Ve sanırız ki, Abdi İpekçi cinayeti döneminde İçişleri Bakanı olan Hasan Fehmi Güneş, bir
hayli haberliydi bunlardan...
Olsa olsa Abdi İpekçi cinayetinin de, bütün bu karmaşık ve sakıncalı faaliyetlerin kapsamı
içinde olduğunu bilmiyordu...
Onu da, Ağca soruşturmasının, o dönemin Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Üruğ
tarafından nasıl engellendiğini görünce öğrendi.
Üruğ Paşa, kendisine hiçbir zaman kimsenin hiçbir şey soramayacağından emindi.
Donup kalmış 2 kutuplu dünyanın, Gorbaçov'un bir tek muhteşem volesiyle globalleşme
sürecine girivereceğini elbet öngöremezdi.
Bugün artık önemli olan Ağca değildir. Ağca'nın da bilme olanağı yoktur. Pentagon'un
denetiminde Fransa, İtalya ve Türkiye'de kurulup, sonra da iyice yozlaşmış olan gizli milis
örgütlerini...
Bu konuya ancak o dönemin bazı üst düzey militerleri açıklık getirebilirler... Üruğ Paşa
gibi, Evren Paşa gibi örneğin...
Ağca'yla vakit geçirmenin anlamı mı var. Hasan Fehmi Güneş'in yaptığı açıklamalar
ortadayken ve bu açıklamaları Bülent Ecevit de onaylarken?...
100/2271
Mustafa Ali Balbay soru üzerine duruşmada, bu yazı ve Can Dündar 'ın Ergenekon adlı
kitabından haberdar olmakla birlikte, bu yayınlarda devlet içindeki bir yapılanmadan söz
edildiğini, Terör Örgütü olarak vasıflandırılan Ergenekon 'u ise bu dava ile birlikte
duyduğunu söylemiştir.
Tanınmış gazeteci Çetin Altan 2000 yılındaki "Yapay çiçekler ve kontrgerilla" başlıklı bu
yazısında, Milliyet gazetesi başyazarı Abdi İpekçi'nin, Kore'deki askerlik görevinden
tanıdığı olan emekli bir komutandan öğrendiği ancak ABD ve Genelkurmay 'dan bağımsız
olduğunu sandığı Ergenekon adlı Kontrgerilla örgütünün varlığını bazı önemli kişilere
haber vermesi nedeni ile öldürüldüğü gibi önemli bir iddia ortaya atmış, geçmişteki
karanlık cinayetlerin, silah ve eroin kaçakçılıklarının bu Kontrgerilla örgütünün işi
olduğunu, bir yolunun bulunup bunun açıklanması gerektiğini kendisine has üslubu ile dile
getirmiştir. Devlet içindeki bu yapılanmanın, cinayet gibi yöntemler kullandığından da açık
olarak bahsedilen bu yazı içeriği karşısında, Mustafa Ali Balbay'ın, bu yazıda geçen
Ergenekon örgütünün Devlet içindeki bir yapılanmayı ifade ettiği, dava konusu olan
Ergenekon örgütünün ise Terör örgütü vasfında olduğunun iddia edildiği, bu nedenle
adları aynı olsa bile her iki örgütün farklı olduğu şeklindeki savunması itibar edilir
mahiyette bulunmamıştır.
Abdi İpekçimin katili Mehmet Ali Ağca yakalanmış ve yargılanmış olsa da, bunun bir
Gladyo/Kontrgerilla eylemi olduğu yaygın bir kanaat halini almıştır. Çetin Altan*ın da bu
kanaate katılmakla birlikte, farklı olarak Ergenekon örgütü adını telaffuz ettiği ve hangi
bilgiye dayandırdığı anlaşılamasa da, eylemin nedeni hakkında bazı somut sayılabilecek
bilgilere yer verdiği görülmektedir.
B)ÜZEYİR GARİH'İN ÖLDÜRÜLMESİ KONUSUNDA WWW.YESiL.ORG ADLI
İSİMLİ İNTERNET SİTESİNDE YAYINLANAN YAZI
www.yesil.org adlı bir internet sitesinin 12 Ekim 2001 tarihli yayınındaki "Müslüman
Mezarlığında Yahudi Kanı" başlıklı yazıda, Üzeyir Garih'in 25 Ağustos 2001 tarihinde
bıçaklanarak öldürülmesi olayının asıl failinin Ergenekon Örgütü olduğu yazılmıştır.
Özet olarak; Yahudi dininden olan diğer işadamları gibi zorunlu olarak İsrail'e vergi
veren Üzeyir Garih'in, ödediği miktarın çokluğundan şikâyet edip indirime gidilmesini
istediği, bu teklifinin reddedilmesi üzerine kendisini Yahudilere karşı koruması için yerli
bir derin yapıya müracaat ettiği ancak bu sefer de yerli derin yapı tarafından sömürülmeye
başlandığı, sonunda yeter dediği ve son dönemlerde "Ergenekon" adı altında deşifre
edilmeye başlayan bu yapıya karşı sesini yükselterek kurtulabileceğini düşündüğü,
Bu şekilde hedef haline gelen Üzeyir Garih 'in, MOSSAD 'ın bilgisi dâhilinde Ergenekon
tarafından planlanan bir operasyonla öldürüldüğü, Ergenekon'un çözülmesinin henüz
mümkün olmadığı, bu nedenle cinayetin şeklen aydınlatılmış gibi gözüktüğü belirtilmiştir.
Bu internet sitesinin bir dönem yaygın olarak bilindiği, önemli bazı konularda sansasyonel
haber ve dosyalar yayınladığı anlaşılmasına karşılık, kim tarafından işletildiği tespit
edilememiştir. Doğu Perinçek duruşmada, sitenin Mehmet Eymür'e ait olduğunu iddia
etmekte iken Tanık olarak dinlenen Mehmet Eymür ise bu sitenin Doğu Perinçek ve
Aydınlık grubunun gizli yayın organı olduğunu, sitede yayınlanan resimlerin Aydınlık
101/2271
dergisinde çıktığını, Doğu Perinçek grubunun kendi yaptıklarını çok güzel bir şekilde
başkalarına monte ettiklerini ifade etmiştir.
Tanınmış işadamı Üzeyir Garih'in. Ergenekon örgütü tarafından öldürüldüğünün iddia
edildiği www.yesil.org adlı internet sitesindeki "Müslüman Mezarlığında Yahudi Kanı"
başlıklı bu yazıdaki bilgilerin kaynağı belli değildir. Cinayetin üzerinden henüz iki ay
geçmeden yayınlanan bu yazıdaki, Ergenekon 'un deşifre olmaya başlamakla birlikte henüz
çözülmesinin mümkün olmadığı ifadesi dikkat çekmektedir. 12 Ekim 2001 tarihinde
yayınlanan bu yazıda, hangi gelişmeler nedeni ile Ergenekon örgütünün deşifre olmaya
başladığı belirtilmemiştir.
C)VELİ KÜÇÜK'ÜN WWW.OZTURKLER.COM İSİMLİ İNTERNET SİTESİNİN
TANITIM GECESİNDE YAPTIĞI KONUŞMA
Veli Küçük, Sedat Peker'e ait olan www.ozturkler.com isimli internet sitesinin 25.02.2002
tarihinde İstanbul Hilton Otelinde yapılan tanıtımına katılmıştır. Burada Türk dünyasına
hizmetlerinden bahisle kendisine törenle plaket verilmiştir. Veli Küçük'ün tören sonrası
yaptığı konuşmanın son bölümü aşağıdaki gibidir.
"Bölmek istediler diyorum, halen aynı oyun devam ediyor. Bölmek için ellerinden gelen
gayreti sarf ediyorlar. Biz globalleşmeye karşı değiliz, biz Avrupa birliğine de karşı
değiliz. Ancak onurluca girmek için istiyoruz. Şereflice gireceğiz. Gidip kapılarında
yalvarmadan gireceğiz. Tabi ki bir birlik lazım. Avrupa Birliği de lazım ama asıl bir birlik
lazımsa o birlik asil Türk Milletinin 300 milyonluk Türk birliğidir. Bu birlik, bu birlik
mutlaka teessüs edecektir. Tabi ki korkacaklar, 300 milyonluk bir kütleden, asil Türk
milletinden. Onun yolu Tanrı Dağlarından, Ergenekon 'dan geçecek. " Bu konuşmadaki
"Türk milletinin yolu Tanrı Dağlarından, Ergenekon'dan geçecek" cümlesinin güçlü bir
şekilde vurgulandığı görülmektedir.
Veli Küçük duruşmada, bu açılıştaki konuşmasında Türkiye 'nin mevcut hali gibi onuru
rencide edilerek Avrupa Birliğine katılmasına karşı olduğunu, 300 milyonluk Türk Birliği
kurulmasının hedeflenmesi gerektiğini, bunun yolunun da Diyarbakır 'dan değil Ankara ve
Tanrı Dağlarından geçeceğini söylediğini, bu konuşmasından sonra İkinci
Cumhuriyetçiler ve AB'çiler tarafından hedefe konulduğunu şimdi anladığını beyan
etmiştir. Bir soru üzerine de, bu açılışa katılması için özel bir davet almadığını, gazeteye
verilen ilanı okuyarak gittiğini savunmuştur.
Veli Küçük'ün 2002 yılındaki konuşması ve bu konudaki duruşma beyanında Türk
Birliğinin kurulması hakkında söyledikleri ile Emniyet ifadesindeki beyanı açık bir çelişki
barındırmaktadır. Emniyet ifadesinde kendisine sorulan "Kızılelma ittifakı nedir. Sizin bu
ittifakta bir yeriniz var mıdır? Bu ittifak ile alakalı olarak detaylı bilgi vererek sizin bu
ittifakla olan ilişkilerinizi belirliniz? " sorusunu "Kızılelma deyimi bence gerçekleşmesini
mümkün olarak görmediğim, tüm Türk halk ve topluluklarının bir bayrak altın toplanması
mefkûresidir. Ancak böyle bir mefkurenin gerçekleşmesini mümkün olarak görmüyorum.
Böyle bir oluşumun içerisinde de değilim " şeklinde cevapladığı görülmektedir.
Boğaç Kaan Murathan duruşmalarda; www.ozturkler.com internet sitesinin açılışı için
düzenlenen etkinliğe, bu geceye katılan herkes gibi Sedat Peker 'in davetlisi, bir duruşmada
da çevreden duyarak gittiğini, Veli Küçük ve Muzaffer Tekin ile burada tanıştığını, Veli
102/2271
Küçük'ün Sedat Peker "in çok değer verdiği bir aile dostu olduğunu öğrendiğini
söylemiştir.
Sedat Peker'e duruşmada, kendisinin Veli Küçük un açılışa katılan davetlilerden birisi
olduğu beyanına karşılık Veli Küçük'ün bir gazete ilanında görerek bu açılışa gittiğini
söylediği, ayrıca bu organizasyonda Veli Küçük'ün bir konuşma yaptığı ve kendisine
plaket verildiği hatırlatılarak açıklama yapması istendiğinde, bu konuyu Veli Küçük'e şilt
veren eski İstanbul Milletvekili Osman Ceylan 'ın bileceğini ifade etmiştir.
www.ozturkler.com internet sitesinin açılışı konusu, Veli Küçük'ün burada yaptığı
konuşmasında geçen "Ergenekon" kelimesini tarihi mitolojik anlamında değil, üstü kapalı
bir usulle örgüt adı anlamında telaffuz ettiği mütalaa edilmekle Ergenekon örgütünün
varlığı tartışmasının yapıldığı bu bölüme alınmıştır. Konuşmayı yapan kişinin herhangi
birisi değil, Ergenekon örgütü yöneticilerinden birisi olduğu, kendi ifadesi içeriğine göre
Kızılelma birliği tabir edilen bu faaliyetlerde etkin konumu bulunan Veli Küçük olması, bu
mütalaaya varmada etkili olmuştur.
Tanık olarak da dinlenilen Can Dündar'ın, 28.01.2008 tarihinde Milliyet gazetesindeki
köşesinde yayınlanan "...Çete hepten cesaretlenmişti. O kadar ki faili meçhul cinayetlerin
merkezi kabul edilen Kocaeli'nin Jandarma Alay Komutanı Veli Küçük, emekli olduktan
sonra, Sedat Peker'in internet sitesinin açılışında, başında olduğu söylenen örgütün adını
verdi: "Asil Türk milletinin yolu, Ergenekon'dan geçecek... " ifadeleri, bu konuşmadan aynı
anlamı çıkarttığını göstermektedir.
Veli Küçük'ün, buradaki konuşmasında "...Bu birlik, bu birlik mutlaka teessüs edecektir.
Tabi ki korkacaklar, 300 milyonluk bir kütleden, asil Türk milletinden. Onun yolu Tanrı
Dağlarından, Ergenekon'dan geçecek" dediği sabit iken, duruşmadaki beyanında, bu
konuşmasında... Üç yüz milyonluk Türk Birliği kurulmasının hedeflenmesi gerektiğini,
bunun yolunun da Diyarbakır'dan değil Ankara ve Tanrı Dağlarından geçeceğini
söylediğini savunarak, özellikle bu konuşmasında telaffuz ettiği Ergenekon kelimesinin
yerine Ankara kelimesini koyup, bu irtibatı gizlemeye çalıştığı görülmektedir.
Diğer yandan, tanıtım gecesinin düzenleyicisi olarak gözüken Sedat Peker ile bağlantıları
ortada olan Veli Küçük, Sedat Peker'in davetlisi olarak gittiğini söylemek yerine,
kendisine plaket verilip bir de konuşma yaptığı bu geceye katılması konusunda özel bir
davet almadığı, gazeteye verilen ilanı okuyarak gittiği şeklinde inandırıcılıktan uzak bir
savunma geliştirmiştir. Sedat Peker, Muzaffer Tekin ve Boğaç Kaan Murathan'ın
savunmaları içerikleri dikkate alındığında Veli Küçük'ün bu konudaki savunmasının itibar
edilir mahiyette bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Ç)ALPARSLAN ARSLANTN ORTAĞI OLDUĞU YEDİTEPE HUKUK BÜROSUNDA
YAPILAN ARAMADA BULUNAN BELGE
17.05.2006 tarihindeki Danıştay eyleminden sonra, aynı gün Kadıköy Bahariye
Caddesinde bulunan Yeditepe Hukuk Bürosundaki Alparslan Arslan'ın odasında yapılan
aramada Ergenekon ibareli 16 sayfa bir belge bulunmuştur. Bu belgenin 04.06.2002
tarihinde www.atin.org isimli internet sitesinde yayınlanan Ergenekon başlıklı haberin
02.09.2002 tarihli internet çıktısı olduğu anlaşılmaktadır.
103 / 2271
Yazıda, Yeni Şafak gazetesi yazarı Fehmi Korumun Taha Kıvanç takma adıyla 30.04.2001
ve 01.05.2001 tarihinde yayınlanan Ergenekon konusundaki yazılarından bahsedildikten
sonra şu yorumda bulunulmuştur.
"Taha Kıvanç, esas ismi ile Fehmi Koru'ya en büyük tepki, zamanın Mao'cu, PKK yandaşı
terörist örgütü, şimdinin ise ordu yanlısı, Kuva'yı Milliyeci, Kemalist kuruluşu Aydınlık
grubundan geldi. 6 Mayıs 2001 tarih ve 720 sayılı Aydınlık Gazetesinde Hikmet Çiçek
Fehmi Koru'ya hücum etti. ...Bu telaşlı tepkiye bir bölümünü Fehmi Koru'nunyayınladığı,
daha geniş bir şekilde de Aksiyon Gazetesinin yer verdiği (Aksiyon 12 Mayıs 2001 / Sayı:
336 Harun Odabaşı - Sivil Ergenekon başlıklı yazı) "Ergenekon: Analiz - Yeniden
yapılanma, yönetim ve geliştirme projesi" başlıklı ve "Emir ve tensiplerinize..." hitabıyla
biten raporu, "Bizzat Doğu Perinçek'in kaleme aldığı ve Ergenekon'un yeniden
yapılanmasında önemli fonksiyonlar yüklendiği" söylentileri mi neden oldu acaba? "
Belgede "İnternet'te yayın yapan Ergenekon sayfası veya Gerçek Ergenekon isimli web
sitesi Ergenekon yapılanması ile ilgili şu haber ve yorumlara yer vermiş" denilerek
www.gercekergenekon.4t.com sitesinde yayınlanan, içerisinde "NATO uzantısı eski "derin
devlet" yapılanmasının yerine geçmek üzere(l) ulusalcı/milliyetçi yeni Ergenekon,
toplantılara başladı", "Ergenekon'un siyasi kanadı ise Maocu-Türkçü-Tarikatçı
kimliklerine bürünen kesimlerin birbirlerine tutkallanması tavsayınca kendisini daha net
ortaya koyacak. Önce Yeni Hayat ve Aydınlık, sayfalarını birbirlerine açarak paslaşmaya
başladı. Ardından birlikte paneller düzenlediler. Son sajhada yanlarına Azerbaycan'dan
profesörlük unvanlı Kadiri Şeyhi H. B. 'ı da aldılar. " şeklinde ibareler geçen yazıdan
alıntılar yapıldıktan sonra ''Anlaşılan "Gerçek Ergenekon" Ergenekon'la ilgili
gelişmelerden ve Perinçek'in bu organizasyon içinde bulunmasından pek memnun değil.
Enteresan gelişmeler değil mi? "CİYA " düşmanı Perinçek Ergenekon'da " denilmiştir.
Sanık Kemal Kerinçsiz, kendisinin bu davanın 1999 yılından kurgulanan bir tertip
olduğunu düşündüğünü belirtir bir açıklama yaptıktan ve söz konusu belgenin de polis
tarafından bu tertibin bir parçası olarak aramadan önce Alparslan Arslan 'ın bürosuna
konduğunu tahmin ettiği şeklinde duymak istediği cevabı da ifade ettikten sonra, Alparslan
Arslan 'dan söz konusu belgeyi bilgisayardan indirip bürosuna koyup koymadığı sorusunu
cevaplamasını istemiştir. Alparslan Arslan bu soruyu, gazeteci Fehmi Koru 'nun Ergenekon
yapılanmasından bahsettiği bu yazısının Yeni Şafak gazetesinin internet sitesinden
indirilmiş olabileceğini söyleyerek cevaplamıştır.
Alparslan Arslan başka bir duruşmada da, takip ettiği bir gazeteci olan Fehmi Koru 'nun
Derin devlet, Ergenekon ve yeni açılımla ilgili yazılarından kendisi gibi bu konulara
meraklı olan büro arkadaşı Burhan Gür'e bahsettiğini, onun da internetten söz konusu
belgeyi indirdiğini, yazıyı okuduktan sonra Burhan Gür ile yaptığı konuşmada bu belgede
Ergenekon konusunda yazılanlara inanmadığını söylediğini ifade etmiştir.
Tanık olarak dinlenen Burhan Gür'e, önceki bir duruşmada Alparslan Arslan ile ortak
oldukları Avukatlık bürosunda yapılan aramada bulunan Ergenekon konulu belgenin polis
tarafından konmuş olabileceğine dair iddiaların dile getirildiği hatırlatıldıktan sonra, bu
konuda bilgisi sorulması üzerine, bu belgeyi polisin koyduğunu düşünmediğini, meraklısı
oldukları için Ergenekon, Gerçek Ergenekon, yeşil.org, atin.org gibi internet sitelerine
girdiklerini, Fehmi Koru 'nun Ergenekon, Derin devlet, Derin devletin ABD kontrolünde
olmaması gerektiği konularında yazıları bulunduğunu hatırladığını, söz konusu bilgisayar
104/2271
çıktısını kendisinin internetten indirmiş olabileceğini beyan etmiş, Alparslan Arslan'ın bu
belgeyi kendisinin indirdiği ve içeriği hakkında konuştukları şeklindeki beyanını ise
kısmen doğrulayarak, yazıyı internetten kendisinin indirmiş olabileceğini ancak Ergenekon
konusunda Alparslan Arslan ile konuştuklarını hatırlamadığını söylemiştir.
Tanık Mehmet Eymür önceki aşama ifadesi ve benzer olan duruşma beyanında konu
hakkında özetle; Otuz üç yıl boyunca Milli İstihbarat Teşkilatında görev yaptığını,
Susurluk kazasından sonra nasıl Cumhuriyet savcısı Aykut Cengiz Engin'e gidip
bildiklerini anlattı ise Ergenekon soruşturması konusunda da kendi isteği ile bildiklerini
anlatacağını, Veli Küçük ile irtibatının 1983 yılındaki tanışmalarından itibaren devam
ettiğini, Veli Küçük'ün, Ali Yasak, Sedat Peker ve Sami Hoştan ile ilişkileri olduğunu,
zaman zaman bir araya geldiklerini bildiğini, Veli Küçük'ün, Azerbaycan 'da Aliyev karşıtı
kişilerin yüksek makamlara gelmesi, Yusuf Ziya Arpacık gibi milliyetçi-savaşçı tabir edilen
kişilerle irtibatı olarak Irak 'ta Kerkük'ün Türk kimliğinin korunması gibi yapılanmalara
gittiğini, Dışişleri Bakanlığı ve MİT'in bundan rahatsız olarak kendisini ikaz ettiklerini
bizzat Veli Küçük'ten ve kendisinin bazı arkadaşlarından duyduğunu. Veli Küçük'ün bu
faaliyetleri ile tam olarak ne amaçladığını bilemediğini, bir görüşmelerinde kendisine
"Paşam bu Türk'leri bir araya getirmeyi bırak Türkiye elden gidiyor, onu kurtarmak
lazım " dediğini, Sedat Peker 'in içerisinde olduğu Öztürkler adlı bu harekette eski Kara
Kuvvetleri Komutanı M.F. ve Veli Küçük'ün yer almasını hoş karşılamayarak bu
düşüncesini internette yazdığını,
Doğu Perinçek 'in sürekli olarak ideoloji ve kalıp değiştirmesini, son olarak da Ulusalcı
olmasını hayatın tabi akışına uygun olmayan maksatlı bir faaliyet olarak gördüğünü,
...Bir görüşmelerinde Veli Küçük'ü Doğu Perinçek ile olan ilişkilerinden dolayı tenkit
ettiğini, buna karşılık Veli Küçük'ün kendisine "...Yine her şeye rağmen en Milliyetçi bu
Perinçek çıktı" dediğini anlatmıştır.
Veli Küçük Emniyet ifadesinde; Doğu Perinçek 'in kendisini arayarak oğlu Mehmet Bora
Perinçek'in görüşme isteğini ilettiğini, yanına gelen ve konuşmalarında Türk
milliyetçiliğinden bahseden Mehmet Bora Perinçek'in aynı zamanda İşçi Partisi Gençlik
Kolları Başkanı olduğunu öğrendiğini, bunun üzerine kendisine Ülkü Ocakları ile beraber
30 Ağustos 'ta Taksim meydanına çelenk koymalarını teklif ettiğini, kabul etmesi üzerine
tanıdığı olan İstanbul Ülkü Ocakları Başkanı Levent Temiz 'i çağırarak aynı teklifi ona da
yaptığını ve her ikisini bir araya getirdiğini, daha sonra bunların 30 Ağustos 'ta Taksimde
bu etkinliği gerçekleştirdiklerini ancak bu olayın gereksiz spekülasyonlara yol açarak, kızıl
elma ittifakını Veli Küçük sağladı şeklinde basın haberlerine konu olduğunu söylemiştir.
Veli Küçük duruşmadaki savunmasında Doğu Perinçek ile irtibatı hakkında; Doğu
Perinçek ile 2001 yılında İstanbul 'da tertiplenen Kıbrıs mitinginde karışlaştıklarını, daha
sonra ikiz sözleşmelerin yasalaşmasına karşı çalışmasını basından öğrenmesi, bu
çalışmayı Cumhurbaşkanlığı dahil birçok resmi kuruma gönderdiği bilgisini edinmesi
üzerine kendisini arayarak birkaç telefon görüşmesi yaptığını, talebi üzerine bu
çalışmasını kendisine de gönderdiğini, bunun dışında bir kez de babasının ölümünü
öğrenmesi üzerine baş sağlığı dilemek amacı ile telefon ile görüştüğünü, bunların dışında
görüşmeleri olmadığını,
Önceki aşama ifadelerinde geçen "Evinde yapılan aramada bulunan 'Televizyon Analiz
Yönetim Ve Geliştirme Projesi Türkiye 'de Televizyon Yaşlılar İçin Çok Yeni Gençler İçin
105/2271
Çok Eskidir İstanbul/Temmuz 2000' başlıklı belgeyi kesin olmamakla beraber kendisine
Mehmet Perinçek'in vermiş olabileceği" şeklindeki bölümün, tutanaklara sehven
yazıldığını, Mehmet Perinçek'in kendisine getirmiş olduğu belgenin, kendi akademik
çalışması olan Ermeni sorunu ile ilgili olduğunu ifade etmiştir.
Tuncay Güney'in İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğündeki mülakatında
Mehmet Eymür ile Doğu Perinçek arasındaki husumet konusunda özet olarak; Veli
Küçük 'e yakın olan bütün kişilerin Doğu Perinçek 'in de dostu olduğunu, sadece Mehmet
Eymür ile sürtüştüklerini, Veli Küçük'e kendisinin "Paşam Mehmet Eymür le
görüşüyorsunuz niye bunları barıştırmıyorsunuz" dediğini, Veli Küçük'ün de " Mehmet
suçlu burada, Ziverbey Köşkünde bunlara onur kırıcı işkence yaptı, öyle ya da böyle
bunlar örgütlerin liderleriydi, ben örgüt liderlerine böyle yapılmasına karşıyım, onun için
aralarına girmedim, Mehmet Eymür benden bunlar bana saldırmasınlar diye yardım
istedi, saldırıyorlarsa da Mehmet Eymür konusu ile ilgilenmiyoruz diyelim, yoksa Doğu
Perinçek çok uyanık adamdır, düşman oluruz" dediğini, anlattığı görülmektedir.
D)WWW.SABAH.COM.TR ADLI İNTERNET SİTESİNDE YAYINLANAN YAVUZ
DONAT'İN YAZISI, AV.CEYHAN MUMCU'NUN ÜLKE TV'DE YAYINLANAN
"SIRA DIŞI" PROGRAMINDAKİ BEYANLARI
Sabah Gazetesi yazarlarından Yavuz Donat Av. Ceyhan Mumcu ile yaptığını belirttiği bir
telefon görüşmesi içeriğini 02.08.2008 tarihinde www.sabah.com.tr adlı internet sitesinde
yayınlamıştır. Yazının ilgili bölümleri aynısı ile şöyledir.
Abdullah Çatlı Susurluk'taki kazada ölünce...
Gazetelere "ilan verenler" olmuş.
Olabilir, doğaldır.
Ceyhan Mumcu:
- Ama bir ilan çok önemliydi.
- Neden?
- İlanın altında imza olarak ne yazılıydı, biliyor musun?
- Ne yazılıydı?
-Tek kelime: Ergenekon.
- Yok deve.
- İstersen bir gün oturalım, uzun konuşalım... At mı deve mi, koyun mu keçi mi, sana
belgeleriyle anlatayım.
Ergenekon üzerine "muhabbet" uzayınca...
Ceyhan Mumcu dedi ki:
Eski günlerin Ergenekon'u farklıydı, şimdinin Ergenekon'u daha farklı.
- Yani eskiden de vardı, öyle mi?
- Galiba şaka yapıyorsun... Elbette vardı... Eski Ergenekon'u herkes biliyordu, tanıyordu.
106/2271
Ceyhan Mumcu:
- Diyorlar ki Ecevit'i Ergenekon yıktı.
- Vallahi de ilgisi yok, billahi de.
- Ecevit'i Ergenekon değil, Derviş yıktı.
- Dediler ki Derviş geliyor... Duyar duymaz dedim ki... Eyvah, Ecevit'in defteri dürülecek...
Ve duruldu.
Av. Ceyhan Mumcu, Ülke TV'de katıldığı "Sıra Dışı" isimli bir programda da aynı
konudan bahsederek, Abdullah Çatlı 'nın cenazesinin kalktığı hafta, Ülkü Ocaklarındaki
arkadaşları tarafından gazetelere Ergenekon imzası ile taziye ilanı verildiğini söylemiştir.
Aynı programda, yakın zamanda vefat eden eski MHP milletvekili Mehmet Gül'e bir
konuşmalarında Türklerin varoluş destanının adını neden aranan bir kişiye ait taziye
ilanında verildiğini sorduğunu anlatmıştır.
6 Kasım 1996 tarihli Milliyet gazetesinde bu konuyla ilgili olabilecek bir haber
yayınlanmıştır. Gazetenin 16.sayfasındaki "Çatlı için ülkücü tören" başlıklı haberde
Abdullah Çatlı'nın cenazesindeki bir bildiriden söz edilmektedir. Bu haberin ilgili kısmı
şöyledir.
Susurluk'taki kazada hayatını kaybeden firari ülkücü Abdullah Çatlı'nın Türk bayrağına
sarılı cenazesi İstiklal marşı ve tekbir sesleriyle toprağa verildi. Çatlı 'nın cenazesine yer
altı dünyasının ünlü isimleri ve bazı politikacılarla binlerce ülkücü katıldı. Çatlı'nın
cenazesi için Devlet Hastanesi morgu önünde sabah erken saatlerden itibaren kalabalık
toplanmaya başladı. Burada daha sonra "Çatlı 'nın arkadaşları" imzasıyla bir bildiri
yayınlandı. Bildiride Çatlı için şöyle denildi.
Onu herkes öğrenmeye çalıştı, ama kimse anlamaya gayret etmedi. Çatlı 40 yaşındaydı.
Turan ülkesi kadar büyük bir akrep ısırmıştı beynini. Ümmet coğrafyası kadar geniş bir
kor düşmüştü yüreğine. Ülküleri için yaşadı. Ülkesi için öldü. Mafya dedikleri çirkefe ne
tenezzül gösterdi, ne de bu meşum kavramı bir lahza olsun telaffuz etti. Yıllar var ki,
ülkemiz örtülü bir savaş içinde. Çatlı, bu savaşta yan tuttu. Yan tutmakla kalmadı, risk
aldı, bedel verdi. Kılıç gibi savaştı, onurlu bir ömür sürdü, Hakka yürüdü.
Dostları ilə paylaş: |