T. C. İStanbul 13. AĞIr ceza mahkemesi


Duruşmaya kısa bir ara verildi



Yüklə 0,58 Mb.
səhifə6/7
tarix02.11.2017
ölçüsü0,58 Mb.
#27166
1   2   3   4   5   6   7
Duruşmaya kısa bir ara verildi.

Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül söz istedi verildi:”Saygıdeğer Başkanım az önce meslektaşımız dönem arkadaşımız Zeynep’in tespitleri sonrasında bugüne kadar edinmiş olduğum ama şimdiye değin hiç dile getirmemiş olduğum ancak samimiyetinden hiç endişe etmediğim fevkalade ciddi muteber bir kaynaktan edindiğim bir dedikoduyu burada huzurda dile getirmek istiyorum. Efendim Beşiktaş adliyesi koridorlarında konuşulduğu kadarıyla bu dosya mahkemenize düştüğü gün siz beraber çalışacağınız hakim arkadaşlarınızı seçmek üzere dosyaya oturup düşünmeye başladığınızda üyeniz Sedat Sami Haşıloğlu’nun bizzat size gelerek kendisinin başvuruda bulunduğu dosyaya ilişkin olarak daha önce soruşturma safahatında da yer aldığı için bilgi sahibi olduğu.”

Mahkeme Başkanı:" Yanlış onlar.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Olabilir efendim ben aktarayım.”

Mahkeme Başkanı:"Aktarmayın yanlış.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Peki efendim.”

Mahkeme Başkanı:"Yanlış.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Öyle olsa bile efendim.”

Mahkeme Başkanı:"Külliyen yanlış.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Öyle olsa bile efendim.”



Mahkeme Başkanı:"Buyurun konuyla ilgili söz veriyorum size.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Giriyorum efendim. Öyle olsa bile efendim. Nihayetinde bugüne kadar ısrarlı olarak sistematik olarak bizlerin reddettiği üyelerinize olan güvensizliğimizi defaatle ısrarla dile getirdik. Şimdi bu çerçevede biz gerek üyelerinizin gerek naip üyenizin fevkalade bizlere güven tesis etmekten uzak hal ve davranışları nedeniyle zaten mahkemenize güven duymakta sıkıntı içerisinde olduğunu sizde biliyorsunuz. Şimdi bakın Zeynep benim sınıf arkadaşım. Zeynep sermaye piyasası hukukçusuydu bu dosyada ilk ceza davası tecrübesi edindi. Bugüne kadar Zeynep’in kendi başına bulduğu bu tespitleri üyelerinizin maddi gerçeği arayan üyelerinizin niçin bulamadığını sizin kendinize ve üyelerinde kendilerine sorması gerekir. Eğer bu bir liyakatsizlik basiretsizlik ise o zaman bizim burada yargıya güven duymamız ya da bu yargıdan sonuç almayı ummamız ne kadar nafile kendiliğinden ortaya çıkacak yok eğer üyeler bütün donanımlarına bütün imkanlarına rağmen sadece HTS raporları üzerinden az evvel Zeynep’in dile getirdiği bu gerçeklikleri tespit ettiler de bunu dile getirmedilerse bu da ayrıca izahı gerektirir bir husus. Ama bakın görüldüğü üzere sınırlı imkanlarla sadece HTS raporları üzerinden az önce dile getirilen tespitler pekala yapılabiliyormuş. Şimdi Naip Hakim marifetiyle bilirkişiler aracılığıyla kaç kaç kere HTS raporları üzerinden bilirkişi raporları tespit ettirdiniz. Bu raporların hiçbirisinde bugüne kadar bu Danıştay davası saldırganı sanıkların trafiklerine ilişkin bu kadar somut net bir anlatıma beyanı tanık olabildiniz mi efendim biz olamadık. Niye efendim. Hani heyetiniz maddi gerçeği arıyordu. Maddi gerçek nasıl aranır efendim. Bu noktada hakikaten cevaplanılması gereken sorular var. O noktada bundan sonra HTS ya da başkaca bir belge bilgi üzerinde yapılacak olan tespitlerde bilirkişi seçiminden tutunda Naip Hakimin ya da üye hakimlerinizin alacağı her görevi atacağı her imzaya kadar bizler gibi sizin de hiç olmazsa biraz olsun acaba sanıklar müdafileri ısrarla yıllardır dile getirdikleri bu güvensizliklerinde şüphelerinde haklı olabilirler mi sorusunu getirmeniz gerekir. Tabidir ki siz üyelerinize güven duymak zorundasınız. Ama lütfen bunu da aklınızın bir kenarında bulundurun diye söyledim efendim. Efendim eminim mahkemeniz şimdi merak ediyordur 164. celsede acaba bu avukat 163 celsede söylediklerinden başka ne söyleyecek. Efendim bu dosyaya ilişkin söyleyecekleri saymakla bitiremeyiz. Deryayı ummen ama süre yetmiyor. Süre yetmediği içinde size 107. celsede aldığınız o 18 numaralı ara kararı açıklığa kavuşturmanız için yazılı müracaatta bulunmuştum. O hususa ilişkin karar verene değin sürem olmaya azami oranda özen göstereceğim. O yüzden kısaca taleplerimi dile getiriyorum efendim. İlk talep efendim az önce size yazılı olarak verdim. 3 Kasım 2009 tarihinde Savcı Zekeriya Öz imzasıyla mahkemeye 30 Aralık, 30 Ekim 2009 tarihinde müracaatta bulunmuş bir gizli tanığın ki ona da Aydın1 adını vermişler. Bir sayfadan ibaret bir gizli tanık ifade tutanağı gönderilmiş. Bu niçin bizlere verilmedi. Onu bilemiyorum üstelik bu mahkemenizin dosyasında da değil sanırım adli emanete kaldırılmış. Şimdi yargılamanın geldiği noktada iddia makamının düştüğü açmaz içerisinde yegane dayanağı delili Osman Yıldırım olduktan sonra muhakkak ki kendisine yeni yeni gizli tanıklar arayışı içerisine girip bir takım gizli tanıklar peydahlayacak. Bunu daha önce de ifade getirdik nitekim bu salondan da gizli tanık Anadol peydahlanmıştı. Şimdi bu gizli tanık Aydın kimdir ifadesi nedir bilmiyoruz ama hakikaten efendim siz kendinizi biraz olsun burada müdafii olarak düşünün ya da sanık olarak düşünün. Şimdi yargılama yapılıyor tutukluluğa ilişkin ısrarla tahliye talepleri yapılıyor siz tahliye talebi veriyorsunuz başkan sıfatıyla iki üyeniz bu tahliye talebine ayak diriyor ama sonra bir bakıyorsunuz neredeyse bir sene evvel bir gizli tanık beyanı gelmiş sonra o gizli tanık beyanı sanıklara verilmeden olduğu gibi geri gönderilmiş. Şimdi bu durumun geldiğimiz noktada adı adil yargılama değildir efendim. Bunun adını sizin koymanız gerekecek. Bu hususta diğer söyleyeceklerimizi Aydın1’in beyanlarını aldığımızda dile getirmek üzere saklı tutuyoruz ama şunu söyleyim ki efendim bu aydın1 isminden hareketle savcının Aydın2, Aydın3, Aydın4 gibi bir aydın takımı gizli tanık sahibi olduğu anlaşılıyor şimdi bu Aydın’ın kimliğine ilişkin bir fikrimiz yok ama savcılığın soruşturma sürecinde fevkalade uyum içerisinde yakından çalıştığım isimlerin tercihlerine özelliklerine bakıldığında Tuncay Güney’den hareketle bunun pekala kuşum aydın olması gerçeği karşısında hiç şaşırmayız da. Bu da olabilir. Şimdi Sayın Başkanım 3. yıla girdik yargılamada. 20 Ekim 2008’de başlamıştık şimdi 26 Ekim 2010’dayız 3. yılındayız. Ama hala daha davamızın delillerini bir araya getirip tamamlayabilmiş değiliz. Sözgelimi efendim bakın 87. klasör dizi 335’de bir yılı aşkın bir süredir aramakta olduğunuz Burak Çavdar’a ilişkin ajanda nerede efendim? Buna ilişkin 21 Ekim 2009 tarihinden sonra yazılmış bir tekidiniz var mı efendim yok. Ara kararlarınız var gelmemiş müzekkere cevaplarının tekidine diye. Hem de birkaç tane ama bunu atlamışsınız. Bu delil hangi noktada önemlidir içinde ne var ne yok bunu bilmiyoruz. Ama bir delilin dosyada olması gerekir. Delil dosyada yok ama her ne hikmetse üyelerinizde kuvvetli suç şüphesi var ve bir türlü kırılmak bilmiyor. Peki efendim, peki efendim Osman Yıldırım’dan başka Danıştay davası ile ilgili ergenekon davasını bir araya getirip birleşmek gayretiyle önünüze konulan önünüze dayatılan 58. klasör 14. sayfadan itibaren yer alan bu Eymür’den çıkma belgelerin zarfını sormuştuk bulabildik mi yok. Sonunda aramayı kestik peki sonrasında onun içinden bir CD istemiştik biz efendim Nijerya CD’si adını vermiştim ben o CD’ye. Hayalet CD 2. iddianameye kadar vardı. 3. iddianameye kadar da vardı. Her keresinde savcılar sorduğumuzda dediler ki, incelemesi devam ediyor. Sonra ne oldu da bu CD birden kayboldu. Buna ilişkin efendim iki buçuk yılı aşkın bir zaman boyunca o kadar yazıştık çiziştik en son verdikleri net cevap halen aranılması faaliyetlerine devam ettiği idi. Eğer ergenekon sanığı olsaydı bugüne kadar çoktan yakalarlardı. Ama ergenekon sanıklarına suç atılan o CD ne hikmetse iki buçuk yıldır hala bulabilmiş değil savcılık. Peki efendim mahkemeniz bu iki buçuk yıldır aranılmakta olan delilin peşini niye bıraktı efendim. Ne yaptınız. Hatırlarsanız 144. celsede sizin yokluğunuzda üyeniz Hasan Hüseyin Özese’nin başkanlığında buna ilişkin fevkalade şiddetli tartışmalar yaşadık. Sonrasında ben üyelerinizi delilin önemini küçümsedikleri iddiasıyla hakim basiret liyakatliğinden uzak davranışlar sergiledikleri iddiasıyla reddettim. Bu kadar da önemli. Niye peşini bıraktık efendim. Yani iki buçuk yıldır aranılan bir delil var size gelen net bir cevap var hala aranıyor diye ama sonrasında sizin yapmış olduğunuz hiçbir gayret yok. Efendim gaiplik kararı verilirdi bu kadar zamanda bir insan aranıyor olsaydı. Bende şimdi bu delil için mahkemenizden gaiplik kararı mı talep etmeliyim. Efendim bakın aldığınız kararların yazdığınız müzekkerelerin tamamının altına ihtaratta bulunuyorsunuz. CMK 332’den bahsediyorsunuz. 10 gün içerisinde cevap vermezseniz hakkınızda soruşturma yaparız diyorsunuz. Geçen haftalarda da örneğini verdim ve dedim ki bir şey söylemiyorum sizlerin halini tavrın ortaya koyacak olan en net durum bu beyanların sonrasında alacağınız karar idi demiştim. Ne oldu efendim tekit yazdınız. Madem tekit yazacaksınız o 332. maddenin ihtaratını niye müzekkerinin altına yazıyorsunuz efendim blöf mü yapıyorsunuz. Şimdi yazmış olduğunuz müzekkereye rağmen müzekkeredeki ihtara rağmen ihratarın gereğini yerine getirmediyseniz yeniden bir şans tanıdı iseniz savcılığa bunu mesleki teamül kürsü ya da lojman arkadaşlığı mesleki hoşgörü diye açıklayabilir misiniz efendim. Böyle bir hakkınız var mı efendim. Burada sanıkların hiçbir surette kaybedecekleri bir dakika bile yok. 3 yıldır bu insanlar tutuklular. Bir an önce tahliye olmayı bekliyorlar. Sizde yargılamayı hızlandırmak için üstünüze düştüğü gibi imzanızı koyduğunuz müzekkerelere 332’ye göre ihtarat yazıyorsunuz. Ama ihtaratınız yerine gereğini yerine getirmeyen makama hiçbir yaptırımınız yok, hiç. Niçin efendim bu görevi ihmal olarak değerlendirildiğinde sizlere haksızlık etmiş olur muyuz? Efendim bakın bu tekit meselesi o kadar vahim ki ben bu bir haftadır mahkemenizin tekit taleplerini tarıyorum. Ziyadesiyle zihnim karıştı ama aklımda kalan fevkalade çarpıcı bir örnek var. Onu size aktarmak istiyorum. Bu süreçte mahkemeniz dahi kendi kendisini iki kez tekit ederek hukuk tarihine geçti. Kendinizi iki kez tekit ettiniz efendim. Bakın celseleriyle söylüyorum 113. celsede Kemal Kerinçsiz’in 5 nolu ara kararın h maddesi gereğince mahkemenize ait incelenmesi talep edilen defterlerin ilgili yerlerinin sanık müdafilerine verilmesine karar kıldınız. Sonra vermediniz. Aradan iki ay geçti hatta 3 ay geçti 30 Aralık 2009’da (2-3 kelime anlaşılamadı) celsede 2009/1109 değişik iş sayıyla gelmeyen yazıların cevaplarını tekiden meşruhat verilmek suretiyle akıbetlerinin sorulmasına dediniz. Gene gelmedi efendim bu kere 24.9.2010’da 160. celsede buna bir daha tekit yazdınız ama gelin görün ki hala o tekidinizin gereği yerine gelmiş değil ve üstüne üstlük söylüyorum Türk hukuk tarihinde ilk kez bir mahkeme kendi kendisini hem de iki kez üst üste tekit etmiş oldu. Zaten bu mahkemede bu davada Türkiye’de hep ilklerin davası olarak tarihe geçecek. Şimdi efendim bakın bu hal artık mahkemenizde yargılama yapmanın imkansızlaştığını ortaya koyan en güzel örneklerden biri. Ben daha öncede defaatle ifade ettim dedim ki, 2500 sayfalık iddianame üzerinden ilk başta peydahlanan 442 klasör daha sonra eklenen klasörlerle toplamda 1500 klasörün üzerinden fiilen yargılama yapmak mümkün değil. hele hele Sayın mahkemenizin kucağına atılan ergenekon iki ergenekon üç ve diğer davalarla birlikte mahkemenizin bugün itibariyle birer üyesi olan sizlerin birer uzvu olan sizlerin entelektüel psikolojik algı muhakeme idrak yeteneğini muhafaza ederek bu dosya üzerinden gerçeği bulabilmesine imkan ihtimal yok sırf bu sebeple de Avrupa insan hakları mahkemesi kriterlerine göre bu mahkemeden verilecek karar her ne olursa olsun bozulacak. Bakın efendim siz zaman zaman bizim taleplerimizi sözlü taleplerimizi yarım saat süreyle tutup yargılamayı hızlandırmak istediğinize yazılı verin yazılı verin diyorsunuz ya ben de her keresinde efendim yazılı versek ne çare okunmayabiliyorsunuz diyorum ya, bakın işte en güzel örneklerinden bir tanesini şimdi de söylüyorum efendim 16 Haziran 2006 tarihli 2010/409 değişik iş sayılı kararın 19 nolu ara kararı gereğince emniyet müdürlüğünden cevabı yazı istemişiz. Emniyet müdürlüğü cevabi yazı göndermiş. Emniyetten gelen cevabi yazılar 262 sayı ile taranıp tarafımıza verilen PDF orada ne var efendim biliyor musunuz Yıldız teknik üniversitesi fen bilimleri enstitüsü mimarlık ana bilim dalı doktorası Emine Kırıkçı’ya cevaben yazılmış emniyet müdürlüğü binalarının dışarıdan fotoğraflarının çekimine dair verilen izin yazısı. Bizim dosyamızla ne ilgisi var efendim bunun. Eğer gelen müzekkere cevapları layıkıyla okunuyor olsaydık bu 262 numaralı PDF taranıp bizlere verilir miydi efendim. Hakikaten mahkemenizin artık kapasitesinin üzerinde bir yük ile burada yargılama yapmak imkansızlaşmış halde zaten burada yargılama yapılması da istenmedi ki efendim o yüzden dosya bu hale getirildi. Yargılama yapılsın istenilmedi yargılama yapılamasın işin içinden çıkılamasın buradaki sanıklar uzun süren kanunsuz ceza dışı bu tutukluluklarıyla kanunda yer almayan bir ceza ile cezalandırılsın istendi o yüzden dava bu hale getirildi. Şimdi bakın efendim yine yazdığınız müzekkerelerden bir iki örnek vereyim. 01 Nisan 2010 tarihli müzekkere 2008/209 görebiliyor musunuz bilmiyorum İstanbul emniyet müdürlüğüne Ankara yazmışsınız. Siz yazmışsınız efendim altında da başkan olarak sizin imzanız var. İş yoğunluğu iş yükü dosya kapsamı yazışma trafiğinin çokluğu duruşmaların geç saate kadar uzuyor olması bin tane mazeret çıkartabilirsiniz buradan kendinize ama adaletin yargının hakimin mazereti olamaz efendim. Şimdi bu noktada bu örnekleri sıralayıp uzatmak pekala daha da mümkün ama bir anlamı yok nihayetinde burada yargılama yapılamadığının yargılama yapılmadığının artık hiçbir suretle izaha da ihtiyacı yok her şey ortada efendim. Efendim şimdi size iki üç gündür tanık olduğum bir gerçekten yola çıkarak bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. Bir tespitimi sizinle paylaşmak istiyorum. Niçin burada bir yargılama yapılamaz niçin yapılacak olan bu yargılamadan bir sonuç elde edilemez bakın sabahları gelirken üyelerinizin savcılarınızın o korumalı kırmızı mavi lambalı sirenli arabalarıyla eskort eşliğinde buraya geldiğini gittiğini görüyoruz. Lojmanınızdan buraya buradan lojmanınıza gidip gelirken canavar düdükleri eşliğinde polis korumasında gidip geliyorsunuz. Şimdi bu mizansende sizler bir tehdit bir şiddet unsurunun varlığına öylesine inandırılmaktasınız ki siz değil siz hakikaten o yaşı geçtiniz o noktada bir açıklamaya da lüzum yok ama mesleki kıdemleri ve yaşları itibariyle iki kuvvetli suç şüphesi yaşayan bu üyenizin bu durumdan etkilenmemesini ben hiçte mümkün görmüyorum efendim. Hatta ve hatta keşke mümkün olsa da bu hususta bir adli psikiyatrdan rapor alabilsek acaba bu koşullarda bir hakim söz konusu dosyaya nasıl tarafsız bağımsız adil objektif yaklaşabilir. Sizlerin elinde başkaca bir dosyada yok efendim. Söz konusu tehdit sadece bu davaya ilişkin. Sadece bu davaya ilişkin bu şahıs bu sanıklardan bu sanıkların yakınlarından size bir tehdit geleceği iddiası ihtimaliyle böylesi bir mizansenin içerisinde iradeniz biçimlendirilmekte şekillendirilmekte. Sizin de buna karşı yapabileceğiniz hiçbir şeyiniz yok efendim. Ha bakın bu çerçevede size bir başka hususu hatırlatmak istiyorum. Bu Danıştay davasında dinlenecek olan tanıklara ilişkin yazdığınız müzekkereleri terörle mücadele şube müdürlüğüne gönderiyorsunuz. Efendim yasada kolluk deniyor. Terörle mücadele şube denmiyor. Tamam buradaki bir terör suçu olarak değerlendiriliyor ama bu terörle mücadele şube müdürlüğü zaten soruşturma kolluğu olarak yer almış süreçte. Ve biz zaten bunun bir emniyette kurgulanmış tertip olduğu iddiasındayız. Sanıkların buraya gelecek olan tanıkların soruşturma kolluğu tarafından getirtilip götürtülmesi süreç içerisinde onlarla şekillendirilmeye açık bir hale getirilmesi mahkemeniz marifetiyle fevkalade ciddi bir endişeyi de beraberinde getiriyor. Bunu niçin başkaca mahkemelerde olduğu gibi genel adli kolluğa değil de illa soruşturma kolluğuna yazmaktasınız. Efendim kovuşturma aşamasındayız ama bir türlü soruşturma kolluğunu dosyadan elini çekmesine bir türlü imkan bulamıyoruz. Dolayısıyla bu taleplerime ek olarak bundan sonra yazılacak olan müzekkerelerin soruşturma kolluğu dışında bir emniyet birimine de yazılmasını talep ediyorum. Efendim üyeniz Sedat Sami Haşıloğlu’nun hakkında aydınlık dergisinde yer alan bir haberden öğrendiğimiz kadarıyla ceza işleri genel müdürlüğünde devam eden bir soruşturma var idi. Hatta bu soruşturmaları nedeniyle de ben üyenizin mesleki istikbali ve hürriyetinin ceza tehlikesi altında bulunduğundan bahisle burada adil yargılamayı gerçekleştirmekten uzak tarafsız bağımsız karar veremeyeceğinin sırf bunun dahi AHİM kriterleri çerçevesinde bozma gerektirebileceğini söylemiştim. Üyeniz Sedat Sami Haşıloğlu da buna karşılık kendisinin hiç kimseden korkusunun olmadığını söylemişti bunu açıkladığını söylemişti ben onlarca kez internette çok ayrıntılı araştırma yaptığım halde buna dair hiçbir soru açıklama görmedim şimdi şöyle bir talebim var efendim üyeniz Haşıloğlu’nun icradan ucuza mal kapatmak iddiasıyla hakkında başlatılan o soruşturmanın akıbeti hakkında şöyle bir dedikodu var deniliyor ki.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim lütfen bu, bu olayı dinliyorum sizi lütfen olayı bozmayın. Olayı bozmayın.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Efendim olayı bozmuyorum ki.”

Mahkeme Başkanı:"Bozmayın, bozmayın efendim. Bozmayın.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Burada bir hakimin bağımsız tarafsız adilliği bizlerin yargıya olan güveni açısından fevkalade önemli efendim.”

Mahkeme Başkanı:"Bozmayın mahkeme bütündür. Kişiye konuşmayın bütününe konuşun. Konuşacaksanız bütününe konuşun.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Ben bütününe konuşuyorum mahkemenin. Mahkemenin üyeleri bütün efendim.”

Mahkeme Başkanı:"Bütüne konuşun konuşmuyorsunuz lütfen, lütfen. Lütfen. Lütfen onları dinledik. Onları dinledik.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Efendim AHİM kriterlerinden bahsediyorum ben size.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim lütfen, lütfen sözünüzü kesmeyim. Lütfen.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Efendim sözümü kesecek olursanız söyleyecek bir sözüm olmaz.”

Mahkeme Başkanı:"Lütfen, lütfen bunu kapayın tamam lütfen.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Bu konuda kendisinden ya bir açıklama talep ediyorum ya da HSYK’ya yazı yazılmasını istiyorum efendim bu kadar.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim hayır etmiyoruz bir şey kapayın bu konuyu.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Efendim geçtiğimiz celse gizli tanık 9’un Osman Yıldırım’ın son saldırısına ilişkin de bir kısa beyanım var. Üyeniz Özese’nin başkan sıfatıyla çıktığı 153. duruşmada gizli tanık 9 Oktay Demir’e Muzaffer Tekin’e bana hakaretlerde bulundu sonrasında elindeki mikrofonu attı. Mikrofonu kırdı görevli askerin başına isabet eden mikrofon Oktay Yıldırım.”

Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu anlaşılamadı.

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Celse zaptında celse zaptında, celse zaptında küfürleri yazıyor. Celse zabıtlarında küfürleri yazıyor. Neyse efendim bakın 106. celsede bana dilini keserim tehdidinde bulundu. 156. celsede Yalçın Küçük’e yine davamızın sanıklarına hakaretlerde tehditlerde bulundu. Bunu uzatmak mümkün peki efendim ne yaptınız duruşma düzeni bozuldu. Duruşma sırasında görevli avukatlara sanıklara hakaretlerde bulunuldu. Asker darp edildi devlet malı zarar gördü heyetiniz ne yaptı efendim hiçbir şey. Üyeniz başkan sıfatıyla Özese Osman Yıldırım’a Osman Bey diyerek kendisini sakinleştirmeye çalıştı. Sonrasında efendim geldiğimiz noktayı hep birlikte görüyoruz. Osman Yıldırım artık fiili saldırıya kadar işi vardırdı. Şimdi geçtiğimiz haftalarda size gizli tanık 9’un artık kimliğinin açığa çıktığından bahisle gizli tanık olarak dinlenemeyeceğine ilişkin beyanlarım vardı ya efendim. Bunu daha sonra kararlaştırmaya dair bir beyanınız olmuştu. Ben o çerçevede şimdiden bunu beyan ediyorum ki, daha sonra gizli tanık 9’u gizli tanık olarak mı açık tanık olarak mı dinleyeceksiniz bu hususu kararlaştırırken bu talebimde aklınızın bir kenarında olsun o tarihte bunu da değerlendirin. Efendim, bu Osman Yıldırım’a ilişkin olarak bir başka talebim daha var. Şimdi az önce size celse zabıtlarını celse numaralarını belirttim bakın efendim bir başka celsede Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesi heyetine söylemediği sözü bırakmadı burada. Bizzat sizlerin meslektaşları. Ama bütün bunlar karşılıksız bırakıldı. Bu adam ki, Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesinde sizler gibi kürsüyü temsil eden hakimlere İngiliz Kemal’in piçi deyip hitap ettiği için ceza almıştı. Böyle bir adam burada bütün hakaretlerine rağmen ısrarla görmezden gelinerek korundu kollandı. En önemlisi de efendim neydi biliyor musunuz bakın bu gizli tanık 9 Osman Yıldırım’ın hakkında dava öncesinde alınmış anti sosyal kişilik bozukluğu raporu ile içtimai ruhi ve ahlaki durumuna ilişkin bir tespit var bu tespite rağmen Osman Yıldırım’ın ağzından çıktığı o sözler üzerine Muzaffer Tekin ile Veli Küçük’ün kendisine bomba vermiş olabileceği kuvvetli suç şüphesinden hareketle kendilerinin bu tutukluluklarını bugüne kadar taşıdınız. Ama Alparslan Arslan’ın bombaları Süleyman Esen’den aldığım açıklamasını yok saydınız ve Süleyman Esen’i sorgusunu bile yapmadan tahliye ettiniz. Bunu da Osman Yıldırım pekala ihsası rey olarak değerlendirdi o noktada zaten Osman Yıldırım’ın daha fazla şımartılması için başkaca bir gayrete de gerek yoktu. Nihayetinde Osman Yıldırım’ın geldiği nokta yargılamanın geldiği hal ortada. Bunun adını ben koyamıyorum efendim siz koyacaksınız. Çünkü bu, bu mahkemede sizlerin aracılığıyla oldu.”

Mahkeme Başkanı:"Avukat bey müvekkiliniz hakkında konuşacak mısınız?”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Efendim müvekkilimin hakkında konuşacağım elbette ama öncelikle davanın bütünü hakkında konuşuyorum yani.”

Mahkeme Başkanı:"Bir kelime etmediniz yarım saat oldu lütfen. Bir kelime etmediniz, bir kelime.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Bekleyin efendim ona da geleceğim.”

Mahkeme Başkanı:"Müvekkiliniz bekliyor sizi.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Efendim ona da geleceğim bekleyin.”

Mahkeme Başkanı:"Lütfen süreniz doluyor.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Efendim müvekkilimde karşı karşıya getirmeyin bizi.”

Mahkeme Başkanı:"Süreniz doluyor, süreniz doluyor ikaz etmek durumundayım sizi.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Efendim o soruya ilişkin de sizden açıklama istemiştim (1-2 kelime anlaşılamadı).”

Mahkeme Başkanı:"Efendim o açıklama kendinde var zaten.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Yok efendim açıklama.”

Mahkeme Başkanı:"Var var o kadar yeter.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Efendim duraksamadan bir açıklama anlam çıkartamıyorum ben. Soruyorum size efendim.”

Mahkeme Başkanı:"Fakat o kadar. O kadar efendim tartışmayın benimle.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”3 tane müvekkilim olduğunu ona göre konuşuyum diyorum efendim.”

Mahkeme Başkanı:"Tartışmayın devam edin lütfen.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Paranız varsa paranızla. Efendim bende ama sizden açıklama istiyorum efendim olur mu?”

Mahkeme Başkanı:"Kavga etmek istemiyorum avukat bey lütfen ya lütfen her sizin olayınızda siz kalktığınızda muhakkak şeyi yükseltiyorsunuz gereksiz lüzumsuz anlamsız. Anlamsız.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Efendim size soruyorum, size soruyorum efendim.”

Mahkeme Başkanı:"Lütfen, lütfen.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Avukat olsanız siz bu soruyu sormayacak mısınız burada?”

Mahkeme Başkanı:"Lütfen bunları kaç kez tekrar ettiniz.”



Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Vural Ergül:”Evet efendim ama buna rağmen bir adam yol alamadık. Efendim yargılamanın geldiği nokta itibariyle 9 Ekim 2009’da burada ilk olarak bir sanığın tahliyesi hususunda üyelerinizle ters düştünüz ve o günden bugüne de siz tahliye talep etmektesiniz üyeleriniz de ısrarla tahliye talebinin reddini talep etmekte. Şimdi o günden bugüne kilitlenmiş yargılamada benim müvekkilimin tahliyesi için yapılması gereken ne olabilir ki müvekkilim tahliye olsun. Ya da müvekkilimin bugüne kadar açıklığa kavuşmamış hukuki durumunda müphem kalan ne ki ben onu açıklığa kavuşturayım. Müvekkilimin protesto eylemlerini mi burada bir daha izah edeyim suç değildir diye. Müvekkilimin bir daha burada telefon görüşmelerinde niye Kemal Kerinçsiz’e abi dediğini mi yeniden savunayım. Siz benden bunu mu bekliyorsunuz efendim. Benim müvekkilim bunu beklemiyor benim müvekkilim buradaki hukuksuzluğu kanunsuzluğu ortaya koymak noktasında benden üstüme düşeni yerine getirmemi istiyor. Bende onu yapmaya çalışıyorum. Kilitlenmiş bir yargılamada 9 Ekimden bugüne hiçbir suretle bir yıldır bir arpa boyu yol alınmamış bir mahkemede bir avukat 164 celse boyunca söylediklerinden daha başka ne söyleyebilir efendim. Bu kadar zaman kürsü başkanlığınız var efendim. Siz hangi avukatın her duruşmada aynı savunmayı tekrarından sonuç alabildiğini gördünüz. Efendim sözümü bitiriyorum çünkü tahliye talebiyle nihayettin kilitlenmiş bu mahkemeden hiçbir anlam taşımıyor üyelerinizin ne zaman tahliye veresi gerekirse biz o zaman tahliye oluruz. Onu biliyoruz. Çünkü bu tutukluluğun hukuki bir sebebi yok. Bir hukuki sebebi olsa bakacağız CMK’ya TCK’ya diyeceğiz ki ha bu yasa hükmü gereğince yargılama şu kadar vakte değin pekala sonuç doğurmayabilir ama tutukluluk için bir sebep gösterebiliyor musunuz? Artık dünya da klasik kürsü örneği haline gelmiş yasa dışı siyasi bir dava olarak yer almış bu davada müvekkilimin niçin tutuklandığını ben ne kendisine ne kendime nede bir başka meslektaşıma izah edebiliyorum ki burada kalkıp onun tahliyesi için dil dökeyim. Benim burada avukat olarak yaptığım tek şey bu dava üstünden Türk milletine karşı Türk devletine karşı sürdürülen psikolojik harbin teşhiri. Yoksa burada avukatlığa lüzumda yok efendim. Müvekkilimin hiçbir suretle suç unsuru oluşturmayan siyasi sosyal faaliyetleri herhangi bir suretle savunmayı mı gerektiriyor. Yok efendim. Orada bizim inkar ettiğimiz bir şey yok ki biz Amerikan konsolosluğunu protesto da ettik televizyon programlarına da çıktık. Tebrik ediyorum ben Sevgi hanımı da. O telefon görüşmelerinin tamamını da biz yaptık. Ama bunların hiçbirisi suç değil. Buna suç vasfı veren anlayış asıl suçlu olan o. Biz burada asıl suçluyu teşhire çalışıyoruz. O noktada ben daha ne söyleyim efendim. Bakın ergenekon davasından inciler adlı bir kitap çalışmam var. o kitaptan o kitaba hazırlıktan burada birkaç bahis okuyacaktım ama yeterince gerildiği için ortam sizde bugün fevkalade tahammülsüz olduğunuz için o beyanlarımı gündeme getirmiyorum. Ama şunu söylüyorum efendim bakın burada 3 yıldır kanunsuz cezayla tutuklu olan müvekkillerimizin de yakınlarının da bizlerinde burada adalette hiçbir suretle mazeret tanımak gibi bir lüksü yok efendim. Şimdi bir tek uyarım var sözümü bitiriyorum. Üye Özese’den de Üye Haşıloğlu’ndan da rica ediyorum lütfen bu celseye değin sanıkların tanıkların çapraz sorgularında sorduğunuz soruları dönüp bir okuyun. Yargılamaya hiçbir yenilik katma amacı taşımayan hiçbir mantık izahı olmayan hiçbir anlamı olmayan sadece sanığı tanığı yormak maksadıyla bilerek isteyerek oyalama amacıyla duruşmayı uzatmak bizlerin yargı nefsini elimizden almak amaçlı dön baba dön sorulara lütfen bundan sonra mahal vermeyin lütfen sorduğunuz soruları bir okuyun. Kolay gelsin.”

Yüklə 0,58 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin