Derneği tarafından düzenlenen Hilafet'in Kaldırılışının 80. Yılı ve Günümüz Türkiyesi
konulu panele kuvvet komutanları da eşleriyle katıldı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral
Hilmi Özkök, resmi bir ziyaret için İsveç'e, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İbrahim
Fırtına da önceki gün meydana gelen uçak kazası hakkında bilgi almak üzere Konya'ya
gittiği için panele gelemedi. Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Kara
Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral
Özden Örnek, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur, MGK Genel
Sekreteri Orgeneral Şükrü Sarıışık, Genelkurmay Harekat Başkanı Korgeneral Metin
Yavuz Yalçın salona girerken vatandaşlar tarafından alkışlarla karşılandı.
KOMUTANLARA 'BRAVO' KOMUTANLARIN salona girişleri sırasında bravo
sesleri yükseldi. Komutanlar, panelin sonunda da alkışlarla uğurlandı. Bu sırada bir
grup vatandaş 'Dayan Denktaş. Uyan Türkiye' pankartı açtı. Ankara Ticaret Odası Sosyal
Tesisleri'nde gerçekleşen panele, katılımın çok olması dikkat çekti. Bin kişilik salon
dolarken, birçok kişi konuşmaları ayakta dinledi. Çok sayıda otobüsle ATO'ya gelen
üniversite öğrencileri ise konuşmaları dışarıda ellerinde Türk ve KKTC bayrakları
sallayarak dinlemek zorunda kaldı. Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Ertuğrul
Kazancı, açılış konuşmasında, tam bağımsızlık ve uluslararası ilişkilerde eşitlik ilkeleri
üzerine oturtulmuş Kemalist aydınlanma devrimi ve Atatürkçü düşünce sisteminin çok
açık ve doğrudan doğruya hedef durumunda olduğunu söyledi. Türk devrimini tüm
aşamalarıyla reddeden laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti kavramını, bölücü, çağdışı
ve yıkıcı mecralara sürüklemeyi deneyenlerin alabildiğine çalıştığını kaydeden Kazancı,
"Cumhuriyet ve Atatürkçülükle bağdaşmayan uğraşları demokrasi çerçevesi dışına
çıkararak uygulama atılımları yapmak asla kabul edilir tutum değildir" dedi.
'TOPARLANMA VAKTİDİR' KARŞI devrimin "yol, yöntem bulduğunu, mevziler ele
geçirdiğini" ifade eden Kazancı. "Şimdi yeniden toparlanma vaktidir. Ulusal karakterli
işbirliği, güç birliği, gönül birliği tekrar yaşamsallık kazanmalıdır. Ulus devlet, siyasal,
sosyo-ekonomik ve kültürel öğeleriyle yeniden inşa edilmelidir. Gün o gündür" diye
konuştu. "Ulusal mutabakat" ın ivedi bir gereksinim durumuna geldiğini söyleyen
Kazancı, "Ulusal mutabakat, Atatürk'ün ilke ve devrimlerini etkisizleştirmek, anayasada
tanımlanmış dünya görüşünü değiştirmek ve Türkiye Cumhuriyeti'ni bölüp parçalamak,
millet ve ulus devlet anlayışını ortadan kaldırarak milli hedef ve menfaatlerimize
ulaşmamızı engellemek amacındaki güçler ve odakların, milletin azim ve kararlılığı ile
bertaraf edilmesine dair milletin her kesiminin katılımı ile oluşan ve kökenlerini millet
olma bilincinde bulan bir toplumsal uyanış hareketidir" diye konuştu. HİLAFET
ÖZLEMİ SÜRÜYOR PANELE katılan konuşmacılar hükümeti hilafet özlemi içinde
olmakla suçladı. İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nur Serter, "Hilafetin
kaldırılmasına rağmen Türkiye'de şeriat özlemi duyan çevreler ne yazık ki 80 yıldır şeriat
devleti kurma ütopyasını sürdürüyorlar. Siyasal İslamcılık adı altında bu işin
teorisyenlerini yetiştirdiler. Kendi düşüncelerine göre eğitim veren okullarda beyinler
yıkandı" dedi. Nur Serter, hilafetin kaldırılması ve Tevhid- i Tedrisat Kanunu'nun
kabulünün ardından geçen 80 yıl sonrasında bu uygulamaların 2004 Türkiyesi'nde de
önemini koruduğunu söyledi. Prof. Dr. Serter, Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun da
1980'lerden itibaren delindiğini, 1970 sonrası alternatif eğitim yapılanmasıyla İmam
Hatip'lerin 70'ten, 600 adete kadar ulaştığını anlattı. İmam Hatip'lere yönelik kaybolan
ilginin YÖK yasasında yapılacak düzenlemeyle artırılmasının hedeflendiğini savunan Prof.
779 / 2271
Dr. Serter, "Demokrasiyi toplumsal , gelişmenin doğal sonucu olarak görüyoruz.
Demokrasiyi araç olarak kullananlara karşıyız" dedi. Serter, "Şu anda Meclis'te
görüşülmekte olan Kamu Yönetimi Temek Kanunu, ulusal birliği bozacak düzenlemelerle
dolu. Türkiye'yi federe devlete dönüştürmeyi âmaçlamaya yönelik bir kanun tasarısı
görünümünde" dedi,' KAFİRLE İŞBİRLİĞİ AKDENİZ Üniversitesi emekli öğretim
üyesi Prof. Dr. Çetim. Yetkin de panelde söz alanlar arasındaydı. Prof. Dr. Yetkin,
Başbakan Erdoğan'ın laiklik tanımını yanlış yorumladığını belirterek, "Sayın
Başbakan, laikliği din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır diye tanımlıyor. Oysa
laikliğin anlamı Batı'daki gibi dini otoritelerin devlet kontrolü altında olmasıdır" dedi.
Renkli bir konuşma yapan ve zaman zaman salondakileri kahkahalara boğan Yetkin,
hükümeti şu sözlerle eleştirdi: "Adım adım Hilafet'i geri getirmeye çalışıyorlar. İslamcı
bir iktidar Hıristiyan güçlerle el ele . vermiş işbirliği yapıyor. İktidar açısından
bakıldığında kendi potansiyelini artırarak ülkeyi ters-yüz etmek durumu var. Dış güçler
açısından bakıldığında Kıbrıs'ı aldılar, sıra Ege'de. Güneydoğu zaten geliyor. Başbakan
kendi söyledi, Diyarbakır'ı merkez yapacakmış." Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Anıl Çeçen de, Amerika tarafından ortaya atılan ve son günlerde
sıkça konuşulan Büyük Ortadoğu Projesi'nin bölücülüğe hizmet ettiğini vurguladı.
Panelin ardından üç sayfalık Ulusal Uyanış ve Birlikteliğe Çağrı bildirgesi dağıtıldı.
Bildirgede, ulusal bütünlüğün ve laikliğin Türkiye Cumhuriyeti'nin temelinin
vazgeçilmez öğeleri olduğu vurgulandı." Şeklinde verilmiştir.
Hürriyet Gazetesi internet sitesinde, AA'nın haberi olarak:
"ADD panelinde komutanlara alkış" başlığı altında: Atatürkçü Düşünce Derneği, (ADD)
Ankara Ticaret Odası'nda "Hilafetin İlgası" ve "Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun 80. Yılı ile
Günümüz Türkiyesi" konulu panel düzenledi.
Panele, üst düzey komutanlar da katıldı.
Panele, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman ve eşi, Deniz Kuvvetleri
Komutanı Oramiral Özden Örnek ve eşi, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener
Eruygur ve eşi, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, MGK Genel Sekreteri
Orgeneral Şükrü Sarıışık, Genelkurmay Harekat Başkanı Korgeneral Metin Yavuz Yalçın.
CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç, eski TBMM Başkanı Ömer İzgi, Türk-İş Genel
Başkanı Salih Kılıç, emekli orgeneraller Tunçer Kılınç. Tamer Akbaş. ATO Başkanı Sinan
Aygün, bazı üniversite rektörleri ve öğretim üyeleri, öğrenciler, Kıbrıs barış harekatı
gazileri katıldı.
Komutanları salona girişleri sırasında alkışlayan kalabalık, bir süre "Kıbrıs'ı veren
Türkiye'yi de verir" ve "Dayan Denktaş Türkiye seninle" şeklinde slogan attı.
ADD Genel Başkanı Kazancı, açılış konuşmasında, tam bağımsızlık veuluslararası
ilişkilerde eşitlik ilkeleri üzerine oturtulmuş Kemalist aydınlanma devrimi ve Atatürkçü
düşünce sisteminin çok açık ve doğrudan doğruya hedef durumunda olduğunu söyledi.
Türk devrimini tüm aşamalarıyla reddeden laik. demokratik ve sosyal hukuk devleti
kavramını, bölücü, çağdışı ve yıkıcı mecralara sürüklemeyi deneyenlerin alabildiğine
çalıştığını kaydeden Kazancı, "Cumhuriyet ve Atatürkçülükle bağdaşmayan uğraşları
780 / 2271
demokrasi çerçevesi dışına çıkararak uygulama atılımları yapmak asla kabul edilir tutum
değildir" dedi.
Karşı devrimin "yol, yöntem bulduğunu, mevziler ele geçirdiğini"ifade eden Kazancı,
"Şimdi yeniden toparlanma vaktidir. Ulusal karakterli işbirliği, güç birliği, gönül birliği
tekrar yaşamsallık kazanmalıdır. Ulus devlet, siyasal, sosyo-ekonomik ve kültürel
öğeleriyle yeniden inşa edilmelidir. Gün o gündür" diye konuştu, (aa)" şeklinde
verilmiştir.
Ayrıca Milliyet Gazetesi nin 4 Mart 2004 tarihli nüshasında sanıklardan ele geçirilen
komutanların isimlerinin üzerine yazılı olduğu fotoğraf yayınlanarak manşette: "Ön sıraya
Dikkat!" yazdığı, haberin 14. Sayfasındaki devamında "Asker ve Sivilin "Sıra dışı"
Buluşması" başlığı altında:
"Üniversite, sendika ve sivili toplum örgütlerinin desteğiyle düzenlenen toplantıya
TSKnın komuta kademesi tam kadro katıldı. Toplantının sonuç bildirisinde Bu
sıradan biraraya geliş değildir ifadesi dikkat çekti
Ön sıraya dikkat! Atatürkçü Düşünce Demeği (ADD) koordinatörlüğünde çok sayıda
üniversite, sendika ve sivil toplum örgütünün desteğiyle düzenlenen "Hilafetin İlgası ve
Tevhidi Tedrisat Kanununun 80. Yılı" paneli. Ankara Ticaret Odası sosyal tesislerinde
yapıldı. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) komuta kademesi. Hilafetin kaldırılışının 80.
yıldönümü nedeniyle düzenlenen ve AKPden hiçbir ismin davet edilmediği toplantıya tam
kadro katıldı. Komutanlar, isim verilmeden AKP iktidarına ağır eleştiriler yönelterek
ulusal birliktelik çağrısı yapan ve "Bu, sıradan biraraya geliş değildir" ifadesinin yer
aldığı bildiriyi de eşleriyle birlikte alkışladılar. Panele Kara Kuvvetleri Komutanı Org.
Aytaç Yalman. Deniz Kuvvetleri Komutanı Ora. Özden Örnek, Jandarma Genel
Komutanı Org.Şener Eruygur, Genelkurmay İkinci Başkanı Org. İlker Başbuğ. Kara
Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Org. Remzi Tuncel, MGK Genel Sekreteri Org.
Şükrü Sarıışık ile Genelkurmay Harekat Başkanı Korg. Metin Yavuz Yalçın katıldı.
Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök, önceden planlanmış gezisi çerçevesinde İsveçte
bulunurken; Hava Kuvvetleri Komutanı Org. İbrahim Fırtına, iki F - 4 uçağının çarpıştığı
kaza nedeniyle Konya'ya gittiği için panele katılamadı. Komutanlar ilk kez bir sivil
örgütün düzenlediği toplantıda büyük bir katılımla yer almış oldular. Salona peşpeşe
giren komutanların izleyiciler tarafından hararetle alkışlanmaları dikkat çekti. Çok
sayıda üniversite rektörünün katıldığı panelde; CHP'den Grup Başkanvekili Haluk Koç,
DSP'den Zeki Sezer ve Tayfun İçli, MHP'den eski TBMM Başkanı Ömer İzgi, DYP'den
de Kamer Genç ve Ufuk Söylemez hazır bulundu. MGK eski Genel Sekreteri Tunçer
Kılınç ile, Yargıtay Cumhuriyet eski Başsavcısı Vural Savaş ve emekli bazı generaller de
katılanlar arasında yer aldı. Sivil toplantıda ilk kez Panel, ADD Genel Başkanı Ertuğrul
Kazancının hükümete sert eleştiriler yönelttiği konuşma ile başladı. Cumhuriyet
değerlerinin tehdit altında bulunduğunu savunan Kazancı, "Teslimiyetçi dış siyaset
anlayışını ver kurtulcu noktaya kadar getirenlere, kaynakları uzun yıllardır peşkeş
çekenlere karşı ulusal bilinç artık saf tutmaktadır. Karşı devrim yol - yöntem buldu.
Mevziler ele geçirdi. Şimdi yeniden toparlanma vaktidir" dedi. Toplantıya panelist olarak
Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Mustafa Yurtkuran, İstanbul Üniversitesi Rektör
Yardımcısı Prof. Nur Serter, Ankara Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Anıl Çeçen ve
Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Çetin Yetkin katıldı. Zehir zemberek sözler
Yurtkuran, bugün Türkiyenin 1920 yılından daha fazla bütünlüğe ihtiyacı bulunduğunu
781 /2271
belirtti. İslamcı teorisyenlerin küreselleşmeyi kullanarak yerel federal devletleri oluşturma
düşüncesini taşıdıklarını belirten Setler de, bu yerel yapılar arasında manevi - birleştirici
rol oynayacak hilafet kurumunun geri getirilmesinin amaçlandığını kaydetti. Serter, "Ayak
seslerini duyuyoruz. Kamu yönetimi tasarısı, Türkiyeyi İslam planı içinde düşündüğünü
söyleyen bir Başbakanın yönetimindeki hükümet tarafından yapılmaktadır" dedi. "Ne
kadar tartışırsak tartışalım. Türkiyede laikliğin güvencesi TSK'dır" diyen Prof. Yetkin,
"TSKyı devre dışı bırakmakla, yetkilerini azaltmakla; laikliği, demokrasiyi mi, yoksa
teokrasiyi mi istiyorsunuz?" sorusunu yöneltti. "Ulusal Sol" adlı bir kitabı da bulunan Anıl
Çeçen de, "Türkiye'nin geleceği için ılımlı İslam modelleri çiziliyor. Bu modelde, çağdaş
Cumhuriyetin tehlikeye girdiğini görüyoruz" dedi. ADDmin paneline, 8 üniversite ve 7
sendika destek verdi. Hilafet amaçlanıyor İşte o bildiri Panelin sonunda, dört sayfalık
"Ulusal Uyanış ve Birlikteliğe Çağrı Metni" okundu. ADD Genel Başkanı Ertuğrul
Kazancı tarafından okunan ve panele katılan komutanların alkışlarıyla destek verdiği
metinde, "Bu, sıradan, anlık bir biraraya geliş değil" vurgusu yapıldı."İvedi bir
gereksinimden" doğduğu belirtilen ulusal mutabakat bildirisinde özetle şöyle denildi:
Ulusal mutabakat; millet iradesinin sonucu olarak yüce Atatürkün ilke ve devrimlerini
etkisizleştirmek. Anayasada tanımlanmış dünya görüşünü değiştirmek ve Türkiye
Cumhuriyetini bölüp parçalamak, millet ve ulus devlet anlayışını ortadan kaldırarak milli
hedef ve menfaatlerimize ulaşmamızı engellemek amacındaki güç odaklarının bertaraf
edilmesine dair milletin her kesiminin katılımı ile oluşan ve kökenlerini millet olma
bilincinde bulan bir toplumsal uyanış hareketidir. İhanet belgeleri açıklanacak Bu bir araya
geliş ani ve anlık bir oluşum değildir. Şer odaklarının; Cumhuriyet, ülkenin bölünmez
bütünlüğü ve ulusal menfaatleri ile ilgili olarak geçici kazanından karşısında karamsarlığa
düşenlerin çare olarak gördükleri ulusal birleşme, tüm toplumsal güçleri etrafında toplar.
Bu anlamı ile ulusal birliktelik; atalet içindeki, gerçekleri ve ulus menfaatinin nerede
olduğunu göremeyenleri ve görmek istemeyenleri, bu ortamdan menfaat gözeten tüm çıkar
çevrelerini uyarma görevini üstlenmiştir. Biz bu hareketi "Ulusal Mutabakat" olarak
tanımlıyoruz. Bir anlık değil Ulusal mutabakat, çağdışı fikri, toplumsal, siyasal geri
dönüşleri, kabul ve kıymet görmeyen irticai hareketler olarak tanımlar. Bu noktada inanç
ticareti, din bezirganlığı yaparak, yüce dinimizi kendi idealleri doğrultusunda
yorumlayarak, siyasi, ekonomik ve sosyal çıkar peşinde koşanları, irticanın en tehlikeli
biçimi olarak görür. Ulusal mutabakat, düşüncede, eylemde ve milli duruşta teslimiyetçi
zihniyeti reddeder, gerici ve softa zihniyetin söndürmeye çalıştığı milli şuurun millet
ruhunda uyanışıdır. Bu uyanışa yönelik tahrip edici etkileri, her ne pahasına olursa
olsun engelleme kararlılığındadır. Din bezirganlığı tehlike Ulusal mutabakatın fikri
evresinin oluşumunda, teslimiyetçi dış politikanın ve güdümlü iç politikanın, Türkiye
Cumhuriyetini bölüp parçalamak ve millet bilincini yok etmek isteyen kişi, kurum ve
kuruluşların tahrip edici girişimlerinin etkisi çok büyük olmuştur. Bu anlamda ulusal
mutabakat sıradan bir biraraya geliş değildir. Ulusal mutabakat cephesinde, ellerinde
bulunan "toplumu bilgilendirme araçlarını", "kamuoyunu etkileme metodlarını" millet
aleyhine, sosyal ve siyasal menfaat odaklarına hizmet amacıyla kullanan ve
kullandıranların yeri yoktur. Neden buluşma? Milli vasıfları ile 80 yıllık Cumhuriyetin
gelişiminde varlıklarını sürdüren kurumların, bugün yürütülen politikalarla törpülenmeye
çalışılması, milli özelliklerinin yok edilerek köktendinci bir anlayışla emperyalist
politikaların bir aracı haline getirilmesi, ulusal mutabakatın müdahaleci ilgi alanındaki
gelişmelerdir. Ulusal mutabakat, milletin güvenliği, eğitim politikası, kültürü ve sosyal
politikalarına ilişkin kurumsal yapıların yıpratılmasına izin vermez. Bu yaklaşımları, milli
dava ve milli kurumlar aleyhine çalışan iç ve dış güç odakları "işbirlikçilik" olarak milletin
önüne koyabilecek güçte olan ulusal mutabakat, ihanet belgelerini milletin vicdanına
782 / 2271
sunma görevini de üstlenmiştir. Müdahale alanımız Ulusal mutabakat, millet iradesinin bir
sonucu olarak, Türk Milletinin toplumsal uyanışına işaret eden ortak milli bir anttır. ADD
Başkanı Kazancı, bildiriyi. "Ulusal mutabakat, kuşku doğuran, hedefi ve niteliği belli
fikirlere kayıtsız kalamaz. Halkımızı, ulusal uyanışa davet ediyorum. 1919 ruhuyla milli
mücadeleyi yeniden başlatacağız" sözleriyle noktaladı.
Milli ant Notlar... Kara ve Deniz kuvvetleri komutanları ile Jandarma Genel Komutanının,
toplantıya eşleriyle birlikte katılmaları da. bir "ilk" olarak dikkat çekti. Eşli katılımın,
"komutanların, çağdaş Türk kadını mesajını vermek istemelerine" bağlandı. Prof. Çetin
Yetkin, konuşmasında seçim sistemini de eleştirdi. Bir milletvekilliği için Doğu -
Güneydoğuda 15-20 bin. İstanbulda ise 80 - 85 bin oy gerektiğini belirten Yetkin, "Bu
Kürt kökenlilerin lehine. Türk kökenli vatandaşlarımızın aleyhine bir sistemdir" dedi.
Yetkinin panelistler için platforma konulan masada otururken belinden ucu görünen silahı
dikkati çekti. Panelden sonra komutanların alkışlar arasında salondan çıkışları
sırasında, 28 Şubat sürecinde sembol haline gelen 10. Yıl Marşı çalındı. Eşleriyle
geldiler marşlarla gittiler"şek\'mde yer almıştır.
Gazete haberinde görüldüğü üzere Panelin sıradan bir buluşma olmadığı, hükümetin ağır
bir şekilde eleştirildiği ve katılımcı komutanlar tarafından destek mahiyetinde alkışlandığı,
bir hareket başlatıldığı ve bunun adının ulusal mutabakat olduğu açıklanmış, komutanların
geliş ve gidişleri sırasında 28 Şubat sürecinde sembol haline gelen 10. Yıl marşının
çalındığı belirtilmiştir.
Tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde. Sanık Mustafa Ali Balbay ve Şüpheli Özden
Örnek'in günlükleri ile sanıklar Mehmet Şener Eruygur, Ahmet Hurşit Tolon, Mustafa
Hüseyin Buzoğlu ve Donanma Komutanlığında ele geçirilen delillerin birbirini destekler
mahiyette olduğu görülmüştür.
Sanık Mustafa Ali Balbay'ın notlarında; söz konusu Panel'in önemi anlatılırken atacakları
adımın "Amasya Tamimi'* gibi olduğuna vurgu yapılmıştır. Wikipedi.org"da: Amasya
Tamimi şu şekilde tarif edilmektedir; ulusal egemenliğe dayanan, tam bağımsız Türkiye
Cumhuriyeti'nin temellerini oluşturan ilk kuruluş belgesi olarak Türk tarihinde ayrı bir
yeri ve önemi olan belgedir. İlk kez ulusal egemenlikten bahsedilen bir ihtilal bildirisi
niteliğindedir. Çünkü İstanbul hükümetini hiçe saymakta, hükümetin düşman devletlerin
esiri olduğunu söylemekte, milleti yine milletin azim ve kararlılığının kurtaracağını
söylemektedir.
Ergenekon Terör Örgütü mensuplarınca Adalet ve Kalkınma Partisi meşru seçimler sonucu
iktidara geldiği andan itibaren Cumhuriyet değerlerinin yok olacağı, ülkenin yabancılara
peşkeş çekildiği. Amerikan emperyalizminin yerli işbirlikçiliği. gizli ikiz anlaşmalar yapıp
ülkeyi bölmeye çalıştıkları, Bop eşbaşkanlığının üstlenildiği, ülkeye ılımlı islamın
getirileceği, ülkenin elden gittiği, milli mücadele yıllarında olduğu gibi mahalli mukavemet
teşkilatlarının kurulması, kuvayı milliye güçlerinin oluşturulması gerektiği v.b. iddialarla
kamuoyu nezdinde yıpratılmaya ve karalanmaya çalışılmıştır. Hatta bir kısım sanıklar
duruşmadaki beyanlarında karşı devrim yapıldığını ileri sürmüşlerdir.
Sözkonusu toplantı Ergenekon terör örgütünce sahte kimlikle açılıp işletilen
www.vatansever.info isimli internet sitesinde geniş bir şekilde yer almış ayrıca, sanık
Mustafa Ali Balbay'ın yazarlık yaptığı Cumhuriyet Gazetesindeki 04.03.2004 tarihli köşe
783 / 2271
yazısında önemine vurgu yapılarak anlatılmıştır. Yazının ilgili bölümünde: "...Ankara'da
dün Atatürkçü Düşünce Derneği nin öncülüğünde hilafetin kaldırılmasının ve Eğitim
Birliği Yasası 'nın kabulünün 80. yılı nedeniyle gerçekleştirilen panel ve sonrasında
okunan "Ulusal Uyanış ve Birlikteliğe Çağrı'' metni yukarıda sıraladığımız
olumsuzluklara karşı ciddi bir arayışın ürünü.
Panele, toplumun ve devletin pek çok kesiminden katılımın gerçekleşmesi arayışın
yaygınlığını da ortaya koyuyor.
Hükümete ve kayıtsız şartsız hükümetle birlikte hareket edenlere önerimiz şu:
Ankara Ticaret Odası salonunda yapılan toplantının altında bir şey aramasınlar, içinde
bir şey arasınlar!
Bir gazeteci gözlemiyle aktarmak gerekirse, bu toplantı ciddi bir milat niteliği taşıyor.
Nedir o milat?
Türkiye, bulunduğu coğrafya gereği istese de yalnız kalamaz. Bu nedenle de dünyanın
bugününe ve geleceğine yön vermek isteyen ülkeler, ister istemez Türkiye ile hareket etmek
ya da Türkiye 'yi kendi çizgilerine getirmek istiyorlar. Ortada bir sat-ranç oyunu var ama,
Türkiye tarafında bulunanların salt Türkiye 'yi düşünerek hamle yaptıklarından şüphe var!
Dünkü toplantının satranç tahtasını salladığı söylenebilir..." şeklinde yazdığı
görülmüştür.
Sanık Mustafa Ali Balbay önce yazıp sonra silmiş olduğu, özel tekniklerle geri getirilen
günlüklerinde toplantının içyüzünü ve kimler tarafından organize edildiğini, görünürde
Atatürkçü Düşünce Derneği organizesinde yapıldığını bildiği halde yazısında soruşturma
ve kovuşturma aşamasında sürekli dile getirdiği gazeteci kimliği vurgusuna sığınarak
hiçbir şeyden haberi olmayan sadece izleyici olarak katıldığı bir toplantıyı anlatır edasıyla
yazısını kaleme almıştır.
Günlüklerinde Mehmet Şener Eruygur, Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur'un
faaliyetlerine ayrıntılı yer vermesine karşılık bu yazıda bir tek kelime dahi etmemiştir. Bu
toplantıyı sanıklar Levent Ersöz ile Hasan Atilla Uğur"un Amasya Tamimi kadar önemine
işaret etmekle, sanık bu yazısında "Bir gazeteci gözlemiyle aktarmak gerekirse, bu toplantı
ciddi bir milat niteliği taşıyor" şeklinde ifade etmiştir. Bu toplantının sanık Mustafa Ali
Balbay tarafından "Ciddi bir milat'" olarak nitelenmesi. Sanık Mehmet Şener Eruygur'un
'Artık bilen bilir, gören görür biz yola çıktık" şeklindeki sözlerinin kısa ve öz bir anlatımı
olarak değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere ülkemizde birçok sivil toplum örgütü tarafından her gün onlarca Panel.
Seminer, söyleşi ve konferanslar düzenlenmektedir. Hiçbirine 3 Mart 2004 tarihinde
yapılan Panefde olduğu kadar üst rütbeli komutanların ve rektörlerin katıldığı
görülmemiştir. Özellikle darbe ve muhtıralara karşı olduğunu her platformda dile
getirmekten çekinmeyen Genelkurmay başkanı Hilmi Özkök'ün yurtdışında olduğu (ve
döndüğünde üzüntü duyduğunu ifade ettiği) bir dönemde bu organizasyonun
gerçekleştirilmiş olması da dikkat çekici bulunmuştur.
784 / 2271
3 Mart 2004 tarihinde sanık Sinan Aydın Aygün'ün başkanlığını yaptığı Ankara Ticaret
Odası tesislerinde "Hilafetin ilgası ve Tevhid-i Tedrisat Kanunun 80. Yılı ve Günümüz
Türkiyesi" isimli panel ilk bakışta her Türk vatandaşının Anayasa gereği sahip olduğu
toplantı ve gösteri yapma, ifade özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlükler içinde mütalaa
edilmesi gereken bir organizasyon gibi görünse de: bu toplantının siyaset yasağı olan başta
sanık Mehmet Şener Eruygur olmak üzere. 3 kuvvet komutanının gizli toplantıda aldıkları
hükümete karşı başlatılacak eylemin ilk adımı olması kararına müsteniden Jandarma Genel
Komutanlığı'nda görevli sanıklar Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur, Cihandar
Hasanhanoğlu ve Mustafa Koç tarafından organize edilen, öncesinde Ergenekon terör
örgütü yöneticileri sanıklar Mehmet Şener Eruygur ve İlhan Selçuk'un örgüt üyesi sanık
Mustafa Ali Balbay ile görüşmeler yaptıkları, sözkonusu toplantının örgüt mensuplarınca
Milli mücadelemizde önemli yeri olan "Amasya Tamimi" kadar önem atfedilmesi, sanık
Mustafa Ali Balbay tarafından "ciddi bir milat" olarak köşe yazısında işlenmesi, bu
organizasyonun hükümete karşı gerçekleştirilmesi planlanan darbenin önemli bir aşaması
Dostları ilə paylaş: |