Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüğünüzde yalnız olun ve kimse olmasın
(Genelkurmay Başkanı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile MSB yanında konuşmak
istemiş)
Sonra hepimiz Sarıkız kapsamında yaptıklarımızı anlattık. Bende İstanbul'da MÖ ile
yaptığım konuşmayı ve gazetecilerin bu konuya ne kadar önem vermeleri gerektiği
konusunda kendisine verdiğim mesajı, Rahmi Koç, ile olan görüşmemizin özetini, Orhan
Karabuluta AD(Aydın Doğan ) ile olan görüşmemizi anlattım ve 18 Aralık günü MÖ ile
görüşme yapmaya karar verdik. AY ise ekonomik yönden bir değerlendirme yapmak üzere
Akçakoca(Esk\ BDDK başkanı) ile temasa geçmiş. Onun kanalından bir değerlendirme
raporu hazırlattırıyor.",
"75 Aralık 2003" başlıklı not içerisinde, "Akşam yemeğe Mustafa Özkan ve eşi ile Kara
Kuvvetleri Komutanı ve HVKK geldiler. MÖ bize gelmeden önce Süleyman Demirel'e
uğramış ve bize ondan bazı mesajlar getirmişti. MÖ ile konuştuğumuz konuların özeti
şöyleydi. Durum dışardan nasıl görünüyordu. SD ülkenin süratle bir felakate doğru
gittiğini ve askerin yalnız kaldığını hemen tedbir alınması gerektiğini söylemiş.
Askerle teskere de hata yaptılar ve 50 yıllık dostumuz ABD yi reddettiler. Dolayısı ile
bugüne kadar arkalarında olan Pentagon desteğini kaybettiler. Tersine bu adamlar ABD ve
AB'yi arkalarına alarak istediklerini yapmaya başladılar. Üniversiteler, basın ve halk
desteği olmadan asker bir şey yapamaz. Bu nedenle zor da olsa bu ilişkiyi kurmaları
lazım ve ABD ile soğumuş olan ilişkilerin en kısa zamanda düzeltilmesi gerekir demiş.
Basın ile aramızı nasıl düzeltebiliriz diye konuştuk. Kendisi bu işin zor olduğunu hepsinin
kendi ticari ilişkileri nedeni ile hükümete göbekten bağlı olduklarını ve kolay kolay
hükümet aleyhine bir yazı yazamayacaklarını, hepsinin devlete borcunun bulunduğunu
anlattı. Bilhassa Aydın Doğan üzerinde durarak en büyük medya patronu olması
nedeni ile aramızı nasıl düzeltebileceğimiz konusunu araştırdık. Kolay olamayacaktı
ama MÖ bize tüm medya patronlarına işin kötüye gittiğine ve tedbir alınmazsa çok
geç olacağı konusunu anlatarak onları iknaya çalışacağını söyledi.
Yeni bir oluşumu herkesin aradığını ama kimsenin bir lider bulamadığını anlattı. Bu
arada İstanbul TV'nin seçimlerden sonra ele geçirilmesini mümkün olup olmadığı
konusu Kara Kuvvetleri Komutanı tarafından gündeme getirildi. MÖ bunun kolay
951 /2271
ama idamesinin çok zor olacağını belirtti. Kendisinin olduğunu zannettiğim Haber Türk
kanalını bu maksatla bize sonsuz olarak kullanabileceğini ifade etti.
Sivilin görüşünün Genelkurmay Başkanının çok pasif olduğu şeklinde ifade etti. SD ayırca
Kıbrıs konusunun ve kürt devleti kurulmasının ülkemiz için çok önemli olduğunu ve eğer
Kıbrıs konusunda hükümet taviz verirse kendisinin yollara düşeceğini ifade etmiş.
Kıbrıs'ta en iyi yolun çözümsüzlük olduğunu belirtmiş. Uzun konuşmalarda sonra bizim
aldığımız mesaj veya yaptığımız değerlendirme şöyleydi:
Basının desteğini almak oldukça zordu ama denenmek mecburiyetindeydik.
Durumun kötüye gittiği bizim dışımızda SD ve diğer bazı önemli kişiler tarafından da
değerlendiriliyordu.
Üniversitelerde talebeleri sokağa dökecek temaslara başlamamız gerekiyordu.
Kıbrıs konusunda milli dayanışma hükümetinin kurulmasının ve Annan planının üzerinden
müzakerelere başlanması gerektiği" ,
"19 Aralık 2003" başlıklı notta, "14:00 - 14:45 - Tuğg. Levent Ersöz'ün Bilgi Arzı"
"Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat başkanı general yaptıkları faaliyetler ile ilgili
olarak sadece bana özel bir birifıng verdiler. AKP hükümetine karşı, bu hükümeti
demokratik kurallar içerisinde zayıflatmak için neler yapılması gerekiyorsa hepsi
düşünülmüş ve uygulamaya geçmişler. Hayranlıkla dinledim. Kendilerine bir kaç konuda
görüşlerimi söyledim. Alınacak tedbirler içerisinde afiş asmakdan gazetelerde ilanlar
vermeğe kadar değişen bir çok hal tarzları vardı. Bu çalışmaya "Cumhuriyet Platformu"
ismini vermişler."Şeklinde yazdığı görülmüştür.
Bu nota ilişkin olarak,
İstanbul (CMK 250. Maddesi ile Yetkili) Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/2402
Soruşturma sayılı dosyasında 05.12.2009 tarihinde Özden Örnek'in Avukatı huzurunda
şüpheli sıfatıyla verdiği ifadesi sırasında Cumhuriyet Savcısınca sorulan "Soruşturma
kapsamında tutuklanan Levent Ersöz'ü ne zamandan beri ve nasıl tanımaktasınız?
Özellikle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yaptığınız dönemde bu kişi ile aranızdaki ilişki
nasıldı? Sonraki yıllarda ilişkiniz nasıl devam etti? şeklindeki soruya "İrticayla mücadele
konusunda Jandarma Genel Komutanlığının çalışmaları vardı, bende kendilerine bu
hususu bana anlatmaları için ricada bulundum, Levnet Ersöz bana bu hususta yaptıkları
çalışmalarla ilgili bir brifing vermişti, "şeklindeki beyanlarıyla kendisine Jandarma Genel
Komutanlığı İstihbarat Başkanı olan sanık Levent Ersöz tarafından bir birfıng verildiğini
kabul etmiştir.
Yine, "19 Aralık 2003 " başlığı altında; "Tuğg. Levent Ersöz 'ün Bilgi Arzı" "Jandarma
genel komutanlığı İstihbarat başkanı general yaptıkları faaliyetler ile ilgili olarak sadece
bana özel bir brifing verdi" şeklinde yazdığı görülmüştür. Levent ERSÖZ' le birlikte
çalıştığınız bir görev oldu mu? Levent ERSÖZ' ün sadece size özel verdiği bilgi nedir?
hangi konudaki faaliyetlerinden bahsediyorsunuz? Şeklindeki soruya, "Bu not
doğrudur, bana aittir. Ben bizzat Jandarma Genel Komutanlığına gittim brifing burada
952 / 2271
'V-
verildi "şeklinde cevap vermiştir. Cumhuriyet Çalışma Grubunun faaliyetlerinin kendisine
brife edildiğini dolaylı da olsa kabul etmiştir.
"Günlüklerdeki "19 Aralık 2003 başlıklı notta; "Tuğg. Levent ERSÖZ ün Bilgi Arzi"
"Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat başkanı general yaptıkları faaliyetler ile ilgili
olarak sadece bana özel bir birifıng verdiler. AKP hükümetine karşı, bu hükümeti
demokratik kurallar içerisinde zayıflatmak için neler yapılması gerekiyorsa hepsi
düşünülmüş ve uygulamaya geçmişler. Hayranlıkla dinledim. Kendilerine birkaç konuda
görüşlerimi söyledim. Alınacak tedbirler içerisinde afiş asmakdan gazetelerde ilanlar
vermeğe kadar değişen birçok hal tarzları vardı. Bu çalışmaya "Cumhuriyet Platformu"
ismini vermişler" şeklinde yazdığı görülmüştür. Mevcut "AKP Hükümeti" ne karşı ne gibi
çalışmalar yapıldı? Bu çalışmaları kim organize etti? çalışmalarla ne amaçlanıyordu?"
sorusuna " Yukarıda okuduğunuz not bana ait değildir. Levent ERSÖZ'ün bana verdiği
birifıng irtica ile mücadeleyle ilgili birifıngdir. Bu belirtilen çalışmaları kimin organize
ettiğini de bilmiyorum." şeklinde yanıt vermiştir.
"25 Aralık 2003" başlıklı notta, "14:30 - 15:30 - (E) Org. Kemal Yavuz ve Tuncay
Özkan'ın Ziyareti" "Tuncay Özkan daha önce Show TV'de görev yapıyordu. Ancak bu
hükümet kendi aleyhinde yayın yapan tüm kişileri ya oldukları gazetelerden çıkarttı yada
televizyonlardan uzaklaştırdı. Kemal Yavuz general de aynı durumda. Bende kendilerine
yardım edebilmek için MÖ ile konuştum. Tuncay Özkan Müfit Gürtuna'nın İstanbul
TV'sini satın almak istiyor ve AKP'nin yerel seçimlerde İstanbul'dan çıkaracağı
adaya karşılık Ali Müfit Gürtuna'yı birleşik cephenin adayı olarak gösterilmesini
koordine ediyor. Şimdilik ANAP ve DYP ile anlaşma sağlamış." ,
"7 Ocak 2004" başlıklı notta "Tuncay Özkan Show TV'den ayrıldıktan sonra Org.
Kemal Yavuz İle beni ziyarete gelmişti. O zaman kendisi ile İstanbul Belediye
başkanlığına adaylık meselesi ve ulusalcı bir TV istasyonu ve diğer medya vasıtalarının
kurulması konusunda görüşme >apmıştık. Bu konuşma üzerine bende MÖ ile
görüşmüştüm. Kendisine MÖ'nün bana söylediklerini iletim. Ali Müfit Gürtuna
adaylığa tam razı olmamakla beraber CHP desteklemeye karar vermiş. Şimdi DSYP'yi
ikna etmeye çalışıyor. Daha MHP ile görüşecek. TV kanalını satın almak için gücü
yetmemiş. Gürtuna İstanbul TV için çok para istemiş. Esasında kendisi bu istasyonu
mütahitlere bedava kurdurmuş. Adam be para etme ama çaresizlikten başka yapacak bir
şey yok dedi. Kendi istasyonu ve gazetesini kurmak için yabancılar ile temasta. Dış
finansman sağlayıp öyle faaliyete geçmeyi düşünüyor. Benden OYAKin kurulacak şirkete
hissedar olmasını ve böylece Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a karşı bir çeşit koruma
sağlamayı istedi. Bende kendisine elimden geleni yapacağım dedim. Bana kendi
hazırladığı "Türk Medyası" ile ilgili bir kitap verdi. İçinde her türlü ilişki ve rezaleti
bulabilirsiniz dedi. Medya desteği olmadan ulusalcıların Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan ve partisi ile başa çıkması mümkün değil. Bu nedenle TÖ'nün desteklenmesi
gerekir. Bende uyandırdığı intiba dürüst ve yılmayacak bir kişi. Bilgili bir görüntüsü var.
Hiç değilse mesleğini iyi bildiği intibaı uyandı.".
Bir taraftan da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile 14 Ocak günü yapacağımız toplantıya
hazırlık yapıyorum. Bugün ayrıca ilginç bir gelişme oldu. Pazartesi günü Cumhuriyet
gazetesi Kıbrıs konusunda DİB ile Genelkurmay Başkanlığının uyum içinde
olmadığına dair bir haber yayınlamıştı. Sah günü DİB ve Genelkurmay Başkanı bu
haberi yalanladılar. "Herkes uyum içerisinde çalışıyor" dediler. Dün ise Cumhuriyet
953/2271
gazetesi bu kez belgeler ile kendi haberinin doğru olduğunu ispat ediverdi. Belgeler
Genelkurmay Başkanından çalınmış veya sızdırılmıştı. Bugün kanaatimce herkes
onunla uğraşıyor. Haberi yayınlayan Cumhuriyet gazetesi muhabiri Mustafa Ali
Balbay salı günü DİB ve Genelkurmay Başkanı bildirileri yayınlanmadan önce beni
aradı. Bu haberini teyit ettirmek istiyordu. Bende kendisine haberine katılmadığımı,
bazı yanlışlıklar olduğunu, başlangıçta çalışmaların uyumsuz başladığını ama şimdi
herkesin uyum içerisinde olduğunu söyledim. Bana inanmadı. Nitekim elindeki belge, 19
ekim günü kaleme alınmış DİB belgesi hakkında Genelkurmay Başkanının yaptığı ilk
çalışma idi ve bu çalışma Genelkurmay Başkanına onu tahmin ettiği şekilde arz edilmedi.
Karargah içerisinde diğer başkanlıkların görüşlerini almak üzere yazılmış olan bir yazının
ek"i idi. Ortalık karıştı ve bence dış politikamız zarar gördü. Gereksiz bir
çekişmeydi'",
"9 Ocak 2004"! başlıklı notta , "14:30 da Jandarma Genel Komutanı ve Hava
Kuvvetleri Komutanı ile beraber toplandık ve durum değerlendirmesi yaptık. Dün
benden sonra Genelkurmay Başkanı Hava Kuvvetleri Komutanı ile de görüşmüş ve
ona da aynı konuları açmış. Hava Kuvvetleri Komutanı durumu alttan almamış ve
gereken cevabı vermiş. Bu günde Jandarma Genel Komutanımı davet etmiş.
Değerlendirmemiz korkuyordu ve panik içindeydi. İki yönden panik içindeydi. 14
Ocak günü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yapacağımız toplantı onun için iki yönden
zordu. Kendisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a karşı bazı olumsuz konuları
söyleyecekti ve ayrıca bizlerin ne söyleyeceğini ve nasıl davranacağımızı bilmiyordu.
İkinci olarak panik yaptığı konu bizlerin ne yaptığını anlamıyor ve ona karşı bir komplo
içerisinde olduğumuzu zannediyordu. Sonra hep beraber Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'a karşı ne gibi bir strateji uygulayalım diye konuştuk. Onlara konuşma için
hazırladığım dosyalardan birer tane veridim. Sonra öncelikle Genelkurmay
Başkanını konuşturmaya karar verdik. Jandarma Genel Komutanı bugünkü
görüşmesinde Genelkurmay Başkanını itimat telkin edecek ve havasını alacaktı."
"10 Ocak 2004" başlıklı notta, "Akşam Jandarmamın Anıttepe'deki tesislerine
gittim. Jandarma Genel Komutanı il beraber Aydın Doğan ile yemek yiyecektik.
Aydın Doğan'ın(AD) yanında Mehmet Ali Yılmaz ve Fikret Bila vardı. Beraber
olmamızın amacı AD'a bazı mesajlar vermekti. Öncelikle basının satılmış bir hale
geldiğini değerlendirdiğimizi kendisinin bu konudaki görüşünün ne olduğu, ikinci olarak
bu hükümete karşı hepimizin aynı gemide olduğunu ve gemi batarsa hep beraber
batacağımızı. Aleyhimize yazı yazanlara kendi gurubunda destek vermemesini
söyleyecek ve onlarında son günlerdeki olaylar hakkındaki görüşlerini alacaktı.
Nitekim konuşmalarımız bu merkezde devam etti. Kendisi bize medyanın ekonomik
durumunu izah etti. Ona göre medyanın kendisi hariç bütün patronları mali yönden
hükümete muhtaç hale getirilmişti. Bu nedenle hükümete karşı çıkmaları mümkün değildi.
Karşı çıkanların hayatı söndürülecekti. Nitekim. Bazı yazarlar hükümet aleyhine yazdıkça
Recep Tayyip Erdoğan'ın müdahaleleri ile kendilerini işten çıkarılmışlardı. Tuncay
Özkan, Sedef Karbaş. Televizyonlardaki bazı programalar gibi. Bu arada Tuncay
Özkan'ı çok sevdiğini ama kendisine şu sıralarda hiç bir şey yapamıyacağını söyledi.
Yemek bittiğinde ben sizin mesajınızı aldım dedi. Bizde kendisine 'iş adamı olarak bazı
sıkıntılarınızın olabileceğini anlıyoruz. Ama bazen hükümet lehinde de yazmamak karşı
tarafa destek vermektir." dedik. Yemekden çıkarken Jandarma Genel Komutanı bana
bir dokuman verdi. Eve gittiğimde dokumana baktım AKP'nin hemen hemen bir
954 / 2271
yıllık faaliyetinin bir özeti ve değerlendirmesiydi. Güzel hazırlanmış bir dokümandı."
,şeklinde yazdığı görülmüştür.
İstanbul (CMK 250. Maddesi ile Yetkili) Cumhuriyet Başsavcılığımın 2009/2402
Soruşturma sayılı dosyasında 05.12.2009 tarihinde Özden Örnek'in Avukatı huzurunda
şüpheli sıfatıyla ifadesi alınması sırasında bu not okunarak, "Mehmet Ali Yılmaz, Fikret
Bila ve Aydın Doğan ile birlikte yemek yenildi mi? Yemekte hangi konular görüşüldü?
Size verilen dokümanlarda neler vardı?" sorusuna "Yukarıda anlatmıştım. Yemekte
Mehmet Ali Yılmaz değil Mehmet Yakup Yılmaz, Fikret Bila ve hatırlayamadığım bir kişi
daha vardı. Konu içeriği bu merkezde olmamıştır. Konudan bir kere genelkurmay
başkanının haberi vardır. Görüşeceğimiz konu sadece basın özgürlüğü konusudur, nitekim
Mehmet Yakup Yılmaz 2007 yılında yaptığı açıklama ile bu teyit etmiştir. Bana Jandarma
Genel Komutanının AKP ile ilgili herhangi bir belge verdiğini hatırlamıyorum." şeklinde
cevaplamıştır.
13 Ocak 2004
10:45 Am - 11:15 Am - (E) Alb. Sefai Ergül Ve (E) Alb. Safter Gürtuna'nın Ziyareti
Sınıf arkadaşlarım Sefai Ergül ve Saffet Gürtuna ziyaretime geldiler. Kendileri ile sohbet
ettik. Öğle yemeğini beraber yedik ve onlar ayrıldıktan sonra yarınki tolantı için hazırlık
yapmaya başladım. Önce II. Bşk'ı telefon ile aradım ve takdim şeklini öğrendim. Takdim
metnide hazırmış onu okumak için randevuladım. Sonra Hava Kuvvetleri Komutanı ile
Diğerlerini arayarak 16:00 da Kara Kuvvetleri Komutanı'da randevu yaptık ve ben
15:00da genkur.'a gittim Metni okudum tesadüfen benim yaptığım hazırlığa çok benzeyen
bir metindi. Sonra II.Bşk ile Mustafa Ali Balbay hikayesini konuştuk. Ben sonra Kara
Kuvvetleri Komutanıma geçtim. Geç kaldığım için herkes beni bekliyordu. Önce ben
onlara okuduğum metin hakkında bilgi verdim. Bana göre metin yeterli olarak
hazırlanmıştı. Aramızda tartışma) a başladık ve Genelkurmay Başkanı'nini bizi
konuşturarak tuzak kurabileceğini ve sonrada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a "bakın
işte ben bunlar ile çalışmak zorundayım bu toplantıyıda o nedenle tertip etmek zorunda
kaldım " diyebileceğini düşünerek İlker'in yapacağı takdimden sonra bizlerin hiç
konuşmamasına karar verdik. Sadece bir iki destekleyici söz söyleyerek yetinecektik. Bu
arada İbrahim bizim yapmamız gereken hazırlıklar parelelinde TRT'den okunacak olan
bildiriyi hazırlamış Okudum ve çok güldüm. Toplantı sırasında Kara Kuvvetleri Komutanı
bir açılama yaptı ve hayrete düştüm.'",
"19 Ocak 2004'' başlıklı notta, "Sabah kalkınca evi terk etmeden önce gazetelere baktım
EGE ordu K Org. Hurşit Tolon dün yaptığı bir köy ziyareti sırasında "Kıbrıs'ta ver
kurtulcu olanlar vatan hainidir '* anlamında bir söz söylemiş ve bugünkü bütün gazeteler bu
haber ile doluydu. Tabii gerçek vatan haini olan kendilerini AB'e satmış ve onlardan
maddi menfaat sağlayan köşe yazarları Hurşit hakkında ver yansın ediyorlardı. Aralarında
evvelce kan kırmızı komünist olup şimdi beş vakit namaz kıldığını ima edenler, dedesi
binlerce Türk evladını cephelerde kırdıran vatan hainlerinin torunu olanlar, her çeşit
hayvanat bahçesi yaşayanı vardı. Sonra Kara Kuvvetleri Komutanı havacılık K.'ğı
Güvercinliğe gittim...",
"20 Ocak 2004" başlıklı notta, "...Denetlemem öğleyin bitti ve helikopter ile Ankara'ya
dönerek karargâha gittim. Bir müddet kaldıktan sonra Hava Kuvvetleri Komutanlığında
955 / 2271
yapılacak kuvvet komutanları toplantısına katıldım. MGK ön toplantısı perşembe günü
yerine yarına alındığı için bir koordinasyon ihtiyacı doğmuştu. İki ana konumuz vardı.
İrtica ve Kıbrıs. Kara Kuvvetleri Komutanı pazartesi günü başından geçenleri anlattı.
Hurşit Tolon'u desteklediği için Genelkurmay Başkanı ile oldukça sert bir şekilde kavga
etmişlerdi. Aramız çok bozuk bunu bilin dedi. Genelkurmay Başkanı ve II. Başkan,
Hurşit'e destek vermemişlerdi. Esasen gazetelerde çok yüklendiği için",
Genelkurmay Başkanı oldukça bozuktu ve HT'nun yanlış yaptığına inanıyordu. Kıbrıs
konusunda ise GK(genelkurmay) DİB ile beraber bir hazırlık yapıyorlardı ama bizim hiç
bir şeyden haberimiz yoktu. Konuşmalar sırasında Jandarma Genel Komutanı daima bir
ihtilal özlemi içerisinde biran önce bu işi yapalım şeklinde konuşuyordu. Bugün de
defalarca tekrar etti en nihayet dayanamadım ve bakın biz sizinle böyle konuşmadık.
Planlamayı 23 ocaktan sonra yapabileceğimizi bir kaç kez tekrar ettim. Onun için hiç bir
hazırlığımız yok ama başlayacağız dedim ve ağzı kapandı. Tabi Hurşit konusunda
Genelkurmay Başkanının tutumu canımızı sıkmıştı. Kıbrıs konusunda bir sorunumuz
yoktu. Her şeye karar vermiştik ve kararlarımızda ısrarlıydık. Kıbrıs'ın ver-kurtul şekilde
çözülmesini kabul edemezdik ve etmiyorduk da".
21 Ocak 2004
14:00 - 14:30 - E.Dışişleri Bakanı Coşkun Kırca'nın Ziyareti
14:45 - 15:15 - M.Ali Kışlalı'nın Ziyareti
Her iki ziyaretide cumhuriyetçi ve TSK'ni destekleyen yazarlar. Kırca 76 yaşında. O kadar
duygulu hale gelmiş ki benim yanımda olayları ve son durumu anlatırken iki kez ağladı.
Yeni bir Anayasa hazırlamış ondan bir kopya getirmiş, aldım. Kışlalıda efendi bir insan her
ikiside bana "zaman geçiyor ve her gün daha kötüye gidiyoruz. Ne yapacaksanız yapın
yoksa geç olacak" mesajını verdiler.
"1 Şubat 2004" başlıklı notta, "Bugün bayram. Kurban bayramı. ...Aytaç paşalar a
ziyarete gittik ve hemen konu ülke meselelerine döndü. Bana "seninle özel konuşmamız
lazım. Ben Şener ile İbrahim 'in davranışlarını tasvip etmiyorum. Çok ifrata kaçıyorlar.
Geçen gün gelen MİT'den habere göre Şenkal iki haber verdi. Birincisi, JGKK'nın bütün
hareketleri biliniyor ve yasa dışına çıktığı değerlendiriliyor. İkincisi ise Genelkurmay
Başkanı ile kuvvet komutanları arası açık ve bu sorun herkes tarafından ve kesinlikle
biliniyor. Bu nedenle artık kendimize bir çeki düzen verip ülkeyi bir maceraya götürmek
yerine devamlı ve kararlı bir tutum sergilemeyi ama açık konuşmayı tercih ederim,
zannederim sende benim gibi düşünüyorsun. " ,
"i Şubat 2004" başlıklı notta, "Kara Kuvvetleri Komutanı ile beraber önce Doğu
Aktulga'nın ailesine hem bayramlık hemde baş sağlığı için gittik. Sonra geri
döndüğümüzde onların evinde çok özel bir konuşma yaptık. Ben denetlemeye gittiğim
zaman hepsi Jandarma Genel Komutanlığında toplanmışlar ve Jandarma Genel Komutanı
Orgeneral Şener Eruygur onlara bana Salı günü takdim edilen hazırlıkları göstermiş ve
yapılan üst düzeydeki bazı yöneticilerin konuşmalarına ait ses kayıtlarını dinletmiş.
Bunların çoğu AKP'ya danışmanlık yapan kişilermiş ve Kıbrıs sorununu nasıl halletmeyi
düşündüklerine ve bu konuda neler yaptıklarını anlattıkları kayıt etmiş. Takdimin sonunda
Hava Kuvvetleri Komutanı ve Jandarma Genel Komutanı hemen 10 mart'ta ihtilal
956 / 2271
yapalım diye bastırmaya başlamışlar. Kara Kuvvetleri Komutanı onları şimdilik frenlemiş
ve bunun için daha zamanın uygun olmadığını beklememizi salık vermiş. Jandarma Genel
Komutanı benimle görüşeceğini söylemiş ve dağılmışlar. Kara Kuvvetleri Komutanı bu
konudan çok rahatsız olmuş. Bana sen ne düşünüyorsun dedi. Bende düşüncelerimi
anlatım. "Bir ihtilal için zeminin hazır olması gerekir yani halk ihtilali istemelidir. 12
eylülde olduğu gibi ordu niye duruyor ne zaman müdahale edecek gibi başlıklar basında
yer almalıdır.. İkincisi önceki ihtilallerde olmayan bazı özellikleri bugün yaşıyoruz.
Ekonomimiz çok bozuk ve tamamen dışa bağımlı eğer dışarıdan kredi alamazsak
ekonomimiz çökebilir ve halk büyük sıkıntı yaşar. Bunun asıl sorumluluğunu almaya hazır
değiliz. Bir diğer konuda ABD bundan önceki darbelere destek vermesine rağmen bugün
AKP'ye destek veriyor. Onların islemediği bir darbe veya hükümeti idame etmek çok
zordur. Yani ABD'ye rağmen bu işlem olmaz. Diğer bir konu TSK içerisindeki birlik
sağlanmış mıdır. Eğer bir ayırım varsa sonumuz tam bir felaket olacaktır. Bu nedenler ile
darbeye henüz hazır olmadığımızı söyledim. Ama bu bizim eylemimize engel olmamalıdır."
"...Kara Kuvvetleri Komutanı bu görüşüme katıldı esasen o da böyle düşündüğünü bana
söyledi. Onun endişesi Şener ve Hava Kuvvetleri Komutanı, biz onlar ile aynı fikirde
olmazsak bizleri suçlayacakları ve bizim onlara engel olduğumuzu her tarafa yayacak
olmalarıdır. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygurun amacı Kara
Kuvvetleri Komutanı olmak. Bu nedenle de Yaşarın kuyusunu kazmak da olduğunu anlattı.
Jandarma Genel Komutanı bana kalırsa biraz haksız ve haris davranıyordu. Kara
Kuvvetleri Komutanı bana Jandarma Genel Komutanının bir senaryo dahilinde ve hükmet
düzeyinde şimdiden teşebbüse geçtiğini ve amacının, Yaşar'ın ekarte edilmesini ve bu
konuda bir baskının hükümet tarafından Genelkurmay Başkanına yapılmasını sağlamak
olduğunu düşünüyor. Kendisine Şener 'in bu konuda faaliyette bulunduğuna dair bazı
bilgilerin geldiğini söyledi. "Yaşar ile ilgili bir değil birkaç senaryo etrafta dolaşıyor.
Benim hepsinden haberim var" dedi. Bende eğer Yaşar için yapabileceğim bir şey olursa
benimde haberim olsun dedim. Sık sık bunları benim bilmemi istediğini bana tekrarladı. Bu
bilgiler çok özel bilgiler olmalarından dolayı benimle paylaşmasına çok müteşekkir
olduğumu kendisine defalarca söyledim. Zannediyorum oda buna biraz mecbur kalmıştı.
Zira ben yokken yaptıkları görüşmede diğer ikisi onu biraz fazlaca sıkıştırmışlardı.
Konuşmamıza darbe konusu ile devam ettik. Ben eğer bir darbe yapılacaksa bunun 2004
aralıkdan önce yapılmamasını ve ABmin vereceği cevaba göre AKP'nin zaten köşeye
sıkışacağını ve o zaman halkın desteğini de alabileceğimizi söyledim. Benden bu konuda
Hava Kuvvetleri Komutanı ve JGK nın bu amaçlarından onları vazgeçirmemi ve çocukça
olan bu isteklerini bir mantık esasına oturtarak hayal yerine gerçeklere dayalı bir hareket
tarzını seçmemizi söyledi.",
"6 Şubat 2004" başlıklı notta, "Sabah doğruca Jandarma Genel Komutanlığına gittim ve
orada üçümüz buluştuk. Durumu tekrar gözden geçirdik. Jandarma Genel Komutanı hala
Dostları ilə paylaş: |