2006 tarihinde yapıldığı ve aynı tarihli Aydınlık dergisinde kapak haberi olarak verildiği,
Ulusal Kanal İzmir Temsilcisi sanık Hayati Özcan'm İzmir'deki işyeri ve ikametinde ele
geçen müzik albümü görünümlü CD içerisinde, İzmir'de bulunan NATO Karargâhında
çalışan tüm görevlilere ait kimlik bilgileri, kimlik kartlarının taranmış renkli suretleri,
imzalarının dijital ortamda taranmış hali, NATO binalarının ve NATO üst düzey
komutanlarından bazılarının aile fertlerinin fotoğrafları bulunduğu, aynı CD içerisinde
NATO tesislerinin açık parkı önündeki daire kiralanacak ve altı aylık kirası peşin ödenecek
yazıldığı, güvenlik kartlarının hangi tür yazıcı ile yazılacağı ve ne tür kartuş veya toner
kullanılacağının, olası bir sabotajdaki patlama sonrası yangın musluklarının nasıl devre dışı
bırakılacağının yazıldığı, plan kroki ve fotoğrafların bulunduğu, fotoğraflar üzerinde
birçok işaretlemenin yapıldığı, ayrıca NATO personelinin başka yerlerdeki tesislere gidip
gelirken kullandıkları yol güzergâhının işaretlenip güvenlik zafiyeti olan yerlerin
belirtildiği, CD ortamındaki bu belgelerin 2003 yılında oluşturulmakla birlikte üzerlerinde
2007 yılının Şubat-Mart aylarında değişiklikler yapıldığının tespit edildiği, Genelkurmay
Başkanlığından alınan cevapta İzmir'deki NATO Karargâhına ilişkin sabotaj ihbarının
daha önce Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığınca bildirildiğinin, ilgili birimlerin
uyarıldığının belirtildiği, Uluslararası statüdeki NATO askeri birliğine ilişkin bu plan,
kroki ve yazıların, uzman bir ekibin karargâh içinden de yardım alarak hazırlayabileceği
sabotaj veya suikast çalışmasından başka bir anlam taşımadığı,
1752/2271
İşçi Partisi Genel Merkez binasında yapılan aramada elde edilen ELBA marka bir CD' de
"Yargı-Nusret Senem 'den" klasöründe "Yargıtay" isimli PDF belgesi içerisinde Yargıtay
binasının elle çizilmiş krokisi, "Krokinin açılımı" isimli Word belgesi içerisinde de
krokinin açılımının yazılı bulunduğu, krokide binanın bölümlerinin, giriş çıkış noktalarının
gösterilerek işaretleme, çizim ve numaralandırmalar yapıldığı, aynı CD içerisindeki
"Yargıtay ile ilgili notlarım" isimli Word belgesi içinde de Yüksek Yargı dâhil birçok
yargı görevlisinin isimlerinin karşısında siyasi, dini görüşleri ve ırki kökenleri belirtilerek
fişleme yapıldığı, bazı yargı mensuplarının aileleri ve özel hayatları, bir kısmının da
aileleri ile ilgili araştırma yapılması içerikli notlar yazıldığı, Ankara Emniyet
Müdürlüğünün söz konusu CD içerisindeki krokinin Yargıtay binasına ait ve kroki
açılımıyla ilgili yazıların da binaya uygun bulunduğunu bildirdiği, bu krokinin ve ilgili
belgelerin bir eylem hazırlığına ait olduğunun mütalaa edildiği,
İşçi Partisi Genel Merkez binasında yapılan aramada elde edilen VERSATİLE marka
411509A102B4 seri numaralı CD' de "Hikmet Çiçek'e ulaşanlar" klasörü içerisindeki
"Koruma planı" isimli 08 ŞUBAT 2005 tarih ve "Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral
Yaşar Büyükanıt 'in koruma planı" başlıklı yazının, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı
olan Org. Yaşar Büyükanıt' ın İzmir ve Balıkesir'e yapacağı ziyaretler sırasındaki koruma
planı olduğu, belirli tarihte ve yine belirli yerlere olan ziyaretlerindeki koruma planının
yetkisiz sivil kişilerin elinde bulunmasının bir eylem hazırlığı yapıldığını gösterdiği,
Sanık Doğu Perinçek'in duruşmada, ikinci iddianamedeki bu ve buna benzer eylem
planlan hakkında yapılan "Bu eylemlerin hazırlık hareketlerinin tamamlanıp teşebbüs
aşamasına geçtiğine dair delil elde edilemediğinden örgüt faaliyetlerini gösterir bir delil
olarak kabul edilmekle birlikte suç isnadına konu edilmemiştir " şeklindeki hukuki yorumu,
Cumhuriyet savcıları bu konulardaki iddialarını geri aldılar şeklinde çarpıttığı,
Dosyaya getirtilen Ankara 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 2000/73-135 sayılı
dosyası kapsamından da. yine İşçi Partisi Genel Merkez Binasında yapılan aramada
tabanca ve yarı otomatik silah olmak üzere 3 adet ruhsatsız silah ve çok sayıda mermi, İşçi
Partisi Beyoğlu Teşkilatında 1 adet ruhsatsız silah, 2 adet ucu zincirli demir ve 9 adet
demir sopa, İşçi Partisi Kadıköy Teşkilatı'nda 1 adet ruhsatsız silah ele geçirildiğinin
anlaşıldığı.
Yurt çapında genelde aynı binanın farklı katlarında bulunan İşçi Partisi, Ulusal Kanal,
Aydınlık Dergisi ve ilgili sair kuruluşlara ait binalarda yapılan aramalarda ele geçen illegal
materyallerin, bu kuruluşların örgütün amaçlarını gerçekleştirmek için faaliyet
gösterdiklerini ortaya koyduğu.
Soruşturma kapsamında yapılan aramada sanık Doğu Perinçek*in evinden ele geçen
görüntülü kasette Doğu Perinçek'in "1968 öncesi ve sonrası yıllarda sol fraksiyonun
durumunu, legal ve illegal olarak kendisinin ve Aydınlıkçıların yaptıkları çalışmaları,
benimsedikleri fikirleri, çıkardıkları legal ve illegal yayın organlarını tanıttığı ve bu yayın
organlarının bazıları ile ajitasyon yapıldığını, illegal bir toplantıda legal olan Türkiye İşçi
ve Köylü Partisini kurma kararı aldıklarını, kurulan Türkiye İşçi ve Köylü Partisininin
legal ve illegal kolları olacağını, tek merkezden yönetileceğini, legal ve illegal kolların tek
programının olacağı" şeklinde konuştuğu, Doğu Perinçek'in duruşmada bu konuda, bu
konuşmada legal bir parti olacağından, illegal uzantısı ve gizli programı olmayacağından
bahsedildiğini ifade ederek bugünkü parti yapılanmalarında da illegal, gizli bir
programları olmadığını savunduğu,
1753 / 2271
22.2.1998 tarihli bir konuşmasına ait olduğu anlaşılan başka bir görüntülü kasetin ilgili
bölümlerinde Doğu Perinçek'in özetle, ...İşçi Partisinin "Devrim kanunları uygulansın"
kampanyasının 28 Şubat 1997 MGK kararlarına girdiği, ordunun irtica ve ülkücülerü
hedef almasının ve Amerika'nın sabanının izinden gidiyorum diyen Turgut Özali
eleştirmesinin Türkiye'de dengeleri değiştirdiği, ...bunun cumhuriyet devriminin ikinci
taarruzu olduğu, bu taarruzda öncülüğün partisinin sorumluluğu altında olduğu, ... Uygun
kuvvetleri yan yana getirerek, uygun denklemleri kurarak yapacağı, işi gücü bırakıp
irticaya ve ülkücülüğe cephe alan orduya saldırmakla devrim çıkmayacağı, Marks ve
Engelsin eğer bir devrim yapılacaksa silahlı gücünü de göstereceksin dedikleri, Türkiye 'de
Dersim dağlarına çıkıp veya Istranca dağlarına çıkıp dövüşe dövüşe Ankara 'yı İstanbul 'u
alırım modelinin artık geçerli olmadığı, ...Ekim devrimi ordusunun subaylarının dörtte
üçünün eski çarlık ordusu subayları olduğu, Mao 'mm ordusunun büyük bir kısmının
komüntan orduları olduğu, ...Mustafa Kemal'in Nutuk'un başlarında en önemli sözünü
söylediği, Müslümanların halifesine ve İstanbul'daki hükümete karşı milleti ve orduyu
ayaklandırmak lazım geliyor dediği, kurtuluş savaşının anahtar cümlesinin bu olduğu,
...Padişahın ordusu diye küçümsenen ordunun bir devrim ordusuna Cumhuriyet ordusuna
dönüştüğü, bunun önemli bir deney olduğu, bugün sol emekçi ve işçi kuvvetlerinin
Amerikan emperyalizmine karşı, burjuvaziye karşı, toprak ağalığına, tarikatlara ve diğer
