İŞÇİ PARTİSİNİN TÜRK VE KÜRDÜ BİRLİKTE ÖRGÜTLEME TASARIMI ANALİZ İSİMLİ DOKÜMAN
Bu doküman şüpheliler Doğu PERİNÇEK, Tuncay GÜNEY ve Ümit OĞUZTAN'dan ele geçirilmiştir.Dokümanın kapak kısmında "İŞÇİ PARTİSİNİN TÜRK VE KÜRDÜ BİRLİKTEÖRGÜTLEME TASARIMI" "ANALİZ" "İSTANBUL/7 NİSAN 2000" yazmaktadır. 8 sayfadan oluşmaktadır.
DOKÜMANIN "FABRİKATÖR" DOKÜMANI İLE İRTİBATI: Örgüt tarafından hazırlanan "FABRİKATÖR" isimli dokümanda, Örgütün Doğu PERİNÇEK ve grubunun siyasi yapısından, istihbarat toplama faaliyetlerinden yararlanmak ve örgütün politikalarından olan "Dez-Enformasyon" yöntemini gerçekleştirmek amacıyla "FABRİKATÖR" isimli çalışmayı yaptığı değerlendirilmektedir.
"İŞÇİ PARTİSİNİN TÜRK VE KÜRDÜ BİRLİKTE ÖRGÜTLEME TASARIMI ANALİZ" isimli dokümanda ise; Doğu PERİNÇEK'in yapacağı çalışmalarla ilgili hazırladığı raporları örgüte sunduğu, bu çalışmaların örgüt içersinde değerlendirildiği ve Doğu PERİNÇEK'in örgütün hedefleri doğrultusunda yönlendirilmeye çalışıldığı değerlendirilmektedir.
"İŞÇİ PARTİSİNİN TÜRK VE KÜRDÜ BİRLİKTE ÖRGÜTLEME TASARIMI ANALİZ" isimli dokümanın yapılan incelemesinde; İşçi Partisinin Türk ve Kürdü birlikte örgütleme tasarımı çalışmasına cevap niteliği taşıyan bir analiz olduğu anlaşılmaktadır.
Doküman içerisinde tırnak içerisinde yazılan cümlelerin olduğu, bu cümlelerin Doğu PERİNÇEK'e ait olduğu, diğer kısımlarda ise Doğu PERİNÇEK'in bu söylemleriyle ilgili değerlendirme yapıldığı anlaşılmıştır.
"İki Karşıt Program Ve İki Karşıt Örgütlenme Modeli" başlığı altında;
"...Batı devletleri ve işbirlikçileri, Kürdistan Teali Cemiyeti - PKK örgütlenme modelini dayatıyorlar. Bu anlayışa göre Kürt halk kitleleri Türklerle aynı partide örgütlenemez. PKK şu veya bu biçimde yasallaştınlmalı ve tepeden denetim altında tutulmalıdır. Kürt halkı ayrı siyasal partide örgütlenerek Batının denetiminde kalmalıdır."
"...Türkiye'nin ulusal güçlerinin Türk Kürt kardeşliğini esas alan örgütlenme modeli ise milliyetlere göre örgütlenmeyi reddediyor, Türk ve Kürdü Kurtuluş Savaşı yıllarındaki Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti deneyiminde ve bugün İşçi Partisi önderliğinde olduğu gibi birlikte örgütlenmeyi savunuyor.
Aynı örgütlenme bugün Türk ve Kürdün siyasal partisini birbirinden ayırmaktadır; böylece yarın devlet olarak birbirinden ayırmanın zeminin korumaktadır. Aynı örgütlenme modelinin hiçbir ilerici ve özgürlükçü mantığı yoktur. Bu modelin doğal sonucu ayn devlettir...."
Bu yazılann altında Doğu PERİNÇEK'in bu görüşlerinin yerinde olduğu belirtilmiştir.
"Birlikte Örgütlenme Eğilimini Güçlendiren Etkenler" başlığı altında;
Bu bölümde 4. maddede dile getirilen "Apo'nun Kemalist Devrimi, Atatürk'ü ve Türk-Kürt birliğini savunan açıklamaları halk içinde olumlu etkide bulundu." savu ve görüşünün gerçekle hiç örtüşmediği belirtilmiştir.
Öcalan'm yakalanışı ve güvenlik güçleri karşısındaki tavrının görüntülü bir biçimde kamuoyuna yansıması ile birlikte ortaya garip bir "paradoks" çıktığı, o tarihten itibaren de Abdullah ÖCALAN'm hiçbir sözünün öneminin ve etkisinin kalmadığı, bu ve benzer söylemlerin Abdullah ÖCALAN'm bir lider olarak kullanılmasında direnç göstermeyi amaçladığı belirtilmiştir.
"BİRLİKTE ÖRGÜTLENME İÇİN POLİTİKA VE ÖNLEMLER" başlığı altında;
"... Halk önderleri ve halk Kürt sorununda çözümün Ankara'dan geleceğini gördüğü gün, yüzünü Ankara'ya çevirecek ve çözümü Türk kardeşleriyle birleşmekte görecektir."
Bu yazının altında PERİNÇEK'in bu görüşünün doğru olduğu, Kürt sorunun çözümünün Ankara'da olduğu, fakat bu soruna Türk-Kürt tanımlamalanyla yaklaşarak çözüm bulunamayacağı, yaranın daha da büyüyeceği belirtilmiştir.
"... Türk ve Kürtleri birlikte örgütleme görevinin yerine getirilmesinde motor rolünü Türkiye'nin batısı oynayacaktır."
Bu yazının altında 21. yüzyılda halen Türkiye'nin batısı ile doğusu tanımlamalarının kullanılmasının çok acı olduğu, bu ifadenin bile Türkiye'nin bölünmesine yol gösteren bir anlam taşıdığı belirtilmiştir.
"....Türk ve Kürdü birlikte örgütlemede en önemli etken, Kurtuluş Savaşımızın ortak iktidar ilkesini hayata geçirmektir."
Bu yazının altında, bu ifadelerin Kurtuluş Savaşı prensipleri, Atatürk ve bağımsız Türkiye Cumhuriyeti üzerinde kurulmuş tuzak olduğu, Atatürk'ün Cumhuriyet Devrim rejimini "ortaklıklar" ile kurmadığı belirtilmiştir.
"SONUÇ" başlığı altında;
Doğu PERİNÇEK'in "Türk ve Kürdü birlikte örgütleme tasarımı" projesinin Türkiye'nin Güneydoğu bölgesinde yaşanan acılara son verecek bir reçete olmadığı, daha çok kendisini ve partisini iktidara taşıyabilecek çözüm arayışları çalışması olduğu,
Fakat ortaya attığı çözüm yollarının Türkiye'nin mevcut rejimini tehlikeli bir biçimde sıkıntıya sokabileceği, soruna baştan itibaren Türk-Kürt tanımlamaları ile ele alınarak ayrımcılık yapıldığı, diğer taraftan her iki taraf arasında kurulması planlanan, düşlenen ve gerçekleştirilebileceği vaat edilen "ortaklık"tan söz edilmesinin "etnik bölünmeyi" kabullenmek demek olduğu,
Bu tuzağı kuran siyasi partinin Güneydoğu bölgesinde PKK-HADEP-DEP tarafından sırtı sıvazlanarak destekleneceği, aynca dış ülkelerin istihbarat örgütleri ve siyasetçilerinin de destekleyeceği, çünkü Türkiye Cumhuriyeti topraklan içinde yeşerecek "etnik bölünmenin" öteden beri arzulanan bir oyun olduğu belirtilmiştir.
REAKSİYON ETNİK/FUNDAMENTALİST/BÖLÜCÜ/YIKICI
UNSURLAR ANALİZ VE TASFİYE PROJESİ İSİMLİ DOKÜMAN
Bu doküman şüpheliler Veli KÜÇÜK ve Ümit OGUZTAN'dan ele geçirilmiştir.Dokümanın kapak kısmında "REAKSİYON" "ETNİK/ FUNDAMENTALİST/ BÖLÜCÜ/ YIKICI UNSURLAR ANALİZ VE TASFİYE PROJESİ" "İSTANBUL/KASIM 1999" yazmaktadır. 35 sayfadan oluşmaktadır.
DOKÜMANIN "ERGENEKON" DOKÜMANI İLE İRTİBATI: "ERGENEKON" dokümanının l/a "AMAÇ" başlığı altında; Emperyalist sisteme dayalı bölücü/yıkıcı/çok uluslu/çok emelli sinsi faaliyetlerin Arnavutluk'un çözülmesine, İran'da şah rejiminin yıkılmasına ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğini«-dağılmasma yol açtığı, 20. yüzyılın son yılında bölücü/yıkıcı faaliyetlerin çok tehlikeli tırmanışa geçtiği, kaynağının dış ülke
istihbarat örgütlerinden alan ve ülke içinde konuşlandırılan bu güç odaklarının yerli işbirlikçi uzantılarının devletin her kademesine sızarak Türkiye Büyük Millet Meclisine girebildiği ve hatta siyasi platformda iktidar dönemleri yaşadıkları, bunun için ERGENEKON'un Türkiye Cumhuriyeti için her zaman olduğundan çok daha fazla yaşamsal önem ifade ettiği belirtilmiştir.
"REAKSİYON" dokümanının "ANALİZ AMACI" bölümüne bakıldığında;
"Reaksiyon adlı bu analiz/projenin amacı Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde faaliyet gösteren ERGENEKON'un milli mücadele girişimlerinden günümüze Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığını tehdit etmekte olan etnik, fundamentalist, bölücü ve yıkıcı unsurlann kaynak ve hedeflerini belirlemesiyle tasfiye edilmesine katkıda bulunabilmektir." yazdığı görülmektedir.
"REAKSİYON" İSİMLİ DOKÜMANIN DEVAM EDEN İNCELEMESİNDE ÖZETLE;
"İSTİHBARAT VE ANALİZİN ÖNEMİ" başlığı altında;
"...Devletin her kurumunda olduğu gibi istihbarat kurumlannda da siyasi görüşler ve kişisel çıkarlar doğrultusunda analiz raporlan üretilerek ülkeye yararlı olma amaç ve prensipleri hiçe sayılmıştır. Bu yol ve alışkanlıkla ülke içinde birilerinin çıkarlanna ters düştüğünden "istemediği" gizli ve sinsi tasfiyeler gerçekleştirilmiştir. Sanal düşmanlar ve cepheler yaratılarak bu düşmanlara karşı ekipler halinde naylon basanlar elde edilme yöntemiyle akıl almaz çıkarlar elde edilmiştir..."
"Öte yandan ülke içindeki yabancı istihbarat örgütlerinin faaliyetlerinden aynı istihbarat kadrolannın hiçbir bilgisi yoktur. Dış ülkelerin istihbarat elemanlan kendilerine rahatlıkla yerli işbirlikçiler bulabilmektedir..."
"...Yine aynı resmi istihbarat kadrolan, sözde devlet içine sızmış ve devleti ele geçirmeyi başarmış "çeteler" hakkında kendi aralannda dahi traji/komik gelişmeler sergileyip devletin resmi birimlerinin raporlannda yer almışlar, Devlet Güvenlik Mahkemelerindeki "sanık" ve "tanık" sandalyelerine oturarak kamuoyu ve tarihe malolmuşlardır..."
