yaparken katıldığı operasyonlarda terörist kamplarında ve boş arazilerde sahipsiz olarak
bulduğunu, silahların bir kısmını hatıra olarak sakladığını, bomba türü olanları da
merakından dolayı ve tekrar operasyonlarda kullanabileceği düşüncesi ile muhafaza
ettiğini, ancak yaralandıktan sonra bir daha bunlarla ilgilenemediğini, Güneydoğu görevi
çıkarsa yeniden bu malzemeyi alıp orada kullanmayı düşündüğünü, 2001-2004 yılında da
zaman zaman operasyonel faaliyetlerinin olduğunu ancak Eskişehir'den bu malzemeleri
alıp götürme imkanı olmadığını beyan etmiştir.
Sanık Muzaffer Tekin, 14.11.2008 tarihli 14. Celsede ""Eskişehir'de Fikret Emek'te ele
geçen bombalar konusu ise bu dosya sanıklarının hiçbirini alakadar etmemektedir. Çünkü
Fikret Emek'i bu anlamda tanıyan, onunla bir ilişkide olan dosya sanığı bulunmamaktadır.
Kendisinin samimi beyanları en az 10-15 yıl önce bu malzemeleri görev yaptığı
Güneydoğu 'dan getirmiş, evinde bırakmış ve bu süre boyunca bu şekilde kalmıştır. Ben
Fikret Emek'i kesinlikle tanımıyorum. Diğer sanıklardan da tanıyan olduğunu
sanmıyorum, buraya gelene dek. Fikret Emek ile sözde örgüt üyeleri arasında bir rabıta
kurmak, hukuken imkansızdır. Bu sebeple Eskişehir 'deki malzemeler sözde örgüt
kapsamında değil, bireysel silah kapsamında değerlendirilebilir. Kafile numarasına
gelince, daha önce de belirttiğim gibi Cumhuriyet Gazetesi 'ne atılan bombalar arasında
kafile numarası ve üretim tarihleri bakımından hiçbir benzerlik yoktur. Bu konuda bomba
bilgi merkezinden gelen bilgiler ve savcının iddiaları tamamen gerçek dışıdır. Savcı aynı
kafile numarası diyerek suçun maddi delilini bulduğunu belirterek büyük bir yanılgıya
düşmüştür" (...) "Ümraniye'de ele geçirilen 27 adet el bombası ile Cumhuriyet
Gazetesi 'ne atılan bombalar arasında hiçbir bağlantı bulunmamaktadır. Savcı büyük bir
hataya düşerek, olmayan bağlantıyı bu hatalı delile dayandırmış olmakla iddianamedeki
bütün kurgusu düşmüş bulunmaktadır" şeklinde beyanlarda bulunmuştur.
1264/2271
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Mühimmat Fabrikası Müdürlüğünün 18.07.2007 gün
ve 3841 sayılı yazısında; M204 A2 El Bomba Tapası KF-MKE-91 12-77 Kafile Numaralı
mühimmat cinsinin 1975/8 Protokol Numarası ile 8.800 Adet olarak 10.03.1978 tarihinde
Kara Kuvvetleri Komutanlığı na teslim edildiği belirtilmiştir.
Sanık Fikret Emek'ten ele geçirilen el bombaları ve patlayıcılara aldırılan ekspertiz
raporunda özetle; Bombaların çalışır vaziyette olduğu belirtilerek, organize suç örgütleri ve
terör örgütlerince illegal yollarla bu tip malzemelerin ele geçirilerek, çıkar grupları
üzerinde yıldırma, şantaj ve baskı kurma amacı ile kullanıldığı, eldeki mevcut patlayıcı
malzemelerle kişinin niyetine bağlı olarak istenilen güçte fabrikasyon ve el yapımı
bombanın yapılabileceği, bu tür patlayıcı maddelerin adli emanet ve uygun olmayan
depolama şartlarında bulundurulması ve saklanması sakıncalı olduğundan imha
edilmesinin gerektiği, eldeki mevcut patlayıcıların kullanılması halinde canlılar üzerinde
öldürücü ve yaralayıcı, cansızlar üzerinde de maddi hasarlara sebep verebileceğinden 6136
S.K.'nur. 2478 S.K.la eklenen Ek-5 maddesi kapsamında mütalaa edileceği belirtilmiştir.
Kara Kuvvetleri 1. Ordu Komutanlığından alınan 17.09.2007 tarihli yazıda da, sanıktan ele
geçirilen 5 adet taarruz tipi, 5 adet savuma tipi, 2 adet tapası üzerinde takılı bomba ve 10
adet çinko kutu içerisinde bulunan MKE yapımı ateşleme tapası ile 12 adet TNT kalıbı, 1
adet uçaksavar makineli tüfek mermisi, 1 adet G-3 piyade tüfeği mermisi ile 21 adet boş
kovanın askeri mühimmat ve malzeme olduğu ve 1. Ordu Komutanlığına teslim edilmesi
gerektiği belirtilmiştir. Buna göre malzemelerin askeri mühimmat olması sebebi ile
26.09.2007 tarihinde askeri görevlilere teslim edilmiştir.
Bomba Bilgi Merkezi irtibat Raporu; Eskişehir ilinde ele geçirilen el bombalarından;
Tapa M 204 A2 KF-MKE -91 12-77 seri numaralı el bombasının, 05.05.2006 tarihinde
Cumhuriyet Gazetesi me atılan Tapa M 204 A2 KF-MKE-91 12-77 seri numaralı el
bombası, 11.05.2006 tarihinde atılan Tapa M 204 A2 KF-MKE-91 12-77 seri numaralı el
bombası ile aynı kafile numarasını taşıdığı belirtilmiştir.
Buna göre. Cumhuriyet Gazetesi saldırılarında kullanılan her üç el bombasının da
Ergenekon Terör Örgütüne ait olduğu anlaşılmaktadır.
Ümraniye ilçesinde Oktay Yıldırmfdan ele geçirilen el bombaları ve Eskişehir ilinde
Fikret Emek'ten ele geçirilen el bombalarının, aynı kafile ve seri numaralardan, terör
örgütleri ya da başka organize suç örgütlerince kullanılıp kullanılmadığının arşiv
araştırılması Emniyet Genel Müdürlüğünden istenilmiş, yapılan araştırma sonucunda,
Ümraniye ilçesinde Oktay Yıldırım'dan ele geçirilen el bombaları arasında ele geçirilen ve
fünye grubunda "M 204 A2 MKE 169-5-85" yazılı el bombasının, 10.05.2006 tarihinde
Cumhuriyet Gazetesine atılan fünye grubunda "M 204 A2 MKE 173-9-85" yazılı el
bombasıyla, Eskişehir ilinde Fikret Emek'den ele geçirilen el bombaları arasında ele
geçirilen ve fünye grubunda "TAPA M204 A2 KF-MKE-91-12-77" yazılı el bombalarının,
05.05.2006 tarihinde ve 11.05.2006 tarihinde Cumhuriyet Gazetesine atılan fünye
gruplarında "TAPA M204 A2 KF-MKE-91-12-77" yazılı (2) adet el bombası ile aynı stok
ve kafile numarasına sahip olduğu bildirilmiştir.
Fikret Emek'den ele geçirilen el bombaların seri ve kafile numaraların Cumhuriyet
Gazetesine atılan (2) adet el bombasıyla aynı olmasının yanında, Muzaffer Tekin'den ele
geçirilen (16) ile numaralandırılan CD içerisinde gizlilik içeren askeri belgelerin aynısının
1265/2271
I
Fikret Emek'den ele geçirilen (5) ile numaralandırılan disket içerisinde de yer aldığı
anlaşılmıştır.
Sanık Alparslan ArslanTn Tanık Olarak Alınan İfadesindeki; Ankara'da Tarkan
Toper İsimli Bir Arkadaşının Bulunduğu Beyanı Üzerine Yapılan Tespitler:
Alparslan Arslan, kollukta alınan ifadesinin konu ile ilgili bölümünde; "Danıştay 2.
Daire Başkanı 'nın arabasını tespit amacıyla bir süre bekledim. Ancak Başkan çıkmadı bu
nedenle arabayı tespit edemedim. Arabanın yanına gittim ve şahısları alarak otele
götürdüm. Benim okuldan arkadaşım olan Serkan Toker 'in abisi Tarkan Toker 'i telefonla
aradım. Ankara 'ya geldiğimi söyledim. Kendisi de bana gel seni misafir edeyim dedi. Ben
de Tarık Toker'in işyerine gittim. Bir süre burada kaldım. Daha sonra Çankaya Celal
Boyar Bulvarı üzerinde bulunan OPET Petrol'ün karşında iken Osman Yıldırım beni
telefonla aradı. Buluşmak istediğini söyledi ben de bulunduğum yeri tarif ettim. Yaklaşık
iki saat sonra geldi. Ben biraz kızdım küstü bana, neden benim hiçbir şeyden haberim
yok dedi. Ben de kendisine senden bir şey olmaz dedim. Daha sonra kendisi İstanbul'a
dönmek istedi. Daha sonra çocuklar Osman Yıldırım 'ı ikna ettiler arabaya bindi birlikte
otele döndük. Tarkan Toker beni telefonla aradı; ne yaptın? ben de gezdim, havadan sudan
konuştuk, daha sonra otele döndüm. Sabaha kadar otelde kaldım. " şeklinde beyanda
bulunmuştur.
Kendisine 16 Mayıs 2006 tarihinde 02:00-09:37-10:40-10:43-10:46-10:48-11:1912:12-
12:53-12:57-16:05-16:06 ve 17:50 saatleri arasında Elif isimli şahsa gönderdiği "Tarkan
İşinize Yarar Mi", " Bekliyorum". "Bir Eksiğin Var Mı", "İçerde Mi Dışarda Mı", "
Eksiğin Var Mı", "Bilmiyorum Yolcuyu Görmeli miydim", "Yanlış Mı Doğru Mu".
"Akşam Yolcunun", "Uygun Yer Mi". "Uygun Galiba", "Neyi Eksik Yapıyorum", "İçerde
mi", "Yolda O Zaman", "Tekrar Dönmek İçin Geleyim mi" şeklindeki mesajların
sorulması üzerine; Mesaj çektiği Elifin kız kardeşi olduğunu, şaka mahiyetinde bu tür
mesajlaşmalarının olduğunu beyan etmiştir.
Tanık Zihni Çakır Beyanında; Savcılık ifadesinin konu ile ilgili bölümünde; "Bir
Numara olarak bildiği şahsı VKGBH genel başkanı Taner Ünal'ın yanında sık sık
gördüğünü, bu şahsın Ülkü Ocakları yönetiminde olduğunu, avukat olan İbrahim Gül'ün
de Bir Numara ile irtibatının olduğunu, bir gün Taner Ünal ile birlikte Ankara İli Kızılay
Semtinde bir otele Bir Numara'yı ziyarete gittiklerinde, Bir Numara olarak bildiği şahsı
avukat İbrahim Gül ve avukat Tarkan Toper ile birlikte toplantı halinde gördüğünü, ayrıca
28 Şubat sürecinde Ahmet Cinali ile Bir Numara olarak bildiği şahsın etkinliklerini ve
nerelere nüfuz edebildiklerini daha iyi gördüğünü" beyan etmiştir.
Tarkan Toper İfadesinde; "Kendisinin Ankara'da Avukatlık yaptığını, kardeşi Serkan
Toper ise İstanbul'da Avukatlık yaptığını, Alparslan Arslan'ın kardeşi Serkan Toper'in
okul arkadaşı olduğunu, kardeşi Serkan Toper'in şu anda bekar olup okuldan arkadaşı
olan Avukat Burhan Gür ile birlikte Kadıköy 'de ikamet ettiğini, Burhan Gür 'ün Alparslan
Arslan'ın ile aynı hukuk bürosunda avukatlık yaptığını, kendisinin Alparslan Arslan'ı bir
iki defa kardeşi Serkan Toper'in ev arkadaşı olan Avukat Burhan Gür'ü ziyaretinde
bürosunda gördüğünü, bunun dışında samimi olmadıklarını, Alparslan Arslan 'ın
16.05.2006 günü saat 13.00-14-00 sıralarında kendisini gizli numaradan aradığını,
Ankara'da olduğunu ve ziyaretine gelmek istediğini söyleyerek, bürosunun adresini
sorduğunu, kendisinin de adresi tarif ettiğini, yalnız olarak büroya geldiğini, kendisine
1266/2271
duruşma için mi geldiğini sorduğunu, onun ise "sayılır" şeklinde bir cevap vererek gelme
sebebini açıklamak istemediğini, "bazı görüşmelerim var" diyerek konuyu kapattığını,
kendisini durgun ve yorgun gördüğünü, konuşmalarının bile isteksiz olduğunu, kendisine
yorgunluğunun ve durgun görünümünün sebebini sorduğunu, yoldan geldiğini ve yorgun
olduğu şeklinde cevap verdiğini, bir veya bir buçuk saat kadar bürodakaldıktan sonra,
"Benim yapacak işlerim var işim biterse İstanbul'a giderim, bitmezse Ankara'da kalırım"
diyerek ayrıldığını, mesai bitimi kendisiyle yeteri kadar ilgilenemediği için merak ettiğini,
kardeşi Serkan Toper'i telefonla arayarak Alparslan Arslan'ın yanına geldiğini, ancak
telefon numarasının olmadığını, kendisine yemek falan da söyleyemediğini,
ağırlayamadığını söyleyerek telefonunu aldığını, daha sonra cep telefonundan Alparslan
Arslan'ı arayarak Ankara'dan ayrılıp ayrılmadığını sorduğunu, kendisinin de, işinin
bitmediğini, Ankara'da kalacağını söylediğini, kendisine birlikte yemek yemeyi teklif
ederek yer tarif ettiğini, buluşarak yemek yiyecekleri yere hareket ettiklerini, Yıldız semtine
vardıklarında yemek yiyecek durumda olmadığını, yorgun olduğunu, midesinin ağrıdığını
ve gidip dinlenmek istediğini söylediğini, kendisine kalacak yerinin olup olmadığını
sorduğunu, onun da arkadaşlarında kalacağını söyleyerek kendisini arabasının olduğu
yere bırakmasını istediğini, bunun üzerine kendisini arabasına park ettiğini söylediği
Kocatepe Otoparkı 'na götürüp bıraktığını ve burada saat 21:00 sıralarında ayrıldıklarını,
bundan sonra Alparslan Arslan ile herhangi bir görüşme yapmadığını, Danıştay saldırısını
17.05.2006 günü saat 11:30 sıralarında bürosuna geldiğinde televizyondan öğrendiğini"
beyan etmiştir.
Tanık Zihni Çakır; yukarıda da yazılı olduğu gibi, "Ergenekon Terör Örgütünün sivil
toplum kuruluşları alanındaki bir yapılanması olan VKGBHmin genel başkanı olan Taner
Ünal ile Tarkan Toper'in, bu hareketi yönlendirdiği iddia edilen kimliği belirsiz kişi ile
görüştüklerini" beyan etmiştir.
Tarkan Toper'in dava sanıklarından Taner Ünal ve Ahmet Cinali sıkı irtibatı olan bir kişi
olduğu anlaşılmıştır.
Mahkemenizin bu dosya ile birleşen 2008/209 Esas sayılı dava dosyasının 07.06.2010
tarihli 149. Celsesinde sorgu ve savunması alınan Ahmet Cinali Tarkan Toper'i 10-15 yıl
öncesinden beri üniversite de ocak başkanlığı yaptığı dönemden beri tanıdığını, ülkücü
olduğu, kendisini sevdiğini, beyan etmiş, telefon görüşmelerinde de Tarkan Toper
hakkında bizim çocuğumuz, üniversite diplomalarını filan bir korgenerale ben aldırttım"
şeklinde beyanlarda bulunmuştur.
Sanık Alparslan Arslan'ın, tam da Danıştay Saldırısı eyleminden önce Tarkan Toper ve
Koray Yılmaz ile görüşmüş olması, iddia edildiği gibi Salih Kurter veya Süleyman Esen
orijinli herhangi bir kişiyle irtibat kurmaması, eylemi hangi amaçla işlediği konusunda
yeterli kanaat vermektedir.
CUMHURİYET GAZETESİ VE DANIŞTAY SALDIRISI FAİLLERİNİN KİŞİSEL
YAŞAMLARINA İLİŞKİN AÇIKLAMALAR
Kişisel yaşamlarına ilişkin olmakla birlikte, bu eylemlerin faillerinin; "Örgütlü bir yapı
içerisine girdikleri, bu yapının türban örtüsü ile ilgili olarak kendi görüşlerine göre türban
aleyhine karar veren ya da davranan kurumlara ders vermek amacını taşıdığı, Alparslan
Arslan liderliğindeki bu yapının aynı zamanda toplum üzerinde baskı kurularak ses
1267/2271
getirecek eylemler yapmak için bir araya geldiği, türban örtüsünü kendi bildikleri ve
istedikleri şekilde yorumlamayan ve karara bağlamayan kurum ve kişilere yönelik cebir ve
şiddet yöntemlerine başvurarak cezalandırma amacı taşıdığı"" iddia ve kabul edildiğinden,
eylem faillerini suça iten nedenlerin anlaşılması için zorunlu olarak bu konuda aşağıdaki
açıklamalara yer verilecektir.
Esasen, suç failleri bu konuyu ifadelerinde belirtmişler, hatta kendi kişisel yaşamları
hakkında özellikle dini hassasiyetleri olmadığı konusunda duruşmalarda savunma tanığı
dinletmişlerdir.
Alparslan Arslan: Alparslan Arslan'm babası İdris Arslan, olay sonrası Ankara Emniyet
Müdürlüğünde verdiği ifadede ve basına yaptığı açıklamalarda; "oğlunun yaptığı eylemi
hiçbir şekilde tasvip etmediğini, oğlunun yanlış yaptığını, oğlunun Danıştay eylemini
başörtüsü sorunu ile ilgili yaptığına inanmadığını, basın tarafından yazıldığı gibi
oğlunun imam hatip lisesi mezunu olmadığını, dini aşırı şekilde yaşayan radikal dini
gruplarla ilişkisi olmadığını, kızlarının başının açık olduğunu, oğlunun kızlarına hiçbir
zaman baskı yapmadığını, bu nedenle oğlunun bu eylemi kesinlikle başörtüsü için
yaptığına inanmadığını, oğluna bu eylemi yaptıran karanlık güçlerin oğlunu ortadan
kaldıracaklarından korktuğunu, oğlunun kendilerine zarar verileceğinden korkarak
gerçekleri gizleyebileceğim" beyan etmiştir.
20-21-22 Mayıs 2006 tarihli yazılı ve görsel basında yer alan haberlerde "Birkaç
dakikalığına gördüğü oğlunu sert azarladı: Bunu nasıl yaptı? Nasıl kıydın bu insanlara?
Oğul Arslan başını öne eğdi", "Yaşananlar çok kötü, acılarımız ise çok büyük. Oğlumla
konuştum. Ona sitem ettim. Ben oğlumu, vatana millete faydalı olsun diye yetiştirdim.
Böyle şeylerin yaşanması çok üzücü", "5-6 ay önce arkadaşlık etmeye başladığı yeni
insanlar vardı. Bana bunlardan bahsetti bir süre önce. Şivelerinden Bulgar göçmeni
olduğu anlaşılan iki kişi olduklarını biliyorum sadece " şeklinde beyanları yer almıştır.
Ancak aradan geçen 1-2 aylık süreçte İdris Arsian'ın beyanlarında ki değişiklik rahatlıkla
görülebilmektedir. Duruşma çıkışlarında İdris Arsian'ın "Bu ülkede İslam düşmanları var,
Kuran düşmanları var, millet düşmanları var. Adı Mehmet, Mustafa olan birçok Ermeni ve
Rum vardır. Bunlar laiklik adı altında bu ülkenin değerlerine ihanet ediyor", "Bu milletin
değerlerine saygı duymayanlara bu millet şu veya bu şekilde hak ettiği dersi verecektir"
şeklinde beyanlarda bulunmuştur.
Mahkemenizin 2008/209 Esas sayılı dava dosyasının. 20.9.2010 tarihli 157. Celsesinde
sanık Alparslan ArslanTn babası İdris Arslan tanık olarak alınan ifadesi sırasında Emniyet
İfadesi kendisine okunduğunda: "ö ifadede kızlarımın başının açık olduğuyla ilgili bir not
var, orası yanlış. O öyle bir şey demedim. Biz tabi Elazığ 'dan gelmiştik. Günlerden beri
uykusuzdum yorgundum. Gecenin saat biri miydi, ikisi miydi ifade alındı. Yani o ifadenin
tabi bunu " şeklinde beyanda bulunduğu, Mahkeme Başkanının : "Ve o yorgunluğun eseri
sadece o kadar iki sayfalık ifadede iki kelime mi yanlış söylediniz. Yani. niçin ne lüzum
hissettiniz, yani öyle yazılmasına?" şeklinde müdahalesi üzerine, Tanık İdris Arslan: "Yani
ben orada. Ne, neyi. "şeklinde söylediği, Mahkeme Başkanının: "Kapalı mı dedin. Orada
kapalı mı dediniz de açık yazıldı?" sözü üzerine. Tanık İdris Arslan: "Öyle evet, evet. "
Şeklinde yanıt verdiği görülmüştür.
1268/2271
Ancak Mahkemenizin 2008/209 Esas sayılı dava dosyasının, 23.09.2010 tarihli 159.
Celsesinde, sanık Alparslan Arslanin kız kardeşi Elif Arslan tanık olarak dinlenmiş,
kendisine doğrudan soru yöneltilmesi sırasında: Sanık Muzaffer Tekin Müdafii Av. Selin
Deviren Tahtabiçen: "Peki, bu dini konularda abinle konuşur muydun? şu namazı kılın
veya Kuran oku işte veya başını ört. " Tanık Elif Arslan: "Hayır hayır bana hiçbir zaman
böyle şeyler söylemedi. " şeklinde yanıt vermiştir.
Aynı celsede Duruşma savcısının: "...Siz lisede okuduğunuz sırada başınız örtülü
müydü?" sorusuna Tanık Elif Arslan: "Hayır. " Şeklinde,
Duruşma savcısının: "Ahiniz size başınızı örtmeniz konusunda herhangi bir şey yapıp,
söyledi mi, baskı yapıyor muydu? "sorusuna, Tanık Elif Arslan:"Hayır hiçbir zaman öyle
baskıları olmadı? " şeklinde,
Duruşma savcısının: "Ablalarınız için?" sorusuna. Tanık Elif Arslan: "Hayır
asla. "şeklinde.
Duruşma savcısının: "Olay olduğu sırada başınız kapalı mıydı? " sorusuna, Tanık Elif
Arslan: "Hayır, ben bu tür sorulara cevap vermek istemiyorum. " Şeklinde,
Duruşma savcısının: "Size başörtüsü konusunda herhangi bir telkini tavsiyesi oluyor
muydu, onu öğrenmek istiyorum?" sorusuna, Tanık Elif Arslan: "İlla ki tavsiye etmesine
gerek yok, zaten ben biliyordum, neyin ne olduğu ama. "Şeklinde.
Duruşma savcısının: "Hayır ahinizin size karşı işte başınızı örtün, baş örtmek şudur budur
dinin emridir gibi şeyler.... Söylüyor muydu size?" şeklindeki sorusuna: Tanık Elif Arslan:
"Tabi böyle konuşmalar oluyordu.... Ama illaki kapatacaksın diye bir şeyi olmadı. "
Şeklindeki beyanlarından sanık İdris Arslanin Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde
verdiği ifadenin doğru olduğu kanaatine varılmıştır.
Sanık Alparslan Arslanin dini konularda hassasiyetinin olmadığı konusunda birçok tanık
beyanı vardır. Örneğin; Fehmi Akyol 17.05.2006 günlü ifadesinde özetle: "Alparslan
Arslan ile aynı binada oturduklarını, Alparslan Arslan'm 3-4 yıl kadar önce diğer bekar
arkadaşlarıyla kaldığını, giyimine kuşamına dikkat eden, saygıda kusur etmeyen biri
olduğunu, ancak üç dört yıl kadar önce Alparslan Arslan'ı maç izlemeye gittiği bir
birahanede maç izlerken bira içerken gördüğünü, o günden sonra da bir daha
görmediğini, Fikri Cora'yı tanıdığını, Fikri Cora'nın da o dönemde Alparslan Arslan ile
beraber kaldığını, Alparslan Arslan'ı en son Emin Aksoy isimli şahıs ile kavga ederken
gördüğünü ." beyan etmiştir.
Emin Aksoyl7.05.2006 günlü ifadesinde "Alparslan Arslan'ı tanıdığını, 3 yıl önce aynı
binada ikamet ettiklerini, Alparslan Arsian'ın o dönemde öğrenci olduğunu, Alparslan'la
beraber Fikri Cora, Zekeriya ve ismini bilmediği ama yüz olarak tanıdığı birinin
oturduğunu, kendisini yönetici olduğu dönemde Alparslan Arsian'ın sağ görüşlü, ülkücü
olarak tanındığını, ev arkadaşlarından Zekeriya ise o dönemde BBP Üsküdar ilçe teşkilat
başkanlığı yaptığını duyduğunu. Oturdukları dairenin beş altı ay aidatlarının ödememeleri
üzerine Alparslan'dan aidatlarının biriktiğini ve en kısa sürede biriken aidatlarını
vermelerini söylediğini, bir kaç kez ısrarlı gitmesi üzerine eşi ve çocuklarının karşısında
kafa attığını, Üsküdar Selimiye Polis Karakoluna kendisi şikayet ettiğini, buna sebep
1269/2271
karakolda kendisini pişman olacaksın şeklinde tehdit ettiğini, Fikri Cora ile normalde
sadece selamlaştıkiarını, olaydan sonra ise samimileştiğini, samimi ve iyi niyetine
güvendiği için evine halen gidip geldiğini, zaman zamanda misafir ettiklerini, Sosyal
yönleri olan kişiler olduklarını, binaya ait bahçede yaz günleri tavla oynarlar, futbol maçı
yaptıklarını" beyan etmiştir.
Tanık Fikri Cora ifadesinde özetle: "Alparslan Arslan'ın içki içtiğini, ama başkalarına
içmeyin dediğini" beyan etmiştir.
Teoman Ekşioğlu'nun 29.05.2006 günü Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında alınan
ifadesinde 21.5.2006 günü çekmiş olduğu mesaj hakkında "Etraf durulunca Alparsan'a
içki içiyor diyenlere kapıya, yöneticiye uğramak lazım" şeklinde ki mesaj Nejat isimli
arkadaşıma ben çektim. Televizyon yayınlarında Alparslan'ın içki içtiğini söyleniyordu,
Alparslan'ın içki içmediğini bildiğimden bunu öğreneceklerse kapıcıya yöneticiye
uğrasınlar sorsunlar, şeklinde kızgınlığımı dile getiren bir mesajdı." şeklinde cevap
vermiştir.
Mahkemenizin 2009/191 Esas sayılı dosyası ile birleşen 2008/209 Esas sayılı dosyanın
06.08.2010 tarihli 155. celsesinde;
Duruşma Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: "Şimdi sizin bu şahsa çektiğiniz bir telefon mesajı
var biraz önce ifadenizde de Sayın başkanım okudu. 21 Mayıs 2006 tarihi yani olaydan 4
gün sonra o mesajda şöyle diyorsunuz. Etraf durulunca Alparslan 'a içki içiyor diyenlere
kapıcıya yöneticiye uğramak lazım. "
Tanık Teoman Ekşioğlu: "Evet. "
Duruşma Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: "Burada Alparslan'a içki içiyor diyenlere bir
uğrayalım demekle ne amaçlıyorsunuz yani uğramaktan kastınız nedir? "
Tanık Teoman Ekşioğlu: "Şimdi o dönemlerde benim ailevi sorunlarım vardı. Ve uzun
seneler işte öğrencilik hayatı aileden uzak bir yaşamımız oldu Alparslan ile beraber işte
Orhan vesaire. Biz bir aile gibiydik. Aile içi yani evin içerisinde. Yani bir abi kardeş
diyalogumuz vardı. Bir kardeşlik hukukumuz vardı, aramızda ben o an kızgınlıkla o şeklide
bir mesaj attım. Nejat 'a attım diye hatırlıyorum zaten. Kızgınlıkla attım o dönemler zaten
dediğim gibi o dönemler biraz bunalımdaydım. Kızgınlıkla attım sadece yani yalan haber
olduğu için. Kendisini sevdiğim için o şekilde bazı insanlar beyanlarda bulununca canımız
sıkıldı sadece buydu yani. "
Duruşma Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: "Nejat ile paylaşmanızın nedeni ne bunu? "
Tanık Teoman Ekşioğlu: "Nejat Üsküdar 'da olduğu için o şekilde yani. O . "
Duruşma Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: "O tarihte Üsküdar 'da mıydı Nejat? "
Tanık Teoman Ekşioğlu: "Üsküdar 'daydı evet. "
Duruşma Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: "Alanya da oturmuyor mu? "
Tanık Teoman Ekşioğlu: "Alanya 'ya sonra gitti bir beş altı ay sonra gitti diye biliyorum
öyle hatırlıyorum. "
Duruşma Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: "Danıştay olayından sonra mı gitti Nejat
Alanya'ya?"
Tanık Teoman Ekşioğlu: "Danıştay olayından hemen sonra değil yani Danıştay olayı
olduktan bir 6-7 ay sonra diye hatırlıyorum öyle hatırlıyorum ben. "
Duruşma Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: "Yani uğrayıp onlara. "
Tanık Teoman Ekşioğlu: "Veya, veya şu şekilde olabilir Alanya 'daydı. "
Duruşma Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: "Onların yani ifadeleri konusunda ifadelerini
değiştirmeleri konusunda bir baskı mı uygulayacaktınız yani neydi yani sebebi neydi? "
1270 / 2271
Tanık Teoman Ekşioğlu: "Kime ifadelerini? "
Duruşma Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: "Bu içki içiyor diyenlere uğrayıp da ne
yapacaktınız yanı o kişilerle ne görüşecektiniz? "
Dostları ilə paylaş: |