gerici kuvvetlere karşı halkın en geniş güçlerini bir araya getirmeye çalışacağı, bu
hesaplaşmadan kendi devletini ve kendi devletinin kuvvet gücünü cebir gücünü de inşa
edeceği, Çiller'lerin ve Erbakan'ların yanından onların üzerine doğru yürüyen orduya
karşı düşmanlık politikası yürütenleri düşünmeye davet ettiği, ordunun gericiliğin veya
ülkücülüğün üzerine yürüdüğü zaman gericiliğin veya ülkücülüğün bekçisi olunmayacağı,
kendisinin en önemli mesajının bu husus olduğu, bunun Türkiye devrimi açısından
anahtar sorun olduğu, burada amacın devrim olduğu, başkalarının bu konuda şunu veya
bunu demesinin umurunda olmadığı, ...Mustafa Kemal'in Osmanlı devletini dış
düşmanlara karşı koruyacağım diye başladığını, bunun için Osmanlı devletini yıkıp
Türkiye Cumhuriyetini kurabildiğini... anlattığı.
Sanık Doğu Perinçek'in duruşmada bu konuşması hakkıda, bu konuşmanın baştan sona
kendisine ait olduğu, her satırını kabul ettiği, bir milletin ordusu ile birleşmeden devrim
yapamayacağı, Türkiye 'de en fazla on yıl içinde büyük bir devrim olacağı, bunun bir bilim
adamı olarak kendisinin görüşü olduğu, Ergenekon'da kurulan modelle, oradaki halk
darbesi iddiasıyla ilişkisi olmadığı şeklinde beyanda bulunduğu,
Soruşturma kapsamında Ergenekon Terör Örgütünün 2003-2004 yıllarında Cebir ve şiddet
kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini
yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs ettiğine dair belgeler ele geçtiği,
dönemin Jandarma Genel Komutanı sanık Mehmet Şener Eruygur'un emir ve bizatihi
kontrol ve denetimi altında görev yapmak üzere, Cumhuriyet Çalışma Gurubu adı ile
illegal bir yapının oluşturulduğu, askeri darbe çalışmaları çerçevesinde ülkede askeri
darbeye zemin oluşturmak için güvenilir olarak ifade edilen Üniversite Rektörleri ile
irtibata geçilmesinin planlandığı. 19 Eylül 2003 tarihinde sanıklar Fatih Hilmioğlu.
Mustafa Abbas Yurtkuran, Rıza Ferit Bernay ve Kemal Yalçın Alemdaroğlu'nun
aralarında bulunduğu Rektörler ile bir toplantı yapılarak bu planın hayata geçirildiği, 19
Eylül 2003 tarihinde yapılan bu gizli toplantıda Üniversite gençliğinin sokağa dökülerek
askeri müdahaleye zemin oluşturulması için 25 Ekim 2003 tarihinde "Cumhuriyete Saygı
Yürüyüşü" adı altında bir miting düzenlenmesinin kararlaştırıldığı, 25 Ekim 2003
tarihinde, Ergenekon Terör Örgütü mensuplarından olan Başkent Üniversitesi Rektörü
1754/2271
sanık Mehmet Haberak YÖK Başkanı sanık Kemal Gürüz, İstanbul Üniversitesi Rektörü
sanık Kemal Yalçın Alemdaroğlu, Uludağ Üniversitesi Rektörü sanık Mustafa Abbas
Yurtkuran. 19 Mayıs Üniversitesi Rektörü sanık Rıza Ferit Bernay ve İnönü Üniversitesi
Rektörü sanık Fatih Hilmioğlu nun bizzat ve Rektörlük görevinin sağladığı imkanları
kullanarak getirttikleri öğrenci ve akademik personel ile birlikte Cumhuriyete Saygı
Yürüyüşüne katıldıkları, Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı olan şüpheli Özden
Örnek'e ait günlüğün "6 Aralık 2003'" tarihli kısmında, "Önce basını ele geçirmeye
çalışacaktık. Bu nedenle ben MÖ'ı davet edecektim. Sonra rektörler ile temas edip
öğrencileri sokağa dökecektik. Sendikalar ile aynı şekilde hareket edecektik, Sokaklar afiş
astıracaktık, Dernekler ile temas edip onları da hükümet aleyhine teşvik edecektik. Bütün
bu olayları yurt çapında yapacaktık. Yukarıdakiler Sarıkız olarak anılacaktı. Ayrıca bana
Alabanda isimli bir proje verdiler. Bende onun hazırlığını yapacaktım " yazdığı, bu günlük
notunun da 25 Ekim 2003 tarihinde yapılan "Cumhuriyete Saygı Mitingi" nin darbeye
zemin hazırlamak için öğrencilerin sokağa dökülmesi amacına matuf yapıldığını
gösterdiği,
İşçi Partisi Öncü Gençlik Üyesi olan Ali Özsoy'un 25 Ekim 2003 tarihli bu mitingde
"Ordu Göreve" pankartlarını açan grupları organize ettiği, o tarihte İstanbul
Üniveritesinde asistan olarak görevli olan bu kişiye dönemin Rektörü olan sanık Kemal
Yalçın Alemdaroğlu tarafından herhangi bir idari tahkikatın dahi açılmadığı, sanık Habip
Ümit Sayın'ın "Kemal Alemdaroğlu'nun kendisine, 2003 yılında ADKF tarafından bu
pankartların açılmasının aynı organizasyon kapsamında yapıldığını" söylediğini beyan
ettiği, sanık Doğu Perinçek ise Ali Özsoy hakkında "Ali Özsoy MİT'in Amerikancı kanadı
tarafından İşçi Partisine sokulmuş bir provokatördür " şeklinde bir savunma geliştirdiği,
bu mitinge katılan bir kısım sanıkların "Ordu Göreve" pankartları açıldığını fark
etmedikleri şeklindeki savunmalarının, bu pankartların miting alanının hemen her yerinde
ve çok sayıda, bazılarının sanıklarının önünde, yanında, arkasında açılmış olduğunu
gösterir fotoğraflara göre doğru olmadığı,
Sanık Mustafa Ali Balbay'ın. dosyadaki delillere göre Cumhuriyet Çalışma Grubunun bir
faaliyeti olarak 3 Mart 2004 tarihinde ATO tesislerinde yapılan "Hilafetin İlgası ve Tevhid-i
Tedrisat kanununun 80.yılı ve günümüz Türkiye'si" konulu panel ve sonrasına dair "3
MART" başlıklı günlük notunda, "Dışarı çıktım, İP'li gençler... ve orta ve üst yaştan
insanlar vardı. ADD 'den yoğun katılım.. Bitişte, İlhan abi neşeliydi. İşte bak kaldın iyi ettin
dedi, iyi ki çok satışlı medyaya gitmedin dedi. Sonra Kentte Rektörlerle öğle yemeği. Dokuz
Eylül Rektörü Prof. Emin Alıcı, Samsun 19 Mayıs Ferit Bernay, Malatya İnönü Prof. Fatih..,
Bursa Uludağ Prof. Mustafa Yurtkuran, Mersin Üni. Rektörü Prof. Uğur ORAF Trakya
rektörü Prof. Osman İnci... Çukurova rektörü,.. Malatya çok heyecanlı...bu işi uzatmamak
lazım, en kestirme yoldan halletmek lazım. Başka türlü zor. Böyle örgütlenmeler uzun iş... "
yazdığı.
Sanık Doğu Perinçek ile ilgili olarak, iddianamedeki "Soruşturma kapsamında ele geçen
"İstanbul 29 Ekim 1999 Ergenekon Analiz Yeni Yapılanma Yönetim Ve Geliştirme
Projesi" isimli dokümandan ve soruşturma evrakı genelinden, Ergenekon Terör
Örgütünün bu dokümanın yazım tarihi olan 1999 yılından da öncesine dayanan gizli
örgütlü faaliyet içerisinde bulunduğu, yönetici ve üyelerinin örgütü "Derin Devlet" kabul
edip dışa karşı da bu şekilde gösterdikleri anlaşılmıştır. Yasal dayanağı bulunmayan,
esasen bir hukuk devletinde yasal olarak bulunması da mümkün olmayan bu örgütlü yapı,
Anayasal kurumların yetki ve sorumluluklarını hiçe sayarak sözde devlet adına, devlet ve
1755 / 2271
millet yararına hareket ediyormuş görüntüsü vermeye çalışmaktadır. Bu yöntemle, kamu
kurumlarını baskı altına alıp devlet yönetiminde etkili olmayı, sivil toplum kuruluşlarını
da örgüt amaçları doğrultusunda yönlendirmeyi amaçladığı belirlenmiştir.......siyasal
amaçları doğrultusunda da sözde devlet ve millet yararına olduğu kabulü ve hemen
herkesçe itiraz edilmeyecek milli değerlerin istismarı propagandası yapılmaktadır"
iddiasını doğrulayan bir çok delilin mevcut bulunduğu, diğer delillerin yanında sanık Doğu
Perinçek'in bazı söz ve yazılarının bile bu iddiayı doğrular mahiyette bulunduğu,
Sanık Doğu Perinçek tarafından kitaplaştırılan "TİİKP Savunma" adlı kitapta Talat
Paşa'nın da içinde bulunduğu ittihatçı kompradorlar tarafından doğuda yüz binlerce
Ermeni 'nin katledildiği ve geride kalanların yurtlarından sürüldüğü ifade edilirken, bugün
2012/43 esas sayılı iddianamede ayrıntılı olarak anlatıldığı şekilde Ergenekon Terör
Örgütünün amaçları doğrultusunda kurulduğu anlaşılan Talatpaşa Komitesi diye bir
oluşum kurarak insanların Ermeni Soykırımı iddiaları konusundaki ortak hassasiyetini
örgüt amaçları doğrultusunda istismar etmek suretiyle sözde Ermeni soykırımı iddialarının
çürütmeye çalıştıklarını iddia ettiği, Türk Ordusunu Kıbrıs'ta işgalci güç olduğunu,
halkların birbirine kırdırıldığını, merhum KKTC eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın
faşist olduğunu ve bu mahiyette birçok söylemi var iken, bugün Rauf Denktaş'ın
mücadelesini desteklediğini, TSK'nin göz bebekleri olduğunu iddia ettiği, 2000'e Doğru,
Aydınlık gibi yayın organları ile PKK Terör Örgütüne destek vermiş, yüceltmiş, Türk
Silahlı Kuvvetlerini ağır bir şekilde eleştirmiş, bu nedenle PKK Terör Örgütü propagandası
yapmaktan kesinleşmiş mahkumiyeti almış iken, bugün TSK'nin hamisi olduklarını iddia
ettiği, bunun yanında sanık Doğu Perinçek'in yalnızca Kürtler'in isterlerse ayrı bir
federasyon kurabilecekleri şeklindeki beyanlarından vazgeçme dışında diğer ifadelerinin
arkasında olduğunu beyan ettiği, eski eylem ve faaliyetleri hakkında özeleştiri getirmeden
bunların tam tersi bir faaliyet içinde bulunmanın, bu söylemlerin milli değerlerin örgüt
amaçları için istismarı için geliştirildiği ithamının doğruluğunu gösteren hususlardan birisi
olduğu,
Sanık Doğu Perinçek ve grubunun, önceki tarihli kitap ve yayınlarında Gladio'nun Türk
Silahlı Kuvvetleri ve özellikle Özel Harp Dairesi içerisinde illegal olarak örgütlendiğini
sıklıkla ifade etmekte iken, soruşturma kapsamında ele geçen örgüt belgeleri ve sair
delillere göre tanzim edilen iddianame için "İddia makamı TSK'yı hedef alan bir
iddianame hazırlamıştır" şeklinde beyanda bulunduğu,
"Fakat biz aynı zamanda, Kemalist diktatörlüğün işçi ve köylüleri ezen burjuva karakterini
açıkça ortaya koyar ve onunla mücadele ederiz. Biz, Kemalist diktatörlük tarafından
demokrasi isteği ve teşkilatlanması zorbalıkla bastırılan işçi sınıfının ve bütün Türkiye
halkının, kurşunlanan işçilerin, insafsızca sömürülen köylülerin, defalarca katledilen Kürt
milliyetinden halkın temsilcileriyiz. Bütün bunları uygulayan burjuvazinin sınıf
diktatörlüğünün başındaki Atatürk'e karşıyız. Çünkü biz tarihin en ilerici sınıfı olan ve
kendisiyle birlikte bütün halkı kurtaracak olan işçi sınıfının ihtilalcileriyiz" şeklindeki
yayınları ile "Atatürk'ün manevi şahsiyetine hakaretten" mahkum edilmişken, bugün
kendisini bir numaralı Atatürkçü olarak gösterdiği,
Sanık Doğu Perinçek'in duruşmadaki savunmasında, kendisinin geçmişinden itibaren,
istikrarlı bir çizgi izlediğini, sonradan mahcup olacağı hiçbir şey söylemediğini, kendi
adına ortada karanlık bir nokta bırakmamak için, usul hukukuna uyup uymadığına dahi
bakmadan, her soruya itirazsız cevap vereceğini ifade etmesi üzerine, iddia makamı
...geçmiş döneminize ilişkin söylemleriniz ve daha sonra gelişen söylem farkınızı lideri
1756/2271
olduğunuz siyasi hareketler ve siyaset değişiminden çok Ergenekon terör örgütünün
yeniden yapılandırdması tarihi ve öncesi sonrasına denk gelmesi nedeni ile Ergenekon
bağlantınız olup olmadığına açıklık getirmesi açısından da önemlidir... şeklindeki
açıklama ile bu konularda sanık Doğu Perinçek'e sorular yöneltmesi üzerine sanık Doğu
Perinçek'in bir aşamadan sonra bu sorular ile Mahkeme salonunda psikolojik savaş
uygulandığını ifade ederek sorulara cevap vermek istemediği,
Bunların dışında dosya kapsamında Ergenekon Terör Örgütü ve yöneticilerinden birisi olan
sanık Doğu Perinçek'in, milli ve manevi değerlerin istismarı yoluyla kitleleri etkileyip
yönlendirdiklerine dair birçok örnek daha bulunduğu,
Sanık Doğu Perinçek'in geçmişten itibaren Türk Silahlı Kuvvetleri içinde sistematik bir
şekilde örgütlendiği, bu hususun Genelkurmay Başkanlığı tarafından dosyaya gönderilen
"Ders Alalım" adlı kitapta da ayrıntılı olarak anlatıldığı, sanık Doğu Perinçek'in de
yöneticileri arasında bulunduğu Marksist-Leninist ve Maoist örgütlenme faaliyetlerinin
Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde yürütüldüğünün, eğitim ve hücre çalışmaları
yapıldığının, bazı asker kişilerin Marksist-Leninist ve Maoist örgüt mensuplarına eylem
düzeyinde yardımcı olduklarının, bu örgütlenme faaliyetlerinin "Doktriner amaçlar güden
bu iç saldırıda (kalelerin içten fethi'ni) örgütleyen Marksist-Leninist üstad ve stratejilerin
kullandıkları zümreler, Türkiye'de ikinci bir Kurtuluş savaşı vermek ve buna göre Türk
Halkını emperyalizmin pençesinden kurtarmak gibi bir sloganı bayrak edinerek" faaliyet
gösterdiklerinin tespitinin yapıldığı ve bunlardan ders alınması gerektiğinin belirtildiği,
Sanıklar Doğu Perinçek, Ferid İlsever, Mehmet Bedri Gültekin ve diğer bir kısım kişiler
hakkında 4.Kolordu Komutanlığı nezdindeki Sıkıyönetim 3 Numaralı Askeri
Mahkemesinde 1972/496-365, 1973/20-14, 1973/43-36, 1973/100-67, 1973/139-80 sayılı
ve sair iddianameler ile muhtelif davaların birleştirilerek yargılamasının yapıldığı ana
davanın 20.08.1974 tarih 1974/1 E-l974/25 K sayılı kararında, sanık Doğu Perinçek ve
birlikte yargılandığı bir çok rütbeli askerin "Sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde
tahakkümü tesis etmeye veya bir sosyal sınıfı ortadan kaldırmaya veya memleket içinde
müesses iktisadi ve sosyal temel nizamları devirmeye matuf cemiyet kurmak ve bu
cemiyetin faaliyetlerini tanzim veya sevk ve idare etmek ve bu şekilde kurulan cemiyetlere
üye olmak "suçunun subut bulduğundan bahisle mahkum edildikleri, sanık Doğu Perinçek
hakkında TCK 141/1-6 ve 173. Maddeleri gereği 20 yıl ağır hapis cezası verildiği, bu
davada hakkında mahkumiyet kararı verilen Ayşe Armağan Anar in ABD ve İngiltere
adına casusluk yaptığını itiraf eden ve casusluk isnadıyla yargılanan Milli Birlik Komitesi
görevlilerinden Emekli Albay Turan Çağlar ile irtibatlı olan Aydınlık grubundan bir
gazeteci olduğu. MİT Müsteşarlığının Karargah Evleri şemasında ismi geçen ve Hava
Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığının Karargah Evleri soruşturması kapsamında
ifadesi alınan Abdurrahman Taşçı'nın da bu davada cezaya çarptırılan kişilerden olduğu,
Bu dava öncesi yapılan TİİKP - ŞAFAK 1 - ŞAFAK 2 Operasyonları kapsamında
yakalanan ve 5.4.1972 tarihli tutanakta ev sahibi olarak imzaları bulunan Cahit Düzel ve
kolluk güçlerine kapıyı açan Robert Koleji öğretmenlerinden Amerikan vatandaşı Hillary
Summer Boyd'un Rumeli Hisarı Nafı Baba Yolu No:3' te bulunan ikametlerinde yapılan
aramada, Cahit Düzelin beyanına göre evlerine zaman zaman gelen sanık Ferid İlseverin
getirdiği, 2 adet alıcı-vericili Japon malı transistorlu telsiz ve kapı alarmı dediği cihazlar,
7.65 mavzer silah ile 6 mermisi, 1 kutu 25 adet 7.65iik tabanca mermisi ve bir çok
örgütsel doküman ele geçirildiği,
1757/2271
Her platformda PKK Terör Örgütü ile haklı mücadelelerini ve husumetlerini açıklayan bir
kısım TSK mensuplarının emekli olur olmaz, sanık Hüseyin Vural Vural'ın bir mailinde de
ifade ettiği gibi. insanlara izahı mümkün olmayacak şekilde PKK Terör Örgütü lideri
Abdullah Öcalan tarafından kendisine çiçek verilen, PKK Terör Örgütü mensuplarını teftiş
mahiyetinde fotoğrafları bulunan, kendisine bağlı yayın organlarında PKK Terör
Örgütünün eylemlerini yüceltip Türk askerinin mücadelesini ağır bir şekilde eleştiren,
PKK Terör Örgütünün propagandasını yapmış olmaktan hakkında mahkumiyet kararı
verilen ve geçmişte Kıbrıs Barış Harekatını düzenleyen Türk ordusunu işgalci güç olarak
niteleyen sanık Doğu Perinçek önderliğindeki siyasi partiye intisap edip, parti üst organları
dahil değişik kademelerde görev almalarının, yine sanık Doğu Perinçek önderliğindeki
siyasi partilerin geçmişten itibaren seçimlerde % 1-2Tik dilim üzerine çıkamayan oy
oranına karşılık diğer siyasi partilerle kıyaslanamayacak bir oranda emekli üst düzey
askerin bu partide siyaset yapmalarının hayatın olağan akışına uygun bulunmadığı, bu
durumun Ergenekon Terör Örgütü yöneticilerinden sanık Doğu Perinçek'in ordu içindeki
örgütlenme faaliyetlerinin somut sonuçlarından birisi olduğu,
MİT Müsteşarlığı tarafından hazırlanan "Karargah Evleri" belgesinin, MİT
Müsteşarlığınca askeri birimlere gönderilen nüshasının suretinin soruşturma kapsamındaki
aramada İşçi Partisi binasında ele geçirilmesinin Ergenekon Terör Örgütünün bu biriminin
ordu içindeki etkinliğini ortaya koyar mahiyette bulunduğu,
Ergenekon Terör Örgütü üyeliği suçlaması ile hakkında İstanbul 12.Ağır Ceza
Mahkemesine dava açılan Koray Özyurt'un Şule Perinçek'e yazdığı "Deniz Kurmay Albay
Kor ay Özyurt" ibaresi ile biten mektuptaki "Doğu Bey'i ve onun şahsında Türkiye'nin
Dostları ilə paylaş: |