"Ülke dışından ulusal varlığı dinamitleme girişim ve faaliyetleri hakkında, gereken çok önemli istihbarat verileri MİT'e akmamış olmalıdır ki; bugün Türkiye Cumhuriyeti ekonomik bağımsızlığını yitirebilmiş, siyasal bağımsızlığı tartışılır duruma düşmüş, ülke topraklannm bir bölümü kopartılma aşamasına gelinmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne etnik/fundamentalist/bölücü/yıkıcı unsurlann militanlan milletin vekili olarak girebilmiştir."
"Emparyalizm 3 bin yıl olan 21.yüzyılda "Yeni Dünya Düzeni" ile "Yeni Dünya Hükümeti" projesini uygulamaya koymaktadır ki, bu uygulama "Ulus Devlet" modelini ortadan kaldınp her birini birer eyalete dönüştürmeye amaçlamaktadır. Uluslan ve ülkeleri köleleştirmeye yönelik böylesine güçlü bir organizasyon karşısında "Milli Mücadele" ile elde edilebilmiş ulusal haklann korunması, MİT gibi işlevini ve anlamını çoktan yitirmiş bir kuruluşa teslim edilemez..." yazdığı görülmüştür.
Dokümanın içeriğinde aynca etnik/fundamentalist/bölücü/yıkıcı unsurlann yakın tarihinden bahsedildiği ve bu çerçevede tarihten örnekler verildiği görülmüştür.
"TÜRKİYE İÇİNDE BULUNDUĞU KOŞULLARA NASIL ULAŞTI" başlığı altında ise;
"...Türk ulusunun karanlıkta kalmış olması ve çağını kavrayamaması, siyasal otorite ve teorisyenleri durumunda olan bürokrat kesimin uygulamalanndan ve MİT raporlanndan kaynaklanmaktadır." yazdığı görülmüştür.
"MİLLİYETÇİLİK" başlığı altında ise;
"...Türk/Kürt kardeşliğinin zedelenmesi, birbirlerinden kopma noktasına gelmesi, bölücü/yıkıcı ve silahlı gruplann eyleme geçmeleri, konunun uluslar arası platforma taşınması gibi aksiyonlar karşısında MİT reaksiyon yerine, sonue^olarak ülke coğrafyasının bölünme
noktasına ulaşmasına neden olan "Kontrol Altına Alma" girişimlerine yönelmiştir." yazdığı görülmüştür.
"LAİKLİK" başlığı altında;
Gerçekleştirilen yasal düzenlemelerle laiklik prensibinin ağır biçimde yara aldığı, yasalara aykm olduğu halde dergahlar, cemaatler ve tarikatların oluşturulduğu, bu yollarla ekonomi ve siyasetin ele geçirildiği, devlet kurumlan içerisinde örgütlenildiği, tüm bunlar olurken MİT'in hiçbir şey yapmadığı, köşe başlanndaki simit satıcılannı ve öğrencileri fişlediği belirtilmiştir.
Aynca Türk Silahlı Kuvvetleri ile mensuplannm bile haklı/haksız, gerekli/gereksiz eleştirilebildiği bir Türkiye'de MİT'in eleştirilmesinin söz konusu bile olmadığı belirtilmiştir.
"GÜNÜMÜZ TÜRKİYE'Sİ" başlığı altında;
Ülkemizde seçimlerle çeşitli baskı gruplannın oluşturulduğu ve bu baskı gruplan ile Türkiye Büyük Millet Meclisine yön verildiği, Türkiye'de fundamentalizmin hükümet olabildiği, aynca etnik/fandamentalist/bölücü/yıkıcı unsurlann örgütlenmesine sivil toplum örgütlenmesi adının verildiği belirtilmiştir.
"MEDYA" başlığı altında;
Günümüzde çıkar gruplannın yıldızlannı parlattığı, memur gazetecilerin hangi amaca hizmet ettiklerini kendilerinin dahi bilmediği, ülke çıkarlanna aykm söylev yayın ve programlar ile kamuoyu oluşturmayı amaçladıklan, aksi doğrultuda gazetecilerin ise medya dünyasından tasfiye edildiği, dış güç odaklannm Türkiye'de her alanda böylesine organize olabilirken MİT'in bu alanlardaki gelişmelerden habersiz kalmayı yeğlediği, bunun yanı sıra medya dünyasından kullanmayı uygun bulduğu kişileri seçerek içindeki hakim gruplann çıkarlanna uygun dosyalar hazırlayıp yayınlatarak kamuoyunun yönlendirdiği belirtilmiştir.
Aynca MİT'in bu yönteminin tüm dünya tarafından bilindiği, bu nedenle memur Türk medya mensuplannm yaymlannm ciddiye alınmadığı, Türk gazeteci ve televizyonculann MİT mensubu olarak değerlendirildiği belirtilmiştir.
Aynca Türk medya mensuplanna "Başbakanlık Basın Yayın Genel Müdürlüğü" tarafından verilen "Basın Kartı"nm ise dünyanın gözünde hiçbir itiban olmayan, gerçekten komik bir kimlik durumunda olduğu belirtilmiştir.
"SİYASİ PARTİLER" başlığı altında;
Siyasi partilerin programlannm sorunlan ortadan kaldırmaya yönelik olmaktan daha çok, sorunlardan yararlanılarak "rant" elde edilmesi amacı taşıdığı, düzeni korumaktan yana olan siyasi partilerin dejenere olan politik yapıyı nasıl reorganize edebileceklerini açıklamadıklan, düzeni değiştirmek isteyen siyasi partilerin ise, Türkiye'nin nasıl bir duruma düşeceğini hesaplamadıklan,
Türk siyasal yaşamında etnik/fundamentalist/bölücü/yıkıcı gruplar tarafından organize edilen siyasi partiler oluşturulabildiği ve bu partilerin Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girmelerinin sağlandığı,
Hangi görüşü savunurlarsa savunsunlar siyasi liderlerin eğitimlerini ülke içindeki dış ülke okullannda ya da dış ülkelerde emperyalizmin güç odaklannm sağladığı burslarla tamamlamış olduklan belirtilmiştir.
"EĞİTİM" başlığı altında;
Türkiye'de eğitimin fundamentalist gruplann legal kurumlan olan bazı vakıflann kontrol ve denetimine geçtiği, bu çalışmalann uygulamaya konduğu dönemlerde, istihbarat organı MİT tarafından fark edilmemiş olmasının düşündürücü olduğu belirtilmiştir.
"AKADEMİSYEN KADROLAR" başlığı altında;
Akademisyen kadrolann Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk ulusuna ihanet ettiklerini, Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım 1938 de vefat etmesinin ardından halkın zulüm koşullan içine itildiği, bu durum karşısında akaderotsyeîTkadroJann ulusun sesine kulak vermediği, bugün toplumun bireylerinin devletin gücüne inanmadafelannı, bu durumunda tek soramlusunun kendilerini satılığa çıkartabilen vitrinlerdeki akademisyen kadroların olduğu belirtilmiştir.
Dokümanın 5. Bölümünde "ÇÖZÜM" başlığı altında;
1924 Anayasasının değiştirilmesiyle başlayan süreçte Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü ortadan kaldırmaya yönelik girişimlerin uygun zemin bulmalarına kapı açıldığı, 1924 Anayasası yeniden yürürlüğü konmadıkça Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik, siyasal, toplumsal, kültürel sorunlardan kurtulamayacağı,
Etnik bölücü unsur olarak Türkiye'nin önündeki en büyük sorunlardan birisinin Kürt sorunu olduğu, Türkiye'nin mevcut siyasal otorite ile bu sorunun üstesinden gelebilmesinin mümkün olmadığı, milli mücadele yıllannda Türk/Kürt kardeşliğini en iyi silahlı kuvvetlerin düzenlediği, bugün içinde şartlann bunu gerektirdiği, askeri müdahalelerin demokrasinin askıya alınması olarak savunulabileceğini fakat her ülkenin silahlı gücünün varlık nedeninin ülke bağımsızlığını ve bütünlüğünü korumak olduğu belirtilmiştir.
Yazının sonunda "Saygılanmla Strateji Grubu" yazdığı fakat "Strateji Grubu" yazısının üzerinin karalandığı görülmüştür.
Şüpheli Tuğrul DERME den elde edilen doküman,
Bu şüphelinin bilgisayannda yapılan incelemede
"GTA Sitesi" isimli klasör içerisinde, "GTA Slayt -Gizli-" isimli Powerpoint dosyası içerisinde GYP KANUNU, GTA HAREKET, HATİA, K.S.K, Ü.Y.E.B isimli gizli yapılanmalardan bahsedildiği, bu yapılanmalann nasıl faaliyet yürüteceği ve nasıl sonuç alınacağı hakkında (38) otuz sekiz sayfadan oluşan, sonunda GTA (Genç Türk Atılım) YEMİN VE SLOGANI' nın yazılı olduğu ve "BU SUNU GİZLİDİR. Hazırlayan : Tuğrul DERME" şeklinde sona eren bir sunu olduğu, aynı klasör içerisinde (12) on iki adet html dosyası olduğu ve bu dosyalar internet ortamında açıldığında "gtafiles.sitemynet.com" isimli adrese bağlandığı ve bu adres içerisinde de Povverpoint sunumundaki aynı konulann geçtiği,
"GTA, Genç Türk Atılım dır. GTA hiç bir görüşe inanmaz GTA ne olursa olsun hangi düşünceden olursa olsun her Türk gencini görüşleri yüzünden birbiri ile kavga etmek yerine bir birlik içine sokmak için kurulmuştur. Unutmayalim ki Türk'ün üstün özelliklerinden birisi hoşgörüsü ve bir birlik içinde kalabilmesidir. Nitekim ulu önder M.Kemal milyonlarca Türk'ü acımasızca katleden Yunanlı'nın bayrağına basmayarak en büyük büyüklük örneğini göstermiştir. Buradada Türkün üstün bir özelliğini adeta dünyaya duyurmuştur. Türk birbiri ile kavga etmez hoşgörülüdür vatanı tehlikede olmadığı sürece şiddet kullanmaz. İşte bu Türk hoşgörüsüdür. Herşeyden önce hepimizin yaptığı yanlış şey bir takım dolduruşlar ile kavga ederek bişeyler yapabilceğimizi sanmak. Ne olursan ol önemli olan Türk olman ama kavga kaba kuvvet Türk'e yakışmaz Türk hoşgörülüdür saygılıdır vatanına saldın olmadığı sürece düşmanlar dışında hiç bir şeye şiddet kullanmaz. GTA herşeyden önce üyelerine şu çağrıyı yapar ne olursan ol Türksen gel der.
Bu ülkeyi seviyorsan islamcı, milliyetçi, ülkücü, kemalist, modern, sağcı, solcu ne olduğun GTA'yı ilgilendirmez çünki GTA tüm bu düşünce tarzlannm ortak noktaya ülkeyi bataktan kurtarmaya ve ilerletmeye amaçlı olduğunu bilir bu yüzden bu düşünce tarzlannm hepsini kanştırarak ortak bir birlik doğurmuştur bu yüzdende şu anda emperyalist güçlerin en korktuğu Türk genç atılımıdır. GTA sana sesleniyor sana diyorki ne olursan ol eğer ülkeni seviyorsan en azından şu ülkeyi bu bataktan çıkartana kadar herşeyi bir kenara atarak GTA'ya katıl onlarda görsünler aslında Türk'ün eskisi kadar birlik olabilidğini ve kutuplaştırma planlannm boşa çıkacağım.Unutmayalımki bazen gerçek göründüğü gibi değildir.İnanmakta olduğunuz ülkü aslında dış kuvvetlerin bir maşası olabilir bunu o ülküler için savaştığını sanıp hapishanelerde daha önce çürüyen insanlar vermiştir.Ama bu ülküler uğruna gençlerimizi veba eden dış destekli maşalar bugün yine aynı senaryoyu bu sefer daha ciddi şekilde uygulamaktadır.Ancak bugün farklı olarak psiko Şjafajfiîar'tahta çok artmıştır özellikle dış
destekli basın bunu düzenli şekilde sürdürmektedir. Türk gençliği ya koyunlaştınlmış yada
psiko/propagandalara yenik düşmüş ve çürüyüp gitmiştir.Aıtık uyanma zamanıdır diye
devam eden yazıların bulunduğu tespit edilmiştir.
BÖLÜM IV
ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN GERÇEKLEŞTİRDİĞİ EYLEMLER,
1. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ıskata teşebbüs
2-Darbe ortamı hazırlamak amacıyla halkı Türkiye cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyana tahrik,
-
05 Mayıs 2006 tarhinde Şişli'de bulunan Cumhuriyet Gazetesi merkezine el bombası atılması.
-
10 Mayıs 2006 tarihinde Şişli'de bulunan Cumhuriyet Gazetesine el bombası ile ikinci saldırının gerçekleştirilmesi.
-
11 Mayıs 2006 tarihinde Şişli'de bulunan Cumhuriyet Gazetesine el bombası atılmak suretiyle üçüncü saldırının gerçekleştirilmesi.
-
17 Mayıs 2006 günü Danıştay 2. Dairesine yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırı sonucu Danıştay üyesi Mustafa Yücel ÖZBİLGİN'in öldürülmesi ve 2 üyenin yaralanması.
7-13 Haziran 2007 günü İstanbul-Ümraniye İlçesinde bir adrese düzenlenen operasyonda 27 adet el bombası ele geçirilmesi.
8-25.06 2007 tarihinde Eskişehir'de emekli Yüzbaşı Fikret EMEK'den 12 adet el bombası, 2 adet uzun namlulu silah, 11 kg C3 patlayıcı madde, 11 kg TNT patlayıcı madde, 2 adet ruhsatsız silah ve bol miktarda dokümanın ele geçirilmesi.
9-Devlete ait gizli bilgi ve belgelerin elegeçirilip amacı dışında kullanılması,
10-Kişilerin siyasi felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydetme eylemleri,
11- Silahlanma, ruhsatsız silah bulundarma ve taşıma eylemleri, olarak Gerçekleştiği,
1. TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİNİ CEBREN ISKATA TEŞEBBÜS, DARBE ORTAMI HAZIRLAMAK AMACIYLA HALKI TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİNE KARŞI SİLAHLI
İSYANA TAHRİK,
Ergenekon terör örgütünün Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi ve hükümetini ortadan kaldırmak için Türk Silahlı Kuvvetleri içinde varolduğunu düşündükleri resmi hiyerarşiye uymayan bir grubun askeri müdahale yapması için tahrik etmek ve darbe için gerekli ortamı hazırlamaya yönelik faaliyetleri:
18/10/1982 tarihli, 2709 Sayılı Anayasamızın "Egemenlik" başlığını taşıyan 6. maddesinde:
"Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Türk milleti egemenliğini, Anayasanm koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz" hükmü getirilmiştir.
ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ demokrasi tarihimizde kendi amaç ve çıkarlarına aykm gördüğü tüm yönetimleri yok edip yerine kendi amaç ve çıkarlarına uygun yönetimleri işbaşına getirmeyi ilke edinmiştir. Özellikle genel seçimler sonrası meşru yollarla, halk iradesi ile yeniden tesis edilmiş Yasama ve Yürütme erklerini kullanmaya mezun siyasi yapılanmaları bir türlü içine sindirememiş ve demokratik yollarla bu siyasi yapılanma ile mücadele etmek yerine "suikast", "dezenformasyon", "hukuk dışı müdahalelere(darbe) uygun ortam hazırlama" , "halkı isyana, kanun ve kurallara uymamaya teşvik" gibi bir misyonla mücadelesine başlamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devletini anti-demokratik yollarla ele geçirip kendi amaç ve çıkarlan doğrultusunda bir yönetim kurmayı amaçlayan ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ mensuplannm Anayasamızın 6. maddesinde belirtilen millet iradesini tamamen hiçe sayarak bu nihai amaca ulaşabilmek için her türlü illegal yolu mubah gördükleri gibi bu uğurda ülkede kaos oluşması, terör olaylannm artması ve ekonomik kriz çıkması için her türlü eylemi gerçekleştirmekten çekinmedikleri görülmüştür.
ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ nün millet iradesiyle iktidara gelmiş yönetimleri devirmek için, bazen başbakana suikast planlan hazırladığı, bazen dez-enformasyon yaparak yıpratmaya çalıştığı, tüm bu yollara başvurup sonuç alamayınca da ülkemizi kaosa sürükleyecek eylemler gerçekleştirip, gerekli ortamı hazırlayarak, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde askeri hiyerarşiye aykın hareket etmesini istedikleri bir grubun askeri darbe yapması için göreve çağırdıklan tespit edilmiştir.
Gizli Tanık 17 nin 11.06.2008 tarihli ifadesinde,
Bu olaydan yaklaşık 10 gün sonra KAHRAMAN ŞAHİN ile NİYAZİ KIYAK' m VELİ KÜÇÜK' ün Ümraniye ilçesinde Güvenlik şirketi aracılığıyla korumasını yaptırdığı bir binaya gittiklerini, burada VELİ KÜÇÜK' ün adamlanm ,mülkiyeti Anayasa Mahkemesi eski başkanına ait olduğu söylenen boş olan ve eski bir hipermarket olduğu söylenen bu binada banndıklannı, yaklaşık 15 kişi olduğunu, bunun dışında sürekli gelip gidenler bulunduğunu, bu kişilerin de hepsinin sabıkalı tipler olduğunu Veli KÜÇÜK' ünde buraya gelerek kendileri ile görüştüğünü dernekte anlattıklanna şahit olmuştum. Zaten bu ziyaretten sonra da Ümraniye' deki bu yerden derneğe sürekli genç kişiler gelmeye başladı. Dernek içersinde VELİ KÜÇÜK' ün Cumhuriyet muhafızlan adında bir birim oluşturduğu, işe almak istediği 150 kişiyi bu amaçla istediği, güvenlik şirketi görüntüsü altında bu kişileri eğiteceği, bu kişilerin öncülüğünde diğer sivil toplum kuruluşlannm da katılımı ile Ankara'da meclis önünde büyük bir kalabalığın toplanacağı, toplanan insanların birden bire ceplerindeki kalpakları, bordo ve siyah bereleri takarak meclise yürüyecekleri, kalabalığın önünde bu oluşumda yer alan AHMET HURŞİT TOLON ve bir kısım emekli paşaların yer alacağını, meclisi koruyan askeri birliğin bu kişileri görünce direnemeyecekleri anlatılıyordu. Hatta bu fikrin hayata geçirilmesi için İstanbul yeşil direkteki tekstilcilere 10.000 adet kalpak, bere sipariş verildiği, ancak maliyetin yüksek olmasından dolayı bundan vazgeçildiği. Bunları VELİ KÜÇÜK' ün Azerbaycan'dan temin edip getirteceği konuşuluyordu. Bunlan MEHMET FİKRİ KARADAĞ' ın ağzından bizzat duydum.
MEHMET FİKRİ KARADAĞ'ın hükümetin ihanet içersinde olduğu, başka ihanet edenlerinde bulunduğu, elinde 13.500 kişilik-bîr İhanet edenlerin listesi olduğu, zamanı gelince hepsinin hesap vereceği, halkın ayigktândırılmâsının gerektiği şeklindeki
Dostları ilə paylaş: |