T. C. İStanbul cumhuriyet başsavciliğI (cmk' nun 250 Maddesiyle Görevli ve Yetkili Birim)



Yüklə 3,64 Mb.
səhifə35/50
tarix26.08.2018
ölçüsü3,64 Mb.
#74819
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   50

Sami HOŞTAN'ı kardeşi Mehmet YASAK'm düğününe geldiği için tanıdığını, bayramlarda ve özel günlerde ara sıra telefonla görüştüklerini, bu şahısla herhangi ortak bir iş yapmadığını beyan etmiştir.

Tuncay GÜNEY isimli şahsı ise tanımadığını beyan etmiştir.

"ERGENEKON" ve "LOBİ" belgeleri sorulduğunda, Bu terimleri ilk defa duyduğunu, böyle bir yapılanma hakkında hiçbir bilgisinin olmadığını beyan etmiştir.



Susurluk kazası sorulduğunda; hatırlamadığı birisinin telefonla aradığını ve kazanın olduğunu söylediğini, bunun üzerine Tuncer..? isimli şoförü ile birlikte Susurluk'a gittiğini, cenazelerin alınıp Susurluk adliyesine götürüldüğünü duyduğunu ve direk olarak adliyeye gittiğini, adliyeye gittiğin de Sami HOŞTAN, Ayhan ÇARKIN ve isimlerini hatırlayamadığı kalabalık bir grubun olduğunu gördüğünü, yaklaşık 3 saat sonra bu kalabalık grup ile birlikte Abdullah ÇATLI'nın cenazesini alarak Nevşehir'e gittiklerini, cenazeyi defnettikten sonra İstanbul'a döndüğünü,

Sedat BUCAK'ı Urfa milletvekili olduğu için tanıdığını, Sedat BUCAK'm babasını tanıdığını, zaten bu nedenle Sedat BUCAK'ı da uzun yıllardır tanıdığını, ortak ticari bir faaliyette bulunmadığını,

Abdullah ÇATLI'yı 1978 yılında tanıdığını o dönem Şanlıurfa Ülkü Ocakları Yönetim Kurulunda olduğunu, Abdullah ÇATLI'nın da Ankara Ülkü Ocakları Genel Başkan yardımcısı olduğunu, Urfa'ya ocak olarak geldikleri için bu şekilde kendisini tanıdığını, birkaç defa kendisi ile görüştüğünü, ancak o dönem ülkü ocaklarında faaliyet gösterdiği için görüşmelerinin bu çerçevede olduğunu, daha sonra Urfa'dan ayrıldığını, ülkü ocağı ile ilişkisinin kesildiğini ve 1979 yılından sonra Abdullah ÇATLI ile hiç görüşmediğini,

Abdullah ÇATLI'nın Mehmet ÖZBAY kimliğini kullandığını bilmediğini, Abdullah ÇATLI olarak tanıdığını, kaza yapan oto içersinde olduğu bahsedilen çantadan haberinin olmadığını beyan etmiştir.

Susurluk kazası ile ilgili Tuncay GÜNEY'in beyanları sorulduğunda, yalan olduğunu, çünkü o tarihte Veli KÜÇÜK'ü tanımadığını beyan etmiştir.

Korkut EKEN'i tanıyıp tanımadığı sorulduğunda; 1982 yılında Ankara ilinde emekli Hakim Tahir İLHAN vasıtası tanıdığını, ara sıra özel günlerde telefonlaştıklanm, aynca 1991-1992 tarihlerinde İstanbul'a geldiğinde bir kere görüştüklerini, Korkut EKEN'e araba lazım olduğu için bir araba ve şoför verdiğini beyan etmiştir. Halbuki Tape: 1430, 31.10.2007 günü saat:12.10'da Ali YASAK ile Korkut EKEN arasındaki Ali'nin "Amcalann amcası, ahilerin abisi nasılsın?" diye başlayan telefon görüşmesi içeriğinden aralanndaki ilişkinin anlattığı seviyede olmadığı, birlikte iş görüşmeleri dahi planladıklan görülmektedir.

Şüpheli Veli KÜÇÜK ifadesinde;

Ali YASAK'ı tanıdığını, iki kez karşılaştığını, birincisinin Eminönünde bulunan Hamdi Et lokantasında, lokanta sahibi, Hamdi ARPACI nm yanında gördüğünü, bir kez de İstanbul avcılık ve atıcılık kulübünde gittiği bir yemekte karşılaştığını, aynca Ali YASAK'ı Yeditepe Üniversitesinde de bir kez gördüğünü, ama ne amaçla orada olduğunu bilmediğini beyan etmiştir.



Şüpheli Sami HOŞTAN ifadesinde;

Drej Ali lakaplı Ali YASAK'la, kardeşi Mehmet YASAK'm düğününde tanıştıklannı, kendisi ile herhangi bir işi olmadığını, susurluk olayı nedeni ile yattığı cezaevinden 2002 yılında çıktıktan sonra Bakırköy' deki^ofısine geçmiş olsun demeye



geldiğini beyan etmiştir.



2001 yılında yakalanan Tuncay GÜNEY ile yapılan mülakatta Ali YASAK ile ilgili

olarak;

Veli Paşa'nm Giresun'da olduğu dönemde, birlikte oturup sohbet ettiklerini, yanlarında oranın Kurmay Başkanı, bir de Albayın bulunduğunu, televizyonda Veli KÜÇÜKLE ilgili bir haber dinlediklerini, daha sonra Veli KÜÇÜK'ün "Mehmet AĞAR'da ölecekti biliyorsun, o gün onlar oteldeydiler, bunlar aslında hep beraber gitmeleri, o kazada olmaları gerekiyordu, bizimkiler öbür arkadaki arabadaydılar, Allah' tan o çantayı DREJ ALİ aldı, bunu ben kendi başıma mı yapmışım, bu kadar işi Veli KÜÇÜK olarak tek başına mı yapmışım, yani eğer beni gönderirlerse, ben de konuşacağımı konuşurum" dediğini,

Kaza yerine ilk giden şahsın Drej Ali olduğunu Veli Paşa'nm orada bulunan görevlileri arayarak, cenazenin Drej'e teslim edilmesini söylediğini Veli Paşa'nm olay sonrasında "Allahtan biz o çantayı şey yaptık, eğer çanta başkalarının eline geçseydi mahvolurduk, bizi bertaraf ederlerdi" dediğini beyan etmiştir.

Aynca Sami HOŞTAN'm uyuşturucu meselesi ile ilgili DREJ ALİ'NİN Bakırköydeki bürosunda Sami HOŞTAN ile buluştuklannı ve görüşme yaptıklarını beyan etmiştir.



EL KONULAN BELGELER

Soruşturma kapsamında yakalanan Doğu PERİNÇEK ve 2001 yılında yakalanan Tuncay GÜNEY isimli şahıslardan "BİRLEŞİK KOMÜN" isimli doküman ele geçirilmiştir.

Aynca Veli KÜÇÜK ve Ümit OĞUZTAN isimli şahıslardan da "SECURİTY A.Ş. ULUSLARASI GÜVENLİK ŞİRKETİ PROJESİ", "PROTOKOL A.Ş. ULUSLARASI HALKLA İLİŞKİLER PROJESİ" isimli dokümanlar ele geçirilmiştir.

Tüm bu belgelerin incelemesinden, SECURİTY A.Ş. ULUSLARASI GÜVENLİK ŞİRKETİ PROJESİ" ve "PROTOKOL A.Ş. ULUSLARASI HALKLA İLİŞKİLER PROJESİ" dokümanlannm Ali YASAK tarafından hazırlanıp örgüte sunulduğu, örgütünde söz konusu belgelerde anlatılan çalışmalarla ilgili "BİRLEŞİK KOMÜN" belgesi içerisinde değerlendirme yaptığı ve sonuçtan Ali YASAK'a bilgi verdiği değerlendirilmektedir.

Çünkü "BİRLEŞİK KOMÜN" dokümanının son sayfasında;

"Sayın Ali YASAK, Öncelikle son derece memnuniyet verici içten yaklaşıklannızm titiz ve ciddi bir dikkatle değerlendirmeye alındığını bilmenizi isteriz.

Ticari şirket girişim önerileriniz kunımumuza bir rapor olarak sunulmuştur. Raporlarda yer alan öneriler dayanışma prensipleriyle değerlendirilmiştir.

Özetle ifade edilen hususlann dikkate alınması önemle rica edilir. Başanlı çalışmalannızm devamlılığını dileriz.

Ekte bilgilerinize sunulan "LOBİ" kodlu doküman "BİRLEŞİK KOMÜN"ün amaçlannı açıklıkla ortaya koymaktadır.

Saygılanmızla. Birleşik Komün." yazdığı görülmüştür.

DEĞERLENDİRME

Ortada hiçbir soruşturma yok iken 2001 yılında yakalanan Tuncay GÜNEY Ali YASAK ile ilgili bir takım anlatımlarda bulunmuştur. Soruşturma kapsamında yapılan aramalarda ise az önce belirtilen dokümanlar ele geçirilmiştir.

Ali YASAK ise ifadesinde "ERGENEKON" ve "LOBİ" terimlerini ilk kez duyduğunu ifade etmiştir.

Diğer taraftan Abdullah ÇATLI'yı 1979 yılından beri yani susurluk kazası meydana geldiği tarihe göre tam Onyedi yıldan beri görmediğini beyan ettiği halde, kazadan hemen sonra haberinin olması ve her gün görüştüğü bir dostu gibi anında kaza yerine giderek ilgilenmesi dikkat çekici bir durumdur.



VELİ KÜÇÜKTEN EL KONULAN AJANDA \ . '\

Veli KÜÇÜK'ün ikametinde yapılan aramada elde edilen, 2005 yılma ait gri renkli Erenköy Ülkü Ocakları ajandasında; "10 Kasım Perşembe tarihli sayfasında Ziya BANDIRMALIOĞLU'nun duruşması" şeklindeki not yazdığı tespit edilmiştir.

Bu tespit Veli KÜÇÜK'e sorulduğunda, Ziya BANDIRMALIOĞLU ile hemşeri olduklarını, Ziyanın Stratejik Güvenlik A.Ş isimli şirketinde, güvenlik projeleri ile ilgilendiğini, kendisine sorulan ajandadaki notu da, Ziyanın görevinin ne zaman nasıl yapacağı konusunu takip etmek için, yani meşgul olduğu günleri tespit etmek için mahkeme gününü not olarak yazdığını beyan etmiştir.
TELEFON GÖRÜŞMELERİ

Tape: 0000181, 27.02.2007 günü saat: 15.31 sıralarında Ziya BANDIRMALIOĞLU ile Okan İŞGÖR arasındaki telefon görüşmesinde;

Aralarında bir süre merhabalaştıktan sonra, Okan İŞGÖR'ün "Dünkü konuyla ilgili uğrayacaktım, ben sana akşam söylediğin konuyla ilgili. Güvenlik okulla ilgili" dediği ve görüşecekleri konuyla ilgili olarak Ziya BANDIRMALIOĞLU'nun, Orhanlı'ya bağlı Akfırat beldesini tarif ettiği, Okan İŞGÖR'ün "Sizin müdür Melih Beymiydi?" diye sorduğu, Ziya'nın "He Melih Bey. Melih İŞCAN." dediği, Okan'ın başka kimin olduğunu sorması üzerine Ziya'nın "Başka kimse yok. VELİ PAŞA VAR BEN VARIM İŞTE" dediği, bunun üzerine Okan'ın "Veli Paşa, sen, Melih bey. Okan bey ayrılıyor" dediği, Ziya'nın "Ha. Ayrdıyor" dediği, Okan'ın okulun yönetiminin kimde olduğunu sorması üzerine Ziya'nın " Şey yönetim kurulu başkanı PAŞAM işte." dediği ve bir araya gelip görüşmek için ertesi günü karalaştırdıklan, görüşmenin devamında Ziya BANDIRMAMLIOĞLU'nun "Ama bu akşam her an bize bir baskın olabilir ha." dediği, Okan'ın "Abi sizde iş olduktan sonra söylüyorsunuz. Ben size ne güzel söylerdim ya" dediği ve görüşmenin sona erdiği,

Tape: 0000192, 28.02.2007 günü saat: 12.51 sıralannda Ziya BANDIRMALIOĞLU ile X şahıs/Veli KÜÇÜK arasındaki telefon görüşmesinde;

X şahsın "Ziyaveli Paşamı bağlayacağım." dediği, daha sonra telefonda Veli KÜÇÜK'ün Ziya'ya "Ziya. Ali beyle görüştünmü?" diye sorduğu, Ziya'nın "Görüştüm paşam" dediği Veli KÜÇÜK'ün "Ne oldu?" diye sorduğu, Ziya'nın "Sizin söylediğinizi söyledim paşam. Aynen sizin söylediğiniz gibi, biz Bursa Şubesiyle.." dediği Veli KÜÇÜK'ün "Tamam peki öyle" dediği, Ziya'nın "Bursa şubesiyle birleşmiş dedim" dediği Veli KÜÇÜK'ün "Tamam oldu peki sağol" dediği, Ziya'nın "Tamam tamam paşam" diyerek görüşmenin bu şekilde sona erdiği,

Tape: 1069, 24.11.2007 günü saat : 12.16'de Veli KÜÇÜK ile Sema ARABACIOĞLU (Ziya BANDIRMALIOĞLU'nun eşi) arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

Veli'nin "Şubat'ın sonuna mı attılar yine" dediği, Sema'nın "Mart'ın 28 Marta attılar bayağı nisana yakın da bayağı çok fazla da attılar" "MAHKEME ÇOK GÜZELDİ BABA. Ben de gittim birlikteydik zaten Deniz ablayla. ... Mahkeme sonrasında sıkıntılı bir süreç oldu. Bir tarafa ayırdılar mahkemeye gelen ziyaretçileri. Kimlik kontrolü üst arama yaptılar. ... Mahkeme sonrasında sanki böyle herşey mahkeme sonrasında her şey hızla gelişti." ... Ziya için sıkıntılı hiçbir şey yok." "Yani bu başka birşeye bağlamaya çalışıyorlar. Bilmiyorum bi Hacısüleymanoğlulanyla alakalı bir şeye mi bağlamaya çalışıyorlar acaba? ... Ziyadan yüzde yüz eminim. Çünkü benim telefonlarımı kullanıyor ve şeyim yani bak numaralann herşeyi bana detayı gelir. Ziya takibimde olduğu için sıkıntılı birşeyi yok..." "Onlar organizeymiş hala" "Sabah sordum. İfadeleri felan alını yormuş. Ekrem'i aramışlar. Ekrem aradı beni. Dedi aradılar anne, beni de çağırdılar Organizeye dedi. İfade vermemi istiyorlar dedi." dediği Veli'nin "Hiçbir şey yokken de almazlar. Vardır başka bir şeyleri onlann ya." dediği tespit edilmiştir. .^^-^

NURİ ve VEDAT ERGİN KARDEŞLERLE'ÂİAKAİ>€p DEKİ GÖRÜNTÜLER



Soruşturma sırasında C. Başsavcılığımıza gelen ihbar mektubu içersindeki CD'de ki görüntülerden ve bu görüntüler içersindeki Nuri ERGİN ve Vedat ERGİN'in söylemlerinden Mustafa DUYAR'm öldürülmesi olayını Veli KÜÇÜK'ün azmettirdiği yönünde ifadelerin yeraldığı görülmüştür.

Hatta CD içersindeki görüntülerden ve konuşmalardan Nuri ERGİN ve Vedat ERGİN kardeşlerin Mustafa DUYAR'm öldürülmesi olayını Devlet adına gerçekleştirdiklerini zannettikleri, bu durumuda açıkça ifade ettikleri anlaşılmaktadır.

Söz konusu CD'nin yapılan incelemesinde özetle;

Söz konusu CD'nin içeriğinde 01.47 saniyeden oluşan görüntülerin olduğu, görüntülerde Karagümrük Çetesi olarak bilinen Nuri ERGİN ve kardeşi Vedat ERGİN'e ait görüntülerin olduğu, bu görüntülerin Uşak Cezaevinde meydana gelen cezaevi isyanı ile ilgili görüntülerin olduğu anlaşılmıştır.

00.08 saniyeden sonra Nuri ERGİN'in kiremit renkli bir binanın penceresinden çıkarak sağ elini yukarı doğru kaldırıp işaret parmağını sallayarak "BU DEVLET BANA MUSTAFA DUYAR'I ÖLDÜRTTÜ, BEN ÖLDÜRTTÜM, ŞİMDİ CANLI SÖYLÜYORUM" dedikten sonra görüntünün sona erdiği,

00.21 saniyeden sonra Vedat ERGİN'in jandarma erleri arasında elleri kelepçeli bir şekilde resminin görüntülendiği, görüntünün üzerinde "Eskişehir'de avukat Selim ATEŞ'e saldırı yapanlar, kardeşim Vedat ve adamlarıdır!" şeklinde yazının yer aldığı,

00.28 saniyeden sonra Nuri ERGİN'in muhtemelen duruşmaya getirildiği sırada çekilmiş fotoğrafının görüntüsünün bulunduğu, görüntünün üzerinde "Uşak cezaevinden telefonla çok infaz talimatı verdim" yazısının yer aldığı,

00.37 saniyeden sonra kiremit renkli bir binanın penceresinden Türk bayrağı sallanan görüntünün üzerinde 'CEZAEVİ İSYANI YER:UŞAK YIL:2000 FAİLLER: NURİ ERGİN VE ADAMLARI" yazdığı, bayrağın sallandığı pencereden üzerinde sadece iç çamaşırı bulunan kafasına siyah bere geçirilmiş bir şahsın aşağı atıldığı, hemen akabinde ikinci bir şahsın da iç çamaşırlı kafasına bere geçirilmiş, elleri arkadan bağlanmış bir şekilde göğsüne doğru 5-6 sefer muhtemelen bıçak darbesi vurulduktan sonra aşağıya atıldığı,

00.48 saniyede Nuri ERGİN'in jandarmalar arasında elleri kelepçeli olarak görüntüsünün bulunduğu, bu görüntünün üzerinde "Kartal'da iki tetikçiyi, Erkut Yargüder Erkan Esengil ve Tuncer Gülsen'e vurdurdum!.." yazdığı,

01.01 saniyede tahmini 10 kişinin bulunduğu bir görüntünün geldiği, görüntüdeki şahislann bazılannm kar maskeli bazılannm ise yüzlerini gizlediği, görüntünün üzerinde "BİZ BU DEVLET İÇİN MERMİ SIKTIK! HEM DE SİZİN İÇİN, HEM DE ASKER İÇİN!" yazdığı, aynı şekilde bir şahsın görüntüde yer alan yazının aynısını söyleyen sesinin duyulduğu, bu sesin daha sonra görüntülerden Vedat ERGİN'in olduğu,

01.06 saniyesinde Vedat ERGİN'in göründüğü, görüntüde "BAK BAK" diye birine seslendikten sonra "VELİ ABİ'Yİ ARAveLİ KÜÇÜK'Ü ARA. BİZİ SOR! BAŞKA BİR ŞEY SÖYLEMİYORUM. ALLAHA EMANET OLUN!.." diye söylediği, aynı şekilde konuşmanın metin olarak görüntüde yer aldığıvedat ERGİN'in görüntülerinin bulunduğu binanın aynısının CD'nin başında Nuri ERGİN'in konuştuğu bina ile aynı olduğu anlaşılmıştır.



5-NAYLON TERÖR GRUPLARI OLUŞTURULARAK TERÖR DÜNYASINA YÖN VERİLMESİ VE TERÖR ÖRGÜTLERİNİN KONTROL ALTINDA BULUNDURULMASI,



ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN PKK TERÖR ÖRGÜTÜ BAĞLANTISI
PANZEHİR

ETNİK/BÖLÜCÜ OPERASYONLARIN TASFİYESİ DOKÜMANI Abdullah Öcalan faktörü başlığı içinde "Abdullah Öcalan henüz

emekli olmamıştır ve emekliliğede kendisini hazır hissetmem ektedir". Yazdığı

görülmüştür.

"ERGENEKON" dokümanında "TERÖR" başlığı altında; 21 Yüzyılda en önemli sorunlardan birisinin terör olacağı, bu nedenle terör gruplarının kontrol altında tutulması gerektiği, gerektiğinde "NAYLON TERÖR GRUPLARI" oluşturularak terör dünyasına yön verilmesi ve güçlü istihbarat örgütlerinin kurguladığı oyunun içinde mutlaka yer alınması gerektiği belirtilmiştir.

Örgüt yöneticileri "ERGENEKON" dokümanında belirtilen örgütün bu yöntemini gerçekleştirebilmek için "PANZEHİR" dokümanının hazırlanmasını sağlamıştır.

"PANZEHİR" dokümanının içeriğinden ve soruşturma kapsamında elde edilen diğer delillerden "ERGENEKON" terör örgütünün birçok terör örgütünü yönlendirdiği ve kontrol altında tuttuğu yönünde ciddi deliller tespit edilmiştir.

Bu nedenle öncelikle "PANZEHİR" dokümanının kısa özetinden bahsedilecek, sonrasında da konu ile ilgili elde edilen deliller sıralanacaktır.
Söz konusu doküman Veli KÜÇÜK ve Ümit OĞUZTAN dan ele geçirilmiş olup 15 sayfadan oluşmaktadır. Söz konusu dokümanın yapılan incelemesinde özetle;

"1) AMAÇ VE KAPSAM" başlığı altında; Kürtlerin tarihsel süreç içersinde Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti'ne ihanet etmedikleri, Osmanlı'nın çöküşü ve parçalanışı döneminde, ayn ve bağımsız bir devlet olma girişiminde bulunmadıklan, Kıbns Banş Harekatı sırasında ülkedeki tüm Askerlik Şubelerinin önünde gönüllü vatandaşlann uzun kuyruklar oluşturduğu, Güneydoğu Bölgesinde de aynı şeylerin yaşandığı belirtilmiştir.

Türk Ulusu karşısında yenilgiye uğrayan emperyalizmin Kürt vatandaşlan içersinde bölücülük fikrini aşılayarak devlete karşı ayaklanmalannı sağlamaya çalıştıklan, aynı güçlerin Türkiye'yi parçalamak için Ulusal Devleti ortadan kaldırmanın yolu olarak "FEDERATİF MODEL" önerisini sunduklan belirtilmiştir.
"2) EMPERYALİZMİN ETNİK / AYRILIKÇI TERÖR SAVAŞI" başlığı altında; Emperyalist güçlerce uzun yıllar sürdürülen sinsi ve inatçı çalışmalar sonucunda, PKK terör örgütünün oluşumunun sağlandığı ve böylelikle bir "Kürt Hareketi"nin sahneye konduğu,

Emperyalist güçlerin PKK terör örgütü taşeronluğunda, önce Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni bölmeyi, daha sonra da yıkmayı planladığı, fakat Türk Silahlı Kuvvetlerinin gösterdiği direncin emperyalist güçleri hayal kınklığma uğrattığı belirtilmiştir.


"3) KUZEY IRAK VE KUKLA KÜRT DEVLETİ" başlığı altında;

Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği'ne bağlı ülkeler ve Rusya, Türkiye'de sahnelenen etnik/aynlıkçı programa destek verdikleri, bu destekler sonucu PKK terör örgütünün oluştuğu, geliştiği ve sonuçta "Siyasallaştmlmak istenen Kürt Hareketi" sorununun ortaya çıktığı,

Ortaya çıkan tabloda, Kuzey Irak bölgesinde bir Kürt devleti oluşturularak ABD ve AB'nin çıkarlanna hizmet edecek bir üs oluşturma.; Çabası olduğu, böylelikle Avrasya bölgesi yeraltı kaynaklannm ele geçirilmesinin hedeflendiğîT)elirjtihmştir.

"4) DEMOKRATİK CUMHURİYET PROGRAMI" başlığı altında;

Türkiye'yi parçala ve böl taktiği ile parçalamaya çalışan emperyalist güçlerin ilk hedeflerinin Türk Kültürü olduğu, süreç içinde demokratik sivil toplum örgütlerinin emperyalizmin ülke içersindeki istihbarat, provokasyon ve terör bürolarına dönüştüğü,

2000 yılında CHP'nin "Demokratik Cumhuriyet Programı" ile CHP-PKK ittifakının aynı şeyler olduğu, burada satır arasında ikinci Cumhuriyet programının amaçlandığı belirtilmiştir.

Bu nedenle Türkiye'nin yıllardır savaş verdiği cephelerde, yasal siyasi partilerin ya da hükümetlerin alacağı kararlarla savaşın kazanılmasının mümkün olmadığı,

Milli egemenlik ve ulusal çıkarların korunması her ne kadar halkın kendisine emanet edilmiş ise de; siyasi kadrolar, bürokratlar ve teknokratlara emanet edilmeyecek kadar önemli ve kutsal olduğu, bu kutsal emanetin korunması görevinin Türk Silahlı Kuvvetleri ile Türk Gençliğine emanet edildiği belirtilmiştir.


"5) KÜRT AYRILIKÇILIĞI ÜZERİNDE İKTİDAR HESAPLARI" başlığı altında;

Sözde ulusal çıkarlar, ulusal banş ve Türk - Kürt kardeşliğinin yeniden tesis edilmesi, iç banş ve huzurun sağlanması adına hareket eden siyasi kadrolann asıl amaçlannm oy avcılığı olduğu, bu amaç doğrultusunda üretilen politikalann çok sakıncalı olduğu,

Sonuç olarak; siyasi kadrolann PKK terör örgütü ile diyalog içinde olduklan ve uzlaşma arayışlanna yöneldiklerinin gözlemlendiği belirtilmiştir.
"6) ABDULLAH ÖCALAN FAKTÖRÜ" başlığı altında;

PKK terör örgütü lideri Abdullah ÖCALAN'm bir savaş esiri olmadığı, dış istihbarat örgütlerinin güdümünde cinayet ve katliamlardan sorumlu, ihanet ve cinayet şebekesinin azmettiricisi olduğu,

Fakat ÖCALAN'm sanki bir savaş suçlusu gibi muameleye tabi tutulduğu, bu nedenle eylemleri ve söylemlerinin siyasal zemine oturtulmak istendiği, bu durumun son derece sakıncalı olduğu ve vahim sonuçlar doğuracağı,

Emperyalizme karşı mücadeleye yönelen ve kurtuluş savaşını başlatan Mustafa Kemal için idam karan verildiğinin bilindiği, bu idam karanmn Türk halkının Mustafa Kemal'e olan bağlılığını artıran bir faktöre dönüştüğü, ancak Mustafa Kemal Paşa'nın sonuç olarak egemenliği ortadan kaldınlmaya çalışan bir ulusun ve parçalanma sürecine itilen Osmanlı İmparatorluğu'nun değerli bir generali olduğu, oysa Abdullah ÖCALAN için böyle bir özellikten bahsedilemeyeceği belirtilmiştir.

Yargı süreci devam ederken Abdullah ÖCALAN'm PKK ve HADEP'e yönelik talimatlannm medya aracılığı ile kamuoyuna sıkça yansıtılıyor olması, kamu viCDanmda yararlar açtığı ve dış dünya kamuoyunda da halen önemli bir gücün lideri konumunda olduğu imajı verdiği, bu nedenle ÖCALAN'm medya aracılığı ile mesaj iletmesine imkan verilmesi yerine, bu anlamdaki çalışmalarda ÖCALAN'm yazılı mesajlannın güvenilir kuryeler aracılığı ile iletiminin sağlanmasının çok daha akılcı bir yöntem olacağı belirtilmiştir.

Imralı yargı sürecinin beraberinde etnik aynlıkçı terör olgusunun dünya siyaset platformunda siyasallaşması sürecini doğurduğu, fakat İmralı yargı süreci içinde tutuklu bulunan Abdullah ÖCALAN faktörünün iyi ve verimli bir biçimde değerlendirilemediği,




Abdullah ÖCALAN'm İmralı Cezaevindeki tutukluluk ve yargı sürecinden yararlanılarak, PKK başkanlık konseyi içinde yer alması sağlanacak kadrolar ile PKK'nm ABD ve AB üyelerinin kontrol ve hamiliğinden kurtanlarak doğrudan Türkiye Cumhuriyeti'ne bağlanmasının sağlanabilmesi gerektiği,

Abdullah ÖCALAN'm tutukluluk sürecinden yararlanılması ve PKK başkanlık konseyi kadrolarının süratle tasfiye edilerek yerlerinin elde edilmesi gerektiği, bunu Abdullah ÖCALAN' m gerçekleştirebileceği belirtilmiştir.



Özetle "Abdullah Öcalan henüz emekli olmamıştır ve emekliliğede kendisini hazır h issetm em ektedir ". Yazdığı görülmüştür.
"7) CHP'NİN PKK'LAŞTIRILMASI" başlığı altında;

Türkiye'nin PKK'nm CHP'lileştirilmesi girişiminde bulunmadığı, fakat Pentagon merkezli AB destekli uzmanların CHP'yi PKK'lılaştırmayı akıl edebildikleri belirtilmiştir.


"8) OPERASYON" başlığı altında;

Abdullah ÖCALAN'm yargı süreci içinde gerçekleşebilecek olan bu operasyonun temel hareket noktasmın, PKK yönetim kadrolarının başarısızlık nedeniyle tasfiye edilerek, yerlerine Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarmdan seçilecek olan genç, donanımlı ve uygun subayların atanmasından ibaret olduğu, böylece Pentagon merkezli AB destekli PKK terör örgütünü tümüyle dış güç odaklarının kontrol ve yönetiminden arındırılmış olacağı,

Kontrol altına alınmış PKK terör örgütünün yanı sıra aynı uygulamanın HADEP kadroları içinde gerçekleştirilebileceği,

Bu operasyon sonucu Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni parçalamaya yönelik Kürt hareketine son verilebileceği gibi Kuzey Irak bölgesinde kurulmaya çalışılan kukla Kürt devletinin de önüne geçileceği belirtilmiştir.

TBMM'ne Pentagon emrinde ve AB güç odaklarının desteğinde girecek olan PKK uzantısı HADEP'in Türk Silahlı Kuvvetleri eliyle girmesinde, milli egemenlik ve ulusal çıkarlar adına yarar olduğu belirtilmiştir.
2001 yılında yakalanan Tuncay GÜNEY yapılan mülakatta konu ile ilgili özetle;

Ferit İLSEVER ile görüşmesinde Veli Albayı anlattığını, Ferit İLSEVER'inde Veli KÜÇÜK'ü "Yüzbaşı MİT subayı" diye ilk keşfeden kişi olduğunu söylediğini, Doğu PERİNÇEK in yasaklı olduğu dönemde Sosyalist Parti nin Güneydoğu' da propaganda yaptığını, Ferit İLSEVER Sosyalist Parti başkanıyken Abdullah ÖCALAN ve Doğu PERİNÇEK'in ittifak yaptıklarını öğrendiğini,


Veli KÜÇÜK'ün karadenizde, Giresun'da görev yaptığı dönem içersinde, DEHAP'm Dursun KARATAŞ'la arasının iyi olduğunu, Abdullah ÖCALAN' lada arasının iyi olduğunu, bunun başında da Meral KIR' isimli bir bayanın olduğunu ve ceza evinde yattığını, bu bayanın kitaplarının da bulunduğunu, Veli KÜÇÜK'ün bu bayana haber göndererek "Meral, Dursun'a söyle, benim bölgemde PKK ile yapmış olduğu ittifakı bozsunlar" dediğini,
Daha sonradan Veli KÜÇÜK'ün kendisine; Meral KIR'm Dursun KARATAŞ'a mektup göndererek, "Dursun, Veli Paşa'nın olduğu bölgede ben eylem yapmam. Siz bu hatayı Bedri YAĞAN ile beraber yapmıştınız, ben örgütümün helak olmasını istemiyorum" dediğini anlattığını, Veli KÜÇÜK ile Meral KIR'm sık sık görüştüğünü,
Kendisinin bir dönem Suriye'ye gittiğini, Kilis Öncüpmar kapısından girerken polislerin kendisine ait çantayı aradıklarını ve Doğu PERİNÇEK ile Abdullah ÖCALAN' m birlikte çekilmiş fotoğraflarını bularak aldıklarını, bunlan Hanefî AVCI'nın gazetelere verdiğini, Veli Paşanın, Hanefi AVCI'yı hiçbir zam§n#yme3iğini,

Doğu PERİNÇEK ile PKK terror örgütünün ittifakının halen devam ettiğini, Abdullah ÖCALAN'm Suriyeden çıkması sonrasında, onun avukatı olan Doğan ERBAŞ'm Doğu PERİNÇEK'e gelerek Türk Askerleriyle işbirliği yapmak istediğini ve Apo'nun teslim olacağını söylediği, Doğu PERİNÇEK'in de bunu kendisine anlattığını, kendisinin bu konuyu Veli KÜÇÜK'e ilettiğini, Veli paşanın talimatı ile İşçi Partisi lideri Doğu PERİNÇEK'in odasında Doğan ERBAŞ'la görüşme yaptıklannı, bu görüşmede Adnan AKFIRAT'mda bulunduğunu, Doğu PERİNÇEK'in kısa bir sure kaldığını, bu görüşmede Abdullah ÖCALAN'm hangi şartlarda teslim olacağının konuşulduğu, Avukatla üç kez görüşme yaptıklannı, hatta teslim olduktan sonra Abdullah ÖCALAN'm sorgusuna kimin gireceği, sorguda Doğu PERİNÇEK ve diğer birçok ilişki konusunda temkinli davranılması konulannm konuşulduğu, Abdullah ÖCALAN'ın General Veli KÜÇÜK'e iletilmek üzere "bir muhatap anyorum" isimli kitabının verildiğini, kitabın en arkasına basılmış vaziyette Veli paşaya bir mektup olduğunu söylediklerini,


Abdullah ÖCALAN'm şartlan arasında;

-Avrupa dan banş heyetleri gelecek, bunlann kabul edilmesi,

-Kuzey Irak tan bir kısım gerillanın bir kısmı itirafçı olarak gelecek, bunlara göz yumularak köylerine dönücekler,

-Murat KARAYILAN, Cemil BAYIK gibi üst düzey yöneticiler, yurt dışına gidecekler,

-Yurt dışında teröre silahlı propagandaya karışmamış öbür eğitim gönüllüleri Türkiye ye banş gönüllüleri adı altında teslim olacaklar,

-Kamplann kısaltılacağı, İran da bir kampın kalacağı, Suriye deki kampı, FKÖ ye Filistin Kurtuluş Örgütü ne verileceği,

-PKK nın Kuzey Irak ta kalması, bu üyelerin, Türkiyenin üçüncü kol gücü olarak faaliyetine devam etmesi,

-Talabani ve Barzani ye kurulan seyyar karakollara, silahlı gerillann yerleşmesi,

-Silahlı gerilla sayısını üç bin (3000) e düşürülmesinin teklif edildiğini, bu görüşmeleri Veli KÜÇÜK'e ilettiğini, onunda yukanyla bu konuyu görüşeceğini söylediğini, ilerleyen dönemde Veli Paşanın, bu işi Doğu PERİNÇEK'in takip etmesini, Doğan ERBAŞ'ın MİT ve Özel Kuvvetler tarafından takip edildiğini anlattığını, kendilerinin geri çekildiğini,
Bir dönem K.Irak'a gitmek üzere Ayşe ÖNAL, Bengüç...?, Doğan DUYAN (Aydinlik Dergisi Paris muhabiri) isimli şahıslarla Habura gittiklerini, altlannda Beş yirmi (5.20) İ BMV koyu yeşil cırtlak bir araba olduğunu, haburda Gümrük Baş Muhafızı Müdürü

Cemal ? in adamlannın kendilerini karşıladığını, daha öne gümrükte Veli KÜÇÜK'ün

adamı ve Jitemde çalışan Ali Balkan METE olduğunu, aynca Veli paşanın Cemal ?'i de

tanıdığını, arkalannda konteynırlı iki arabanın daha olduğunu, bunlann içinde silah olduğunu Habur Hac konaklama tesislerinde Yaşar....? isimli şahıstan öğrendiğini, JİTEM den gelen elemanlannda yanlannda olduğunu, araçlara arap plakası takıldığını, Gümrük Müdürü Cemal'in pasaport işlemlerini hallettiğini,


K.Irak'a geçtikten sonra Zahoya, daha sonro Dohok'a gittiklerini, bir hafta kadar kaldıklanm ve Erbile geçtiklerini, orada altlannda bulunan BMW'nin alındığını, başka bir araç verildiğini, Kürdistan Başkanı Kosret RESUL ile görüştüklerini, orda kaldığı dönemlerde, Jitem subaylanyla silahlardan onikibin (12000) adetini Barzaniye, (12000) adetinin Talabaniye verildiğini, ancak Kosret RESUL'un kendilerine altı bin (6.000) adet silah verildiğini söyleyerek "Tamer hep bize böyle şeyieB-yapıyor" dediğini, geriye kalan altı bin (6.000) silahın ise Talabaninin adamlan ve Binbaşı Tamer ve diğer subaylann, Kale Dizar

denilen Komisin Parti binasında PKK'lı Cemil B A YIK'a teslim ettiklerini, Cemil B AYIK'm bu silahların, Doğu PERİNÇEK in organizesinde, yani üst kadro içindeki "cunta" hareketinden geldiğini bildiğini,


K.Irakta muhatap olduğu şahıslann kendisini, "Doğu PERİNÇEK'in referansıyla Ankara'dan Aydınlık Dergisinden geliyor" şeklinde tanıdıklannı, zaten yanında Aydınlık dergisi Paris muhabiri Doğan DYANIN da bulunduğunu,
Doğu PERİNÇEK'in bir dönem PKK ile ittifakı bozduğunu söylediğini, ancak bu ittifakın devam ettiğini, Türk gladyosunun içinde Doğu PERİNÇEK Ömer SÜRÇİ gibi, Irak Küdistan Kominist partisi ve PKK gibi örgütlerin ilişkilerinin devam ettiğini,
Daha sonraki dönemlerde, Kmkkale Silah Fabrikasında büyük bir patlama olduğunu, Veli KÜÇÜK'ün bu patlamayla ilgili kendisine haber yapmasını söylediğini, Veli paşanın, Çevik BİR paşayı CIA nm adamı olarak gördüğünü, bu yüzden talimatlan ile bu patlama olayını Çevik BİR gurubunun üzerine yıktıklannı, bu yönde haber yaptıklannı, haberlerin kendi istekleri doğrultusunda Aydınlık ve Hürriyet gazetesinde çıktığını, neden bu şekilde haber yapıldığını bilmediğini ancak Veli Paşanın Karadeniz den Elçibey'e giden silahlann ortaya çıkmasından korktuğunu, Kuzey Irak'a giden silahlardan korkmadığını, çünkü orasının çok kanşık olduğunu, fabrikaya yapılan sabotajı kimin yaptırdığını bilmediğini beyan etmiştir.

Tuncay GÜNEY'in bu iddialan ile ilgili araştırması yapılabilecek konularda araştırmalar yapılmış ve elde edilen sonuçlar Tuncay GÜNEY'in doğruluğunu göstermiştir. Diğer taraftan Tuncay GÜNEY'in bu iddialan usulünce Veli KÜÇÜK'e sorulduğunda yine Tuncay GÜNEY'in anlatımlannı doğrular nitelikte beyanlarda bulunmuştur. Şimdide sırası ile bu hususlar anlatılacaktır.

Tuncay GÜNEY bir dönem Ayşe ÖNAL, Bengüç...?, Doğan DUYAN (Aydinlik Dergisi Paris muhabiri) isimli şahıslarla Kuzey Iraka gitmek için Habura gittiklerini, burada

Gümrük Muhafaza Baş Müdürü Cemal ? in adamlannm kendilerini karşıladığını, daha

önce buradaki gümrük Müdürünün Veli KÜÇÜK'ün adamı Ali Balkan METE olduğunu, fakat Veli KÜÇÜK'ün Cemal'i de tanıdığını, sının gece saatinde geçtiklerini, fakat Cemal'in gündüzden Pasaport işlemlerini Polislere yaptırdığını beyan etmiştir.

Habur Sınır kapısındaki Gümrük müdürü Cemal... Veli KÜÇÜK'e ifadesinde sorulduğunda;

Gümrük Muhafaza müdürü Cemal KARAHAN'ı tanıdığını, bu şahsı 1983 yılında Edime Gümrük Muhafaza müdrü iken tanıdığını,

Aynı yerde görev yaptığı iddia edilen Ali Balkan METE sorulduğunda, bu şahsı da tanıdığını, gümrük görevlisi olduğunu, bir dönem Habur sınır kapısında da çalıştığını, bildiği kadanyla şuanda da Ankara Gümrük Muhafaza Müdürü olduğunu beyan etmiştir.

Tuncay GÜNEY, Veli KÜÇÜKLE birlikte olduğu dönemde, Doğu PERİNÇEK'İN referansıyla aydınlık dergisinden bazı muhabirlerle K.Irak'a gittiklerini, Haburda JİTEM den subaylannda yanlanna geldiğini, arkalannda silah yüklü araçlann olduğu öğrendiğini, gümrük geçişlerini müdür Cemal... in yaptığını, JİTEM subaylan ve gazeteci arkadaşlanyla birlikte K.Irak'a geçtiklerini iddiası sorulduğunda Veli KÜÇÜK, Tuncay GÜNEY'in Kuzey Irak'a bir defa gittiğini bildiğini, K.Irak'a gittiği zaman kendisini telefonla aradığını, kendisini Mesut BARZANİ ile görüştürmek istediğini, ancak kendisinin böyle bir görüşme yapmak istemediğini, Tuncay GÜNEY'e kendisini 15-20 dakika sonra aramasını söylediğini, bu arada Milli İstihbarat Teşkilatında görevli Mehmet EYMÜR'ü aradığını ve bu konuyu istihbari bilgi açısından kaydetmelerini ve takip etmelerini söyle&ğ^ni^ir süre sonra Tuncay GÜNEY'in

tahmin etmediğini, Tuncay GÜNEY'in o bölgede kendisini havalı göstermek için böyle bir faaliyete girdiğini tahmin ettiğini, Tuncay GÜNEY'in konu ile ilgili diğer iddialarının yalan olduğunu beyan etmiştir.

Fakat Tuncay GÜNEY'in ikametinde yapılan aramalarda Tuncay GÜNEY'in Barzani ile yan yana çekilmiş fotoğrafları ele geçirilmiştir.

Dolayısıyla Veli KÜÇÜK Tuncay GÜNEY'in iddialarını tamamen yalanlamamakla birlikte iddialar içersindeki satır aralarını tamamen doğrular nitelikte beyanlarda bulunmuştur.

Tuncay GÜNEY'in bahsettiği silahlan inkar ederken, giriş-çıkış kayıtlanndan Kuzey Iraka gittiğinin tespit edilebileceğini düşünerek Tuncay'ın Kuzey Iraka gittiğini ve kendisini telefonla aradığını ve hatta Barzani ile görüştürdüğünü fakat görüştüp kişinin BARZANİ olamayacağını beyan etmiştir.

Tuncay GÜNEY'in, PKK terör örgütü lideri Abdullah ÖCALAN'm Suriyeden çıkması sonrasında, Veli KÜÇÜK'ün talimatı ile, Abdullah ÖNCALAN'm avukatı Doğan ERBAŞ ile Doğu PERİNÇEK'in odasında görüştükleri iddiası Doğu PERİNÇEK'e sorulduğunda;

"Bu görüşmeyi Adnan AKFIRAT bilir. Benim odamda kesinlikle bir görüşme yapılmamıştır. Benim ismimin kanştınlması dahi Tuncay GÜNEY'e ifadelerin yazdmldığını gösterir. O zaman hatırladığıma göre, Abdullah ÖCALAN'm İmralı'da Atatürk devrimini savunan açıklamalar yaptığını, bazı yayın organlannda okumuştum, hatta PKK yaymlannda da Aponun Türkiye'nin birliği içinde Atatürkçü bir çözüm savunduğu yer almıştı. Adnan AKFIRAT Aydınlık Haber Müdürü olarak bunu yanlış haber yapmamak için Apo ile görüşen avukatı Doğan ERBAŞ'tan sormuştu. Aynntıyı AKFIRAT bilir. Kaldıki Doğan ERBAŞ bir avukattır. Onunla görüşmek suç değildir" şeklinde cevaplamıştır.
"Veli KÜÇÜK, Doğu PERİNÇEK ve Bölücübaşı Abdullah ÖCALAN'm avukatı Doğan ERBAŞ'm aralannda yapmış olduklan toplantı da Abdullah ÖCALAN'm şartlan arasında sayılan; Avrupa dan banş heyetleri gelmesi ve bunlann kabul edilmesi, Kuzey Irak tan bir kısım gerillanın itirafçı olarak geleceğini ve bunlara göz yumularak köylerine dönmelerini, Yurt dışında teröre silahlı propagandaya kanşmamış öbür gönüllülerin Türkiye'ye banş gönüllüleri adı altında teslim olacaklan şeklinde beyanda bulunması üzerine;

Bölücübaşı Abdullah ÖCALAN'm avukatı İrfan DÜNDAR'ın 26.10.1999 tarihinde vermiş olduğu dilekçesinde Abdullah ÖCALAN'm çağrısı üzerine Avrupadan (8) kişilik bir grubun 29.10.1999 tarihinde teslim olacağını belirtmesi üzerine, 29.10.1999 tarihinde kendilerini sözde banş heyeti olarak kabul eden Haydar ERGÜL, Dilek KURT, Aysel DOĞUN, Yusuf KIYAK, Ali Şükran AKTAŞ, Aygül BİDAV , Hacı ÇELİK ve İmam CANPOLAT isimli şahıslar İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne teslim olmuşlardır. Şahıslar ifadelerinde özetle PKK/KONGRA-GEL terör örgütü mensubu olduklannı ve bundan dolayı pişman olmadıklannı, Abdullah ÖCALAN'm çağrısı gereği banş heyeti olara teslim olduklannı beyan etmişlerdir. Abdullah ÖCALAN'm avukatı Doğan ERBAŞ, Veli KÜÇÜK ve Doğu PERİNÇEK'in kendi aralannda alman kararlann hepsinin birebir uygulandığı anlaşılmaktadır.,

Terör örgütünün 1 Eylül 1998 tarihinde tek taraflı olarak ateşkes ilan ettiği, örgütün kırsal alanından ve yurtdışından iki grubun iyi niyet göstergesi olarak Türkiye'ye geldiği, Abdullah ÖCALAN'm sözde banş için gereken koşullan kamuoyuna açıkladığı, örgütün üst düzey yöneticileri olan Murat KARAYILAN ve Cemil BAYIK gibi üst düzey yöneticilerin yurt dışına çıktıklan tespit edilmiştir.

Abdullah ÖCALAN yakalandıktan sonra gerçekleştirilen ilk kongre olan örgütünün sözde 7. kongresinde alman kararlara bakıldığında; Kapsamlı bir banş projesinin hazırlanması, Abdullah ÖCALAN'a siyasal çalışma özj^Jüöü ve sözde Kürdistan'a banş şianyla genel bir kampanya başlatılması ve kongrede bant^proj esinin hazırlanmasının



istenmesi Abdullah ÖCALAN'm Veli KÜÇÜK'ten istedikleri arasında bulunan maddelerden olduğu ve Abdullah ÖCALAN'm talimatlarının birebir örgüt tarafından yerine getirildiği görülmektedir.

15 Şubat 1999 tarihinde Kenya 'da yakalanarak Türkiye getirilen Abdullah ÖCALAN İmralı Cezaevine konmasına rağmen, 15 Şubat 1999 tarihinden bugüne kadar avukatları aracılığıyla örgütü yönetmeye devam ettiği yukarıda bulunan avukat görüşme notlarından anlaşılmaktadır.

Abdullah ÖCALAN yakalandığı zaman "benim annemde Türk'tür, eğer bir imkân verilirse seve seve hizmet ederim" demesine rağmen örgütü istediği gibi yönlendirmesi ve örgütün her kademesine vermiş olduğu talimatların birebir yerine getirildiği tespit edilmiştir.



Yüklə 3,64 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   50




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin