T. C. İStanbul cumhuriyet başsavciliği sayı : 2009/191 Esas no



Yüklə 31,9 Mb.
səhifə261/335
tarix17.08.2018
ölçüsü31,9 Mb.
#71833
1   ...   257   258   259   260   261   262   263   264   ...   335

Aydınlık geleceğini hedef alan Ergenekon davasının kimlere hizmet ettiğini çok iyi

biliyoruz... Türkiye sahipsiz değil. Tüm Türk Silahlı Kuvvetleri personeli yeni bir Kuvayı

Milliye hareketinin başladığının bilincinde ve her fedakarlığı yapmaya hazırdır. Şeyda ve

ben, Doğu Bey 'le geçmişte yaptığımız başarılı çalışmaları da unutamıyoruz. Konumumuz

ve aldığımız eğitim gereği önderlerimize açıktan sahip çıkamıyoruz. Eşimin ve benim

selam ve esenlik dileklerimizi Doğu Bey 'e iletmenizi ve kardeşiniz Koray in her emrinize

hazır olduğunu bilmenizi isterim. Selam ve saygı ile" şeklindeki ifadelerin sanık Doğu

Perinçek'in ordu içindeki örgütlenmesini gösteren delillerden birisi olduğu,
Soruşturma kapsamında ele geçen Ergenekon Terör Örgütünün örgüt belgelerinde

psikolojik harp ve propaganda yöntemlerinin örgüt amaçları doğrultusunda kullanıldığı

belirtilerek daha etkin şekilde kullanımsanının örgörüldüğü, sanık Doğu Perinçek'in,

Ergenekon Terör Örgütünün ustalıkla kullandığı, hedef kitlelerin davranışlarını belirleyen

duygularını, güdülerini etkilemek üzere, seçilmiş bilgilerin plânlı olarak ilgili hedef

kitlelere iletilmesine yarayan psikolojik harp ve belli bir topluluğun fikirlerini, hislerini,

tutum ve davranışlarını bilerek tesir altında tutmak veya değiştirmek maksadıyla hazırlanan

mesajların uygun haberleşme araçlarıyla hedef topluma iletilmesi anlamında kullanılan

propaganda unsurlarını en etkin şekilde kullanan Ergenekon Terör Örgütünün

yöneticilerinden olduğu.


Sanık Doğu Perinçek'in geçmişten itibaren, aleyhinde olanlar, senelerce beraber hareket

edip sonradan kendi yanından ayrılanlar, yargılandığı tüm davalardaki iddia makamı ve

Mahkemeler hakkında kullandığı itibarsızlaştırma, isim takma, hedef saptırma gibi

psikolojik harp ve propaganda yöntemleri kullandığı, kendisi ve birlikte yargılandığı


1758/2271
arkadaşlarına bir komplo ve tertip kurulduğu, aleyhinde beyanda bulunanların, kendisini

soruşturan ve yargılayanların Amerikancı, CIA ve MOSSAD ajanı, Gladio tetikçisi,

İktidar işbirlikçisi oldukları, suçlandığı konulardan hiç birinin doğru olmadığı, kendisi ve

aynı davalarda yargılanan arkadaşlarının 2. Bir Kurtuluş Savaşı verdikleri şeklindeki

söylemlerinin her zaman aynı olduğu,
Gladyo konusunda bir çok yayını bulunan sanık Doğu Perinçek'in, dava konusu olan Derin

Devlet/Gladyo oluşumunun geçmişte de "Ergenekon" ismiyle anılması konusunda

psikolojik harekat uyguladığı,
Türk Gladyosuna Ergenekon ismi verildiğinin 1997 dan itibaren gündemde olması, köşe

yazılarında ve kitaplarda işlenmesi, sanık Doğu Perinçek müdafi Av. Ceyhan Mumcumun

ifadesiyle bunu "Herkesin bildiği" nin beyan edilmesi, bazı sanıklardan ele geçen

belgelerde bu ismin geçmesi, özellikle 1997 de Aydınlık dergisinde yayınlanan sanık Erol

