kendi masasına veya diğer büronun bölümlerine herhangi bir şekilde koydular mı?
Biliyorlar mı?"
Mahkeme Başkanı:"Soruyu iyi anladın mı. Alparslan?"
Sanık Alparslan Arslan:"//qyzr yani bu konularla ilgili bir bilgim yok, mailler, Ergenekon
lobi faaliyetleri ile ilgili, yok yani bu konularla şunu söyleyim lütfen. "
Mahkeme Başkanı:"öyle bir belge bilgisayardan indirip arşivine koydun mu?"
Sanık Alparslan Arslan:" Fehmi koru bir ara Fehmi Koru denilen gazeteci, gazeteci bi ara
bu Ergenekon dan falan bahsetmişti Ergenekon dan bahsetmişti böyle bir yapıdan
bahsetmişti belki onunla ilgili bir şey olabilir yani bu yeni şafağın, yeni şafak gazetesinin
internet sitesinden böyle bir belge indirilmiş olabilir. Hepsi bu. "
Sanık Kemal Kerinçsiz:"16 sayfalık bir belge bu lobi belgesi. Yani bir gazete haber sayfası
değil. "
Mahkeme Başkanı:"Ne diyorsun Alparslan?"
Sanık Alparslan Arslan:" Ergene kon örgütüyle bir alakam yok, tanımam bilmem
bilmişliğim de yok. Dediğim şekilde ise o vardır yani. " Şeklinde beyanda bulunmuş, bu
belge ile ilgili tanık Burhan Gür'de internetten irdirildiğini duruşmada teyit etmiştir.
Aynı celsede; sanık Erkut Ersoy, sanık Alparslan Arslan'a doğrudan soru yöneltmesi
sırasında aynen:
Sanık Erkut Ersoy : "Alparslan bey beni hatırladınız mı?
Sanık Alparslan Arslan: "evet"
Sanık Erkut Ersoy: " ilk nerede gördünüz beni? "
Sanık Alparslan Arslan:"'hastanede gördüm ben seni"
Sanık Erkut Ersoy:'''Hastanede aynı koğuştaydık değimli aynı bölümdeydik. "
Sanık Alparslan Arslan:"evet"
Sanık Erkut Ersoy:"ö/> akşam ben sizin koğuşunuzun önüne gelmiştim, şunu sormuştum
size demiştim ki; bu Ergenekon örgütünden hiç kimseyi tanıyor musun? Tanımıyorum
dediniz. Daha sonra neden böyle bir eylemi yaptın diye sordum. Sende baya bir düşündün "
Mahkeme başkanı:"Siz mi sorguladınız onu hastanede "
Sanık Erkut Ersoy:"efendim"
1251 /2271
Mahkeme başkanı:"hastanede sorguladınız mı?"
Sanık Erkut Ersoy:" hayır sorgulamadım efendim ben sadece orada dolaşıyordum. Yani
koğuşu."
Mahkeme başkanı:"Nedir yani, o kadar merak niye yani, Ergenekoncu musun, Adamı
vurdun mu. astın mı. kestin mi. Niçin bu kadar merak niye ?
Sanık Erkut Ersoy:" Aynı bölümdeydik sayın başkanım muhabbet etmek amacıyla yanına
gittim. Merak ettim sadece merakımdan sordum. Dedim ki. kendisine neden böyle bir şey
yaptın böyle bir eylemi yaptın dedim bana kendisi beni Fettullahçılar yönlendirdi
pişmanım dedi. Bu konuşmayı hatırlıyor musunuz? "
Sanık Alparslan Arslan:" Vallahi, bilmiyorum abi sen bilirsin, Büyük adamsın. "
Sanık Erkut Ersoy:*'hatırlamıyorsun. Bunu söyleyeceğim sayın başkanım kendisi zaten
söyledi de. "
Mahkeme Başkanı:"Bak hatırlamıyormuş." Şeklinde geçen diyalogta, sanık Erkut Ersoy,
Alparslan ArslanTn hastanede kendisine eylemi Ergenekon terör örgütünün eylem planları
hazırladığı ve örgüt belgelerinde geniş yer verdiği Fethullahçıların yönlendirmesi ile
işlediği ve pişman olduğunu söylediğini beyan etmesine karşılık sanık Alparslan Arslan bu
beyanları doğrulamamıştır.
Mahkemenizin 2008/209 esas sayılı dosyasının 23.08.2010 tarihli duruşmasında yeminli
tanık olarak dinlenen, sanık Alparslan ArslanTn ev arkadaşı ve o dönemde nişanlısının da
Muzaffer Tekin'in ofisinde çay yapan bayan olduğunu beyan eden Orhan Kadı'ya
doğrudan som yöneltmesi sırasında aynen:
Sanık Muzaffer Tekin:"Anladığım kadarıyla Alparslan ArslanTn yakın arkadaşı ve aynı
evi paylaşıyorsunuz doğru mudur?"
Tanık Orhan Kadı:"Evet, evet."
Sanık Muzaffer Tekin:"Alparslan Arslan'ın dini hassasiyetleri var mıdır?"
Tanık Orhan Kadı:"Vardır efendim."
Sanık Muzaffer Tekin:"İçki içer ayyaş gibi hakkında haberler yapıldı. Siz buna katılıyor
musunuz?"
Tanık Orhan Kadı:"Hayır içki içmez efendim. İçki içmediğini biliyorum."
Sanık Muzaffer Tekin:"Ayyaş değildir."
Tanık Orhan Kadı:"Değil kesinlikle."
Sanık Muzaffer Tekin:" Dini hassasiyetleri vardır. Alparslan Arslan kafasına koyduğu bir
şeyi yapar mı? Yoksa birileri tarafından kullanılacak bir karaktere mi sahiptir? "
1252/2271
Tanık Orhan Kadı:"Kafası yani dik kafalıdır beceriklidir kimse tarafından kullanılabilecek
bir kişi olduğunu düşünmüyorum efendim."
Sanık Muzaffer Tekin:"Benimle dolaştığını ve benden etkilendiğini hiç duydunuz mu veya
böyle bir ifadeniz oldu mu?"
Tanık Orhan Kadı:"Duymadım efendim."
Sanık Muzaffer Tekin" Benimle dolaştığı veya benden etkilendiği konusunda bir şeyiniz
var mı? "
Tanık Orhan Kadı:"Yok yani sizden etkilendiğine dair hiçbir şey duymadım ben. Bir
fikrim de yok yani etkilenecek bir kişilik değil zaten."
Sanık Muzaffer Tekin:"Benim büromun hemen karşısında Adnan Güleç avukat yanlış
hatırlamıyorsam kız kardeşiyle evlendiniz ve sizin de belirttiğiniz gibi hanımefendi benle
sizi tanıştırdı. Benim hiç büromun böyle kapalı gizemli özel konuşmalar yapıldığına şahit
oldunuz mu veya eşinizden duydunuz mu?"
Tanık Orhan Kadı/'Duymadım ve hiç görmedim de. Ya çok sıklıkla gittiğim bir yer değildi
zaten efendim ama yani öyle gizemli konuşmaların yapıldığı yerlerin olduğunu da
duymadım. Eşim Muzaffer beye çay yapardı Adnan beyin yanında sekreterlik yapardı
Muzaffer beye de çay yapardı yani. Zaman zaman çay yapardı o vesileyle tanışmışım."
Sanık Muzaffer Tekin:"£vf/. Benim oğlum yaşında bir insana iğrenç bir saldırıyı
yaptırabileceğimi düşünebilir misiniz, sizde böyle bir intiba bıraktım mı?"
Tanık Orhan Kadı:"Hayır."
Sanık Muzaffer Tekin:"Hatırlarsanız menfur Danıştay saldırısından sonra gözetime
alındığım ve bırakıldığım süreçte handan çıktığım bir gün yanımda sınıf arkadaşım Rafet
Aslan ile beraberken sizde hana o dönem nişanlınıza gelmekteydiniz ve ben o olaya
ismimin karıştırılmasından ötürü birazda öfkeyle bu kadar hukuk tahsili yapmış bir avukat
böylesine menfur bir hadisenin içinde nasıl olur diye size bir konuşma yaptım hatırladınız
mı?"
Tanık Orhan Kadı:"Evet hatırladım."
Sanık Muzaffer Tekin:"Siz ne cevap verdiniz?"
Tanık Orhan Kadı:'"Haklısınız demişimdir efendim yani. Hatırlamıyorum."
Sanık Muzaffer Tekin:"Aynen şunu söylediniz dediniz ki, bir bir buçuk senedir karşıda
bir hocanın yanma takılıyor artık bizler de tanıyamadık dini içerikli kitaplar beş vakit
namaz sert mizaçlı bir yapısı olduğu içinde biz kendisine müdahale edemiyoruz. Doğru
mudur?"
Tanık Orhan Kad\:"Bunları söylediğinizi hatırlamıyorum efendim. "
1253 / 2271
Sanık Muzaffer Tekin:"Yok siz söylediniz."
Tanık Orhan Kadı:"FoA efendim ben böyle bir şey söylediğimi hatırlamı."
Sanık Muzaffer Yekin:"Aynen öyle söylediniz bir buçuk senedir dediniz karşıda bir
hocanın yanına takılıyor. Dini kitaplar okuyor. Beş vakit namaz kılıyor. Ve bizde
kendisine müdahale edemiyoruz yani evde bile kendisiyle etki edeceğimiz müdahale
edeceğimiz bir yapıda değil."
Tanık Orhan Kadı:'*Öy/ bir şey söylediğimi hatırlamıyorum çünkü ben namaza karşı
olan bir insan değilim yani öyle bir şey söylediğimi hatırlamıyorum. Şimdi bende
namaz."
Sanık Muzaffer Tekin:"Ben sizin namaza karşı olduğunuzu demiyorum. Ben dedim ki bir
avukattan Danıştay'a nasıl böyle bir menfur saldırıyı yapar sizde dediniz ki bir buçuk
senedir karşıda bir hocanın yanına takıldı yanımda da Rafet Arslan vardı onu da tanık
olarak dinletebilirim."
Tanık Orhan Kadv."Doğrudıır bir, bir buçuk senedir yada bir sene bir buçuk senedir
hocanın yanına gidip geliyordur demişimdir. Ama biz yani laf dinletemiyor."
Sanık Muzaffer Tekin "Evet, iyice fanatik dini hassasiyetleri iyice şey bizde kendisine
müdahale edemiyoruz çünkü Danıştay saldırısı tasvip edilecek bir olay değil. Din ayrı
hepimiz dini hassasiyetleri olan insanlarız ama dini hassasiyeti olan bir insan Danıştay'ı
basmaz. Bende hukuk tahsili görmüş bir insan böyle bir saldırının içinde olabilir mi
dedim sizde o cevabı verdiniz."
Tanık Orhan Kadı:"Efendim şimdi benim Alparslan'a yönlendirme yapma gibi bir
şansım da yok bir buçuk senedir gittiğini hocanın yanına gittiğini söylemişimdir ama
bizim Alparslan 'ı yola almak hizaya alma gibi bir söylem içerisine girme şansımız yok
çünkü bizim Alparslan'a telkinde bulunma şansımız yoktur yani Alparslan bizim
ağabeyimizdir."
Sanık Muzaffer Tekin:"Bende aynı şeyi söylüyorum zaten ben de aynı şeyi yani dini
hassasiyetlerinden ötürü biz kendisine şey yapamıyoruz etki ve bu da iyice arttı dediniz.
Beş vakit namaz ve devamlı kitap okuyor ve bizde ona yaş olarak küçük dediniz galiba."
Tanık Orhan Kadı:"'Evet yaş olarak da küçüğüz kendisinden." Şeklinde gelişen karşılıklı
soru cevapta, sanık Muzaffer Tekin'in tanık Orhan Kadı "ya kendi istediği yönde beyanda
bulunması için nasıl çaba harcadığı zapta geçen beyanlar ve iddia makamı gözlemi olarak
açıkça görülmüştür.
Mahkemenizin 2008/209 Esas sayılı dosyasının 08.05.2009 tarihli 83. Celsesinde, sanık
Oktay Yıldırım müdafii Av. Yıldırım Çavuşovalı aynen; "... Müvekkilimle alakası yok
ama bir hukukçu olarak bu Danıştay saldırısıyla ilgili birkaç cümle sarf etmek istiyorum
sayın başkanım şimdi Danıştay saldırısının failleri arasında Osman Yıldırımın sözlerini
destekleyen başka kimse yok. Osman Yıldırımın ispatlanamaz kanıtlanamaz beyanları var.
Ve yalan olduğu da bilimsel olarak demin söylediğim gibi ortaya çıktı. Osman Yıldırım
diyor ki aslında ben gerici, şeriatçı, yobaz, devlet, cumhuriyet, rejim düşmanı bir adam
1254/2271
değilim. Para için yaptım tetikçiyim bunu demeye getiriyor, sayın başkanım Danıştay
saldırısına ilişkin Ankara 11 ağır ceza mahkemesinin karar gününü hatırlayalım lütfen
karar açıklanıyor Osman Yıldırım müebbet hapis cezası alıyor. O ana kadar hiç bunu
söylememiş yani ben hiç bu tetikçi olayını ve bu davanın dayanağı olan uyduruk
ifadelerinden bahsetmemiş mahkemeye bu iddialar araştırılmış sayın mahkeme gerekçeli
kararında Ergenekon davasıyla bir irtibat kuramamış. Bunu gerekçeli kararında da yazdı
zaten. O ana kadar hiç açıklamıyor. Karar açıklanıyor Osman yıldırım müebbet hapis
cezası alıyor. Doğru mu ilk tahliyesi 36 yıl sonra hayatı bitmiş mahvolmuş Osman
Yıldırımın o anda. Şimdi düşünün Osman Yıldırım bir tetikçi para için yapmış ve öyle
güçlü sözde bir örgüt var ki öyle güçlü ki bu örgüt onlara güvenmiş son ana kadar susmuş.
Bu sözde örgüt onu son ana kadar kurtaracağına güvenmiş ama öyle olmamış müebbet 'i
yemiş 36 yıldan evvel tahliye olmayacak. Ne demesi lazım Osman Yıldırımın pardon bir
dakika ya, aslında ben gerici yobaz şeriatçı falan filan değilim para için yaptım ya, beni
işte şu azmettirdi bu azmettirdi. İtiraf ediyorum. İtirafçı sanık olarak daha az ceza almak
istiyorum demesi lazım değil mi. demiyor, ne diyor bizi kimin için satıyorsunuz sayın
başkanım diyor. O İngiliz piçinin kurduğu cumhuriyeti başınıza yıkacağım diyor. O
arkanızda duran heykel için mi bizi satıyorsunuz diyor. Şeriat gelecek çok kafalar kopacak
diyor. Demiyor mu diyor. Bunların hepsi zapta geçmiyor mu sayın başkanım. Geçiyor, o
sözlerinden dolayı da ceza almıyor mu hangi tetikçi bu kadar idealist olabilir sayın
başkanım, lütfen vicdanınıza sesleniyorum. Bu kadar idealist bir tetikçi olabilir mi. bu
kadar böylesine bu sözleri söylemiyor akabinde aradan aylar geçiyor cezaevinde sayın
soruşturma savcılarına ifade veriyor. Bir bakıyoruz ki iadeleri değişmiş. Geçen ay gene
Ankara 11. ağır ceza mahkemesinin Yargıtay'ın bozma kararından sonra ki, ilk duruşması
ikinci duruşması, diğer o davanın diğer sanıkları Osman Yıldırıma dönüyor diyor ki bunlar
da zapta geçiyor, satılık köpek kaç paraya bu yalan ifadeleri uydurdun bizim davamızı
sattın. Gazalarını satıyorlar, yani o kendi kafalarındaki buraları burasını darülharp
gördükleri için bu İslam'a güya sözde İslam'a uygun hareketlerini Osman Yıldırımın
sattığını düşünüyorlar. Kaç paraya sattın diye bağırıyorlar. Alpaslan Arslan denen
meczup aynı mesleği taşımaktan hicap duyuyorum. Dönüp Danıştay üyelerine seyirci
kısmındaki Danıştay üyelerine başörtüsünü yargılayanı keserim diye bağırıyor bağırmıyor
mu bağırıyor. Bunlar da zapta geçiyor, iki hafta evvel oldu. Artık bu davanın Danıştay
saldırısıyla alakası olmadığını kanıtlamak için ortaya ne koymak lazım sayın başkan. Kaldı
ki müvekkilim Danıştay saldırısıyla ilişkilendirilmiş değil iddianamede öyle bir suçlama
yok.... " Şeklindeki beyanları ile Ankara'da görülen duruşmalarda diğer sanıkların; Sanık
Osman Yıldırım'a dönerek davalarını sattığını, Türkiye darülharp olduğu için idealist
sanıkların sözkonusu eylemi "gaza" olarak gördüklerini ifade etmiştir. Mütalaamızın ilgili
bölümlerinde ayrıntılı olarak dava sanıklarının kişisel yaşamları kendi beyanları ve tanık
beyanları dikkate alarak irdelenmiş hiçbir şekilde dinle diyanetle ilgisi olmayan kişiler
oldukları ortaya konmuştur. Sanık müdafıinin dosya kapsamını iyi bilmesine mukabil bu
şekilde beyanlarda bulunması mahkemenin takdirlerine sunulmuştur.
ÜMRANİYE'DE ELE GEÇEN EL BOMBALARI İLE CUMHURİYET
GAZETESİNE ATILAN EL BOMBALARI ARASINDAKİ BAĞLANTI
Cumhuriyet Gazetesi ve Danıştay Saldırıları olaylarından sonra ve bu olaylara ilişkin
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 11.07.2006 tarihli iddianamesinin hazırlanmasından
yaklaşık 1 yıl sonra yani 12.06.2007 tarihinde kollukça alınan bir ihbar üzerine, Ümraniye
2.Sulh Ceza Mahkemesinden alınan karar uyarınca 12.06.2007 günü ihbara konu mekanda
yapılan aramada, evin çatısında ve ihbarda belirtildiği gibi elektrik direğinin yanında, üzeri
1255/2271
siyah renkli naylonla örtülmüş, yeşil renkli, her iki tarafında taşımak için halat bulunan
ahşap sandıkta; 1 adet kasa üzerine yapışık, mühimmat istif kartı tabir edilen 15.06.1997
tarihli kağıt, 18 adet MKE yapımı el bombası, 18 adet el bombasına ait fünye, 7adet
DM41 NATO standardı tabir edilen el bombası, 2 adet Alman yapımı el bombası ele
geçirilmiştir.
Ele geçen sandık ve içerisindeki tüm malzemeler üzerinde parmak izi araştırılması
yaptırılmış; İstanbul Emniyet Müdürlüğü Parmak İzi Laboratuar Büro Amirliğinden alınan
ekspertiz raporunda mukayeseye elverişli olan 8 adet pamıak izi ve 2 adet avuç izinin
bulunduğu bildirilmiştir. Elde edilen parmak izlerinin olay ile ilgili olarak yakalanan
Mehmet Demirtaş, Ali Yiğit ve Oktay Yıldırınfdan alınan parmak izleri ile mukayesesi
yaptırılmış, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Otomatik Pamıak İzi İnceleme Büro
Amirliğinden alınan ekspertiz raporunda 3 adet parmak izinin Oktay YıldırımTn sağ el
işaret ve sol el işaret 2 parmak izlerinin aynısı olduğunun tespit edildiği bildirilmiştir.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Bomba İmha ve İnceleme Şube Müdürlüğünden alınan
ekspertiz raporunda özetle; el bombalarının askeri amaçlarla üretilen mühimmatlardan olup
piyasadan temininin mümkün olmadığı, bu tür mühimmatları çeşitli yollarla ele geçiren
kişilerin terör amaçlı veya şahsi menfaatler doğrultusunda kullandıkları, bu tür bombaların
piminin çekilerek ilgili hedeflere atılmasından sonra meydana gelen patlamadan dolayı
canlılar üzerinde öldürücü-yaralayıcı. cansızlar üzerinde ise yakıcı-yıkıcı-tahrip edici
özelliğe sahip olacağı, fakat söz konusu bombaları ihbar üzerine kullanılmadan operasyon
sonucu elde edildiğinden dolayı TCK nun 174 ve 6136 S.K.mun 2478 sayılı kanunla
eklenen Ek-5 maddesinde mütalaa edileceği, bildirilmiştir.
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Mühimmat Fabrikası Müdürlüğünün 06.07.2007 gün
ve 355 sayılı yazısında;
-MKE MOD 45 Cinsi, KF-MKE-1-58 12-94 Kf. Numaralı, 8270 Adet El Bomba Tapası
Mühimmatının 21.12.1994 tarihinde 1992/71 Protokol numarası ile Kara Kuvvetleri
Komutanlığıma verildiği,
-MKE MOD 45 Cinsi, KF-MKE-1-8 5-88 Kf. Numaralı, 18980 Adet El Bomba Tapası
Mühimmatının 09.06.1988 tarihinde 1988/1 Protokol numarası ile Kara Kuvvetleri
Komutanlığıma verildiği,
-MKE MOD 45 Cinsi, KF-MKE-1-25 10-92 Kf. Numaralı, 1740 Adet El Bomba Tapası
Mühimmatının 27.10.1992 tarihinde 1992/23 Protokol numarası ile Kara Kuvvetleri
Komutanlığıma verildiği, ( 10.000 adet olarak üretimi yapılan bu kafile el bombası
tapasının aşağıda yazılı KF-MKE 1-17 nolu MKE MOD 44 savunma el bombasında
kullanıldığı)
-MKE MOD 44 Cinsi KF-MKE 1-17 Kf. Numaralı 10.000 Adet Savunma El bombasının
02.11.1992 tarihinde 1992/21 Protokol numarası ile Jandarma Genel Komutanlığıma
verildiği,
- M204 A2 Cinsi KF-MKE 1-152 6-83 Kf. Numaralı 19550 adet Tapanın 04.07.1983
tarihinde 1981/16 Protokol Numarası ile Kara Kuvvetleri Komutanlığıma verildiği,
1256 / 2271
1
Mühimmat istif kartının, Türk Silahlı Kuvvetlerinde kullanılan (Stok No:918) standart
mühimmat istif kartı olduğu, 15.06.1997 tarihinde sayım maksatlı olarak işlem gördüğü,
Mühimmat istif kartı üzerinde en son işlem yapan şahsın kimliğine ilişkin bir ibare
bulunmadığı, Mühimmat istif kartının üzerine takılı olduğu ve ele geçirilen mühimmatın
taşınmasında kullanıldığı anlaşılan sandığın, Türk Silahlı Kuvvetlerinde el bombalarının
taşınmasında ve depolanmasında kullanılan orijinal mühimmat sandıkları ile benzer
özelliklere sahip olduğu, ele geçirilen mühimmatın TSK'dan çalınıp çalınmadığı ile ilgili
olarak herhangi bir belge ve soruşturma evrakına rastlanılmadığı, bu kapsamda (E)
Lv.Kd.Bşçvş. Oktay Yıldırımin görev yaptığı Hasdal Kışlasında mühimmat sayımları
yapıldığı ve envanterde bulunan mühimmatın tam olduğunun anlaşıldığı,
El bombalarının iki adedinin, Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde de bulunan MKE
(Askeri fabrika) yapımı savunma el bombası olduğu, 4 adedinin Türk Silahlı Kuvvetleri
envanterinde de bulunan DM 41 el bombası, 3 adedinin ise ABD menşeli içten dilimli
savunma el bombası olduğu, iki adedinin Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde de bulunan
ABD menşeli dıştan dilimli savunma el bombası olduğu,
Bomba Bilgi Merkezince; 12.06.2007 tarihinde İstanbul İli Ümraniye ilçesi Çakmak
Mahallesi Samanyolu caddesi Güngör sokak no:2 adresinde ele geçen el bombalarından
fünye grubunda M 204 A2 MKE 169-5-85 yazan el bombası ile 10.05.2006 tarihinde
Cumhuriyet Gazetesine atılan patlamamış el bombasının fünye grubunda M 204 A2 MKE
173-9-85 ibarelerinin yazılı olduğu belirtilerek, benzer olan bu el bombalarına ilişkin
irtibat raporu gönderilmiştir.
Bu açıklamalar ile parmak izi tespitine göre İstanbul Ümraniye ilçesinde sandık içerisinde
ele geçirilen 27 adet el bombası ve bunlar ile irtibatlı Cumhuriyet Gazetesine 10.05.2006
tarihinde atılan el bombasının Oktay Yıldırım ile bağlantısının maddi delili bulunduğu
anlaşılmaktadır.
İFADELER:
Şevki Yiğit ifadesinin konu ile ilgili kısmında özetle ; "Oğlu Ali Yiğit başka bir işte
çalıştığından dolayı ona ait manav dükkanı ile kendisinin ilgilendiğini, 3-4 ay önce manav
tezgahı için gerekli olan tahtayı aramak için evin çatısına çıktığında sandığı gördüğünü,
açıp baktığında içerisindeki bombaları görerek korktuğunu, oğlu Ali Yiğit'e bu konuyu
sorduğunu, onun da kendisine "Bombalar dayımın komut anınındır, fazla karıştırma"
dediğini, Ali Yiğit'in sözünü ettiği komutanın ismini bilmediğini, ancak basında çıkınca
Oktay Yıldırım olduğunu öğrendiğini, büyük oğlunun Mehmet Demirtaş'a ait gaz
istasyonunda çalıştığını, boş zamanlarında Mehmet Demirtaş 'a ait gaz istasyonunda
1257 / 2271
ı
- M204 A2 Cinsi KF-MKE 1-169 5-85 Kf. Numaralı 15260 adet Tapanın 04.06.1985
tarihinde 1985/1 Protokol Numarası ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na verildiği,
bildirilmiştir.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı l.Ordu Komutanlığından alınan yazı ve ekindeki inceleme
tutanağında; Oktay Yıldırımin Astsb.Lv.Kd.Bşçvş. rütbesiyle görev yaptığı 6incı
Mot.P.A.K.lığı (Hasdal/İstanbul)"dan 01 Nisan 2005 tarihinde malulen emekliye ayrıldığı,
halen Türk Silahlı Kuvvetleri Bünyesinde görevli olmadığı, bu nedenle kendisine herhangi
bir görev verilmesinin söz konusu olmadığı.
durduğunu, Oktay Yıldırım 'ın daha önceden Mehmet Demir taş'a ait gaz istasyonuna sık sık
geldiğini bildiğini, kendisinin 3 sefer Oktay Yıldırım 'ın gaz istasyonuna gelerek Mehmet
Demirtaş ile odada baş başa görüştüklerini gördüğünü, istasyon çalışanlarının Oktay
Yıldırım'ı komutan olarak tanıdıklarını, bu gaz istasyonunun 2 yıl önce ruhsatsız olduğu
için yıkıldığını, gaz istasyonunun faal olduğu dönemde Mehmet Demirtaş 'ın bombaların
ele geçtiği evde ikamet ettiğini, manav dükkanı kapanınca kendisinin Trabzon'a gittiğini,
bombaları gördükten sonra vicdan azabı duymaya başladığını ancak oğlunun başına bir iş
gelir düşüncesi ile ilk etapta şikayetçi olamadığını, oğlu Ali Yiğit 'in maddi durumunun iyi
olmadığını, zorla geçindiğini, parasız olduğu için kendisinin kandırılıp bir olayda
kullanılarak başına daha büyük bir iş açılabileceği düşüncesi ile şikayetçi olmaya karar
verdiğini. Trabzon 'da ikamet ettiği yerin Jandarma mıntıkasında olmasından dolayı kendi
ev telefonundan 156'yı arayarak olayı ihbar ettiğini ve adresi ayrıntılı olarak verdiğini,
daha sonra ise oğlunun ve bombaların yakalandığını duyduğunu, ihbarı kendisinin
yaptığını, ilk başta ihbar etmemesinin oğlunun bombaların ele geçtiği evde oturmasından
dolayı başına bir iş gelir korkusundan kaynaklandığını" beyan etmiştir.
Mehmet Demirtaş ifadesinin konu ile ilgili bölümünde özetle; "Askerlik yaptığı
dönemde Oktay Yıldırım 'ın kendisinin komutanı olduğunu. Manav dükkanı yanında
bulunan bombaların ele geçirildiği evin kayınpederinin kayınpederine ait olduğunu,
yaklaşık 2-3 yıl önce bu evde kendisinin oturduğunu, daha sonra buraya yeğeni Ali Yiğit 'in
taşındığını, evin altındaki manav dükkanını Ali Yiğit'in işlettiğini, bu evde ele geçirilen
bombalar ile ilgili hiçbir bilgisi olmadığını, kendisinin Ali Yiğit'e bombaların Oktay
Yıldırım 'a ait olduğunu söylemediğini, Ali Yiğit 'in ailesi ile kendi ailesi arasında bir
husumet bulunduğundan bu yönde bir beyanda bulunmuş olabileceğini, ele geçirilen
bombalarda Oktay Yıldırım'm parmak izinin bulunması nedenini bilmediğini" beyan
etmiştir.
Ali Yiğit Kolluk ifadesinde özetle; "Mehmet Demirtaş 'ın kendisinin dayısı olduğunu,
Oktay Yıldırım 'ı ilk defa dayısına ait olan ve şu an yıkılmış olan Ümraniye ilçesinde LPG
istasyonunda 4 sene kadar önce, tahminen 2003 Mayıs Haziran aylarında gördüğünü,
kendisi LPG istasyonunda otururken Oktay Yıldırım 'ın istasyona geldiğini, direk olarak
müdüriyet odasına girdiğini, bu durumu diğer dayısı olan Osman Demirtaş 'a söylediğini,
Osman dayısının kendisine "o şahıs Mehmet dayının komutanı" dediğini, 2003 Mayıs
ayından itibaren askere gidene kadar, yani 2004 yılı Mayıs ayına kadar bahsettiği
Ümraniye ilçesindeki şu an yıkılmış olan LPG istasyonunun yıkama bölümünde çalıştığını,
bu dönem içerisinde Oktay Yıldırım'ın, gördüğü kadarı ile 10-15 güne bir olmak üzere
dayısı Mehmet Demirtaş 'ın yanma gelip gittiğini, kendisinin müdüriyete girme gibi bir
yetkisinin olmadığından bu gelip gitmelerin ne amaçla olduğunu ve içeride ne
konuşulduğunu bilmediğini, ayrıca Oktay Yıldırım ' ın yanında başka şahıslar olduğunu hiç
Dostları ilə paylaş: |