Hilmi Dönmez'in, Yıldıray Çınar'a zimmeti eksiksiz teslim ettiğini. Hamit Gözaydın veya
Oktay Yıldırım'a kasatura vermediğini ifade ettiği,
Oktay Yıldırım savunmasında, Bu davanın da yazdıkları ve çeşitli davalar ile ilgili
yürüttükleri Hükümete muhalif faaliyetleri nedeniyle haklarında başlatılan Ergenekon
soruşturmasından kaynaklandığını, evindeki aramada bulunan kasaturanın herhangi bir
askeri birliğe ait olmadığını. Hakkâri Şemdinli'de görevli iken çıkan zimmet eksiğini
tamamlamak için piyasadan alınan üç-dört kasaturadan birisi olabileceğini, İstanbul Hasdal
6.P.A.Komutanlığı emrine atandığında da yanında getirip koleksiyon amaçlı olarak evinde
muhafaza ettiğini, evinde bu kasatura dışında başka bıçaklar da bulunduğu halde aramada
alınmadığını, Hasdal'da Sosyal Tesisler Müdürlüğü emrinde görevlendirildiğini, burada
iken üzerinde silah zimmeti olup olmadığını hatırlamadığını, buradaki gazinoda ne kadar
fedakârca çalıştığının orada bulunanlarca bilindiğini, Bando komutanlığında görev
yapmadığını, Hilmi Dönmez'i tanımadığını, Yıldıray Çınar ismi yabancı gelmese de
kendisini hatırlayamadığını, Hamit Gözaydın'ın ise kendisi Hasdal Sosyal Tesislerinde
görevli iken Lokanta kısım Amiri olduğunu,
Mahkemenin dava konusu kasaturayı huzurda kendisine gösterip sorması üzerine,
gösterilen kasaturanın evinde bulunan kasatura olabileceğini.
Mahkemenin sorulan üzerine de, İstanbul Emniyeti ve İstanbul Cumhuriyet savcılığındaki
bu kasaturanın hediye olduğu beyanı evinde bulunan tüm bıçaklara dair genel bir ifade
olduğundan huzurdaki savunması ile çelişmediğini, kasaturanın hediye olmadığını, bu
kasaturanın Hakkâri'de görevli iken İstanbul ya da Ankara'dan aldırılan piyasa malı
olduğunu, bu kasaturanın üzerinde numara bulunup bulunmadığını hatırlamadığını ancak
piyasada kasaturaların üzerine istenilen numaranın bastırılabildiğini, Hakkâri'de iken
piyasadan alınan ilk kasaturanın zimmet açığını kapatmak için kullanıldığını, daha sonra
alınanların hepsine numara bastırıldığını savunduğu,
Oktay Yıldırım müdafi Av. Yıldırım Çavuşovalı'nın. Oktay Yıldırım'ın Ergenekon
soruşturması kapsamında el bombaları ile ilgili olarak tutuklu olduğunu, kasatura başka bir
davanın soruşturması sırasında verilmiş olan arama kararı nedeni ile evinde süs olarak
muhafaza edilirken bulunmuş olduğundan CMK 118/2 maddesine göre bu davada deli
olarak kullanılamayacağını, yok hükmünde olduğunu, bu nedenle tanıkların dinlenmesine
gerek olmadığını, kasaturanın üzerindeki seri numarasının piyasadan temin edilecek bir
kasaturaya kolaylıkla başarılabileceğini, bunu göstermek için Mahkemeye huzura getirip
gösterdiği piyasadan satın aldığı kasaturaya numara bastırıp Mahkemeye ibraz edeceğini,
kasaturanın Bando Komutanlığına ait olup olmadığının bilimsel veriler ile ortaya
380 / 2271
konamayacağını, bu nedenle Bando Komutanlığının kasaturanın kendi birliklerine ait
olduğu cevabının doğru olmadığını.
MKE Kurumu raporunun Mahkemeye gelmesinden sonra ise Oktay Yıldırım'ın, daha
önceki beyanlarında kasaturayı piyasadan" alma sebebini açıkladığını, davaya konu
kasaturanın evinde bulunan kasatura olmadığını, arama tutanağının gerçekleri kendi
açısından yansıttığını,
Oktay Yıldırım müdafi Av. Yıldırım Çavuşovalı'nın, MKE Kurumu raporunun önceki
savunmalarını desteklediğini, fabrikanın da piyasadan kasatura tedarik ettiğini bildirdiğini,
kendisi bu kasaturaya dışarıda doğru vurdurmuş olsa idi bunların ileri sürülmeyeceğini,
Oktay Yıldırım müdafi Av. Yıldırım Çavuşovalı'nın yazılı savunma vermek için süre talep
ettiği, daha sonra verdiği yazılı savunmasında özet olarak.Mahkemenin başka bir
dosyasında, aynı kasatura konusunda yargılanan Yıldıray Çınar'ın yalan söylediğini,
tutarsız olan savunmasını doğrulayan hiçbir delil bulunmadığını, Mahkemenin ise
savunmalara itibar edip beraat kararı verdiğini, bu kabule göre Yıldıray Çınar ve Hilmi
Dönmez hakkında resen soruşturma açmayan Askeri savcı hakkında da soruşturma
açılması gerektiğini,
Aramanın hukuka aykırı olduğunu, Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılan aramada
Hâkim onayı alınmadığını, bunun yanında arama kararı başka bir suç sebebi ile
verildiğinden kasaturanın tesadüfen elde edilen delil vasfında bulunduğunu, Oktay
Yıldırım'ın geçmişteki görevleri nedeni ile evinde bıçak v.s. gibi eşyaları süs olarak
bulundurması tabi olduğundan kasaturaya el konulmasının makul şüpheye dayanmadığını
ve sadece bu kasaturaya el konulmasının planlı ya da en iyi ihtimalle keyfi bir uygulama
yapıldığının delili olduğunu,
Aramada ele geçen kasaturanın Yıldıray Çınar'ın zimmet eksiği olan kasatura olmadığını,
idari tahkikat raporunda bu kasaturanın 2002 yılında düşümü yapılmakla birlikte saymanlık
kayıtlarında mevcut gözüktüğünün, birlikte mevcut 8 adet kasaturanın tüfeklerin seri
numarasından farklı olduğunun belirtildiğini, buna göre dava konusu kasaturanın birlikte
eksik olduğunun nasıl tespit edildiğinin meçhul olduğunu, kasaturanın Bando
Komutanlığında bir zamanlar var olduğunu ve eksik çıkan kasaturanın dava konusu
edilen olduğunu iddia ve ispat etmenin hukuken mümkün olmadığını,
Aramada ele geçen kasaturanın 807042. dava konusu edilenin ise 307042 seri numaralı
olduğunu, kendisi ve diğer müdafi Av. Murat İnan her bir delili
dikkatlice kontrol edip seri numaralarının da sağlamasını yaptıktan sonra arama tutanağını
imzaladıklarından yanlış yazımın söz konusu olmadığını. Ergenekon soruşturmasını
yürüten Cumhuriyet savcılığı ve kolluk biriminin hayalet el bombaları yarattığına, bunları
alelacele yok ettiğine, hayalet bombaların hiçbir yerinde yok iken şeffaf bantta Oktay
Yıldırım'a ait parmak izi bulunduğuna vb. yalan ve tertipleri ile Oktay Yıldırım'ın
tutuklandığına şahit olduğundan, seri numarası farklılığının basit bir maddi hata olduğu
görüşünde olmadığını,
Mahkemede dinlenen bilirkişi ve MKE Kurumunun Oktay Yıldırım'ın bu kasaturayı
piyasadan temin ettiği şeklindeki savunmasını desteklediğini belirterek, Oktay Yıldırım'ın
Beraatına, aksi halde hafifletici sebeplerin dikkate alınarak ceza tayinine ve hükmün
381 /2271
açıklanmasının geri bırakılmasına, bu olamıyorsa cezanın ertelenmesi yahut paraya
çevrilmesine karar verilmesini talep ettiği,
Oktay Yıldırım'ın da Mahkemeye verdiği yazdı savunma dilekçesinde. Bir parçanın ait
olduğu bütünden bağımsız ele alınması halinde doğru sonuçlara ulaşılamayacağını,
kasatura davasının da Ergenekon soruşturma ve davaları bütününden kopan bir parça
olduğunu, bütünün bir tarafında Türkiye Cumhuriyeti, Türk Ordusu, Milli Mücadele,
Terörle mücadele, Hukuk devleti. Anayasa, İnsan hakları ve vatan sınırlarını savunanlar,
diğer tarafında hukuku iğfal edip iddianame hazırlayanlar bulunduğunu.
Sanığın savunmasını yaparken yalan söyleyebilme serbestîsine dayanan sözler değil, tarih
önünde kanıtlanmış gerçekleri ifade ettiğinden bahisle. "Soruşturma Ergenekon olsun
da... Hâkimi, savcıyı..." dedikleri kanıtlanan polislerin, bu sözlerden altı saat sonra evine
aramaya geldiklerini, soruşturmayı Ergenekon yapabilmek amacında olanların ortak
kararlan ile kendisi hakkında kasatura davası açıldığını, bunun da davanın Ergenekon
olması için atılan adımlardan birisi olduğunu.
Dosyaya gelen belgelerin kasaturayı piyasadan aldığı savunmasını doğruladığını, evindeki
aramanın avukatlarının huzurunda yapılmış olup el konulan her şeyin son derece
titiz bir şekilde kontrol ve teyit edilerek tutanak altına alındığını, bu aramada davaya
konu olan kasatura bulunmadığını, tutanaktaki seri numarası farklılığı konusunda
maddi hatadan değil, suç ve suçlu imal etme şüphesinden bahsedilebileceğini, evinden
alınan malzemeler üzerinde rutin parmak izi incelemesi yapılmaması, daha vahim nitelikte
olanlar var iken sadece bir kasatura, bir kaleşnikof kasaturası ve iki küçük çakı alınmış
olmasının son derece düşündürücü olduğunu.
Türk hukuku adına, birilerinin cebine uyuşturucu koyarak mahkûm etme veya
tutanaklardaki numaralarla oynayarak ceza verme döneminin kapanmış olması gerektiğini,
sağa sola silahlar gömüp onları bulan, onun bunun adına ıslak imzalı belgeler yazabilen, en
akla uzak komplo teorilerini dahi "darbe planı" diye basını kullanarak makul gösterebilen
bir güç için MKE "den 8 ile başlayan kasatura numarasının hangi birliğe ait olduğunu
öğrenmenin hiç de zor olmadığını ifade ettiği,
Oktay Yıldırım'ın son söz olarak da, toplanan belgeler ve MKE Kurumundan gelen cevabi ^
yazının savunmalarını teyit ettiğini, iddianamede belirtilen kasaturayı gizlemediğini,
evinde bulunan kasaturanın iddianamede seri numarası belirtilen kasatura olmadığını ifade
ettiği,
3.Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 21.10.2010 tarih ve 2010/67-60-8 sayılı
gerekçeli kararında. Kasaturanın Oktay Yıldırım'ın evindeki aramada bulunduğu, eksik
olduğu tespit edilen Bando Komutanlığına ait bu kasaturayı bulundurduğu iddialan
bulunan Hamit Gözaydın ile birlikte Hasdal Sosyal Tesislerinde görev yaptığı dikkate
alınarak. Oktay Yıldırım'ın Hasdal Sosyal Tesislerinde görev yaparken Bando
Komutanlığına ait kasaturayı temin edip birlikten çıkartarak evinde gizlediği kanaatine
ulaşıldığı.
Bunun yanı sıra Oktay Yıldırım'ın kasatura hakkındaki Emniyet ve Cumhuriyet savcılığı
ifadeleri ile Mahkemedeki savunması arasında çelişki bulunduğu.
382 / 2271
Oktay Yıldırım ve müdafii, aramada bulunan ile Bando Komutanlığında eksik gözüken
kasatura arasındaki seri numarası farklılığından bahisle, aramada bulunanın birliğin eksiği
olan kasatura olmadığı savunmuş iseler de, kasaturanın Askeri savcılıkça teslim alındığı
tutanağa seri numarasının 307042 olarak yazıldığı, MKE Kurumunun bu kasaturanın
üretimini müteakip silahı ile birlikte K.K.K.'na teslim edildiğini bildirdiği, bilirkişinin
kasaturanın Türk Silahlı Kuvvetlerinde kullanılanlardan olduğunu belirtip hangi silaha ait
ise o silah ile birlikte imal edildiğini ifade ettiği dikkate alınarak, Oktay Yıldırım'ın evinde
bulunanın 52.Zırhlı Tümen Bando Komutanlığına ait 307042 seri numaralı kasatura
olduğu, arama tutanağına 3 yerine yanlışlıkla 8 rakamı yazıldığının değerlendirildiği,
Oktay Yıldırım müdafıinin piyasadan temin edip üzerine 807042 sayısı bastırak
Mahkemeye ibraz ettiği kasatura konusunda MKE Kurumunun, fabrikada bugüne kadar
üretilen kasaturalardan sonuncusunun seri numarasının 777508 olup 807042 numarasına
henüz ulaşılmadığını, 807042 sayısının punto büyüklüğü, yazım şekli ve basıldığı yüzeyin
MKE kurumu fabrikası uygulamasından farklı olduğunu bildirdiği,
a Sanık ve müdafıinin aramanın hukuksuz olduğu konusundaki savunmaları hakkında ise,
^ arama eylem amaçlı patlayıcı madde bulundurma ve delillerin yok edilmesi ihtimaline
dayandırıldığından gecikmesinde sakınca bulunan halin var olduğunun değerlendirildiği,
aramada bulunan kasatura Oktay Yıldırım'a yüklenen örgüt üyeliği suçlaması ile doğrudan
ilgili olduğundan tesadüfen elde edildiğinden bahsetmenin mümkün olmadığı, buna göre
Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılıp süresinde Hâkim onayına sunulan arama ve el
koymada hukuka aykırılık bulunmadığı,
Bu sebeplerle Oktay Yıldırım ve müdafıinin savunmalarına itibar edilmeyerek, Oktay
Yıldırım'ın bir şekilde ele geçirdiği askeri malzeme niteliğindeki 307042 seri numaralı
kasaturayı evinde muhafaza etmek sureti ile askeri eşyayı gizlemek suçunu işlediği vicdani
kanaati ile As. C.K.nun 131/1, 131/2, TCK 62/1 maddelerine göre neticeten 5 ay 10 gün
hapis cezası ile cezalandırılmasına ve CMK 231/5 maddesine göre bu hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına, suça konu kasaturanın birliğine iadesine karar verildiği,
bu kararın da süresinde itiraz edilmediğinden 24.3.2010 tarihinden geçerli olmak üzere
kesinleştiği anlaşılmıştır.
# 3.KOLORDU KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİNDE (ÜMRANİYE'DE
BULUNAN EL BOMBALARI KONUSUNDA) GÖRÜLEN YARGILAMA
Ümraniye 5.Asliye Ceza Mahkemesi tensip ile birlikte, Oktay Yıldırım'ın suça konu el
bombalarını sivil şahıs iken elde ettiğine dair herhangi bir delil bulunmadığı, TSK'ne ait
olup başka bir yerden temini imkânsız olan bu bombaların asker şahıs iken temin edildiği
kabulünün hayatın olağan akışına uygun düştüğü, buna göre yüklenen eylemin Askeri Ceza
Kanununun 131/1, 2 maddesindeki suçu oluşturup yargılama yetki ve görevinin 353 S.K '
nun 9 ve CMK' nun 4 Maddelerine göre Askeri Mahkemelerde olduğu gerekçesi ile Oktay
Yıldırım hakkında Askeri Ceza Kanununun 131/1, 2 Maddesi gereği yargılama yapılması
için Görevsizlik karanvererek dosyayı 3.Kolordu Komutanlığı Askeri Ceza Mahkemesine
göndermiştir.
3.Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesindeki yargılamada. Oktay Yıldırım'ın
savunması alınmış, Mehmet Demirtaş, Burhan Yılmazve aramada bulunan 27 adet el
bombası ile Oktay Yıldırım'ın ev aramasında bulunan diğer malzemeleri incelemek için
383 / 2271
l.Ordu Komutanlığınca teşkil edilip bunları TEM Şube Müdürlüğünde inceleyen heyetteki
Zafer Erdoğan, Erdal Öncüler, Selami Arslan ve Bekir Aydemir tanık olarak dinlemiş,
Oktay Yıldırım'ın 1999-2005 yılları arasında Alay emrinde görevli iken kendisine görev
nedeniyle el bombası, başka bir mühimmat veya silah teslim edilip edilmediği, Cam yada
katı bir cisim üzerindeki parmak izinin yapışkan şeffaf bir bant yardımı ile başka bir yere
taşınmasının, koliye yapışmış şeffaf bantın koli parçası ile alınması durumunda bant
üzerinde incelemeye elverişli parmak izi bulmanın, parmak izinin hangi tarihte
bırakıldığının tespitinin mümkün olup olmadığı, bir silah veya mühimmat üzerindeki
parmak izinin ne kadar süre kalabileceği araştırılmış, Mehmet Demirtaş'tan imza ve yazı
örnekleri alınarak mukayese için Mehmet Demirtaş'ın askerlik dosyasındaki belgeler,
İstanbul 13.ACM' den.ilgili evraklar, bombaların bulunmasını müteakip görevliler
arasında geçen konuşmaları içeren CD ve konuşmaların metne çevrilmiş sureti dosyaya
getirtilmiştir.
Oktay Yıldırım 3.Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesindeki bu savunmasında^rm
soytarılığı olarak nitelendirilen Ergenekon davasında sanık olduğunu ve Mahkemesinde
savunmasını verdiğini, bu olayın Cumhuriyet savcısı Zekeriya Öz ve Yargı mensuplarının
da bilerek veya bilmeyerek dahil oldukları bir tertip olduğunu, aramada bulunan
patlayıcılarla ilgili olarak olay yeri inceleme tutanağı tanzim eden polisler arasında geçen
konuşmaların soruşturmanın önceden kurgulandığını belgelediğini, bu savunmasına
karşılık "Sen kimsin ki hakkında böyle bir komplo yapsınlar?" sorusunun akla
gelebileceğini, kendisinin tutuklanmadan önce Şener Eruygur, Rauf Denktaş, Erol Bilbilik,
Necip Hablemitoğlu ve Metin Erksan'ın da makale yazdığı Yeni Hayat dergisinin
yazarlarından olmasından, Şemdinli olayına ilk tepki gösterip olayı basına taşıması ve
Galatasaray'da gösteri yapmasından, Atabeyler ve Danıştay olaylarına tepki
göstermesinden ve Muzaffer Tekin 'in arkasında durmasından dolayı hedef alındığını,
hapse girmeden önce en çok eleştirdiği kişilerden birisi olan Doğu Perinçek ile bağlantılı
Aydınlık dergisinin Ocak ve Mart 2009 tarihli sayılarında bu konuda iki makalesinin
yayınlandığını, bombaların bulunmasından bir ay önce, geçirdiği bir trafik kazası nedeni
ile gittiği Ümraniye İlçe Emniyet Müdürlüğünde Emniyet Müdürünün kendisini davalardan
dolayı tanıdığını söylemiş olduğunu,
Bombaların bulunduğu aramada kendisinin hazır olmadığını, Mehmet Demirtaş 'ın da bu
aramaya katılmadığını bildiğini, Oğuz Aydın ve Hakkı Baha Tüzüner 'in sahibi olduğu
İstanbul Güvenlik'te Oğuz Aydın'm teklifi üzerine operasyon müdürü olarak görev
aldığını, şirketin güvenlik hizmeti verdiği Reina'da gözaltına alındığını, ne ile
suçlandığının söylenmediğini, daha sonra evinde arama yapıldığını, dört adet ruhsatlı
tabanca, birkaç bıçak ve halen Askeri Mahkemede dava konusu edilen bir adet kasatura
bulunduğunu, sorgulamanın ilk gününde Avukatı ile görüştürülmediğini, gözaltına
alındığının üçüncü gününde parmak izlerinin alındığı, henüz parmak izi raporu
bulunmadığı halde sorgusunda kendisine bunların sorulduğunu, gerçeğe aykırı olarak
parmak izlerinin 13.6.2007 tarihinde alındığını gösterir belgeler düzenlendiğini, parmak
izi raporunun da sahte olduğunu, Levent Ersöz 'e de aynı taktik uygulandığından kendisinin
parmak izinin gözaltında iken çay içtiği bardaktan alınarak kullanıldığını düşündüğünü,
kendisine "Mehmet Demirtaş sana şemsiyeyi soktu haberin olsun" dendiğini ve Vakayı
Hayriye olayını hatırlatır asker aleyine yazılmış belge okutturulduğunu, bu şekilde de
sorgulamada kendisine karşı önyargılı davranıldığının ortaya Çıktığını,
384 / 2271
Cumhuriyet savcısı Fikret Seçen 'in kendisini üç dört dakika sorguladığını, sorgusunu
yapan otuz yıllık Hakimin de bombalar ile ilgili soruyu ancak kendilerinin hatırlatması
üzerine sorduğunu, hakkındaki gözaltı kararının da tutuklama kararından sonra çıktığım,
bombalarla ilgili belgelerin birçoğunun tarihsiz ve sayısız olduğunu, değişik belgelerde
bombaların seri numaralarının farklı yazıldığını, imha kararını veren Hakimin bombaları
görmediğini ve kendilerine haber verilmeden imha edildiğini, kısıtlama kararı gerekçe
gösterilerek kendilerine belge verilmediğini,
Mehmet Demirtaş'ın 1994 yılında kendisinin emrinde askerlik yaptığım, 1999 yılında
operasyon bölgesinde yüksekten atlama sırasında geçirdiği kazadan dolayı sedyeyle
İstanbul 'daki atama yerine gelip dört yıl tedavi gördüğünü, Mehmet Demirtaş 'ın 2000
veya 2001 yılında tesadüfen kendisini görerek yanına geldiğini, kendisiyle olan irtibatının
terhis olan bir askerin komutanı ile olan hukukundan ibaret olduğunu, Ali Yiğit'i
tanımadığını, ancak mehmet Demirtaş 'ın LPG istasyonunda bir iki sefer aracını yıkamış
olduğunu, Mehmet Demirtaş 'ın bu istasyonu kapatınca öz yeğeni olduğunu sonradan
öğrendiği Ali Yiğit'e manav açtığını, yakınlarına bu manavı tanıtırken kendisine de bu
vesileyle tanıttığını, kendisi ile Mehmet Demirtaş ve Ali Yiğit arasında husumet olmadığını,
ancak tutuklandıktan sonra Mehmet Demirtaş ile Ali Yiğit'in babası arasında husumet
olduğunu öğrendiğini, suçlamaları kabul etmediğini savunmuştur.
Sorular üzerine de, 1999 yılında Hakkari Komando Tugayında Karargah Bölük Astsubayı
olarak görev yaptığını, operasyonel olan bu birlikte tabi olarak kendisinin zimmetinde
silah ve mühimmat bulunduğunu, 1999 yılında İstanbul'a atandığını, Hasdal Kışlasında
Üzeyir Garih cinayetindeten sonraki dönemde kendisine bir düzen ve disiplin sağlaması
için Kışla Emniyet Takım Komutanlığı görevi verildiğini, atış alanında sakatlık
geçirmesinden dolayı dört ay sürdürdüğü bu görevden alınıp Hasdal Gazino
Müdürlüğünde görevlendirildiğini, 2003 yılından 2005 Nisanına kadar burada
çalıştığını, Mehmet Demirtaş'ın LPG İstasyonuna bu dönemde iki ay gibi aralıklarla
nadiren gittiğini, Ali Yiğit'in çalıştığı manava bir kez yalnız olarak gittiğini, daha sonra
bir iki defa buradan alışveriş yaptığını, Mahmut Öztürk veya Muzaffer Tekin ile birlikte
LPG İstasyonu veya manav dükkanına gitmediğini, bombaların bulunduğu evin manav
dükkanının arkasında olduğunu ve aramadan bir buçuk iki yıl önce burada Mehmet
Demirtaş'ın oturduğunu, bu dönemde eşi ile birlikte bir iki sefer Mehmet Demirtaş'ı
ziyaret etmek için bu eve gitmiş olduğunu, ifade etmiştir.
Oktay Yıldırım Müdafileri Av. Yıldırım Çavuşovalı, Av. Murat İnan ve Av. Ahmet Ülger,
Arama kararındaki usulsüzlükler, Oktay Yıldırım 'ın aramada bulunmaması, bombaların
elde edilişine ve sonrasındaki işlemlere dair belgelerdeki tutarsızlıklar, bombaların
Mahkeme huzuruna getirilip tartışılmadan imha edilmesi, bu şekilde bombaların Oktay
Yıldırım tarafından saklandığını iddiasının yasak yollarla elde edilen delillere
dayandırılması hususları ve yazılı savunma dilekçeler indeki gerekçeler ile suçlamayı kabul
etmediklerini savunup, Ümraniye 5. Asliye Ceza Mahkemesinin davada Askeri Yargının
görevli olduğuna dair kararına katıldıklarını ifade etmişlerdir. Av. Ahmet Ülger ayrıca bu
davada tutuklu olmayan Oktay Yıldırım hakkında "Müvekkilim iki yıldır tutukludur.
Mağdurdur, tahliyesini talep ediyoruz" ifadesi ile tahliye talebinde bulunmuştur.
3.Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi yargılama sonunda, Oktay Yıldırım 'ın davaya
konu el bombalarını Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli iken askeri birliklerden temin edip
gizlediği yönünde yeterli ve inandırıcı delil bulunmadığı, bu bombaların Oktay Yıldırım'ın
385 / 2271
sivil statüye geçtiği 1.4.2005 tarihinden sonra gizlendiği kanaatine ulaşıldığı, buna göre
yargılama görevinin Adli mercilerde^ olduğu gerekçesine göre Görevsizlik kararı vermiş,
bu şekilde Ümraniye 5.Asliye Ceza Mahkemesi ile arasında oluşan olumsuz görev
uyuşmazlığının halli için dosyayı Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar
vermiştir.
Dosya, Görevsizlik kararının Oktay Yıldırım müdafi Av. Yıldırım Çavuşovalı'nın
gerekçesiz temyiziüzerine Uyuşmazlık Mahkemesi yerine Askeri Yargıtay'a gitmiştir.
Askeri Yargıtay, Askeri Mahkemenin bir davada .görevsizlik kararı verebilmesi için, o
davanın Askeri Mahkemenin görevi dışında olduğunun hiçbir kuşkuya yer vermeyecek
şekilde belirlenmesi, asker kişiliği sona ermiş kişilerin askerken işlediği iddia olunan
askeri suçlarla ilgili davalarda, sanığın suç işlediği zamanda asker olup olmamasına göre
Askeri Mahkemenin görevinin belirlenmekte olması nedeniyle maddi olayın gerçekleşip
gerçekleşmediğinin ve şayet gerçekleşmişse ne zaman gerçekleştiğinin araştırılması, dava
konusu olayda da görev konusunun bu aşamalardan sonra belirlenmesi gerektiğinden,
Dava konusu olayda, Oktay Yıldırım'ın, geniş, kapsamlı ve ayrıntılı savunmalarla
kendisine bir tertip düzenlendiğini ileri sürerek suçlamayı kabul etmediği, suça konu
mühimmatın devletin diğer birimlerinde de kullanılıp kullanılmadığının ve dolayısıyle
askeri mühimmat olup olmadığının yeterince araştırılmadığı, MKE Kurumu yazısından,
belirtilen kafile numaralarından üretilen başkaca mühimmat olup olmadığının, başka
kurumlara verilip verilmediğinin anlaşılamadığı, MKE yapımı dışındaki 9 adet bombanın
da diğer kurumlarda bulunup bulunmadığının araştırılmadığı, Ali Yiğit ve Şevki Yiğit 'in
tanık olarak dinlenmeyip bombaların teminine dair gerek kendi gerekse Mehmet
Demirtaş 'ın beyanları arasındaki çelişkilerin giderilmediği, Oktay Yıldırım 'ın parmak izi
raporu konusunda ileri sürdüğü hususlarla ilgili değerlendirme yapılmadığı, el
bombalarının kafile numaraları konusunda 12.6.2007 tarihli olay tutanağı, 25.6.2007
tarihli inceleme raporu ve l.Ordu Komutanlığınca teşkil edilen heyetin 25.6.2007 tarihli
tutanağındaki farklılıkların sebeplerinin ve gerekli görülen diğer hususların
araştırılmadığı, bu tutanaları tanzim eden görevlilerin dinlenmediği, elde edilen
kanıtların, bombaların imha edilmesinin ve bunlara ilişkin kararların hukuka uygun olup
Dostları ilə paylaş: |