Yiğit 'in yanında geçici olarak kalmakta iken tahta aramak için çatıya çıktığında sandık
içinde bombaları gördüğünü, Ali Yiğit 'e sorduğunda "Bombalar dayımın komut anınındır,
fazla karıştırma" dediğini, manav dükkânı kapanınca Trabzon'a döndüğünü, ilk etapta
oğlunun başına da bir iş gelir düşüncesi ile ihbarda bulunmadığını, ancak maddi durumu
iyi olmayan oğlunun kandırılıp bir olayda kullanılabileceği endişesi ile ihbarda
bulunduğunu, daha sonra basında yer alması nedeni ile Ali Yiğit 'in bombaların sahibi
olarak bahsettiği komutanın Mehmet Demirtaş'ın gaz istasyonuna gelip giderken gördüğü
Oktay Yıldırım olduğunu anladığını söylemiştir.
Murat Yiğit evindeki aramada bulunan silah ile ilgili olarak Emniyette alınan
ifades'mde,Bombaların bulunduğu evin dayısı Mehmet Demirtaş'ın kayınpederine ait
olduğunu, kardeşi Ali Yiğit'in burada kiracı olarak oturduğunu, aramada bulunan el
bombalarının kime ait olduğu ve ihbarı kimin yaptığı konusunda bilgisi olmadığını, olayla
ilgili olarak kendisinin evinde yapılan aramada bulunan 7.65 mm. Çapındaki Walter
marka silahı açık kimliğini bilmediği birisinden aldığını ve hırsızlardan korunmak için
evinde bulundurduğunu, ismi geçen kişilerden Oktay Yıldırım ve Mahmut Öztürk'ü, önceki
tarihte çalıştığı DEMA isimli oto gaz istasyonuna gelip gittiklerinden dolayı gördüğünü,
Mahmut Öztürk 'ün buraya eski kasa Mercedes marka aracı ile geldiğini, Muzaffer Tekin 'i
ise tanımadığını beyan etmiştir.
Mehmet Demirtaş Emniyet ifadesinde. Bombaların bulunduğu evin eşi Figen Demirtaş 'ın
dedesine ait olduğunu, kendisinin geçmişte iki-üç yıl kadar burada oturduğunu, iki yıldan
fazla bir zaman önce de taşındığını, buranın kiraya verilmesi gibi işleri ile genel olarak
kendisinin ilgilendiğini, kendisi taşındıktan sonra bir müddet boş duran evde daha sonra
342/2271
f
yeğeni Ali Yiğit 'in bir buçuk iki yıl oturduğunu, bir ay önce de boşalttığını, bundan sonra
evin boş kaldığını,
Ali Yiğit'e manav dükkânı açtığının doğru olduğunu, Ali Yiğit'in ifadesinde kendisi
hakkındaki söylediklerini ise kabul etmediğini, Ali Yiğit'in babası Şevki Yiğit ile ailevi
husumetleri olduğunu, bir başkasının yönlendirmesi sonucu hakkında bu şekilde ifade
vermiş olabileceğini,
Oktay Yıldırım 'ın askerde iken komutanı olduğunu, evindeki aramada Oktay Yıldırım ile
birlikte görüldüğü fotoğrafın askerlik döneminde çekildiğini, 1995 yılında terhis olduktan
iki yıl kadar sonra Oktay Yıldırım ile İstanbul'da tesadüfen karşılaştıklarını, bundan sonra
ayda ya da iki ayda bir olmak üzere sohbet etmek için görüştüklerini, beyan etmiş,
Kendisine aynısı ile "12.06.2007 tarihinde Trabzon İl Jandarma Komutanlığına yapılan
bir telefon ihbarı ile ilgili olarak yakalandınız ve yakalanmanıza konu olan yirmi yedi adet
el bombasını yakalandığınız esnada askerlik yaptığınız dönemde komutanınız olan
Astsubay Oktay Yıldırım 'ın bıraktığını beyan ettiniz ve bu beyanınıza istinaden Oktay
Yıldırım isimli şahısta yakalanmıştır. Neden bu şekilde bir beyanda bulundunuz? Bu konu
hakkında detaylı bilgi veriniz? " şeklinde yöneltilen soruyu ise aynısı ile "Ben bu soruya
susma hakkımı kullanacağım " şeklinde cevaplamıştır.
Emniyet ifadesine benzer olan Cumhuriyet savcılığı ifades'mdejlmniyetteki ifadesinin
doğru olduğunu beyan etmiş, Mahmut Öztürk ile tanışıklığı konusunda ise, Mahmut
Ûztürk'ün bazen manav dükkânına gelmekle birlikte kendisi ile samimi olmadıklarını,
adını daha çok basından duyduğunu ifade etmiştir.