MütercimlerTn röportajında ve daha sonra sanık Doğu Perinçek ve grubunun organize

ettiği Susurluk Konferansında Türk Gladyosu'nun bu isimle anılması, sanık Doğu

Perinçek'ten ele geçen bir dijital belgede "Uğur Mumcuyu Çatlı, Yeşil Ergenekonyasallık

dişiliği öldürtmüş. " ifadelerinin kullanılması, sanık Hikmet Çiçek'te çıkan bir belgede

Özdemir Sabancı Cinayetinde Ergenekon örgütlenmesinin rolü olduğuna dair tespitler

bulunması ve Bozkurt teşkilatı isimli diğer bir belgede "Ergenekon'un ilk adının Bozkurt

teşkilatı olduğu" şeklinde açıklamaların yer alması, Tuncay Güney'in mülakatında "Doğu

Perinçek 'e Ergenekon 'u sorduğumda, bunun askeriye içindeki bir örgütlenme olduğunu ve

Nato tarafından Özel Harp Dairesi'ne paralel olarak kurulduğunu söyledi" anlatımının

bulunmasına karşılık, sanık Doğu Perinçek'in savunmasında iddianamedeye konu olan

örgüt için Ergenekon ismi kullanılmasını ağır bir şekilde eleştirmesinin, Türkiye'deki derin

devlet yapılanmasının ismi olarak belirlenen "Ergenekon" 'u özel olarak gündeme

getirmekten kaçınmasının, Can Dündar ve Celal Kazdağlı tarafından yazılan Ergenekon

isimli kitapla ilgili olarak 1 Nisan 2001 tarihinde Aydınlık dergisinde "Ergenekon

dedikodularının piyasaya sürüldüğü bir dönemde CIA 'ya yakın çevrelerin yazdırdığı"

denilerek bu kitabın eleştirilmesinin, Ergenekon isminin gündeme getirildiği yayın

organlarında, konferanslarda bir açıklama yapmayıp duruşmadaki savunmasında "Bu

yapıya bu isim verilmiş mi, verilmemiş mi bilemem" şeklindeki ifadeleri ile Gladio'nun

Türkiye'deki örgütlenmesine verilen bu adın açığa çıkmasını engelleyici tavırlar içine

girmesinin sanık Doğu Perinçek'in uyguladığı psikolojik harp taktiklerinden olduğu,

Sanık Doğu Perinçek ve kendisine bağlı guruptaki sanıkların, kontrollerinde olan parti ve

basın yayın organları aracılığıyla Ergenekon Terör Örgütünün önemli araçlarından olan

psikolojik harp sanatını tüm çeşitleriyle en iyi uygulayan Ergenekon Terör Örgütü birimi

içerisinde bulundukları, sanık Doğu Perinçek'in savunmasında bu sanata atfettiği önemi

gösteren bir çok beyanının mevcut olduğu, daha önce yargılandığı Ankara 1 NoTu Devlet

Güvenlik Mahkemesinin 2000/73-135 Esas-Karar sayılı dosya kapsamında İşçi Partisi

binasında ele geçirilen TSK Özel Harp Dairesi Başkanlığına ait yayınlardan olan

"Propaganda ve Psikolojik Harp" isimli kitapçık, kendisine ait Caretta ibareli CD

içerisindeki İzmir'den Hayati Özcanin gönderdiği belgeler/c.başbuğ bnb.dan/ bilgi

edinme/ bbf-gnkur/metinler isimli dosyadaki belgeler ve benzer bir çok belge sanık Doğu

Perinçek'in bu yönteme büyük önem verdiğini, benimsediğini ve kullandığını gösterdiği,
Sanık Doğu Perinçek ile irtibatlı, Ergenekon Terör Örgütünün amaçları doğrultusunda

yayın yapan basın yayın organlarının, bu konuda dosyaya yansıyan bir çok faaliyetinin

bulunduğu,
1759/2271
Tuncay Güney'in 2001 yılında göz altına alınması tarihi üzerinden bir ay bile geçmeden,

yani durumdan haberdar olduktan kısa bir süre sonra Aydınlık dergisinin 1 ve 8 Nisan

2001 tarihlerinde, bazı sanıklardan ele geçen psikolojik harp konusundaki belgelerde

anlatıldığı şekilde, Psikolojik Harp Sanatı tekniklerinden olan ve karşı propaganda

faaliyetleri arasında sayılan "Erken Önleme (Ön Alma)", "Benzeterek (taklit edici)

Aldatma", "Saptırma", "Korkutucu" ve "Kışkırtıcı" propaganda tekniklerini uygulayarak

yayın yaptığı ve Ergenekon Terör Örgütü faaliyetleri hakkında ilk kez Emniyet Teşkilatı

tarafından tespit edilen bir takım beyanların kullanılmasının, soruşturma/kovuşturma

safahatına geçilmesinin önüne geçilmeye çalışıldığı.
Bu haberlerde özetle "CIA düğmesiyle hareket eden Washington Post ve New York

Times 'ın kamuoyunda Yüksekova çetesi olarak bilinen ve bir kısım komutanlarında içinde

bulunduğu olay ile ilgili olarak haber yaptıkları" konusu kısaca işlendikten sonra ve "Bu

haberlerle eş zamanlı olarak yapıldı" denilerek konu geniş bir biçimde İstanbul Emniyeti

Organize Şube Müdürlüğünde Tuncay Güney'in sorgusuna getirilerek mülakattaki

beyanların kullanılmasının önünün alınması için, bu sorgunun esasta Türk Silahlı

Kuvvetlerine yönelik olduğu, TSK içine nifak sokma amacı taşıdığı belirtilerek mülakatın

içeriğinin saptırıldığı, TSK aleyhine İcraat Yapılıyor algısı oluşturularak kitlelerin

kışkırtıldığı, soruşturma makamlarının ise TSK ismi kullanılarak korkutucu propagandaya

maruz bırakıldığı, Endonezyada'ki orduya yönelik eylemlerle benzeştirerek aldatıcı

yöntem kullanıldığı, daha ilginci ise bu sorgudan çok önce Celal Kazdağlı ve Can Dündar

tarafından yazılmış olan "Ergenekon" isimli kitabın CIA ile ilişkili çevreler tarafından

yazdırıldığınm söylendiği, kamuoyunda konuşulan bir kısım konuların "Ergenekon

dedikoduları ve Ergenekon Hikayeleri" olarak nitelendiği, aramalarda ele geçen belgeler

ve Tuncay Güney'in mülakatından sonra olayın proje çalışması seviyesinde kalmasının,

konunun içeriğine dair hiçbir şey yapılmamasının ve daha sonra da proje çalışmasına son

verilerek soruşturmaya geçilmemesinin yapılan psikolojik harekatın sonuç verdiğini

gösterdiği, olayın kamuoyunda tartışılamadığı, iddialar hakkında herhangi bir

soruşturmanın başlatılmadığı, mülakatta geçen kişiler ve iddialar ile ilgili İçişleri

Bakanlığı, MİT, Genel Kurmay Başkanlığı birimlerinin gerek istihbari, gerekse idari bir

soruşturma yapmadığı,
Danıştay eylemi sonrasında sanıklar Doğu Perinçek ve Turan Özlümün, İşçi Partisi

amblemli kağıtlarla yaptıkları basın açıklamalarının Ergenekon Terör Örgütünün

Psikolojik Harekat ve propaganda faaliyetlerinden olduğu,
Danıştay eylemi tarihinden 8 gün sonra, 25 Mayıs 2006 tarihinde başlayan ve sonraki

günlerde devam eden "VARAN 1-2-3-4-.." isimli basın açıklamalarında, Ankara

merkezinde gerçekleştiğinden öncelikle Emniyet Teşkilatının soruşturmasını ve istihbarat

çalışmasını yapacağı bu konuda, Ankara Terörle Mücadele Şubesi ve Ankara Cumhuriyet

Savcılığının devre dışı bırakıldığı şeklinde asılsız beyanlarda bulunularak, özellikle

Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı ismi zikredilerek olayın istihbari

araştırmasının yapılmasını engelleyici ve bu birimi baskı altına alacak beyanlarla ön alma

ve dezenfarmasyon faaliyetlerinde bulunduğu, bu konuda herhangi bir bilgi bulunmadığı

halde bu eylemin iki örgütü, İşçi Partisi ve TSK'ni hedef alan ve MOSSAD tarafından

eğitilen birisi tarafından Süper NATO stratejisine uygun olarak yapıldığı belirtilerek hedef

kitlenin TSK ismi kullanılarak kışkırtıldığı, soruşturma makamlarının korkutulmaya

çalışıldığı, Sanık Doğu Perinçek tarafından bu basın açıklamalarında sanık Alparslan

Arslan ve ekibinin Bulgaristan'da Alpiras adlı firmanın özel tesislerinde eğitim gördüğü,
1760/2271
özel eğitime katılanların Fetullahçılar tarafından seçilmiş oldukları, bu kişilerin Türkiye'de

Gonca Bahar adını taşıyan bir bayanla irtibatlı bulundukları ve hesaplarına 4 Trilyon

yatırıldığı, bu eylem dışında iki önemli eylemim daha planlandığı ve bunun bilgisinin

ellerinde olduğu vs. açıklamalar yapılmasına karşılık yargılama aşamasında bu konuda

kendisine sorulan soruları yanıtsız bıraktığı, Mahkemeye bu konularda hiçbir belge

sunamadığı, kovuşturma safahatında bu iddialar ile ilgili araştırmada sanık Doğu

Perinçek'in basın açıklamalarındaki iddialarının doğruluğuna dair hiçbir bilgiye

ulaşılamadığı, sanık Doğu Perinçek'in basın açıklamasında "Soruşturmayı İşçi Partisi'nin

üstlendiği" şeklinde beyanlarda bulunmasına karşılık duruşmada sanık Alparslan Arslan'a

basın açıklamalarda dile getirdiği bu iddiaların çoğuyla ilgili soru sormadığı, bunun

yanında sanık Alparslan Arslan'a iddia makamınca sorulan sorulara müdahale edip

defalarca sorgunun insicamını bozduğu, sanık Doğu Perinçek'in bu ve buna benzer

mahiyetteki faaliyetlerinin, Ergenekon Terör Örgütünün Danıştay eylemi konusunda sanık

Doğu Perinçek vasıtası ile hedef saptırma, kara ve gri propaganda yapma, ön alma vs.

psikolojik harp ve propaganda teknikleri uyguladığını, olayı karartma girişiminde

bulunduğunu gösterdiği,


Sanık Doğu Perinçek tarafından, sanık İbrahim Şahin gibi Özel Harekat Polislerinden ve

sanık Muzaffer Tekin'in talebesi olduğu belirtilen Hüseyin Pepekal gibi Özel Kuvvetler

Komutanlığının bazı Subaylarından oluştuğu ileri sürülen "Susurluk Özel Örgütü"

hakkında "Susurluk Özel Örgütü PKK'ya Silah Sattı " şeklinde ısrarlı yayınların kendisi ile

irtibatlı basın yayın organlarında gündeme getirildiği görmezden gelinerek, Tuncay

Güney'in benzer mahiyetteki anlatımları ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin PKK'ya Silah

Satmakla itham edildiğinin savunulmasının ve bunun basın yayın organları ile kamuoyuna

yayılmasının bir başka psikolojik harp ve kara propaganda yöntemi olduğu,


"Kontrgerilla, Derin Devlet, Süper Nato" gibi kavramları devamlı gündeme getiren,

Türkiye'deki derin devlet yapılanmasının kuruluşu, gelişimi, örgütlendiği kurumlar,

eleman profili vs. konularında saptamalar yapan sanık Doğu Perinçek ve Aydınlık

grubunun yayınlarıyla, iddianamelerdeki Ergenekon Terör Örgütü hakkındaki genel

anlatımların büyük bir oranda örtüştüğü, devletin silahlı birimlerinden ve sivil unsurlardan

oluşan, hücre yapılanması içerisinde ve sıkı disiplin içerisinde bulunan, hükümetlerin

iktidar olamamalarına neden olan, sağ ve sol örgütler içinde elemanları mevcut bir örgüt

tanımlaması ile iddianamelerde ayrıntılı olarak delilleriyle anlatılan örgütün kavramsal

olarak aynı örgüt olduğu, ancak sanık Doğu Perinçek'in devamlı gündemde tuttuğu,

gündemde tutarak büyüttüğü ve fakat soruşturulamayan, yargılanamayan, mensupları

olarak işaret edilenler hakkında herhangi bir idari tahkikat dahi yapılamayan, korku salıcı

bir gölge örgüt söz konusuyken, başlatılan soruşturmayla ilk kez bu iddialar ete kemiğe

büründüğü ve bir çok sanık hakkında davalar açıldığı, 1997'den itibaren ismi ve bir kısım

eylemleri somut olarak gündeme getirilen "Ergenekon Terör Örgütü" hakkında, devletin

hiçbir kurumunda adli ve idari tahkikat yapılamadığının ortaya çıktığı, sanık Erol

Mütercimler'in Kemal Kayacan ve Memduh Ünlütürk'ten naklen anlattığı örgütün, gücünü

devletin tüm organlarında hissettirdiği, en küçük söylentiler hakkında dahi tahkikat

başlatan bu kurumların, örgüte isnat edilen örgütlenme ve cinayet dahil bazı vahim

eylemler karşısında herhangi bir soruşturmaya teşebbüs edemediği,
Hayatın olağan akışına uygun olanın sanık Doğu Perinçek'in Susurluk davasının bazı

sanıklarının da içinde bulunduğu soruşturmayı en azından engelleyici konumda olmaması

olduğu halde. Danıştay Saldırısının hemen sonrasında sanık Doğu Perinçek ve Aydınlık
1761 /2271
grubu tarafından soruşturma aleyhine yoğun bir kampanya başlatıldığı, soruşturmada adı

geçenler lehine bir çok haber yapıldığı, Danıştay saldırısının 17 Mayıs 2006 tarihinde

olması sanık Doğu Perinçek'in ise 21.03.2008 tarihinde göz altına alındığı göz önünde

bulundurulduğunda sanık Doğu Perinçek'in bu soruşturmayı engelleyici tavır ve

eylemlerinin örgütsel içerikli olduğu,
Susurluk davasının sanıkları arasında yer alan ve sanık Doğu Perinçek'in Derin Devlet

Çetesi - Gladyo diye haklarında yayınlar yaptığı kişilerin, bu yayınlarda yansıtılmak

istenin aksine sanık Doğu Perinçek diğer bir kısım sanıklarla yakın irtibat halinde

bulundukları, Susurluk davasında yargılanan veya adı geçen kişilerden Abdullah Çatlı,

Korkut Eken, Hüseyin Kocadağ, Sami Hoştan, Mahmut Yıldırım gibi bir kısım kişilerin

dava sanıkları ile irtibatlarının sanık Doğu Perinçek tarafından görmezden gelindiği, aksine

davadaki tüm sanıklarının suçsuz ve vatansever olduklarının savunulduğu, sanık İbrahim

Şahin ile sanık Doğu Perinçek'in ve yine sanık İbrahim Şahin ile sanık Doğu Perinçek ile

irtibat halinde bulunan diğer bir kısım sanıklar arasındaki irtibatın bu kişilerce mantıklı

şekilde açıklanamadığı,


Susurluk davasında ismi gerek, basın yayın organlarında ve devlet birimlerince hazırlanan

raporlarda ismi ön plana çıkan sanık Veli Küçük aleyhine Aydınlık grubunda tek bir

olumsuz haber yayınlanmadığı, tam aksine sanık Doğu Perinçek'in tempo dergisinde

Genelkurmayı Veli Küçük ile vurmak istiyorlar şeklinde açıklamalarının yer aldığı,


Özdemir Sabancı cinayetinden sonra Aydınlık grubu tarafından Gladio nun tetikçisi

şeklinde, Eşref Bitlis'in uçağının düşmesinden sonra "Eşref Paşa'nın ölümünde rol

oynayan Çiller Özel Örgütü 'nün Özel Harpçi Subayı - Yüzbaşısı" şeklinde birçok yayın

yapılan Hüseyin Pepekal'ın, sanık Muzaffer Tekin ile teğmenliğinden başlayan ve halen

devam eden ilişkisi bulunduğu açık olmasına rağmen, sanık Muzaffer Tekin ile ilgili

olumsuz bir değerlendirmede bulunmadığı, Danıştay cinayetinden hemen sonra sanık

Muzaffer Tekin'i savunma refleksi içine girdiği, lehinde haber ve programlar yapıldığı,

sanık Doğu Perinçek tarafından basına "Kalıbımı basarım Muzaffer Tekin böyle şeyler

yapmaz" şeklinde açıklamalarda bulunduğu, bunun yanında Danıştay saldırısının olduğu

günlerde sanık Muzaffer Tekin'e ulaşamayan Cumhuriyet Gazetesi muhabirinin sanık

Doğu Perinçek'e telefon açarak sanık Muzaffer Tekin'e ulaşabileceği bir kişinin telefon

numarası ya da birisini kendinse iletmesini istediği, sanık Doğu Perinçek tarafından Hava

adlı çalışanına "Yayılmaması" ikazı ile verilen "Öncüleri partileştirme hareketi" adlı

listede sanık Muzaffer Tekin'in isminin yer aldığı, sanık Doğu Perinçek'in sanık Muzaffer

Tekin ile tanışıklığının Danıştay olayından yalnızca 3-5 ay önce Muzaffer Tekin'in

kendisini ziyarete gelmesiyle başladığını ifade ettiği,


Aydınlık grubu tarafından Kontrgeriİla/Derin devlet yapılanması tarafından katledildiği bir

çok kez dile getirilen Savcı Doğan Öz cinayeti davasında sanık Doğu Perinçek'in önemli

yardımcılarından olan sanık Nusret Senem'in, o davanın sanığı olan İbrahim Çiftçi'yi

aklayıcı içerikte beyanda bulunduğu,


ABD ve İngiltere adına casusluk faaliyetlerine karıştıkları iddiasıyla haklarında dava açılıp

yargılanan ve mahkumiyet kararı verilen Turan Çağlar ve Sebahattin Savaşman'ın dosyaya

getirtilen dava klasörleri ve MİT Müsteşarlığı fezlekelerinde.
1762/2271
Aydınlık yazarlarından Armağan Anar ile ilişkisi bulunan Turan ÇağlarTn, bu kişi ile

tespit edilen şifreli görüşmesi üzerine tarassut altına alınan bürosuna eski MİT görevlisi

Bülent Şekerkaya'nın girdiğinin görülmesi üzerine, teşkilat mensupları hakkında bu kişinin

Turan Çağlar'a Turan ÇağlarTn da Armağan Anar'a bilgi sızdırdığı şüphesinden dolayı

yapılan baskında. Turan Çağlar ile Bülent Şekerkaya'nın Aydınlık Gazetesi'ni incelerken

görülmesi üzerine bu kişilerin büyük bir şaşkınlık yaşadıklarını ve Bülent'in hızla büroyu

terk ettiğini, Turan ÇağlarTn MİT binasına getirilerek kendisiyle yapılan mülakatta,

Armağan AnarT 1970-71 "den beri diyalogda olduğu Nimet Arzık aracılığıyla tanıdığını,

zaman zaman teşriki mesaide bulunduğunu, ancak MİT mensupları hakkında fazlaca bilgi

vermediğini beyan ettiği, kendisiyle yapılan mülakatta bazı sorulara verdiği, cevaplardan

sonra aksini gösterir mahiyetteki telefon konuşmaları dinletildiğinde şaşırdığı ve böyle

konuşmalar yapmadığını söylediği, tutulan bu tutanaktan ve Turan ÇağlarTn tevilli

ikrarından anlaşılacağı üzere, Turan ÇağlarTn Aydınlık gazetesi yazarları Nimet Arzık ve

Armağan Anar ile yakın ilişki içerisinde olduğu ve bu kişilerden Armağan Anar'a MİT

mensupları hakkında bazı bilgileri verdiği, sanık Doğu Perinçek'in ABD ve İgiltere adına

casusluk yapan birisi olan Turan Çağlar ile irtibatlı olduklarını "Turan Çağlar da

Aydınlık a kontrgerilla hakkında bilgi aktaran yüzlerce kaynaktan biridir" diyerek

doğruladığı.


Hakkında casusluk yapmaktan mahkumiyet kararı verilen üst düzey MİT görevlisi

Sebahattin SavaşmanTn ise 17 yıl 6 aylık cezası infaz edildikten sonra Aydınlık grubu

içindeki Kaynak Yayınlarından 3. Adam Anlatıyor: MİT- CIA ilişkisi adında bir kitabının

yayınlandığı, bu kitapta "MİT'te herkes zaten bilgileri CIA ile paylaşırdı" denildiği, sanık

Doğu Perinçek'in ise casus olduğu Mahkeme kararıyla tescillenen Sebahattin SavaşmanTn

bu beyanları kullanılarak MİT'in geneli hakkında olumsuz değerlendirmeler yaptığı,

Sebahattin SavaşmanT yakalayanların onu feda etmek zorunda kalan MİT mensubu CIA

ajanları olduğunu iddia ettiği, bu örneklerin dahi sanık Doğu Perinçek'in CIA, Süper

NATO, Gladio gibi söylemlerinin ne kadar mesnetsiz ve bir psikolojik harekat

propagandası olduğunu gösterdiği,


Sanık Doğu Perinçek'in Tuncay Güney ve sanık Ümit Oğuztan hakkında 2001 yılında

yapılan işlemlere ve hatta bu kişilerin anlattıkları doğrultusunda başlatılan proje

çalışmasına çok kısa bir süre sonra vakıf olduğu, 1 Nisan 2001 tarihli Aydınlık dergisi

yayınından bunun anlaşıldığı, bu yayında Tuncay Güney ve sanık Ümit Oğuztan aleyhinde

bir değerlendirme yapılmadığı, Ergenekon Terör Örgütü soruşturması başlatıldıktan sonra

ise Tuncay Güney hakkında çok ağır eleştiriler ile isnatlar dile getirilmeye başlanıldığı,

Tuncay Güney'in beyanlarının itibarsızlaştırılmaya çalışıldığı, oysa Tuncay Güney'in

Aydınlık dergisi ile en az 2.5 yıllık bir ilişki içersinde bulunduğu, sanık Doğu Perinçek

Tuncay Güney ile oturup konuşmuşluğu olmadığını savunduğu halde PKK Terör Örgütü

lideri Abdullah Öcalan'ın Avukatı olan tanık Doğan Erbaş'ın, kendisinin Doğu Perinçek

ile görüşmesi sırasında odada bulunan kişilerden birisinin de Tuncay Güney olduğunu

beyan ettiği,


İstanbul Cumhuriyet başsavcılığının 2010/857 sayılı soruşturması kapsamında Mahkemeye

gönderilen Tuncay Güney'in 2001 yılındaki mülakatındaki anlatımlarının doğru olup

olmadığının araştırılması mahiyetindeki evrakın Tuncay Güney'in 2001 yılındaki

mülakatında anlattığı bazı hususların doğruluğunu gösterdiği,


1763/2271
Sanık Ümit OğuztanTn 2001 yılında Organize Suçlarla Mücadele Şubesinde kendisiyle

yapılan görüntülü mülakatta sanık Doğu Perinçek ile ilgili olarak özetle, Aramada ele

geçen Bilgisayarında Tuncay Güney 'in kendisine getirdiği bazı dosyalar olduğunu,

Tuncay Güney 'in konuyu, bir kısmı el yazısı bir kısmı daktilo edilmiş notları, materyalleri

Veli Küçük ve bir kısmını da yazar olarak üslubundan tanıdığı Doğu Perinçek'ten aldığını

düşündüğünü, kendisinin bunları redakte edip okunabilir hale getirdikten sonra çıktı

alarak Tuncay Güney 'e verdiğini, onun da Veli Küçük 'e götürdüğünü, kendisinin redakte

ettiği yazıların Doğu Perinçek 'e gitmediğini, bunlardan hatırladıklarının Ermeni sorunu,

Alevilik, Doğu Perinçek ve Mehmet Eymür hakkındaki dosyalar olduğunu, Cumhuriyet

tarihi kadar eski olan Aydınlık hareketinde büyük bir bilgi birikimi olduğunu, Tuncay

Güney'in kendisine "Ben onlardan bilgi alıyorum, hangi konuda bilgi istesem çıkarıp

veriyorlar" dediğini, yine Doğu Perinçek ile Veli Küçük'ü telefonla görüştürdüğünü,

dergiyi askerlerin kullandığını söylediğini, Tuncay Güney'in Veli Küçük'ün talimatları

doğrultusunda Aydınlık grubundaki bilgi birikiminden faydalanmak için Doğu Perinçek ile

görüştüğünü düşündüğünü, bu görüşmelerin herhangi bir konuda haber yapılması ya da

bir konuda Tuncay Güney vasıtası ile kendisine bilgi gönderilmesi gibi konularda

olduğunu düşündüğünü ifade ettiği,
Tuncay GüneyTn 2001 yılında Organize Suçlarla Mücadele Şubesinde kendisiyle yapılan

mülatta ile yapılan mülakatlarda sanık Doğu Perinçek ile ilgili olarak özetle, Veli Küçük'ün

kendisine gazetelerde çıkan haberleri. Doğu Perinçek'ten gelen bilgileri aktarma görevi

verdiğini. Veli Küçük adına Aydınlık'a gidip geldiğini, buradan kendisine ne veriliyorsa

Veli Küçük'e götürdüğünü, aynı şekilde Veli Küçük'ün verdiği, genelde de yazdırdığı

belgeleri Aydınlık'a götürdüğünü, Mehmet Adnan Akfırat'tan aldığı bilgi ve haberlerin

kendi adı ile Akşam gazetesinde yayınlandığını. Veli Küçük'ün askeri ve sivil cuntasının

adının "Ergenekon" olduğunu, yeraltı örgütlenmesi olarak geçtiğini, profesörler ve

sivilleri de kullandıklarını, sağ, sol, orta, ülkücü, DHKP/C, marjinal gruplar ile ilişkileri

ve Fazilet Partisi 'ni bölmek gibi faaliyetleri olduğunu. Veli Küçük çevresindeki grubun


Yüklə 31,9 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   257   258   259   260   261   262   263   264   ...   335




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin