T. C. İStanbul cumhuriyet başsavciliği sayı : 2009/191 Esas no



Yüklə 31,9 Mb.
səhifə20/335
tarix17.08.2018
ölçüsü31,9 Mb.
#71833
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   335

bir kişi tarafından kendisine verildiğini, içeriğini okuyup konu hakkında adli bir işlem

yapılamayacağını anladığını, Ergenekon yapılanmasını araştırmak için talimat içeren gizli

belgenin de bu istihbarat notuyla birlikte geldiğini söylemiştir.
Sorgu Hâkimliğinde; Kendisinde meslek hastalığı denebilecek olan arşivleme alışkanlığı

olduğunu, sevenlerinin emekli olduktan sonra da kendisine bilgi ve belge akışını

sağladıklarını, Adil Serdar Saçan hakkındaki belgenin GİMA 'da çalıştığı dönemde zarf

içinde kendisine geldiğini, bu alışkanlığı nedeni ile arşivlediğini savunmuştur.


Duruşmada; görevde olduğu dönemde görevinin mahiyeti nedeni ile çeşitli yollardan bilgi

belge ve doküman gelmekte olduğunu, bu durumun emekli olduktan sonra da devam

ettiğini, Adil Serdar Saçan hakkındaki belgelerin de bu kapsamda mektupla kendisine

geldiğini, bunların kendisini ilgilendirmediği gibi doğruluk derecesini de bilmediğini, bu

nedenle kaldırıp bir kenara koyduğunu, bu davada edindiği bilgiler ile Adil Serdar

Saçan 'ın o dönemde kendisini bir yıl dinlettiğini anladığını, yine o dönemde bu durumu

bildiğini zanneden Emniyet içinde Adil Serdar Saçan 'a düşman bir grubun kendisine bu

belgeleri gönderip Adil Serdar Saçan 'ın üzerine gitmesini amaçladığını anladığını,


Adil Serdar Saçan'ın dosyaların birleştirilmesinden önce yaptığı savunmanın sonrasına

denk gelen başka bir duruşmada; Evinde bulunan evrakların, Adil Serdar Saçan'ın,

hakkında araştırma yaptığını kendisine bildirerek, üzerine gitmesini sağlamak isteyenlerce

gönderildiğini, bu şekilde kendisinin de kullanılmak islendiğini düşündüğünü, bu

evraklarda yazılı Adil Serdar Saçan hakkındaki iddiaların doğruluğunu bilmediğini,

kaldırıp bir kenara koyduğunu, bu belgeleri basına veya Emniyet Genel Müdürlüğüne

gönderebileceği halde, başka bir amacı olmadığı için bunu yapmadığını, kendisi bu şekilde
128/2271
davrandığı halde Adil Serdar Saçan 'ın Mahkemedeki savunmasını kendisi hakkında

anlattıkları üzerine kurduğunu, evinde bulunan bu belgelerden bahisle aleyhine istihbarat

topladığını ileri sürdüğünü savunmuştur.
Adil Serdar Saçan Cumhuriyet savcılığı ifadesinde; Veli Küçük'ün evinde yapılan aramada

bulunan bu evraklar konusunda, Veli Küçük ile hiç karşılaşmadıklarını, Veli Küçük'ün

Bedrettin Dalan'ın odasında karşılaştıkları şeklindeki beyanının doğru olmadığını, 2001

yılındaki proje çalışması talep yazısının paraflı sureti ve İstanbul DGM Cumhuriyet

başsavcılığının bu konudaki talimatı konulu çok gizli belgeleri Veli Küçük'e vermediğini,

Organize Şube Müdürlüğüne ait fezlekede ismi yazılı Mahmut Tüylüoğlu 'nun, daha önce

Organize Şubede gözaltına alınmış birisi olduğunu, kendisinin "Reina" isimli bir mekânda

bulunduğu sırada tesadüfen orada bulunan ve olay çıkaran bu kişiyi ekip çağırıp

aldırdığını, bu belgenin Veli Küçük'te bulunmasını ve belgenin altındaki el yazısı notun

Veli Küçük'e ait olmasını 2001 yılında almış olduğu çalışma izni nedeniyle bu örgütün

kendi aleyhine belge ve istihbarat toplaması olarak değerlendirdiğini, "Adil Serdar Saçan

ile ilgili derlenen bilgiler" başlıklı belgede yazılı olanların, Organize Şube Müdürü olarak

görevde olduğu dönemde Sedat Peker ile irtibatından dolayı sicilini bozarak hakkında

idari ve adli işlem yaptığı Ali İhsan Yıldırım isimli Polis Memurunun kendisi hakkındaki

asılsız iddiaları ile aynı olduğunu, bunlardan dolayı idari soruşturma geçirdiğini, Fatih

Cumhuriyet savcılığının da bunları soruşturarak takipsizlik kararı verdiğini söylemiştir.


Adil Serdar Saçan ve müdafi Av. Celal Ülgen duruşmalarda; Veli Küçük ile görüşmediği

şeklindeki önceki ifadelerinin doğruluğunu, şimdiye kadar hakkında işlem yaptığı hiç

kimseyle oturup kalkmadığını, Veli Küçük'ün kendisiyle karşılaştığı yer konusundaki

beyanının Emniyet ifadesinde Bedrettin Dalan'ın odası, Cumhuriyet savcılığı ifadesinde

ise bir seminer şeklinde olduğunu, Bedrettin Dalan 'ın odasında her zaman en az otuzar

kişilik gruplar bulunduğunu, Veli Küçük'ün odada bulunduğu böyle bir zamanda odaya

girip çıkmış ise kendisini görmüş olabileceğini, kaldı ki Veli Küçük ile bu şekilde

karşılaşmış olsa dahi bunun bir anlam ifade etmeyeceğini, 2000 yılında Organize Şube

Müdürü olarak görevde Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdür yardımcısı olan Zafer isimli

arkadaşının teklifi üzerine Valilikten izin alarak Yeditepe Üniversitesinde Kamu Yönetimi

dersleri verdiğini, Üniversitenin Yönetim Kurulu Başkanı olan Bedrettin Dalan 'ı da daha

sonra bu vesile ile tanıdığını, özel bir bağlantısı olmadığını, birçok Cumhuriyet savcısı

çocuğu burslu olarak bu Üniversitede iken sadece kendi çocuğunun gündeme

getirilmesinin haksız olduğunu, ifade etmişlerdir.


Adil Serdar Saçan'ın evinde yapılan aramada da; "16.03.2001 tarihinde Dr. Adil Serdar

Saçan isim ve imzası ile İstihbarat Şube Müdürlüğüne yazılmış Ön Çalışma konulu yazı",

"Aykut Cengiz Engin İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcısı imzalı 16.03.2001 tarih ve

Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar Şube Müdürlüğüne hitaben Ön çalışma konulu çok

gizli ibareli mühürlü paraflı resmi yazı", "15.03.2001 tarihli Dr. Adil Serdar Saçan imzalı

DGM C.Başsavcılığına hitaben, Proje Çalışma Grubu İzin Talebi konulu çok gizli ibareli

resmi yazının paraflı nüshası" bulunmuştur.
Adil Serdar Saçan Cumhuriyet savcılığı ifadesinde bu konuda "Bu belgeler Veli Küçük ile

ilgili proje çalışmasıyla ilgili çalışmalara ilişkin fotokopilerdir. Ben bu yazıları İstanbul 1.

Ağır Ceza Mahkeme sindeki dosyadan Emce t Olcay tu vasıtasıyla aldım " demiştir.
129/2271
Ahmet Tuncay Özkan ile alakah "Biz Tv" isimli işyerinde 23.09.2008 tarihindeki aramada

da söz konusu proje çalışmasına dair belgeler bulunmuştur.


Tuncay Güney ve Ümit Oğuztan gözaltında tutuldukları Organize Suçlarla Mücadele Şube

Müdürlüğünde mülakat denilen sözlü sorgudan geçirilmiş, bu sorgu da kayda alınarak

çözümü yapılmıştır. 2007 yılında başlanılan bu davaya esas soruşturmada gündeme

gelmesi üzerine bu kayıtların olması gerekli olan yerde, yani Organize Suçlarla Mücadele

Müdürlüğü arşivinde bulunmadığı anlaşılmıştır. Mülakat kasetleri aşağıda anlatılacağı gibi,

Adil Serdar Saçan hakkında yürütülen başka bir soruşturma sonucu açılan dava

kapsamında Fatih Cumhuriyet başsavcılığı Adli Emanetinde bulunabilmiştir.
2003 yılında bir ihbar üzerine Şevki Duyumun Gaziosmanpaşa'daki Duyusan Ltd.Şti. adlı

işyerinde yapılan aramada; İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne ait

çok sayıda resmi evrakla birlikte, söz konusu mülakat kasetleri bulunmuştur. Resmi

evrakların Organize Suçlar Şube Müdürlüğümü ilgilendirmesi nedeniyle ele geçen

malzemenin bu şubeye, oradan da Fatih Cumhuriyet başsavcılığı Adli Emanetine teslim

edildiği belirtilmiştir. Bu olay nedeni ile yapılan bu soruşturma sonucu Adil Serdar Saçan

hakkında Fatih 2.Asliye Ceza Mahkemesine dava açılmıştır. Bu dava Adil Serdar Saçan'ın

mahkûmiyeti ile sonuçlanmış, karar Yargıtay tarafından onanarak kesinleşmiştir.


Adil Serdar Saçan duruşmalarda bu konuda devam eden bir ceza davası var iken

Ergenekon soruşturması sonunda düzenlenen iddianamede kendisi hakkında bu şekilde bir

isnatta bulunulamayacağından ve söz konusu işyerinde 2003 yılında yapılan aramanın

bugünkü olaylar ile bağlantılı olduğundan bahisle konu hakkında uzun açıklamalarda

bulunmuştur.
Özetle; Şevki Duyu ile arkadaş olduklarını, kendisinin anne tarafı gibi Arnavut asıllı

olduğunu, mahalle arkadaşları vasıtası ile 1985 yılından itibaren tanıdığını,

Gaziosmanpaşa'da Duyusan isimli bir fabrikası bulunduğunu, (Adil Serdar Saçan'ın

kendisi ile irtibatını bu şekilde basitleştirerek tanıttığı Şevki Duyumun JİTEM konusunda

Veli Küçük ile birlikte en çok adı geçen Arif Doğan'la tanıştığı ve bir dönem görüşmeleri

bulunduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır.) lojman sıkıntısı nedeni ile bazı kişisel

evrak ve eşyalarının bir bölümünü buraya bıraktığını, bunu da herkesin bildiğini, 2003

yılında Şevki Duyu'mm tinerci olan oğlu B.Duyu'nun alınarak aramaya dayanak yapılan

ihbarda bulundurulduğunu. İstanbul DGM'den alınan karar ile burada yapılan aramada

Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne ait bir kamyonet dolusu evrak fotokopisi,

diğer bazı eşyalar yanında söz konusu olan Ümit Oğuztan ve Tuncay Güney 'e ait mülakat

kasetlerinin bulunduğunu, İstanbul DGM Cumhuriyet savcısı İsa Dalgıç'ın bilirkişi

marifeti ile bu evrak ve kasetlerin çözümünü yaptırıp DGM'nin görevini

ilgilendirmediğinden bahisle kendisi hakkındaki suç duyurusuyla birlikte Fatih Cumhuriyet

başsavcılığına gönderdiğini, Fatih Cumhuriyet başsavcılığının kendisi hakkında görevi

kötüye kullanmak suçu nedeni açtığı davadaki adli süreçte mahkûmiyet kararı aldığını,

dosyanın halen Yargıtay aşamasında bulunduğunu, yine aynı konuda idari tahkikat

geçirerek meslekten çıkarma cezası aldığını, bu karar aleyhine açtığı davanın

reddedildiğini, Emniyetin kendisinden gizlediği, ancak haklarında yaptığı şikâyet sonucu

Gaziosmanpaşa Cumhuriyet savcılığınca açılan soruşmaya ibraz etmek zorunda kaldıkları,

(İşyeri sahibi Şevki Duyu'nun, söz konusu aramayı yapan Emniyet görevlileri hakkında

Gaziosmanpaşa Cumhuriyet başsavcılığına yaptığı şikâyet üzerine açılan usulsüz aramaya

dair soruşturmanın Takipsizlik kararı ile sonuçlandığı anlaşılmaktadır.) söz konusu
130/2271
aramanın öncesinde usulsüz bir arama daha yapıldığına dair belgeye ulaşarak karar

düzeltme yoluna gittiğini, idari dava sürecinin de Danıştay aşamasında bulunduğunu,


Duyusan Ltd. Şti adlı işyerinde arama yapılarak bir kamyonet evrak ile söz konusu

mülakat kasetlerinin bulunduğunun doğru olduğunu, ancak bunları oraya kendisinin

götürmediğini, kendisinin görevi döneminde, Organize Şube Müdürlüğünün yeni

kurulduğunu dikkate alıp herhangi bir olumsuzluğu önlemek amacı ile Şube arşivi ve

tahkikat dosyalarındaki evrak ve kasetlerin bir suretini makam odasında yedeklediğini, o

dönemde Organize Şubenin teknik imkânı olmadığından söz konusu mülakatları İstihbarat

Şubesinin kayda aldığını ve kendi Şubelerine de yeteri kadar kopya verildiğini, kendisinin

de bu kasetlerden ayrıca bir kopya çıkartarak diğerleri gibi makam odasında

yedeklediğini, Şube ile ilişiğinin kesildiği 14 Mart 2003 tarihinde, şahsına ait özel eşyalar

dâhil makam odasını toplama fırsatı bulamadığını, Şubedeki memurların makam

odasındaki özel eşyaları ve üç-beş koli civarındaki arşiv yedeklemesini Şubenin arşivine

kaldırdıklarını, kendisinin yerine gelen Şube Müdürü Ayhan Buran 'ın Şubenin arşivindeki

bu kolileri görerek götürülmesi talimatı verdiğini, bunun üzerine o dönemdeki arşiv

memuru Cahit Ünal 'ın Temmuz 2003 olarak hatırladığı bir tarihte bunları alıp kendisinin

arkadaşı olduğunu bildiği Şevki Duyu 'nun işyerine götürüp bıraktığını, bu aşamaya kadar

gelişmelerden haberinin olmadığını, Şevki Duyu eşyaların getirildiğini kendisine haber

vermiş ise de, evrakların suret olduğunu düşünüp önemsemediğini ve orada kalmasını bir

ara bakacağını söylediğim,


Halen hayatta olmayan Cahit Ünal'ın Duyusan Ltd.Şti. yapılan aramada bulunan eşyalar

konusunda kendisinin ifade ettiği gibi tanıklık yapmasına ve diğer delillere karşılık,

Mahkeme Hâkiminin aleyhindeki yayınların tesirinde kalarak hakkında mahkûmiyet kararı

verdiğini, söz konusu mülakat kasetlerinin tek başına bir hukuki değeri olmadığını, hukuk

sisteminin kasetli değil yazılı olduğunu, kasetlerin olmadığı kabul edilse dahi çözümlerinin

zaten Şubenin arşivinde bulunduğunu, aramada bulunan kasetlerin yeniden yaptırılan

çözümü ile şubede var olan çözüm arasında da fark bulunmadığını, bunun yanı sıra, söz

konusu kasetlerin Organize suçlarla Mücadele Şubesinin arşivinde bulunduğunu, Ramazan

Candan isimli Başkomiserin bunları arşivde gördüğünü Ahmet İhtiyaroğlu 'na söylediğini,

bunun yanı sıra Emniyet teşkilatının kendi iç mevzuatı gereği bu kasetlerin İstanbul

İstihbarat Şubesinde, İstihbarat ve KOM Daire Başkanlıklarında bulunması gerektiğini,

kasetleri görevi döneminde KOM Daire Başkanlığına kendisinin gönderdiğini, kasetlerin

ayrıca İstanbul DGM Cumhuriyet başsavcılığına gönderildiğini, savunmuştur.
Adil Serdar Saçan Cumhuriyet savcılığı ifadesinde proje çalışması hakkında; Tuncay

Güney ve Ümit Oğuztan 'ın çenç oto soruşturmasının yanı sıra açık kaynaklarda da yer

alan bir kısım bilgiler verdiklerini, bunların kasete alınarak çözümlerinin yapıldığını,

konu hakkında DGM Cumhuriyet başsavcılığına bilgi verdiğini, kaset çözümlerinin

gönderilmesi talimatı aldığını, gerekirse proje çalışması izni verileceğinin söylendiğini,

daha sonra da çalışma izni verildiğini, aldığı bu çalışma iznini İstihbarat Şubesine

gönderdiğini, bunun sebebinin konunun o aşamaya kadar İstihbarat Şubesince takip

edilmesi ve o dönem itibari ile her türlü takibin bu Şube tarafından yapılıyor olması

olduğunu, çalışma izni yazısı dışında İstihbarat Şubesine belge göndermediğini, çünkü

İstihbarat Şubesinin tüm bilgi ve belgelere vakıf olduğunu, Şube Müdürlükleri arasında da

tüm ek ve belgeleri ayrı ayrı yazıp gönderme usulü olmadığını, Organize Şubede Tuncay

Güney 'den çıkan tüm belgelerin incelendiğini, Yeşil ve bazı itirafçıların yakalanmasına

dair çalışmalar yapıldığını, ancak sonuçsuz kaldığını, bundan sonraki aşamada İstihbarat
131 /2271
Şubeye birkaç kez akıbetini sormasına karşılık çalışma hakkında ilerleme

sağlanamadığının bildirildiğini, bu gelişmeyi bildirdiği DGM Cumhuriyet savcısının da

çalışmayı sonlandırarak el konulan tüm belge ve dokümanların iadesi talimatı verdiğini,

ancak Tuncay Güney ve Ümit Oğuztan hakkında İstanbul l.Ağır Ceza Mahkemesinde ayrı

bir dava devam ettiğini düşünüp bunları iade etmediğini, kendisi 2003 yılında ayrıldığında

bu belgelerin Organize Şubenin arşivinde bulunduğunu, daha sonra ise bu evrakların

arşivden çıkartılarak İstanbul l.Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiş olduğunu

öğrendiğini, söylemiştir.


Adil Serdar Saçan iddianamedeki, dönemindeki Ergenekon örgütüne dair soruşturmaya

bilerek engel olduğuna dair itham üzerine duruşmalarda alt alta konulunca yüzlerce sayfa

tutan oldukça geniş açıklamalarda bulunmuştur. Özet olarak;
Tuncay Güney ve Ümit Oğuztan 'ın anlattıklarını Cumhuriyet savcılığına bildirmemiş ve

ilgili belgeleri göndermeyerek gizlemiş olsaydı bu iddianın doğru olacağını, bu hali ile ise

ithamın muhatabının Adli Polis olarak emrinde bulunduğu DGM Cumhuriyet savcısı

olduğunu, kaldı ki Cumhuriyet savcısının yetkili olduğu bu konuda doğrudan araştırma ve

soruşturma yapabileceğini, Organize Suçlarla mücadele Şubesi içinden sadece kendisinin

seçilerek suçlanmasının da doğru olmadığını, evraklardan dosyanın kapatılması öncesinde

Cumhuriyet savcısının görüşü alındığının anlaşıldığını, dosyanın kapatılmasını önerir

yazısının bunun üzerine Cumhuriyet savcılığına gönderildiğini,


O yılların insanların Veli Küçük 'ün adını ağızlarına alamadıkları bir dönem olduğunun

dikkate alınması gerektiğini, gerçekten dosyayı kapatsa idi açık sözlülükle o dönemde

Genelkurmay Başkanını karşıma almaktan korktuğum veya gücüm yetmediği için bu

şekilde davrandım diyeceğini, buna karşılık karakteri gereği ve işini iyi yapan birisi olması

nedeni ile proje çalışması izni aldığını, aynı dosyanın İstihbarat Şubesinin ve DGM

Cumhuriyet başsavcılığının bilgisinde olmasına ve daha sonraki tarihlerde MİT

Müsteşarlığına, Başbakanlık ve Genelkurmay Başkanlığına da gönderilmesine karşılık,

işlem yapanın sadece kendisi olduğunu, bu kapsamda DGM Cumhuriyet başsavcılığının

iddialar mücerrettir görüşüne rağmen proje çalışması izni aldığını, aldığı izni zaten daha

önceki bir tarihten itibaren Tuncay Güney 'in telefonlarını dinleyerek teknik takipte tutan

İstihbarat Şubesine gönderdiğini, Yeşil 'i bulmak için özel ekip kurduğunu, ilgili evrakları

muhafaza ettiğini, aksi halde bu evrakların da gizli bir el tarafından yok edilebileceğini,


Kendisi yapmasa da polisin dosya kapatmak için usulen arama yapıp, bir şey

bulunamadığına dair tutanaklar tanzim edip gönderme taktiği uyguladığını bildiğini,

kendisinin de aynı şekilde proje çalışması yapmadan Veli Küçük'ün evine gidip usulen bir

arama yapabileceği halde proje çalışması izni aldığını, dosyayı kapatma niyetinde olan

birisinin Cumhuriyet savcısından bu izni istemeyeceğini, kendisinin sonuna kadar bu işle

uğraştığını, buna karşılık İstihbarat Şubesinin kendisinden bilgi gizlediğini, Veli Küçük'ün

evindeki aramada kendisinin mali ve ailevi durumu ile ilgili iddialar içeren belgeler

