1)- PKK/KCK (Koma Civaken Kurdistan) PKK terör örgütünün zaman zaman ulusal ve uluslararası kamuoyunda imaj yenilemek, faaliyetlerini yürütmek için zaman kazanmak amacıyla isim değişikliklerine gittiği, ancak 30 yıllık silahlı terör eylemlerinden sonuç alamayan örgütün, halk tabanında ideolojisini yayıp, halk ayaklanması suretiyle ülkemizin topraklarından bir kısmı ile birlikte İran, Irak ve Suriye topraklarının bir kısmınıda içine alacak şekilde birleşik bağımsız kürdistan isimli devlet yapılanmasına gitmeyi planladığı, bu amaçla oluşturulan yapılanmaya da Koma Civaken Kürdistan (Kürdistan Halklar Topluluğu) KCK adını verdiği, dolayısıyla KCK’nın PKK terör örgütünün devletleşme hedefine yürürken finali yapmayı düşündüğü yapılanma modeli olduğu, nitekim 08.08.2011 ve 13.03.2011 günlü KCK İstanbul Yürütmesi toplantısında “yani bu sistemin oluşması meclisin oluşması partinin alternatifi değildir,yani başka bir çalışmanın alternatifi değildir, BUGÜNE KADAR YÜRÜTTÜĞÜMÜZ MÜCADELENİN TOPLUMSAL SİSTEMİNİ OLUŞTURAN YAPIDIR” …… arkadaşlar gidip mahallelerinde, ilçelerinde, nasıl çalışacağız ...(anlaşılmıyor) mahalle mahalle ...(anlaşılmıyor) ŞEHİRDE AMED DE, SURİYE DE AYNI, IRAK DA AYNI İRAN DA AYNEN BÖYLE. ...(ANLAŞILMADI) AŞAĞIDAN YUKARI KADAR, YUKARIDAN DA AŞAĞI KADAR…”denilerek KCK’nın misyonunun ortaya konulduğu, bu suretle KCK’nın PKK ve diğer uzantıları da içine alan bir yapılanma olup, iddia edilenin aksine sivil bir hareket değil, PKK’nın devletleşme projesi olduğu anlaşılmıştır.
KCK, terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın talimatları ve yol gösterdiği şekilde kurulmuştur. Nitekim yukarıda metni verilen KCK toplantılarından 08.08.2011 günlü toplantıda;“biz bir kaç arkadaş bir araya gelip İstanbulda bir meclis kuralım kararı almadık, BU HER ŞEYDEN ÖNCE ÖNDERLİĞİN BİR PROJESİDİR, hareketin aldığı bir karardır, buna herkes uyacaktır” şeklindeki beyanla bu husus ortaya konulmuştur.
Bu yasadışı oluşumun bir devletleşme süreci olduğunun en önemli delili ise yukarıda metni verilen KCK Sözleşmesi ya da KCK Anayasası adı verilen yazılı metindir. Terör örgütü kurulduğu günden beri ilk kez kendini sözde Anayasa olarak adlandırdığı bir metne bağlamıştır. Bu Sözleşme model alınarak KCK yapılanması tüm Türkiye çapında uygulamaya konulmuştur. Malumdur ki terör örgütlerinin sözleşmeleri ve anayasaları yoktur. Bu tür örgütlerin tek anayasası silah ve gözyaşıdır. Bu sözleşme ya da sözde anayasa bile tek başına bu hareketin terörden öte bir hedefe yürüdüğünü göstermektedir. Nitekim bu örgütlenmenin geldiği aşama 13.03.2011 ve 28.08.2011 günlü toplantılarda “Hakkari’de tamamlanmış kendi asayişini kendisi sağlıyor zaten eskiden beri başkaldırışın merkeziydi ….. hani Türkiye Büyük Millet Meclisi diyorlar ya bizim kent meclisi herkesi kapsar kürt .alevi,laz,çerkez, arap, herkesi alır yani kent meclisi” …. biz kendi kendimize kuruyoruz biz o pozisyondayız kürdistan içinde kalmamış sistem kalmamış karakol kaç tane kürdistan da hiç bir dava gitmiyor onlara niye çünkü kürdistan da kalmamışlar” … “onun için yukarıdan tutun taa aşağıya kadar bütün bölgelerde herkes meclisini oluşturmuş devlete ihtiyaçları kalmamış devlet hazır”..şeklinde dile getirildiği, iddianamede değişik yerlerinde somut delillerle vurgulandığı üzere, KCK Sözleşmesi uyarınca sözde yargılama birimleri oluşturulduğu, Devlete paralel bir adli faaliyet yürütülmesi gayretine girildiği saptanmıştır.
Bu sözleşme uyarınca oluşturulan yapılanmanın, yukarıda verilen şemadan da görüldüğü üzere; Önderlik adı verilen ve İmralı’da hükümlü olarak bulunan terör örgütü lideri Öcalan’ın şahsına bağlı olarak oluşturulduğu, Yürütme Konseyi Başkanının Murat Karayılan, KCK’nın Türkiye sorumlusuda diyebileceğimiz terör örgütünün Türkiye Meclisi dediği yapılanmanın başında ise Sabri Ok’un bulunduğu, Sabri Ok’a ise Nihat Oğraş, Kutbettin Yazbaşı ve Ali Durç’un bağlı oldukları, bu üç şahsın hiyerarşik olarak altında ise her ilin sorumlularının olduğu, KCK İstanbul sorumlusunun ise Ali Durç olduğu tespit edilmiştir.
KCK sözleşmesi uyarınca oluşturulan Kent Konseylerinin İstanbul’da üç bölgeden oluştuğu, bu bölgelerin Sosyal Alan, Siyasal Alan gibi üst yapılanmaları olduğu, hiyerarşik bir sistem içerisinde yapılanan bu Meclislerin o İl’de terör örgütü adına en üst düzey karar ve yürütme organı olduğu, nitekim ;20.09.2011 günlü KCK İstanbul Kent Meclisi toplantısında; “ya burada bir yürütmemiz var İstanbul’un iradesi dediğimiz bir kesim var”denilerek PKK/KCK’nın en karar organının Kent Meclisi olduğu vurgulanmıştır. Bu Meclisin yaptığı (15) toplantı tarafımızdan Mahkeme kararıyla ortam dinlemesi suretiyle tespit edilmiş ve dava konusu yapılmıştır.
Türkiye genelinde ve soruşturmamız kapsamında İstanbul’da meydana gelen tüm terör eylemlerinin planlama ve talimatı bu meclislerden verilmekte ve örgüt mensuplarının yaptıkları tüm masraflar da buradan karşılanmaktadır. Örneğin Molotof kokteyl atan şahsın yolculuk giderleri ile birlikte Molotof kokteyl oluşturmak için yaptığı masraflar ilgili şahsa ödenmektedir. Bu meclislerde yukarıda ki toplantı metinlerinden görüleceği üzere bazen yapılacak terör eylemleri yer, zaman ve yapacak şahıs bazında detaylarıyla tespit edilmekte, bazende hiyerarşik olarak kendilerine bağlı ilçe, semt ve mahalle temsilcilerinin inisiyatifine bırakılmaktadır. Nitekim;
28.08.2011 günlü KCK İstanbul kent meclisi toplantısında;
“İstanbul kürdistan'ın hareketine nefes aldırabilecek bir alandır. Yani hem Kürtlerin yoğun yaşadığı bir alan hem de potansiyelimizin güçlü olduğu, yıllardır da örgütsel mücadele yürüttüğümüz bir alandır”……….