konuşmalarına bizzat şahit oldum. Hatta ordunun gerekli müdahaleyi yapmadığından yakınıp bizzat genel kurmay başkanına küfür ettiğini de duydum. Dediği,
Ergenekon terör örgütü mensuplarından ve üst düzey yöneticilerinden olan şüpheli İlhan SELÇUK, 3886 tape numaralı, 07.02.2008 günü saat: 12.51 sıralarında İ.Y. ile yaptıkları telefon görüşmesinde özetle; "... şimdi yalnız 2 tane şey var, EĞER KAPATMA DAVASI AÇILIRSA" "BİR DE ÜSTÜNE EKONOMİK KRİZ GELİRSE, TÜRKİYE BİRAZ KARIŞIRSA BELKİ Bİ UMUTLAR DOĞABİLİR" "ÇÜNKÜ NORMAL YOLLARDAN BUNLARI MÜMKÜN DEĞİL YANİ" diyerek ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ'nün demokratik yollarla hiçbir şekilde bir şey elde edemeyeceğini, bu nedenle ekonomik krizden kaos ve kargaşa amaçladığını açıkça ifade etmektedir.
Ergenekon terör örgütü üyelerinden şüpheli Habip Ümit SAYIN' da yaptığı bir telefon konuşmasında, "Odayı bekler gibi kriz bekliyoruz. Gelse de hükümet düşse diye" diyerek İlhan SELÇUK'un söylemlerini destekler ve onaylar tarzda konuşmalar yaptığı tespit edilmiştir.
ERGENEKON terör örgütünün özellikle devlet yönetiminde farklı düşüncelere tahammül edemediği, farklı düşüncede olan hemen herkesi "ikinci cumhuriyetçi" , "işbirlikçi" , "karşıdevrimci" , "ABD-CİA-MOSSAD Ajanı" /'tarikatçı" , "dinci" , "dönek" , "hain" gibi karalama kampanyalarıyla halk önünde küçük düşürmeye çalıştığı, "fişleme" faaliyetlerine giriştiği, halkı bu kişilere karşı kışkırttığı ve kahraman Türk Ordusu içinde kendi düşüncelerini benimsemiş ve kabul etmiş olduğuna inandığı bir gruba kendi menfaatleri doğrultusunda bir darbe yaptırarak mevcut yasama (TBMM) ve yürütme kurumlarını lağv ederek yerine kendi düşünce ve amaçlanna uygun bir yönetim tesis etme yönünde faaliyetlere giriştiği tespit edilmiştir.
Terör örgütü hedefe giden yolda propagandasını yaparken, egemenliği kayıtsız, şartsız millete teslim etmiş olan yüce Atatürk' ün yolunu takip ediyormuş izlenimi vermektedir. Bu sayede "hedef kitle olarak belirledikleri kesim tarafından sempati ile karşılanmayı amaçlamaktadırlar. Yüce Atatürk' ün öncülüğü ile tesis edilen demokratik sistemimizin yine Yüce Atatürk'ün adı kullanılarak ve faaliyetlerine maskeleme yapılarak Ergenekon terör örgütü tarafından antidemokratik müdahalelerin gerçekleşmesine çalışıldığı açık bir şekilde anlaşılmıştır.
Soruşturma kapsamında şüphelilerden ele geçirilen dokümanlann incelenmesinden ; ERGENEKON terör örgütünün, 1999 yılında re-organize edilerek sivil açılımlannı gerçekleştirdiği ve faaliyetlerine hız verdiği anlaşılmaktadır. Özellikle 2002 yılında yapılan genel seçimlerinden sonra ERGENEKON dokümanında belirtilen yöntemlerin tek tek uygulamaya konularak mevcut meclisi ve hükümeti ortadan kaldırmak için her türlü yola başvurduktan görülmüştür.
ERGENEKON terör örgütü mensuplan ülkemizde ekonomik ve siyasi kriz, terör ve kaos ortamı oluşturacak eylemlere girişmişlerdir. Bu çerçevede öncelikle yapılanmasmdaki bir hücreye değişik aralıklarla 05-10-11/05/2006 tarihlerinde üç defa Cumhuriyet Gazetesine el bombası bomba attınlmış ve arkasından da 17/05/2006 tarihinde de Danıştay 2. Dairesinde görev yapan yüksek yargıçlara yönelik silahlı bir eylem gerçekleştirilmiştir.
Eylem sırasında hayatını kaybeden görev şehidi Mustafa Yücel ÖZBİLGİN'in cenaze töreninde de ülkede gerilim ve çatışma ortamı oluşturacak protestolar düzenlemişlerdir. Terör örgütü burada siyasi iktidan zan altında bırakıp halkın tepkisini siyasi iktidara yöneltmesini amaçladıklan.
Ülkemizde son birkaç yılda meydana gelen benzer olaylara bakıldığında, Danıştay Saldırısından önce ve kısa bir süre sonra benzer olayların zincirleme bir şekilde devam ettiği ve hemen hemen birçok olayda ERGENEKON TERÖR ÖRGİJTÜ'tıü işaret eden ciddi şüphelerin bulunduğu görülmüştür. Fakat örgütün,.tem el prensibi olan gizlilik ve hücre
yapılanması nedeniyle olayların birbirleri ile benzerlik gösterdikleri görülmüşse de yeterli delil edilmesi mümkün olmamıştır. Fakat eylemlerin amaç ve neticelerine bakıldığında aynı merkezden yönlendirildiği, ülkede kaos anarşi terör kargaşa, huzursuzluk çıkarmayı ve ülkemizi uluslar arası arenada sıkıntıya sokmayı hedeflediği net olarak görülmektedir.
Ülkemizde son yıllarda meydana gelen provakatif amaçlı eylemlere bakıldığında şu olaylar dikkat çekmektedir.
01-RAHİP ANDREA SANTORA CİNAYETİ
5 Şubat 2006 günü Trabzon ilimizde Rahip Andrea SANTORA uğradığı silahlı saldın sonucu hayatını kaybetmiştir. Olayın faili ise 16 yaşındaki Oğuzhan AKDİN isindi kişidir. Olayı kamuoyunda HAYALET silah olarak bilinen GLOCK marka tabanca ile gerçekleştirmiştir.
02-CUMHURİYET GAZETESİNİN BOMBALANMASI,
Dosyada mevcut delilerden Cumhuriyet gazetesine atılan bombalann ERGENEKON terör örgütünün talimatlan sonucunda gerçekleştirildiği.
02-DANIŞTAY SALDIRISI
17 Mayıs 2006 günü Danıştay 2. Dairesine yönelik gerçekleştirilen silahlı saldın
sonucu Danıştay üyesi Mustafa Yücel ÖZBİLGİN hayatını kaybetmiş ve 4 üye de
yaralanmıştır. Olay faili Avukat Alparslan ARSLAN olaydan hemen sonra suçüstü
yakalanmış ve ilk beyanlannda, bu menfur saldınyı Dairenin verdiği Türban karan nedeniyle
gerçekleştirdiğini beyan etmiştir. Olayda kullandığı silah ise yine kamuoyunda hayalet silah
olarak bilinen GLOCK marka silah olduğu görülmüştür.
Yapılan yargılama sonucu söz konusu eylemin her ne kadar türban nedeniyle gerçekleştirildiği kabul edilmişse de, Alparslan ARSLAN'm babasının verdiği ifadeler, ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ soruşturmasında elde edilen deliller bu menfur eylemin bizzat ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ tarafından gerçekleştirildiğini göstennektedir.
04-HRANT DİNK CİNAYETİ
19 Ocak 2007 günü ilimizde Agos Gazetesi genel yayın yönetmeni, Ermeni asıllı Türk vatandaşı Hrant DİNK uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybetmiş, bu olayın failinin de 17 yaşındaki Ogün SAMAST olduğu görülmüştür. Ogün SAMAST'm beyanlan doğrultusunda olayın azmettiricisi ve planlayıcısı olarak Yasin HAYAL ve Erhan TUNCEL ile birlikte bir kısım şahıslar daha yakalanmış, fakat bu soruşturmada da daha ileriye gidilememiştir.
Ogün SAMAST'm tutuklu bulunduğu cezaevinde geceleri, kullanıldığını söyleyerek bağınp çağırdığı ve diğer koğuşlarda bulunan tutuklulan uyutmadığı da basından öğrenilen bilgiler arasındadır.
Yine maktul Hrant DİNK in avukatı Erdal DOĞAN cinayetten hemen sonra yazılı ve görsel medyaya yapmış olduğu açıklamalarda Hrant DİNK in ölmeden önce Veli KÜÇÜK tarafından tehdit edildiğini Veli KÜÇÜK ün adamlannın Hrant DİNK in davalanna sürekli geldiklerini belirtmiştir.
05-ZİRVE YAYINCILIK CİNAYETİ
18 Nisan 2007 günü Malatya ilimizdeki Zirve yayıncılığa yönelik menfur saldın
meydana gelmiş ve burada da 4 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu olayın faillerinin de 19 ve 20
yaş grubundaki kişiler olduğu görülmüştür. Bu olayda da yakalanan şüpheliler ilk
beyanlannda, öldürdükleri kişilerin Malatya ilinde misyonerlik faaliyetleri içersinde
olduklannı, Müslümanlığı kötülediklerini, bu yüzden öldürdüklerini beyan etmişlerdir. Yine
bu olayda da olayın azmettiricisi ve planlayıcılannın yakalanan kişilerden ibaret olduğu
görülmüştür.
25 Nisan 2007 günü Ankara ilinde Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) merkez binası önüne gelen bir şahıs tarafından silahla ateş edilmiş ve bu olayın, YÖK Başkanı Prof.Dr. Erdoğan TEZİÇ'e yönelik bir saldın girişimi olduğu değerlendirilmiştir. Olayı gerçekleştirdiği tespit edilen şüphelisi Nurullah İLGÜN ve olayın azmettiricisi olarak Bülent ASKEROĞLU ile birlikte toplam (6) kişi yakalanmıştır. Yakalanan Nurullah İl gün'ün üzerinden, Kuvayı Milliye Derneği'ne ait bir kart bulunmuştur.
Bu olaylara baktığımızda hemen hemen her birisinin değişik amaçlar içerdiği, bir olayda laik-antilaik çatışması tetiklenmeye çalışıldığı, bir takım olaylarda da ülkemizi uluslar arası arenada sıkıntıya sokmaya çalışıldığı görülmüştür.
Fakat tüm eylemlere bir bütün olarak bakıldığında; söz konusu eylemlerle, biran evvel ülkede iç çatışma anarşi terör ve kaos oluşturup Askeri müdahale için gerekli ortamın hazırlanmasının amaçlandığı değerlendirilmektedir.
Yukanda sayılan eylemlerden bir kısmının terör örgütü ile ilişkisi tespit edilememesine rağmen bu eylemlerin amacı, zamanı ve yapılış tarzı dikkate almdğmda; eylemleri Ergenekon Terör Örgütünün yaptırdığına dair ciddi şüpheler oluşmaktadır. Ergenekon terör örgütü özellikle tetikçi kanadını hücreler şeklinde yapılandırdığı için ele geçirilen tetikçilerin çoğu zaman diğer hücrelerden hatta kendilerini azmettiren, yönlendiren şahıslardan bile haberleri olamamaktadır.
Soruşturma kapsamında elde edilen diğer delillerden ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ'nün bugüne kadar gerçekleştirdiği eylemlerle nihai amaçlanna ulaşamadığı, bu nedenle darbe zemini oluşturma yolunda kanlı eylemlerini planlamaya devam ettiği tespit edilmiştir.
Bu çerçevede;
01-Öncelikle örgüt yöneticisi şüpheli İlhan SELÇUK 23 Ocak 2008 tarihli köşesinde "İktidar partisi zanlı" başlıklı bir yazı yazdığı, yazının içeriğinde ise "Savcı kırmızı çizgiyi çiğneyip bölücülük ya da dincilik yapan siyasi partiye dava açmasın görür gününü" diyerek açıktan Yargıtay C. Başsavcısını kapatma davası açması yönünde tehdit içerikli uyanp yönlendirdiği, bu şekilde savcı üzerinde baskı oluşturmayı amaçladığı, akabinde de ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ'nün Teori Tasanm ve Senaryo Planlama Biriminin gerekli çalışmalara başladığı görülmüştür.
Örgütün Yargıtay binalannm krokilerini çıkardığı, bu krokiler içerisinde kaçış güzergahlannı ve eyleme müsait yer ve zamanlamalan gösterdikleri tespit edilmiştir. Yine terör örgütü mensuplanndan ele geçirilen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının ailesine yönelik araştırma yapılması notu da örgüt mensuplannm Yargıtay Başsavcısının ailesini araştırarak örgüt menfaatleri doğrultusunda yargıyı ve kamuoyunu baskı altına almaya çalıştığı.
02-Bu eylem planı ile yetinmeyen ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ alternatif planlar üretmeye devam etmiş ve İzmir'de bulunan NATO üssüne yönelik suikast ve bombalı saldın hazırlıklan planladığı tespit edilmiştir.
03-Diğer taraftan söz konusu eylem planlan ve krokilerinin ele geçirildiği CD Terin hemen yanında bulunan başka bir CD içerisinde, 2005 yılında dönemin Kara kuvvetleri Komutanı Org.Yaşar BÜYÜKANIT'm İzmir ve Balıkesir illerine yapacağı ziyaretle ilgili koruma planlan ele geçirilmiştir.
Bu belgeler incelendiğinde ciddi bir araştırma sonucu profesyonel bir suikast timi tarafından hazırlandığı ve dikkatle incelenmesi gereken belgeler olduğu anlaşılmaktadır. Belgeler hakkında ilgili şüphelilere sorulduğunda kayda değer bir cevap veremeyip "polisler koymuş olabilir" gibi cevaplarla örgütün temel metotlanndan olan "dezenformasyon" yani "karapropaganda-bilgi kirletme" yoluna gitmişlerdir.
Ergenekon terör örgütüne yönelik 2008 ocak ayında yapılan operasyondan sonra örgütün yayın organlanndan "Aydınlık Dergisi" hemen 1îer sayısında operasyonun içeriğini
bilmeden Ergenekon soruşturmasının sanki Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik olarak yapılan bir operasyonmuş izlenimi vermeye çalışmıştır. Bu kapsamda "Hedefte Türk Ordusu Var" , "Ergenekoncu Paşalar" gibi tümü hayal ürünü ve dezenformasyon çalışmalarının bir gereği olan manşet haberleriyle anayasal kurumlan karşı karşıya getirmeyi amaçlamıştır.
Sonuç olarak; ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ yasama ve yürütme organlarının kendi amaçlan doğrultusunda faaliyet yürütmelerini temel belgelerinde yazılı olan örgütsel metodlarla sağlamayı, bunu yapamadıklannda toplumsal bansın bozulması ve kaos ortamının oluşturulması yolunu kullanarak darbe ortamının hazırlanması ile yasama ve yürütme organlannm ortadan kaldınlmasım amaçladıklan, bu doğrultuda her türlü illegal eylemi gerçekleştirmekten, her türlü illegal ilişkiyi kurmaktan geri durmadıklan görülmektedir.
25 Ekim 2003 günü Ankara ilinde düzenlenen Cumhuriyetin 80. yılı kutlamalan çerçevesinde düzenlenen gösteri yürüyüş ve mitinge dönemin İstanbul Üniversitesi rektörü olarak görev yapan şüpheli Kemal Yalçın ALEMDAROĞLU öğrencileri ve asistanlan ile birlikte katılmış ve bu yürüyüşte İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin elinde "ORDU GÖREVE" yazan dev pankart ve dövizler taşındığı tespit edilmiştir.
Diğer taraftan şüpheli Kemal Yalçın ALEMDAROĞLU 2008 yılı içerisinde yaptığı bir telefon konuşmasında "Onun dışında da Türkiye'ye bakarsan, Her şey rezil vaziyette gidiyo" "...ben gerçi her ortamda söylüyorum ya artık HERHALDE BU İŞ BU DEMOKRASİYLE OLMAZ. Bu olacaksa bir DEVRİMDİR. Bu da "ULUSAL BİR DEVRİM" olmalıdır" diyerek gerçek amaç ve düşüncelerini ortaya koyduğu görülmüştür.
Ergenekon terör örgütünün bir özelliği de kendi menfaatlerine ve ideolojilerine uygun olan darbeleri "devrim" diyerek övmeleri, buna uygun olmayan müdahaleleri de "darbe" , "cunta müdahalesi" , "ABD işbirlikçilerinin müdahalesi" diyerek eleştirmeleridir. Bu yaklaşım bile örgütün kendi düşünce dünyasındaki handikapı, tutarsızlığı ortaya koymaktadır. Örgüte göre kendi menfaat ve ideolojilerine uygun olan darbeler, cuntalar, suikastler, ekonomik krizler, çeteler ve diğer hukuksuzluklar "iyi", kendi menfaatlerine aykm olanlar ise "kötü" dür.
Öte yandan kendileri gibi düşünmeyen herkesi hain, iş birlikçi ve benzer yakıştırmalarla aşağılarken istedikleri gibi hareket etmeyen devletin en üst makamındaki Cumhurbaşkanı dahi olsa aşağılamaktan geri durmadıklan görülmektedir.
Örgüt yöneticilerinden şüpheli Kemal Yalçın ALEMDAROĞLU, Güngör isimli bir şahısla yaptığı telefon konuşmasında, önce çetelerin kurulması gerektiğinden bahsettikten sonra "Henüz Cumhurbaşkanından Ses Seda Yok Demi" "SEZER DENİLEN MAN KAFA" "evine kapandı şimdi bitti artık" diyerek hakaret ettiği, Güngör'ün "Bitti artık hiç bi bok yok zaten onun yazılannı mazılannı da başkalan yazıyodu ben sana söyliym hariciyeciler filan yazıyodu" "kardeşim Ecevitin karısı kadar Ecevit kadar b.kt.n bi herif gelmemiştir"
Başka bir görüşmede örgüt üyesi Ümit SAYIN bir telefon konuşmasında ""Yani PAŞALAR YANİ EL KONULMASI LAZIM ARTIK bunların yani ihanettir bu nokta da el konulmaması dur denilmemesi ihanettir diyoruz, ajan provokatörlük yapma diyorlar", ".. .yani gül gibi geçiniyorlar muhteremler üç ay önceki muhtıra, dört ay önceki, elektronik ortamda yazılmış hala Genelkurmayın sitesinde olan yazılar ne anlam taşıyor" "Hiç çelişmedi bir kurum kendisi ile bu kadar önemli bir kurum çelişmedi yani rezilliğini çıkardılar Dolmabahçe de bitmiş iş" diyerek bir taraftan Türk Silahlı Kuvvetlerini açıkça darbeye teşvik ederken, bir taraftan da Türk Silahlı Kuvvetlerini örgüt menfaatleri doğrultusunda darbe yapmadığı gerekçesiyle suçlamaktadırlar.
Şüpheli Habip Ümit SAYIN başka bir telefon görüşmesinde "Hocam Türkiye yok artık bitti, Türkiye'de eğer Asker DARBE YAPILMAZSA bir yıl içinde Türkiye yok, parçalanacak bunu kabul edin artık.." dediği, başka bir görüşmede Habip Ümit SAYIN "Ben bu vatanı hiç satmadım ama, artık TSK'nın (Türk*Silahh Kuvvetleri) ihanet ettiğini
düşünüyorum" diyerek açıkça devletimizin en kutsal kurumlarından Türk Silahlı Kuvvetlerini hakaretlerin en ağın hainlikle suçladığı görülmüştür.
Yine başka bir görüşmede Habip Ümit SAYIN "önümüzdeki elli yıl hocam yani bitmiş durumda ülke ve bu ahmaklar yani TSK'da ki ahmaklarda hiç bişey yapmıyolar" "...Yaşar BÜYÜKANIT neyi bekliyo? Niye anlaştı? Yani Ben olsam alırım kelleyi koltuğa, "inin lan" derim ordan" diyerek bir taraftan Türk Silahlı Kuvvetlerini suçladığı, diğer taraftan da darbe çığırtkanlığı yaptığı anlaşılmaktadır.
Görüldüğü üzere örgüt üyesi Doç. Dr. Ümit SAYIN'ın örgütten aldıklan güçle kendilerini Türk Silahlı Kuvvetlerinin de üzerinde görerek, her türlü iftira, hakaret ve küfürü yapmaktan çekinmediği, bulunduğu her ortamda orduyu darbe yapmaya teşvik ettiği anlaşılmaktadır.
Yine, Ergenekon terör örgütü üyesi Prof. Dr. Emin GÜRSES ile konuşan Bülent... isimli şahıs "Yann sen gideceksin o akademiye uyar bunlan ya uyar bunlan akıllannı." "Yemin ediyorum Irak'taki generallerden beter olacak bunlar ya. Darbe mi yapacak yapsınlar analarmı sikeyim ne olacak. Dünya ne yapacak darbe yapsınlar amına koyum darbesini ya. Yoksa ülke kötüye gidiyor ya" dediği, Emin GÜRSES'in de "evet" diyerek tasdiklediği görülmüştür.
Şüpheli Emin GÜRSES bu kez başka bir telefon görüşmesinde, Harp Akademilerinde gerekli uyarıyı yaptığı ve bu çerçevede "...Şimdi ben komutanlara Harp akademisinde söyledim. Ben olsam başörtüsü maşörtüsü serbest ister götünüzü açın ister anımızı açın başınızı ne ederseniz edin serbest. ONDAN SONRA DERİM KI EKİPLERE KARDEŞİM KAVGAYI BAŞLATIN. MİLLET BİRBİRLERİNİ YESİNLER BİR BUNU YAPARIM. Bak tam zamanıdır. Bırakacaksın birbirini yesin millet. Ondan sonra Tayyib oradan çıksın altından" diyerek bir öğretim görevlisinin ülkede kaos anarşi ve terör ortamı oluşturulması için ne kadar alçakça yöntemler öne sürdüğü ve bu düşüncelerini Harp Akademilerinde dile getirdiği görülmüştür.
Kuvayı Milliye Derneği Genel Başkanı olarak görev yapan Em. Kurmay Albay Mehmet Fikri KARADAG'la görüşme yapan alt kademelerden bir örgüt üyesi dahi "Paşam ben İHTİLAL İSTİYORUM ben, yemin ediyorum. Askeriye el koysun." Diyerek örgütün en altındaki üyesinin dahi örgütün hangi amaç ve hedefler doğrultusunda faaliyet gösterdiği anlaşılmaktadır.
Yine şüpheli Mehmet Fikri KARADAĞ liderliğindeki hücrede bulunan başka bir örgüt üyesi Oğuz Aldülkadir ALP ARSLAN'm yaptığı telefon konuşmasında "...yann senle acilen göreşmemiz lazım., burda dernekle beraber birşeyler planladık İHTİLAL YANİ BAŞKALDIRICAZ. Senle bi konuşmam lazım onayını almam lazım telefonla konuşamıyorum, Akşam gece yarısı yani bana bi zaman ayır onaymı konuşmam lazım ondan sonra tabanını hazır her şey hazır" diyerek yine örgütün her kademesinde ki mensuplann biran evvel darbe zemini oluşturulması için her türlü faaliyeti gösterdiği anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ Anayasanın 6. maddesinde belirtilen "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" hükmünü hiçe saydığı, milletin iradesini ve hakimiyetini hiçbir şekilde kabul etmediğini, zaten demokratik yollarla herhangi bir şey yapamayacaklarını açıkça ifade ettikleri gibi, birçok ortamda da milletimizi aşağıladıkları ve hakaret ettikleri görülmektedir.
Yapılan tespitlerde yine örgütün kendileri gibi düşünmeyen, yüce Türk Ulusu nu aşağıladıklan, hakaret ettikleri görülmektedir.
Örgüt yöneticilerinden şüpheli Mehmet Fikri KARADAĞ bir telefon görüşmesinde
"En büyük misyoner devletin başında" "Bu şerefsiz aptal millet ondan sonra gidip bunlara
yine %50 veriyor" diyerek millete hakaret ettiği, , ' -.
Başka bir telefon konuşmasında M. V. D.'nün "Paşam ben ihtilal istiyorum, yemin ediyorum. Askeriye el koysun" dediği, Mehmet Fikri KARADAĞ'ın da "Yani hiç bir asker, onu yapacak kapasite de adam yok ki" diyerek bir dönem üniformasını giydiği vazife yaptığı Türk Silahlı Kuvvetlerini aşağıladığı ve hakaret ettiği, aynı görüşmenin devamında hızını alamayarak "BU ŞEREFSİZ KÖPEK MİLLET DE BUNLARA OY VERİYOR İŞTE" diyerek Türk milletine hakaret ettiği anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan yine şüpheli Mehmet Fikri KARADAĞ'a bağlı olarak faaliyet yürüten şüpheli Muhammet YÜCE'nin yaptığı telefon konuşmasında, ülkede kaos anarşi ve terör çıkarmak istemelerinin kendince amacını dile getirdiği ve "İyi belki savaş çıkarda o kuyumcuları muyumcuları soyak o adamları" "Belki millet savaş telaşına düşer anıma koyını yaralı ölü, bizde gidek bankaları soyarık anıma koyım." "Benim derdim o. YOKSA NE SİKERİM BEN TÜRKİYE'Yİ AMINA KOYIM HE?" diyerek oluşturacakları kaos ve anarşi ortamında ERGENEKON terör örgütünün planlarını dile getirdikleri anlaşılmaktadır.
Ergenekon terör örgütü üyesi şüpheli Güler KÖMÜRCÜ bir telefon konuşmasında "... ben kime yazı yazıyorum benim yazımı Güruh anlar mı" ".. sana uyan diyorum bende zaten, sen güruhu boş ver" "sana ne halktan ya, çok affedersin yani bu işçi partisi olabilirsiniz ama halk beni hiç ilgilendirmiyor %5 beni ilgilendiriyor" "%5 uyansın işte uyanması gereken sen ben o" "...bizim organize olmamız lazım sen güruhu boş ver" dediği, karşısındaki İbrahim'in "nasıl organize olacağız" demesi üzerine Güler'in de teknolojik imkanları kullanmaktan bahsederek "ben, sen, o, şimdi hukuğun içerisinde senin benim gibi düşünen yok mu yüzlerce hakim savcı var polisin içerisinde senin benim gibi düşünen yok mu yüzlerce var" "böyle demorilize bırak halk uyansın, halktan bana ne ben halk'a yazı yazmıyorum ki size yazı yazıyorum ben" diyerek milleti ve millet iradesini ve Anayasanın 6. maddesini hiçe saydığı ve Türk milletine hakaret ettiği açıkça anlaşılmaktadır.
Başka bir görüşmede şüpheli Güler KÖMÜRCÜ "...Güruh bunu da düzeltmemiz lazım, artık insanlar vatandaş uyuyor, biz artık bunu söyleyeceğiz, okey vatandaşın bir bölümü uyuyorsa vatandaş uyuyor diye şikayet eden olayın farkındadır, önce hadi bakalım sen aksiyon ol" "hadi önce sen kendi adına yap bırak o uyusun biz yüzde beş olalım" "... bundan sonra bu yüzde beşi hiç çekinmeden söylemeliyiz AKP %60'a kadar aç artık %60 AKP'nin olsun benim benim % 3 'üm % 5'im Türkiye'yi uçurur birinci lige çıkarır" dediği anlaşılmıştır.
ELE GEÇİRİLEN BELGELER
Soruşturma kapsamında yapılan aramalarda şüpheli Doğu PERİNÇEK 'in ikametinde 1973 yılında Sıkıyönetim Komutanlığı İstanbul Askeri Savcılığınca şüpheli İlhan SELÇUK' hakkında düzenlenen İDDİANAME ele geçirilmiş, bu iddianamenin yapılan incelemesinde özetle;
"Sanığın iş bu ittifak faaliyetleriyle ilgili olarak tespit edilen 13.11.1971 günlü ifadesinde; Demokratik yollarla Türkiye'nin birden kalkınamayacağını, Türkiye'de lider bulunmadığını beyan edip, öte yandan Demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarından olan, Anayasamızda açıklanan siyasi partilerden birisine mensup olarak parlamentoya kadar gittiğini, ancak hiç bir gizli örgütle ilişkisi olmadığını, bildirmesine rağmen, gizli örgütsel çalışmaların içerisinde bulunduğu, Devrim Genel Kurulu Yeminli Üyesi olduğu, fikren yakınlık içerisinde bulunduğu, sivil gurup mensuplan olarak isimleri geçen diğer sanıklarla birlikte YÖN, müteakiben de gizli örgütün yayın organı DEVRİM Dergisini finanse ettiği, örgüt üyesi sıfatı ile toplantılardaki konuşmalannın mahsus bölümde açıklandığı birçok toplantıya katıldığı, bunun diğer sanıklann beyanlarından, dosyada mevcut raporlar ve tape edilen bant tercümelerinden anlaşıldığı, böylece T-CK* ,nun 146. maddesindeki suçu
İlhan SELÇUK'un; Gizli İttifakın Devrim Genel Kurulu yeminli üyesi olduğu. Legal ve İllegal çalışmaları göz önüne alındığında, aşın solun Milli Demokratik Devrim stratejisini benimsediği, Legal faaliyetleri cümlesinden olmak üzere Yön-Devrim mensuplarından biri olarak Cemal Reşit EYÜPOĞLU, Doğan AVCIOĞLU, İlhami SOYSAL ile birlikte ve ayrıca yazarı bulunduğu Cumhuriyet Gazetesindeki yazılarıyla işlediği ana konunun, mevcut iktidarı yıpratma, siyasi partilere karşı itimatsızlık yaratarak parlamento aleyhtarlığını oluşturma, mevcut demokratik düzenin bir göstermelik olduğunu telkin etme, iktidarla mücadele görünüşü altında Devletin temel yapısının yıpratılmasını hedef alma, mevcut düzeni silahlı eylemle yıkma, bozuk düzenin ve haksızlığın ortadan kaldırılarak sömürüşüz düzen diye tanımladığı sosyalizmin tahakkukuna çalışma ve bütün bunlar için evveliemirde Türkiyede Askerlerin yönetime el koymasını gerektiğini telkin ve tavsiye etme ve Türk Silahlı Kuvvetlerini bir darbeye sürüklemek şeklinde vasıflandınldığı,
Sanık İlhan SELÇUK'un, Antiparlamentarist, aşırı sol görüşünün Türkiye gerçekleri içersinde, gerçekleşebilmesi için askeri bir darbenin mevcut parlamcntarist düzenin yıkılmasını ilk aşama olarak gördüğü, bunun için aynı paralelde düşünüp önce yayın organı olan YÖN de, birleşmek suretiyle kendi aralarında kurdukları bir gurup olarak, bu fikirlerini devamlı ve periyodik şekilde, memleket sathına yaymak ve mevcut düzeni yıkma çabasında olanlarla, aynı paralelde çalışmalar içine girmek suretiyle, Türkiye'yi bunalımlara sürüklemek ve neticede bunalımdan çıkmak için, mevcut demokratik düzenin yıkılması gerektiği ve bu sebeple ordu müdahalesinin şart olduğu yolunda kesin kanaat uyandırabilme tahriklerine giriştiği, daha sonra aynı amaçla çıkarılmış DEVRİM Gazetesinde de bu faaliyetlerine devam ettiği, diğer taraftan bu fikirlerinin gerçekleşme safhasına ulaşması için illegal olarak bizzat ordu mensuplannm da içine alındığı bir cunta oluşturma faaliyetlerine giriştiği, bu itibarla sosyalist karakterli ve ihtilalci olduğunu,
Dostları ilə paylaş: |