD ortamında kendisine verilmesine, Sanık Muzaffer ŞENOCAK’ın; Talebinin kabulü ile Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan gelen Aydın YÜKSEK’ e ait yazı cevabının bir suretinin kendisine verilmesine, Sanık Oktay YILDIRIM’ın; Talebinin kabulü ile dilekçesinde yazılı evrakların CD ortamında kendisine verilmesine, Sanık Kemal ŞAHİN’ in; Silahının ruhsatlı olduğuna dair dilekçesi ve eklerinin savunmasına ek olarak dosyaya eklenilmesine, Sanık Ergün POYRAZ’ın; İzin talebini geri aldığına dair dilekçesinin dosyaya eklenilmesine, *Sanıklar Bekir ÖZTÜRK, Erol ÖLMEZ, Kahraman ŞAHİN ve Ümit OĞUZTAN’ın; Savunmalarına ek mahiyetindeki dilekçelerinin dosyaya eklenilmesine, Sanık Vatan BÖLÜKBAŞOĞLU müdafii sayın Av. Mahmut YAŞAR’ın; Eşya iadesi talebinin bu aşamada reddi ile hüküm ile birlikte değerlendirilmesine, Sanık Kemal KERİNÇSİZ’in; Talebinin kabulü ile; 04/12/2008 tarihli oturumun 8/a kararı uyarınca yazılan yazının bir örneğinin İçişleri Bakanlığı’na gönderilmesine, Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından mahkemenize gönderilen Tuncay GÜNEY’e ait mülakat görüntülerinin yer aldığı CD’lerin daha önce Milli İstihbarat Teşkilatı ve Başbakanlık Müsteşarlığı tarafından İstanbul CMK’nun 250. maddesi ile yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilip gönderilmediğinin yazı ile sorulmasına, Tuncay GÜNEY’in 02/03/2001 tarihinde gözaltına alındığında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş, Organize ve İstihbarat Şube Müdürlüklerinde ayrı ayrı mülakata alınıp alınmadığı alınmış ise tutulan kayıtların gönderilmesinin istenilmesine, Tuncay GÜNEY hakkında yapılan Projeli çalışma sırasında elde edilen tüm delillerin gönderilmesi için İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne yazı yazılmasına, Tuncay GÜNEY’e ait orijinal kasetlerin kaybolması olayı ile ilgili ne tür işlem yapıldığının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve Emniyet Müdürlüğü’nden sorulmasına, Ergenekon ismi ile ilgili olarak önceki celselerde karar verildiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, Bizzat veya müdafileri aracılığı ile tahliye talebinde bulunan tutuklu sanıklar ile diğer tutuklu sanıkların; Kendilerine yüklenen terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak ile buna bağlı suçları işlediklerine dair iddianamede de gösterilen kuvvetli suç şüphesi oluşturan delillerin bulunması, Yüklenen bu suçun Ceza Muhakemesi Kanunun 100/3 maddesinde sayılı tutuklama nedenlerinden olması, Tutuklama nedenlerinde değişiklik olmaması, Hususları gözetilerek, tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur. “
Duruşmaya kısa bir ara verildi,
Duruşmaya Kaldığı yerden devam olundu,
Dosya İncelendi
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
1-Bir kısım sanıklar ve müdafilerin vaki talepleri ile ilgili olarak saatin çok geç olması ve de taleplerin çokluğu dikkate alınarak 12.05.2009 tarihli oturumda karar verilmesine,
2- 04 Mayıs 2009 tarihinde savunması alınan tutuksuz sanık Rafet Arslan müdafii Av. Naci Gürkan’ın savunması sırasında iddia makamınca sarf ettiğini belirttiği sözler savunma sınırları içerisinde değerlendirildiğinden Suç Duyurusunda bulunulması yönünde vaki talebin Reddine, bu konuda kişisel başvuruda bulunmakta muhtariyetlerine,