Emniyet ve Cumhuriyet savcılığı ifadelerine benzer olan Hâkim önündeki sorgusunda,
Cumhuriyet savcılığı ifadesinin doğru olduğunu beyan etmiş, Ali Yiğit'in ifadesinde geçen
Kuvai Milliye konusu ile ilgili olarak da, kendisinin Kuvai Milliye hakkında bilgisi
olmadığını, Oktay Yıldırım ile sohbetlerinin konusunun sıradan olaylar olduğunu
söylemiştir.
Oktay Yıldırım benzer olan Emniyet ve Cumhuriyet savcılığı ifadeleri ile
sorgusundaAramada ele geçen el bombaları hakkında bilgisi olmadığını, kendisine "Olay
yerinden elde edilip, 13.6.2007 tarihinde Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube
Müdürlüğü Parmak izi Laboratuar Büro Amirliğine gönderilen materyallerden olan şeffaf
bant yapışkan yüzeyinden elde edilen 3 adet parmak izinin, kendisinin sağ el işaret ve sol
el işaret (2) parmak izleri ile aynı olduğunun tespit edildiği ve bu durumun olay yeri
inceleme ve kimlik tespit şube müdürlüğünün 2007/1564 sayılı ekspertiz raporunda
belirtildiği" şeklinde sorulan parmak izleri konusunu ve kendisinin parmak izlerinin oraya
nasıl gittiğini bilmediğini,
İfadesinde kendisinden bahseden Ali Yiğit 1 tanımadığını, ancak geçmişte Mehmet
Demirtaş'ın LPG istasyonuna gidiyor olması sebebi ile onun kendisini görmüş
olabileceğini, yine Danıştay saldırısı sebebi ile gözaltına alınan Muzaffer Tekin'in
işyerindeki odasında yaptığı basın açıklamasının televizyonlarda yer alması sebebi ile
kendisini televizyonlarda da görmüş olabileceğini.
343 / 2271
Ali Yiğit 'in ifadelerinde geçen kişi ve konular ile ilgili olarak, Mahmut Öztürk'ûn geçmişte
aynı birlikte görev yaptıkları Astsubay arkadaşı olduğunu. Mehmet Demirtaş'ın da
geçmişte kendisinin emrinde askerlik yaptığını, tahminen 2003 yılında İstanbul 'da tesadüf
eseri karşılaştıktan sonra görüşmelerinin devam ettiğini, çok sık olmamakla birlikte
Mehmet Demirtaş'ın LPG istasyonuna ve Mehmet Demirtaş'ın ailesinin sahibi olduğu
manava gittiğini, Mehmet Demirtaş ile Mahmut Öztürk'ûn tanıştıklarını, sık olmamakla
birlikte kendisi, Mahmut Öztürk ve Mehmet Demirtaş 'ın ailece görüştüklerini, Muzaffer
Tekin'i 1998 yılında, geçmişte emrinde askerlik yaptığını öğrendiği Mahmut Öztürk
aracılığı ile tanıdığını, halen de samimi olarak görüştükleri sevdiği birisi olduğunu, bunun
dışında Ali Yiğit 'in ifadeleri hakkında bilgi sahibi olmadığını,
Evindeki aramada bulunan çelik yeleği yazılarından dolayı sürekli tehdit aldığı için satın
aldığını, birkaç kez de giydiğini, "Muzaffer Tekin, Korkut Eken ve Cem Ersever'in Harp
Okulunda Spor Öğretmeni olan Emekli Öğretmen Albay Münir Biberci'nin adı geçenler
hakkında haber servislerine verilmek üzere yazılmış 23.05.2006 tarihli iki sayfalık
mektubunu " okumak için Muzaffer Tekin 'den aldığını, aramada dijital eşyaları içerisinde
bulunan öz geçmiş raporlarının, kendisinin İstanbul İl Temsilcisi olduğu kuruluş
aşamasındaki Kuvvai Milliye Derneğine üye olmak isteyen kişilerden alındığını, bunun
dışındaki Lobi belgesi, Muzaffer Tekin hakkındaki power point sunusu gibi tüm belge ve
yazıları internetten indirdiğini, yazar olduğu ve Meltem televizyonunda program yaptığı
için bu tür belgeleri okuyucularının da gönderebildiğini, söylemiştir.
Mahkeme, sorguları ardından Mehmet Demirtaş, Ali Yiğit ve Oktay Yıldırım'ın
tutuklanmalarına karar vermiştir.Ali Yiğit'in ifadesini değiştirmesi için tehdit edildiği
iddiasına dair olaylar bu kişilerin Cezaevine alınmasından sonra gelişmekle birlikte,
aramada ele geçen bombalar ile doğrudan ilgili görüldüğünden aşağıda anlatılmıştır.
Cezaevi görevlilerinin tutanağında, Ali Yiğit'in elinde bir mektup olduğu ve bunun
Cumhuriyet savcılığına gönderilmesinin istendiği belirtilerek, bu mektubun Ali Yiğit'ten
talep edildiği, Ali Yiğit'in mektubun aslını vermesi halinde suç ortaklarının kendisine
baskı yapacaklarını ifade ettiği, bunun üzerine mektubun fotokosinin alındığı, aslının
kendisine iade edildiği belirtilmiştir. Ali Yiğit'ten alınan el yazısı mektup aynısı ile
aşağıdaki gibidir.
Nisan ayının 20 leriydi. İşten geldiğim bir akşam evimin önünde olan manav dükkânında
babam beni bir kenara alarak yukarıda emanetler var, onlara kesinlikle dokunma ve
kimseye söyleme dedi. Ayrıca evi en yakın zamanda boşalt ve boşattığın gün beni mutlaka
haberdar et dedi. Babam 2.3 gün sonra Trabzon 'a gitti. Bundan birkaç gün sonra çatıya
çıktım. Çatıda bir sandık buldum. Sandık bir poşete sarılmıştı. Poşeti elimle aralayıp
sandığın kapağını açtım. Bir sürü el bombası vardı. Birkaç tanesini çıkardım baktım.
Sonra korkup hepsini yerine koydum. 20-25 gün sonra evi boşattım. Bundan babamın
haberi oldu. Ama anahtar bendeydi. Evi boşattıktan 20-25 gün sonra evi polisler bastı.
Anahtar bendeydi. Kapıyı açtım. Evin içini aradılar. Sonra çatıya çıktılar. Ben baktığımda
üzerinde olan poşeti yırtıp altıktan sonra sandığı çıkarıp kapağı araladılar. Ve bizi bir
polis merkezine götürdüler. Oradan da Aksaray'daki polis merkezine götürdüler. Bir gece
kaldıktan sonra sabahleyin doktora gittik. Çıktıktan sonra beni Fındıkzade'de bir
lokantaya götürdüler. Çok açtım ve korkuyordum. Korkma sen artık devletin adamısın
sana kimse bir şey yapamaz. Sen sadece Oktay la Mehmet 'in adını ver, ifâdeni imzala
yeter, gerisini biz ayarladık dediler. Ben polise dedim ki birkaç tanesini elime alıp
344 / 2271
kurcaladım. Bir şey olur mu dedim. Polis de bana oğlum biz her şeyi ayarladık dedik ya
diye bağırdı. Sonra lokantadan çıkıp polis merkezine gittik. Sorgu odasına girdik. Burada
adını sadece polislerden duyduğum ve hiç tanımadığım Muzaffer Tekin 'i birçok
resimlerden tanır hale geldim. Bana Mahkemenin yakın olduğunu söyleyip ifade için beni
başka bir odaya getirdiler. Odada 4 polis vardı. Avukat gelmemişti. İfademde bana sadece
adım ve soyadım soruldu. İfadem hazırdı. Bilgisayardan 3-4 sayfa ifade çıktı. Bu arada
Avukat içeri girdi. İfadenin kaç sayfa olduğuna baktı. Tamam, imzalayabilirsin dedi.
Okumadan imzaladım. Sonra Avukat imzaladı. Ve sonra bana. sana biraz hava aldıralım
dediler ve beyaz Clio marka arabayla çıktık Yarım saat 45 dakika şehri dolaştık ve sonra
polis merkezine döndük. Ertesi gün öğlen beyaz bir minibüsle polis merkezinden ayrıldık
Ümraniye istikametine ilerledik. Bombaların bulunduğu evi tarif et dediler. Bende tarif
ettim. Arabayı evin 50 m. İlerisine park ettik. Sonra beni arabada bırakıp aracı terk
ettiler. Onlar eve doğru yürüyüp kapıyı açmaya çalıştılar. Açamayınca içlerinden biri
gelip beni yanlarına çağırdılar. Eve nasll giriyorsun dediler. Bende anahtarla dedim.
Anahtarları istediler. Bende açıldığı ilk günden beri orada çalışan ve yaşlı olan Burhan
amcadan anahtarları istedim ve polise verdim. Kapıyı açıp içeri girdiler. Beni içeri
sokmadılar. Yaklaşık 20-25 dakika boş olan benim eski evim içinde bir şeyler yaptılar. Ben
dışarıda olduğum için ne yaptıklarını görmedim. Ellerinde kamera ve fotoğraf makinesi
vardı. Sonra kapıya çıkıp çatıya nasıl çıkıyorsun sordular. Ben de çatıya her yerden
çıkılacağını söyledim. Arka bahçede merdiven var dedim. Arka bahçeye geçip polislerle
beraber çatıya çıktık. Onlar çatı arasına indi. Beni çatı arasına sokmadılar. Bu arada
çatının arka bahçe bölümüne bakan bölümünde bir kişinin girebileceği kadar bir boşluk
açılmıştı. Daha önceden hatta bombaların bulunduğu gün böyle bir şey yoktu. Beni çatıdan
indirdikten sonra 15-20 dakika Burhan amcayla yalnız kaldık. Buradan ayrılıp dayım olan
Mehmet Demirtaş 'ın yıkılmış olan ve şu anda başka bir işyeri olan arsaya gittik. Burada
su deposu gibi bir şeyler aradılar. Gösterdiğim yerlerden farklı yerlere baktılar ve sonra
tekrar polis merkezine döndük. Beni nezarete koyarken, bugün aramızda kalsın, sen
devletin adamısın unutma dediler. Ertesi gün Mahkemeye çıktık. Ben çok rahattım. Ama
Mahkeme sonunda 3 kişi tutuklandı. Ben de cezaevine gönderildim. Cezaevine
gönderildim. Cezaevinde bizi ihbar edenin babam olduğunu öğrendim. Ben bombaları ilk
gördüğümde babam zaten kaçak silah alıp sattığı için bunları da öyle yaptığını
düşünmüştüm. Fakat bu olayla ilgisi olmayan insanların üstüne neden yıkmış olduğumu
hala anlamış değilim. Oraya en çok babam girip çıkardı. Babam arka bahçedeki
merdivenden çıkıp indiğini büfeyi işleten Burhan amca da defalarca görmüştür. Şu anda
korkunç bir vicdan azabı çekiyorum. Çünkü hem kandırıldım ve polisin vaatlerine kandım.
Bugün 2007 yılı Haziran ayının 19.günü. Ben Şevki oğlu Trabzon ile Of ilçesi Eskipazar
Köyü nüfusuna kayıtlı 1984 Sürmene doğumlu Ali Yiğit. Yukarıdaki ifadeyi hiçbir baskı ve
cebir altında kalmadan, polis baskısından kurtulup Bayrampaşa Bl Üst bölümünde ve 16
nolu karantina hücresinde yazdığımı beyanla kabul ederim.
Ali Yiğit
Ali Yiğit Cezaevindeki tehdit olayı ile ilgili olarak şikâyetçi sıfatı ile ifadesi alınmıştır.
Benzer olan bu Cumhuriyet savcılığı ve Emniyet ifadelerinde,
Tutuklandıktan sonra konuldukları Bayrampaşa Cezaevinde bir süre Mehmet Demirtaş ve
Oktay Yıldırım ile aynı koğuşta kaldıklarını, burada Oktay Yıldırım'ın kendisini 'Bu
olaydan kurtulmanın tek bir yolu var, babanı yakacaksın ve bu olayı ben çözeceğim, sen
345 / 2271
sadece benim dediklerimi yap. eğer benim dediklerimi yapmazsan ailenden birilerini
öldürürüm yaşatmam, çocuğunu eşini babanı aileni düşünmüyor musun, bunları bana
bırakmazlar dışarıda olan arkadaşlarım onları hallederler" sözleri ile tehdit ettiğini ve
öğreteceği şekilde ifade vermesi halinde kendisine yüklü miktarda para vereceği vaadinde
bulunduğunu, Oktay Yıldırım 'ın kendisinin Mahkemede bu şekilde ifade vermesi için
yazdığı metnin kendisine yine Oktay Yıldırım'ın baskısı ile defalarca yazdırıldığını,
kendisinin bu arada mektubu Oktay Yıldırım 'dan habersiz olarak Cumhuriyet savcısına
gönderilmesi içen Cezaevi idaresine verdiğini,
Üç gün sonra aynı koğuşa önceden tanıdığı Mahmut Öztürk ile ilk defa gördüğü Muzaffer
Tekin 'in getirildiğini, Oktay Yıldırım 'ın Muzaffer Tekin 'i görür görmez "Komutanım,
komutanım her şeyi çözdüm, bu polis tarafından bana yapılan bir komplodur, gerçek suçlu
Ali Yiğit'in babası Şevki Yiğit'tir" dediğini, Muzaffer Tekin'in ve kendisine tehditle
yazdırılan bu metni okumaya başladığını, henüz bitirmeden " Oktay, Böyle bir saçmalık
olur mu, bu çocuğa yazdırdığın şeylere sen inanıyor musun da Mahkeme heyetinin,
hâkimin ve savcının inanmasını bekliyorsun" diyerek sayfaların tamamını okumadan
Oktay Yıldırım 'ın yüzüne fırlattığını ve "Ortada bir bomba bulunmuş, bu nasıl komplo
oluyor, bu bombalar bana ait olsaydı ben lafımın arkasında dururdum, bu kadar insanı
içeriye sürüklemezdim " dediğini, Oktay Yıldırım 'ın ise susarak tepki vermediğini, Mahmut
Öztürk'ün ise kendisine "Ali sen sadece doğruları anlat, yargıyı veya devleti kandırmaya
çalışma, bu yazdığın saçmalıklara inanmıyorum " dediğini.
Daha sonra ise Cezaevi idaresince Mehmet Demirtaş ve Oktay Yıldırım 'ın bir koğuşa,
Muzaffer Tekin ve Mahmut Öztürk 'ün başka bir koğuşa, kendisinin de yalnız olarak bir
diğer koğuşa konulduğunu, birkaç gün sonra da Tekirdağ F Tipi Cezaevine nakil
olduklarını, kendisinin 17.07.2007 tarihinde itiraz üzerine tahliye edildiğini ifade etmiş,
Aynı koğuşta bulundukları dönemde Oktay Yıldırım 'ın Mehmet Demirtaş 'a, el bombalarını
Şemdinli 'de görev yaptığı sırada birliğindeki mühimmat deposundan aldığını ve kendisini
tarafından eve konulduğunu anlattığına şahit olduğunu söyleyerek kendisini tehdit ettiğini
beyan ettiği Oktay Yıldırım'dan şikâyetçi olmuştur.
Cezaevi savcılığı aracılığı ile gönderilen mektup hakkındaki İstanbul Kriminal Polis
Laboratuvarı Müdürlüğümün ekspertiz raporunda, Ali Yiğit'in tutuklu bulunduğu
cezaevinden gönderdiği 3 sayfalık fotokopi vaziyetteki el yazması bu mektuptaki el yazısı
ile, Oktay Yıldırım, Mehmet Demirtaş ve Oktay Yıldırım 'dan daha önceden mukayese için
alınan el yazıları arasındaki mukayesede, söz konusu mektuptaki el yazılarının Mehmet
Demirtaş 'ın eli mahsulü olduğu kanaatine varılmıştır denilmiştir.
Ali Yiğit. Cezaevi idaresi aracılığı ile Cumhuriyet başsavcılığına gönderdiği el yazısı
dilekçede, 27.6.2007 tarihinde Cezaevi idaresince Avukatın geldi denilerek görüşe
çağrıldığını, karşısında kendi Avukatı yerine Mehmet Anıt isimli başka bir Avukatı
bulduğunu, Oktay Yıldırım tarafından gönderildiğini, kendisini savunmak ve hadisenin
Oktay Yıldırım 'a yapılan bir komplo olduğunu ortaya çıkartmak için geldiğini, bunun için
maddi veya manevi hiçbir şey talep etmeyeceğini söyleyen bu Avukatın, kendisinin
kullanıldığından bahsederek Savcılıkta 22.6.2007 tarihinde şikâyetçi sıfatı ile verdiği
ifadeyi geri çekmesi halinde bahasına, ailesine bir şey olmayacağına dair garanti
verdiğini, adlarının hiçbir yerde geçmeyeceğini söylediğini, şikâyetini geri alıp Oktay
Yıldırım lehine ifade vermesi halinde kendisini Oktay Yıldırım 'ın bulunduğu cezaevine ve
346 / 2271
koğuşuna verdireceğini, Oktay Yıldırım 'ın cezaevinden çıkamaması halinde kendisinin de
cezaevinden çıkmasının hayal olduğunu söylediğini ifade etmiştir.
Ali Yiğit daha sonra Mahkeme karanile tahliye edilmiştir.
Bomba uzmanı dört görevli tarafından hazırlanan inceleme raporunda,0/qy yerinden ele
geçen madde ve materyallerin 13.6.2007 tarihinde Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit
Şube Müdürlüğüne gönderildiği, burası tarafından verilen 15.6.2007 tarihli raporda,
Dostları ilə paylaş: