1-SANIK OLGUN PEKER SAVUNMASINDA ÖZETLE: (Kls 94 Dizi;135-168 ve Kls 95 Dizi;278-282 ve Kls 96 Dizi;79-91) Haksız çıkar sağlamak amacıyla bir örgüt kurup yönetmedim. Giresunspor adına şike faaliyetlerinde bulunmadım, Benim soy ismimi değiştirme kararım Mecnun Bey de şahittir. Orada benim ilk, ben o zaman soy ismimi de değiştiriyorum dedim ama ben soy ismini komple değiştirmeyecektim, ben soy ismime Peker ekletecektim, Olgun Aydın Peker, avukatımla o aramızda olan iletişim bozukluğundan mahkemeden Peker olarak çıktı. Ondan sonra da şey yapmadım.
Hakan Karahamet bana ben de başkan adayı olsam, abi beni destekler misin dedi. Şimdi ben kendi yöneticilerime bunu teklif etmişim. Hakan'da benim yönetimimdeydi. Olursan desteklerim ama Valiyle ve Belediye Başkanıyla konuş, desteklerini alıp, öyle girmesini söyledi. Tamam ben konuştum dedi. Hakan aday oldu. Hakan'ı da ben destekledim seçim sürecinde ama ben Giresunspor'u bıraktığım açıklamadan sonra 1 kere Giresunspor'un maçına hiç gitmedim.
Giresunspor'a Osman Çırak başkan oldu, takım dağıldı, takımı da kendi takımları yapmak için dağıttılar. Yani hani o takım başarılı olsa başarının emaresi bize gelir diye takımı dağıttılar ama çok başarısız oldular, çok başarısız bir dönem geçirdiler.
Bahri Kaya'ya karşı hiç bir şeyin içinde olmam söz konusu değil. Ben Bahri Kaya'yı eskiden, çok eskiden beri tanıdığım bir insandır. Ama benim konuşmalarım kulüp başkanı olarak yaptığım konuşmalardır. İstediğim bir şekilde hizmet vermiyorsa, eğer onun performansını ben beğenmiyorsam, onun hakkında yorum hakkı bende vardır. Ben çocuğumu hastanede bırakıp, bu kulüp için koşturuyorum. O kulübü bir yerlere getirmek için koşturuyorum. Onun için o kadar yorum yapma hakkı benimdir. Benim ama öyle Bahri Kaya'ya şunu yapın yok bahri böyle bir şey söz konusu değildir. Böyle bir şey yaptırmak bana zarardan başka bir şey kazandırmaz ama bir kulüp başkanı, geçmiş bir kulüp başkanı olarak şahsı kanaatimi söylerim. Bugün tuttuğumuz takımlar hakkında da söylemiyor muyuz. Şu hocadan hiç bir şey olmaz, bu futbolcudan bir şey olmaz. Bu futbolcu zarar verir, şu zarar verir, bu tip yorumlar yapmışım, benim tapelerimde bunlarla alakalı bir tane şiddet içerikli veya başka bir şey anlatan, ima eden bir tape bulmanız söz konusu olamaz.
Faruk Güler, benim ortağım olan Özcan Üstündaş'ın onbeş, onaltı senelik arkadaşı. Ben Giresunspor'a ne gelmişliğini, ne gitmişliğini, ne Giresun şehrine öyle hiç bir şey yok. Faruk Güler bu dosyaya efendim sanık olarak giriyor. Biraz önce Fatih Sandal müşteki olarak girmiş sanık olarak çıkmıştı ya bu da tersi oluyor. Fatih Sandal şey Faruk Güler sanık olarak giriyor. 23/02/2011 tarihli yazıda Faruk Güler'in örgüt üyesi olarak dinlenilmesi kararı çıkartılıyor. Halbuki iddianamede 22/12/2010, 26 nolu tapede normalde Faruk Güler'in benimle hiç bir şekilde görüşmediği, hiç bir şekilde yan yana gelmediğimiz bütün dinlemelerde var ama her ne hikmetse emniyet Faruk Güler'i sanık olarak benim örgütümün elemanı olarak dinlemeye başlıyor. Dinliyo emniyet dinliyo, dinliyo, dinliyo, dinliyo sonunda Faruk Güler örgütten, müşteki olmuyor da öyle bir laflar söylüyor ki sonunda davacı olsa daha iyi, söylediği şeyi öyle bir şeye oturtuyor ki sonunda yani şeye sanık olarak girdiği dosyada ki yolculuğu sanık olarak bitiriyor. Soruşturmanın en başından sonuna kadar savcılığa yazı yazılan her yazıda, mağdur müşteki gözüken Fatih Sandal iddianamede karşımıza sanık olarak çıktı.
Menajerlik sınavı ile alakalı çok açıklayacağım bir şey yok. Ben menajerlik sınavında soruyu birinden aldım. Aldığım kişi Abdullah Cila'dır. Ben o gün menajerlik ile alakalı bir arkadaşım ile konuşurken Abdullah Cila bu şahsın yanındaymış. Bana söylediği Makedonya'dan alındı dedi. Şahsımla alakalı ben hiçbirşeyde yalan söylemeyeceğim üzerine şerefim namusun üzerine yemin ettim. Yine yemin ediyorum. Yani şahsımla alakala o gün onun yanındaymış, Abdullah beni aradı. Dedi ki; “ ya o söylediğin şeyler ben halledebilirim”, Bende var biraz da Abdullah'la Nutello diye diye bir futbolcu vardı. Ondan dolayı da onunla aramız bozuktu bizim. Peki dedim.
Hakan Karaahmet, huzurdaki sanık, onunla alakalı suçlanıyorum. Hakan Karaahmet ile alakalı, benim zaten telefon tapemi bulmak gibi bir şey yok, ben Hakan Karaahmet ile bir buçuk senedir konuşmuyorum. Ve Hakan Karaahmet hakkında gazeteye verdiğim beyan efendim. Tek hatamın Hakan Karahamet'i desteklemek olduğunu, seçim sürecinde, anlatan beyan. İnsanın bir örgütünde çalışan, örgütünde üye olan insan hakkında orda işlev yapıyorsa, gazeteye böyle bir beyan verir mi? Ve Hakan Karaahmet'in telefon konuşmalarında, benim ismimin geçtiği ve lehime olan herhangi bir telefon konuşması bulunmamaktadır.
Kongre süreci, tahta açılma süreci ocak ayında, ocak ayında yine bu süreç takip etmiş, Ocak ayında Ömer Ülkü ile 18 tane görüşme yapmışım. 1 Şubat, 8 e 1 Şubat'ta da 8 görüşme yapmışım. Yani transfer tahtasının kapandığı gün Ömer Ülkü ile 8 görüşme yapmışım. 26 martta ondan 1 temmuz'da. Ömer Ülkü ile ilişkimiz sadece Giresunspor'un çıkarları için o an tahtası falan. Ömer Ülkü ile işim bitince zaten benimle alakalı, çok da öyle hoş değil, kulağa hoş gelen sözler söylemiyor.
Ben tercih haklarım yokken yaşadım. Tercih hakkım olduğunda hep iyiyi tercih ettim. Ama 12 senedir benim tercih haklarım hep elimden alınmaya çalışılıyor şeklinde beyanda bulunduğu ve atılı tüm suçlamaları reddettiği anlaşılmıştır.
2-SANIK AZİZ YILDIRIM SAVUNMASINDA ÖZETLE: (Kls 94 Dizi;01-53, 274-294 ve Kls 95 Dizi;259-277 ve Kls 96 Dizi;156-162) Bir spor kulübünü, şikeye teşebbüs, teşvik primi gibi faaliyetleri icra eden yöneticilerin içinde bulunduğu bir kuruluş olarak Türk kamuoyuna göstermek son derece ağır ve haksız bir ithamdır. Ben 22 yıldan bu yana Fenerbahçe kulübü'nün üyesi ve 14 yıldan beri başkanı olarak hiçbir zaman ve hiçbir şekilde bu rencide edici, alçaltıcı eylemde bulunmadım. Benim ya da birtakım kişilerin telefonlarda söylemiş oldukları birtakım sözlerden hemen teşvik ya da şikenin delili olarak addedilmesi son derece yanlış ve gayri ahlaki bir bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım sonucunda Türkiye Cumhuriyeti'nin siz sayın yargıçlarının yapacağınız adil yargılama sonucunda söz konusu suçları işlemediğimi tespit edeceğini inancım tamdır. Bununla birlikte şayet yüksek makamınız ileri süreceğim savunma dışında ve hukuk çerçevesinde yapacağım savunmayı dikkate almadan aleyhime karar verirseniz, bunu şahsen Aziz Yıldırım olarak kabul etmeye hazır olduğumu beyan ederim.
Eskişehirspor'dan transfer edilen Sezer Öztürk ile ilgili de Eskişehir Kulübü Başkanının yine transferin kurallara uygun olarak yapıldığını beyan etmesine rağmen bu transfer de şike transferi olarak nitelendirilmiştir. Bu transferlerde görüşmeleri yürüten Asbaşkan Şekip Mosturoğlu bugün halen Metris Cezaevinde tutulmaktadır. Oysa Sezer Öztürk, Fenerbahçe futbol takımında top oynamaktadır.
Dinlenmeye başladığımız bu tarihten yani 17/02/2011 günü beni dinlemeye alıyorlar. Dinlenmeye başladığımız bu tarihten itibaren şike ve teşvik primi iddiası ile yargılandığımız 13 maça ilişkin toplamda 1028 adet tape yer almaktadır. İddianamede, bu tape kayıtlarının ise 103'ü yani %10 'u şahsıma aittir ve bu tape kayıtlarının hiçbirinde şike veya teşvik primi vermeye yönelik hiç bir saik yer almamaktadır...
4 tane tape var. Tek tek okumayalım geçelim, özeti şu, buradaki, Serdar Adalı ile Adnan Polat, Mahmut Özgener beye bir beyanat vermişler tenkit etmişler onu ve Mahmut Özgener de bana telefonda diyor ki bunlar işte bana söyle söylediler. Ben de bir şey olmaz diyorum tape bu, bir şey olmaz diyorum yani bunu geçelim. En sonunda ben de diyorum ki bizde Bolu dağında Topuk yaylasında 90 odalı tesis yapıyoruz. Bu sayın başbakanın da tavsiye ettiği yapın diye. Oyuncularımızın sporcularımızın yurt dışında gidip orada çalışma yapmasını önlemek artık önümüzdeki yıllarda hepsinin gidip orada kalacakları bir tesis yapmak için Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nden 7 trilyon para istedik. Yalnız ödemeyi nasıl yapacaklarını çözemiyorlardı. Yani futbol Federasyonuna mı verelim bu parayı, onların üzerinden mi size ödesinler veya valiliğe gönderelim valilik üzerinden mi ödensin bunun tartışmaları yapılıyor. Bende dedim ki Ankara'dan bir şey al randevu al gidelim konuşalım diye sayın başkana söylüyorum burada Birinci tape bu. İkinci tape yine Mahmut Beyle konuşuyoruz, ben o gün Beşiktaş ta şeyde Sultanahmet'te bir mahkemeye gidiyorum. Şahit olduğum bir konuda ifade vermeye, onu veriyorum. Bu arada da Mahmut bey bana telefon ediyor randevuyu aldım diyor fakat ben İzmir'e gidiyorum. 15 gün yokum bende diyorum bu akşam yemek yiyelim beraber buluşalım, hayır diyor ben İzmir'e gideceğim filan oradayken Manisaspor Başkanı da İstanbul'a geldi ayın 9'unda 09/02/2011 de geldi. Bu arkadaş daha ileride anlatacağım şey maçında ama burada yine bu tape ileride kullanacağımız bir tape, kendisi iş adamı. Her iş adamının sıkıntıları olur. Bizlerde yani sıkıntılı olduğumuz günlerde bizden daha güçlü olan maddi kaynakları olan arkadaşlarımızdan yardım istemişizdir isteriz de. O da benden istemişti. Hatta kendi kaynaklarını kullanmak için hem Garanti Bankası Genel Müdürlüğü'nde hem de Akbank Genel Müdürlüğü'ne beraber gittik ve ben onun namına rica ettim. Bu kredileri biraz uzatabilir misiniz veya bir bankaya toplamak falan beceremedik, yapamadık.
Kenan Yaralı 9 unda çok zor durumda olduğunu plastik işi yapıyor, plastikle ilgili de gümrüğe malı geldiğini ve malı çekemediğini ve kendisine 500 bin dolar lazım olduğunu beyan etmiş, o gün ben bunu savcılıkta 400 bin hatırlıyordum ve 400 bin söyledim. Bende kulübe para vermiştim FB SK'ya 1,5 milyon dolar kadar paramdan istedim muhasebeci Taner Bey de bana parayı verdi 500 ü geldi 9 unda verdik parayı kendisine bakın akşamüstüydü, götürmeyeyim dedi, kendisine bu miktarın havale edilmesini isteyince biz de tamam dedik.
Kayserispor ile maçımızda hakem olarak Fırat Aydınus'du. Kendisine diyorum ki aman ben korkuyorum bu maça diyorum hakem bir uyarsanız aman yanlış bir şey yapmasın diyorum. O da diyor ki korkma, iyi idare eder diyor. Diyorum ki olmazsa Oğuz Sarvan da Merkez Hakem Komitesi Başkanı da gelsin beraber gitsin yani bir yanlışlık olmasın yok diyor ve kapatıyoruz konu bu ben bu iki tane tape benim şu iki tapemden dolayı dinlemeye alınıyorum ve ben örgüt üyesi şeyiyle örgüt üyesi iddiasıyla dinlemeye alınıyorum
Bülent Uygun tüm sporseverlerin tanıdığı bir kişidir. Kendisini Fenerbahçe'de futbol oynadığı yıllardan tanırım. Sivasspor ve Eskişehirspor'daki teknik direktörlüğü sırasında da kendisini takip etmişimdir. Ancak kendisiyle Eskişehir'e gittiğimiz 09/04/2011 tarihinde Eskişehirspor Kulübü Tesislerindeki görüşmenin dışında görüşmem olmamıştır. Tüm kamuoyunun tanıdığı Bülent Uygun'un benimle ilişkisi de bu kadardır. Ali Kıratlı'da Fenerbahçe Spor Kulübü kongre üyesidir. 1997 yılında kulübe üye olmuştur. Benim başkanlığımdan önce kendisi kulüp üyesidir. Ben de kendisini Fenerbahçe Kulüp üyesi olmasından dolayı tanıdım. Kendisiyle maçlarda karşılaştığımda, gerektiğinde görüşürüz... diğer bir konuda Ali Kıratlı yine ileride göreceğimiz bir tapede konuşmasında benim evime geleceğini belirten ifadeler kullanmasıdır. Ali Kıratlı hiç bir zaman benim evime gelmemiştir. Bu konuşmaları o andaki durumuna göre yaptığını düşünüyorum. Yusuf Turanlı'yı hiç tanımam. Metris'te 2 veya 3 defa spor saatinde, spor salonunda görmüşümdür. İlgim ve alakam yoktur. Kendisiyle ilgili hiç bir tape konuşmamda iddianamede yer almamaktadır. Kendisiyle görüşenlerin benim ismimi kullandıklarını Maalesef tapelerde gördüm. Abdullah Başak'ta maçlarda gördüğüm İlhan Ekşioğlu'nun totemidir. Hoş sohbet olduğu için herkes ile diyalog kurabilir.
06/04/2011 tarihli saat: 17:00'de Aziz Yıldırım'ın İlhan Yüksel Ekşioğlu'nu aradığı görüşme: Efendim ben hastaneye yattım, orada M-R a girdim, M-R a ilaç almadan giremiyorum, bayılmadan giremiyorum, beyin tümörü çektirdim bir de vücudumda böbrekten bir çekim yaptılar. Ben o sırada İlhan Bey beni arıyorlar, ben hastanedeyim. Uyandıktan sonra İlhan bey'in aradığını söylediler. E bende eve girerken bu konuşmayı yapıyoruz. Eve giriyorum ben, hastaneden çıkmış gidiyorum. İlhan bey alo diyor, ben de ne var ne yok diyor, iyi başkanım geçmiş olsun nasıl geçti diyor, bende iyi iyi gidiyorum eve İlhan yatmaya gidiyorum. O da bana ha gidin başkanım çok yormuşlar sizi ya diyor, bende diyorum anestezi yaptılar, uyuttular tamam mı sersem tavuk gibiyim yani diyorum. O bir şey demiyor. Ben orda gideyim, şey yapmayım, sen naptın iyi misin diyorum. İyi misin diyorum. O da diyor ki iyi iyi başkanım. Ondan sonra ben diyorum O gayet iyi diyor. Ben dinliyorum o söylüyor, öbür taraftan işte Murat Bey'le Ali Bey de geldi. Devam ediyor bu şekilde Eskişehir'e gidelim diyorum, işte gelmek istemiyor. Diyor ki bana uğurlu gelmiyor. Şimdi biz iyi lafı hep yani şikeye mi gidiyor. Yani hastayız, hastalığımızda iyi diyoruz veya gayet iyi diyoruz hepsi şike yani.
Ali Kıratlı'ya Rüzgar, Şekerli dendiği ve bunun şifreli ismi olduğu düşünülüyor. Ali Kıratlı'yı çevresi bu iki kelime ile tanır. Bu kendisine verilen lakaptır. İlhan Ekşioğlu inşaat işleri yapan müteahhitlik firması olan bir kişidir. Aynı zamanda Fenerbahçe Spor Kulübünde de inşaat yapımı ve onarımı işlerini de yapmaktadır. İnşaat, taşocağı, inşaat işçisi, proje gibi kelimelerin kullanılması da gayet normaldir.
Ruken Başak adına alınan araç üzerindeki el koyma kararı mahkemece kaldırılmıştır. 31/10/2011 tarihinde satılamaz / devredilemez şerhi konulmuştur. Bu olayın en komik tarafı da 04/06/2011 günü yapılan fiziki takipte arabanın içinde Abdullah Başak'ın resminin çekilmesidir. Ali Kıratlı'nın Kıbrıs'a tatile gönderildiği iddiası diğer bir konu da Ali Kıratlı'nın Kıbrıs'a tatile gönderildiğinin söylenmesidir. Ali Kıratlı Kıbrıs'ta özel işleri olan bir kişidir. Kıbrıs'a çeşitli zamanlarda gidip gelmiştir. Ali Kıratlı'nın 01/01/2011 tarihinden 13/01/2012 tarihine kadar Kıbrıs seyahatlere ile ilgili Doküman ekte gelmektedir. Bu da gösteriyor ki Ali Kıratlı kendi işleri ile ilgili sürekli Kıbrıs'a gidip gelmektedir. Bizlerle ilgili tatile gitmemiştir.
2003 yılı idi galiba, Olgun Bey ile beraber, Gökdeniz'i transfer edecektik. O zaman menajerlik sistemi abilik şeklinde devam ediyordu. Menajerliğini Olgun Bey yapıyordu. Gökdeniz ile ikisi geldiler benim şirketimde bir anlaşma yaptık. Öbür sene gelecekti. Fakat bundan sonra baskılar yapıldı. Kulübe gitti anlaştı. Gelmedi yani. 1 milyon da tazminat koymuştuk. Biz almazsak vazgeçsek biz ödeyecektik, onlar gelmezse onlar bize ödeyecekti. Maalesef gelmedi, gitmiş oldu ama para alıp vermesi olmadı aramızda. Zaten direk çocukla muhataptık, Olgun Bey orda kefildi zaten. Gökdeniz'in kefiliydi. Sonradan Trabzon'un ve ailesinin baskılarıyla Gökdeniz orada kaldı.
Hikmet Karaman ile Cemil Turhan, Serkan Acar, 1444'deki görüşmede, gidiyorlar şeye, gönderdik yani, şeyi duyduk. Teşvik yapıyorlar. Hatta orda şike vardı. Yani onlar şike yapıyor diye. Oyuncular Trabzon'lu oyuncular vardı. Onlarla Karaman ile konuştular, böyle böyle duyumlar aldık nedir diye bu 21'inde de bu maç benim Kenan Yaralı'ya vermiş olduğum para 10 ayın oyunda, yani 11 gün önce ben o parayı verdim. Onun bununla ilgisi yoktur. Ondan sonra onlar da Kenan ile konuştular. Ve Kenan'da Hikmet Bey ile konuştular. Hikmet Bey de, onlara orda Bir şey olamayacağını beyan etti. Burda ben Kenan Yaralı'ya 500.000 dolar nakit vermiştim ve verdiğim tarih 10/02/2011 tarihinde şirketine göndermiştim. Burda zaten demin şimdi yalnız ben sonra Kenan Yaralı'ya 15 Mart 2011 tarihinde hadiseden bir ay sonra, 2 trilyon lira, benim şeyim vardı, bankadan 2 trilyon lira benim kredimden, Bank Asya'dan galiba. Bank Asya'dan 2 trilyon lira para kullandırdım...”dediği ve hakkındaki tüm suçlamaları reddettiği anlaşılmıştır.
3-SANIK ABDULLAH BAŞAK SAVUNMASINDA ÖZETLE: (Kls 94 Dizi;380-388)İlişkiler iddianamede suç işlemek amaçlı kurulmuş bir örgütün ilişkileri gibi lanse edilmiştir. Bu iddia gerçek dışıdır. Bu insanlarla ilgili tek ortak noktam Fenerbahçe'dir. İddianame de adı geçen şahıslarla Fenerbahçe taraflarlığı dışında hiçbir örgütsel ilişkim bulunmadığı gibi astlık, üstlük bağımda bulunmamaktadır. Böyle bir bağın olduğuna dair tek bir somut delil yoktur. Örgüt üyesi olmadığım gibi herhangi bir örgüt varlığından da haberdar değilim. İsnat edilen bu suç gerek şahsıma gerekse ailem için çok onur kırıcı ve üzücü bir durumdur. Ayrıca her yerde basında benim için yetkisiz menajer diyorlar. Benim bu 72 klasör dosyada bir futbolcuyla bir hocayla bir tek benim tanıdığım yani şahsen tanıdığım Fenerbahçe kulübünün futbolcularıdır. Ben menajerken kimle görüştüm kime menajerlik yapıyorum. Onu da kabul etmiyorum.
Kız kardeşim 17 Mayısta 2006 modelini burada bakın sattı. Dedi ki; "Abi tanığın var mı yeni kasası çıkacak" dedi. Ben de dedim ki ben tanıyorum. Ama İlhan Abi daha samimi ve daha ucuza alır. "abi dedi. 2-3 ay da taksit yapar mı?" İlhan abi yaptırır. İlhan Abiye söylüyorum. "Tamam tamam bakarız" diyor. O arada kızının da arabası yok binecek. Bunu söylememden 15-20 gün geçti. İlhan abi halen bir şey demedi. Abi şu senin Kosifler'den konuşta şu arabayı alalım falan. Ondan sonra kız kardeşim sıkıştırıyor eve gidince. "Abi arabam yok". Hatta bir gün aradım. İlhan abiyi kız kardeşim dedi. "Abi Mini Cooper'ın yenisi 15-20 gün sonra gelecekmiş. Peugeot'un 508'i çıktı." Bende İlhan abiye diyorum. 508 mi alalım ? Mini Cooper mı? "Uf tamam diyor görüşürüz" yüzüme kapatıyor. Adamın işleri var ben Mini Cooper'ın peşine düşmüşüm. Ondan sonra bir gün ofise çağırdı beni Pazartesi miydi, salı mıydı. Hiç unutmuyorum. Direk Kosifler'i aradım. Telefonu İlhan abinin yüzüne verdim. Dedim abi direk kendine alıyormuşsun gibi bu arabayı alır mısın? Bu arabanın fiyatı 42 bin 500 euro. İlhan abi aradı. 39 bin 500 euro 3 taksitle 9 bin 500 peşin, 10 bin 10 bin ve haciz koymadılar arabaya. Ben alsam haciz koyarlar. Ama senin Kosif'e dedi ben vereceğim. Abi kendine alıyor muşsun gibi. "Ben vereceğim parayı " dedi "ben kefilim buna" dedi. Ama senedi kız kardeşim ödedi. Ayrıca bir şey daha söylemek istiyorum. İlhan abi bana arabada alır. Alabilir de. Ev de alabilir. Hatta yaz sonu bana sözü vardı. Bu yaz sonu seni evlendireceğim. Çok güzel bir yerde düğününü yapacağım. diye. Peki bu operasyon benim düğünümü yapmış olsaydı. Bu operasyon 3 Temmuz değil de. 3 Eylül de olsaydı. Sayın savcı düğünün şike parasıyla yapıldı deyip gelinle takılara tedbir koyup müsaderesini mi isteyecekti? Polisler 3 Temmuz günü ben Ataşehir de ayrı kalıyorum. Bazen annem. Eve geldiklerinde otoparkımı aradılar. Bana dediler ki;"araban nerede?" Ben de dedim ki benim arabam yok. Kamera kaydı da var onlarda. Yok dedim arabam. Bu plakalı araba kimin? dediler. Kız kardeşim dedim. Bu plakalı araba kimin dediler. Kız kardeşimin dedim. "Ara o zaman cep telefonundan dedi. Arabayı getirsin" dedi. Öyle kız kardeşimi aradım. Araba geldi. Bir de bu araba 3 el değiştirdi. 5 ayda ya. Korcan, Korcan'ın kız kardeşi benim kız kardeşim. Sonra ben. Herkesin oldu bu araba yani. Kızın işi çıktı kız kardeşimin. Bir de arabasına tedbir kondu. Şimdi ben çıksam eve gitsem ne diyecek bana. Kızın arabası yani. Parası da gitti. Gerçi tedbir kondu. Bir şey değil ama. Kız bütün gazetelerde.
Fenerbahçe- İstanbul Büyükşehir maçı. Ahmet Çelebi akrabamdır. Ben dükkanda oturduğum süreler canım sıkıldığında çıkarım benzin istasyonunun yanına otururum. O günde bir hafta on gün evvel. Bu terhis dirseği hastalığından ameliyat olmuştum. Hadi gel gidelim kulübe dedi. Kombine kartlarım var alacağım. Ben kapıda durdum. Arabanın içinden hiç inmedim. Bir 5 dakika Bülent abiyi görünce indim. Yukarı çıktı 10 dakika sonra indi. Geldik geri. Bu orada resmimi çekmişler. Her stadın önüne giden şike mi yapıyor? Arkasından Ankaragücü maçı. İlhan Abi beni aradı. Dedi ki; " bu Ankaragücü gazeteleri okudun mu?" Ofise gittiğimde, okumadım abi dedim. Ankaragücü Başkanı diyor ki;"eğer Fenerbahçeyi yenerseniz. Bütün alacaklarınızı ödeyeceğim. Artı 2 milyon dolar prim vereceğim" diye gazetelerde spor gazetelerinde manşet vardı. "Yusuf'un tanıdığı var mı?" dedi bana. Abi sormam lazım. "Sor" dedi. Yusuf'ta Şaşkın bakkalın dükkanı. Abi var dedi. Öğrenebilirim . Orada bir arkadaşım var. Orada dedi yönetime yakın yani Ankaragücü'ne bende üst üste arayınca maç yaklaşınca abi korkuyorlar yöneticilerden çocuklar konuşamıyorlar. Abi korkuyorlar. O arada telefonda diyorum ki; "Öbür iş ne oldu?". Serdar Kesimal o arada da ayın 11'inde Kayseri'ye gidecek hep Serdar Kesimal için hem de Beşiktaş final maçını kupa maçını izlemeye kendisi ondan ibaret yani Ankaragücü maçı Sivas maçına gelince bu İlhan abiyle ilk gün Yusuf'u alıp yanına götürdüm. Yusuf'un epey spor çevresi vardır. Bütün futbolcular Yusuf'u tanır. O günde Pazartesi günü hiç unutmuyorum. Bunu not aldım. 16/05 sabahı İlhan Abi beni aradı. Dedi ki; "20 bin doları sana 300 bin,500 bin toplam veriyoruz" dedi. 500 bin dolar menajerlik parası içinde o nasıl uygun görürse dedi. Ona telefonda söyle. Bende Yusuf'a telefon açtım dedim ki; 20 bini bana istersen 300'ü kardeşe ver.200'ü kendine al bu işi hallet. Mutlaka halletsin diyor. Bütün konuşma bu. Sakıp Aytaç'ın transferi ile ilgili. Bunu Sivasspor maçına şike yazmışlar. Ben şimdi iddiana makamından soruyorum. Bu 16/05 sabahı konuşulmuş Pazartesi. Bu konuşma 15'inde olsaydı. Ankaragücü maçının günü. Ankaragücü'ne mi şike yapmış oluyorduk.
İstanbul Büyükşehir-Trabzon maçı ile ilgili 7 tane uçak bileti. Fenerbahçe dernekleri Sivasspor maçı için 40 küsür tane uçak kaldırıyor. Yani yer yok. Daha son maçta Ankaragücü'ne yenecek miyiz yenemeyecek miyiz belli değil. Ama herkes 40 bin üzerinde uçak o gün Sivas'a indi. Bende İlhan Abiye dedim ki misafirim var. Şimdi ben düşünüyorum. Ben İlhan Abiye deseydim ki ; "15 misafirim var". Yedek kulübesini de mi bağlamış oluyordum. 7 tane misafirim var abi dedim. Uçak bileti alır mısın? 500 milyondan 3.5 milyar yapıyor. "Tamam hallederim" dedi. Sonra da beni aradı. "İsimlerini al bunların" dedi. Bu yani olay bu. Ben ne İlhan Ekşioğlu'ndan ne Aziz Yıldırım'la. Aziz başkanımı zaten maçtan maça görüyorum. Meraba nasılsın, iyimisin. Başka hiçbir konuşmam olmamıştır. İlhan abiyide öz abim gibi sevdiğim biridir. Ne böyle bir teklifte bulunmuştur. Ne benim konuşmalarımda bir para vardır. Ne bir futbolcu vardır. Ne birtakım ismi vardır. Nasıl şike yaptığımı anlayamadım.” şeklinde ifade vererek hakkındaki iddiaları kabul etmediği anlaşılmıştır.
4-SANIK ABDULLAH CİLA SAVUNMASINDA ÖZETLE: (Kls 95 Dizi;99-102) Federasyonun açmış olduğu FİFA menajerlik sınavına girdim. Ve o sınavla alakalı rüşvet verme veya alma iddiasıyla yargılanmaktayım. Ben uluslar arası çalışan bir şirketin Türkiye mümessiliyim. Futbol Menajerliği vasfında ve işim gereği yurt dışına çıkıyorum. Söz konusu olan 31 Mart 2011 de yapılan sınava da bu yüzden girdim. Menajerlik sınavı sorularını Almanya'da maç izlemeye gittiğim zaman bir Makedon arkadaştan aldım
Sınavdaki 15 soru FİFA'dan geliyor. 5 soru da TFF'nin kattığı sorulardır. Ancak FİFA'nın 15 sorusu dünyanın her tarafında aynıdır. Soruları aldığım kişi Essen kentinde bir gençtir. U-18 maçını izlerken Makedon asıllı olduğunu söyleyen Edi isimli bir arkadaştan ben aslına inanmadım yani kılık kıyafetimden dolayı ertesi gün soruları bana verdi.
Ben sınavı kazanamadım. Zaten tapelerim de de var görüşmelerimde de, fiziki takipte de sanık Olgun Peker'e sınav öncesinde bir akşam soruları verdiğimi sabittir. Hiç bir menfaat karşılığı ben soruları vermedim. Kimseye para vermedim ve kimseden para almadım. Sorular aldığım kişiyi tanımıyorum. Soruları verdiğine inanamadım Zaten bu konuyu Olgun Beye verirken de söyledim ve bu cevaplara da inanmadığımı da belirttim. Ayırca ben sınavı geçmedim. Sınavda kopya çekmedim. Bana sorular yazılı verilmişti. Makedon vatandaş tarafından bir sürü kopya idi. Bana yazıldığı şekilde cevap anahtarını verdim şeklinde beyanda bulunduğu ve atılı suçlamaları reddettiği anlaşılmıştır.
5-SANIK ABDULLAH EKER SAVUNMASINDA ÖZETLE: (Kls 94 Dizi;61-63) Üzerine atılı suçu kabul etmediğini, Giresun ilinde Orta kahve adlı iş yerine gittiğini, üst katına çıktığını, üç dört defa garsonu çağırmasına rağmen yarım saate yakın masada beklediğin, garsonun en sonunda geldiğini, “ Neden bizim masamıza bakmıyorsun” dediğinde garsonun kendisine “ Burası elit insanların yeri, kaliteli insanların yeri, sizin gibi insanların burda yeri yoktur, burdan çıkın gidin” dediğini. Bunun üzerine biz de sinirlendiğini, olay esnasında son derece alkollü oldukları için soğukkanlı davranamadıklarını, garsonla aralarında arbede çıktığını. Garsonla kavga ettiklerini, iş yeri malına zarar verdiklerini, ikamet ettiği evimde bulunan silahı da askerlik yaptığı yerde tanıştığı, soy ismini bilmediği Yalçın isimli bir arkadaşından satın aldığını tabancanın ruhsatının olmadığı şeklinde beyanda bulunmuş ve suçlamaları kısmen ikrar etmiştir.
Dostları ilə paylaş: |