çıktığını, bunlardan birinin kendisinin Sedat Peker ile irtibatlı olduğundan bahisle sicilini

bozarak Şubeden gönderdiği Ali İhsan Yıldırım isimli polis memurunun daha önce kendisi

hakkında ileri sürdüğü, adli ve idari tahkikata konu olan iddiaların aynısının yazılı olduğu

bir belge olduğunu, bu belgede yazılı iddialar nedeni ile senelerdir itham edildiğini, Sedat

Peker ile Veli Küçük arasındaki irtibatın araştırıldığı bir yerde bu belgelerin Veli

Küçük'ün evinde çıkmasının tesadüf sayılamayacağını, oysa Veli Küçük'ün bunların

kendisine posta yolu ile geldiğini söylediğini, bütün bunların hakkında proje çalışması izni


132/2271
aldıklarının kendisi hakkında istihbarat topladığını gösterdiğini, hatta bu çalışma izni

aldığı kişilerin daha sonra kendisini meslekten attırdıklarını, aslında bu durumda

yapılması gerekenin kendisinin koruma altına alınması olduğunu, savunmuştur.
06.02.2008 tarihinde Adil Serdar Saçan ile bir görüşme yapmaya gideceğini söyleyen

Emcet Olcaytu'ya Doğu Perinçek, Adil Serdar Saçan'a iletmesini istediği konuları

anlatmıştır. Telefon görüşmesinin ilgili bölümü şöyledir.
Doğu Perinçek: ... Haber yollamışlar içerden, Adil beyi içerden tekrar almayı falan

düşünebilirler diye, ben ihtimal vermiyorum da,


D.P.Ben hiç ciddiye almıyorum, ama ben bak şunu söyle, bak arkadaş bu Güler Kömürcü

söylemiş, bunu onu içeri alabilirler, haber yolla diye göz altına aldıkları zaman,


D.P.Ha 10 gün önce, ondan sonra fakat şimdi böyle bir ikinci dalga falan olacak diyorlar,

fakat benim bak şeyim çıksın aslanlar gibi olayı en iyi göğüslemek öyle olur, çıkıp bir

açıklama yaptığı zaman bir daha içeri alma falan filan hiçbir şey ihtimal kalmaz yani,
D.P.Tabi bu akıllılık yapıp çıkıp bu çatır çatır çatır çatır açıkladığı zaman biz bu göz

altına aldık o zaman savcının emri ile takipsizlik kararı verdik hatta belgeleri bile iade

ettik bunları açıkladığı zaman falan her şey çöker yani.
Adil Serdar Saçan'ın aşama ifadelerine benzer olan yazılı savunması "Emcet bey bir gün

bana uğrayarak Doğu Perinçek 'in bana 2001 yılında Veli Küçük ile ilgili ön çalışmanın

kapatılması ile ilgili olarak İşçi Partisi Genel Merkezinde birlikte bir basın açıklaması

yapmamızı teklif ettiğini' söyledi, ben de 'İşçi partili değilim, siyasilerle asla açıklama

yapmam, görülmekte olan bir dava ile ilgili konuşmam' gerekçesi ile teklif reddettim.

'Mahkeme çağırırsa bildiklerimi orada anlatırım onun dışında konuşmam' dedim"

şeklindedir.
Doğu Perinçek duruşmalarda soru üzerine; öncelikle iddia makamının bu soruyu telefon

görüşmesinin son kısmını okumadan yönelterek lehine olan konuşmasını görmezden

geldiğini, okunmayan bu bölümde kendisinin Adil Serdar Saçan 'ın doğruları

açıklamasından bahsettiğini, Emcet Olcaytu 'nun, bu davaya konu iddialar konusunda ilk

olarak İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şubesi tarafından araştırma açıldıktan sonra

İstanbul DGM Cumhuriyet başsavcısı Aykut Cengiz Engin 'in söz konusu iddiaların

ciddiyetten yoksun ve tutarsız olduğundan bahisle kapatılmış olduğunu o dönemde bu

şubenin başında bulunan Adil Serdar Saçan 'dan öğrenerek kendisine aktardığını, bunun

üzerine kendisinin de Adil Serdar Saçan 'ın kamuoyu önünde bunları açıklaması gerektiğini

söylediğini,


İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şubesinin 2001 yılındaki söz konusu soruşturması ile

kendilerinin Aydınlık dergisi olarak Endonezya modeli şeklinde adlandırdıkları Türk

Silahlı Kuvvetlerini suçlamaya yönelik bir tertibin sahneye konduğunu, bu nedenle o

dönemde kendisini tanımadıkları Adil Serdar Saçan hakkında Aydınlık dergisinde bazı

olumsuz yayınlar yapıldığını ancak Adil Serdar Saçan 'ın kısa sürede bu işi

Fethullahçıların yürüttüğünü anladığını, amirlerine Emniyet içindeki Fethullahçılarla

ilgili yazılar yazdığını, Adil Serdar Saçanın bugün ise, Tuncay Güney'i sorgulayanlardan

olan Şube Müdür Yardımcısı Ahmet İhtiyaroğlu 'nun bu olayın Türk Silahlı Kuvvetlerine


karşı bir tertip olduğunu tespit ettiği halde, kendisinin Tuncay Güney ve Ümit Oğuztan 'ın

sorgularında bulunmadığı için tertibi çözemediğini ve soruşturmanın sonuna kadar

gitmesine taraftar olduğunu söylediğini, yani o günkü konumu ile bugünkü konumu

arasında değişiklik bulunduğunu, zaten bu nedenle de sanık yapıldığını, bugünkü

soruşturmada Adil Serdar Saçan 'a bu konuda yapılan suçlamanın haksız olduğunu, Adil

Serdar Saçan'ın o dönemde ele geçen belgeleri gizlemediğini, ilgili kurumlara

gönderdiğini, hatta âdeta soruşturmayı derinleştirmek için çırpınan tek kişi olduğunu,
Tuncay Güney 'i, Organize Suçlarla Mücadele Şubesi Müdür Yardımcısı Ahmet İhtiyaroğlu

ile Fethullahçılarla bağlantısı bilinen Hakan isimli bir polis yöneticisinin sorguladığını

ancak bunun bir sorgu olmadığının, Tuncay Güney'in tamamen yönlendirici sorular ile

gayet rahat bir şekilde her şeyi anlattığının belli olduğunu, örnek olarak Ümit Oğuztan 'a

mülakat sırasında ısrarla "Üçgeni çiz" denilerek baskı yapıldığını, işte bu sorguda

bulunan Ahmet İhtiyaroğlu'mm Cumhuriyet savcılığına verdiği 11 sayfalık dilekçede,

Tuncay Güney 'in kurularak kendilerine gönderildiğinden, sorguda çok rahat olduğundan,

sadece Fethullah Gülen ile ilgili sorularda terlediğinden bahsettiğini söylemiş, devamla

ancak bu bölümlerin kasetten çıkartıldığını, ne zaman ve nerede çıkartıldığını bilmese de _
bu durumun en azından soruşturmanın Fethullah Hoca ile dayanışma halinde

yürütüldüğünün ispatı olduğunu, savunmuştur.


Emcet Olcaytu Emniyet ifadesinde bu telefon görüşmesini "Adil Serdar Saçan, 30 Ocak

2008 tarihli Hürriyet gazetesinde bu konularla alakalı açıklamalarda bulunmuştur. Doğu

Perinçek de bana, özel bir basın açıklaması yapmasını önerdi" şeklinde açıklamıştır.

(30.1.2008 tarihli Hürriyet gazetesinde Toygun Atilla imzası ile yayınlanan "Ergenekon 7

Yıl Önce Bulunmuştu " başlıklı haberde "İstanbul Organize Suçlar Şube eski Müdürü Adil

Serdar Saçan, şunları söyledi: "Ergenekon yapılanmasıyla ilgili soruşturmayı, biz altından

kalkamadığımız için İstihbarat Şubeyle görüştük. DGM'den yapılanmanın takip edilmesi

için izin aldık. İstihbarat Şube 1 yıl bunları takip etti ama suça yönelik somut bir delil elde

edilemediği gerekçesiyle soruşturmayı bitirdiler. Dosya kapandı. Sonra ne oldu

bilmiyorum " yazdığı görülmektedir.)


Duruşmada; 2001 yılından 2006 yılına kadar geçen zaman aralığında Adil Serdar

Saçan 'ın kitaplarını gördüğünü, okuyunca 2001 yılında Aydınlık dergisindeki Adil Serdar


Yüklə 31,9 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   335




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin