T. C. İStanbul cumhuriyet başsavciliği sayı : 2009/191 Esas no



Yüklə 31,9 Mb.
səhifə127/335
tarix17.08.2018
ölçüsü31,9 Mb.
#71833
1   ...   123   124   125   126   127   128   129   130   ...   335

bunun üzerine Levent Ersöz'ün de"Komutanımız söyledi, telafisi olabilir diye. Kendisinin

söylemesine rağmen hiçe saydınız. Konu tamamıyla özel, burada kalacağına inandığımız

için" "Siz bir kez daha düşünün, gerekirse o vatandaşı bir kez daha çağırın nedir bu diye.

Kendisini sever veya sevmezsiniz." dediği,'Karamehmefin de "Kendisiyle hiçbir şeyim yok.

Kendisi ben ayrılayım dedi, kendisine Sorabilirsiniz" dediği, Levent Ersöz'ün "Ben

kendisinin ayrılma gibi bir düşüncesi olmadığını öğrendim." dediği, Karamehmefin de

"Ama ayrıldıktan sonra demiştir. Ayrıldı, aradan ne kadar geçti, organizasyon yaptılar.

Ondan sonra ben bu söylediğinizi de söyledim, ücretsiz çalışırım demiş idareye. Ama

kontratı boyunca her türlü mahrumiyetini ödüyoruz yani." dediği, Levent Ersöz'ün "Onun

mahrumiyetinden ziyade Show TV gibi bir basın yayın kuruluşunun bu çizgisinin devam

ettirilmesi son derece önemli, "dediği. Karamehmefin "Orada bir endişeniz olmasın."

"Komutanım hassasiyeti biliyoruz ama, sorun, kendisine biz en ufak bir şey

söylememişizdir, ama devletin aleyhine bir yayın falan, onlara da müsaade etmeyiz tabi."

"Ben bir daha konuşayım." dediği, Levent Ersöz'ün de "İyi olur. Ben Komutanıma sizinle

görüştüğümüzü ifade edeceğim. Kendisini bu konuda rahatlatmamız lazım. Komutanım

sizin söylediğinize çok üzüldü, bir anda böyle bir şey söyleyince Komutanımız hassas bir

insan, tanıyorsunuz değil mi ?" dediği.
Görüşmenin devamında sanık Hasan Atilla Uğur'un söze girerek "Ama Mehmet bey tabi bu

arada şu da var Komutanım bana bunu ilettiği zaman Genel Komutanımızla birlikte, ben

sizin samimiyetinizi bildiğim ve sizi herkesten daha iyi tanıdığım için rahatlıkla şunu

söyledim. Komutanım, çağırırız Mehmet bey gelir oturur konuşuruz ve açıklıkla konuşacak

bir insandır dedim. Hakikaten de öyle oldu. Komutanımız hakikaten kırılmış, hassas bir

insan, tekrar çağırıp ta Tuncay Bey ile konuşursanız kendisini de mutlu edersiniz. " dediği.

Karamehmefin de "Ama komutanım, tabi bazı yapamayacağım şeylerde var." dediği, Hasan

Atilla Uğur"un da "Bir dinlerseniz en azından kendisini" dediği. Karamehmefin de "Biz

zaten kendisiyle konuşmak İçin Pazar günü sözleşmişlik, kendisini arayacaktım, ama işte

Ankara'ya geldiğim için görüşemedik. Ama, çağırırız. Osman Bey her gün görüşüyor.

Kırgınlığımız yok." "Şimdi tabı ama komutanım, adam medya başkanı, ertesi gün ayrıldı

deniyor. Orada tabi herkesin aklına acaba baskıyla mı ayrıldı sorusu geliyor" "Ben iki şey

söyleyebilirim Komutan'a. Bir tanesi hiç kimseden, ama hiç kimseden en ufak bir şey

gelmedi, bir. İki, onunla konuşan, o gruba bakan arkadaşımız, "yahu çok erkek adammış,

iki dakikada ben ayrılıyorum dedi" şeklinde takdirlerini de söyledi, Hatta bu ayın sonu diye

söylenmişti, sonra 01 Ocak diye kendisi düzeltti. Ama benim bunun dışında da söyleyecek

bir şeyim var. Benim hiç haberim olmadı" "Hayır, en ufak bir şey, ne Bakandan, ne

Başbakandan, ne başka bir kimseden en ufak bir baskı gelmedi. Gelse ne yapardık onu da

bitmiyorum ama. Şimdi bize daha Önce gelen baskılara biz hiç itibar etmedik. Ama tavır

koyuyorlar tabi." dediği, Hasan Atilla Uğur'un da çok kritik bir dönemden geçildiğini, bu

nedenle Show TV ve Akşam Gazetesinin önemli olduğunu, bu nedenle bazı baskılar altında
845 / 2271
kalmaması gerektiğini söylediği ve görüşmenin sonlarına doğru "Ankara'da temasta

olabileceğimiz, güvendiğiniz bir kimse var mı?" dediği, Karamehmet'in de Akşam

Gazetesinden Serdar Çaboğlu'nun, Show TV'den de Bülent Ergin'in isimlerini ve telefon

numaralarını verdiği.


Görüşmenin son kısmında ise sanık Hasan Atilla Uğur un "Bu arada komutanım da

buradayken belirtmek istiyorum. Turkcell İle İlişkilerimiz çok güzel devam ediyor. Bunun

için de teşekkür etmek istiyorum. Aşağıdaki arkadaşlarla da gayet İyi ilişki içerisindeyiz."

dediği. Karamehmet'in de teşekkür ederek ayrıldığı anlaşılmıştır.


Soruşturma aşamasında ve Mahkemenizde yeminli tanık olarak dinlenen Mehmet Emin

Karamehmet bu görüşmeyi ve içeriğini doğrulamıştır.


Sanık A.Tuncay Özkan alınan ifadesinde görüşmeyi ve görüşme içeriğini tamamen inkar

etmişse de, Mehmet Emin Karamehmet gerek soruşturma aşamasında gerekse 22.05.2012

tarihli 186. Celsede huzurda yeminli ifadesinde, belirtilen tarihlerde Jandarma Genel

Komutanlığına çağırıldığını, orada kendisi ile Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur'un

görüştüğünü, bu görüşmede A.Tuncay Özkan'ın yeniden işe alınmasını söylediklerini ve

yazıda geçen konuların konuşulduğunu beyan etmiştir.


Sanık Ahmet Tuncay Özkan'ın 16 Aralık 2003 tarihinde dönemin Jandarma

İstihbarat Başkanı sanık Levent Ersöz ile Jandarma Teknik Daire Başkanı sanak

Hasan Atilla Uğur'un görüşme yaptıkları ve bu görüşmeyi yazıya döktüğüne ilişkin

deliller:


Sanık Ahmet Tuncay Özkan 24.12.2009 tarihli 27. Celsede "İkinci bir numara

kullanmadım telefonu soruyorsanız hatırlamıyorum. Numaram bir tanedir ama hiç ilk

günden beri aynıdır 236 76 71" şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahkeme kararı ile sanığa ait telefonların HTS raporları getirtilmiştir. Sanığın kullandığını

beyan ettiği 5322367671 numaralı hattın HTS kayıtlarından bazları incelendiğinde:

16.12.2003 tarihinde, saat: 11.30 civarında Ankara Esenboğa Hava Limanında baz verdiği

havayolu ile İstanbul'dan Ankara'ya gittiği, aynı günün akşamı saat:21.45 civarında yine

Ankara Esenboğa Hava Limanında baz verdiği ve havayolu ile İstanbul'a geri döndüğü

anlaşılmıştır. Buradan da Tuncay Özkan'ın 16.12.2003 tarihinde sabah Ankara'ya gidip

aynı gün İstanbul'a döndüğü anlaşılmıştır.
Sanık A.Tuncay Özkan Ankara'ya gitmeden önce 11.12.2003 tarihinde saat:12:20:59'da

Jandarma Genel Komutanlığına kayıtlı 3124182115 numaralı telefondan arandığı ve 81

saniyelik görüşme yaptığı tespit edilmiştir.
Yine sanığın Ankara'ya gitmesinden bir gün önce sekreterliğini yapan Anet Shakyan'ın

kullandığı 5325242256 numaralı telefonunun 15.12.2003 tarihinde, saat:l 1:49'da

Jandarma Genel Komutanlığına kayıtlı 3124182115 numaralı telefondan arandığı ve 58

saniyelik görüşme yapıldığı tespit edilmiştir.


Jandarma Genel Komutanlığına kayıtlı 3124182115 numaralı telefon İsmail Yıldız'ın

telefon rehberinde "İstihbarat.D" olarak kayıtlıdır. Yani istihbarat Dairesi olarak

kaydedilmiştir.
846 / 2271
Jandarma Genel Komutanlığı ndan mahkemenize gönderilen telefon listesinde

3124182115 numaralı telefonun 2003 yılında Tuğgeneral Halil Helvacıoğlu'na, 2004

yılında Tuğgeneral Levent Ersöz'e tahsis edildiğinin belirtildiği görülmüştür. Sanık Levent

Ersöz 2003-2004 yılları arasında İstihbarat Daire Başkanlığı görevinde bulunduğu ve bu

görevine 22.8.2003 tarihinde başladığı göz önünde bulundurulduğunda 11.12.2003 ve

15.12.2003 tarihindeki görüşmelerin Levent Ersöz veya sekreteri tarafından yapıldığı

anlaşılmaktadır.
A.Tuncay Özkan'ın sekreteri Anet ShakyanTn 5325242256 numaralı telefonunun

3124182115 numaralı telefon ile yaptığı görüşmelere bakıldığında, 19.12.2003 günü

saat:10:31'de 27 sn., 24.01.2004 günü saat 15:44"de 39 sn., 05.04.2004 günü saat:16:25'te

23 sn. ve 06.07.2004 günü saat:09:04Te 44 sn. olmak üzere toplam (4) adet daha görüşme

kaydının bulunduğu ve görüşmelerin hepsinin Levent Ersöz'ün görevde olduğu dönemde

gerçekleştiği tespit edilmiştir.


Ayrıca sanığın kullandığını beyan ettiği 5322367671 numaralı telefonunun yine Jandarma

Genel Komutanlığına ait 5323672502 numaralı telefon ile 08.07.2004 günü saat

14:12:03'te 132sn.(l) adet görüşme kaydının bulunduğu tespit edilmiştir.
Jandarma Genel Komutanlığı tarafından mahkemenize gönderilen yazıda

5323672502numaralı telefonun 2004 yılında İstihbarat Başkanlığında görevli Tuğgeneral

Levent Ersöz tarafından kullanıldığının bildirilmiştir. Ayrıca aynı numaranın Sanık

Hayrullah Mahmud Özgür'ün 5553389523 numaralı sim kartı rehberinde "Levent.Ersöz"

olarak kayıtlı olduğu görülmüştür.
Sanık A.Tuncay Özkan'ın Levent Ersöz ile irtibatı konusunda Emniyet ifadesinde "Levent

Ersöz 'ü Ankara da katdmış olduğum birkaç resmi resepsiyonda gördüm ve bu şekilde

tanıdım. Kendisini jandarma da görevli bir paşa olarak tanıyorum ancak başka bir

görüşmemiz olmadı" şeklinde beyanının bulunduğu görülmüştür.


24.12.2009 tarihli 27. Celsede sorgu savunması alınan sanık, dorudan soru yöneltilmesi

sırasında duruşma savcısının; "Sorumu tekrar ediyorum, sanık Ahmet Tuncay Özkan 16

Aralık 2003 tarihinde neredeydiniz lütfen açıklar mısınız?" sorusuna, "Yok, yok

hatırlıyorum efendim, 16 Aralık 2003 günü ben Kıbrıs 'tan geldim. Nasıl geldim, Kıbrıs'ta

Rauf Denktaş ve Kıbrıs seçimleri ile ilgili programlar yaptık, geldik. Ondan sonra

konuşmalarımız oldu ben ceketimi aldım. Büyük olasılıkla ya Ankara 'dayım, ya

İstanbul'dayım, ya İzmir'deyim, üçünden birindeyim" şeklinde beyanda bulunmuştur.
Sanık A.Tuncay Özkan'ın yurt dışı giriş çıkış kayıtları incelendiğinde. 05.12.2003

tarihinde Atatürk Hava Limanından yurt dışına çıkış yaptığı, 06.12.2003 tarihinde yine

Atatürk Hava Limanından giriş yaptığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla sanığın savunmasında

belirttiği gibi 16.12.2003 tarihinde değil, 06.12.2003 tarihinde yurt dışından Türkiye'ye

giriş yaptığı anlaşılmıştır.
Nitekim sanığın kullanımında bulunan 5322367671 numaralı telefonunun bazları kontrol

edildiğinde 05.12.2003 saat:08.50 ile 06.12.2003 saat:05.46 arası görüşme kayıtlarının

bulunmasına rağmen baz bilgisinin düşmediği görülmüştür. Ayrıca bu tarihten sonra

Tuncay Özkan'ın ilk yurt dışına çıkış tarihinin 04.06.2004 olarak göründüğü tespit

edilmiştir.
847/2271
16 Aralık 2003 tarihli görüşme metninde A.Tuncay Özkan'ın isminin karşısında "Ben

tekrar altını çizerek söylüyorum. İki görüşme yaptık. Size görüşmeleri de anlatayım. Cuma

günü Kıbrıs'a gidiyordum, perşembe günü Bülent Er gün bey çağırdı. Bülent Er gün grubun

medyada ki adamı. Gittim üslubundan belli, rahatsız konuşamıyor'' yazdığı görülmüştür.

Takvim üzerinde geriye dönük yapılan araştırmada Tuncay Özkan'ın yurt dışına çıkış

yaptığı 05.12.2003 tarihinin Cuma günü olduğu anlaşılmıştır.


Sanık savunması boyunca 16 Aralık 2003 tarihli görüşmeyi yapmadığını, bu bilgilerin daha

önce açık kaynaklarda yer aldığını beyan etmiştir.


24.12.2009 tarihli 27. Celsede aynen; Duruşma savcısı: "Biraz önce bir gazeteciyle

röportaj yaptığınızı açık kaynaklarda yer aldığını söylediniz."


Sanık Ahmet Tuncay Özkan:" Nuriye Akman evet.'''
Duruşma savcısının: "Fakat bu bilgiler var mı yok mu onları teyit etmek istiyorum. Sizin

bir matbaa işçisinin oğlu olduğunuz orada yer aldı mı?"sorusuna.


Sanık Ahmet Tuncay Özkan:" 2000 yılında ki 2000 yılında kanal D de çalışırken

Aksiyonda yapılan röportajda yer aldı. Röportaj dosyanın eklerinde var."


Duruşma savcısının: "En çok sevdiğiniz taze fasulye mi? Ekmeğin arasına domates koyup

da mı yersiniz. Bunları kim bilir yani sizden başka kimler bilir. Açık kaynaklarda yer aldı

mı bunlar?" sorusuna. Sanık: "Herkes bilir. Meltem, Meltem Hanım benimle röportaj yaptı,

bütün karıma okuduğum şiirler bile yer aldı orada ya" şeklinde beyanlarda bulunmuştur.


Sanığın yazılı savunma metninin 94. sayfasında; "Birileri tarafından, hukuk dışı

yöntemlerle, aleyhime delil teşkil etmesi için oluşturulan bu metni incelediğimde; büyük bir

kısmının yalan ve uydurma, bir kısmının ise farklı zamanlarda farklı kişilerle yapılmış

telefon konuşmalarımdan yazılı basına yansıyan kimi röportajlarımdan bazı bölümler,

cümleler seçilerek ve birleştirilerek oluşturulmuş derleme olduğunu gördüm, örneğin iddia

makamına göre söz konusu metnin 13. ve 14. sayfalarında ailemle ve kişisel zevklerimle

ilgili beyanlarım görüşmenin yapıldığına belirti olarak iddianameye taşınmış, oysaki bu

beyanlar belgenin sahteliğine, kes yapıştır yöntemi ile metin oluşturulduğuna belirtidir.

Zira 01.04.2000 tarihinde Aksiyon Dergisi'ne verdiğim röportaj metni incelendiğinde

röportaj sırasında dile getirdiğim kimi konuların metnin 13. ve 14. Sayfalarındaki

bilgilerle birebir örtüştüğü görülecektir. Bu dahi 16.12.2003 tarihli sözde belgenin

oluşumuna nasıl katkı sağladığının göstergesidir" şeklinde,


Yine. aynı savunma metninin 209. Sayfasında; "Bunun yanı sıra, ayni CD içerisinde yer

alan ve 29 numaralı delil klasörünün 240., 245., 248. ve 249. sayfalarında dosyaya

sunulan. Aksiyon dergisi muhabiri Osman İridağ ile yaptığım ve 1 Nisan 2000'de Aksiyon

Dergisi'nde yayınlanan röportaj da yer almaktadır. İlginç olan, o röportajın içeriği 16

Aralık 2003 tarihinde yapıldığı iddia olunan görüşmenin içeriğindeki belli bölümlerle

örtüşür niteliktedir" şeklinde yazdığı görülmüştür.


16 Aralık 2003 tarihli belgenin 13. ve 14. sayfalarında sanık A.Tuncay Özkan'ın "Şimdi

benim operasyonda bizim birlikte yapmamızı düşündüğüm şey şudur; ben kendimi çok

önemseniyorum, ben bir matbaa işçisinin oğluyum. Erzincan Kemaliye liyim. Benim
848 / 2271
babam 42 yaşında kanserden vefat etti. 14 yaşımdan beri çalışıyorum Pazarcılık yaptım,

otopark bekçiliği yaptım. 20 yıldır ne giyiyorsam onu giyiyorum. Ne yiyorsam onu

yiyorum. Hayatta en çok sevdiğim yemek taze fasulyedir, domatestir, ekmek arasına

domatesi koyduğum zaman doyuyorum, bir tane kızım var 11 yaşında, o okuluna gidiyor,

eşim ev hanımıydı. Burada da Tübitak' ta çalışıyordu. Babası eski HARB-İŞ sendikasının

başkanıdır. Bizim için tek şey ülke sevdasıdır. Benim ailemde 13 tane şehit var" şeklinde

ibarelerin bulunduğu görülmüştür.
24.12.2009 tarihli 27. Celsede Sanık A.Tuncay Özkan ailevi konular hakkında; "'Bunların

hepsi zamanın arşivinde duruyor. 2000 yılında benimle yapılan röportaj var, sorulan

sorular var, CHP ile ilgili, babamla ilgili, ailemle ilgili, kızımla ilgili, kızımın adıyla ilgili,

nereden aldığımla ilgili, ne olduğumla ilgili, bunların hepsi yayınlandı. 2000 de

yayınlanan röportaj Hasan Atilla Uğur 'dan elde ettik diyorsunuz ya. Elde ettiğiniz metinin

altında o röportaj var. Ona bakarsanız dosyanıza görürsünüz. Nuriye geldi benle röportaj

yaptı bunları sordu açık yüreklilikle yanıt verdim. İnternete girin Nuriye Akman diye

sorun" şeklinde beyanda bulunmuştur.


Sanığın 01.04.2000 tarihinde Aksiyon Dergisinde Osman İrıdağ imzalı "Mit gazetecisi

Değilim" başlığı ile yayınlanan röportajı ve 02.03.2003-03.03.2003 tarihlerinde Nuriye

Akman'a verdiği "Ben milyar dolarlık adamım" başlıklı röportajlar incelendiğinde;
01.04.2000 tarihli Aksiyon Dergisinde yayınlanan röportaj (2009/85 Esas dava K:29

Sayfa:240) ile görüşme metni karşılaştırıldığında, sanığın savunmasında iddia ettiği gibi

dergiye verdiği röportajda geçen hususlar ile görüşme metninde geçen hususların birebir

örtüşmediği görülmüştür.


Buna göre dergi röportajında sadece görüşme metniyle alakalı "'Mesela sizin babanız

CHP'nin matbaacısıydı? Gazeteciliğin içinden biriydi. Bu yarışta sizi avantajlı hale

getirmedi mi?" şeklindeki soruya karşılık Tuncay Özkan'ın ""Babam CHP'nin gazetesi

Ulus'ta matbaacıydı. Vefat ettikten sonra ilişkilerimi korudum. Eğer siz. sizinle temas

kuran insanların üzerine gitmez, o insanlarla konuşmaz, arayıp sormazsanız ve o

insanlardan bir şey talep etmezseniz insanlar size bir şey vermez ki" şeklindeki cevabının

bulunduğu görülmüştür. Dolayısıyla görüşme metninde sanığın babasının 42 yaşında

kanserden vefat ettiği, 14 yaşından beri çalıştığı, pazarcılık yaptığı, otopark bekçiliği

yaptığı şeklinde yer alan bilgilerin hiçbirinin dergideki röportajda yer almadığı, sadece

babasının matbaacı olduğu hususunun geçtiği anlaşılmıştır. Ayrıca en sevdiği yemeğin ne

olduğu, eşinin ne iş yaptığı, ailesinde kaç şehit olduğu bilgilerinin hiçbirinin de yine söz

konusu röportajda yer almadığı tespit edilmiştir.


Sanığın 02.03.2003-03.03.2003 tarihinde Nuriye Akman'a verdiği röportaj incelendiğinde

Tuncay Özkan'ın ailesiyle alakalı "İnternet sitelerinde babamın MİT'te daire başkanı

olduğundan, amcalarımın Dışişleri Bakanlığı 'ndaki daire başkanlıklarına, ademdeki bir

kırmızı bereli generale kadar bir sürü iddia var. Ailemde subay yok. Annem ev kadını, kız

kardeşim öğretim üyesi, erkek kardeşim öğretmen" şeklinde beyanlarda bulunduğu,

dolayısıyla sanığın ailesi ile ilgili 16 Aralık 2003 tarihli görüşmede belirtilen bilgilerin

Nuriye Akman'a verdiği röportajda da yer almadığı görülmüştür.
16 Aralık 2003 tarihli görüşme metninde sanık A.Tuncay Özkan'ın isminin karşısında;

"size Nuray Başaran 'ı da söyleyeyim Ben gruba gelirken benimle konuşmalarında dediler


849 / 2271
ki iki kişi var Ankara'da. Birinin adı Nuray Başaran, birinin adı İsmail Küçükkava Bu ikisi

bizim işlerimizi takip eder Ankara'da. Bu Karamehmet'in ricası, ikisine dokunmayın dedi

bana. (...) Ama gel gör ki kadın bir alçak. O zaman Hüsamettin Özkan ile bir ilişkisi vardı.

Cinselliğini kullanan, gazeteci olmayan, kulislerde kullanılan bir kadındı. Geldiğimin ilk

haftası benim onunla bir telefon konuşmam oldu. (...)Bir hafta sonra geldim, o zaman

Hüsamettin Özkan, Mesul Yılmaz, Bülent Ecevit iktidarı var. Kadın, manşetleri Hüsamettin

Özkan'a söylüyor. Bir gazetede olmaması gereken bir durum. Gazetede yayınlanmadan

önce söylüyor. O da yayınla veya yayınlama diyor. Ben bunu kimin yaptığını bilmiyordum,

Nuray Başaran olduğunu öğrenince açtım telefonu "niyeyaptın" dedim. Dedi ki "bizgrup

olarak o adama bağlıyız" dedi "Yahu bu adam sizi batırmış, sen hasta mısın?" dedim ve

küfür ettim. Benim bu küfürüm üzerine bu, hastaneye kaldırıldı. Bir keresinde buraya

geldim, buradaki BBDK görüşmeleri sırasında. Mehmet Emin'in yanından ayrılmazdı.

Orada bir terbiyesizlik yaptı, ben yine bir azarladım. Onun üzerine baktım bir ambulans

geldi aldı götürdü. Sonra Mehmet benden rica etti. Lütfen bununla konuşmayın, herhangi

bir şey söylemeyin. Psikolojik olarak rahatsız, sizi gördüğü zaman bile rahatsızlanıyor

dedi. Bunun üzerine bir daha konuşmadım onunla. Bir buçuk, iki yıldır birkaç kez

konuştum" şeklinde yazdığı görülmüştür.
Nuray Başaran 16.02.2009 tarihli Emniyet ifadesinde 5332279173 numaralı telefonu

kullandığını beyan etmiştir. Söz konusu telefon numarası Ergün PoyrazTn telefon

rehberinde "Nuray Ba.", sanık Sinan Aydın Aygün'ün telefon rehberinde "BNURAY

BAŞARAN" olarak kayıtlıdır.


Sanık A.Tuncay Özkan'ın kullanımında bulunan 5322367671 numaralı telefonunun Nuray

BaşaranTn 5332279173 numaralı telefonu ile 02.07.2002-22.01.2003 tarihleri arasında

(74) adet irtibatının bulunduğu. 25.07.2003 tarihinde (1) adet daha irtibatının olduğu ve bu

tarihten sonra başka bir irtibatının bulunmadığı tespit edilmiştir. A.Tuncay Özkan'ın

Çukurova Grubunda işe başlaması da 2002 yılının Temmuz ayında gerçekleşmiştir.
Dolayısıyla görüşme metninde geçtiği şekliyle Akşam Gazetesine geçtikten sonra Nuray

Başaran ile irtibatının bulunduğu. 22.01.2003 tarihinden sonra da bir adet görüşmesinin

olduğu ve yine görüşme metnini teyid eder şekilde son bir yıldır Nuray Başaran ile

görüşmesini kestiği anlaşılmıştır.


Sanık A.Tuncay Özkan'ın 02.03.2003/03.03.2003 tarihinde Nuriye Akman'a verdiği

röportaj incelendiğinde "Az daha görevden alınıyormuşsun. Akşam Gazetesi Genel Yayın

Yönetmeni Nurcan Akad ve Ankara Temsilcisi Nuray Başaran 'la bozuşmuşsun.
(Gülüyor). Bunlar çok komik. Ben işime bakıyorum. Nurcan Akad'a, Nuray Başaran'a

sorarsınız. "Sizi günde kaç kez talimatlarıdıriyor" diye. Arkadaşlarım içerisinde benden

rahatsızlık duyan kimsenin olduğunu zannetmiyorum.
Nuray Başaran 'm tarzını beğeniyor musun?
Bugüne kadar, bana yansımış bir rahatsızlığı yok. Nuray, Ankara'daki işini layıkıyla yapan

bir insan. Çok da başarılı buluyorum. Sedat Ergin bile güne Nuray 'ın yazılarını okuyarak

başladığını açıkladı. Bu haberlerin kaynağı için Doğan Grubu 'na bakacaksınız. Kim, gizli

kamera kiralayıp, peşime adam takmaya çalışıyorsa odur. İnternet sitelerinde küçük bir


850 / 2271
tarama yapın. Aydın Bey, Fatih Altaylı 'ya bu demeci vermeden önce, kim yazmış bunu? "

şeklinde beyanlarının bulunduğu görülmüştür.


Sanık A.Tuncay Özkan'ın Nuriye Akman'a verdiği röportajda geçen Nuray Başaran ile

ilgili beyanlarıyla, görüşme metninde A.Tuncay Özkan tarafından söylendiği belirtilen

beyanlar karşılaştırıldığında, röportajdaki beyanların görüşme metnindeki beyanlarla hiçbir

benzerliğinin olmadığı açıkça görülmektedir. Dolayısıyla. A.Tuncay Özkan'ın Nuriye

Akman ile yaptığı röportajda Nuray Başaran ile ilgili verdiği beyanatlardan, görüşme

metininde Nuray Başaran hakkında sarf edilen beyanların Nuriye Akman ile yaptığı

röportajdan veya açık kaynaklarda yer alan başka bir haberden alınamayacağı çok açık bir

şekilde anlaşılabilmektedir.


Ayrıca sanık A.Tuncay Özkan'ın kullandığını beyan ettiği telefonun dökümlerinde Akşam

gazetesine geçtikten sonra Nuray Başaran ile görüşmelerinin bulunması, görüşme metninin

yapıldığı tarihten bir yıl öncesini kapsayacak şekilde Nuray Başaran ile görüşmesini

kesmesi, görüşme metninin gerçekliğini ortaya koymakta, 16 Aralık 2003 görüşmesinin

açık kaynaklardan derlenen bir yazı olmadığını göstermektedir.
Söz konusu görüşme metninde Sanığın isminin karşısında; "Bu arada aynı zamanda

Türkiye'de medyada olmaz denilen bir şey yaptım. Mehmet Emin'e. "bu grubun pazar

payını % 25, % 30 yükseltiriz" dedim. "Olmaz" dedi. Ben geldiğimde Akşam gazetesi

120.000 satıyordu, şu an 210.000 satıyor. Akşam gazetesi lümpen bir gazeteydi, şimdi AB

grubunda ve çok etkili bir gazete haline geldi" yazdığı görülmüştür.
24.12.2009 tarihli 27. Celsede sanığa Akşam gazetesinin satış rakamları ile ilgili sorulan

soruya; "2003 yılı Kasımda ayrıldığımda yaklaşık üç yüze yaklaşmıştı. Nuriye Akman 'a

verdiğim bir demeç var. Nuriye Akman 'a verdiğim demeci googleden indirirseniz orada

rakamları Nuriye'ye vermiştim oradan alabilirsiniz tam rakamları" şeklinde beyanda

bulunmuştur.
Sanığın 02.03.2003-03.03.2003 tarihinde Nuriye Akman'a verdiği röportaj incelendiğinde:

Akşam Gazetesinin satış rakamlarıyla ilgili herhangi bir beyanatının bulunmadığı

görülmüş ve içeriğinde;
"Mehmet Emin Bey, gün gelip seni hangi sebeple gözden çıkarır?
Herhalde buraları verimli çalıştıramazsam. Medya grubunun reklam ve tiraj hedefi birinci

yıl için, pazar payının yüzde 25 'i. Türk medyasının yıllardır süregelen içinde barındırdığı

bazı hastalıkları dışarıda bırakarak, yeni bir medya anlayışı yaratma üzerine de bir

mutabakatımız oldu.


Grubun biraz ferahlanmasında payın sıfır mı yani?
Benim bu uzlaşmada, şahsi olarak en küçük bir katkım yoktur. Eğer medya grubunun

saygınlığı ve başarısı artmış ve bu da Çukurova Grubu 'nun bu anlaşmayı yapmasında

etkili olduysa, onu takdir etmek bana düşmez" şeklinde beyanatlarının bulunduğu

görülmüştür.


851 /2271
Dolayısıyla görüşme metninde A.Tuncay Özkan tarafından Akşam Gazetesinin satış

rakamları ve kendisinin gazeteye geldikten sonra başarının artmasıyla ilgili sarf edilen

beyanatların, Nuriye Akman'a verdiği röportajda geçen hususlar ile örtüşmediği açıkça


Yüklə 31,9 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   123   124   125   126   127   128   129   130   ...   335




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin