T. C. İStanbul cumhuriyet başsavciliğI (cmk'nın 250. Maddesi İle Yetkili)



Yüklə 14,15 Mb.
səhifə2010/3060
tarix03.01.2022
ölçüsü14,15 Mb.
#49683
1   ...   2006   2007   2008   2009   2010   2011   2012   2013   ...   3060
Y11 bayan şahıs: peki bilim de modern gibi felsefe modern mi?

TUNÇER ÖZDOĞAN: modern felsefesinin sorusunu yaşamın anlamını çevresindeki olayları ilişkileri anlamlandırmak yani bilgiyle anlamlandırmak, bilgiyi tanımlama bilginin arka planını oluşturmak, yani bunu bir bilinmeyen bir tanrıya bağlamak yerine bir bilgiyi yapılandırmak, bu mitolojiden sonra başka bir düşünme biçimi ortaya çıkıyor, 1 yüzlerce tanrıya bağlamak yerine olayları ve nedenleri bir tane tanrıya bağlamak ….(anlaşılmadı) tanrısına bundan daha pratik bir durum ortaya çıkıyor, ama bu bilimsel bilginin olduğunu söylerken mitilojiyi ve dini de reddetmiyoruz, aynı zamanda günlük yaşantımızda hiçbirimiz farkına varmadan bilimsel bir takım eğilim ve anlayışlar içerisindeyiz veya bilimsel bir takım eğilimlerimiz de vardır. Yani bu büyüğü mitiloji düşünme biçimini biz buna yöntem dedik hep birlikte kullanıyoruz ama bilimsel bilgiyi ne kadar iyi kullanırsak yaşantımızı o kadar pozitifleştirir ve derin hale getiririz. Bırakalım mı?” şeklinde olduğu,
Felsefe dersinin tarihteki süreçleri anlatılmakla birlikte, yine işleyişin PKK/KCK terör örgütünün propagandasına dönüştürüldüğü, Siyaset Akademilerinde verilen eğitimin devlet tarafından verilen eğitime alternatif oluşturacağının savunulduğu, konfederalizm’in yine bu bağlamda işlendiği,
BDP SİYASET AKADEMİSİNDE 31.01.2011 TARİHİNDE VERİLEN DERSE İLİŞKİN SES KAYDI ÇÖZÜMÜNÜN:
1. DERS
TUNÇER ÖZDOĞAN: Veya bir teoriktir.bununla birlikte bilime dair etnik diğer anlayışlara dair maddi bir takım kurallar söz konusu ise bu kuralların bir ayağı bilimdir, bir ayağı felsefedir bir ayağı politikadır. Yani maddi bir söz konusu olan kurumun kural olması itibariyle veya liberalizmin kural olması itibariyle bir ayağı bilimdir diğer ayağı felsefedir ikinci ayağı da politikadır.

Y1 BAYAN: …..

TUNÇER ÖZDOĞAN:Marksizim bir kural veya teoridir. Veya diyelim liberalizm bunun bir ayağı bilimdir bir ayağı felsefedir bir ayağı politikadır. Şimdi arkadaşımızın sorduğu soruyu tekrarlarsak soruyu hatırlatır mısınız tekrar

MEHMET MESUT TANRIKULU:……… felsefeyi daha iyi kim yapar ….

TUNÇER ÖZDOĞAN: Şimdi politik her teorinin arka planında felsefe vardır. Bu anlamda felsefedeki farklı akımları bilebildiğimiz oranda bu farklı çizgileri de bilebiliriz.Örneğin söz konusu olan Kemalizm de veya Kemalist aydınlanmanın arkasında bir çeşit Avrupa aydınlanması vardır. Bu anlamda Kemalizmi bir aydınlanma aracı olarak kabul edebiliriz. Ve Kemalizm bir politikaysa bu aydınlanma hareketini bildiğimiz oranda Avrupa aydınlanmasını bildiğimiz oranda Kemalizmiçözelbiliriz. Yine bu aydınlanma ……………… rasyonalist bir hareket olabilir, veya deneyici bir hareket olabilir biz deneyici bir harekete ………..göstermiştik. veya işte rasyonalist bir anlayışa örnek olarak Descartes’tan bahsetmiştik. Bunları filozofları bildiğimiz bunların ifade ettiği akımları bilebildiğimiz oranda bu politikayı nasıl etkileyebileceğimizi de bilebiliriz. Bu anlamda

Y1 BAYAN: ……….felsefe, politika

TUNÇER ÖZDOĞAN: tabi tabi bu Avrupa aydınlanma felsefesinin arkasında ………..güneş merkezli teorisi vardır. …. Güneş merkezli teoriyi ortaya attığı oranda bu ………tanrı merkezli anlayışlar Avrupa da yıkılır. Yerine insan merkezli anlayışlar ortaya çıkar. Bu doğal olarak tanrı merkezli anlayışlarda ………. Güneş merkezli evren anlayışı da politikayı etkilemesi de kaçınılmazdır. Şu dönemde ………… Avrupa aydınlanmasının ortaya çıktığı dönemden önce burada bir kral vardı kilisenin etkisi de söz konusuydu ve kralın kilisenin ikili bir biçimde iktidarı feodalizm söz konusuydu. Yani bir sistem bir kural olması anlamında kralın kilisenin feodalizm anlamında köylünün üzerinde bir hakimiyeti söz konusuydu. Köylü kitlesi bir şekilde işçileştikleri oranda veya feodalizm içinden yapısından ……… yapılar ortaya çıktığı oranda bu şeyin kralın ve kilisenin hakimiyetinin ortadan kalktığını ……………ortaya çıktığını biliyoruz. Bir şekilde Anadolu coğrafyasında da aynı şey olmuştur. Kemalist aydınlanma hareketinden teorisinden bunu ortaya çıkarabiliyoruz. Kemalist aydınlanma hareketi nedir …………felsefesinin bir şekilde kopyasıdır. Bu anlamda Kemalist aydınlanma ile birlikte TC ulus devleti ortaya çıkmıştır. Bu anlamda bu anlamda felsefecilerle politikacılar arasında bir ilişki söz konusudur. Burada ……….yani bilimin dünya merkezli evren anlayışından güneş merkezli evren anlayışına geçişin bu anlamda önemi var. Yani bu şeyden güneş merkezli evren anlayışından önce bir insan dünya merkezli anlayış söz konusuydu. Dünya merkezli anlayış söz konusuydu burada birde kilisenin kralın otoritesi vardı burada da şey ortaya çıkıyordu aydınlanma felsefesi öncesi anlayışlar ortaya çıkıyordu. Yani tanrı merkezli düşünme anlayışları ortaya çıkıyordu. Yani bunları tek tek incelemek gerekiyor. Yani bilim nedir ………felsefe nedir? Bunları tek tek açmaya çalıştık. Felsefe öncesi mitoloji büyür mü din gibi anlayışlar nedir politika nedir ve burada tek tek ilişkilerini ortaya koymak gerekir.

X1 ERKEK: Hocam burada çok ilginç bişey kafamı kurcalayan bilim felsefe politika

TUNÇER ÖZDOĞAN: Evet

X1 ERKEK: Bana göre hepsi aynı yerde olamaz çünkü neden bugün felsefe mantığına baktığın zaman felsefe ile politika ilişkisi var çünkü sen politika öğreteceksin onun halka ………. Felsefe var kendine göre bir politika şekillendiremezsin Belki politika bilimden beslenebilir ama bilim politikadan beslenemez

TUNÇER ÖZDOĞAN: Yani bir şekilde bilimin politikadan beslenmesi felsefe üzerinden oluyor

X1 ERKEK: Bende onu söylüyorum biraz tam anlamıyla ilişki kurmak nasıl oluyor

TUNÇER ÖZDOĞAN:bunlar kurama teoriye dair şeylerYani herhangi bir olguya dair şeyler değil yani masanın kalemle duvarla girdiğimiz ilişki değil yani gözle gördüğümüz kokladığımız bir şey değil kurama, teoriye dair şeyler olduğu için üzerinde çalıştığımız zaman bizim için anlaşılır hale gelir.

X1 ERKEK: Şimdi sen mesela diyelim politika kendi ideolojime düşüncenle insanlara benimsetmek insanlara kabullendirmek birilerini ona çekmek yani bilimse gerçeğe dayalı ben o yüzden söylüyorum benim düşüncem örneğin burada 36 arkadaşız herkes benim düşünceme katılmak zorunda değil ama ben kendi düşüncemi öne sürüyorum oysa arkadaşlar bir bilim var ortada bu kalem diyo ben tahta diyorum ben o anlamda diyorum politik felsefe ile bilim ilişkisi nasıl olur.

TUNÇER ÖZDOĞAN:yani diyorum bu teori teoriye dayalı bir şey yani bu kalemle duvar ilişkisi gibi değildir kavramlarla ilgili kavramlar üzerinde çalıştığımız sürece bu kafamızda şekillenecektir. Bu belli bir Zaman gerektirir. Yani bu konuda yoğunlaşmak gerekir. Yani ben burada ……..ad olarak bahsediyorum. ……………………………….. bir nüansı vardır kendine özgü bir bilim dünyası içerisinde …..çalışmak gerekiyor burada ……… çalışmak gerekiyor. …………..güneş merkezli evren teorisi arasında nasıl bir ilişki ortaya çıkmıştır. ……………..formüle ediyoruz biz burada kategorize etmek yani ne… birkaç kitap okumak gerekiyor ……….. felsefeye dair kitap okumak gerekiyor bu bilimin felsefenin politikanın karşılıklı ilişkisinden bahsediyoruz…………………..

X1 ERKEK: hocam yani yanlış anlamayın bak şimdi karşılıklı ilişki diyorsunuzyabenim esas benim şey benim üzerinde durmak istediğim şu mesala felsefe politika bilimden faydalanabilir ama bilim bu ikisinden faydalanamıyor karşılıklı ilişki dedinya benim anlatmak istediğim bu zaten



TUNÇER ÖZDOĞAN:bilim adamı olmasıyla newtondescarteses…………..girdiği ilişki nedir? Bu soruyu bu sorunun üzerine konuşmak gerekiyor aydınlanma felsefesi üzerinden bu soru üzerine konuşabiliriz yani bu konuya girebiliriz …. Yani sorduğunuz sorular doğru sorular güzel sorular ama bu sorularla başka başlıklara geçmek gerekiyor yani descartesla yani ne söylemiştirdenewtonu etkilemiştir. Descartes şunu söylemiştir. Düşünüyorsam o halde varım demiştir. Descartestan önceki tarihi filozoflar bir insanın düşünmesi mümkün değildir. O anda düşünüyorsa tanrı izin verdiği oranda düşünüyordur demekle bilimin önünü kapatmaktadır.descartes ben düşünüyorum demiştir. Newtonda düşünmüştür gene felsefe diyorum descartes ben düşünüyorum demiştir. Kendinden önceki filozoflardan bağımsız olarak şu cesaretli şeyi söylemiştir. O dönemde descartesın ben düşünüyorum demesi çok tehlikeli bişeydi çünkü engizisyon mahkemesi ben düşünüyorum diyeni cezalandırıyordu. Şöyle diyordu siz nasıl düşünüyorsunuz tanrının izin vermediği şeyleri düşünmeye hakkınız yok diyerek engisizyon mahkemelerinde yargılanıyordu descartestan önceki düşünürler, descartes şey yaparak risk alarak ben düşünüyorum dedi. Ben düşünüyorum dediği andan itibaren de newton……… gibi filozoflarda düşünmeye başladı …………..neyi düşünmeye başladı şunu düşünmeye başladı dünyanın ayın yıldızların ilişkilerini düşünmeye başladı yani neyi düşündüler evrenin merkezinde ay yoktur demeye başladı evrenin merkezinde güneş vardır demeye başladı newton ama bu ciddi riks içeriyordu kilisenin ve kralın karşısında politikanın merkezinde olan insanlar karşısında yani kurumlar karşısında ciddi bir riks içeriyordu gerek descartesın ben düşünüyorum demesi gereksedenewtonun ben düşünüyorum dedikten sonra düşünmeye başlaması evrenin merkezinde ay değildirde güneş vardır demesi çok ciddi bir riks içeriyordu çünkü kralın ve kilisenin otoritesinin yani Dekart ve newtonun evrenin merkezinde ay yoktur katagorize yapıyorum yani evrenin merkezinde güneş vardır diyen newton demesiyle kralın ve kilisenin otoritesi yıkılıyordu çünkü kral ve kilise insana düşünmesini yasaklamıştı insan düşünemez tanrı düşünür yani biz tanrının bize düşünün dediği şeyler içerisinde düşünebiliriz ve hareket edebiliriz diyordu. Yani bu zamanın düşünürleri gerek Dekart gerek newtondüşündükçe gerek kralın gerek kilisenin otoritesi ortadan kalktı. Tamda bu noktada şey ortaya çıktı ….……… hem filozof hem politika üzerine yazan insanlar ulus devlet teorisini attılar ortaya devlet teorisini attılar ortaya yani …….Monarji gibi ……..kurallar yerine devlet teorisini ortaya atan filozoflar ortaya çıktı yani devlet teorisini ortaya atan filozoflar dekcartın ben düşünüyorum demesinden yararlandı newtonun evrenin güneş merkezli teorisinden yararlandı yani devlet teorisini ortaya attılar yani teorik politikanın önünü açtılar, kral ve kilisenin kurum olması nedeniyle bütün otoritesi yıkılmış oldu ortaya bir devlet kuramı çıktı devlet kurumu bu anlamda modern devlet kuramının bir ayağı bilim bir ayağı felsefe bir ayağı politika olduğunu söyleyebiliriz. Yani nasıl bir bilim güneş merkezli bir bilim nasıl bir felsefe bir anlamda aydınlanma felsefesi nasıl bir politika ulus devlet politikası, ………..devlet ……… ortaya atmaya başladılar … politika…..bu anlamda bilimin, politikanın, felsefenin doğrudan ilişkisi var

X2 ERKEK: anlaşılmıyor

TUNÇER ÖZDOĞAN:doğrudur biz günlük yaşantımızda ne kadar bilimi savunuyorsak ta aydınlıkçıysaktaMarksistsekde bir tarih falı baktırmıyoruz. Tarih falı binlerce sene öncesinden gelen şey gelenektir. Yani bir espride olsa inansaktainanmasakta dinleriz günlük yaşamımızda her şekilde günlük yaşantımızı felsefe üzerinden şekillendiriyor olsak da…………..düşünceler düşünme biçimi bizde vardır. … olarak vardır. Ortadoğuya doğru gittikçe uzakdoğuya doğru gittikçe bu …. Dünyanın masalsı dünyanın topluluk üzerinde etkisi çoğalır. Ama buradan şey anlamı çıkmasın felsefe iyidir doğrudur o mitsel dünyanın içerisinde yaşamak onun etkisinde yaşamak kötüdür olumsuzdur diye bir şey söylemek istemiyorum

X1 ERKEK: şimdi benim söylemek istediğim şuydu hocam birçok şeyi aydınlattınız şimdi doğrudur felsefe olmadan politika olmaz politika olmadan ulus devletin temelini atamazsınız insanlara bir şeyler kabul ettiremezsiniz ama siz şimdi karşılıklı ilişki dediniz ama benim takıldığım nokta o mesela karşılıklı dediğiniz zaman politika felsefeden besleniyor felsefe de politikadan besleniyorbu ikisidebilimdende besleniyor ama bilimin nerden bunlarla beslenmesi

X3ERKEK : şimdi arkadaş demek istiyor ki bilim politikadan beslenemez

X1ERKEK : evet onu demek istiyorum

X3 ERKEK: şimdi bizim zamanımızda Sovyetler Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri ………….. onların politikalarından kaynaklanmıştı ne olmuştur Sovyetler Birliğine göre politikasına göre …………politikaya dönüştürmeyerek akan petrollerin boşa gitmesini sağlamışlardır. Amerika Birleşik Devletleri bir politika geliştirerek atık petrolleri onları kullanır hale getirmişlerdir………….. dünyanın neresinde bir yere gidersek gidelim Kübada uçak beklerken pasaport kontrolü yaparken hemşire gönderiyorlar sağlık kontrolü yaptırıyorlar Avusturalya demeyelim Japonya diyelim hiç tarım alanı olmamasına rağmen politika geliştiriyorlar kare şeklinde karpuz üretiyorlar bunların politikası olduğunu düşünüyorum

TUNÇER ÖZDOĞAN:…… bu politik kurumlardır, krallık ve kilise politik kurumlardır nasıl etkilenmiştir bilim şeyden bilim okullarından felsefe okullarından , bilim okullarının felsefe okullarının ortaya attığı tespitler bu kurumları işlevsel olmaktan çıkarmıştır. Yani hiçbir hükmü kalmamıştır artık çünkü bu kurumlar bilim öncesi din üzerine şekillenen dinsel üzerine şekillenen kurumlardır. Kral kilise ama ortaya bilim okulları çıkınca üniversiteler ortaya çıktığı anda bu krallıkta ortadan kalktı yerine devlet çıktı şimdi biliyoruz ki şimdi devlet danışmanları üniversitelerden çıkıyor üniversitelerden şekilleniyor üniversitelerden insanlardan çıkıyor kralın çevresindeki danışmanlar kiliseden ortaya çıkıyordu şimdi ulus devletin danışmanları üniversiteden ortaya çıkıyor

X2ERKEK . Benim esas anlatmak istediğim şu mesela politika tüketicidir polikita kavramı tüketicidir sürekli tüketir. Bilimse sürekli birikimdir bir şeyleri açığa çıkartır bir şeyleri çoğaltır Benim burada anlatmak istediğim şey şu tüketen bir şey çoğaltan bir şeyden ne alacağı olabilir böyle bir soru soralım

X4 ERKEK (HOCA): şimdi bir önerme ortaya atıyoruz önermeyi doğrulayacak şey önce politika tüketicileri ne demek

X1ERKEK : şimdi demek istediğim şu tüketiciler demek istediğim şu bir şeyler tüketiyorsun şimdi sen bu kalem üzerine politika yapıyorsun

TUNÇER ÖZDOĞAN:Kalem üzerine politika yapmadım

X1ERKEK : örnek veriyorum hocam mesalaAKP Kürtler üzerine sürekli politika yapıyor dedi ki ben kürt açılım yapacağım dedi ben o zaman biraz geniş girim önümüzü görmektense anlamak daha iyi olur ben Kürtlerin sorununu ben halledeceğim dedi bu bir politikaydı ve gelinen nokta neydi Kürtleri sürekli aldattı kandırdı TRT ŞEŞ’i verdi hiçbir yasal güvencesi yok yani çocuğa bir çikolata verirsin elinden 200milyonu alırsın TRT ŞEŞ’ i verdi 35 yıllık bir değerini almaya kalktı ondan sonra ne oldu bu politikanın sonu geldi yani tüketti yeni bir şeyler üretmesi gerekiyor

TUNÇER ÖZDOĞAN:Burada bir araya girebilir miyim burada tükettiğini düşünmüyorum 20 milyon kürtün büyük bir kısmı AKP’nin ürettiği politikalardan etkileniyor ama biz Kürtler ve Türkler AKP’nin bizlere vaat ettiklerinden etkilenmemiz gerekiyor dedinya bitti dedinya AKP’nin politikaları,

X5 ERKEK: nerde bitmiş AKP’nin politikaları

X2ERKEK : şimdi biz kapsamlı düşünüyoruz ben şimdi kapsamlı konuşursam 2 saat ince detaylı şimdi benim anlatmak istediğim şey şu şimdi ben bir gün gidipte ben Kürtlere diliniz okullarda ders verebilirim diyebilir mi oylarınız için diyemeyecektir.

X6 ERKEK: Niye var var

X2 ERKEK: şimdi demek ayrı bi şeydir şimdi ben kalkıp burada saatlerce konuşurum demek ayrı bişey kabul etmek ayrı bişey şimdi burada benim anlatmak istediğim şey şudur bundan iki sene önce yapılan bir asimilasyon bir tasfiye politikası bunu açığa çıkarttı bunu anlatmaya çalışıyorum birçok Kürt halkı bunu görebildi benim anlatmak istediğim o ben o yüzden buna fazla girmek istemiyorum bu anlamda diyorum bunu tüketti tüketiyor

X6 ERKEK: ……… net bir şekilde çizmemiz gerekiyor ………. İnsanların düşüncelerini her ne olursa başka biri aktardığı zaman amaç dışı aktarmasın bu bizi de etkiliyor…………………birçok kesim bu öğretim meselesini bilmiyor konuya bu şekilde baktığın zaman net bir şekilde anlaşılıyor.

TUNÇER ÖZDOĞAN:hocam felsefe ile ilgili kafamızda kalan bir ironi paylaşmak istiyorum cevabını bulamadığımız soruları sormaktansa birazda felsefenin derinliklerine bırakmak lazım örneğin köylü vatandaş ordunun hep mensubu olmak ister ……………………… şimdi felsefenin ……………..şimdi çocuk derki ben 4 yıl mühendislik okudum diye aslında felsefe okumuştur. ……….Babası bu felsefe ne diye sorar ………. Çocukta derki şimdi biz yer kürenin üzerinizdeyiz ….. biz ottan beslenen hayvanların etini yiyoruz ……… bu bir ironi tabi ……………………….. benim aklıma şu soru geldi bilim almış başını gidiyor ……….. burada felsefenin rolü nedir ………..dolayısıyla felsefenin bu sistemde yeri nedir doğrusu benim için önemli bir soru ama günümüzde ise felsefe aydınlanma çağının bir teorisidir yada yaradılış yaşamın başında ve sonunda şekilleniyor yaradılışın ve var olmanın muhasebesini de hep filozoflar felsefe üzerinde yorumlamış ve adlandırmışlardır dünyayı tanımak istemişlerdir adlandırmak istemişlerdir. O yüzden burada bir sürü isim telaffuz ediyoruz ama günümüzde ise mesela felsefenin ne olacağını düşünen felsefecilerde kalmadı artık günümüzde felsefeciler dünyanın neresinde olursa olsunlar artık işe bilimsel bakmazlar, meta gözüyle bakarlar artık felsefede politik bir bilimden çıktı denilebilir hemen benim aklıma şu soru geldi bir dönem liberal kapitalist modelin sistemini yaşıyoruz artık bilim almış başını gidiyor bilim ………burada felsefenin rolü nedir felsefeden yararlanıyor mu kendini yeniliyor mu ben artık felsefenin günümüzde kendini yenilediğini düşünmüyorum. Bana göre felsefe durağanlık dönemini yaşıyor dolayısıyla felsefenin bu sistemde yeri nedir? Doğrusu benim için önemli bir soru teşekkür ederim.



X7 ŞAHIS: …………anlaşılmadı

TUNÇER ÖZDOĞAN:………avrupada kralın ve kiliseninbu sistemi neye dair …. Düşünme biçimine ilişkin bir sona gelinmiş olması tamamiyle siyasi ve toplumsal ilişkiyle ilgili orada üretici yani tarıma yeni makinaların girmesi yani 1000 köylüyle yapılan işin iş makinaların girmesiyle 100 kişinin yapması yani doğal olarak 900 işçinin boşta kalması demek ………………. İktidarın ortadan kalktığını görüyoruz bu anlamda tarım merkezli düşünmede ortadan kalkıyor bu anlamda felsefe ile ilgili arkadaşın söylediği doğru gibi geliyor yani felsefenin sonuna geldik diyordu belki haklıydı ama ortaya başka türlü anlayışların yani politik kuram veya anlayışında yani ulus devletinde sonuna gelinmiş durumda yani bütün politik felsefelerinde sonuna gelinmiş durumda bundan sonra nasıl bir politik düşünce ortaya çıkacak yeni dünya nasıl bir düşünceyle dönecek bu bizim üzerinde çalışmamız gereken bir şey ne diyoruz ulus devlet bitmiştir yerine ne diyoruz DEMOKRATİK ÖZERKLİK, DEMOKRATİK KONFEDARİLİZM gelebilir diyoruz bunun arkasındaki felsefe ne olabilir. ……….. bunun arkasındaki şeyin konfedarilizm arkasındaki felsefe üzerine çalışmak gerekir ekolojik toplum deniyor mesala ekolojik toplum üzerine binlerce toplantı yapılır seminerler düzenlenir bunuda bizler yapacağız yani bunu da ODTÜ üniversitesinde Boğaziçi üniversitesi yapmaz ……….. ne devlet bürokrasisi ne insan yetiştiriyor tüm partilere danışman yetiştiriyor bu anlamda DEMOKRATİK KONFEDARALİZM sistemin tırnak içerisinde söylüyorum bürokrat istemiyorum PARTİ DANIŞMANLARINI VEYA KURUCULARINI BİZ BURADA YETİŞTİRECEĞİZ hemen burada şey konusuna girmek istiyorum bunu yapabilmek için bir inceleme bir araştırma ne ile olur yayınlanan kitaplarla olur yan tarafta bizim bir kütüphanemiz var buna kütüphane denmez içinde kitapları olmayan bir odaya kütüphane denmez bu konuda ikinci derste bazı şeyleri konuşacağız herhalde aramızda yani biz burada bir kitap listesi düzenledik……. Biz bu kitapları ilçelerden temin etmeye çalışıyoruz yani burada biz felsefe üzerine politika üzerine politika üzerine araştırma ödevi oluşturmak gerekiyor yani boğaziçinde yapılmayan şeyleri yani ulus devlete dayanan yapılanmaları biz burada yapmak zorundayız. Bu anlamda ulus devleti oluşturan kurumların sonuna gelindiği doğrudur o zaman farklı bir politik sistem dayatıyorsa ve bunun siyasi mücadelesi veriliyorsa dağda kentte bununda arka planda o düşüncenin de örülmesi gerekiyor …….. yaptığımız çalışmalar çok yetersiz bunu çoğaltmak gerekiyor bu yaptığımız çalışmada buna hizmet ediyor diye düşünüyorum bu anlamda burada farklı düşünceler olabilir çünkü felsefe öğrenmeye veya yapmaya çalışıyoruz eğer biz burada bilime dair konuşsaydık bu kadar uzamayacaktı bu kadar farklı düşünce çıkmayacaktı yani demiştikya….2 daha 2 4 tür demiştik ….matematiğine göre bu doğrudur haklıdır buna hiç kimse itiraz etmez burada herhalde iki kere ikinin 4 ettiğine kimse itiraz etmez burada ama felsefede durum farklıdır felsefede doğru ve yanlışlar vardır ama bu konudada netleşmemiz gerekiyor bunu irdeleyebilmemiz gerekiyor bu toplumun arkasında şu felsefi akım olabilir diyebilmeliyiz bence ekolojik toplumun arkasındaki akım descartes olmaz ………dünya felsefesi olmaz insan merkezli felsefeler olmaz post model felsefeler olmaz .. devleti yapılandıran felsefeler olmaz başka bir şey olması gerekiyor

Y1 BAYAN: Hocam o zaman felsefenin hiçbir zaman sonuna gelinmez

TUNÇER ÖZDOĞAN:düşünmektir felsefe

Y1 BAYAN: politika yani devlet diyorsak ulus devlet diyorsak konfedarilizm inşası demokratik özerkliğin inşasından bahsediyorsak bir tarafta bilim var yani yeni yeni şeyler üretiliyorhergün farklı şeyler icat ediliyor ama dolayısıyla felsefe hiçbir zaman bitmez bunun arkasından felsefe gelir yani

TUNÇER ÖZDOĞAN:Bilim her zaman felsefeye ihtiyaç duyacaktır politika üzerine gerek uygulayıcı insanlar gerekse teorisyenlerin ……… biz bir şeyi uygularken bunu biliriz uygulamaya çalışırız bu yüzden politika insanlarıda uygulayıcılarda felsefeye ihtiyaç duyacaktır. Ve bunları bir araya getirdiğimizde bir kural ortaya çıkacaktır tam da bu kuralları bir araya getiren Abdullah ÖCALAN Demokratik Konfedarilizm bir kuraldır bunları bir araya getirdiği için bu kuralı ortaya atmıştır. Ama bizim yapmamız ama bakın demokratik konfedarilizm………slogan düzeyinde ezberliyoruz yani demokratik özerkliği biz ezberliyoruz yani slogan düzeyine indiriyoruz buda onu ortaya atan insana bir haksızlıktır aynı zamanda büyük bir tehlikedir.Şu nedenle çok büyük bir tehlikedir, Türkiye’de türk solu ezberlemiştir Marksizm lenini slogan düzeyine indirgemiştir popülize etmiştir popülize etmek ne demektir şeye bakıyoruz şey bizim için devrimci demokrat bir insan kübayı şekillendiren Latin amerikayı şekillendiren orada devrimci mücadele içinde yer alırken öldürülen bir kişidir şimdi bunu ne yapıyorlar iç yapılarında denetim olarak işliyorlar özellikle yapıyorlar bunun üzerinden para kazanıyorlar ama bunu devlet görüyor yani politize edilmiş yani biz türk solu Mahir, Deniz’i Politize etmiş, slogan düzeyine indirmiş oluyor 80’den sonra altı ay içinde yok etmiş bugün Türk Solu diye bir şey ortada yok Türk Solu Marksizmi bilmez LENİNİ bilmez Mahir’i bilmez şeye takılmıştır yani büyük oranda Kemalizme takılmıştır aydınlanma felsefesine takılmıştır çünkü türk devrimci demokrat bence Türk Solu tarafından slogan düzeyine indirgenmiştir bu anlamda Marksizm nedir Leninizm nedir haksızlık yapılmıştır ama bundan daha büyük tehlike bir teşkilatın başındaki insan insanına talimat verecek ama bu slogan düzeyinde kalacak bu kadar sığ bir anlayışa sahip doğal olarak insanların canıyla oynanıyor yine 70 ile 80 arasında 5000 tane insan öldürüldü bu coğrafyada Kürdistan’ı dışarıda bıkakırsak günde 20, 25, 30 kişinin öldüğü bir coğrafya kürdistan’ı dışarıda bırakırsak 80 ile 81 arasında 5000 kişi 5000in üzerinde insan öldü Kürdistanda 4000 in üzerinde insan öldü yani karşılaştırmak gibi bir düşüncem yok ama 70 ile 80 arasında sınıf mücadelesi veya ihlaller ile devlet arasında çatışmalar bu kadar yoğun iken 80 den sonra 81 e kadar Türk Solu büyük oranda şehit edildi 500000 bin tane insan vardı 77 1 Mayısında şimdi 5000 kişi topluyamıyorsun Türk Solu ama burda şimdi……………………..eden insanları hesaplamak gerekiyor son derece sığ bir ,……………… slogan düzeyine indirmişlerdi buradan şeye gelecembu kitapları şey yapmamak gerekiyor slogan düzeyinde okumak gerekiyor çoğunu değil ama bir kısmını okumak gerekiyor

X8 ERKEK : Hocam Türk solu engel olmadı mı …………. Demokratik ………..türk solu ………….. Kürtler ………….

TUNÇER ÖZDOĞAN:Tabi şimdi bir şeyler söylemeye kalkarsam tabi bu coğrafyada değil Ortadoğu coğrafyasında kürt halkının sorunu kilit bir sorundur bu anlamda ıraktaki irandakisuriyedekiürdündeki bütün halkların kilit sorunudur bu kilit sorunun çözümü konusunda çalışması gerekiyor bu kilit sorunu dikkate alması gerekiyor Türk Soluna baktığımız zaman ne yapıyor ulaşım sorunu vardır diye trenlerde otobüslerde eylem yapıyorlar ekonomik bir sorunu siyasi bir sorunun önüne çıkartıyorlar türk halkının sorununu bu aynı zamanda kürt halkının sorunudur görmezlikten geliyorlar ama bütün sorunların çözümü bu ülkedeki kürt halkının sorununun çözümü ile ilgili bu aynı zamanda türk halkınında sorunudur bunlar iç içe geçmiştir bu şekilde kendi kendini çerçevelemiş engellemiş oluyor türk solu soruna bu şekilde bakmaktan tamamıyla Kemalist aydınlanmanın ulus devletin etkisi altında olduğunu görüyoruz biraz önce söylemeye çalıştığımız gibi Marksizm Lenini slogan düzeyine indirgemiş oluyoruz bu şekilde

X2ERKEK : Şimdi sen mesela felsefe yapmadan politikayı öğretemezsin yanlışmı söylüyorum

TUNÇER ÖZDOĞAN:felsefe yapmadan politika öğretemezsin şöyle diyelim Cumartesi günü zaten biz bir düşünce politik anlayışın bir bilim dünyası içine düşüyoruz doğru yani sen kürdistandamitsel masalsı bir dünyanın içine düştün bilimsel yoktur mitsel masalsal bir dünya vardır seçmedin değimli

X2ERKEK : o yüzden sevmiyorum zaten

Y1 BAYAN: Ama İstesekteİstemesekte Bu Zaten Var

X2 ERKEK: ama benim burda anlatmak istediğim şey şu burda farklı örnekler verdim ama bu bunu besliyor buda bunu besliyor

TUNÇER ÖZDOĞAN:bu derken neyi kastediyoruz

X2ERKEK :mesala bu örneğin sen dersinki felsefe yapıyorsunya bu kalem nerede yapılıyor örnek diyorum ağaçtan yapılıyor mürekkep şundan yapılıyor

Y1 BAYAN: bence burda bu devreye giriyor hocam

TUNÇER ÖZDOĞAN:evet devam et dinliyorum

X2 ERKEK :ordaki şeyi ordaki ilişkileri kurmaya çalışıyorum burada politika yaparsın biz daha güzelini yaparız bunu daha güzelini faydalı olacak şu böyle olacak yaparsın bu bundan beslendi buda bundan beslendi bu sefer ben bundan daha güzelini yaparım dediğin zaman araya bu giriyor bu diyor araştırıyor ……..tamam mı bu sefer buradaki bağlantı nasıl kuruluyor bu bundan besleniyor buda bundan besleniyor şimdi hocam dedin ki üçü birbirinden ilişkileniyor karşılıklı şimdi biz buradaki ikisinden ilişkilenmeyi kurabildik bunu bununla kurduk bununla da kurduk ama bu ikisi nerden faydalanıyor

X9 ERKEK: faydalanmak diyormusun politikada bu dediğimiz şey nedir politikada

X2ERKEK : bilim her şeyi yaratıyor öğretiyor ben şimdi ifade edeyim şimdi dinleyin benim burda amacım öğrenmek

Y1 BAYAN: tamam bir dakika

X2ERKEK : benimburda amacım öğrenmek benim amacımı öğretmek değil

TUNÇER ÖZDOĞAN:şimdi bu derken felsefenin politikanın veya bilimin bilimden bu diye bahsetmek bir sıkıntıdır

X2ERKEK : bak hocam ben bir şey söylim bilim politika felsefeden faydalanıyor ilişkileniyor tamam mı felsefe ise bilimden

X4 ERKEK (HOCA): şöyle diyelim bunu kaldıralım bunu silelim buraya din diyelim

X2 ERKEK:onuda sevmiyorum

TUNÇER ÖZDOĞAN:onuda kaldıralım silelim

X10ERKEK: hiçbir şey kalmasın

TUNÇER ÖZDOĞAN:mitoloji diyelim

X2ERKEK :onuda kaldır

TUNÇER ÖZDOĞAN:istersen masalsı ……..

X2ERKEK : o kalsın

TUNÇER ÖZDOĞAN:o kalsın mı

Y1 BAYAN: evet

TUNÇER ÖZDOĞAN:sen metropollerde ciddi ciddi zorlanıyorsun zorlanacaksın haklısında aslında bende böyle bir masalsı bir dünyanın içerisinde yaşamak isterdim yani ne gerek var böyle politika bilime

X11 ERKEK: niye geldik o zaman buraya biz

TUNÇER ÖZDOĞAN:ulus devlet bu anlamda iyi bir şey değil pozitif bilim algısı iyi bir şey değil bende bunu tercih ederim bu denkleş nereye gönderme yapar şeye bir köye gönderme yapıyor seni

X2ERKEK : zamanımız yok hocam ben şöyle sorim arkadaşlar belki yanlış anlaşıldı belki katkı sunarlar şimdi arkadaşlar ben diyorum ki benim bilim politika felsefe ikisi bilimden karşılıklı besleniyorlar

TUNÇER ÖZDOĞAN:evet

X2 ERKEK: sizin anlayacağınız dilden ben size anlatayım kendi duygularımı bir kenara bırakayım şimdi felsefe politikadan besleniyor politikada felsefeden besleniyor bu ikisi bilim bunlardan nasıl besleniyor o zaman şöyle bir soru sorayım

TUNÇER ÖZDOĞAN:o zaman şundan bahsetsene evlat bu denkleşlemlerin yarattığı ………. Yani müsaade edermisin bu beni ilgilendiriyor birazda ben sorayım canım ben bu dünyayı bilmem ben üç tane beş tane pamuk prenses masallarını okumuştum istanbuldaistanbulda doğup büyüdüm Kürdistanı çok fazla bilmem oradada bir süre kaldım ama şu dünyayı ben tatmamışımdır şu dünyanın gönderme yaptığı şu köy yaşantısından bana bahsetsene

X12ERKEK : herkes ayrı düşünüyor

TUNÇER ÖZDOĞAN:yani o köyde oraya gönderme yap ….Burda ne var burda büyü var burda din var burdamitsel ögeler var değimli mitsel ögeler var ama şu denkleşme ile masalsı dünya bunun üzerine oluşur. Bunlar nereye gönderme yapıyor nasıl bir köy yaşantısına gönderme yapıyor bunlardan bahsetsene bana

X2ERKEK : şimdidenkleşten denkleşe fark var

TUNÇER ÖZDOĞAN:güzel felsefe yaptı bana sen felsefe yaptın şimdi

X2ERKEK : şimdi mesela sen

TUNÇER ÖZDOĞAN:ben sorucam sen cevap verecen bu farklılıktan kastın ne hangi denkleşleri kabul ediyorsun hangi denkleşlere gönderme yaptığın köy yaşantısını kabul ediyorsun hangi denkleşlere gönderme yaptığın köy yaşantısını reddediyorsun

X2ERKEK : şimdi mesela örneğin

TUNÇER ÖZDOĞAN: birbirini kırıp geçiren birbirinin kuyusunu kazan köyü reddediyorsun demi

X2ERKEK :hıhı

TUNÇER ÖZDOĞAN:başka türlü bir köyden bahsediyorsun sen köyden denkleşten aradaki ilişkiyi kursana bana nasıl bir denkleş nasıl bir köy yaşantısı nasıl bir Kürdistan

X2 ERKEK : şimdi mesela sen ……..zaro dediğin zaman ………. Dediğin zaman senin tarihini geçmişini tarihini ortaya koyuyor ama cavşa dediğin zaman Tarkan dediğin zaman senin tarihini yozlaştırıyor

TUNÇER ÖZDOĞAN:şimdi bende bu descartes……..biliyorum bu söylediklerini bilmiyorum bunları senden öğreniceğim yani bizim coğrafyamız metropol senden öğrenicek ama biz nasıl senin bu dilini merak ediyor öğrenmem gerekiyorsa senle ilişkilerimi geliştirebilmem için metropolde birlikte mücadele içinde yer alabilmem için sende bu .descartes öğrenmen gerekiyornewtonu öğrenmen gerekiyor başka yapacak bir şey yok yani ulus devleti başka nasıl çözümleyeceğiz

Dinlenelim istersen biraz çay içelim

X2ERKEK : anlatmak istediğim benim biraz algılama gücüm zayıf benim şu anda anlatmak istediğim algılamak istediğim öğrenmek istediğim çok farklı bir şey

Y1 BAYAN:Anlatamıyorsun Rıfat abi

X2 ERKEK: şimdi bakın felsefe politika bilimden besleniyor şimdi siz anlatıyorsunuz ben anlamak istemiyorum şimdi bu felsefe politika bilim felsefe ve politikadan besleniyor

TUNÇER ÖZDOĞAN:tamam newton üzerine çalışalım hog üzerine çalışalım bunlar arasındaki ilişkiyi kuralım

X2ERKEK : Benim anlatmak istediğim bu

X13ERKEK :şimdi arkadaşa şey diyebirmiyiz Sayın Öcalan şimdi bilime yeni dizayn veriyor değil mi sayın Öcalan çok büyük şeyler söylüyor nerden besleniyor felsefenin derinliğinden besleniyor çünkü sayın öcalanın bütün söylemlerinde felsefe var felsefe mi var

X2ERKEK : cevabımı aldım

TUNÇER ÖZDOĞAN: Ben Öcalan değilim

2.DERS
X14ERKEK ŞAHIS: Özgürlük sosyolojisi

X15 ERKEK ŞAHIS: tamam ders başlıyor, ben farklı bir şeye yoğunlaşıyorum.

TUNÇER ÖZDOĞAN: arkadaşlar konuyu bozmayalım,bu kütüphaneye biz ilçelerden isteyeceğiz ihtiyacı olan kitapları,ilk kitap listesini Ataşehir’e verdim ben Kemalarkadaşa vermiştim, eee diğer ilçeler, ilçelerden 20 şer kitap gelse 600-700 kitap yapar. Bu şekilde kütüphane haline getirmeyi düşünüyoruz. Yani şöyle bir liste çıkarmayı düşünüyoruz.

Y2 BAYAN ŞAHIS: Hocam 10 tane ben üstlenebilirmiyim. katkı amaçlı,

TUNÇER ÖZDOĞAN: tabi burdan size bir liste verilim Kemal…..arkadaşa da vermiştik. Diğer ilçelere de vermeyi düşünüyoruz. Ben başka yöntem bulamadım. Doğru bir yöntem olduğunu düşünüyoruz, kitapsız kütüphane olmaz, kütüphanesiz akademi olmaz, ben dün bir liste hazırlamıştım, arkadaşlara danıştım onlar da ekleyecekler, 100-150 tane kitap ismi yazdık ve şu kitapları çıkarmıştık. Bilim üzerine sosyoloji üzerine, felsefe üzerine, sosyoloji üzerine, yazılı kitaplar bunlar, kuramı slogan düzeyinde olmaktan çıkarmak gerekiyor. biraz önce şeyden bahsetmiştik kürt sorununu başına gelenleri Marksizmi kuramın slogan düzeyinde biliyor olmak kürt sorunu bu noktaya getirdi, kürt halkının sorunlarının anlamakta bile sığ ve kısır kaldılar yaptıkları bugün şey ekonomik taleplerde bulunuyorlar siyasi taleplerde bulunmak akıllarına gelmiyor, ulaşım giderleri benzeri taleplerle bu ülkedeki siyasi sorunu çözeceklerini düşünüyorlar, biz böyle bir şey düzenledik

Biz burada kalmıştık. ideolojik kavramlardan konuşalım, ideolojik kavramı felsefenin önemli kavramlarından bir tanesi. sürekli başımıza iş açan bir kavram,

Y3 BAYAN ŞAHIS: kapatırsan kapatarak dinleyelim

TUNÇER ÖZDOĞAN: Burda bir yerde kalmıştık, ideolojik kavramı felsefenin önemli kavramlarından bir tanesidir, ideolojik kavramının bilimle olan ilişkisi kavram ilişkisi nedir, bizim ideoloji ayrılık yapılabilir mi ve yapılırsa nasıl korur gibi bir takım sorularına cevap vermeye çalışacağım biraz bilimin göstergelerinden yararlanmaya çalışacağım çünkü ideoloji kavramı hemen 1 kaç saat süre içerisinde anlatılacak bir kavram değildir. uzun bir zaman aralığı gerekir bu anlamda biraz basitleştirmeye çalışacağım basitleştirmeye çalışırken de gösterge bilimin dil bilimin kavramlarından kavramlarını kullanmağa çalışacağım.

Gerilla ……..Bir söz veya söz olmaklığı anlamında Gerilla deyince akla ne geliyor ?gerilla deyince üzerine askeri olaylar kıyafet giymiş, elinde silahı olan bir insan dağa çıkmış bir insan gelir. Pekigerillanın anlamı nedir.

TUNÇER ÖZDOĞAN : Özgürlük savaşçısı,desek

X16 ERKEK ŞAHIS:İdeoloji ,

Y4 BAYAN ŞAHIS: Gönüllü Savaşçı,

X17ERKEK ŞAHIS: Fikir Savaşçısı

TUNÇER ÖZDOĞAN : Yani Söz olmak anlamında elbise değişiktir, Elinde bir silah vardır. Mermileri vardır dağa çıkmıştır. Özgürlük şavaşcısı dediniz

Bunun dışında,

X18 ERKEK ŞAHIS: Gönüllü Savaşçı,

Y5BAYAN ŞAHIS:Bir halkın kurtuluşu için,

TUNÇER ÖZDOĞAN: Terörist demiyorsunuz neden,

Diyenler vardır,

Y6 BAYAN ŞAHIS :İdeolojik olduğu için

TUNÇER ÖZDOĞAN: Başka bir anlamı da

Y7 BAYAN ŞAHIS :Davasına Aşık diyebilir miyiz ?

İBRAHİM SİYAHKAYA :Terörist olgusu biraz daha farklıdır. Terörist kişinin amaçsızca çevresindeki insanlara varlıklara farklı birtakım bir şeyler yapması,

X19 ERKEK ŞAHIS: Özgürlükçü, savaşcısı,

Terörist Devrimcidir. devrimciyi buraya koyabiliriz,

TUNÇER ÖZDOĞAN: Şimdi devam edelim, isterseniz

X20 ERKEK ŞAHIS: Kontrgerillada olabilir, asiler isyankarlar diyebiliriz.

TUNÇER ÖZDOĞAN: Olumlu olumsuz anlamda da eşkıya kavramını kullanabiliriz. neden

X21 ERKEK ŞAHIS: Ben bir şey söyleyim terörist, kontrgerilla, bunlar doğru kavramlar onunda bir hedefi var, devrimci özgürlükçü savaşçıları bunlarda da bir ideolojileri var, doğrudur onlarında bir hedefi var. bu şeyi var ama onun çizdiği çerçeve içeriğiyle ile bütünleştirmek biraz şey olur.

X22 ERKEK ŞAHIS: O çizildikten sonra sıkıntı yok,

TUNÇER ÖZDOĞAN: ulusal topluluk kürt gibi kavramlar bilimsel kavramlardır. bilimsel yorumlar olarak kabul edilebilir, şu da ideoloji ile bilim arasındaki kavramları bulmaya çalışıyoruz,

X23 erkek şahıs:Sosyalist bir harekette de diyebilirmiyiz ,

TUNÇER ÖZDOĞAN: Şurada farklı askeri elbise giymiş eline silah almış, herhalde söz olmak anlamında gerilla kavramını duyan birinin aklına bir şey gelecektir anlam yönünden birinin aklına ya terörist gelecektir ya da devrimci özgürlük savaşçısı gelecektir. burada farklı bir şey var terörist olmak anlamlandıran özgürlük savaşçısı olmak anlamlandıran arasında dünya görüşünde bir farklılık ortaya çıkacaktır. buda ideolojik farlılıktır. ideolojik farklılığı ben basitleştirerek anlatmaya çalışacağım,

TUNÇER ÖZDOĞAN: Size başka bir örnekle anlatmaya çalışalım, söz olmak itibarıyla sarı, kırmızı, yeşil, bunlar bildiğimiz renklerdir bunlar bir araya gelince ne oluyor,anlam olmak itibarıyla,…..

Y8 bayan şahıs: ulusal renkler

TUNÇER ÖZDOĞAN: Bir bayrak akla geliyor, nasıl bir bayrak,

X24 erkek şahıs:Kürdistan

X25 erkek şahıs: Kürdi bir halkı temsil ediyor,

TUNÇER ÖZDOĞAN: Bir halkı temsil ediyor, bir özgürlükler ülkesini temsil ediyor, bir başkaları tarafından da özgürlüğü temsil eden bayrak akla geliyor, başkaları tarafından da özgürlükleri temsil ediyor,

X26 erkek şahıs: bölücü

X27 erkek şahıs: anlam farkı var,

X28 erkek şahıs: birisi için bez parçası birisi için bayraktır

TUNÇER ÖZDOĞAN: yani bur da

X29 erkek şahıs: Ulusal Sembol

TUNÇER ÖZDOĞAN: ulus gecesi politik açısından veya eğilimlerinden arınmış biri için yani dikkate alınmıyor, Burada bir Kürt özgürlüğü içerisinde yer alan ve sempati duyanlar açısından anlamlı bayrak haline gelmiş oluyor, eğer buradaki fark ideolojik bir farktır. Bayrağı esas alalım, bayrağı çözümlemeye çalışalım, bayrak bir bez parçasıdır, bunun dışında hiçbir bir anlamı yoktur. veya bez parçasının rengi vardır, sarı rengi vardır. beyaz rengi vardır, bir ay vardır, yıldızı vardır üzerinde bir kırmızı bir renk vardır. beyaz renk ay rengi bu ay renginin tek başına kırmızı rengin veya beyaz rengin veya bez parçasının odaklığının hiçbir önemi yok, söz odaklığı anlamıyla, ama biz ona anlam yükleriz, bir anlam yükleriz, nasıl bir anlam yükleriz, ulus devletinin bayrağı deriz,

X30 erkek şahıs: biz buna ideolojik demiyoruz dimi her ulusun bir bayrağı diyoruz

TUNÇER ÖZDOĞAN: Her ulus devletinin kendisini simgeleyen bir bayrağı vardır. İdeolojik bez olma odaklığı itibariyle hiçbir önemi yoktur veya renk odaklığı itibariyle hiçbir önemi yoktur, ona anlam yükleriz.

Y9 BAYAN ŞAHIS: Biz bayrak olunca mı anlam yükleriz.

TUNÇER ÖZDOĞAN: Tabii yani burada söz odaklığı anlamıyla bir bayrağın bez parçası olma odaklığı itibariyle, renk odaklığı olma itibariyle hiçbir anlamı yoktur. kırmızı rengin bir anlamı varmıdır, sizce veya beyaz rengin hiçbir anlamı yoktur. veya ayın yıldızın tek başına bir anlamı yoktur. bunların hepsi bir araya geldiğinde, bayrak kavramı şeye gönderme yaptığında Türk bayrağına gönderme yaptığında anlamlandırma baktığımızda ulus devletin simgesi, T.C nin bir simgesi ortaya çıkmış oluyor. bunu biraz daha derinleştirdiğimizde Kürt devletinin açısından ay yıldızlı bayrak herhalde ulus devletinin etkisi altında, ideolojik etkisi altında kalmış olanlar açısından farklı bir şeye gönderme yapar, neye gönderme yapar, veya sömürgeci bir devlete gönderme, veya parti anlamında tutan bir devletin simgesine gönderme yapar, ama bir şey ulus devletin etkisi altında kalan bir şey Türk için ulusal bir bayrak anlamına gelir. Bunlar ideolojik bir çözümlemelerdir. Bu ideolojinin içine giriyor. Marksizme göre burada ideoloji bir bilim ayrımı söz konusu şey şey.. ay yıldızlı bir bayrak çözümlemesi Kürt özgürlüğü hareketi içerisinde yer alan biri için şey… ideolojik bir yaklaşım veya şey bir Türk için ulus devletin etkisi altında kalan bir Türk için şey bayrağın bir bilimsel yaklaşımla şey özgürlüğü ifade eden bağımsızlığı ifade eden, veya CHP’nin altı tane okunun özgürlüğü,cumhuriyetçiliği ifade eden bir kaynak haline gelmiş olabilir.Ancak ideolojik kavramı burada karikatürize ederek aktarmaya anlatmaya çalıştım.Tabiî ki her basitleştirilen karikatürize edilen şey kendi içerisinde eksiklikler taşır,

X31 ERKEK ŞAHIS :Bunların hepsi bilimsel ideolojik temeline baktığımız zaman kendi ideolojisini oluşturan bir yapıda ancak meşrutiyet açısından farklı bir şeyle baktığın zaman ne kadar doğruluk ….. tek renk, tek millet diyelim, bu iki şeyi birleştirdiğimizde bayraktaki renklerin farlılıkların simgesi olarak buda neyi gösteriyor, tek rengin farklı bir milleti ama öyle olmadığını yani hem Türk milliyetçiliğini hem de ideolojik bir fakirlik üzerine kurulduğunu meşrutiyetinin olmadığını gösteriyor, bu farklı renklerin ve etnik kökenli bir arada olması aynı zaman da … bunlar olmadığı sürece …..ben böyle anladım.

TUNÇER ÖZDOĞAN: İdeolojik kavramı üzerine kısa yaptığımız konuşma ile ideolojinin felsefenin önemli kavramlarından bir tanesi olduğunu ideolojinin çalışılması gerektiğinden bahsetmiş oluyoruz bahsetmeye çalışıyorum, bunun üzerine ideolojik kavram üzerine onlarca yüzlerce yazılan kitap var, bu kavram üzerinde ayrıca çalışılması gerekmektedir, aynen New kavramı üzerine Newton gibi Kopern gibi veya 20.yüzyıl filmini yapan bilim hakkında nasıl oturup çalışma ihtiyacı isteniyorsa ideolojik kavramada ayrıca vakit ayırıp çalışmak gerekiyor,…devam etmeye çalışalım…. aslında bu büyük mitoloji felsefe yazılarının incelenmesi topluluk……

X32 ERKEK ŞAHIS : Slayata göre Felsefeler ortaya çıkmadan önce büyük mitoloji düşünce biçimleri vardı felsefe bu düşünce biçimleri içerisinden çıkmıştır modern bilimin gelişmesi modern felsefenin gelişmesine bağlıdır, her ne kadar farklı felsefe yapıları ortaya çıkmış olmasına rağmen günlük yaşantımızda biz bir şekilde bilerek ya da bilmeden büyüdük büyüsel bir düşüncenin veya mitolojik bir düşüncenin dünyanın etkisindeyizdir.

TUNÇER ÖZDOĞAN: Az önce söylemeye çalıştığım gibi kahve falıyla …. Büyüyen bir gücün büyünün etkisinde olduğumuzun büyüsel bir dünyanın etkisinde olduğumuzun biçimidir. Yani besmele çekeriz mesela evden dışarıya çıkarken, bu her ne kadar düşünmek itibariyle işte felsefi …. Düşünüyor olsak bile zihinsel bir dünyanın etkisini üzerimizde gördüğümüzü gösterir. Ama şu var ki büyüden, dinden, mitolojiden veya felsefeden felsefe bir şekilde büyü din ve mitoloji düşünme biçimlerinden sonra ortaya çıkmıştır. Modern bir ….gelişmesi modern felsefenin gelişmesine bağlıdır. Yani burada daha önce söylediğim gibi …. Arasında doğrudan bir ilişki var bir şekilde Descartesın Tanrıdan bağımsız bir şekilde ben düşünüyorum diyebilmesi gerekir. Yani o cesareti göstermesi gerekir ki Descartesın…. Oturup Tanrının Tanrı merkezli düşünceden bağımsız yaptığı araştırmalar üzerine yani kendi düşüncesi üzerine güneş merkezli evren modelini ortaya atabilir. Bunları önceden konuştuğumuz için pek üzerinde durmuyorum. Bu 3 bakış açısı aynı zamanda bilim ünitesini yaşayan toplulukların günlük hayatlarında karşılaştıkları bazı problemlerine trajik çözüm bulmaya yardımcı oluyor. Yine bu 3 bakış açısı sistematik felsefi düşüncenin başlangıcı ……. . insanların bir arada toplulukların bir arada durması için benzer şeyleri düşünmesi gerekiyor yani o içinde yaşadıkları olay günüyle ilişkili ortak anlamlar yüklemeleri gerekiyor. Bu ortak anlamları yükleyebilmeleri için dine, mitolojiye ihtiyaç duyuyorlardır. Ama günlük karşılaştıkları olayla ilişkilenen farklı anlamlar yükledikleri oranda da büyüye, dine, mitolojiye duydukları ihtiyaç yetersiz hale geldi felsefenin ortaya çıkması da bunla bağlantılıdır. Yani modern milletin ortaya çıkması modern bilimin ortaya çıkmasıyla felsefenin ortaya çıkması birbirine paralel olmuş oluyor. Şurada bazı resimler var mitolojik bir dünyanın ortaya attığı şey eserler ateşi çalan şey mitolojik tanrı, Zeusun yine dünyayı omuzları üzerinde taşıyan bir …..



Mitolojiye felsefeyi düşünceyi ortaya çıkışında itici bir güç olarak bakmak, felsefeyi düşünceyi kaynaklık ettiğini söylemek mümkün değildir. Mitolojiyi tekrarlarsak mitolojiye ilişkin şey demiştik doğada birçok olay olmakta idi şöyle bir olay karşısında topluluk veya insanlar ne düşünebilirdi henüz bilimin ortaya çıkmadığı dönemde burada böyle bir dünyada şu anda mevcut olduğu bilgiler bağımsız olarak var olduğumuzu düşünelim, yıldırım düşmektedir, şimşek çakmaktadır, kanunsuzluklar ortaya çıkmıştır, ama bunun nedenlerini bilmiyoruzdur, bunların her biri bizim için belki de bir felaket nedeni olacaktır, büyük bir fırtına ortaya çıkacaktır, yağmur ortaya çıkacaktır veya kar fırtınası, ortaya çıkacaktır, kabileyi sel götürecektir,kabile bu anlamda şeydir telaş ve korku içerisindedir bir şekilde reis veya büyükten bir beklenti içerisindedir yani bu çevresinde anlamlandıramadığı olaylara karşı anlam katmayı beklemektedir büyücüden dolayı bilimsel tabiî ki şey de gelişmemiştir yani bir büyücünün veya ….bilimsel açıklamalarda bulunma imkanı yoktur ama bir şekilde bazı nedenlerden bahsetmek zorundadır şimşek çakışına yıldırım düşmesine veya şey taşkınlara ilişkin, bunu neye bağlayacaktır reis şeye bağlayacaktır bilinmeyen bir takım güçlere yani yıldırım tanrısına bağlayacaktır şimşek tanrısına bağlayacaktır karanlıklar tanrısına bağlayacaktır her bir olayın arkasında tanrının varlığından bahsedecektir kendileri için işte felaket olan bir takım olayları bu tanrılara, tanrıların öfkesine bağlayarak etkisinden kurtulmaya çalışacaktır. Eğer tanrının üzerinden bir açıklama getirmezse reis veya büyücü, topluluğun dağılması söz konusu olur. Yani böyle bir olay karşısında yine güneş doğmaktadır veya batmaktadır bir yandan kanun ortaya çıkmaktadır veya bir yandan aydınlık ortaya çıkmakta, deniz yükselmekte veya alçalmaktadır. Bir şekilde topluluğa bu olayların açıklanması gerekir. Henüz bilimin gelişmediği noktada misliğe başvuracaktır oradaki büyücü yani bilen insan, geleceğin filozofu, bir anlamda geleceğin bilim adamı büyücü bir şekilde misliğe başvuracaktır, her bir olayın arkasında bir tanrının varlığından bahsedecektir, bu şekilde topluluğu bir arada tutmaya çalışacaktır veya birtakım büyüye başvurarak bu olayların kabile üzerindeki etkisini en aza indirmeye çalışacaktır, yani bir toprağa kar yağmıştır veya çiçek zamanı geçtiği halde çiçekler meyve vermeye dönmemiştir veya buğday toprağın altından çıkmamıştır, bunun nedenini bilemeyen kabile üyelerine bir şekilde açıklama getirmek zorunda ve kabilenin o açlığını karşılamak için o şeyin buğdayın toprağın üzerine çıkması için büyücünün bir takım şeylere başvurması gerekecek, bu noktada ne yapmak zorundadır, büyüye başvuracaktır, günümüzde de karşılaştığımız yağmur duası ilkel bir şey olabilir o dönemde anlamlandıramadığı, her şeyi olayı kabile büyücü bir şekilde anlamlandırmaya çalışmasıdır, mitoloji felsefi düşünceyi ortaya çıkmasında bir güç olarak bakmak felsefi düşünceye kaynaklık ettiğini söylemek mümkündür, yani bir anlamda hala bilimsel düşünce ile felsefi düşünce, dinsel düşünce ile büyüsel düşünce orta doğuda uzak doğuda iç içe geçmiş bir şekildedir, gerçi şey Avrupa’daki bilim insanları veya filozoflar doğuya gittikçe bir ilkellikten bahsederler ama bundan bir ileri geri doğru yanlış şeklinde anlamlar yüklememiz doğru değildir, yani şeyin Ortadoğu insanlarının birlikte yaşantısında mitolojinin, dinin veya büyünün etkisinin fazla olmasına olumsuz anlamlar yüklemesine yanlış anlamları yüklemesine zorunlu değiliz, bir anlamda orta doğuda yaşayan Avrupa’nın dışında yaşayan topluluklarda mitolojik,dinsel veya büyüsel düşünce oradaki siyasi toplumsal yaşamın sürdürülmesinde büyük kolaylık sağlamaktadır. Doğa filozofları Yunanistan’da felsefenin doğuşunu doğa filozofları olarak biçimlendirilen düşünürlere bağlamak yerel sorun görüş ve …. Doğa filozofları ilk filozoflardır. Düşünceye göre her bir doğa olayını farklı bir tanrıya bağlanırken doğa filozofları olayları tek bir şeye bağlar yani bütün olayların veya ilişkilerin sorunların kaynağını şeye bağlarlar suya bağlar toprağa bağlar ateşe bağlar tüm olayların nedeninin bir ateş tanrısından ya da su tanrısından kaynaklandığını söylerler. Yani doğa filozoflarıyla ilk filozoflarla mitolojinin arasında ki farkta şeydir her olay mitolojik düşüncede her olay tanrıya bağlanırken doğa filozofları bütün olayları tek bir şeye bağlarlar ateşe bağlarlar suya bağlarlar veya işte toprağa bağlarlar veya güneşe bağlarlar. Bu giderek tek tanrılı dinlerin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Yani Hıristiyanlığın, Yahudiliğin, Müslümanlığın ortaya çıkmasına yani bütün olayların nedeni ateştir topraktır demek yerine doğa filozofları gibi mitsel düşüncede bütün olayların bütün ilişkilerin nedeni tanrıdır Hıristiyan tanrıdır veya Müslüman tanrıdır gibi bir düşünce ortaya çıkacak. mitsel dünya işte giderek doğa filozoflarının oluşturduğu dünyaya giderek doğa filozoflarının oluşturduğu dünyada mitsel bir düşünceye dönüşecek bir şekilde yani her olayın arkasında bir tanrı aramak giderek bütün olayları toprağa ya da ateşe bağlamaya dönüşecek buradan da giderek bir Hıristiyan veya Müslüman tanrının marifetlerine bağlanır hale gelecek. Bugün baktığımızda bu doğa filozofları veya mitsel düşüncenin az önce söylemeye çalıştığımız gibi felsefenin iç içe geçtiği ama şeyde Avrupa da bilimin gelişmesiyle oradaki ulus devletin modern devletin ortaya çıkmasıyla felsefi düşüncenin ağır bastığını görüyoruz. İyi bir tanım yaparsak felsefe büyü mitoloji din gibi sorgulama…. olan düşünme ve düşündürme felsefe büyü mitoloji din gibi …. Olan düşünme ve düşündürme biçimidir. ………. Anlamlandıramadıkları doğa olaylarını büyüden mitolojiden dinden öte felsefe sorgulamaya başlıyor. Bizde sorgu yoktur veya yoktur ama felsefede çeşitli sorgu biçimleri sol akıma bağlı olarak farklı sorgulama biçimleri ortaya çıkıyor. Bu nedenle zaten kral ve kilisenin hoşuna gitmiyor veya filozoflar veya bilim insanları soru sormuş oldukları için kral ve kilise tarafından kabul görmüyor. Dönüp baktığınızda ulus devlet içinde tüm bu felsefi akımlar kabul edilmez idi bu noktada örneğin T.C ulus devleti için Kemalist aydınlanmanın veya pozitivist bilim algısının veya pozitivist felsefenin dışındaki felsefi akımlar veya pozitif sorgulama biçimleri kabul edilmez kabul ediliyordu bu ülkede. Yani felsefi ……bile pozitivist bilim algısıyla veya işte pozitivist felsefeyle Kemalist aydınlanmanın etkisiyle olduğunu görüyoruz. Çokta bunu dışındaki yani markisizim pek okutulmaz bizim okullarda. Şeyi Kemalist aydınlanmanın arka planını oluşturacak felsefi akımlar daha fazla okutuluyor. Buraya kadar konuşabiliriz. Soru sorabiliriz cevap verebiliriz. Zaten bunlar üzerinde çalıştığımız şeylerdi cumartesi günü ve bugün. Felsefenin bilimler ile ilişkisi konusunda onları köleleştirmek değil ama onların kime …. gönül ilişkisi nasıl kurtulabiliriz gibi soru önemli bir sorudur, Kemalist aydınlanmaya ve aydınlanmanın bu coğrafyada ortaya çıkan biçimine baktığımızda aydınlanmanın bu ülkede algılandığı şeklinde bilimin önünü kestiğini görüyoruz, ama aslında şey modern Avrupa’da aynı şey olmaktadır, büyük oranda orada kabul gören felsefi akımlar bilimsel birleşimin önünü tıkamaktadır, çünkü bilimsel bir düşüncenin önü açıldığında farklı bilim anlayışları ortaya çıktığında politik yaşamında politikanın kurallarını da etkileyeceğini oradaki şeyler modern devlet düşünürleri bilirler bu nedenle bilimi köleleştirecek şekilde, bilimi engelleyecek şekilde duran felsefi akımların yaygınlaşmasının işlerine gelecektir, nasıl bu ülkede Kemalist aydınlanma olmak anlamında felsefi bilimin önünü tıkıyorsa, politikanın önünü tıkıyorsa Avrupa’da da aynı şekilde var olan modern bilim büyük oranda felsefenin büyük oranda politika ulus devleti yapılan bir huzur için olmasa da şey için oranın gazetelerinde de farklı felsefi köprülerin kurulması pek hoş karşılanmaz, büyü, din mitoloji gibi düşünme biçimlerin etkin olduğu toplumuzda bilimsel düşünce gelişemez, bu gelişme ancak felsefi düşüncenin ortaya çıkışı ile ilgilidir, bu önemli bir önerme, gerçekten büyü, din mitolojik gibi düşünce biçimlerinin olduğu topluluklarda bilimsel düşünce gelişemez,yani şeyde diyebiliriz,gelişmede olabilir ama örneğin şey Afrika 100-150 senesine kadar Avrupada ki felsefi yapılanmanın dışında kalıyordu kendi o zihinsel mitolojik dünyaları dışında ki düşünce içerisinde yaşıyorlardı çokta işte bundan sıkıntı görmüyorlardı ama Avrupadaki işte oraya uygarlık götüreceklerdi medeniyet götürecek şeklindeki zaten oradaki medeniyet yaşantısının yok olduğunu dağıldığını görüyoruz bu anlamda orada da dinsel düşünce Avrupa merkezi bir yapılanmanın felsefi yapılanmaların orayı istila ettiğini söyleyebiliriz şimdi gündelik yaşamda kullandığımız bir sözcükten politika yapılmaz politika yapılsa da bunda pek başarılı olunacağını sanmıyorum o gündelik yaşamda kullandığımız kavramların anlamları o kavramların birbirleriyle girdiği ilişkiyi bulmamız gerekiyor buruda felsefeye başvurmamız gerekiyor bütün bu coğrafyanın sorunları felsefi bilgilerin derinleşmesini oranda çözümlenir anlama gelir gündelik yaşantımızda kullandığımız sözcüklerden değil bu coğrafyanın politik sorunların üzerine düşünmek bu anlamda üretici olmak mümkün değildir yani eğitimin sorunları sağlığın sorunları bizim günlük yaşantımızda kullandığımız iki yüz sözcükten çözümlenmesi söz konusu değildir bir şekilde biz hukuk sistemini anlamlandıracak eğitim sistemini anlamlandıracak şekilde bilgilerimizi …..(Anlaşılmadı) dahi bilgilerimizi geliştirmemiz gerekiyor bu siyasetin dayattığı hukuki bir sistem var pozitif bir hukuktan bahsediliyor pozitif bir hukuk bahsediyor acaba sormak istiyorum acaba bu hukuk sisteminin dışında başka bir sistemlerde var mı veya o kadar da …..(Anlaşılmadı) farklı bir ekol anlayış belli bir ekol doğrultusunda yapılandırılmıştır acaba bu ekolün bu anlayışın dışında bir eğitim sistemleri de var mıdır mevcut etik sistemi hukuk sistemler var olan ulus devleti yapılandırıyorsa bunun dışında demokratik özerk veya demokratik kon federal sistemi yapılandıracak eğitim sistemlerine farklı hukuki sistemlerden bahsedilebilir mi ama bu hukuka dair eğitime dair ekolojiye dair farklı sistemler üzerinde çalışmak için bu günlük dilin sınırından kurtulmak gerekir bu anlamda söylüyorum şeyi günlük dilin sınırı ile hukukun eğitimin mimarinin ekolojinin sorunları çözümlenemez mesela eğitim sisteminde davranışçı ekol egemendir çocukları hizaya sokarlar onların davranışlarına müdahale ederler davranışlarını değiştirdikleri oranda onları eğittiklerini düşünürler gerçekten de eğitirler ama bu ne olur var olan sisteme dair bir eğitimdir sistemi onaylayan düzeye uygun kafalar yetiştirirler davranışlarına müdahale ederek acaba bu davranışçı ekolün dışında bir eğitim sistemi var mıdır şeklinde soru sorulabilir vardır mutlak bu davranışçı ekolün dışındaki eğitim sistemlerinin üzerinde de çalışmak gerekir avrupada var olan ulus devleti yapılandıran eğitim sistemleri vardır bu eğitim sistemlerinin dışında çokta üzerinde çalışılan şablonlar da vardır ee bu bizim ilkokul müfredat eğitimlere bizim müsteşar bildiğim kadar gider Amerika’ya oradan alır gelir buraya eğitim sistemlerinde çalışan arkadaşlarımız bile üzerinde çalışıldığını düşünmüyorum eğitim müfredatlarında yapan eğitim sistemlerinin dışında acaba başka bir sistem var mıdır bu sistemler neler şeklinde ki bir çalışma içerisine girdiğimizi de düşünmüyorum ben şimdi bu coğrafya üzerinde yaşayan kendisine aydın diyen profesör diyen insanlar dahi bir anayasa yani var olan bir anayasadan bile bahsedecek bir durumda değiller çünkü doğal olan hukuk sistemi bu anayasaya gönderme yapacak biçimde oluşturulmuştur ancak farklı hukuk sistemleri üzerinde çalışma yapmak gerekir ki anayasaya alternatif bir anayasalar hazırlanabilsin mevcut işte …..(Anlaşılmadı) sistemler dışında farklı ekonomik sistemler var mıdır bu sistemler nedir şeklinde bir araştırmaya girmek gerekir ki …..(Anlaşılmadı) piyasada ki ekonomik sistemler dışında farklı ekonomik sistemler var mıdır bu sistemler nedir şeklinde araştırmaya girmesi gerekir ki …..(Anlaşılmadı) bu modern iktisat sistemini yapılandırıcı bu sistem dışında başka bir sistem ve örneğin bu sistemler bir demokratik kon federal bir sistemde iktisadi bir sistemde ekonomik sistem nasıl olması gerekir diye bir soru sorulabilir yani bu konuda araştırma yapacak tanıtım yapacak olan biziz yani o sistemi buradaki yöneticiler yapacak şeklinde teslim alınmış durumda işin her yönüyle sosyolojik felsefi yapısıyla itibariyle bu devleti yapılandıracak şekilde yönetiyorlar ama kon federal bir yapıyı tanımlayacak tanımlatacak bir bilgi üretimi bekleyemeyiz demek ki yani bir ekonomik bir politikamızın olabilmesi için kendi kurumlarımızda yani imkanlarımızın dışında …..(Anlaşılmadı) olması gerekiyor

X31 erkek şahıs: yani bu ekonomik kon federalizm bir anayasal hak değil mi yani bu ülkede yani bu anayasa demokrasinin …..(Anlaşılmadı)

TUNÇER ÖZDOĞAN:bu sistemin anayasasını yapacak olan bir siyasi unsuru vardır filozof veya felsefeciler vardır bunların ortak bir çalışmasıyla e ortaya çıkacaktır …..(Anlaşılmadı) arkadaşlar arasındaki konuştuğumuz sözcük hanesidir işte o kavramlar yetmez ne işte araştırmaya bu sistemleri incelemeye çalışmaya mecbur eden bir kavram ve kavram bilgisi yani felsefe gerekir yani bir düşünme biçimi gerekir yani tabi ki bu yüzden dine ekonomiye yetmez felsefi düşünceler bazılarında yeni tapular üzerinde çalışmalar gerekir

X31 erkek şahıs: hocam din dediniz de ne için bu sistemimizde din olgusunu da o işin ehlini tarafından günümüzde yaşam biçimiyle uygun anlayış ortaya çıkıyor

TUNÇER ÖZDOĞAN: bu konuyla alakalı bir çalışma gerekebilir bizim alakalı …..(Anlaşılmadı) dine veya Müslümanlığa bir anlam getirmeye çalıştığı için her halde din …..(Anlaşılmadı) işine gelmeyince yok edilir din insan da öldürüldü bu …..(Anlaşılmadı) şekilde yerini alması gerekiyor iki tane kitap var bu …..(Anlaşılmadı) bu anlamda günlük dil kitapları üzerinde aynı şekilde bu günlük dilden kopmamız gerekiyor öyle bir dil haline getirmemiz gerekiyor ki yapmış olduğu çalışmanın hakkını verebilsin …..(Anlaşılmadı) ulaşmak kişi de uygun bir felsefe yapısı olması gerekir politikanın bir planın onu şekillendiren felsefi yapının olduğundan bahsetmiştik altında sağlam bir politik bilginin olması felsefi üzerine araştırma yapıldığı gereklidir olanla olmayan arasında ki ayrımı …..(Anlaşılmadı) biraz önce gösterdiğimiz bilgi ve bilime dair örnekleri üzerinde renklere dair bayrağa dair bir felsefi müdahale de bulunmuştuk GERİLLAYA VEYA İŞTE O BAYRAĞA yönelik felsefi bir müdahale de bulunarak onun anlamını çeşitlendirmiş olduk yani bu dil onu önermekle onu anlatılmak isteniyor bilimsel olan ile olmayan arasında ki ayrım ancak felsefi müdahalede ki …..(Anlaşılmadı) yani Marksizm’dekine göre olanla olmayan bilimle onun arasındaki ayrım biraz önceki yapmış olduğumuz gibi bir ayrımdır
3.DERS
TUNÇER ÖZDOĞAN: Kemalist aydınlanma üzerine……… çalışmak için Avrupa aydınlanması ordaki filozofları ordaki milletle ilgili Avrupa aydınlanmasına diyelim Hansdiyorki aklını kullanma …… zekasını kullanmaya bu aydınlanmanın temel felsefesi oluyoraklını kullanma zekasına sahip olmak akıl nedir bu soru geliyor aklıma …………akıl böyle bir şeydir. Aklın ne olduğu üzerine biraz konuşmak gerekiyor yani bilgiyi veren istediğimiz zaman verilen bilginin istenildiği zaman ………..(anlaşılmıyor) kullanıldığı bir şey midir akıl ………..(anlaşılmıyor) bir soru sormak gerekiyor ben bu sorunun ucunu açık bırakıcağım

X33 ERKEK: şimdi özellikle 1980 den sonra aklın mantığı altında ………..(anlaşılmıyor) iki şeyden bakmak gerekiyor ………..(anlaşılmıyor)

TUNÇER ÖZDOĞAN:felsefede akıl nedir………..(anlaşılmıyor) akıl nedir bu soruyu sormak gerekiyor bu sorunun ucunu açık bırakmak gerekiyor Avrupa aydınlanması akıl yolunda gidiyor akıl kavramını doğru yolda kullanıyor gibi ………..(anlaşılmıyor) kilisenin ve kralın etkisinde bir Avrupa görüyoruz tanrı merkezli bir düşünce biçimi egemen yani din burada akıldan bahsedemeyiz aslında bunu neden ………..(anlaşılmıyor) tanrı merkezli bir düşünce akıldan bahsetmemiz yani din tanrıdır yerde yani evrende dünyada en önem verdiğimiz canlı insandır insanlarıda tanrı yaratmıştır ilişkilere hakim olan şeydir tanrıdır ………..(anlaşılmıyor) tanrı yaratmıştır o anlamda akıldan bahsedilebilir ………..(anlaşılmıyor) insanlar dini kitapları yorumlayarak günlük yaşamlarını şekillendiriyorlardı dini şeylerde yap denilen şeyler yapılıyordu yapma denilen şeyler yapılmaktan kaçınılıyordu veya yapılmaya çalışılan şeyler engizisyon mahkemeleri tarafından yargılanıyordu yani dini kitaplardaki şeyler tanrı kelamıydı ………..(anlaşılmıyor) bir şey söyleyecem tanrı kitaplarını insan ………..(anlaşılmıyor) akıldan bahsedilemiyordu akıl kavramının olmaması dikkate alınmaması doğal bu anlamda ………..(anlaşılmıyor) ortaya çıkıyor aklını kullanma cesaretine sahip ol ………..(anlaşılmıyor) düşünüyorum o halde varım ………..(anlaşılmıyor) yani insanlar ben düşünüyorum deme hakkına sahip değilken ………..(anlaşılmıyor) kaba bir yaklaşım getirebilirsin kaba bir yaklaşım doğru bir yaklaşım

X33 ERKEK : şimdi hocam bir şey söylim………..(anlaşılmıyor) Allah sana akıl fikir versin burada bilimin yeri var sonuçta günlük yaşamımızda kullanıyoruz

TUNÇER ÖZDOĞAN:………..(anlaşılmıyor) akla dair fikre dair bir şey üretmesi mümkün değildi tam da burada Descartes çıktı şey dedi ben düşünüyorum öyleyse varım dedi ………..(anlaşılmıyor) düşünüyorsam o zaman evrenin üzerine şey yaparım araştırma yaparım dünyanın merkezi ………..(anlaşılmıyor) güneştir dedi başka kuramlar ortaya attı tanrı merkezli düşünceye doğru bir kuşku oluştu doğal olarak bu kuşku kilisenin ve krallığın yıkılmasına sebep oldu

X34ERKEK : Bir önerim olacaktı hocam bir çoğumuz ben kendi açımdan değerlendirim en azından felsefeden uzak olduğumuzdan kaynaklı bir yöntem bir önerim olacak bu şekil okuyup anlatmaktan ziyade bir bölümü tartıştırıp belli bir şeyi gerekirse bir önerim daha olur 30 gün olmaz 32 gün olur emek veriyorsak sağlıklı bir şey olur çünkü böyle bizim alt yapıda olmadığı için hep anlatmakla tartıştırmadan güç olduğunu düşünüyorum en azından kendi açımdan değerlendiriyorum

TUNÇER ÖZDOĞAN:Arkadaşların bu konuda düşüncesi olabilir sorusu olabilir

X35 ERKEK : ………..(anlaşılmıyor)

TUNÇER ÖZDOĞAN:bilimsel bir gelişme için bilimsel bir araştırma yapan insan için önemli bir faktördür demek ki burada Descartes ve Kant engizisyon mahkemelerinde yani kilisenin krallığın otoritesine karşı bir cesarete sahipmiş ki adam kalkıyor aklını kullanma zekasına sahip ol diyor veya descartes kalkıyor düşünüyorum diyor hog kalkıyor kilisenin krallığın otoritesi karşısında modern devlet kavramından modern devletten bahsedebiliyor bir anayasa teorisi ortaya atabiliyor sizinde söylemiş olduğunuz gibi cesaret bilimsel çalışmada önemli bir faktördür.

X35 ERKEK : ………..(anlaşılmıyor)

TUNÇER ÖZDOĞAN:Diğer yönden baktığımızda tanrı merkezli düşünme Bilimsel düşünmede cesaretin çokta büyük önemi yoktur o cesaret kavramı tanrı müsaade ediyorsa insanlar cesaret edebilir tanrı müsaade etmiyorsa insanların o cesareti vermediyse ………..(anlaşılmıyor) mümkün değildir ama bunlarla birlikte bazı dinler farklı yorumlar getirebilir ama genel olarak tanrının burada insana ………..(anlaşılmıyor) söz konusudur bütün dinler için artı tanrı insandan insanın faaliyetlerinden ilişkilerinden ………..(anlaşılmıyor) arada bazı dinsel farklılıklar olabilir

Y10 BAYAN : ………..(anlaşılmıyor)

TUNÇER ÖZDOĞAN:Burda bulunmamızın nedeni politik cesaretimizle ilgili korkularımızla yaşasaydık biz burada bu kadar kolay yer alamazdık, ………..(anlaşılmıyor) bununla birlikte düşünmeye dair yani felsefeye dair cesaret söz konusu her ne kadar arkadaş bilmiyorum eksiğim diyorsa da ………..(anlaşılmıyor) aynı zamanda politik cesarete dair felsefeye dair düşünme biçimine ilişkin açık kapı bulsa ordan girse arkadaş bu konuda ne düşüncesi var ben felsefeyi bilmiyorum bu konuda eksik olabiliriz ama bilmiyorum şeklinde bu düşünceye katılmıyorum madem buradayız eksik bildiğimiz şeyi tamamlayabiliriz ama bilmiyorum değil madem buradayız felsefi cesarete sahibiz

X36 ERKEK : aklını kullanma cesaretine sahibiz………..(anlaşılmıyor)

TUNÇER ÖZDOĞAN:yani bu dönemde de dil konusunda tırnak içerisinde söylemiş olayım ilerici bazı insanlar şöyle de diyebilir tanrının fark etmiş olduğu………..(anlaşılmıyor) din konusunda ne kadar ilerici kabul edilebilir ………..(anlaşılmıyor) aşmıştır. Bu konuda yani kürt özgürlük hareketi içerisinde bu dinsel eğilimi ağır basan ama aklını kullanmak konusunda ileri insanlar var ………..(anlaşılmıyor) hog, descartes gibi filozoflarla birlikte kanıtsal bir dil insansal bir dile dönüşüyor tanrıya ait bir dil aklını kullanma cesaretini gösteren insanla birlikte insansal bir ilişkiye dönüşüyor aydınlanma bir anlamda inançtan vahiyden akıllı bilgiye dönüşmüş oluyor yani tanrının kelamı olan o dualar vahiye dönük kelamlar aklını kullanan insanın bilgisine dönüşmüş olan bilgi oluyor bu aynı zamanda tanrıya dair değil ama aklını kullanan insanın yeteneklerine dair bir bilgi olmuş oluyor söz konusu olan ………..(anlaşılmıyor) bu değildir insanın yetenekleri ortaya çıkmış oluyor eskiden ………..(anlaşılmıyor) esas insana ait ………..(anlaşılmıyor) büyüdüğü oranda ………..(anlaşılmıyor) Dakika:13:14 ………..(anlaşılmıyor) oranda aklını kullanan insan ………..(anlaşılmıyor) meyveye dönüştüğü oranda aklını kullanan insan biyolojik ………..(anlaşılmıyor) ağacın nasıl meyveye dönüştüğünü biliyorsa tanrıya ait bir yetenekinsana ait bir yetenek haline geliyor 13.48 ….(anlaşılmıyor) tanrıdır ….(anlaşılmıyor) 13.55 ….(anlaşılmıyor) insanların programlı bir şekilde tarım yapmasına dönüştü o güne kadar plan programda söz konusu değildi yani plan program yapmayı tanrı bilir tarım işi gelişigüzel yapılıyordu insanların aklına akıl söz konusu olmadığı kendi yeteneklerine güven söz konusu olmadığı için köylünün aklına plan program yapma gibi şey takılmıyordu ki daha önce var olan şekliyle tarım yapıyorlardı var olan şekliyle meyve ağaçlarını dikiyorlardı bir ihtimalle insanlar o dönemde meyve ağacının altına gübre atmak meyve ağacını şeylerden böceklerden zararlı böceklerden korumak için bilgileri de yoktu insanların o şeyleri tanrıya bırakmış durumdaydılar ama ne zaman insan ….(anlaşılmıyor) 15.10 çalışma ve araştırma imkanı da ortaya çıkıyor ….(anlaşılmıyor) 15.17- doğal olarak bilimsel çalışmada yapmıyordu o koşullarda kendisini ezen sömüren kiliseye veya krala başkaldırma gibi ….(anlaşılmıyor) 15.39 o konuda ….(anlaşılmıyor) 15.47 güvenmemektedir krallık tanrının yeryüzündeki temsilcisi gibidir ….(anlaşılmıyor) 15.27 insanda tanrının ….(anlaşılmıyor) 16.06

16.23 ….(anlaşılmıyor) 16.53 arası dinde reformist ….(anlaşılmıyor) 18.28- 18.30 arası burjuvalar arasında çatışmalara neden oluyor, o dönemdeki ….(anlaşılmıyor) 18.45 18.55 arası insanların öncülüğünde tanrı merkezli dinin insanlık üzerindeki kopuşu vardı şeye karşı bu kopuşa karşı direnen politik merkezli bir mücadele ortaya çıkıyordu

X36 ERKEK ŞAHIS: ….(anlaşılmıyor) 19.24-19.28 arası

TUNÇER ÖZDOĞAN:her sınıf her toplumsal sınıf kendi doğrusunu yaratıyordu o dönemde ortaya çıkan işçi sınıfıda kendi doğrusunu yaratıyor sermaye veya ticari sermaye kendi sınıfını yaratıyor yani ortaya bir sermaye çıkıyor yani önermeler çıkıyor bu önermeler ….(anlaşılmıyor) 19.53-20.01 arası bir takım çelişkiler çatışmalar ortaya çıkıyor zaten tarihi politika bu olmuş oluyor yani sınıflar arasındaki mücadele tarihi oluşturuyor

X36 ERKEK ŞAHIS: 20.13- 20.17arası ….(anlaşılmıyor) nede aklını kullanabiliyor ….(anlaşılmıyor) 20.22 20.32 arası

TUNÇER ÖZDOĞAN:Müslüman din adamları tarafından bazen farklı yorumlanıyor kader anlayışına göre bütün maddi dünya olduğu gibi manevi dünyanında tanrı tarafından an be an şekillendirildiğini düşünen din adamları olduğu gibi yani tanrı insanı yaratmıştır ondan sonra serbest bırakmıştır gibi düşünen ılımlı bir takım reformist ilim adamları yetiştiriyordu bunların bu farklı insanların arasında da bir çatışma var ….(anlaşılmıyor) 21.08- 21.12 arası bunların arasında engizisyon taraftarı olanlarda var aklını ….(anlaşılmıyor) 21.18- 21.22 arası düşünüyorum demesine dahi tahammül etmeleri mümkün değil zaten descartestanhanstan şeyden her ne kadar aklını kullan sahip ol diyorsa da diğerlerinin ….(anlaşılmıyor) 21.33- 21.37 arası kurtulmuş değil yani kilise gidiyor kilise içerisinde ….(anlaşılmıyor) bir kopukluktur yani bizden kopuk doğru bir şey değil ….(anlaşılmıyor) insan her şeyin öncüsüdür diyor bu dönemde ….(anlaşılmıyor) diyor ki erkeğin öncüsüdür ….(anlaşılmıyor) fakat ee tanrı her şeyin öncüsü mü erkek her şeyin öncüsü mü iki temel arasında ….(anlaşılmıyor) orada yaşanana kadar insanlar ayrılar tanrı her şeyin bize göre her şeyin bize göre tanrı öncüsü kabul edilirken aydınlanmayla birlikte insan her şeyin öncüsü olarak kabul edilmekte ….(anlaşılmıyor) ee tanrıdan toplu oranda insanların aydınlanma dünyanın başka ülkelerinde farklı bir şekilde ırkçı ….(anlaşılmıyor) çıkıyor 22.58-23.40 arası….(anlaşılmıyor) kendine göre yetiştiriyor demek değil mi şu anda her şey filozoflar kendine göre sınırları var ee şu anda dini filozof ve bilimsel ….(anlaşılmıyor) yinede devam ediyor değil mi ….(anlaşılmıyor) başka görüşlerden de bahsetmiştik dine dayalı ….(anlaşılmıyor)

X37 ERKEK ŞAHIS: peki mimaride de farklı ekoller vardır farklı ekoller farklı ….(anlaşılmıyor) farklı bir mimari bu gün her halde bizim acıdan yarattığı gökdelenler yani modern tarihiyle ortaya çıkmıştır yani mimarlığın bir bilim olması itibariyle bunun arka planında farklı ee ekoller vardır farklı mimarlık anlayışları vardır farklı mimarlık anlayışları ekollerle ee önce ….(anlaşılmıyor) ee yani klasik tarz gibi önünden gecerken….(anlaşılmıyor) binalar vardır o binalar işte ee 19. Yüzyıl da İstanbul’a gelmiş bir İtalyan mallarından bir İngiliz ee Alman mimarisinin ee farklı ekollerin yaptığı binalardır ekollerdir yani şey Bayrampaşa’yı Alman mimarları yapmıştır ….(anlaşılmıyor) mimarı tarzın etkisidir ee İstiklal caddesi İtalyan mimarisinin etkisinde kalmış binalarda vardır asıl ….(anlaşılmıyor) tanrı bilgiye sahiptir ….(anlaşılmıyor) mesela Simyacıda altının ….(anlaşılmıyor) nerdeyse mimarisini yapmak mümkün değil ….(anlaşılmıyor) mimarisinin temelini atıyor bir örnek o dönemin insanları kültür gücüne sahip yani nerdeyse akla insana akla sahip olan tanrısal gücü şey diyorlar her şeyi yapmak elinden geldiğince ….(anlaşılmıyor) ufak bir ….(anlaşılmıyor) en şerefli mahlukat insandır yani doğal olarak şöyle de diyebiliriz tanrının yaratmış olduğu insan şerefli olduğu ….(anlaşılmıyor) insanı işaret ediyor ….(anlaşılmıyor) önemsediği temel canlı insandır doğal olarak yani katılabiliriz de katılmayabiliriz de ….(anlaşılmıyor) akıl olduğunu söylüyor bu anlamda insan diğer canlılardan ee daha önemli olan böyle bir düşüncenin aşılması ….(anlaşılmıyor) katliama doğanın katledildiği ….(anlaşılmıyor) şöyle bir şeyi yani diğer canlıları yok etmeye götürebilir insanları yani şöyle bir şey söyleyebiliriz ne kadar Avrupa Avrupa da….(anlaşılmıyor) yetişiyorum tanrı merkezli yetişiyorsa onun egemen olduğu dönem ee kötüleniyorsa bu gün Avrupa da o dönemde insanların aklına canlıları yok etmek aklına gelmiyor ….(anlaşılmıyor) aklını kullanan insan ve yahut ta insan katliamları gerek insanın dışındaki canlıları tümüyle ekolojik sistemi yok eden bu günün aklını kullanma yeteneğinde olan insan bu dönemde bir şey yapmıyordu kutsal olarak kabul ediyordu zehirli bir yılanı akrebi bile zehirli yılanı kutsal olarak kabul ediyordu tanrının yaratmış olduğu itibariyle olmak suretiyle itibariyle ama diğer canlıların üzerine koyan insan kendi yaşadığı doğayı yok etmekte üstüne yok şu anlamda Avrupa insanının aydınlanmasının veya Kemalist aydınlanması üzerinden dini ee mahkeme etmemek gerekiyor farklı bir bakış acısıyla bakmak gerekiyor bir nevi yani bu gün aklını kullanan insanların yapmış olduğu şekliyle her şey bu gün

TUNÇER ÖZDOĞAN:30.00 - 32.36 arasıHerşey bugün şeye bakmamaktadır. Yani bugün (anlaşılmadı) Hizbullaha bakmamak gerekiyor. Bunun ötesinde 500-600 toprak coğrafyada (anlaşılmadı) ki insanlara baktığımızda ben bugün aklını kullanan egemen insanlardan daha zarar vermiyorlar dünyaya bu tartışılabilir. İnsan aklı ile doğaya egemen olabilir şekli ile anlayışına sahip değil yani aydınlanma felsefesi yada (anlaşılmadı) o dönemde tanrı merkezli düşünen insanlar kötülük yani herhalde böyle değil doğaya egemen olmak (anlaşılmadı) doğaya egemen olmak yani adına uygarlık medeniyet denilen şey aklını kullanan insanın felsefesi ile ortaya çıkmıştır. Bu anlamda bu atıl aklın kullanılması aklın kullanılma biçimlerinin masaya yatırılması tartışma konusu yapılması gerekiyor. Yani bu neye götürür bizi Avrupa aydınlanmayı ekonomik aydınlanmaya tartışmaya açmaya götürür. Bizim temel aydınlanmanın bu ülkede yaptığı (anlaşılmadı) problemleri, katliamları dönüp baktığımızda (anlaşılmadı) kullanan insanın bir (anlaşılmadı) sahip olduğu söz konusu olan sistemde yine varlığını gösteriyor bize. Bilim aklın ürünü olarak kabul ediliyor. Doğaya egemen olmanın bir aracı olduğu bahsediliyor. Yani (anlaşılmadı) bu şekilde akla sahip olan insan bilimi kullanarak doğaya sahip oluyor. Ama bu egemenliğin (anlaşılmadı) baksak bile hangi noktada olduğunu görebiliyoruz. Nerdeyse şey yaşanır olmaktan çıkacak.

İBRAHİM SİYAHKAYA: 32.36 - 34.33 arası Genel eğer olarak bakarsak insanın dinden başka akıla pek fazla uyduğu söylenemez. Yani bugün atom bombası yapan bu tarz bir bilim adamı felsefecidir aynı zamanda. İşte kuantum fiziğinde bir takım şeylerde imza atmış biridir. Kominal dönemde insanlar ağaca çeşitli simgelere yada hayvanlara değer verdiklerinden ötürü kutsal sayıyorlar. Dolayısı ile ekolojik yanlarının olduğu söyleniyor. Şimdi günümüzden önceki dönemlerde işte ismini saydığınız halk filozofu getirdikleri çağdaşlıklarla birlikte bunu daha sonrada yani gelecekte günümüzde bunların konularına baktığımız zaman daha çok yeniliklere ilk adımları atmışlar ama bunlardan sonra nasıl bir dünya nasıl bir çevre nasıl bir coğrafya kalacağını öngörememişler. Yani bugün ben atom bombasını yapan filozof eğer yaptığı bu enerjiyi insanlar üzerinde kullanabileceğini tahmin etseydi ben öyle bir şey yapmazdım diyor. Yani bu öngörü ile davranıyor. Dolayısı ile günümüzce filozofların, felsefecilerin (anlaşılmadı) algıladığımız zaman kıyaslama yaptığımızda hani şuan bizim öngördüğümüz felsefe bakış açısı ile çok şey değil eşdeğer değil. Buna rağmen tüm bunların dışında işte ekolojik hukuku daha insanı ahlakı ön plana çıkaran bir felsefi bakış açısını yakalamamız lazım.

TUNÇER ÖZDOĞAN:34.36 – 34.51 arası Yani bu yapılan değişiklik derken aynı zamanda araştırma yapılması incelenmesi gerekiyor. Kant’ın akıl insan din bunların şey ile ilgili.

X36 ERKEK ŞAHIS: 34.51 – 35.02 arası Şimdi şöyle bir şey de olabilir kültür kullanım sürecince düşünce ve felsefede yoktur. Mesela diyor ki bilseydim atomu öğretmezdim. Ne demek yani.

TUNÇER ÖZDOĞAN::35.02 – 35.06 arası (anlaşılmad) engeleyebilirdi ama tam tersi…

X36 ERKEK ŞAHIS: 35.07 – 37.08 arası Bilmiyorum demesi yanlış değil mi? Bu öngörememiş. Ama..şimdi

İBRAHİM SİYAHKAYA: bazen filozof yada bilim adamları ayı keşfeden ilk bilim yani biz gelecekte dünyada bir ekoloji yok edecek yaşam olmayacak bundan noktada bitecek bir takım marsta ayda yada herhangi bir gezegende kendine yeni bir dünya yaratıp yeni bir yaşam kuracak. Şu an dünyada yaşayan filozoflar bilim adamları v.s. ileri görüşü olan insanlar gelecekte hali ile devam ederse dünyanın ne hale geleceğini bilmiyorlar mı biliyorlar. Dolayısı ile bazı şeylerin şimdi şöyle de net olarak tanımlayabiliriz de hani bilim adamını yada bilim vasfı olan insanlar öngörülü olan insanlardır. Herkesin (anlaşılmadı) yada felsefeci bilim adamı olamayacağı gibi dolayısı ile bir kişiye tek tamam bu gerçekten bilim adamıdır felsefecidir yada bir ideoloji önderidir yada liderdir diyebilmek için onun öngörüsünü güvenmek gerekiyor. Öngörüsünü güvenmediğimizde hiçbir insanın hani arkasından yada yanında bile insan olma şeyini hissetmez. Dolayısı ile bir filozofun ben bilseydim bir şeyleri yaratan filozoflar daha çok kendilerinden önce ki bilim adamları felsefecilerden faydalanarak temel icatlarda topluma işte bir takım şeyler bırakayım derdinde yani onu yapmak çabasında olduklarından çünkü gelecekte nelere şey olacaklarından çok fazla yani şey yapamamışlar bu birikim üzerine

TUNÇER ÖZDOĞAN: 37.08 – 37.30 arası Bu Einstein atom bombası enerjiyi kuran insan hakkında sorulduğu konusunda düşüncelerini söylüyor. Sorumluluğun önünü açan (anlaşılmadı) sistemi hakkında ne diyebiliriz.

İBRAHİM SİYAHKAYA:37.31 – Zaten şimdi bir felsefeciye bilimciye bakarsak bilimci yada felsefeciyi temel alan bir toplum o bilimin yaratıcı bağlamında ilerler. Yani hayat bir bilim adamı bir şeyler icat etmesi yani tankların yapılması yani adam tankı yapmış ki önüne çıkabilecek ezsin geçsin. Yani bu mantık ile yapmışsa sonuçta toplum o mantık ile ilerliyor. Öyle tüketen yok eden bir yapıya şey oluyor. Şimdi örneğin kuantum fiziğinin 17-18 (anlaşılmıyor) bunun önderliklerini yapan bir taneside Einstein’dır. Bir süre sonra kuantum kabul etmemeye başlıyor. (anlaşılmıyor) başlıyor. Yani bunlar böyle algılıyor.

(38.20 saniyesinden 38.30 saniyesine kadar anlaşılmıyor)

X38 ŞAHIS: Şimdi saygıyla selamlıyorum. Şimdi insanın her şeye çözümleyebilecek güce sahip olduğunu az önce dile getirdik demi. ben bunu biraz açıklamak istiyorum. şöyle bir sonuca varabilir miyiz? Önderliğin insanı (anlaşılmıyor) bazen tarih bir (anlaşılmıyor) gibidir. şimdi ise (anlaşılmıyor) burada varacağımız sonuç eğer tarih önceki derslerimizde anladığımız kadarıyla 13 milyar yıl önceden başlayıp bugüne gelmiş ise o 13 milyar yıllık insanda gizli olmuş olabilir ve o insan oraya kadar (anlaşılmıyor) geliştirip ona göre yol alabilir. o zaman (anlaşılmıyor) bur çerçeve üzerinden hareket ettiğimiz zaman bir insanın bütün evrene bir çözüm evreni anlayarak ona göre bir çözüm modelini üretip verim alabilecek güce sahip olduğuna inanıyorum. şunlara bir şey değinmek istiyorum. hani dinlerde bir anlam olarak İslamiyet’te şöyle bir (anlaşılmıyor) üzerine dair bir anlam vardır. Allah’ın ismi 99 dur. eğer bu ismi (anlaşılmıyor) olarak baktığımız zaman evreninin bütün (anlaşılmıyor) içeriyor. evrende var olan değerleri içeriyor. bir insan evreni o (anlaşılmıyor) bir çözümleme getirdiyse demek ki (anlaşılmıyor) gücü var oluyor. (anlaşılmıyor) gücüne (anlaşılmıyor) böyle bir değerlendirme (40.32 saniyesinden 40.36 saniyesine kadar anlaşılmıyor)

İBRAHİM ETEM YILDIZ: ben arkadaşın katılmadığımı belirtmek istiyorum her şeyden önce (anlaşılmıyor) felsefede insan (anlaşılmıyor) yoktur. felsefeyi bulanlarda (anlaşılmıyor) icat edenlerde (anlaşılmıyor) felsefenin icat zorunluluğunu ortaya koymamışlardır. Ama bütün bu uğraşlarda olan (anlaşılmıyor) insanlarda (anlaşılmıyor) çağ döneminin (anlaşılmıyor) insanlarının aslında (41.11 saniyesinden 41.15 saniyesine kadar anlaşılmıyor) felsefenin (41.16 saniyesinden 41.19 saniyesine kadar anlaşılmıyor) onları öyle (anlaşılmıyor) günümüzün filozofları uğraşlarına bakmak lazım yine (anlaşılmıyor) bu konuda (anlaşılmıyor) bir sözü var diyorki bir filozof (anlaşılmıyor) karanlık odalarında aç susuz çalışırken veremden öldüler. ama bugün (anlaşılmıyor) çalışanlar (anlaşılmıyor) olmamak kaydıyla yani (anlaşılmıyor) yönünü (anlaşılmıyor) rağmen çok (anlaşılmıyor) yaşam içerisinde yaşıyorlar. örneğin atom bombası bir buluştur. kimyanın, fiziğin, biyolojinin önemli bir buluştur. elektriği bulan adam yanlış iş yapıp da hayatına son veren elektirkçinin (anlaşılmıyor) olsaydı (anlaşılmıyor) elektiriği bulmasaydı. hayatı bağına (42.25 saniyesinden 42.35 saniyesine kadar anlaşılmıyor)

TUNÇER ÖZDOĞAN: o yüzden felsefe ucu açık (anlaşılmıyor) sorunu olmayan sürekli araştırmacılık bir bilimdir.

X39 ŞAHIS: Bir soru sorabilir miyim? İnsanı (anlaşılmıyor) bir doğa hakim olurlar. insanların (anlaşılmıyor) aydınlama (anlaşılmıyor) doğaya hakim olur. Buda bir hâkimiyettir yani.

TUNÇER ÖZDOĞAN: Topluma ait düşünce neydi? Toplumun içinde yer alan düşünce toplumu bir arada tutan biri biçim yani sonuçta din olmazsa insanlar bir arada durması topluluk toplu olarak bir arada sürdürmesi hareket etmesi mümkün değil. bu anlamda (anlaşılmadı) bu insanların gelişmesi ile beraber bilim ile de aydınlanmak doğaya hakim olmak. doğaya hakim olmak bir hiroşimaya ve nagazakiye bomba atılması doğaya insan toplumunun içinde yer aldığı katkısı olduğu doğaya hakim olması (anlaşılmıyor). yani bu bir savaştır. Ama bununla birlikte doğaya hakim (anlaşılmıyor) barajlar kurulması mesela başka bir mesele bu barajın kurulması ilk önce barajların kurulması (anlaşılmıyor) hakim olan (anlaşılmıyor) hareketle (44.23 saniyesinden 44.26 saniyesine kadar anlaşılmıyor) doğaya zarar veriyor. Doğanın imkânlarının daha verimli kullanılmasından değil de doğayı sömürmek amacıyla (anlaşılmıyor) barajlar kuruluyor. bu amaçla baraj kurmak için bilimsel bir uğraştır. ama barajın doğaya zarar vereceği şekilde kullanılması aynı zamanda bireyinde doğaya zarar vereceği konusunda (anlaşılmıyor) verecek şekilde kullanılmasıdır. Mesela İstanbul’un nüfusu onbeş milyon (anlaşılmıyor) bir şekilde bir şehir ortaya çıktı. bu şehir aynı zamanda (anlaşılmıyor) fiziğe yönelik kimyaya yönelik bir faaliyetin biçimidir. bu bilimsel bir gerçek olarak kabul ediliyor. bilimsel bir gerçek olarak kabul edilen şey aynı zamanda doğaya ve insanada zarar veriyor. nasıl doğaya insanlara zarar veriyor. Hindistan’dan zorla göç ettirilen insanlar (anlaşılmıyor) kontrolü sağlansın diye İstanbul, Ankara, ve İzmir gibi metropollere kapatılıyor. bu aynı zamanda o insana (anlaşılmıyor) doğaya da zarar veriyor. aslında zarar verdiği gibi (anlaşılmıyor) coğrafyaya da zarar veriyor. ondan da zararlı (anlaşılmıyor) bir şekilde kullanılıyor.

(45.58 saniyesinden 46.03 saniyesine kadar anlaşılmıyor)İnsanlar doğaya hiçbir zaman hakim olamayacak gibi görünüyor.

X40 ŞAHIS:zaten insanlar

X39 ŞAHIS:hiçbir zaman

TUNÇER ÖZDOĞAN: zaten insanlar dağılımcı aydınlanmanın aklından hareketle insanlar kendisini doğanın dışına koyuyorlar ve kanunlar doğanın dışında bırakıpta insan kendisi (anlaşılmıyor) oluyor. kendisini (anlaşılmıyor) insan doğanın dışında kalıpta (anlaşılmıyor) doğaya hükmedebileceğini düşünüyor.

(46.34 saniyesinden 46.36 saniyesine kadar anlaşılmıyor)

TUNÇER ÖZDOĞAN: Avrupa aydınlanmasının (anlaşılmıyor) topraklarda kabul edildiğini politik bir sistem olarak varlığını sürdürdüğünü düşündüğümüzde bu ülkeyi yöneten politikacıların altında daha faal olan mimarından, kimyagerine, fizikçisinden, hukukçusuna (anlaşılmıyor) insanına kadar (anlaşılmıyor) doğanın dışında düşünerek doğanın doğada hükmedebileceklerini düşünüyorlar.

(47.06 saniyesinden 47.18 saniyesine kadar anlaşılmıyor)

iktidar olma heveside var. gerek kişisel anlamda gerek genel AKP üzerinden CHP üzerinden parti olduğuna göre (anlaşılmıyor).


4.DERS
TUNÇER ÖZDOĞAN: Aydınlanmacılar da aydınlanmacılarda da insandır. Peki insan değildir diğeri soru sorabilir miyim? Farklı …anlaşılmadı(00.00.08) İnsanların aklına yani insanların aklına farklı anlamlar yüklerler. İnsan nedir diye bir soru sorabilir miyim? Bu konuda ne düşünürsünüz? Mesela bana soracak olursanız bağı nedir diye? Makririst en nemli unsuru Ateist veya aşağı yukarı ateist olduğunu söyleyebiliriz. Yani …Anlaşılmadı(00.00.31) bana soracak olursanız ; benim öyle bir derdim yok. Ben niye Tanrıyı tanımak konusunda ya da reddetmek konusunda bir derdim olduğunu düşünmüyorum. Tanrının bir hiç olduğunu ve …Anlaşılmadı(00.00.48). Bu anlamda insanda aydınlanmayı da diye düşünüyorum. Tanrının yerine olsun, yani her şeyi yapmaya tabir noktaya konularak getirilmiştir. İnsanında bir …Anlaşılmadı(00.01.01) fiziki anlamda tabii ki insan vardır. Ama insanın aydınlanmanın istediği anlam itibariyle bir hiç olduğunu söyleye biliriz. Diye düşünüyorum. …Anlaşılmadı(00.01.14) konusunda da …Anlaşılmadı(00.01.16) Tanrıyı dikleştirdiğini Aydınlanmacı anlayışta da …Anlaşılmadı(00.01.24) dikleştirdiğini. Akıl aydınlanmanın üstünlüğü anlam itibariyle bir …Anlaşılmadı(00.01.36). Sisteminin pek sakıncası olmadığını düşünüyorum. Mit veriyorsunuz hocam Mit Mit diyoruz.

İBRAHM SİYAHKAYA : (00.01.51)Hocam o zaman …Anlaşılmadı(00.01.51)

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.01.52) Mesela; Dünyamız içerisinde yüklediğimiz bir anlam.

İBRAHM SİYAHKAYA : (00.01.57) Valla o mukayese olmuyor mu? Yani olduğunda olmadığında tam net belli değil.

Y11 BAYAN ŞAHIS : (00.02.06) Bir varlık diyebilir miyiz hocam? İnsan bir varlık?

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.02.09) Fizik olarak anlımızda tabii ki bir madde olması bir netice olması bir varlık. Aydınlanmanın yüklediği anlam itibariyle akıllı insan bir hiçtir. Şeklinde bir yorum yerinde doğru olur.

Y12 BAYAN ŞAHIS : (00.02.24) …anlaşılmadı

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.02.27) Şey ıııı Maymundan, Maymun’un …Anlaşılmadı(00.02.30) birlikte ortaya çıkan, çıktığını söyleyen bilim insanları yada filozofların yüklediği bir anlam ortaya çıkıyor. İnsan düşünen bir hayvandır. İşte hayvan giderek geliştiği oranda aleti, aracı, edevatı aklıyla kullanabildiği oranda hayvan giderek insanlaşır şeklinde en ğeç dengeler veya daha sonraları …Anlaşılmadı(00.02.57) gibi bir yorum olmalı. Katıla biliriz de katılmaya biliriz de.

X2 ERKEK ŞAHIS : (00.03.03) Sorunun ne anlamda insan deyince öyle çıkıyor. Ne anlamda insan manevi anlamda aydınlanma dediğimiz zaman yani manevi fiziki anlamda olarak mı soruyor.

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.03.13) Şu anlamada aydınlanmanın yüklediği anlam …Anlaşılmadı(00.03.15).

X41 ERKEK ŞAHIS : (00.03.16) Gelişmiş bir maddedir; diyebilir miyiz? İnsan?

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.03.21) Fiziki bir madde olarak gelişmiş diyebiliriz.

X41 ERKEK ŞAHIS : (00.03.23) O zaman o anlamda sormadılar.

TUNÇER ÖZDOĞAN:(00.03.24) Yok aydınlanmanın yüklediği anlam itibariyle. Aydınlanmacıların Kantın ,Descartes’ın aydınlanma filozoflarının yüklediği anlam itibariyle insanın bir hiç olduğunu; dikleştirildiğini yani olağan üstü özel anlamlar yükleniyor insanlara.Nasıl Tanrıya olağanüstü özel anlamlar yükleniyor ama bizim tanrıya yüklenen bu olağanüstü özel anlamlar …Anlaşılmadı(00.03.47) için …Anlaşılmadı(00.03.48) Bi dahi ki şekilde insana da olağan üstü, olağan dışı, doğa üstü, doğanını dışına koyarak doğal yüklü bir takım anlamlar yüklüyor. Pozitifist bilim algısı veya modern Avrupa yı yapılandıran bilim anlayışı ; Avrupa merkezli bilim anlayışı veya Avrupa merkezli felsefeler, aydınlanma felsefeler başta olmak üzere insanın doğanın dışına çıkartarak bir takım anlamlar yüklüyor ve bu anlamlar dikleştiriyor. Zaten bir canlının doğanın dışına çıkartılmasında bir sorun var. Ee Bu Anlamda Abdullah’ın ÖCALAN IN kitaplarında geçtiği gibi ekolojik …Anlaşılmadı(00.04.25) toplumunda vurgulandığı gibi insan …Anlaşılmadı(00.04.30) diğer canlılardan hiçbir özelliği yoktur. Bu anlamda aydınlanma doktrinin diğer canlılar da daha fazla önem gösteriyor, anlam yükleniyor insana ve her şeyin egemenliğini oluşturuyorlar ve bu anlamda Tanrılaştırıyorlar.

X41 ERKEK ŞAHIS : (00.04.45) O zaman ben şöyle diyebilirim; O canlı insan canlısı belirleyici etken farkıdır. Belirleyicidir.

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.04.53) Bu belirleyiciliği yüklediğimiz anlamda yerindedir. Zaten çok özellikli anlamlar yükleniyor olmasına karşın geliyor.

X41 ERKEK ŞAHIS : (00.05.01) Gene o anlamda

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.05.02) Yani işin fizik yanı itibariyle nasıl diğer canlılardan bir farkımız yoksa işin onlara şey yani onlara kabul etmek, onlara saygı duymak, onların varlığını kabul etmek anlamında ee kendimize çok özel anlamlar yüklememiz gerekiyor.

X41 ERKEK ŞAHIS : (00.05.20) Kesinlikle olamaz.

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.05.21) Yoksa yani hiçbir şey uygarlık sürmediğine sürdürmek adına Avrupa’nın yapmış olduğu ikinci …Anlaşılmadı(00.05.25) toraklara şey sömürgeciliği götürmek noktasına oraya katliamları, vahşeti götürecek politik biçimler çıkıyor ortaya.

X41 ERKEK ŞAHIS : (00.05.37) Peki şuan da o duruma düşmemiş midir? Şey olarak …Anlaşılmadı(00.05.44)

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.05.46) …anlaşılmadı(00.05.48) itibaren evet o anlamları yok etmek.

X41 ERKEK ŞAHIS : (00.05.48) Yapıyor zaten yardımları. İstemesek te belirleyici duruma düşmüştür.

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.05.51) Kendi o pozitif kurallara karşı çıkmak gerekiyor insanın. Ha çok özel anlamlar yükleyen …Anlaşılmadı(00.06.00)

X41 ERKEK ŞAHIS : (00.06.00) Buna ben karşı çıkıyorum.

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.06.01) İnsanlar kendi aralarında da işi ırkçılığa kadar götürerek işte siyah beyaz ırk şeklindeki anlamlar bir takım derecelendirmeler yaparak …Anlaşılmadı(00.06.15) değil. Yani iş bunun üzerinde özel bir anlam yüklenmesi insanın kendi içinde de birtakım …Anlaşılmadı(00.06.23) farklılaşmalar yaratması. Yani yönetilenler …Anlaşılmadı(00.06.34) beyaz saç mavi gözlü yeşil gözlü insanlar gibi insanlar arasındaki farklılaşmalarda zeki insan akıllı insan …Anlaşılmadı(00.06.45). Yani bun karşı çıkmak gerektiğini de düşünüyorum. Deli insan deli olmayan insan bunlar hep …Anlaşılmadı(00.06.55) davranmadır. Suçlu insan modern hukuk kavramıyla ortaya çıkmıştır veya deli insan modern hukuk kavramıyla ortaya çıkmıştır. Modern hukuk kavramı içerisinde insan bugün anlaşıldığı …Anlaşılmadı(00.07.10) sabit değildir. Maharelerinin (Olarak Anlaşıldı) söz konusu değildir. Kapitalizm ve bugün prensipler yapılandırılmamıştır. Ne zaman modern hukuk ortaya çıkıyor; suçlu kavramı da ortaya çıkıyor. Yani öbür suçlu ortaya çıkıyor bu suçluları şey yapmak için veya öbür insanlardan korumak için hukuk çıkmıyor ortaya. Bence hukuk ortaya çıkıyor arkasından da suçlu insanlar ortaya çıkıyor. Önce psikoloji sistemimizi etkiliyor ondan sonra bir takım insanlar farklı düşünüyor. İşte ne bilim mesela 490 …Anlaşılmadı(00.07.48) yapıldığı oranda da cezaevleri, tımarhaneler giderek yaygınlaşıyor. …Anlaşılmadı(00.08.19) Cezaevleri ve özellikle tımarhaneler o kadar yaygın değildi. …Anlaşılmadı(0.08.23) insanları ikiye ayırıyordu. Bu insanlar …anlaşılmadı(00.08.25) deli olan akıl hastalığı olan insanlar ve …Anlaşılmadı(00.08.27) insanlar şeklinde bir Doğu (Olarak Anlaşıldı) toplumu …Anlaşılmadı(00.08.33). Yani Tanrının …Anlaşılmadı(00.08.36) insanlar çıkıyor deli insanlar çıkıyor cezaevleri, tımarhaneler değil önce modern hukuk ortaya çıkıyor sonra arkasından buna uygun şekilde cezaevleri ve psikolojik değimiz bir anlayış ortaya çıkıyor. İnsanlar aktif ediliyor. …Anlaşılmadı(00.08.50) deli, zır deli bir tanımlar sonucunda tımarhaneler şey öldürülüyordu(Olarak Anlaşıldı) ...Anlaşılmadı(00.08.58).

X41 ERKEK ŞAHIS : (00.08.59) İsmi değişti mesela modernleşme diye…

Y11 BAYAN ŞAHIS : (00.09.00) O zaman şey diyebilir miyiz hocam modern bilim kanunları belirliyor.

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.09.03) Efendim modern hukukta modern hukuku bu değerli bilimin hukuku yorumlayış şekliyle veya modern felsefelerin; psikoloji, feminist gibi veya hukuku yorumlayış biçimiyle ilgilidir. Ortaçağ da bu şeyler, bugün anladığımız anlamda işte tımarhaneler, cezaevleri söz konusu değildir. Veya kendisini işte kuralları olmayan, kurallara uygun davranmayan insanlar bugün anlamlandırıldığı şekliylen deli tanıma tabii tutulmuyor. Veya suçlu tanımı haklıydı şeyde modern psikoloji içerisinde. Burada inanan insanlar vardı. Bende …Anlaşılmadı(00.09.42) topluca ifade ettiği şekiliylen kurallara uymamak gibi bir şey söz konusuyken bu ürkütücü bir şeydir. Çünkü kurallara uymayan insan toplum dışı kalacağını biliyor. Toplum dışı kaymakta şöyle bir örnekle vereyim; Ayrı dışı kalmak, aileden atılmak değildir. KÜRDİSTANDA aileden atılmak köyden atılmak değildir veya yaşadığımız ilişkiler içersinde toplumun dışına atılmak yada bir adaya bırakılmak korkunç bir ceza olsa gerek. Misal Kobinent (Olarak Anlaşıldı) toplum dediğimiz toplum; insanlara kurallara uymamak gibi bir şey söz konusu değildir. Korkunç bir şey cezai gerektirdiği için insanlar kurallara uyarlardı. Ve kurallara uyma konusunda sıkıntısı olan insanlarda akıl dediğimiz kavramda 17.ve 18. Yy sonrasında aydınlanmayla ortaya çıktı. Böyle bir kavram yoktu ki 17. yy teknolojisinde. İnsanların tasvip etmek için ortaya atılan bir kavram akıllı insan akılsız insan; Akıllı insan işte siteme uygun davranır hukuka uygun davranır. Akıllı öğrenci okuluna gider İstiklal Marşında ayağa kalkar öğretmen sınıfa girdiğinde ayağa kalkar işte çıkarken tekrar ayağa kalkar gibi bir Loğus (Olarak Anlaşıldı) toplumu haline getirildik. İşte bu Loğus (Olarak Anlaşıldı) şuandan toplumu haline getirilmişliğimiz; Hiçte bizim bilinçli bir davranışımız sonucunda gibi bir İsrail (Olarak anlaşıldı) iradesi gibi …Anlaşılmadı(00.11.18-00.11.23) Yani insanlar belirlenecek …Anlaşılmadı(00.11.26) Akli davrandığından önemli davrandığından bilinçli davrandığından …Anlaşılmadı(00.11.32). Tam bir fiziki(Olarak Anlaşıldı) toplumu haline getirildik. Bunda sadece alışveriş konusunda değil; siyasi yaşantımızda günlük yaşantımızda çevremizde gördüğümüz değişmesi yani akli davranıyorum, iradeli davranıyorum, bilinçli davranıyorum gibi cümlelerin çok ta bir anlamı kalmadı. Zaten bu tür Fizik, akıl, irade, değişimlik gibi kavramların üzerinden çalışılması gerekiyor. Bu kavramlar 17.yy ve 18. Yy Avrupa bilim anlayışı üzerinden başladı.BirLoğus toplumu haline getiril…Anlaşılmadı(00.12.02). Yani bir olanlar bütünlüğü içersindeeeee kandırıldık(Olarak Anlaşıldı) çözülebilmemiz için siyasi bir sistemleri doğrultusunda yaşantımızı sürdüre bilmemiz içinde ortaya atılmış kavramlardır. Akıl, bilinç, irade böyle nedenlerle …Anlaşılmadı(00.12.23-00.12.33).

X42 ERKEK ŞAHIS : (00.12.35) Aydınlanma üzerinde Tanrı hep şeyin ölçüsüdür ama diğer hep deyimlerin insan; her şeyin ölçüsüdür. Bu aradaki bağı …Anlaşılmadı(00.12.43).



TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.12.45) Ölçü her şeyi var eden, her şeyi var etmek yani …Anlaşılmadı (00.12.51). Kızım var 4 yaşında işte sayıları öğrendi …Anlaşılmadı (00.12.58) her şeyi sıraya diziyor, boyunu ölçüyor. Gidiyor kendisi işte kapıya boyunu ölçüyor her gün boyunu ölçüyor. Şeylerin boyunu ölçüyor. Sayı kavramları üretmesi …Anlaşılmadı(00.13.09) birim ve ölçülerin farkına vardı. …Anlaşılmadı(00.13.10-00.13.15) görünen yanı itibariyle onu yaptı. Ama işin felsefi boyu itibariyle Tanrı merkezli düşünler; Tanrı üzerine her şeyi düşünür, şekillendirirler ve anlamlandırırlar. Çünkü Tanrı merkezli bir anlam dünyası içinde yaşarlar. Biz bugün Aydınlanma felsefesi içerisindeysek; Aydınlanma bir tür aydınlanma felsefesi içinde düşünüyorsak ee o bahsettiğim kavramlardan hareketle her şeyi ölçüsü olarak İnsanı kabul ediyormuş tuk. Biraz daha ileri gidersek; her şeyin ölçüsü olarak sesimizi düşünüyor olurduk. Buradan özne merkezli, özne kavramı ortaya çıkıyor. Ee Tanrı merkezli Dünyada Tanrı bir özneyken, nesneyi tamamıyla biçimlendirme ve yeteneğine gücüne sahiptir. Tanrıyken, ee aydınlanmayla birlikte özne insan oluyor. Nesneyi yani evreni, evrenin her türlüsünü içeriğini …Anlaşılmadı(00.14.24) biçimlendirme ve şekillendirme hakkına, imkanına sahip olduğunu düşünüyoruz. Ne aracıylan benim, bu araçlar la …Anlaşılmadı(00.14.35). Yani AKP (Olarak Anlaşıldı) programında burada şöyle bir şey var; Ne diyor partinin siyaseti topluma hizmet etmenin bir aracı olarak görüyor. Partiyi merkezine koyuyor. Siyasi toplumu şekillen… toplumu şekillendirmenin merkezine partiyi kolmuş oluyor. Böylece ön hareketle. Siyasiyi bir araç olarak düşünüyor. Yani AK PARTİ programında siyasi ilkeler kısmında; patisinin siyaseti topluma hizmet ettiği için bir aracı olarak görüyor. Burada özne nedir; …Anlaşılmadı(00.15.20) yazarsak, Parti öznedir. AKP nedir diye? Bir özne olarak görüyorum. Bütün …Anlaşılmadı(00.15.32) biçimlendirme hakkın sahip bir özne olarak görüyorum. Yani kanun merkezli düşünülse de düşünsek de kanun kabul ediliyor(Olarak Anlaşıldı). İnsan merkezli düşünebilir. Yani Parti, AKP tamamıyla belli siyasi ilkeler üzerinde bütün halkları, onların eğilimlerini hiçbir şekilde dikkate alamadan şekillendirme, biçimlendirme hakkını görmüş oluyor. Bu yorumu çıkarta biliriz. Siyaseti içinde yani bunun …Anlaşılmadı(00.16.02) yani coğrafyadaki var olan halkların şekillendirmenin ve biçimlendirmenin bir aracı olarak, siyaset bir araç oluyor. Basit bir araç haline geliyor. Farklı siyasi arayışlar eğilimlerin hiçbir önemi yoktur. Bu siyaseti ıııı siyaseti yapma biçiminin; biçimine bağlı olarak görse AK PARTİDİR. Önce AK PARTİ den önce Erdoğandır. Veya gözdür. Zaten partinin ilçedeki Vali veya Kaymakamların açıklamalarında da görüyoruz. Valilik makamıyla kendisini kaynaştırır veya Erdoğan Başbakanlıklaneeee kendi kişiliğini örtüştürür. Başbakanlık bir kurumdur, siyasi bir kurumdur. Bu ayrı bir şeydir. Başbakan ise ayrı bir kişiliktir. Bunun örtüştüğü bütün hakları kendisinde görür. Bu anlamda yani mesela AKP partiyi nasıl özne olarak görüyorsa; bunu biraz daha daraltalım, Erdoğan denildiğinde bütün hakları biçimlendirmek, siyaseti bir araç olarak kullanıp bütün hakların özlemlerini, istemlerini şekillendirmek için siyaseti bir aracı olarak kullanan bir özne görür. Yani burada Erdoğan kendisini Tanrılaştırmış oluyor. Bu anlamda.

Y12 BAYAN ŞAHIS : (00.17.20)Peki bu cesareti nerden buluyor?

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.17.23) Bu cesareti nerden mi kullanıyor? Bu cesareti; Bu coğrafya da yaşayan halkların cesaretsizliğinden kaynaklanıyor.

X41 ERKEK ŞAHIS : (00.17.32) Eğer bu tartışma alanının dışında …Anlaşılmadı(00.17.37) benziyor, benziyor zaten. Böyle bir şey soracağım bugüne kadar aldığım derslerde anladığım kadarıyla; Şöyle bir soru sorsam arkadaşlar da olabilir: …Anlaşılmadı(00.17.47) Acaba Tanrı mı insanı geliştirdi insan mı Tanrıyı geliştirdi bugüne kadar.

…Anlaşılmadı(00.17.50 – 00.17.57) Karışık konuşmalar.

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.17.57) Şimdi ben şey söyleyeyim: …Anlaşılmadı(00.18.00) Tanrı insanların

X41 ERKEK ŞAHIS : (00.18.01) Öğrendikleriniz kadarıyla yani.

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.18.02) Tanrı kavramı toplumun mitleştirdiği bir kavramdır. Tanrı yani bir toplum, topluluk nasıldı ZEUS tu o dönem ateş tanrısı veya yer gök Tanrısı. Nasıl mitleştiriyor. Bütün olayların gündüzlü gecelerin, geceyi gündüze dönüşmesine neden olan ilkel toplumlarda şey karanlıktan Tanrısı aydınlıklar Tanrısıysa veya doğa Tanrısıysa nasıl çiçeğin meyveye dönüşmesine neden oluyorsa; Burada Doğa Tanrısı, ZEUS gibi veya …Anlaşılmadı(00.18.39) Tanrısal dikleştiriliyor. Topluluk kendi atmosferinde kişisel dünyasında dikleştirilmiş oluyor. Bugün de aynı şekilde insanda …Anlaşılmadı(00.18.48) içinde istemiş oluyor. Her şeyi yapma gücüne haiz olduğu düşünülür. AKP den önce Erdoğanın dikleştirildiğinden bahsede biliriz. Gül veya Erdoğan bunlar AKP kadroları tarafından genişlettirilmiştir. Her şeyi yapma hürriyetine ve hatta hakkına sahiptir.

X41 ERKEK ŞAHIS : (00.19.12) İnsanlar sadece geliştirdi o zaman bence bugüne kadar. Modern yaptı.

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.19.17) Hayır topluluk bugünkü inanç içinde Erdoğanı nasıl bugün ona oy verenler ona destek verenler dikleştirdiyse …Anlaşılmadı(00.19.27). Nasıl ona destek verenler Tanrıyı da bir dönem insanlar dikleştirmiştir. AKP’nin bu ülkeyi bir arada bu ülkede yaşayan insanların bir arada tutmadığını söyleyemiyoruz, bir arada tutuyor. Peki Erdoğan şimdi bu ülkede olmasaydı bir kaos ortamı olacaktı, bunu kabul etmek istiyoruz. Ama bu şey anlamına gelmez; Erdoğanı kabul edeceğiz veya AKP’yi kabul edeceğiz şeklinde anlamına gelmez.

FARUK TUR : (00.19.55) Şimdi Tanrının olup olmaması …Anlaşılmadı(00.19.56) aydınlanma oluyor, olduğu zaman …Anlaşılmadı(00.19.58) kavram çıkıyor. Sadece Tanrıya inananlar mı …Anlaşılmadı(00.20.05). Mesela …Anlaşılmadı(00.20.06 -00.20.19).

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.20.19) Tamamıyla Tanrıyı merkeziye oturan, düşüncenin merkezine oturtan halbuki insanlık vardı. O dönem yine Avrupa dışındaki kıtalarda da coğrafyalarda da Tanrıyı merkezine veya Tanrıları merkezine oturtan veya Afrika daki küçük kabilelerde büyücüyü eeee küçük toplulukta düşüncenin merkezine oturtan insan toplulukları vardır. Bugün dönüp baktığımızda şey var hem Tanrıya inanan hem Tanrılara inananlar halk ta …Anlaşılmadı(00.20.55). Bununla birlikte o felsefi düşünce biçimi içinde bu baskıyı bu partileri şeyleri Liderlerini Tanrılaştıran insanlar da var. …Anlaşılmadı(00.21.01-00.21.29)(Karışık Konuşmalar) bakmamak gerekiyor. …Anlaşılmadı(00.21.30-00.21.36) felsefi anlayışta. Şimdi …Anlaşılmadı(00.21.38). Şimdi KÜRDİSTANdao şeyler Mitolojik düşünme biçimi ağır kalktığı için orası geri felsefe bu Metropoller de daha fazla düşün…Anlaşılmadı(00.21.51) tam tersine işin politik yönü itibariyle KÜRDİSTAN bu coğrafyada olduğu kadar …Anlaşılmadı(00.21.59-00.22.07). KÜRDİSTAN dünyanın en önemli coğrafyardan biri. Diye kabul edilebilir ama bu ülkenin gereği olarak bu kavramları biraz …Anlaşılmadı(00.22.14) gerekiyor.

X43 ERKEK ŞAHIS : (00.22.30) Bir şey merak ettim ve bir şey daha oldu. Şimdi felsefe Tanrı mıdır? O zaman 2 gündür hep Tanrıyla var olan şey arasındaki ilişkiyi anlatıyoruz. 2 gündür ben anladım mı farkı var mı sizce? Şey yapın yani. Şimdi bunun başka bir yöntemi yok mu hocam? Yani farklı daha iyi bu felsefeyi mantığını daha iyi anlayabilmek için daha iyi kavraya bilmek için size göre felsefe tamamen inanç çerçevesinde mi gelişiyor, şekilleniyor?

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.22.53) Felsefe ee felsefe içersinde şekillenen, aydınlanmayla birlikte ortaya çıkan insan kavramına bağlı olarak; işte Tanrıdan kopmuştur aynı zamanda, Zaten ondan bahsediyor. Yani dönüp dolaşıp Tanrıya geliyor.

X43 ERKEK ŞAHIS : (00.23.07) Şimdi ben 2 gündür hep aynı şeyleri duyduğum için ben bu soruyu sormak gereği duydum.

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.23.12) Yani burada şey yorum yapmamak gerekiyor. Tanrıya karşı çıkmak veya Tanrıyı kabul etmek gibi bir düşüncemiz yok. Sadece felsefi düşünceler içi yorumlar yapılıyor burada.

X43 ERKEK ŞAHIS : (00.23.21) Şimdi 100 insan Mitleşti mi az önce de elimi kaldırmıştım diğer arkadaşlar şey oldu ama bu şey insanın zaafında var. Çünkü niye insanın doğasında var. Hep insanın biyotik yapısında da var. Geçmişi geleceğe aktarmak. Aktarım içidir(Olarak Anlaşıldı).

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.23.45) Şimdi ben aydınlanmanın insana ne yüklediği yorumlar veya işte Kemalist aydınlanmanın Erdoğana veya Kılıçdaroğluna yüklediği anlamdan bahsediyorum.

X43 ERKEK ŞAHIS : (00.23.52) Ama ben…

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.23.53) CHP’liler Kılıçdaroğlu’nu AKP’ye oy verenlerde Erdoğan’a veya Gül’ü Tanrılaştırmış.

X43 ERKEK ŞAHIS : (00.23.58) Ama şey aslına şuna bakarsan bunun politika anlamda bu şey ele alırsak; bu tartışma farklı bir boyuta gidecek. Çünkü onun yaklaşımı ve anlayışı illa şey anlayışı bana göre biraz farklıdır.

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.24.17) Tamam farklı olandan bahsediyoruz bizde.

X43 ERKEK ŞAHIS : (00.24.18) Mesela birçok etkeni var. Örneğin kendisini bir anda Kapitalist zihniyetin çerçevesinde de kendini el altında da ee yaklaşma biçimi de var. Diğer bir tarafta ise bir mafyalaşma etkinliği de var. Öbür tarafta adını köreleştip iyice köreltip bir sistem kendi egemenliğini kurabilme biçimi de var. Öbür tarafta da biraz daha kendi olgusunu kurabilmek adına yani kendisini biraz daha var edebilmek. Bu özellikle KÜRDİSTAN üzerinde sağlıklı bir politika yürütebilmek için biraz ajanlaştırma gibi bir politikası da söz konusu el altında ciddi anlamda…

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.25.10) Sizin bu söylediklerinizin bizim 2 gündür konuşuyor olduklarımızdan doğrudan bir ilişkisi olduğunu düşünüyorum. Zaten bu konuştuklarımızdan da hareketle siz bunları söylüyorsunuz.

X43 ERKEK ŞAHIS : (00.25.20) Mutlaka burada bir etkisi olmuştur yani mutlaka. Şimdi burada kalkıp da bir şey şu anlamda gelmesin hocam kesinlikle burada her bir hoca sadece sizin açısından değil. Bizim için burada yerleri farklıdır. Ama demek istediğim şey şuan da bu şey yapıldıktan sonra daha fazlasını istemek daha fazlasını alabilmek, birbirimizi zorlayabilmek. Yani bunu biz bunları burada dile getirirken; biz bunları beğenmiyoruz, biz çok biliyoruz anlamında değil. Ben hatta bir şey paylaşmıştım; ben dedim ki benim evimde mümkün olduğu kadar, ben bildiklerimi de sanki bilmiyormuşum gibi takipçisi olarak buraya geldim yeri gelirse dedim ki çok farklı sanki çoğu şeyi bilmiyormuşum gibi soru da soracağım. Bunu sizinle paylaşmıştım aynı zamanda. Teşekkür ederim.

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.26.15) …Anlaşılmadı(00.26.16) davrandığını da sermayesi sağlandığın da aydınlanma açısından …Anlaşılmadı(00.26.29)

SONGÜL KARATAĞNA : (00.26.30) Ben size bir söyleyeceğim yani tabi ki …Anlaşılmadı(00.26.35-00.26.48) yaşamın anlamın sorgulanması. Yani bu ilk çağdan günümüze kadar böyle süre gelmiş. …Anlaşılmadı(00.26.57) Yani mitoloji olmuş İlkçağ da daha sonra işte Tanrı merkezli bir düşünceyle ama işte hep sorgulanan insanın yaşamının anlamı nedir. Yani insanlar zihinsel yapılarıyla neye ulaşılabiliyorsa o dönem işte Tanrıya ulaşmışlar. Tabi günümüzde de yaşıyor. Aydınlanma da dediğimiz büyük …Anlaşılmadı(00.27.22) artık her şeyin ölçüsü insan diye bir şeye ulaşılıyor. Yani insanı her şeyin merkezi yapan her şeyin insanın uygulamasını öngören ve daha sonraki dönemlerde de tabi bireylerin anlamında …Anlaşılmadı(00.27.40) bugün bu noktada sorgulamamız gereken bizim için yani yaşamın anlamını dünyada neye göre sorgulamak. Yani insan gerçekten sınırsız gücü elinde bulunduran bir varlık olarak mı bu dünyada yaşamını sürdürecek yoksa işte çevresinde bulunan doğal ve ekolojik yani doğayı da kendisi gibi gören bir anlayışla mı yoksa bunun anlamımı böyle. Bu noktalarda biz dediğimiz …Anlaşılmadı(00.28.15) çünkü o noktaya geldik. İşte nesne ayırımına da geldik, bu noktada bir dengelik olursa.

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.28.22) Evet söylediğiniz noktaya geldik. Bu şeye götürür o aydınlanmadan veya bu coğrafyada Kapitalist bir şekilde Kemalist aydınlanmadan çok biçimlerde kopmayı getirir. Bu kopukları hangi başlıklar da ifade edilebiliriz gibi soruyu ortaya atıyor. Doğru söylüyorsunuz. Yapmak gerekir yani Kemalist aydınlanmadan hem de …Anlaşılmadı(00.28.45). Politikanın veya bir …Anlaşılmadı(00.28.51) felsefi bir sorunudur. Diğer arkadaş.

X44 ERKEK ŞAHIS : (00.29.00) Bundan sonraki mesela evrenin dedik. …Anlaşılmadı(00.29.04). Çevrede böyle kağlı (Olarak Anlaşıldı)felsefi de olabilir düşünceler. Tanrı merkezli olmadan da olabilir ona göre artık bundan sonra öğrendiklerimizi ona göre kuracağız değil mi? Tanrı merkezli olanda olabilir, Tanrı merkezli olmayan da olabilir. Birde …Anlaşılmadı(00.29.20) dedik ya daha tam da bilmiyoruz. Acele olunması ona göre bizim de bazen yanlış yorum yapabiliyoruz.

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.29.29) Şimdi felsefe çok şey yani basit bir düzeyde ele alıyor yani genel bir çerçeve içindir. …Anlaşılmadı(00.29.43) üzerine çalışmak gerekiyor biz bu çalışmayı bundan sonra öğleden sonra buradaki atölye çalışması olarak getirebileceğimizi sanıyoruz. Bugün bu altıncı devlet daha önce beş devlet içersinde yürüttüğü arkadaşlardan bir kısmı da iki dönemdir bu devlet ışı şaheslerde (Olarak Anlaşıldı) …Anlaşılmadı(00.30.05) aydınlanma üzerine benzeri birtakım başlıklar üzerine çalışmayı düşünüyoruz. Diğer arkadaşlar da katılabilir. Ekolojik toplumun arkasında nasıl bir felsefe duruyor. Arkadaşın söylemiş olduğu üzere aydınlanma feminist aydınlanmadan çok acı; ruhun hümanist anlamda zaten onun için politik yönü itibariyle …Anlaşılmadı(00.30.25-00.30.30) hangi başlıklar arasında araştırma yapmak gerekiyor. …Anlaşılmadı(00.30.35). Mevcut modern bilim veya burada ifade edildiği şekilde bilimin farklı tanımları var mı? Mevcut olan bilimin var olan bizi içine alan tanımlarına karşı çıkmak gerekir. Tabi burada ortaya ne çıkar. Hukukun üzerine eğitimin üzerine bir takım …Anlaşılmadı(00.30.51). Yani bu orta okuldan beri orta okulu bitirdiğinde bizim içine düştüğümüz bir durum itiraz etme hakkımız yoktu? Hangi birimizin okulda aklına gelebilirdi ki. Ben bu eğitim anlayışı içinde şekillenmek istemiyorum hakkına sahip değiliz. Bu …Anlaşılmadı(00.31.10) ama şimdi devrinde değil. Çünkü elimizde bunun imkanı var. Bunun için eğitim anlayışında bir demokrasiler topluluğu toplumunu oluşturması içindir. Başka hevesler içindir. Başka eğitime dayalı konular var mı varsa bunun mitolojisini yapmak veya …Anlaşılmadı(00.31.29) yapmak hukuk dışı …Anlaşılmadı(00.31.31-00.31.36) yapmak gerekiyor.

…Anlaşılmadı(00.31.38-00.31.50) bürosunda karşılaştığım gün avukat vardı o zaman, kısa bir konuşmadan sonra bu hukukçu devlet oluşturuyoruz. Şey …Anlaşılmadı(00.32.00) şeklinde bir soru sormuştuk; arkadaşımız dedi İBRAHİM hukuk üzerine ihtisas yaptı dedi. Hukukun içerisinde …Anlaşılmadı(00.32.15) hukuku farklı bir sistemin olması gerekir. Bunun üzerine bir değerlendirme yapsak dedim ya işte böyle 1-2 saat sohbet geçti. Sonra kitabını da verdi. 4-5 dergi sağa solu da istediydi(olarak Anlaşıldı). Erdal DOĞAN …Anlaşılmadı(00.32.32) biriydi. Benim arkadaşım ilginç bir çalışma yapmış avukatlar herhalde işleri başlarından aşkın, çok da mevcut hukuk ilkelerinden kopuk başka arayışlar içerisine girmiyorlar. İşin başka yönü itibariyle çalışmak gerekiyor. Yani hukukun teknik düzeyde …Anlaşılmadı(00.33.00) etmiyor. Şimdi alternatif …Anlaşılmadı(00.33.03) arayışları var. O alternatif arayışları herhalde mevcut hukuksal olguyu gerektirir. Başka bir sistemler hukuki sistemlerle ilişkilendirmeyi gerektirir diye düşünüyorum. Mesela ben bir şeye katılmıştım. Hukuk paneline katılmıştım. Burada öğretim görevlileri vardı …Anlaşılmadı vardı …Anlaşılmadı vardı genel başkanı vardı avukatlar vardı. Üniversitedeki profesörler …anlaşılmadı felsefi boyutundan bahsediyorlardı. Avukatlar saf etnik boyutundan bahsediyorlardı. İşte birkaç arkadaş saf çevresini ilgilendirdiği için işin boyutundan bahsediyorlardı. Ama bu işte farklı cisimleri disiplinleri bir araya getirmek gerekiyor diye düşünüyorum. Gündeme dair felsefeye dair politikaya dair bunları şekillendirici farklı disiplinleri bir araya getirmek gerekir. Hukukun tam etnik düzeyde üniversitelerde okutulduğu şekilde bize geçmiyor. Farklı sistemler üzerinde çalışmak için yani; ben kendi kendime soruyorum, Konfederal bir sistemin ne olduğun diye ya burada ki arkadaşların da e varsa savcı arkadaşlarında buna çalışması gerekiyor. Özgün çalışması lazım.

X45 ERKEK ŞAHIS :…Anlaşılmadı(00.34.19-00.34.52) topluluğu farklı bir siyasi yükselmedir. Doğal olarak bu farklı siyasi yükselme farklı hukuki yollar söz konusu olmalı farklı şekillenmeler söz konusu olmalı. Biz öyle bir …Anlaşılmadı(00.35.03). Modern hukuktan farklı bir hukuk anlayışı var burada. Yani …Anlaşılmadı(00.35.10-00.35.15)

TUNÇER ÖZDOĞAN: (00.35.15) …Anlaşılmadı üzerinde çalışılması gerekiyor. Bende varsa evden size getirebilirim. …Anlaşılmadı(00.35.25). Farklı bir düşünme biçimi farklı bir topluluk muhakkak ki burada diyebiliriz ki Kemalist aydınlanmayı işin bu yönü itibariyle çok kolay …Anlaşılmadı(00.35.36) edebilir diye düşünüyorum. Çünkü şey insanlar aydınlanmanın …Anlaşılmadı(00.35.40) ölçülerde …Anlaşılmadı(00.35.47) doğadaki herhangi bir canlıdan daha önemli değildir. Ve bu kadar alçak gönüllüdür insanlar …anlaşılmadı(00.35.54). Nitekim şeyi de o dönemde iktidarı da bölgede saldırısına uğramıştı. Annesi babası İspanyadan kovuluyor. 16.17. yy Hollanda ya gidiyor. Hollanda da yardımcı hukuk edimleriyle birlikte o Hollanda’nın iktidarıyla bir takışma içine giriyor ve kırsal bir yere gidiyor orada yazıyor kitaplarını. Hatta o dönemin filozofları ...Anlaşılmadı(00.36.18) sevmediği gibi filozofları da sevmiyordu. Ve daha sonra filozoflardan etkilenmenin, filozofların modern sistemin sistemden kopacak şekilde modern bilim anlayışından kopacak şeklide yazılar yazıyor, metinler yazıyor, kitaplar yazıyor.

…Anlaşılmadı(00.36.32-00.36.43). Descartes 1960’lı 70’li yıllarda Fransız Komünist Partinin içindeyken daha sonra çıkan bir filozoftur AlbikerPuto (Olarak Anlaşıldı). Bunlar üzerinde çalışmak gerekir. Yine Frankfurt Okulu var. …Anlaşılmadı(00.36.54)’dan etkilenmiştir. Özellikle …Anlaşılmadı(00.36.59) kitaplarını okumanızı önerebilirim. …Anlaşılmadı(00.37.03)’yu okumanızı önerebilirim.



Y13 BAYAN ŞAHIS : …Anlaşılmadı(00.37.12)
5.DERS
TUNÇER ÖZDOĞAN;
Edebiyatta sanatta da merkezi bir manevi bir şekilde bir kahramanını üzerinden şekillenmeye başlıyor yani bir şekilde aydınlatılıp (00.14-00.16 anlaşılmadı) sanatta da edebiyatta da yansıyor. Şey vardır kahraman vardır. İktidar kahramanın üzerinden şekillenir. Bu tür olaylarda güçlülerin merkezinde kahraman veya (….00.32 anlaşılmadı) edebiyatta da akıl ve insan merkezi bir konuma gelmiştir. (…00.40-00-41 anlaşılmadı) kültür alanlarında büyük aşamalar kat edileceğine inanılıyordu. (00.51 anlaşılmadı) akılcı düşüncesi doğa üstü ve doğa dışı her şeye karşıydı. Bu nedenle gerçek olan doğallık olandı. (01.01 anlışılmadı9) insan ve insan aklı aydınlama felsefesi ile birlikte doğayı fethetme onu şekillendirme gücü olduğunu iddia etmeye başladığında doğa üstü ve doğa dışı her şeyede karşı çıkma gücünü de kendisinde buluyor. Yani Tanrı ile hesaplaşma kalkıyor şey aydınlanmanın aklı aydınlanmanını filozofu aydınlanmanını bilim insanı Tanrı ile hesaplaşıyor. Yine dünyanını dışında gelişen hesaplaşma kendisinde gereği kendin de görüyor. Yani bilim o kadar gelişiyor ki aydınlamanın akıl insanı üzerinden sadece işte dünyada ki olay ve ilişkileri dinsel veya tanrısal bir takım nedenlere bağlamanın ötesinde bilime dair nedenlere bağlama çaba içerisinde kendini görüyor. Yani olumlu bir yanıda var tırnak içinde söylemek gerekirse bu aydınlamanını akıl kavramını onu da bir yöne dayatma görüyor. Topluluğu yaşayan bir köylü topluğunda silah ve (..02.24 anlaşılamadı) girdiğinde işin içine bilimsel bir takım gelişmeler ile insana dahi iyi yaşama imkanı sunuyor. Bu anlamda beyin entrikanını kendin de bir takım misyonlar yüklemesi akıl yüklemesi güneş gibi misyonlar yüklemesi şeyin toplumun daha iyi yaşamasına neden olmuştur. Aydınlanmacılara göre insan yaşamında akıl ilkeleri her şeyden önemlidir. (…03.11 anlaşılmadı) insanı işlevsel ve yücelten akıldır. İnsan diğer canlılardan ayıran ve üstün yapan akıldır. Az akıllı insanlar herhangi bir canlı akıllılar ise insandır. olması kadar tüm insanlığını ilerlemesi ve mutluluğa kavuşması için gerekli olan akıl akılcı düşünme ve evrensel akıldır. Mesela bu insan merkezli çerçevelerde mesela şu farklı akıllar ortaya çıkıyor. Burda iki tane temel akıldan bahsediyor. İlki felsefi akıldan bahsediyor. (..03.54-04.01 anlaşılmadı) felsefi akıl vardır orda. (04.12-04.17 anlaşılmadı) Akıllı insan Beytona göre duyu organları ile birlikte deney yapar, buluş yapar bu deney ve gözlemden izlendem hareket eden akıl aracılığı ile yaptığımız deneyden gözlemden izlemden hareket ile bilimsel bilgiye ulaşır. Bu şekilde (04.38-04.42 anlaşılmadı). Akıllı bir düşünür, gerçeğe erişmekiçin zaten deney yapardı. Doğru ve yanlışı anlayabilmek için deney yapmak sonuç ve verilerini akıllıcı bir düşünüp ve değerlendirmesi sonucu olur. Deneyin aklı kullandığı ..(anlaşılmadı). Çocuk yaşında akılcılık ….(05.04 anlaşılmadı) felsefe var yani akıl var. Deney yapmaya gerek yok diyorlardı bunlarda biz deney yapmadan da biz bilimsel bilgiye ulaşırız şeklinde bir anlayışa sahip. Yani bu tabunun arkasında bir (05.25 anlaşılmadı) olduğunu bilmek için benim gidip kapıyı açmam gerekir. Diğer deneyciye karşıdır. Akılcı diyorki o kapının arkasında uçurum olmadığını veya duvarlarla karşılaşmayacağını ben zaten bilirim. Kapıyı açmaya yani denemeye gerek yok diyor. (05.46-05.53 anlaşılmadı) ölürmüyüz ölmezmiyiz yaralanırmıyız yaralanmazmıyız gibi bir soruya cevap vermek için deneyci akla …(05.59 anlaşılmadı) ama akılcıda diyorki atlamaya gerek yok zaten atladığımızda ya yaralanacağız yada öleceğizdir. Bunu biliriz şeklinde farklı bir anlayışa sahip. Bilimselbilgiye ulaşmanın yolu deney gözlem izlemdir şeklinde bir anlayış ile ortaya çıkıyor. Bu günde genel olarak genel olarak yaşadığımız coğrafyada gerek avrupada bilim insanını modern bilim insanını deney gözlem ve izlemden çıkartılan ortaya çıkartılan bilgidir şeklinde bir tanım yapılır. Yani nedir işte bilimsel buluşlar yine bunu çözmek için bir takım araçlar gereçler alınır. Bu araçlar ve gereçlerden hareketle bu doğada araştırmalar yaparız. Ortaya çıkan bilgidir. Bilimsel bilgidir şeklinde bir düşünce var şeye göre deneycilere göre. (07.13…anlaşılmadı) göre ise buna gerek yok sadece bu deney ve gözlemi yapmadan da görebiliriz şeklinde bir anlayış söz konusu. Einstein’a dönüp baktığımızda Einstein bir deneyci değildi o ….(anlaşılmadı) bir düşünme biçimine sahipti. Arkadan şöyle bir anlayış ortaya çıktı. O önce deney ve gözlem fakat kuram denen eski bilimsel çalışma yöntemine büyük darbeyi indirdi. Önce hesap yaptı tahminde bulundu deney arkadan geldi. Ve deney Einstein ı destekledi. Özel görevlilik iki temel önermeye dayanır. Yani Einstein kuramı olan özel görevlilik bir, hareket görevi nedir. İki evrendeki en yüksek (08.06 anlaşılmadı) ışığın hızıdır. Yeni iki önerme ortaya attı. Bizim için şöyle bir tanım var (08.24 anlaşılmadı) böyle yapmış bu tanımı. Benim diyor doğayı özellikle doğaya bir kuram yada beklentilerimizi sürekli sorgulama etkinliğidir. İnsan için yaşam çevresine giderek tüm evreni anlamaya çalışmak bir ihtiyaçtır. Bizim arayışın bizim sorunların ölçüsünden çok olup bitenleri öğrenme açıklamaya çalışmaya merakından kaynaklanan bir çözüm. Bilimsel bilgi eğer bir kuram veya teori adı altında ifade ediliyorsa kuram teori adı altında ifade ediliyorsa deneyciler bu kuram ve teoriye ulaşmak için deney yapmak gerek der. Yani onlar ifade ettikleri kadarı ile beyaz bir sayfa olan bizlerin (09.33- 09.42 anlaşılmadı) bilimsel bilgiye öğreti mekanizması başka bir çözüm ortaya çıkar. Matematiği esas almak önce komple matematiğe dair geometriği dair aritmetiği dair bir takım kuramlar ortaya atabilmek bu kuramı ispatlamak için tam tersi bir durum ortaya yani ortaya bir kuram atılıyor teori atılıyor bu kuramı ispatlamak için (10.25- 10.27 anlaşılmadı) deneycilere göre ise tam tersine (10.30-10.32) anlaşılmadı)labaratuara getiriyor. Ondan sonra deneysel araştırma yapılıyor. Ondan sonra kabulleştiriyor. İki farklı anlayış var. (11.02-11.20 anlaşılmadı) felsefedeki deneyci arayışlar ve filozoflar üzerine (11.27 anlaşılmadı) oranda bu hangi (…..anlaşılmadı) kişisel bilgiye ulaşmak zorunluluğunda esas yolun bilimsel olduğunu ortaya çıkardı. En basitinden şöyle diyebiliriz. Ayın dünya ile dünyanını güneşle olan uzaklığını ölçmek mümkün değildi. Yani bu anlamda bir deney yapmak mümkün değildi. Bu anlamda Einstein’ın güneşin ayın dünyayla olan mesafesini metre ile ölçmemiştir. Yani bu anlamda deney yaparak ölçmemiştir. Önce bir kuram atmıştır teori atmıştır ortaya. Ve bu kuram üzerine ayın güneşle güneşin dünya ile arasındaki olan mesefeyi ölçmüştür. Şimdi atom parçacıkları üzerinden deneyyapmak mümkün değildir. Atom parçacıkları üzerine bir kuram ortaya atılır , teori ortaya atılır. Bu kuram ve teori ispatlanmaya çalışılır. Bu anlamda bu anlamda bilimsel bilginin mekanizması olmak anlamında deneyciliğin ben doğru bir anlayış olduğunu düşünmüyorum ben. Burada farklı bir anlayış daha doğru geliyor bana

X46ERKEK:12.38 Deneyciler hiç kuram atmamışmı ortaya nasıl kuram atmadan direk oda düşünmüş

TUNÇER ÖZDOĞAN: 12.47 En azından labaratuara girmek için elinde bir takım alet araç gereç olması gerekir ve labaratuara girerken (12.52-12.57 anlaşılmadı) buda ilk bir takım bilgiler ile labaratuara götürebileceği bu anlamda işte bu Beykon’un deneyci anlayışı felsefedeki deneyci anlayışının pek doğru olmadığını hatta hiç doğru olmadığını düşünüyorum.

İBRAHİM SİYAHKAYA:13.19Hocam bu izafiyet teorisinin bir şeyi var mı mesela bir deneycilik



TUNÇER ÖZDOĞAN:13.27İzafiyet teorisi deneyci anlayışı akımı mahkum etmiştir. Çünkü izafiyet teorisini üzerinde çalıştığı işte ışık işte atom parçacıklar gibi materyaller üzerinde deney yapmak mümkün değildir. Yani burada tartışamayacağımız nedenlerden dolayı yapmak mümkün değil. Einstein da zaten izafiyet teorisini bir kurama kuramın kendisi üzerine teorinin kendisi üzerine çalışarak ortaya atmıştır. Yoksa eline özgün cihazları alıp labaratuaragiripte atom altı parçacıklar üzerine çalışmamıştır. Zaten çalışmakta mümkün değildir. Newton mesela şöyle anlattı yani arkadaşımız .newton mekaniğine göre bir metre yani sizin evde kullandığınız metre sabit bir uzunluk ölçüsü veya bakkallarda kullanılan ağırlık sabit bir ölçü. Oysa 20.yy fiziğini biliyoruzki bu tür sabit ölçümleri olması mümkün değil. Yani bir metrelik bir metrenin veya bir kiloluk bir ağırlığın sabit olması mümkün değildir. Şöyle anlatayım doğada doksan derecelik dik açıda Newton mekaniğine göre doğadaki doksan derecelik açılar vardır. Ama 20. Yy fiziğine göre doksan derecelik bir acının olması mümkün değildir. Veya üçgenin iç açılarının toplamı newton mekaniğine göre fiziğine göre 180 derecedir, ama 20 yy fiziğine göre üçgenin iç açıların toplamı 180 derece olması mümkün değlidir. Evrenin jeolojik yapısını nedeni ile. Yani Einstein böyle güçer mümkün değildir doğada. Üçgen şöyle bir üçgenden bahseder mesela. Şura yüz seksen derece olsa bile doğadaki bu tür üçgenler söz konusu olabilir veya bir ara bahsetmiştik. İki doğru arasına Newton mekaniğine göre iki nokta arasına bir doğru çekilebilir ama ama 20. Yy fiziğine göre iki nokta arasına bir doğru çizmek mümkün değildir. Çevremize baktık mı işte bu açıdan göreceğiz. Bu açıdan sanki bize doksan dereceydi. Ama hiçbir şekilde doksan derecelik bir açıya henüz tam olarak rasatlanmadı. Bir kilonun sabit veya bir metrelik (16.23-16.32 anlaşılmadı) sabit uzunlukta sabit ağırlıklar söz konusudur. (16.41-16.46 anlaşılmadı) üçgen şöyle bir üçgene göre bölgemizdir. Yani arasındaki farkı anlatmak için kullanılan bir kavramdır. Mesela …(17.00 anlaşılmadı) göre bu kavramların kullanılmasına gerek yoktur. Şeylerin ağırlıkları uzunlukları sabittir. Sabit kalmasına karşılık kullanılan bir kavramdır. Böyle 20.yy fiziği veya bilim algısının tartışılır olamasının doğal alarak felsefeye, politikaya yansımaması mümkün değildir. …(17.31-17.33 anlaşılmadı) fiziği değişmez ağırlık birimlerinden hareket ile o dönemin ve halada devam ediyor, (17.40…anlaşılmadı) kuramcıları (17.43 anlaşılmadı) vazgeçilmezliğinden bahsedilebilir mekanik fiziğe göre. Çünkü çok kaba yorum yapıyorum. Mekanik fizikte nasıl uzunluk ölçüleri ağırlık ölçüleri sabit politik bir konu olmaklığı itibari ile ulus devleti sabittir. Değişmesi mümkün değildir. Kötü bir benzetme yapacam ama doğrudur. 20.yy fiziği nasıl benim şuradaki ağırlığım ile beş metre ilerdeki ağırlığım farklıdır. Çünkü o beş metre ilerdeki bakı ile buradaki bakı arasındaki fark elbetteki vardır. Orada benim bir ağırlığım var hatta (…18.32 anlaşılmadı) söz konusu ise farklı coğrafyalarda farklı hukuk devletlerinden bahsedilebilir. Bu anlamda (18.40 anlaşılmadı) o bütün farklı coğrafyalarda ortak benzer aynı bir ulus devletinnin şekillenmesi için

X47 ERKEK ŞAHIS:18.56-19.03 anlaşılmadı

X48 ERKEK ŞAHIS:19.03 Şimdi ben bir soru sormak istiyorum. Dün iki günden beri bir çok şeyi fiilozufun kimisini benimsedik kimisinin düşüncesini kabullendik kimisini eleştirdik. Ben burda şimdi bizimde kendi projemiz olduğundan kaynaklı bir hedefimizin olduğundan kaynaklı ekolojik özgürlükçü eşit cinsiyetin paradigması felsefesini biraz açarmısın bize. Bu felsefesi nedir. Bunun bakış açısı nedir

TUNÇER ÖZDOĞAN: 19.32 Eğer yani biz soru sorabiliyorsak büyük ihtimalle bunun cevabını az veya çok iyi veya kötü biliyoruzdur. Yoksa soru sormayız. Bu konuda bizim fikrimizi almak istiyor. (19.43-20.07 anlaşılmadı)

X48 ERKEK:20.03Şimdi ben şu anlamda bak hocam ben şu açıdan burdakiburda ciddi anlamda kafam karıştı. Bir yandan biz felsefeden bahsederken Tanrı ile arasındaki ilişkiyi kurmaya çalışıyoruz. Şimdi bir çok şeyi bir iki günden beri baştan başlıyoruz sona geliyoruz sondan tekrar başa dönüyoruz. Ben bilmiyorum ben mi yanlış anladım. Ben son iki gündür bunu anladım. Ha bende şunu anlamaya çalışıyorum sonuç itibari ile eğer ben böyle bişi bilmiş olsaydım buraya gelme gereği duymamış olacaktım beni bişeye bu kadar çekmeyecekti. Bu kadar zorlanmamış olacaktım. Bende diyorum ki bizim buradaki felsefe anlayışımız nedir. Çünkü bir çoğudiyorki işte diyor Tanrı istemese su olmayacaktı. Örneğin bu olmadığı zaman bu olmayacaktı. Ulus devlet mantığıdaortadayadı. Sizin çizdiğiniz 12.yy daki çizim şeklide ortadaydı. Bu gün 23.yy çizim şeklide ortada. Şimdi değerli arkadaşım şey anlamda söylüyorum kare çizdiği hocamızın tahtaya çizdiği yazıdan bahsediyorum. Şimdi bunlar hepsi bu kadar farklı farklı şeyler varken bu kadar şeyler bir çoğu her biri kalkıp bişey söylüyor. Kendisine göre bir yorum yapıyor. Şimdi belki bir çoğumuz yaptığımız yanlışlarıda not alıyor. Eleştirme yeri değil eleştirmeyecem. Sonunda da eleştirecem de bir çok kendinde de biz de yaşanana öyle sıkıntılarda var. Şimdi bende bunun biraz daha aşılmasını istiyorum veya tartışmasından yanayım.

TUNÇER ÖZDOĞAN: 20.02 Tamamiyle doğru ve haklı biryer istiyorsunuz bende şöyle cevap vereyim size (22.03-22.04 anlaşılmadı) ders var (22.05-22.12 anlaşılmadı) farklı tarihlerde

X48 ERKEK:22.18 Şimdi ben şu anlamda sormaya çalıştım. Özellikle ben buraya gelirken şu anlamda şu mantıkta geldim. Mesela önderliğin bir kitabı vardı. Erkeği öldürme kitabı. Herkes bi çok insan onu yanlış anladı.
TUNÇER ÖZDOĞAN:22.32 Nerden biliyorsun herkesin yanlış anladığını

X49 ERKE ŞAHIS:22.36 Niye belirtiyorsun yüzde birlik kısım

X48 ERKEK ŞAHIS:22.44 Şimdi arkadaşlar ben bitireyim sen dersinki burda herkes birbirimize fikrini söylecek doğru olan neyse o belirlenecek yani bu kadar basit.

X 50 ŞAHIS:Yüz kişiyi saydım sekseni anlamamış dediğinde söyleyecek

X5 ERKEK ŞAHIS: 22.57Şimdi heval ben şunu neye dayanarak söyledim. Çünkü o kitap ilk çıktığı sırada birçok arkadaş okurken bi saatini en az o sorunla ilgili dört tane soruna gidiyorduk. Bak dört tane soruna gidiyordk ben ben bunlara dayanarak söylüyorum. Yani herhangi bir şey değil. Benim anlatmak istediğim çünkü şu ada dünya alternatif olarak bir proje konulmuş. Bu ciddi anlamdadır. Şeydir yani bu bu günkü ortaya konulan demokratik konfedarilizm sistemi böyle sadece 1900 larda 1800 lerde Atina’da o tarihlerde başlamış 109 sene sonra inşa edilebilmiş. Oysa bizim 109 sene değil öyle bir zaman 19 sene bekleyecek bir zamanımızda yok. Ha o temelde de örneğin biz bu gün bizim şu anki konumuz felsefe mi bunu en azından içinde ne kadar tartışabiliriz kendimizi ne kadar geliştirebiliriz. Bunun ne kadar içinde kendimizi şekillendirebiliriz. Benim şu anda yaklaşma anlayışım bu. Ben bu temelde yaklaşıyorum belki biraz Türkçem zayıf olduğundan kaynaklı arkadaşlar biraz zaman zaman yanlış da anlaşılıyorsam da kusura bakmasınlar.

TUNÇER ÖZDOĞAN24.18 Türkçeyi az bilen eksik bilen (24.19-24.29 anlaşılmadı) felsefeyi daha sonra tartışsak (24.31-24.36 anlaşılmadı) bu anlamda sizin sorduğunuz soru doğru haklı sorular farklı bakış açıları içinden ele alınır.

Y14 BAYAN ŞAHIS: (24.46-25.03) anlaşılmadı

X48 ERKEK ŞAHIS:25.03Farklı bişi söylemedim o yüzden ben diyorum Türkçem biraz sıkıntılı o yüzden hep yanlış anlaşılıyorum.

TUNÇER ÖZDOĞAN:25.12Ama söylerken biz olası işte karşı düşüncelerin tahammülü olmak zorundayız.

X48 ERKEK ŞAHIS:25.20Yo şimdi yanlış anlaşılmayalım farklı bişey varsa saygım sonsuzdur.

(NOT: 25.23 dakikadan 25.46 kadar herkes konuşmak istediğinden konuşma anlaşılmadı)

X51 ERKEK ŞAHIS:25.45 Hocam sayın öcalan üniversiteden okurken eline geçen sosyalizmin …(25.55 anlaşılmadı) kitabi okuyor. Bundan etkilenerek (25.58 anlaşılmadı) yani siyasal görüşü değişti. Aradan 30-35 yıl geçiyor. Şimdi yeni bir manifesto güne yeniden aslında (26.10 anlaşılmadı) şimdi bunların peşi sıra ders sıralamasını alırken düşünürken o bunları bu çalışmaya ortaya çıkarmış olduğu çalışmanın açığa çıkması için 2000 kitap okudu bunu söylüyor. Ama şimdi arkadaşlar şeye takılmışlar. Tanrı insan ilişkisi tanrı bizim neresindeyiz şimdi o kitabı okurken şöyle bir …(26.42 anlaşılmadı) diyorki falan kez kaybetti bilen kez kazandı değilmi yani şimdi onu insanların (26.50 anlaşılmadı) olduğu için söylemeyelim. İnançlı olan insanlara olan saygımızdan kaynaklı. Ama öyle bir teori değil diyor. Öyle bir felsefeye bilim teknik teknoloji katıyor. Bütün bu çalışmalarına burda dini bütün inançlı ibadetli arkadaşlarımız onun karşısına çıkarmış olduğu tanrı insan ilişkisi ihanet güç ilişkisi bildikleri halde rahatsızlık duymuyorlar. Ama biz yani …(27.24 anlaşılmadı) kardeş dedi diye söylüyorum biz (27.27- 27.29) felsefi tartışacaksak bunun hiç kimseye faydası yok sizinde zaman kaybına neden olur. Bizimde zamanınızın kaybına neden olur. O yüzden mümkün mertebe daha derli toparlayacı bu çalışahmuhtevatında yani eğitim sistemi muhteviyatına uygun inişler ve çıkışlar yaparsak hepimiz kazanırız diye düşünüyorum. Arkadaş diyorki işte erkeği öldürmeyi yüzde seksen algılayamadı. Erkeği öldürmenini muhteva ana temasını tek kelime ile nedir diye söylesem heralde söyleyemeyecektir arkadaş. Şimdi diyorki içinizdeki erkeği öldürün. Bu kadın içinde geçerli erkek içinde geçerli. Ama arkadaş habirediyorki ben benben. İçindeki beni öldürmediyse nasıl iddia edebilirki yüzde sekseni bu kitabı algılayamadı.

TUNÇER ÖZDOĞAN;28.33Bu tartışmayı ayrı bir zaman diliminde yapsak daha doğru olur diye düşünüyorum. Siz heralde bunun dışında bişey söyleyeceksiniz.

X52 ERKEK ŞAHIS:28.43 Bencede yani bu tartışmayı yapmaya gerek yok diye giriş yapayım. Bunlara gerek yok. Felsefeden bahsediyoruz. Üçgeni metreyi kiloyu tarif ettiniz. Bence bu gidişaat güzel onla neyi çağrıştırıyor. Bizim bir yönteme ihtiyacamız vardır. Yöntemimizde de felsefe olmak zorunda biz felsefeyi burada dinleyip tartışmak zorundayız. Felesfe de böyle bişey. Bu şekilde gidicek bunu başka yerlere çekerek olur yani bazen ideolojimizi de katarak gideceğiz ama felsefik felsefe gibi gitsek böyle iyiyiz yani. Şu anda yapılan yöntemi doğru buluyorum. Benim yeni öğrendiğim şeyler oldu bu gün. O metre kilo orda neyi çıkardık biz. Marksizim eleştirilebiliyor. Değil mi önü açık. Buda onun gibi bişey. Buda eleştirilebiliyor. Filozof eleştirebiliyor. Filozofunda hataları oluyor. Marksizimeleştiriliyo. Bunlar bizim bir yöntemi bir gerekçe olan dersleri kürdistan tarihini göreceğiz. Onların bir hazırlık seviyesi. Ona göre ben kürtsel dersini şu felsefeye göre öğrenecem. Benim için iyi. Ben beğeniyorum bu yöntemi.

TUNÇER ÖZDOĞAN:29.43Şimdi biraz önce bu parti tarihini ..(29.45 anlaşılmadı) o açılmış olan kadın sorunu veya erkek sorununuda ayrı bir başlık halinde ayrı bir derste konuşulacak.

X48 ERKEK ŞAHIS:29.52Ben onu şimdi tartışarak şimdi bak onu örnek olarak verdim. Bence burada bazı arkadaşlar yani birbirimizie böyle sanki böyle kinci bakacağımız yerde birbirimizi anlamaya çalışırsak daha sağlıklı bir sonuç elde edebiliriz. Ben onu örnek olarak verdim dedimkişunuda söylüyorum bir çok arkadaşımız bizde bu çalışmanın içerisindeyiz 2005 den beri. Hala kendimizi demokratik konfedarilizm ne demek bilmiyoruz. Kendimiz başta burada bişey anlatırken yani ben çok iyi biliyorum. Biz bu şu konuyu tartışarak değil somut bir örnek vererek gitmeye çalıştım. Yani şunu ben çok iyi biliyorum şunu böyle yapalım demedim. Ben bu konuda bu çalışmanın bir öncüsü olarak burda ve bir çalışanı olarak en azından benim ne kadar katkım olabilir bu konuda sizin bilginiz varsa bu konuda sizin de bizimle paylaşmanızı istedik. Ha birileri kalkıpta bunu farklı buluyorsa o onun anlayış tarzıdır ben ona bişey diyemem.

TUNÇER ÖZDOĞAN:30.54Evet son yarim saatte felesefe üzerine geriye dönük bir şey yoğunlaşma bu konuda başka farklı bir öneri yoksa. Çünkü gerek kadın erkek sorunu gereksede bu farklı tarihinde biraz da biraz önce tartışma (31.10-31.13 anlaşılmadı) evet bu felsefe konusunda felsefenini ne olduğunu konusunda konuşabiliriz. Soru üretebiliriz. Soru ürettiğimiz iyi olurda. İki günlük hatırlayalım bu konuda aklımıza takılanları. (31.39-32.35 anlaşılmadı) biz ne kadar bir bilim insanı olsak dahi bir şekilde çeşitli nedenlendenbelkidepiskolojik nedenlerden dolayı zihinsel veya bünyeye dahil bir takım eksikliklerimiz olabilir.

(32.52-3320 anlaşılmadı)

X53 ERKEK ŞAHIS:33.22Farklı bir şeye değinmek istiyorum. Orada yazıyor ya. İnsanın böyle bir bilgiye rast geldim ama ne kadar doğru onu .elkiburda açalım. Bir insan anne karnında dokuz ay on gün ne kadarki zaman diliminde evrenin oluşumundan bu güne gleen evreni dokuz ay on günde anne karnında tamamlamaktadır. Bu özelliği bir insanın özelliği evrenle bir bütündür. Orda da zaten orda da söylüyor felsefeyi insan ve evren içeriği içerisinde bilgi arayışı içine girmeliyiz. Bu böyle doğrumudur hocam.

TUNÇER ÖZDOĞAN;34.31Biraz karışık oldu. Sizi anladım. Yani önderliğin kitaplarından etkilenmişsiniz. Orda eş zamanlı bir kavramlar geçer. Bu kavramlar değilse bile öcalanınkitaplarıda eş zamanlı ve hak zamanlı kavramlara denk bazı kavramlar gelişti. Genellikle tarih yorumu çizgisel bir tarih yorumu esas alınır. Yani ..(anlaşılmadı) zamanlı bir ..(anlaşılmadı) yani milattan önce bilmem ne seneden 2011 yılında doğdu. Yane…(anlaşılmadı) zamanlı bir bakıştan bahsedilir. Yani sırasına kronolojik bir sıraya bağlı olarak bir tarih yorumundan bahsedilir. O sizin bahsettiğiniz o dokuz ay on günlük süre içerisinde 5000 yada 10000 sene önce ilk insanın evrimini o dokuz ay on günlük süre içerisinde şekillenmiştir gibi bir evrim geçirmiştir. Az zamanlı bir şey yani burada kronolojik bir yorumdan öte o şeyin kişiliğindebebeğin kişiliğinde oluşumunda şey bütün tarihi olduğundan bahsedilir. Bu az zamanlı eş zamanlı duruma tabi tutulan bir anlayış. Tabi sen soruyu sorarken ne kadar zorlandıysan ben de anlatmak konusunda çok zorlanıyorum. Bu şeyle ilgili (36.20 anlaşılmadı) arka planınızda olduğu bir çok şeyin birikime sahip olmanız gerekir. Ben şey dedim (36.20…anlaşılmadı) işte marksizmileninizmi slogan haline getirdiğini ve bunu ezberlediğini ve bunun çok ciddi bir eksiklik olduğundan çokta tehlikeli olduğundan bahsetti. Böyle yapmamak gerekir dedi. Bu anlamda soru sorarken sen nasıl sıkıntı çekiyorsan, bende cevap verirken sıkıntı çekmemin nedeni bu. Önderliği kitapları az önce dedin ya yüzlerce binlerce kitap incelendikten araştırıldıktan sonra bir kitap oluştu. O kitabı anlar hale gelebilmek için en azından o kitabı yazarken okunan kitapları bir kısmını okumak gerekir. Ancak okuduğumuz oranda ordaki önermeleri üzerinde bir takım sorular ve cevaplar üretebiliriz ve bu anlamda soruları iyi sorarız. Cevapları verirkende iyi cevap veririz. Yani bir şeyi bir eseri slogan olmaktan çıkartmak gerekir. Çakırttığımız oranda o eseri yazan insana haksızlık yapmamış oluruz. Ben önderliğin eserlerini böyle okuyorum. Ezberlememek gerektiğini düşünüyorum. Yani okuyalım ama ezberlemeyelim. O kitabı onun yazmasına neden olan kitaplar üzerinde çalışmak gerekir. Ancak bir şekilde soruyu sorarken rahat oluruz ancak bu şekilde cevabı dinlerken veya bir soruya cevap verirken kolaylık çekeriz. Bende burada anlatmak zorluk çekmemim nedeni bu. Şimdi o senin sorduğun soruyu az zamanlı ve eş zamanlı kavramları üzerinden değerlendirmek gerekir. Ama eş zamanlı ve az zamanlı ayrıca aktarmak gerekir. Bu bir tarih yorumudur. Eş zaman az zaman. Şimdi tarihe ve tarihin farklı yorumlarına girerken bu soruya cevap veririz ama bu bizim zaatlerimizi hatta günlerimizi alır. Başka bir arkadaş el kaldırdı.

HİKMET DUMAN;38.23Yani ben şu andaki şeyi anlayamıyorum.

TUNÇER ÖZDOĞAN;38.29Yani anlayamamak bizim eksikliğimiz bizim bir şeyimiz değil. Özlemimizle ilgili bişey. Kitapları alıp okuyup ezberlemeye kalkarsak olmaz. Okuyalım buna karşı değilim. Okuyalım ama o kitabı yapılandıran binlerce kitap var. En azından o kitabı yapılandıran on tane kitabı okursak ordaki kavramları kavramlara yüklenen anlamları önermeleri ezbere anlarız. Başka türlü çok ciddi bir takım sıkıntılar yaratır. Yani hele hele bir konuda yönetici isek ezberlenmiş bilgiler ile yöneticilik yapıyorsak ve bu çok ciddi bir şekilde bir konum içerisinde var olan insanların hayatı ile oynamaktır. Çünkü ezberlenmiş bilgi ile yöneticilik yapılmaz yapmamak gerekir. Yani şeyin (…anlaşılmadı) sorununun içerisine düşdüğü durum buydu. 77-80 arasında özellikle seksen sonrasında muhtemelen bu günkü duruma düşmesinin nedeni de bu yani o durum …(anlaşılmadı) incelemesi gerekiyordu. …(39.26 anlaşılmadı) bir şekilde aynı …(39.26 anlaşılmadı) bulunan yüzlerce filozofu işte bilim insanı bilimsel teoriyi incelemiş üzerinde çalışmıştır. Marks. Yoksa Marksın eserlerini slogan düzeyine indirmek ona yapılan bir haksızlık ama diğer yandan hele hele o marksiz bir sorumluluk alıyorsa teşkilatta o sığ bilgileri ile o teşkilatta önderlik yapmaya kalkıyorsa çok ciddi insanının hayatı ile oynamaktır.

X54 ŞAHIS;40.00 Şey değil de felsefenin yararları var orda hani bazen baştan söylenmesi gerekiyorken bazen sondan söyleniyor. Söylenecekse sonrada söyleniyor ondan tekrar okuyabiliriz. Bir daha okumakta yarar var bunu diyorum bu bir. Beraber örnek felsefe (40.18 anlaşılmadı) daha iyidir. Pencere varıdr alüminyum tencerede yemek yapmak sonrada o kişi onun üzerine yoğunlaştıkça zararlıymış. O yüzden felsefe yapıp şey yapıp önü açıksa eğer insanların bu derste de olabilir herhangi bir insan da olabilir. Yapmamak lazım daha sağlıklısı bulunuyor. Bunun önü açık olursa tabi. Mesela kapitalizm gün geliyor tartışılmaz ….(40.45 anlaşılmadı) çünkü o rahatını sürdürebilmesi için orda rezervi vardır. İyidir der sana bütün şeyleride…..(40.54 anlaşılmadı) mahkum eder. …(40.57-41.00 anlaşımadı) sen beş yıl boyunca para ve rant elde etmesi yüzünden o zararları şeye mahkum olabiliyorsunuz. Felsefeyi yapmadığın içinde bunun felsefik görüşünü şey yapmadığın için od tuzuğa düşüyorsun o yüzden felsefe gerekli ve yararlarını bir daha okusak.

TUNÇER ÖZDOĞAN;41.18



Yani araştırmaya ve incelemeye zorlar diyorsunuz. Kullandığnız materyallerin üzerinde düşünmeyi en azından insan kuşku duymayı şüphe duymayı öğrenir. Kuşku duymak yani etmekle günlük ilişkilerimizde siyasi faaliyetlerimizde özellikle kendimizi ilişkilerimizi sürekli gözden geçirmeye etkisi olabilecek. Yoksa biz kendimizi tanımsallaştırırsak yani ERDOĞANLAŞTIRIRSAK, KILIÇDAROĞULLULAŞTIRIRSAK herhalde bu konuda çok çevremizdeki insanlara. Sorumluluğunu aldığımız insanlara ve yapmaya kalktığımız şey ciddi zararları ondan sonra kendimizi bu şekilde tanımsallaştırmamamız gerekiyor. Kendi kendimizden şüphe duymayı kuşku duymayı öğretir felsefe. Kuşku duyduğumuz zamanda kendi bilgimizi arttıracaz yoksa kuşku veya şüphe duymuyorsak bilgimizden o bilgilerimizde sığ kalacaktır. (42.16 anlaşılmadı) oysa sürekli siyasi yaşam kendimizi sürekli farklı şeylere (42.23 anlaşılmadı) göndermektir. Sürekli değişen bir şey vardır siyasi yaşamda. Bu gün yarın. Sürekli bizim dışımızda olaylar ve ilişkiler oluşur. Bu olaylar ve ilişkileri sürekli biz çözümlemek zorundayız. Onuda çözümleyebilmek için bilgilerimizden kuşku etmemiz lazım. Normalde felsefenin ilk en başındaki şeyi kuşku duymak, kuşku etmektir. Yani bir papaz bilgilerinden kuşku duymaz. Neden kuşku duymaz. Çünkü o bilgiler tanrısaldır. Ama aydınlanmanın insanıda bilgilerinden kuşku duşmaz. Kılıçdaroğlu bilgilerinden şüphe duymuyor. Veya CHP ve AKP o kadroları ve bu ülkedeki coğrafyadaki farklı halkların yaşantılarından özlemlerini istemlerini yönelik düşüncelerinden kuşku duymuyor. Şüphe duymuyor. O onun felsefesi ile ilgili bir şey. O felsefeniin merkezine kendisini koymuştur ve tanımsallaştırmıştır. Kuşku ve şüpyeyi dışarda bırakmıştır. (43.20 anlaşılmadı) kendi bilgisinden şüphe duymuyor. (43.23 anlaşılmadı) marksizim (43.25-43.28 anlaşılmadı) kuşkulanmıyor hiç şüphe duymuyor. Yani acaba bu ülkedeki bu aydınlanma bir ulus devleti teorisimidir şeklinde soruyu sormuyor kendisine. Kuşkuculuğu ve şüpheyi taşımıyor kendisini tanrısallaştırmıştır. Düşüncenin merkezine koymuş. Bu anlamda (43.48 anlaşılmadı) yapılandıran başındaki o kişiliklerden (43.53 anlaşılmadı) biz demekki kuşku duyduğumuz yaptığımız işten girdiğimiz ilişkilerden kuşku duyduğumuz şüpheden ama (44.01-44.45 anlaşılmadı) araştırmayı ve incelemeyi istiyor. Bununla birlikte son derece tahammüllü olmamız gerekiyor kendi bilgilerinden veya karşımızdaki (44.16 anlaşılmadı) bilgilerden şüphelenen ve kuşkulanan insanlardan insanlara karşı tahammüllü de olmamız gerekiyor. Kuşku duyalım ama tahammüllü olalım. Farklılıklara karşı hat safhada olalım. Farkımızı dikkate alalım. Yoksa şey (44.34 anlaşımadı) beni şekillendirmiş olduğu (44.37 anlaşılmadı). Şimdi iki tane kavram kuşku ve şüphe kavramından hareketle saatlerce veya günlerce konuşabiliriz, yüzlerce makale yazabiliriz veya (44.47 anlaşılmadı) başka şüphe duyduğumuz ne olabilir. (45.03 anlaşılmadı) çok daha fazla kuşku duymak gerekiyor. Yani siyasi bilgimizden felsefemizden çok daha fazla kuşku duymak gerekiyor çünkü şeyde metropollerde ulus devleti etkisi çok daha fazladır. Kırsalda ulus devleti etkisi işin siyasi yönü itibari ile yani fiziki yönünden öte ideolojik (45.31 anlaşılmadı) yönü itibari ile daha fazla olduğu için metropollerde sürekli bir şey düşman le karşı karşıyayızdır. Televizyon seyrederken radyo dinlerken sokakta yürürken yani bir otobüs şoförü ile konuşurken alış veriş yaparken en şakın ilişkilerimiz içerisinde sürekli bir şey kendi içimizdeki o kontrol mekanizmalarını canlı tutmak durumundayız. Ondan sonra şeyin ilkokul orta okul lise ve üniversitelerdeki bilgininin üretim mekanizmaları üzerinden ulus devlet bireyleri tek tek kontrol eder, özneler yaratır. Kendisini yapılandırcak düzeyde uygun kafalar yaratır. Bu anlamda (46.16 anlaşılmadı) şu soruyu her zaman hergün veya ne kadar (46.20 46.25 anlaşılmadı) o yüzden metropoldeki burada kontrol etmek insanları çok daha kolay yani tankla topla tüfekle kontrol ediliyor olmasından daha kolay. İstanbul’da kürt insanın kontrolü. O yüzden (46.41 anlaşımadı) köyde kontrol etmek çok daha zor tank top tüfek kontrol etmek konusunda bir kolaylık sağlıyormuş gibi ama bunun tam tersi. Topla tüfek bu yüz yılda kontrol etmek ve denetlemek konusunda iyi (46.59-47.02 anlaşılmadı) (47.03 anlaşılmadı) ve Tunus’ta ortaya çıkartamıyor. Sanki halkın yanındaymış onunla birlikteymiş gibi hareket ediyor. Yani halk polis ile karşı karşıya polis büyük oranda karakollara çekilmiş durumda polisin direniş halk karşısında kesilmiş durumda orduda burada sanki şey duyuyor sanki şey Tunus’da da Mısır’da da bir halk ordusuna (47.27 anlaşılmadı) sonraki şeydeki yapılandıran onu (47.31 anlaşılmadı) bu gün (47.31 anlaşılmadı) olduğu gibi önemli kurumlarından bir tanesi ama ordu şey kalıyor orda sessiz kalıyor. Anında damarlılık oluyor. İhlal edilecek zamanı kuruyor. Veya halkın direnişi gelişmesse giderek durursa örgütlenemesse halk (47.50- 47.55 anlaşılmadı) polis merkezlerini ele geçiremesse merkezi yerleri ele geçiremesse halkın bu anlamda direnişi (48.04 anlaşılmadı) şeklide şey ordu müdahele edecek. Hani bu anlamda metropollerdeki devletin şeyi kontrol mekanizmaları çok daha şey belirleyicidir.

X55 ERKEK:(48.20-48.23 anlaşılmadı) asker felan vurulunca burda hemen halka bakıyorsun şey oluyor. Bayrak asıyor. Her tarafta asılıyor (48.32-48.40 anlaşılmadı ) yani kendiside o kuşkuda kalıyor karşıdaki kuşku ile ona bakıyor (48.46-48.50 anlaşılmadı) evet metropoldeki çok farklı. Bence o bölgedeki çok daha rahat hareket ediyor. (48.58-49.00 anlaşılamadı) ve metropoldeki ekonomi yararlarını da belki biraz iyi anlamda diğer anlamıylada beni gördü görecek …(49.08-49.16 anlaşılmadı)


TUNÇER ÖZDOĞAN;49.16Niye şeye kürdistanın her tarafına okul açtılar. Okul ve ilkokul aracılığı ile kürt insanını kontrol edebilmek ve denetleyebilmek için. Yani beynini kontrol edebiliyor. Doğal olarak beyinler aracılığı ile beyinleri kontrol edebildiği zaman hareketlerinidedavranışlarınıda kontrol etmiş oluyor. Bu mekanizmalar en iyi metropollerde var.

X56 ERKEK ŞAHIS:49.43Yani aslında kürdistanda (49.44 anlaşılmadı) dış politikasında daha çok özel bir eğitim vererek ana dilinden soğutarak Türkleştirerek kontrol altına almaya (49.53-49.57 anlaşılkadı) o dili ortadan kaldırmış olacaktır. O yüzden geneliklekürdistan da kürt çocuklarına yönelik daha çok kampanya vardır. Örneğin …(50.08 anlaşılmadı) örneğini vermiş olduğu sesini çıkarmadığını (50.13 anlaşılmadı) 1980 öncesi aklıma geldi. 1980 önceside Türkiye’deki devrimci hareketten işte ordu asidir anlayışlı hareket ettikleri için hep polis ile çatışıyorlardı. Ama ne yazıkki darbeyi ordu yaptı. Yani öncü kadrolarında hatrına devletin ordunun kendisi ki hale öyledir Türkiye’deki devrimci hareketin halada askeriyeye karşı sanki bir (50.38 anlaşılmadı) var gibi hala polise karşı bir tepki vardır. Ve sistemin direkmen toplum değimini farklılaştırarak o ordu sistemi koruduğu için toplumuda kendine bağımlı bir hale getirmiş. Hale Türkiye’de en çok güvenilir belki halada ordudur. Yani Ak partinin (50.59 anlaşılmadı) kullandırarak (51.00 anlaşılmadı) karşıtı gibi görünse dahi arka cephede AK parti ile(51.06 anlaşılmadı) ortak harekt ettiği ortadadır. Sadece işte devrimcilere karşı milliyetçiler kürtlere karşı (51.14 anlaşılmadı) hareketleri odu yine bu (51.18 anlaşılmadı)

TUNÇER ÖZDOĞAN;51.19Yani kürdistanda MHP üye getirecek olan insanlar MHP liler dahi ordunun tavrını açık seçik farklıdır. Ama şehre geldiğinde nerdeyse devrimci demokratik insanlar bile ordunun ciddiliğe karşı kuşkuya düşüp hani ordu sanki halkçıymış gibi (51.41-51.45) ordu yok çünkü onun için polis var ortada asker geriye çekilmiş durumda. Normalde metropollerde ulus devletinin kontrolü ve denetimi daha kolay diyoruz ama denetimi kırmakta şeyden geçer bilgiden geçer eğitimden geçer. O yüzden halkı (52.03-52.06 anlaşılmadı) metropollere yönelik. (52.09-52.11 anlaşılmadı) tarihini değiştirir. Kendisini o dört metre karedeki varlığı dışarıya yönelik o ne kadar önemli ise aktardığı bilgiler üzerinde veya o gezen kişiliği üzerinde metropollerdeki iki kişininde bu anlamda önemine değinmiştik. (52.32-52.38 anlaşılmadı) kendisini yaratırda. O birkaç kişiyi metropollerde veya her ilçede o kadroyu yaratmak gerekir o kadronunu eğitimi de buradan geçer. (52.50-52.57) bir takım akademik atolyeçalışmalarıda yapmamız gerekir. Yani bu sadece 8-10 kişilik akademik kurul ile olacak iş değil

X 56 ŞAHIS;53.11Hocam ben şahsen kendimi bu konuda sorumlu hissediyorum ve kitap arayışı içinde olacam. Buraya kitap getirmeye çalışacam.

TUNÇER ÖZDOĞAN: 53.22Kitap ile birlikte sende gel ama.

X56ŞAHIS:53.24 Efendim

TUNÇER ÖZDOĞAN;53.25Kitapla beraber sende gel buraya zamanında gir.

X57 ERKEK ŞAHIS;53.28Hocam onlada şey yaparsanız (53.29-53.30 anlaşılmadı )

TUNÇER ÖZDOĞAN;53.31Ya onu ilçe verir zaten. İlçe yönetimleri üzerinden yani ayrıca bunun dışında getirme imkanı olan arkadaşlardan

Y 15 BAYAN ŞAHIS:53.37 konuşur ama anlaşılmaz

TUNÇER ÖZDOĞAN;53.39Tabi tabi yani nasılsa burda daha bi 3 hafta daha buradayız. (53.41-53 54 anlaşılmadı)

X58 ERKEK ŞAHIS;53.54Bu kürtçe kitaplar olurmu hocam. Kürtçe kitaplar bende var. (54.00-54.08 anlaşılmadı)



TUNÇER ÖZDOĞAN;54.08Onlar bilmiyor olmalarına rağmen hani (54.10-54.14 anlaşımadı) gibi yapılanmış rüyasını kürtçe gören ama onu hatırlasadahatırlamasada bir insan bir şekilde kürtçeyi bilmiyor olsa da kürtçeyi çok kısa sürede öğreniyor. (54.26-54.51 anlaşılmadı) yapılması gerekiyor. (54.52-55.07 anlaşılmadı) yani Türkçeye zorlanan yabancı dile zorlanan kürt çocuğunun içine düşdüğü o tramvatik duygunun (55.13-55.26 anlaşılmadı) benimyabancı dil öğrenemememin nedeni de bu. Okuldayken …(anlaşılmadı) kürtçe öğrenemedim ama okulu zaten ilkokuldan itibaren sevmemiştim. Kürt dili öğretmek konusunda da (55.39 anlaşılmadı) halkın denetiminde. Şimdi de bazı kürt arkadaşlar bana kürtçe öğretmek için zorlama yapıyorlar. O yüzden (55.46 anlaşılmadı) kürtçeyiöğrenmessem o zaman(…..anlaşımadı) Ben İstanbul doğumluyum annem babam ve dedemde İstanbul doğumlu (56.03-56.05 anlaşımadı) ben aslında ne olduğumuda bilmiyorum açıkcası. Ben marksiz kökenli olduğum için nasılsa bizim halkla ortak bir dil ortak bir kültür (56.16 anlaşılmadı) kültür içerisinde ve bütün sınıfsal farklılığı ortadan kaldırcak şekilde (56.22 anlaşılmadı) bu yüzden bu söylediğimde şey ama bir süreden beri özellikle 84 den sonra takılıyorum. (56.32 anlaşımadı) yani Türk dili üzerine çalışmak gerekiyor bu insanı topluma (56.37- 56.46 anlaşılmadı) ama ders dışında tabi ama felsefe (56.50-57.20 anlaşılmamıştır.)” şeklinde olduğu,
Terör örgütü lideri Abdullah ÖCALAN'ın felsefi düşüncelerine ve bu düşünceden hareketle oluşturulduğu iddia edilen PKK ideolojisinden ve konfederal yapıdan bahsedildiği, etnisite kavramı üzerinde durulduğu, sarı, kırmızı ve yeşil renklerin PKK'nın bayrağı olduğu, terör örgütünün dağ kadrosundaki militanlarının özgürlük savaşçısı olduklarının savunulduğu,

BDP SİYASET AKADEMİSİNDE 01.02.2011 TARİHİNDE VERİLEN DERSE İLİŞKİN SES KAYDI ÇÖZÜMÜNÜN:
1.DERS (Kürtçe)

Yüklə 14,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   2006   2007   2008   2009   2010   2011   2012   2013   ...   3060




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin