kendisinin çok güzel bir işi olduğunu, 30 sene bu işi büyütmek için uğraştığını, üç senedir
işyerinin kapalı kaldığını, C 27 nolu koğuşta kalmadığı için iddianamenin çöktüğünü,
çünkü yapılan tüm isnadın kendisinin o koğuşta kaldığına dayandığını, oruçlu olarak
konuştuğunu, yaptığı şeyi kabul etmeyecek bir insan olmadığını, eylemi telepatiyle
yaptığının kabul edilmesi halinde hünerli birisi olduğu için korumaya alınması gerektiğini,
12 ACM'de kendilerine suçlu gibi bakıldığını, dertlerini anlatamadıklarını, Bedirhan
Şinal'in arkasındaki güçler tarafından konuşturulmadıklarını, Bedirhan Şinal'in
konuşturulduğunu. çocuğu dinlerken üzüldüğünü, acıdığını, hücrede televizyonsuz,
gazetesiz " olduğunu beyan etmiş,
Kimsenin kendilerini dövecek, işkence edecek hali olmadığını, ama çocuğa, Bedirhan
Şinal'e işkence de yaptıklarını, kendisinin ödediği vergilerle maaşını alan polislerin
kendisine komplo kurduklarını, çünkü Sedat Peker'e oradan da Veli Küçük'e gitmek
istediklerini, iddianamede Sedat Peker 'in hem şoförü hem de manevi oğlu gibi olduğundan
bahsedilmesinni çelişki olduğunu ifade etmiştir.
1602 / 2271
Boğaç Kaan Murathan 1.11.2011 tarihli 198. duruşmada, İddianamede Bedirhan 'ın olduğu
iddia edilen ifadelerle polisin yapmış olduğu tahkikat sonuçlarının birbiriyle çelişkili
olduğunu,
Ergenekon operasyonunun 22.1.2008 'de yapıldığını, Sedat Peker'in ifadesinin ise
19.3.2008'de alındığını, kendisinin Ergenekon üyeliğinden yargılanmadığını, yanlış
yazılmış bir iddianameyle doğru yol alınamayacağını, doğruları anlatsa da Savcılar
kendilerinden daha itibarlı oldukları için kendilerinin yalancı durumuna düşürüldüklerini,
ismi Boğaç Kaan Murathan olan birinin Emre lakabı kullanmayacağını, 1.90 boyunda 110
kilo olduğunu, hatırlanmamasının mümkün olmadığını, buna karşılık dosyada hakkında bir
teşhis olmadığını, İlker Gökalp 'in Kelebek operasyonu başlamadan önce iş yapmayı
kararlaştırdığı arkadaşı olduğunu, Kelebek operasyonu başlayınca işlerini kardeşi Onur
Murathan 'm takip ettiğini, bazı bayilikler aldığını, çok cüzi bir para vererek şirketine
ortak olduğunu, ticarette daha ufak esnaf olan bir arkadaşı olduğunu, beraber iş yaptığı
dostu olduğunu, 60, 70 bin dolar verdiğini,
Bedirhan 'ın önceki ifadesinde Hamdi Güzel 'lerin kendisine işkence yaptıklarını. Boğaç 'ı
bu yüzden teşhis etmediğini söylediğini, Hamdi Güzel ve İbrahim Kocaman 'ın Kelebek
operasyonunda yargılanan ve kendisinin de tanıdığı insanlara yakın isimler olduğunu, bir
mektup sunduklarını, Bedirhan Şinal'ın bu mektupta "Hamdi Abi, Boğaç'ın Avukatı gelsin
yoksa bana çizilen yolda devam edeceğim" dediğini, Bedirhan Şinal 'in ifadesini
değiştirtmek istese Hamdi 'den bunu isteyebilecek durumda olduğunu, Bedirhan Şinal 'in
dosyada imzası olan ve kendisinin daha önceki dosyasında imzası olan polis
görevlilerinden bahsettiğini, Edirne Cezaevinde iken Hakan Karakaş 'a bu yüzden dolayı
bir şey söylemediğini ifade etmiş,
Devamında, Sedat Peker'in sadece tanıdığı sevdiği bir insan olduğunu, öztürkler.com
gecesine herkes gibi Sedat Peker'in davetlisi olarak gittiğini, Veli Küçük'ü burada
gördüğünü, merhabalaştıklarını, bunun dışında Veli Küçük'ü aradığını hatırlamadığını,
Veli Paşayla sadece orada görüştüğünü, onun haricinde görüşmediğini, yan yana
gelmediğini, eğer aradığı tespit edilirse bunu da inkâr etmeyeceğini savunmuştur.
Bayram Demir 22.4.2011 tarihli 183. duruşmada: Hiçbir dayanağı olmayan, hiçbir delil ve
belgeye dayanmayan yalan ve iftira iftira olduğu belli olan bir beyan yüzünden
yargılandığını, Boğaç Kaan Murathan 7 hayatının hiçbir döneminde görmediğini,
Bedirhan Şinal'in sakal bırakarak mahkemeyi kandırmaya çalıştığını, kendisine ekmek
veren ve iyiliğini isteyen insanlara iftira attığını, Bedirhan 'ın iftiralarının belgeli
olduğunu, Çaycı Cuma, Sarı Serdar, Tornacı Uğur gibi isimlerin bulunmadığının ortaya
çıktığını bunun da Bedirhan 'ın yalan söylediğini gösterdiğini ifade etmiştir.
Bayram Demir 3.6.2011 tarihli 187. duruşmada; Bedirhan'ın ifadelerinin aksine demir ve
inşaat işiyle uğraşmadığını, güvenlik işiyle uğraştığını, Eyüp Belediye Başkanı Ahmet
Genç'le bir husumeti bulunmadığını, kendisini tanıdığını ve evini bildiğini, Eyüp Zabıta
Müdürünün yaralanması gibi bir olayla ilgisinin bulunmadığını, bu konuda hakkında bir
tahkikat bulunmadığını, hayatı boyunca kimseye kötü yol göstermediğini, Bedirhan
Şinal 'ın iftiralarından dolayı tutuklu olmanın zoruna gittiğini, Bedirhan 'dan yüz bin misli
itibarlı olduğunu ifade etmiştir.
1603 / 2271
Bayram Demir 6.8.2011 tarihli 192.duruşmada; "Dün Bedirhan Şinal da bu filmin, bu
eylemin nasıl olduğunu çok açık yüreklilikle çok net bir şekilde anlattı. Artık bu saatten
sonra bizim burada bırakın 1 gün 1 ay artık 1 saat dahi tutuklu kalmamız zulümdür"
şeklinde beyanda bulunmuştur.
Bayram Demir 1.11.2011 tarihli 198.duruşmada; Kendisinin Bora Ballı ve Seyhun Zayim
ile Bayrampaşa Cezaevinde tanıştığını, onların da Eyüp 'te oturduklarını öğrenince samimi
olduklarını, zaman zaman sohbet ettiklerini, tutuklandıktan sonra Silivri Cezaevine
sevkedilene kadar yaklaşık bir yıl Bayrampaşa Cezaevi C 27 koğuşunda kaldığını, burada
mahkûm ve tutukluların kullandığı bir telefon olduğunu bilmediğini ve görmediğini,
Seyhun ve Bora ile 3-4 günde bir defa görüştüklerini, Emre isminde Boğaç lakabını
kullanan hiçbir insanı tanımadığını, görmediğini ve duymadığını, Ahmet Genç 'in dostları
olduğunu ve ona suikgstle suçlandıklarını, tanıyıp bilmediği İlhan Selçuk ve Rober
Hatemo 'ya suikast yapmakla suçlandıklarını, neden iftira atıldığını bilmediğini, hiçbir
sebep olmadığını, Bedirhan 'la bir husumetinin bulunmadığını, iddianamede karıştığı
belirtilen çete suçundan beraat ettiğini, bu davada da beraat edeceğine inandığını, Polisin
İddianameyi hazırlarken Bayram Demir'in çete üyeliğinden Emniyette kaydı vardır,
Bayram Demir isimli şahsın Eyüp semtimde tanınan gayri meşru işlerle iştigal eden bir
şahıs olduğu ibarelerini soktuğunu, bunu yazan polisin Bedirhan 'a bunları da söylettiğine
şimdi kanaat getirdiğini, Bedirhan 'a da bunu yaptırdıklarına inandığını, olay hakkında
olaydan 8 gün sonra basın vasıtası ile haberinin olduğunu, Rober Hatemo kim Bedirhan
Şinal kim diye Bora ve Seyhun 'a sorduğunu, Bedirhan 'la oturup karşı karşıya hiç sohbet
etmediğini, anlatılınca hayal meyal canlandırdığını ama isimini hatırlamadığını ifade
etmiştir.
Sorular üzerine, 2004 yılında Sedat Peker hakkında yapılan Kelebek operasyonunda
tutuklanan Ali Bin Kalkan 'la Cezaevinde aynı koğuşta bir süre kaldığını, dışarda da ayda
bir veya iki ayda bir görüştüğünü. Silivri 'de de birkaç kez mektuplaştığını, 2006, 2007
yıllarında telefonla da görüştüğünü, ancak aynı operasyonla tutuklanan Hakan ve Şahin
isimli kişilerle sadece cezaevinde yaklaşık olarak 1 ay kadar birlikte kaldığını dışarda
görüşmediğini, Seyhun Zayim'i 2007 yılında Cezaevinde gördüğünü ve tanıştıklarını,
bağlantılı dava sanığı Hüdai Ünlüer 'le siyasi görevi dolayısıyla tanıştığını, 2004 yılında B
blokta kaldığını, kendisinin Alper en Ocakları İl Başkanı olduğunu, C 27 koğuşuna geldiği
zaman Bora Ballı, Seyhun Zayim, Sinan Çetin 'in orada olduğunu, daha sonra da Bedirhan
Şinal'in gelip gittiğini, Muzaffer Şenocak'ın kendisi gelmeden 1, 2 gün önce gittiğini,
dosya kapsamında Cezaevinde birlikte kaldığı insanların bunlar olduğunu, kesinlikle
Boğaç Kaan Murathan'la aynı koğuşta kalmadığını, diğer sanıklarla da aynı koğuşta
kalmadığını, cezaevinde C 27 nolu koğuşta kalanların, bu koğuşun karşısında bulunan C
28 Nolu koğuş ile aynı bahçeyi kullandığını ifade etmiştir.
Bayram Demir, duruşmalar sırasında birçok sanık ve sanık müdafi tarafından pek çok kez
tekrarlandığı müşahade edildiği gibi, Bedirhan Şinal'in soru görüntüsü altındaki "Malum
siz beraat ettiniz, cinayet olayı öncesine kadar İstanbul Alperen Ocakları Başkanıydınız.
Yani bir siyasi kimliğe sahiptiniz. Önce bir Cinayet davasından 2 sene yatırtıhp beraat
aldınız. Tahliye olmanız beklenip tahliye olunca da kapı teslimi alınıp bu davadan 3 seneyi
aşkındır yatırılıyorsunuz. Size soruyorum, sizden 5 senenizi alan tezgâhçıların, sizi siyasi
kimliğiniz ve bulunduğunuz aktif görevler hasebiyle hedefe koyduğunu düşünüyor
musunuz? " ithamına "Bu olayların da başıma gelmesinde böyle bir tezgâhın olduğuna
artık vicdanen kanaat getiriyorum " şeklindeki ifadesi ile katılmıştır.
1604/2271
Bedirhan Şinal'in aynı mahiyetteki "Sizden 5 senenizi alan komplocu teröristler dışarıda
rahat rahat gezerken, aynı komplolara bir daha maruz kalıp bir 5 senenizi daha
gitmeyeceğini garanti görüyor musunuz? Yani, sizce bu insanlar hakkında gereği
yapılmadıkça dışarıda sizin ve ailenizin yaşam hakkı tehdit altında değil midir?"
sorusunun Bayram Demir'e yöneltilmesine Mahkemenin izin vermemesi üzerine Bedirhan
Şinal Mahkemeye hitaben "Niye şeyinize gidiyor, ne soracağıma ben karar veririm... "
ifadelerini kullanmış, devamında da yine Bayram Demir'e "Sizce bu davada böyle
insanlar neden hep Alper en Ocakları ve Ülkü Ocakları bünyesinde aktif görevlerde
bulunan milliyetçi, muhafazakâr insanlara yöneltilip hayatları karartılıyor?" sorusunu
yöneltmiştir.
Bayram Demir müdafi Av.Yunus Akçay; Bedirhan Şinal'in sonradan değiştirdiği
ifadelerine nasıl tereddütle yaklaşılıyor ise önceki ifadelerine de aynı ölçüde tereddütle
yaklaşılması gerektiğini ifade etmiş,
Devamla "Bedirhan ifadesinde Taksim'de Boğaç ile görüştükten sonra eylemin molotofi."
dediği esnada Bedirhan Şinal'in oturduğu yerden "Değil diyorum anlamıyor musun kafan
basmıyor mu, kafan basmıyor mu?" şeklinde bağırması üzerine ifadesini "Be dirhan
Şinal'in verdiği iddia olunan ifade.." şeklinde düzelterek, soruşturmanın başlarındaki
süreçte Bedirhan Şinal'in aleyhe ifade vermediğinin belirtilmesi üzerine Seyhun Zayim'in
o halde sadece kendi aralarında geçen konuşmaların nasıl başkalarınca bilindiğine dair
telefon konuşmasından bahisle "Burada Bayram Demir'in burada olduğu nereden
biliyorlar. Rober Hatemo 'yu nereden biliyorlar lafı müvekkil Bayram Demir 'in bu molotof
atma eyleminin azmettiricisi olduğunu acaba nasıl gösteriyor, ben bunu anlayabilmiş
değilim. Hiç kimse kimseyi sevmek zorunda değildir. Yani aynı şekilde Orhan Pamuk'u da
sevmek zorunda değildir" şeklinde beyanda bulunmuş, Bayram Demiri Alperen Ocakları
başkanlığına, darbelere karşı duran Muhsin Yazıcıoğlu 'nun atadığını, Bayram Demir İn
İstanbul 'da Silivri 'den Tuzla 'ya kadar birçok tanıdığı var iken iddia edilen eylemi birkaç
aydır tanıdığı belirtilen birisine yaptırdığı iddiasının mantığı bulunmadığını ifade etmiştir.
Bayram Demir 4.11.2011 tarihli 200. duruşmada; Boğaç Kaan Murathan'la aynı koğuşta
kalmadığının çok net, çok açık olduğunu, böyle bir birliktelik olmadığına göre böyle bir
eylem planı olmasının da zaten mümkün olmadığını, Hüdayi Ünlüer'i aynı partinin
mensubu olduğu ve sık sık aynı programlarda karşılaştığı için tanıdığını, değer verdiği ve
sevdiği bir insan olduğunu, sık görüştüğünü inkâr etmediğini ifade etmiştir.
Bayram Demir 27.1.2012 tarihli 214. duruşmada; 4 buçuk yıldır niye yattığını hala
anlayamadığını, buna bir sebep gösterilmesini Mahkemeden talep ettiğini ifade etmiştir.
Bora Ballı 22.4.2011 tarihli 183.duruşmada; Bedirhan Şinal'in iftiracı olduğunu ve onun
iftiraları nedeniyle yargılandığını, bunun tahkikatı yürüten kolluk biriminin ve tahkikat
Savcısının gerçekleştirdiği çalışmalarla, elde edilen deliller ve İstanbul ll.ACM'de alınan
tanık ve sanık ifadeleri ile alenen ortaya konduğunu, Bedirhan Şinal'in büyük bir
pişkinlikle Mahkemeyi kandırmaya çalıştığını, Seyhun Zayim İn yapmadığı konuşmayı
yapmış gibi anlattığını ifade ederek "Utanmasın burada Yüce adalete güvensin, Türk
adaletine güvendiğinden bahsediyor. Türk adaletine güvensin, kimseye güvenmesin. Çünkü
güvendiği kişiler, kişi veya kişiler kendisini kurtarmayacak. İşlemiş olduğu eylemden çok
daha ağır bir suç işlemektedir burada " demiştir.
1605/2271
Bora Ballı 3.6.2011 tarihli 187.duruşmada; Bedirhan Şinal'in müfteri sanık olduğunu,
beyanlarının ciddiye alınacak bir tarafı olmadığını, iftiracı olduğunun sabit olduğunu,
acemi bir senarist olduğunu, 2007 yılında tutuklandığı olayın kendisinin üstlendiğini
belirttiği olay olmadığını, 30.8.2007 tarihinde Kenan Halil isminde 16 yaşındaki bir
çocuğun telefonunu gasp etmesi olayı ve silahla yağma suçundan tutuklandığı ve aynı
tarihte Bayrampaşa Cezaevi C 27 koğuşuna konulduğunu, Seyhun Zayim, Bayram Demir,
Sinan Çetin ve Bedirhan Şinal'le aynı koğuşta kaldıklarını, Sinan Çetin ve Bedirhan
Şinal'in C 27 nolu koğuştan tahliye olduğunu, kendisinin Boğaç Kaan Murathan ile
Bayrampaşa Cezaevinde tanışmışlığı veya aynı ortamda bulunmuşluğu olmadığını, bir
araya gelmediği bir kişi ile henüz oluşmamış bir gündeme dair imkânsız bir konuşma
yaptığı yalanının müfteri sanık Bedirhan'ın ne denli yalancı ve ne denli hayalperest
olduğunun en büyük ispatı olduğunu beyan etmiştir.
Bora Ballı 6.8.2011 tarihli 192.duruşmada,\8et//>/zan Şinal'in son duruşmada vicdani
sorumluluğu gereği önceki beyanlarının doğru olmadığını Mahkeme huzurunda ikrar
ettiğini, Bedirhan Şinal'm bugüne kadar vermiş olduğu beyanlarına itibar edildiğini, bu
nedenle yeni beyanlarına da itibar edilmesi gerektiğini, bu yeni beyanların da kendisinin
masumiyetini kanıtladığını, Bedirhan Şinal'in sadece bir kısım beyanlarına itibar
edilecekse, yeni beyanlarına itibar edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Bora Ballı 31.10.2011 tarihli 197.duruşmadaki sorgu ve savunmasında; Önceki aşama
ifadelerinin doğru olduğunu, Bedirhan Şinal'i tahliye olduktan sonra tehdit ettiğine dair
iddiaların çok fantastik ifadeler olduğunu, Sedat Peker "ı tanımadığını, Attila İlhan 'la İlhan
Selçuk 'u karıştıran birisi olduğunu savunmuş. Sorular üzerine; Bedirhan Şinal 'le tanıştığı
günü çok iyi hatırladığını, Bedirhan'ın 12-14 yaşlarında olduğu zamanlarda Seyhun
Zayim'le Ocak'ta otururken ilk kez gördüğünü, bazen anneannesiyle geldiklerini. Ülkü
Ocağı olarak 2005 ve 2006 yıllarında kendilerine yardımlarda bulunduklarını, Bedirhan
Şinal'in kendisinin suçunu üstlendiğine dair beyanların doğru olmadığını, Bedirhan
Şinal 'in Kenan Halil isimli bir şahsın gasp edilmesi olayıyla ilgili olarak cezaevine
girdiğini, 2007 yılında Sultan Center'da Rıdvan Akçay isimli şahsı gasp edip cep
telefonunu almasının ve Bedirhan Şinal'dan bunu üstlenmesini istemesinin mümkün
olmadığını, 2006 yılında Sarı Kenan isimli şahsın kendisinden ve Seyhun Zayim 'den
şikâyetçi olduğunu, bu davada Bedirhan 'ın isminin dahi geçmediğini, kendisi ve Seyhun
Zayim hakkında takipsizlik kararı verildiğini, Bedirhan'a ezberlemesi için herhangi bir
ifade örneği yazmadığını ve vermediğini, polislerin Bedirhan 'ın evinde arama yapmasıyla
Servet Çetin 'in darp edilmesi olayının ortaya çıktığını, bu olayla ilgili olarak kendisinin ve
Seyhun Zayim 'in yargılandığını ve davanın düştüğünü, o olayda da Bedirhan 'ın herhangi
bir şekilde ifade vermediğini, isminini dahi geçmediğini, Servet Çetinle ilgili olarak
yazılan ve Bedirhan'ın evinde bulunan mektubun kendisi tarafından yazılmadığını,
Cezaevine kaçak olarak sokulan ve numarasını bilmediği cep telefonuyla kendisinin de
konuşma yaptığını, Cezaevinde Bedirhan 'a herhangi bir talimat vermediğini, komşusu
olan Hasan Çetin isimli şahsı tanıdığını, kendisinin çete lideri olarak yargılandığı davada
Hasan Çetin 'in örgüt üyesi olarak yargılandığını, bu kişi aracılığıyla Bedirhan Şinal 'i
tehdit etmediğini, kendisinin tutuklu olduğu tarihlerde Hasan Çetin İn asker olduğu için
Hasdal Cezaevinde yattığını, cep telefonuyla dahi olsa görüşmediğini, kendisinin kaldığı C
27 koğuşunda Boğaç Kaan Murathan'ın kalmadığını, koğuşa geçici olarak da gelip
gitmediğini, Boğaç lakabını kullanan Emre isimli birisinin de koğuşta kalmadığını,
Bedirhan la arasında bir husumet bulunmadığını, kendisinin iki yıl Ülkü Ocağı
başkanlığını yaptığını, Seyhun Zayim İn de Ocak'ta ikinci başkanlık görevini yürüttüğünü,
1606 / 2271
aynı dönemde görev yaptıklarını, Murat Aplak, Umut Erdoğan, Oğuzhan Aslan ve Fatih
Derdiyok'un Ocağa gelip gittiğini görmediğini, Bedir han Şinal'in konulduğu C bloktaki
karantina koğuşundan kendi isteğiyle kendilerinin bulunduğu koğuşa gelmek için sağı solu
inlettiğini ve kendi çabalarıyla koğuşlarına geldiğini, bu konuda kendilerinin herhangi bir
girişiminin bulunmadığını, Bedirhan 'ın birkaç ay yatıp çıktığını, Tekstilci Hakan isimli bir
kişiyi tanımadığını, Bedirhan Şinal 'ın banka hesabındaki hareketler konusunda bir bilgi ve
duyumunun bulunmadığını savunmuştur.
Bora Ballı 16.12.2011 tarihli 208.duruşmada; "Öte yandan Sayın Başkanım ilginç bir
husus şahsımın merak ettiği, Bedirhan Şinal'in yaptığı eylemin mağduru Cumhuriyet
gazetesi Sayın Başkanım ve işte merhum İlhan Selçuk. 12. Ağır Ceza Mahkemesinde
görülen duruşmalarda Avukatları mağdur müvekkillerini kurum ve kişi olarak işte bu
mağduriyetlerini dile getirmek için Mahkemelere teşrif etmişlerdi, bu Mahkemelerde işte
örgütün açığa çıkması, sorumluların cezalandırılması ile ilgili talepleri olmuştu. Bizim
davamızın bu davayla birleşmesi için örgüt davasıyla birleşmesi içinde çaba sarf
etmişlerdi. Ancak biz burada ifade verirken Sayın Başkanım ben hiçbirisini görmedim
burada. En azından yani mağdur müdafileri olarak bize birkaç soru sormalarını
bekliyordum en azından bu da gerçekleşmedi. Şimdi amaçlara ulaşma bakımdan Sayın
Başkanım görülüyor ki; Bedirhan Şinal 'ın yaptığı eylem işte merhum İlhan Selçuk yani
ölünün arkasından konuşulmaz tanımam da kendisini. Merhum İlhan Selçuk işte bu
örgütün lideri değil, olsa olsa mağduru olabilir şeklinde bir argüman geliştirilmesinde son
derece fayda sağlamış. Avukatlar bizim davamızı buradaki davayla birleşmesi için çaba
sarf etmişler. Amaca ulaşıldıktan sonra kendileri ortada yoklar tek bir soru sormamışlar.
Kendileri de amaçlarına ulaşmış oldular Sayın Başkanım " demiştir.
Bora Ballı 27.1.2012 tarihli 214.duruşmada; Kendisinin ve Bayram Demir'in Boğaç Kaan
Murathan'la ilk olarak 12. Ağır Ceza Mahkemesine götürülürken ring aracında
karşılaştıklarını, Seyhun Zayim 'in de ilk defa Organize Şubede karşılaştığını, en son
görenin kendilerinden 1 saat sonrasında duruşma salonunda gören Bedirhan Şinal
olduğunu, Bayrampaşa Cezaevinde havalandırma dışında da farklı koğuşlardaki mahkûm
ve tutukluların biraraya gelme fırsatı bulduklarını, bunların ibadethane, spor faaliyetleri
ve konser olduğunu, bu konuda bir tahkikat yapılmadığını, Bayrampaşa Cezaevinin çok
eski bir Cezaevi olduğunu cezaevinin en yeni kalmış bölümünün spor salonu olduğunu,
kalabalık bir cezaevi olduğu hiçbir tutuklunun çok nadir görülen voleybol turnuvaları
haricinde ortak alana çıkarılmadığını, ibadethane olduğunu ancak kapasitesinin kısıtlı
olduğunu, Bayram namazlarında ve Cuma namazlarında kısıtlı sayıda mahkûmun
çıkarıldığını, konser salonu bulunduğunu buraya da nadiren cezaevi yönetiminin
düzenlediği sosyal etkinliklere mahkûmların çıktığını, bu ortak alanlarda da bir koğuştaki
mahkûmun diğerindeki mahkûmla ve tutkluyla irtibata geçemediğini, Boğaç Kaan
Murathan 'la aynı koğuşta yatmış, aynı koridorda karşılaşmış, aynı ortak alanda temas
etmiş olmaları durumunda bile bu eylemle suçlanmalarını gerektiren bir husus
olmayacağını savunmuştur.
4)NETİCE
29.3.2008 tarihinde saat 23.34 sıralarında Cumhuriyet gazetesi binası bahçesine molotof
kokteyli atılmıştır. Molotofkokteyli bahçe içinde bulunan, içinde bir güvenlik görevlisinin
bulunduğu güvenlik kulübesinin giriş kapısına isabet etmiş ve patlayarak yangın
1607/2271
çıkartmıştır. Bu esnada içinde dört gazete çalışanının bulunduğu bir aracın olay yerinde
olduğu anlaşılmıştır.
3 kişi oldukları anlaşılan saldırganlardan Umut Erdoğan kovalamaca sonucu olay yerinde
elinde kurusıkıdan bozma tabanca ile yakalanmış, diğer iki kişi kaçmıştır.
Olay yerinde yakalanan Umut Erdoğan'ın ifadesine göre kaçan kişiler ve adresleri tespit
edilmiş, buna göre Bedirhan Şinal 30.3.2008 tarihinde saat 05.15, Oğuzhan Aslan 07.10 da
yakalanarak gözaltına alınmışlardır.
İfadelere, güvenlik kamerası görüntülerine ve tüm dosya kapsamına göre molotof
kokteylini Bedirhan Şinal'in attığı. Umut Erdoğan ve Oğuzhan Aslan'ın Bedirhan Şinal'in
yanında bulundukları, eylemi birlikte gerçekleştirdikleri anlaşılmıştır.
Yakalanan kişilerin, molotof kokteyli yapımına Murat Aplak ve Fatih Derdiyok'un da
iştirak ettiğine dair ifadeleri üzerine 30.3.2008 tarihinde Murat Aplak, 31.3.2008 tarihinde
Fatih Derdiyok yakalanarak gözaltına alınmışlardır. İfadelere, benzin istasyonu güvenlik
kamerası görüntüsüne ve tüm dosya kapsamına göre bu kişilerin de Cumhuriyet gazetesi
binasına atılacağını bildikleri molotof kokteylinin hazırlanmasına iştirak ettikleri
anlaşılmıştır.
Bedirhan Şinal İstanbul Emniyet Müdürlüğünde gözaltında olduğu 31.3.2008 tarihi saat
02.00 sıralarında kendiliğinden, kendisinde halen Bayrampaşa Cezaevinde yatan Seyhun
Zayim ve Bora Ballı'nın bir olay hakkında nasıl ifade vermesi gerektiğine dair yazıları
olduğunu, ev aramasında bulunamayan bu yazıların yerini gösterebileceğini söylemiştir.
Bunun üzerine refakate alınarak evine gidilmiş ve gösterdiği yerde bir adet yazı
bulunmuştur.
Bedirhan Şinal 1.4.2008 tarihinde Emniyet Müdürlüğü TEM Şubesinde müdafi Av.Murat
Tansel refakatindeki ifadesinde, bu eylemi olaydan önce bir dönem Bayrampaşa
Cezaevinde birlikte kaldıkları Bayram Demir, Bora Ballı ve Seyhun Zayim'in
azmettirmesi, maddi menfaat vaatleri ve sonradan da tehdit ve baskıları ile
gerçekleştirdiğini ifade etmiştir.
Bedirhan Şinal, olay nedeni ile tutuklandıktan sonra dilekçeler göndererek daha önce
susma hakkını kullandığı Cumhuriyet savdığında ifade vermek istemiş, 30.4.2008
tarihinde İstanbul Cumhuriyet savcılığında ifadesi alınmıştır. Bu ifadede eylem talimatını
verenin kendisiyle aynı dönemde Bayrampaşa Cezaevinde yatan, Sedat Peker'in adamı
olarak bilinen Boğaç lakaplı Emre olduğunu ifade etmiştir. Bu kişinin Boğaç Kaan
Murathan olduğu anlaşılmıştır. Bedirhan Şinal, İstanbul 12.ACM'nin kendi talebi üzerine
yapılan 9.11.2010 tarihindeki gizli duruşmasında bu ifadesi içeriğini tekrarlamıştır.
Mahkemeniz huzurundaki ilk ifadeleri de bu ifadeleri ile aynı mahiyettedir.
Dosya kapsamına göre. Seyhun Zayim ve Bora Ballı'nın Bayrampaşa Cezaevinde
yatmakta iken, yasal olarak telefonla görüşme hakları bulunduğu halde, yasa dışı olarak
Cezaevinde bulundurdukları cep telefonu ile Bedirhan Şinal ve birlikte kaldığı yakınını
arayarak görüşmeler yaptıkları FITS raporlarına göre sabittir. Bu husus Bedirhan Şinal'in
bu konu hakkındaki önceki aşama ifadelerini doğrulamaktadır. Seyhun Zayim ve Bora
Ballımın aksi yöndeki savunmalarına itibar edilmemiştir.
Dostları ilə paylaş: |