3-Yargıtay 9.Ceza Dairesinin 2008/14884–13317 Esas karar sayılı ilamında, temyiz aşamasında daireye gönderilen İstanbul C.Başsavcılığı tarafından düzenlenen 10.07.2008 tarih ve 2008/968 esas tarihli İddianamenin içeriği ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek, dosyamız sanıklarının mensubu olduğu iddia olunan örgütün niteliği, atılı suçların vasfının belirlenmesi ve delillerin birlikte değerlendirilmesi yönünden, mahkememize açılan dava ile Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde derdest 2006/158–2008/45 esas-karar sayılı dava arasındaki hukuki ve fiili irtibat bulunduğu yönündeki iddianın ciddi bulunarak davaların birleştirilmesinde zorunluluk bulunması yönünde karar verilmiş olması, bu karara karşı Ankara 11. Ağır Ceza mahkemesinin direnmeyerek mahkememizden muvafakat istemesi, Sanıklar hakkındaki sevk maddelerine göre bir kısım suçların teşebbüs suçu, bir kısım suçların kesintisiz suç olması, CMK 12/2 maddesi gereği bu suçlar bakımından yetkili mahkemenin son icrai hareketin yapıldığı yer ve kesintinin meydana geldiği yer mahkemesi olması, sanıkların çoğunluğunun yakalandığı yerin ve iddianameye konu Danıştay saldırısı kapsamındaki suçlar dışında işlendiği iddia olunan diğer suçların son icra hareketlerinin İstanbul CMK 250. maddesine göre yetkilendirilmiş Ağır Ceza Mahkemeleri yargı çevresi sınırları içinde kalması, “Aynı sanıklar ve eylemler ile ilgili kanıtların bir arada toplanıp bir bütün olarak değerlendirilmesi suretiyle somut gerçeğin en doğru şekliyle ortaya çıkarılması ve bu gerçeğe daha çabuk ve kolay ulaşılması”, “her iki mahkemenin dava dosyaları arasında sanıklar ve suçlar yönünde şahsi, fiili ve hukuki irtibat bulunması”, “dava usul ekonomisi”, “suçlardan birinin bir unsurunun veya cezasına tesir eden bir sebebin ispatı, diğer(ler)inin unsurunun veya cezasına tesir eden sebebin ispatına tesir etmesi” gibi Yargıtay Ceza ve Ceza Daireleri Genel Kurulu’ nun çeşitli kararları göz önünde bulundurulduğunda dosyamız sanıkları ile Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde anılan dava kapsamında yargılanmakta olan sanıklar arasında her iki iddianame içeriğine göre kişisel, fiili ve hukuki bağlantının bulunduğunun iddia edilmiş olması, dava usul ekonomisi, mahkememiz tarafından ikinci celsede yetki konusunda vermiş olduğumuz karar ve de Yargıtay’ın ilam içeriği gibi hususlar bir arada değerlendirilerek Ankara 11.Ağır Ceza Mahkemesi dosyasının mahkememizde birleştirilmesi yönünde muvafakat verilmesine, birleştirme kararı verilerek dosyanın mahkememize gönderilmesi için ( CMK 250 Maddesi İle Yetkili Birimi ) Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına yazı yazılmasına, dosya geldikten sonra yargılamasının bu dosyadan ayrı yapılıp yapılmayacağı hususunun değerlendirilmesine,
4-Mevcut delil durumu, isnat edilen suçların vasıf ve mahiyetleri, tutuklulukta geçen süreler ve suç vasfının değişme ihtimali dikkate alınarak sanıklar BEKİR ÖZTÜRK, ABDULLAH ARAPOĞULLARI, RASİM GÖRÜM, OĞUZ ALPASLAN ABDÜLKADİR, HALİL BEHİÇ GÜRCİHAN’ın atılı suçlardan BİHAKKIN TAHLİYELERİNE, başka suçtan tutuklu yada hükümlü bulunmadıkları takdirde tahliyeleri için yazı yazılmasına,
5-Dosya kapsamı, her sanığa iddianamede ayrı ayrı isnat olunan suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte ve bu suçların CMK’nun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması dikkate alınarak diğer tutuklu sanıkların mevcut hallerinin sürdürülmesine, bir kısım sanığın kendisi veya müdafii aracılığı ile vaki tahliye taleplerinin Reddine,
Mevcut hallerinin sürdürülmesine ve tahliye taleplerinin reddine dair verilen ara karara İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz hakları bulunduğu konusunda sanıklar ve müdafilerine ihtarat yapılmasına, (Hazır sanıklar ve müdafilere ihtarat yapıldı)
Bu nedenle duruşmanın 11.05.2009 günü saat 09.30’a bırakılmasına oybirliği ile karar verildi.08.05.2009
Başkan-20909 Üye-28298 Üye-37266 Katip-120250
Dostları ilə paylaş: |