T. C. İStanbul cumhuriyet başsavciliğI (cmk'nın 250. Maddesi İle Yetkili)



Yüklə 14,15 Mb.
səhifə693/3060
tarix03.01.2022
ölçüsü14,15 Mb.
#49683
1   ...   689   690   691   692   693   694   695   696   ...   3060
(12. TOPLANTI)
12.09.2011 günü ilimiz Beyoğlu ilçesi, Kalyoncu Kulluk Mahallesi, Kalyoncu Kulluk Caddesi, No:29 da bulunan BDP İstanbul İl başkanlığı binasının teknik araçlarla yapılan ortam dinlemesi neticesinde elde edilen ses kayıtlarının çözümünün;
Nural DOĞAN : (00.00.00) Özgürlük mücadelesinin yaşatılacağını vurgulamak istiyorum, 12 Eylülün karşı taktiği giderek kendisini bir sisteme kavuşturuyor, hatta bu başı sivil bir vaziyette kendisini Cumhurbaşkanı görüyor, sivil alanda da kendisini adım adım kurumlaştırma sürecini geliştirmeye başlıyor, cezaevinde de birçok arkadaş direniş gösterdi, ama (00.25.00-00 - 00.01.26 arası anlaşılmıyor)

(00.01.28) 12 Eylül Faşist hareketine karşı, hareketimizin geliştirdiği 15 Ağustos tarihi atılımı çok önemli sonuçlar vermiştir, 15 Ağustosun geliştirdiği devrimci müdahale aslında yok olmaya ve faşizme karşı insanlık görevinin gereğinin yerine getirilmesi idi, bu açıdan kürdistan’da gelişen direniş 12 Eylül faşist sisteminin kurumlaşma sürecini çatlattı, tökezletti, dolayısıyla, 12 Eylül Faşist sistemini insanlar durdurmak zorunda kaldı, zamanla direnişi bastıramayınca, artık giderek 1987’den itibaren bir takım iyileştirildi, siyasi adımlar atmak zorunda kaldı, Turgut ÖZAL’ın başta bastırmaya yönelik yoğun çabalar sergilemesi, daha sonra da durduramayınca, iyileştirdiği tedbirlere bakılması süreci aslında böyle gelişmiştir, (00.02.17) 12 Eylül Faşist sisteminin Türkiye’de uyguladığı askeri ve siyasal sistem karşı kürdistan ’da gelişen özgürlük mücadelesi, önemli bir özgürlük ve demokratik süreci geliştirmiştir, bu anlamda kürdistan ’da gelişen gerilla savaşı aslında, Türkiye’nin demokratikleşme gündemini oluşturmuş ve Türkiye’yi demokratik adımlar atmaya zorlamıştır, bu gün gelinen noktada kürdistan özgürlük gerillası ve mücadelesi askeri faşist cunta sisteminin ve onun askeri vesayetini başkasına bırakmıştır, şimdi askeri vesayeti kaldırdığını söyleyen AKP aslında birazda nankörlük yapmaktadır, askeri vesayet sistemini yıpratan, deşifre eden onu gerileten esas olarak kürdistan özgürlük mücadelesidir, kürdistan halkının 12 Eylül soykırımına karşı başlattığı direniş aynı zamanda Türkiyenin demokratikleşmesini geliştiren dayatan bir rol almıştır, bu açıdan bugün 12 Eylül faşist cunta sisteminin halklar karşısında yenildiği gerçektir, ama bunun böyle sonuçlanmasında kimin rol oynadığı da açık ortadadır, başta kürdistan özgürlük mücadelesi ile Türkiye halkının emekçi kesimlerini, sol hareketi ve dürüst bir takım geniş çevrelerin, yine Demokrasiden yana olan çevrelerin geliştirdiği direnişlerin bir sonucu olarak bu sonuç elde edilmiştir, bugün 12 Eylül rejiminin ürünü olan anayasa dahil her şeyini bir tarafa vermek onun geliştirdiği soykırım sürecine bütün boyutları ile son vermek, özgür demokratiklik konusunu açmak artık kaçınılmaz bir şekilde kendisini dayatmıştır, ancak bu konuda yaşanan bir çok sahtekarlık söz konusudur, bir taraftan karşı olduğunu söyleyen kitlelere öbür taraftan çıkarları doğrultusunda yasalar el verdikçe 12 Eylülünü yasalarına nimetlerine sarılarak onları yaşatmak istemektedirler, bu sahtekarlıklara karşı da kürdistan özgürlük mücadelesinin ve Türkiye Demokrasi Hareketi Mücadelesinin düzenlediği ve 12 Eylüle karşı Halkların Zaferini kesinleştirecektir,



(00.04.20) PKK lideri Abdullah ÖCALAN ’dan 47 gündür haber alınmamasına ilişkin yapılan açıklamada şöyle deniyor; Bu konuda daha öncede yaptığımız konuşma ve açıklamaları burada tekrarlamak istemiyorum, bu belirttiğim meclis halen geçerliliğini korumaktadır, gerçekten AKP tehlikeli oluyor, Kürt toplumunun hassasiyetlerini hiçbir şekilde dikkate almayan bir uygulama ile sonuç alınmak isteniyor, hassasiyetlere değinerek toplamda bir duyarsızlık ve kanıksama yaratmak isteniyor, tehlikeli olan yanı budur, Kürt toplumu için Önder APO’ nun önemini çok iyi biliyoruz, bu konuda yaşanan hassasiyeti çok iyi biliyorum, ona rağmen 47 gündür görüşme olmuyor, kimse de APO ‘nun durumunun ne olduğunu bilmiyor, insanın söylemeye dili varmıyor, ama yaşamı hakkında hiçbir bilgimiz yoktur, bu bir psikolojik savaştır, rencide etme böylece geri adım attırarak sonuç alma tarzı olmaktadır,

(00.05.22) Buna keza Ortadoğu toplumların da kadınların, annenin gün boyu bir saygınlık ve yeri vardır, Kürt toplumunda kadınlar …. gelmiştir, annelere kadınlara, çocuklara karşılık ve önderliğe, herkese karşılık övgüsüz hiçbir değeri dikkate almayan, bir uygulama durumu söz konusudur, benim için tehlikeli olan yanı burasıdır, tahrik edici bir uygulama söz konusu, 1991 yılında Demirel bazı rutin uygulamalar ile tarif etmiştir ama Demirel’in bu bazı rutin uygulamaları sonradan anlaşıldı ki …., kendi yasa ve hukukunun dışına çıkmak bir devlet için çok tehlikeli bir girişimdir, burada AKP resmen hukuk dışılığını bir kıraç haline getirmiştir, peki ne hakla, Önderliğin ve oradaki diğer 4 arkadaşın görüşme avukat görüşme hakkı, ailesiyle ve telefonla görüşme hakkı ve bütün hakları yerine getirilmiyor, sizin yasalarınızda var yasalarınızı neden yerine uygulamıyorsunuz, hukuk diyorsunuz, işte size hukuk, hukukunuzu uygulayın ahlaki yapıya değer vermek yok, hukuka değer vermek yok, İmralı da AKP’nin yeniden gündeme koyduğu İmralı işkencesi ve tehdidi onun savaşı ile açığa alınmaktadır, hukuk dışı uygulamalar olabilir hesabıyla sonuç almak için her şey mubahtır amacının açık olduğu ortadadır, Önder APO’ ya uygulanan hukuk dışı uygulama biçimi onların savaş zihniyetini ortaya koymaktadır ……… beğenmeyebilirsiniz, karşı tavır alabilirsiniz ama kendi hukukunuza uyacağınızı siz defalarca söylediniz, bu konuda şimdi yalan söylediğiniz açığa çıkmıyor mu? yine yalancı olduğunuz böylece ortaya çıkmıyor mu? hani hukuk, bu konuda açık bir şekilde tahrik edici, provakatif bir uygulama söz konusu, biz devletten daha fazla soğukkanlıyız, ben açıkça söylüyorum biz yinede devletten daha fazla soğukkanlıyız, AKP den de daha fazla soğukkanlıyız, yoksa (00.07.38) şimdi her şeyin önünü açarsak neler olmaz ki, ama bunların bu uygulama biçimi gerçekten beraberinde ağır sonuçların doğuracağı bir uygulama biçimidir, sorun çıkması için varlıktır, burayı biraz açıklamamda yarar var, AKP güçlendikçe da milliyetçileşiyor, belli oluyor ki AKP ve Erdoğan güçlenirse daha fazla milliyetçileşmekte, daha fazla şiddet eğilimini iktidarcı baskıcı yönünü açığa vuracak, mesela başbakan İstanbul belediye başkanı iken kürt sorununa yaklaşımı daha farklı idi, 2005 yılında AMED ’de yaptığı konuşma bilinmektedir, hatta ve hatta 2007 seçim öncesi bir bakış açısı var seçim sonrası bir bakış açısı vardır, 2009 yerel seçimler öncesi bir yerel seçimler sonrası da daha farklılaşan ha keza bir duruş biçimi vardır, yani gittikçe şiddet eğilimini öne çıkaran, gittikçe kürt halkının bastırılmasın esas alan bir durum söz konusudur, en son seçimle birlikte devletin tümüyle hakimiyetini almış oldu, AKP devletleşti, devlet AKP’leşti, normalde % 50 oy almış bir parti olarak Türkiye’nin temel sorunlarına daha çözümleyici bir biçimde yaklaşması gerekmez miydi ama görüyoruz ki devleti ele geçiren AKP daha fazla devleti ulusalcı, iktidarcı devlete her istediğini yaptıran bir noktaya gelmiş bir durumda öncekiler şiddeti yanlış uyguladı ve şimdi doğru uygulayacağım sonuç alacağım demektedir, konsept budur, bize dayatılan bir teslimiyettir, herkesi bize getirin, sizi de bize getirin demektedir, kimse böyle bir şey söylemeyecek, kimse bir şey söylemeyecek, ben kimseyi muhatap almayacağım, ben kendim yapacağım ve siz onaylayacaksınız demeye getirdi, ne zaman ki önderlik toplumsal kurumu bu olmazsa olmaz dedi, ne zaman ki bir kürt siyasetçi Demokratik Özerkliği ortaya koydu, bu olmazsa olmaz dedi, o zaman AKP gerçeği uygulayacaktır, sen sistem içinde herkesi bize getirmiş olabilirsin, ama kürt sorunu 200 yıllık bir sorundur, toplumsal bir sorundur, sen şiddetle tutuklamakla öldürmekle dize getiremezsin, sorun bastırmayla çözülemez, bir düşünse Çiller’de ya bitecek ya bitecek dedi, devletin tüm organlarını harekete geçirdi, fakat Çiller’in kendisi ve partisi bitti, şimdi öyle gösteriliyor ki, sanki Silvan hareketi kırılma noktası olmuş, Silvan olayından sonra, AKP savaş kararı aldı, PKK ’nin tansiyonunu yükseltip şiddete yöneltti, bu doğru değildi, İran’da da PJAK hareket planı tehlikeye girdi, AKP kıştan beri şiddet kullanma kararı vermiş ve bunun hazırlıklarını yapmıştı, Besni Aliyar (?) ile yaptığı görüşmeler ortak hareket planı biraz tehlikeye girmiş durumda, kış aylarında tartışılmış ve kararlaştırılmıştı, seçimlerin kazanılmasıyla birlikte bu konudaki kesinliğini net bir biçimde ortaya koydu, şimdi seçimlerden önceki o sert konuşmaları daha iyi anlıyoruz, aslında bunların hepsinin dayandığı bir konsept vardı, konseptin özü şu idi, (00.10.57) PKK ’ yi çökertmek, ortaya Sirilanka’daki katliam modelini attılar, bizde Sirilanka gibi katledip sonuç alabiliriz dediler, ondan sonra kendi çözüm biçimimizi kendimiz kuracağız, içimizdeki bir konsepttir, bu sürecin başlatılmasının sizinle bir alakası yoktur, iradeyi tanımama bastırmak, marjinalleştirme ve özetle kürt sorununu tanımama zihniyeti vardır, zaten kürt sorunu diye bir sorun yok, PKK sorunu var, PKK’ yi tasfiye edersek, zaten sorun bitmiş oluyor denilmektedir, amacı budur, bu açık ki 1925 ten bu yana Türkiye Cumhuriyetinin geliştirdiği politikanın farklı biçimde devamıdır, yalnızca bazı cümlelerle süslenmiştir, yoksa öz olarak aynısıdır, yani bir bastırma ve şiddetle sonuç almak isteniyor, herkes iyi biliyor ki bundan önceki hükümetlerde, bu yöntemi çok denedi ama hiçbir sonuç alamadılar, fakat kendileri sonuç alacaklarına inanıyorlar, yani bir yerde askeri bir istektir, başaramadılar diye biz başaracağız demektedirler, özellikle aklı başında bir yazar çizer çevresi ile Kürtlerin bir direniş yaptığını, şiddete başvurduklarını, kendi kendini vurduklarını söylemektedirler, bunlar doğru şeyler değildir, şiddetle …. kıran PKK değildir, bu birincisi, ikincisi (00.12.15) PKK ’nin şiddet yöntemi ile geriletilmesi asla mümkün olmayacaktır, bu açıdan bu kulvarda yapılan bütün değerlendirmeler, gerçekleri ifade etmeyen değerlendirmelerdir, AKP ’nin hesabı şudur, önderlik susturulacak, topluma sesi gitmeyecek, yönlendirme dahi olmayacak, yönetim bastırılacak, … tabi tutulacak ve hareket pasifize edilecek, AKP’nin bütün planı buna dönüktür, yandaş basın ve AKP basını aylardan beridir bu zemini yaratmıyor mu, şiddeti doğallaştıran, operasyonları vazgeçilmez gösteren adeta kan dökmeyi reva gören yazıları değerlendirmeleri, kışkırtmaları çeşitli gazetelerde çapraz çapraz yayınlamaları, buna dayanır, Kürt halkı bilmelidir ki ortada çok ciddi bir konsept var, bu konseptle AKP kürdistan özgürlük mücadelesini bastırmak ve kürt halkını tarihte statüsüz bırakmak istemektedir, mesele statü meselesidir, sen nasıl statüden önderliğin özgürlüğünden bahsedersin denilmektedir, sorun tarihi içerisinde önderliğin özgürlüğü ve önderlik statüsünden bahsedilmekte birlikte baş göstermiştir, bu bir halktır, (00.13.34) soykırım kıskacına alınan bir halktır, soykırıma karşı çıkışı gerçekleştirdik, İSYAN HAREKETİNİ GELİŞTİRDİK, BU İSYAN HAREKETİ BUGÜN TOPLUMSALLAŞMIŞTIR, BUNUN ÇÖZÜM BİÇİMİ ÇOK AÇIKTIR, İSYANIN ÖNDERLİĞİ ÖZGÜRLEŞMEDEN, TOPLUMA BİR STATÜ TANINMADAN, ÇÖZÜLMESİ DE MÜMKÜN DEĞİLDİR, biz bunlarda ısrar ettiğimiz için, önderlik bunda ısrar ettiği için, …. karşı karşıya kalmıştır, şimdi önderliğin üzerine bir saldırı vardır, bu saldırı önderlik tarafından tüm halkımıza karşı yapılmış bir saldırıdır, kesinlikle bastırma ve tasfiye konseptinin sonuç alması için çalışacak ve her biçimde süreci kullanacaklardır, şiddeti AKP gündemleştirdi, tekrar belirtiyorum ki biz özerk olarak şiddeti gündemleştirmedik, şiddeti AKP gündemleştirdi, AKP operasyon yaptı, operasyon sonrası kayıplar yaşandı ve sonrada bize karşı savaş kararı alındı, Erdoğan kendisi farklı strateji ve taktiklerle, sorunu şiddetle çözmek isteyen bir devlet zihniyeti de ortada, gerçekleri görmek isteyen barıştan yana demokrasiden yana olan bütün kesimler bilmeli ki gerçekte kesinlikle böyle değildir, AKP ‘nin bize teslimiyetçi ve şiddetçi dayatması açıkça ortadadır, bizim buna karşı asla teslim olma gibi bir durumumuz olamaz, önderliğimizin buna karşı geri adım atması söz konusu olamaza, (00.15.00) hareketimizin geri adım atması söz konusu olamaz, biz buna karşı direneceğiz, direnmek boynumuzun borcudur, insanlığımızın bir gereğidir, halkımıza, insanlığa verdiğimiz sözün bir gereğidir, biz mert insanlarız, sözümüze sahip çıkacağız, ne pahasına olursa olsun çıkacağız, bizim yaptığımız budur, biz elimizi kolumuzu bağlayarak bu konseptin adım adım hayata geçmesini ve hakların ölümünü bekleyemeyiz, sözüm ona önderliğin üzerine tehdit uygulayarak, hareketimizi perspektifsiz bırakacaklar, (00.15.31) hareketimizin bu politikada tecrübesi var, BİZİM 40 YILLIK TECRÜBEMİZ VAR, hareketin kendini yönlendirme yönetme sorunu yoktur ki, ama önderliğimizi özel olarak tehdit altına alıp aslında en tehlikeli bir savaş biçimi ile savaşacaklarını anlamış görünüyoruz, savaşırsak kendi kanunlarına yasalarına göre savaş, savaşında yasaları vardır, gelip Kandil’de çocukları vuruyorsun, daha sonrada biz öldürmedik diyorsun, bu savaş kanununa savaş yasalarına uymak değildir, ne kadar düşmanlık ta olsa bunun altında etik yaklaşımda olmalıdır, insanlığı bir tarafa koyun bütün insanları öldürmekle bir sonuç alamaz, önderliğin ve hareketin gördüğü bu işkence hareketi asla ve asla sonuç alamaz, aynı zamanda hareketimize karşı geliştirdiği bu yeni konseptin de herhangi bir biçimde sonuç alması söz konusu değildir,

(00.16.26) Savaş Planına Karşı Mücadele Çağrısı, devletin tutumuna karşı bizim buradan Kürt halkına söylediğimiz söz şudur, evet belli ki devletin önderliğimiz üzerinde tecrit hareketimiz üzerinde de tasfiye politikası kapsamlı bir biçimde hayata geçirilmiş durumdadır, özellikle önderliğe karşı bu hareket tarzı tüm halkımızı hiçe saymaktadır, (00.16.47) bizim de şimdi önderliğimizden habersiz olma durumumuz söz konusudur, bu nedenle kürdistan’ ın halk kitleleri gençliği, kadını AKP’ hükümetinin gözü dönmüşçesine faşizan işkence sistemine ve savaş çığırtkanına karşı durmalı toplumsal etkisini her alanda ortaya koymalıdır, gün eylem günüdür, gün sessiz kalma günü değil, iradeyi ortaya koyma, tüm halkımız bu konuda AKP hükümetine bu biçimde toplumun iradesine saygısı ve yapılarına, saldırı biçimlerine karşı feodal özgür sesini yükselterek önderliğe sahip çıkmalıdır, bizim demokrasi kitlemiz, marjinal alandaki tüm demokrat, liberal kesimleri AKP hükümetinin etik dışı yöntemlerle savaş yürütmesine karşı durmaya çağırıyoruz, savaşabilirler ama savaşın da kuralları vardır, AKP hükümeti almış olduğu kararı uygulayacak, onların amacını hareketimizi tasfiye etmek üzere savaşı yaygınlaştırma ve bu temelde sonuca gitmek olduğu açıkça ortadadır, biz kendimizi savunmak durumundayız, bize dayatılan tasfiyeyi boşa çıkarmak ve başarmak için elimizden gelen tüm çabaları sergilemek durumunda olacağız, (00.18.00) sorunun şiddet yöntemiyle çözümünü hiçbir zaman söylemedik, ama şiddet yöntemini uygulayanlara karşı kendimizi şiddetle savunmak durumundayız, eğer biz zaten kendimizi savunmasaydık, şimdiye kadar bizi yaşatmazlardı, DOĞRUDUR BİZİM ASKERİ GÜCÜMÜZ, TOPLUMSAL GÜCÜMÜZ VARDIR, biz bu gücümüzü devreye sokarak sorunu çözme yönteminden ziyade barışçıl demokratik yöntemlerle çözmeyi esas aldık, ama belli bir disiplin, irade ve kabul etmeme, çözümü kabul etmeme var, statüsüz bırakma, Kürt toplumunu ezme, özgürlük hareketini yok etme konsepti gündeme konulmuştur, (00.18.39) biz herkesi ağır sonuçlara, mal olacaklara AKP hükümetinin savaş planına karşı çıkmaya ve demokratik barışçıl yöntemlerle çözmek üzere mücadeleye çağırıyoruz,


(00.18.56) bayan şahıs konuşmayı bitiriyor toplantı katılımcıları tarafından defalarca biji serok apo sloganları atıyor)

Yüklə 14,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   689   690   691   692   693   694   695   696   ...   3060




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin