T. C. İStanbul cumhuriyet başsavciliği sayı : 2009/191 Esas no



Yüklə 31,9 Mb.
səhifə185/335
tarix17.08.2018
ölçüsü31,9 Mb.
#71833
1   ...   181   182   183   184   185   186   187   188   ...   335

görmediğini, bu dönem içerisinde ise diğer dayısı Osman Demirtaş ile Oktay Yıldırım 'ın

arasının açık olduğunu, birbirlerini sevmediklerini, çünkü Oktay Yıldırım istasyona geldiği

zamanlarda yetkisi olmadığı halde istasyon çalışanlarına emir verir tarzda konuştuğu,

çalışanlara karıştığını, Osman dayısının ise bu durumdan rahatsız olduğunu, bir keresinde

"Benim elemanlarıma karışma, onlardan ben sorumluyum, ne yapılması gerektiğini ben

buradan görüyorum " dediğini, bu dönem içerisinde Oktay Yıldırım 'ı sadece dayısının

komutanı olarak tanıdığını, hangi rütbede olduğunu veya emekli olup olmadığı konusunda

bir bilgisinin olmadığını, 2005 yılı muhtemelen aralık aylarında dayısı Mehmet

Demirtaş 'ın yanına geldiğini, kendisine "Sana bir manav açalım " dediğini, kendisinin de

kabul ettiğini, manav işinde bütün para ihtiyacını dayısının karşıladığını, kendisinin


1258 / 2271
sadece işletip maaş alacağını, babasının bu durumu kabul etmediğini, ancak kendisinin

dayısıyla beraber Ümraniye Mithat Paşa Caddesi Güngör Sokak NO 2/1 sayılı adresteki

manavda çalışmaya başladığını, 17-21 Ocak 2006 tarihi itibari ile manavın tam olarak

açıldığını, kendisinin de çalıştırmaya başladığını. Bu dönemde manavın arkasında bulunan

evde dayısı Mehmet Demirtaş in oturduğunu, manav açıldıktan sonra dayısı Mehmet

Demirtaş in bu evden şuanda ikamet ettiği eve taşındığını, manav açıldıktan sonra Oktay

Yıldırım in dayısı Mehmet'in yanına hayırlı olsun ziyareti yaptığını, askere gidip geldikten

sonra Oktay Yıldırım ' ı ilk defa burada gördüğünü, ilerleyen zamanlarda sık sık çalıştığı

manava Oktay Yıldırım in, dayısı Mehmet in yanına ziyarete geldiğini, bu ziyaretlerden

önce Oktay Yıldırım in telefonla dayısı Mehmet Demirtaş i aradığını, dayısınında kendisini

arayarak "Oktay Komutanın geliyor çayı demle" dediğini, genelde ilk olarak Oktay

Yıldırım in manava geldiğini, akabinde dayısı Mehmet Demirtaş in manava geldiğini, sık

sık telefonla görüştüklerini, ayrıca manav açıldıktan 1-2 ay kadar sonra adını burada

öğrendiği Mahmut Öztürk'ün sarı renkli Opel Corsa marka araba ile dayısını ziyarete

geldiğini, manavdan alışveriş yaptığını, bu şahsı ilk defa manavda gördüğünü, ancak

dayısının önceden tanıdığını birbirlerine samimi davrandıklarından anladığını, Manavın

arkasında bulunan ve dayısı Mehmet Demirtaş' ın taşındığı evin 4 ay kadar boş olarak

kaldığını, Temmuz 2006 da bu eve kendisinin taşındıktan sonra Oktay Yıldırım in dayısı

Mehmet Demirtaş in yanına daha sık gelmeye başladığını, zaman zaman da Mahmut

Öztürk ve ismini bilmediği x şahısın Mehmet Demirtaş' ın yanına gelip gittiklerini, bu

gelmelerde her zaman Oktay Yıldırım in olduğunu, Mahmut Öztürk ve ismini bilmediği X

şahsın astsubay olduklarını Mehmet Dayısından duyduğunu, bu gelmelerde ve

ziyaretlerde Oktay Yıldırım in hep olduğunu, diğer iki şahsın yalnız olarak ziyarete

geldiklerin hiç görmediğini. Bu dönem içerisinde bu şahıslardan şüphelenmeye

başladığını, kendisinin bu şahısların yanına gittiği zamanlar aniden kendi aralarındaki

konuşmalarını kesip başka konulardan konuşmaya başladıklarını, kendi aralarında

görüştükleri esnada çay servisi yaptığını, fakat şahısların yanına gittiğinde ya sustuklarını

ya da konuyu değiştirdiklerini, kendisinin de bu durumdan rahatsız olduğundan Mehmet

Demirtaş 'a Oktay Yıldırım in ne iş yaptığını sorduğunu, O 'nun da kendisine şu an

hatırlamadığı bir internet adresi vererek "İncele kim olduğunu öğren " dediğini, kendisinin

bu siteye girip incelediğinde, sitenin içeriğinde genelde "Devlet idaresi-PKK" konularının

işlendiğini ve Oktay Yıldırım' a ait yazıların olduğunu gördüğünü, Bir gün yine Oktay

Yıldırım in yalnız olarak manava dayısını ziyarete geldiğini, dayısının dükkan da

olmadığını, Oktay Yıldırım in dayısını telefonla aradığını, dayısı Mehmet Demirtaş in

manava gelmeden Oktay Yıldırım' a "Kuvai Milliye ne demek" diye sorduğunu, çünkü

üzerinde Kuvai Milliye yazan üç-dört tane takvim benzeri bir broşürü kendisine bırakarak

"bunları dükkana asarsın" dediğini, tahminine göre hala Manav in girişe göre sol

tarafındaki tahta üzerinde asılı olabileceğini, Oktay Yıldırım in da cevap olarak kendisine

"Kuvva-i Milliye 'nin devletin çıkarlarını koruyan bir dernek olduğunu, devleti

yönetenlerin gerçek yönetici olmadığını ve devlet içerisinde başka şeylerin döndüğünü"

söylediğini, Ayrıca Oktay Yıldırım' ın manavda olduğu bir gün yazılı ve görsel basında

ismini Muzaffer Tekin olarak öğrendiği şahsın siyah bir Mercedes araba ile Mehmet

Dayısının manavına gelip önünde durduğunu, ancak bu araçtan kimse aşağıya inmeden

arabanın devam ettiğini. Muzaffer Tekin in manava dikkatlice baktığını, sonra bu siyah

Mercedes in gözden uzaklaştıktan sonra Oktay Yıldırım in manavdan ayrıldığını, 15-20

dakika kadar sonra Oktay Yıldırım ve Mahmut Öztürk'ün sarı Opel Corsa ile manava

geldiklerini, ancak bu konu hakkında detaylı bir bilgisinin olmadığını,
1259/2271
Bu tarihten yaklaşık 3-4 ay kadar önce babasının oturmuş oldukları evin çatısına tahta

almak amacı ile çıktığını, tahtaları boşalttıktan sonra tahtaların altında bir askeri sandık

olduğunu ve içerisinde bombalar olduğunu söylediğini, sonrasında babasıyla beraber evin

çatısına çıktıklarını, sandığı açıp baktıklarında, içerisinde birçok el bombası olduğunu,

içeriğini bilmediği bantlı siyah bir kutu olduğunu, bu kutuyu kaldırıp salladığını,

içerisinden demir sesi gibi bir ses geldiğini, ancak içini açıp bakmadığını, sonrasında

sandığı tekrar kapattığını, sandıkta dikkatini çeken tarafının anahtar kısmı açılıp

açılmadığı fark edilsin diye değişik bir şekilde telle bağlandığını, ayrıca sandığın sağ ve

sol tarafına kırmızı tuğla ile dip noktalarına çizgi çekilmiş olduğunu, muhtemelen sandığın

açılıp açılmadığını ve hareket edip etmediğini anlamak amacı ile böyle bir şey yapılmış

olabileceğini.
Sonrasında babası ile beraber aşağıya indiklerini, babasının kendisine bu malzemeleri

sorduğunu, kendisinin bilmediğini söylediğini, sonrasında birkaç gün dayısının ağzını

aradığında kendisine herhangi bir şey söylemediğini, hatta kendisine "çatıyı düzelttim "

dediğinde, kendisine "çatıda bir şey gördün mü" dediğini, kendisinin de "yok" dediğini,

birkaç gün sonra dayısı Mehmet Demirtaş 'in " Çatıda askeri bir sandık var ve içerisinde

el bombaları var" dediğini, kendisinin de "Bunları kim bıraktı" diye sorduğunda, "Bu el

bombalarını Oktay Yıldırım bıraktı, bu malzemelere bir şey olursa başımız belaya girer,

kurtaramayız, kimseye bu konudan bahsetme, seni de alırlar, bu evde sen oturuyorsun "

dediğini, Oktay Yıldırım ' ın ne amaçla bu el bombalarını bıraktığı konusunda herhangi bir

şey söylemediğini, ancak bu malzemeleri kendisi taşınmadan 1,5 yıl önce Oktay Yıldırım

tarafından getirildiğini söylediğini, Kendisinin bu malzemelerin yerini öğrendikten sonra

Oktay Yıldırım ' ın manava geldiğine hiç şahit olmadığını, Bu el bombaları konusunda

babasının ısrarla "polise ihbar et" dediğini, ancak ailesine zarar gelir endişesi ile

herhangi bir ihbarda bulunmadığını. Bu tarihten yaklaşık 1 ay kadar öncede babası ile

görüştüğünde babasının "Ben gereken kişileri arayacağım ve ihbar edeceğim, çünkü son

zamanlarda her yerde bomba patlıyor, terör olayları artıyor, masum kişiler ölüyor ve belki

de evde bulunan malzemeler ile bu artan terör olaylarının bir alakası vardır" dediğini,

kendisinin "biraz bekleyelim" dediğini, sonrasında babasıyla tekrar görüştüğünde "bu

konuyu ihbar edelim " dediğini, çünkü zaten bu adamların gizli saklı bir işler çevirdiğinin

belli olduğunu, babasının dediklerinin doğru olabileceğini, Bu tarihten 20 gün önce

oturmuş olduğu ve el bombalarının bulunduğu evden abisi Murat Yiğit' in yanına

taşındığını, sonrasında da muhtemelen bu el bombalarının yerini babasının ihbar ettiğini,

sonra polisçe yakalandığını. Bu tarihten yaklaşık 1 (bir) yıl önce gerçekleşen Danıştay

saldırısı olduğu günlerde, Muzaffer Tekin'e ait villa basıldıktan sonra televizyonda

Mahmut Öztürk ve Oktay Yıldırım' ı gördüğünü, bu durumu dayısı Mehmet Demirtaş' a

sorduğunda "Onlar devlet için çalışan astsubaylar, Muzaffer Tekin ' in Çavuşbaşı' nda ki

evinde arama olmuş, evde gizli zulalarda silahlar varmış ancak aramada bulamamışlar "

dediğini, Nedenini ise; baskından önce haberleri olduğunu devletin her yerinde ve

kademesinde nüfuzları olduğunu ve her şeyi önceden haber aldıklarını söylediğini, "bunu

nerden biliyorsun " diye sorduğunda herhangi bir cevap alamadığını, zaten dayısına karşı

pek görüş bildirme durumunun olmadığını, Bu dönem içerisinde; Oktay Yıldırım' ı:

Mehmet Demirtaş' ın askerden komutanı, gazi Astsubay olarak, Mahmut Öztürk'ü, Emekli

astsubay olarak, X Şahsı, Astsubay olarak tanıdığını, bu şahıs 40 yaşlarında zayıf 1.75

boylarında, esmer, siyah saçlı açık alınlı görse tanıyabileceği bir şahıs olduğunu, Mahmut

Öztürk'ü plakalarını hatırlamadığı siyah Mercedes ve Sarı Renkli Opel Corsa ile Oktay

Yıldırım ise, Beyaz 5.20 BMW ile gördüğünü. Dayısı Mehmet Demirtaş'ın bu malzemelerin

daha önceden kullanılıp kullanılmadığı hususunda kendisine herhangi bir şey
1260/2271
söylemediğini. Kendisiyle birlikte gözaltında bulunan şahıslarla ilişkisinin ise; Mehmet

Demirtaş 'ın; öz dayısı olduğunu, bu nedenle kendisini tanıdığını, son bir yıl içerisinde

sekiz ay kadar Ümraniye ilçesindeki evinde kiracı olarak kaldığını, ayrıca evden çıkan

bomba malzemeleri ile çok alakasının olduğunu zannetmediğini, zira dayısının çok saf ve

iyi birisi olduğunu, bu tür işlerle ilgilenmeyeceğini bildiğini, yalnız komutanlarını

kıramadığı için ve hayır diyemediği için diğer şahıslar tarafından kullanıldığını

düşündüğünü, Oktay Yıldırım'ı dayısı Mehmet Demirtaş vasıtası ile tanıdığını, Oktay

Yıldırım' ı ilk defa dayısının Ümraniye ilçesindeki şu an yıkılmış olan LPG istasyonunda 3

sene kadar önce gördüğünü, kendisinin LPG istasyonunda otururken Oktay Yıldırım 'ın

istasyona gelip direk olarak müdüriyet odasına girdiğini, bu durumu diğer dayısı olan

Osman Demirtaş 'a söylediğini, Osman dayısının da "o şahıs Mehmet dayımın komutanı"

olduğunu söylediğini, ileriki dönemlerde de Oktay Yıldırım 7 hep Mehmet Demirtaş 'ın

yanında gördüğünü, samimiyetinin olmadığını, sadece selamlaştıklarını" beyan etmiştir.
Ali Yiğit Cumhuriyet Savcılığı İfadesinde Özetle; "Mehmet Demirtaş isimli şahsın

kendisinin dayısı olduğunu, Oktay Yıldırım isimli şahsı da yaklaşık 4 sene önce dayısı

vasıtası ile tanıdığını, Osman dayısının kendisine Oktay Yıldırım'ın Mehmet dayısının

komutanı olduğunu söylediğini, 2003 yılı Mayıs ayından 2004 yılı Mayıs ayına kadar

Ümraniye ilçesinde şuan yıkılmış olan LPG istasyonunun yıkama bölümünde çalıştığını,

Oktay Yıldırımın da sürekli olarak istasyona dayısı Mehmet Demirtaş'ı görmeye geldiğini,


2004 yılı Mayıs ayında askere gittiğini, 2005 yılı Ağustos ayında askerden döndüğünü ve
2005 yılı Ekim ayı başlarında İstanbul'a gelerek ağabeyi Murat Yiğit'in yanına yerleştiğini,

Bu dönem içerisinde Ümraniye oto sanayinde yıkama yağlama işine girdiğini ve 4-5 ay

burada çalıştığını, 2005 yılı sonlarında dayısı Mehmet Demirtaş 'ın yanına gelerek

kendisine bir manav açalım dediği şüpheli Ali Yiğit'in de bunu kabul ettiğini ve Ümraniye

Mithatpaşa Cad. Güngör Sok. No. 2/1 sayılı adresteki manavda çalışmaya başladığını,

manavın hemen arkasında bulunan evde dayısı Mehmet Demirtaş 'ın oturduğunu, Daha

sonra bu evden taşındığını, Oktay Yıldırım isimli şahsın manavda çalıştığı dönemlerde

Mehmet dayısını ziyarete geldiğini ve sık sık telefonla görüştüklerini, Ayrıca adını daha

sonradan öğrendiği Mahmut Öztürk isimli şahsında manava dayısını ziyarete geldiğini,

Manavın arkasında bulunan ve daha önce dayısının oturmuş olduğu ev 4 ay boş kalınca

ailesi ile birlikte bu eve taşındığını, 2007yılı Nisan ayında evi boşalttığını, evin dayısının

kayınpederi olan Rıfkı Çoruh'a ait olduğunu ve bu şahsın da evi boşaltmasını istediğini,

evde oturduğu dönemde Oktay Yıldırım, Mahmut Öztürk ve ismini bilmediği bir şahsında

sürekli dayısı Mehmet Demirtaş'ın yanına gelip gittiklerini, şahısların manava geldikleri

süre içinde gizli gizli konuştuklarını ve kendisi yanlarına geldiğinde konuşmalarını yarım

kestiklerini, bu olaydan rahatsız olduğunu, dayısı olan Mehmet Demirtaş'a Oktay

Yıldırım'ın ne iş yaptığını sorduğunda bir internet adresi vererek oraya baktığında kim

olduğunu anlayacağını söylemesi üzerine, bu siteye girdiğini, genelde sitenin içeriğinde

devlet ve PKK konuları işlendiğini gördüğünü, Oktay Yıldırım'a Kuvai Milliye ne diye

sorduğunu, bu soruyu sormasının nedeninin internet sitesinde Kuvai Milliye hareketi diye

bir nitelendirme gördüğünü, cevaben Kuvai Milliye'nin devletin çıkarlarını koruyan bir

dernek olduğunu, devleti yönetenlerin gerçek yönetici olmadığını söylediğini, Oktay

Yıldırım'ın manavda olduğu bir gün daha önce ismini gazete ve televizyonlardan öğrendiği

Muzaffer Tekin isimli şahsın dayısının manavının önüne geldiğini, manavın içine baktığını

ve yavaş yavaş Samanyolu Caddesinden ileri doğru devam ettiğini. Oktay'ın aracı

manavın önüne geldiğini gördüğünü ve 5 dakika sonra manavdan ayrılarak aracın

bulunduğu istikamete doğru başka bir araçla gittiğini. Yaklaşık 3-4 ay kadar önce

babasının oturmuş olduğu evin çatısına tahta almak amacıyla çıktığını, tahtaları


1261 /2271
boşalttıktan sonra tahtaların altında bir asker sandığı gördüğünü ve içinde bombalar

olduğunu söylediğini, bunun üzerine babasıyla beraber evin çatısına çıktığını ve bu sandığı

babasıyla birlikte açtıklarını, içerisinde birçok el bombası gördüklerini, ayrıca içeriğini

bilmediği bantlı bir siyah kutu olduğunu, bu kutuyu salladığında içinden demir sesin

geldiğini, ancak içini açıp bakmadığını ve sandığı tekrar kapattığını, Sandıkta dikkatini

çeken şeyin anahtar kısmı açılıp açılmadığı farkedilsin diye değişik bir telle bağlanmış

olduğunu, daha sonra bu konuyla ilgili dayısının ağzını aramaya başladığını, çatıyı

düzelttiğini söylediğini, dayısının çatıda bir şey gördün mü diye sorduğunu, kendisinin de

yok dediğini, birkaç gün sonra dayısı Mehmet Demirtaş 'ın çatıda askeri bir sandık

olduğunu, içerisinde el bombaları olduğunu, bu bombaları Oktay Yıldırım'ın bıraktığını,

bu malzemelere bir şey olduğu takdirde başının belaya gireceğini, kurtulamayacaklarını ve

bu nedenle kimseye birşey bahsetmemesi gerektiğini söylediğini, hatta bu olayı

konuştuktan sonra Oktay Yıldırım'ın bir daha manava geldiğini görmediğini. Yaklaşık 1 ay

önce babası ile telefonla görüştüğünde babasının gereken kişileri arayacağını ve bu

konuda ihbarda bulunacağını, çünkü terör olaylarının arttığını, masum kişilerin öldüğünü,

belki de bu bombalarla birçok masum insanın öldürülebileceğini söylediğini, muhtemelen

bu ihbarı da babasının yaptığını. Bu tarihten yaklaşık 1 yıl önce Danıştay saldırısı olduğu

günlerde, televizyonda Mahmut Öztürk ve Oktay Yıldırım'ı gördüğünü, bu durumu dayısına

sorduğunu, dayısının ise cevaben onların devlet için çalışan subaylar olduğunu hatta

Muzaffer Tekin'in Çavuşbaşı'ndaki evinde arama yapıldığında evde bulunan silahların

aramada bulunamadığını söylediğini, çünkü bu kişilerin devletin her yerinde adamları

olduğunu ve daha önceden bilgi aldıklarını belirttiğini, Evde yapılan aramada ele

geçirilen 7.65 mm çaplı Walter marka silahın ağabeyi Murat Yiğit'e ait olduğunu, bu

silahın ne zaman ve nereden alındığını bilmediğini, ağabeyinin evine yaklaşık 15 gün önce

geçici olarak taşındığını, Bu bombaları taşınmadan yaklaşık 1,5 sene önce bu eve

konulduğunu duyduğunu, o dönemde de evde Mehmet Demirtaş'ın oturduğunu, hiç

kimsenin kendisine evde bomba olduğunu söylemediğini, kendisine zarar vereceklerini

söyledikleri için korkup ihbarda bulunmadığını, Oktay Yıldırım'ın manava geldiği

zamanlarda çay ikram ettiği zaman konuşmayı kesip başka bir konuya geçtiğini, bir şey

sakladıklarını hissettiğini, suçsuz olduğunu " beyan etmiştir.


Ali Yiğit Cezaevinde kendisini tehdit edip suçu üstlenmesini söylediğini iddia ettiği

kişilerle ilgili olarak alınan ek ifadesinde özetle; "Tutuklandığı gün, diğer şüpheliler

Mehmet Demirtaş ve Oktay Yıldırım ile birlikte Bayrampaşa Cezaevine götürüldüğünü,

cezaevinde diğer şahıslarla ayrı ayrı karantinalara alındıklarını, ancak lavaboya gittiği

sırada Oktay Yıldırım 'ın da yanına gelerek kendisine "ben burada kaldığım süre

içerisinde, sen veya oğlunun, ailenin rahat yaşayabileceğinizi zannediyor musun? Onları

öldürmek bana kalmaz, dışarıdakiler zaten o işi halledecekler" dediğini, kendisinin

korktuğu için sesini çıkartamadığını. Daha sonra karantinanın kapısı açıldığını, Oktay

Yıldırım ve Mehmet Demirtaş 'm cezaevi müdürüne söyleyip kendisini yanlarına almak

istediklerini, bunun üzerine cezaevi müdürünün izniyle üçünün bir arada karantinada

kalmaya başladıklarını, Oktay Yıldırım 'm bir kağıda birtakım ifadeler yazıp kendisine

kağıdı vererek "burada yazan ifadeleri 40 sefer yazıp ezberleyeceksin ve mahkemede bu

şekilde ifade vereceksin" diyerek baskı yapmaya başladığını, korktuğu için bu durumu

kabul ettiğini, kendisine kağıttaki yazılanları güzel bir yazı ile yazarak altına da hiçbir

baskı altında kalmadan o sözleri yazdığını beyan etmesini söylediğini, bunun üzerine

kendisinin bu şekilde yazdığını, kağıda parmak izini bastırdığını, bunun için baş parmağını

pilot kalemle karalayıp mürekkep haline getirdiklerini. Onların dediğini yaptığı için

kendisine çok iyi davranmaya başladıklarını, onların dediği şekilde verilen kâğıtta


1262/2271
yazılanları ezberlediğini, kendisine verilen kâğıtta özetle: "Babasının daha önce silah

kaçakçılığı ile uğraştığını ve bu bombaları da alıp satmak 'amacıyla orada

bulundurduğunu, emniyette verdiği ifadenin polisin vaatleri sonucu olduğunu, polisin bu

konuda kendisine baskı yaparak ifadesinin alındığını, ifadesinin doğru olmadığı" şeklinde

yazılar bulunduğunu, Daha sonra avukatının ilk ziyarete geldiği gün bu durumu kendisine

anlattığını, Avukatının kendisine korkmaması gerektiğini, baskılara boyun eğmemesi

gerektiğini, kendisinin bu durumu Cumhuriyet Savcısına aktaracağını söylediğini,

kendisinin cezaevi müdürüyle görüştüğünde, bu şahısların kendisine okutturduğu belgenin

aslını müdür beye verdiğini, müdürün de evrakın fotokopisini çekerek aslını geri kendisine

iade ettiğini, ancak cezaevi müdürü kendisini ikinci kez yanına çağırdığında, Oktay

Yıldırım in bu durumdan şüphelenip bu yazılı evrakın aslını kendisine zorla yırttırdığını,

korktuğu için yırtmak zorunda kaldığını, ancak, suretinin cezaevi müdürlüğünde mevcut

olduğunu, bu yazının da Oktay Yıldırım'a ait olduğunu, kendisine cezaevinde yapılan bu

baskı ve tehditlerden dolayı Oktay Yıldırım'dan şikâyetçi olduğunu, Mehmet Demir taş

tarafından kendisine yönelik herhangi bir tehdit ve baskı yapılmadığını. Cezaevinde

birlikte bulundukları dönem içerisinde Oktay Yıldırım in evde yakalanan bombaların

kendisi tarafından oraya konulduğunu, 1997-1999 yılları arasında Şemdinli'de görev

yaptığı sırada bombaları oradaki askeri birliğe ait mühimmat deposundan aldığını,

Mehmet Demirtaş ile aralarında yapılan konuşmada söylediklerini" beyan etmiştir.
Gizli Tanık-A 21.06.2007 Tarihli ifadesinde; "Kendisinin Ali Yiğit İn yakını olduğunu,

Ali'yi cezaevinde ziyarete gittiğinde "olayı sen ve baban yüklen" şeklinde ifade vermesi

için zorladıklarını, "bizim verdiğimiz bu metni ezberle, bu şekilde ifade ver yoksa sen ve

ailen için iyi olmaz" şeklinde tehdit edildiğini, yine "avukatını reddet, biz sana başka

avukat bulacağız ve bizim dediğimiz şekilde ifade ver" dediklerini anlattığını" beyan

etmiştir.


Gizli Tanık-B 21.06.2007 Tarihli İfadesinde; "Kendisinin Ali Yiğit in yakını olduğunu,

cezaevi ziyaretinde Ali Yiğit İn kendisine tehdit edildiğini ve avukatını çağırmasını

istediğini, zorla diğer şüpheliler tarafından mektup yazdırılmak istendiğini, suçun kendisi

ve babasının üstüne atılması ve yanacak biri varsa Ali'nin ve babasının yanmasının

gerektiğini söylendiğini anlattığını, hatta kalem ve kağıt verdiklerini, kendisinin baştan

biraz yazdığını, daha sonra yazmadığını anlattığını" beyan etmiştir.


Sanık Ali Yiğit ve gizli tanıklar mahkeme huzurunda benzer içerikte beyanlarda

bulunmuşlar, ancak Ali Yiğit Muzaffer Tekin lehine beyanlarında değişiklik yapmıştır.

Bunun nedeninin; Ali Yiğit tutuklandıktan sonra cezaevinde uzun süre Muzaffer Tekin ve

Mahmut Öztürk ile aynı koğuşu paylaşması, kendisine cezaevinde madden manen

yardımcı olunması ve Ali Yiğit'in bu sürede Muzaffer Tekin'in, babası Şevki Yiğit'in

vatani görevini yaptığı sırada komutanlığını yapmış olduğunu öğrenmesi olarak

değerlendirilmiştir.
Sadece bu ifade içeriklerinden de, yukarıda anlatılan Danıştay saldırısı olayından 7 gün

sonra Zeki Yurdakul Çağman ile yaptığı telefon görüşmesinde kendisine Danıştay Saldırısı

olayının ne aşamaya kadar aydınlatılabildiğinin sorulması üzerine Muzaffer Tekin'in halen

gözaltında olduğunu, kendi düşüncesine göre olayın kendilerinin bağlantılarına kadar

aydınlatıldığını, hiyerarşide kendilerinden üst konumda bulunan kişilere ise henüz

ulaşılamadığını söyleyen Mahmut Öztürk'ün ve dolayısı ile Muzaffer Tekin'in,

Cumhuriyet Gazetesine 10.05.2006 tarihinde atılan el bombası ile irtibatlı olduğu belirtilen
1263 / 2271
27 adet el bombası ve bunlar ile ilgisinin maddi delili ele geçen Oktay Yıldırım ile örgütsel

bağlantılarını ortaya çıkarmıştır.


ESKİŞEHİR İLİNDE ELE GEÇEN EL BOMBALARI İLE CUMHURİYET

GAZETESİNE ATILAN EL BOMBALARI ARASINDAKİ BAĞLANTI


Ümraniye ilçesinde ele geçirilen 27 adet el bombası ile ilgili soruşturmada ulaşılan ve

kendisinde gizli askeri belgeler ele geçen Muzaffer ŞenocakTn; söz konusu gizli askeri

belgeleri, daha önceki yıllarda Ankara ilinde birlikte Özel Güvenlik şirketi çalıştırdıkları

"Şamil" binbaşı olarak bildiği Emekli Binbaşı Fikret Emek" in bilgisayarından

kopyaladığını, bu bilgilerin Aydın Yüksek'e kendisinden geçtiğini beyan etmesi üzerine

Fikret Emek yakalanmıştır.


Sanık Fikret EmekTn annesine ait Eskişehir ilindeki evde 26.06.2006 tarihinde yapılan

aramada; 12 adet savunma ve taarruz tipi el bombası ele geçirilmiştir.


Fikret Emek ifadesinin konu ile ilgili bölümünde özetle; Türk Silahlı Kuvvetleri

mensubu olduğunu, Özel Kuvvetler Komutanlığında görev yaptığını, bir çatışma sonucu

yaralandığını. 2004 yılında kendi isteği ile emekli olduğunu, diğer sanıklardan Mehmet

Zekeriya Öztürk'ün Türk Silahlı Kuvvetlerinden devre arkadaşı olduğunu, kendisinin

emekli olmayı düşündüğü dönemde komutanlarından birisinin vasıtası ile Muzaffer

Şenocak ile tanıştığını, bu kişinin çevresi ve ilişkilerinden yararlanıp emeklilik döneminde

inşaat ve güvenlik şirketi kurmayı düşündüğünü. Eskişehir' de annesinin evinde ele geçen

silah ve patlayıcıların kendisine ait olduğunu, bunları Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev


Yüklə 31,9 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   181   182   183   184   185   186   187   188   ...   335




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin