TUNÇER ÖZDOĞAN: (anlaşılmıyor) Yani çocuk tanrı (anlaşılmıyor) Tekrar bir dönüp baktığımızda 1561 ve 1600’lü yıllarında yaşayan bir filozof (anlaşılmadı) Buradaki varlığımızı nasıl cevaplayabiliriz? Sorusuna şu cevabı veriyor. Bunun farklı bir cevap vermesi şunun la ilgili (anlaşılmadı) nasıl bir felsefeyi (anlaşılmadı) felsefe konusundaki fikri akıma bir şeyler söylemişti Beykım (anlaşılmadı) Beykım’a göre bir bilgiye sahip olabilmek için bir şeyi denemek gerekiyor. Deney, Gözlem, Beyin o bilgiye ulaşmanın bir tarayıcısı. Yani bizim beynimiz beyaz bir sayfadır. O beyaz sayfaya bilgiye dair bir şeyler yazabilmek için o şeyi yaşamak gerekiyor. Denemek görmek gerekiyor. Yani diyelim ki pencereden aşağıya sandalyeyi attığımızda bunun bunu atıp atmayacağını yere düşüp düşmeyeceğini yere değip değmeyeceğini bilmek için herhalde biliriz her birimiz çok güzel bir şey ortaya çıkmazsa bu sandalyenin yere ulaşacağını biliriz. Çok güzel bir durum ortaya çıkmazsa. Ama Beykım diyor ki hayır diyor bunun yere düşüp düşmeyeceğini bilebilmem için denemem gerekiyor. Veya (anlaşılmadı) Ama Beykım diyor ki hayır diyor benim denemem gerekiyor diyor. Bilimsel bilgi Beykıma göre Tabi o da evrenin koşullarıyla ilgili. O dönem ki bilim algısı bu konu buna izin veriyor. Beykım (anlaşılmıyor) yada diyor beyaz bir şey bunu yazmam gerekir anlayabilmemiz için diyor ama ama her konu da bilimsel bilginin her düzeyiyle itibaren Beykım deneme, görme, İzleme, duyma gerekir diyor. Yani ben bunu karşıya atıp bir sesin olması için bilemem diyor yani karşıya kadar kapıya vurduğumda ses çıkartıp çıkartmayacağını bilemem diyor. Bunu fark ediyor ses çıkarsa diyor demek ki ben her kapıya vurduğumda ses çıkar derim. Buda bilgidir diyor.
X30 Şahıs: Şey soracaktın yani bunun kendi biraz daha inanış doğrultusuna göre mi hareket edip bunu dile getiriyor yoksa bu da bir bakış açısı mı?