Yaşasın halkımızın demokratik özgür adaleti!
Yaşasın Kürt Halk Önderliğinin eşsiz direnişi!
KCK YÜKSEK ADALET DİVANI
22.10.2010
Şeklinde KCK yapılanması aracılığıyla eylem kararları alınan bir toplantının dağıtılmış metin belgesi olduğu, şüphelinin örgütsel eylem kararlarının alındığı bu toplantıya katıldığı,
Yine elde olunan flash bellekte “GENİŞLETİLMİŞ ADALET TOPLANTISI PLATFORMU” başlığı altında sözde KCK Yüksek Adalet Divanın adalet ve hukuk alanında çözüm yolları ortaya koydukları, “Kürdistan halk önderliği PKK üzerinde değerlendirmeler yaparken, “PKK’lıleşmenin çağdaş bir Kürt miladı-doğuşu-olduğundan kuşku duymadım.” Demektedir” şeklinde ibarelerin geçtiği, söz konusu belgenin;
“GENİŞLETİLMİŞ ADALET TOPLANTISI PLATFORMUNA
Yargılama ve adaleti sağlama, toplumun kendini organize etmesinin bir mekanizması olarak devlet dışındaki toplumda hep var olmuştur. Bu anlamda, yargılama toplumun doğal olarak kendini düzenleme, koruma ve geliştirme refleksi olarak hep rolünü oynamıştır. Ancak gelişen egemenlik sistemi toplumun her alanında yaptığı gibi adalet alanında da tahakkümünü kurmuştur.
Egemenlikli devlet sistemi toplumun her alanında tahakkümünü kurarken öncelikle toplumun hakikatini çarpıtan; egemenliği, devleti, tahakkümü, iktidarı meşrulaştıran hakikatler inşa etmiştir. İnşa edilen hakikat rejimleriyle, devlet, toplumun bir doğal kurumlaşması ve toplumsal gelişmenin zorunlu bir koşuluymuş gibi zihniyetlere işlenerek meşrulaştırılmıştır. Bu şekilde kendini meşrulaştıran egemenlik sistemi, kendini iktidar, devlet, bürokrasi temelinde örgütleyerek toplumun politik işlerinin önemli oranda kendinde topladığı gibi yargı işlerini de kendinde merkezileştirmiştir. Toplumun sürekli kendi içinde ahlak, vicdan temelinde toplulukların karar aldığı bir adalet mekanizması hep var olmakla birlikte; devlet yargısı da toplumsal alanda geniş olarak uygulanmıştır. Devlet yargısında öncelikle suç anlayışı toplumun savunulması esasına göre değil, egemenliğin korunması ve geliştirilmesi anlayışına göre düzenlenmiştir. Oysa toplumsal yargıda yargılama konusu toplumsallaşmaya zarar veren olaylardır. Devlet yargısında yargılamayı profesyonel bürokratlar yapar; toplumsal yargıda topluluklar veya toplumsal birimlerin kendileri yaparlar. Yargılama işinin devlet bürokratlarına bırakılması toplumun en temel bir işinin ve iradesinin devlete teslim edilmesidir. Çünkü toplumun kendi sorunlarını çözme iradesi elinden alınıyor. Toplum sorunlarının sebepleri ve çözüm yolları üzerinde yoğunlaşırken bir öz düşünüm gerçekleştirir; bu da öz bilinci geliştirir, ahlaki ölçüleri geliştirir; yargılamanın toplumun elinden alınması toplumsal bilincin büyük bir kısmının dondurulması anlamına gelir. Devlet yargısında sorun çözme tarzı yazılı hukuka dayalı cezalandırmadır; toplumsal yargıda ahlaka dayalı çözümler üretilir. Zaten toplum gibi kompleks bir varlığın işleyişinin tümden yazılı kurallara bağlanması kendi başına büyük bir sorundur. Bu kadar zengin yapıdaki bir oluşumun işleyişi ancak bir algı zenginliği temelinde ele alınırsa toplumun özgürlüğe doğru olan potansiyeli gerçekleşmiş olur. Bu da ancak toplumun çoklu yapısının kendini organize etme sürecine katılmasıyla gerçekleşir. Devlet her gün yaptığı yargılamalar ve cezalandırmalarla toplum üzerinde tahakkümünü pekiştirir; toplum potansiyel suçludur ve hep denetim altında tutulmayı gerektirir. Halklar hep yargılamalık konumdalar; bir de hayati konularda kendi kaderlerini kendileri belirlemeye kalktılar mı kendilerini en gaddar yaptırımlarla karşı karşıya bulurlar. Birey toplumdan, suç zaman ve mekandan ayrılarak ele alındığı için yargılama konusu üzerinde her türlü spekülasyon yapılabilmektedir. Böyle bir yargı egemenlik sisteminin ihtiyaçlarına göre çalışıyor, suç ceza ölçüleri egemenlerin ihtiyacına göredir ve egemenliğin kendini sürdürmenin bir aracıdır. Buna karşı halklar cephesinden de sürekli bir karşı yargılama ve bu sisteme karşı bir direniş olmuştur.
Dostları ilə paylaş: |