T. C. İStanbul cumhuriyet başsavciliği sayı : 2009/191 Esas no



Yüklə 31,9 Mb.
səhifə237/335
tarix17.08.2018
ölçüsü31,9 Mb.
#71833
1   ...   233   234   235   236   237   238   239   240   ...   335

22.1.2008'de başladığını, Bedirhan Şinal'in ise 2007 yılının Aralık ayında tahliye

olduğunu, Bedirhan 'ın meşhur olmak için bu eylemi yaptığını ifade etmiştir.


b)İSTANBUL 13.ACM'SİNDEKİ YARGILAMA
Bedirhan Şinal 22.4.2011 tarihli 183. duruşmada; Diğer sanıkların kendisinin yalan

söylediği ve iftira attığına dair beyanları reddetmiş ve "Sayın Başkanım ben söylenildiği

gibi kimseye iftira etmiş değilim. Benim iftira etmemi veya bu şahısları suçlamamı

gerektirecek hiçbir ortada sebep de yoktur, bu insanlar benim düşmanım da değildir,

hasmım da değildir." beyanında bulunmuş, diğer sanık müdafileri tarafından kendisinin

Emniyet adına çalıştığına ve Emniyet tarafından yönlendirildiğine dair iddiala hakkında,

bu beyanların bir iftira olduğunu, önce Nuri Ergin 'in yönlendirmesiyle hareket ettiğinin

iddia edildiğini, bunun tutmaması üzerine Emniyetin kendisi için ifade hazırladığının iddia

edilmeye başlandığını, eski ifaderinin doğru olduğunu, kimseye iftira etmediğini, belirterek

tape kayıtlarının kendisinin ifadelerini doğruladığını, Seyhun Zayim 'in telefonda

istemeyerek de olsa itirafta bulunduğunu Cezaevinde de Seyhun 'un Boğaç ve Peker le

aylarca kalarak da fiili olarak kendisini doğruladıklarını ifade etmiştir.


Bedirhan Şinal 3.6.2011 tarihli 187. duruşmada; Sanıkların kendisi hakkındaki iddialarını

tek tek anlatarak bunlara dair beyanlarda bulunarak reddetmiş ve soruşturma esnasında

vermiş olduğu beyanları tekrarlamıştır. 183. celsede Hüseyin Görüm'ün, kendisinin Edime

F Tipi Kapalı Ceza İnfaz kurumunda kaldığı dönemde Posta gazetesinde Sedat Peker

hakkında çıkan 'Cumhuriyet olayında parmağı var' haberinden bir hafta kadar sonra

Cumhuriyet savcılığına bütün bildiklerini açıklayacağına dair bir mektup yolladığına,

akabinde Cumhuriyet savcısının kendisini çağırdığına ve bu şekilde bir komplo

tezgâhlandığına, tezgâhın içinde Polislerin de bulunduğuna dair idiaları hakkında,

Cumhuriyet savcılığına bir mektup yazdığını, ancak böyle bir haberin gazetelerde

çıktığından haberinin olmadığını, hiçbir polisle hiçbir münasebetinin olmadığını, herhangi

bir etkilerinin sözkonusu olmadığını, kimseye komplo kurulmadığını, bu Avukatın planlı bir

şekilde 12 Ağır Ceza Mahkemesinde sergilediği oyunun tekrarını burada oynamakta

. . 1596/2271
¦
olduğunu, amacının polislerin ismini bu olayla ilişkilendirerek Mahkemenin seyrini

değiştirmek olduğunu, 4 senedir insanları karalayarak kendi suçlarını örtbas etmeye

çalıştıklarını ifade etmişve "Sayın Başkan benim hiçbir Emniyet mensubuyla, Polisiyle,

Polisle hiçbir işim yok. Ya burada işleri güçleri polisi suçlamak, bu işi polise yıkmak, ama

emin olun ben hayatta olduğum Allah bana bu ömrü nereye kadar götürürse hani izin

vermeyeceğim buna, yani nerede canım bitti orda da bu iş bitecek, artık ben öldükten

sonra ne olur gerisi Allah Kerim. İş ben hayattayken polislerin üzerlerine yıkamayacaklar

bunu. Bundan emin olsunlar" şeklinde beyanda bulunmuştur.


Bedirhan Şinal 4.8.2011 tarihli 191. duruşmadaki sorgu ve savunmasında; Bütün eski

ifadelerini reddettiğini. Savcılıkta, Terörle Mücadelede, Edirne F Tipinde alınan ifadelerin

hiç birisinin kendi ağzından çıkmadığını, bu ifadelerin tamamını reddettiğini ifade ederek,
2007yılında Organize Şubeden bazı polisler tarafından baskı altına alınmaya başladığını,

kendisinin kullanıldığını, Cumhuriyet gazetesine molotof atılması olayında sanık yapılan

kişilere komplo kurulması için hazırlandığını, Cumhuriyet gazetesine molotof atılması

olayının yaratılması ve diğer sanıklara komplo kurulması için daha önceki tarihte

Organize Şube polislerinin baskısıyla Eyüp Cumhuriyet savcılığının talebi doğrultusunda

yaşının 4 yaş büyütüldüğünü, bir silahlı yağma suçundan o tarihlerde tutuklanarak

Cezaevine gönderildiğini, Bayrampaşa Cezaevinde C Blok C 27 koğuşuna verildiğini, bu

koğuşta Seyhun Zayim, Bayram Demir, Bora Ballı ve Sinan Çetin 'in bulunduğunu,

önceden planlanan şeyler çerçevesinde bu koğuşa verildiğini, 3 ay yattığı bu koğuşta

Boğaç Kaan Murathan in kalmadığını, bu koğuşta iken dosyaya konu olan hiçbir eylemin

planlanmadığını, görüşülmediğini ve konuşulmadığını, kendisinin daha sonra buradan

tahliye olduğunu, tahliye olduktan sonra her şeyin plan çerçevesinde işlediğini, tahliye

olduktan yaklaşık 15-20 gün sonra irtibatta olduğu polislerle çok yoğun görüştüğünü,
Kendisine Silivri 1 Nolu Cezaevinde yapılan zulümlerden sonra gerçeği anladığını ve son

15 gün içinde her şeyin farkına vardığını, anlattığı şeylerle daha önce aleyhinde ifade

verdiği sanıkların gönlünü almak istediğini,
Ergenekon soruşturması ve Cumhuriyet gazetesine el bombası atılması olayları çıktıktan

sonra Gaziosmanpaşa'da polise yakın olan, Malatyalı, ancak soyadını bilmediğini

belirttiği Hakan isimli bir kişiye ait tekstil atölyesinde otururken bazı şeyler yapılması

gerektiğinin konuşulduğunu, birisinin ortaya Cumhuriyet gazetesi olayını attığını.

Cumhuriyet gazetesinin bombalaması olayının örnek alınarak benzeri bir eylem

yapılmasının planlandığını, eylemler planlandıktan sonra 2008'de eylemden 3-7 gün kadar

önce kendisine bomba ve bir silah verildiğini, kendisinin bunu Cumhuriyet gazetesine

atmasının planlandığını, kendisinin de kabul ettiğini, daha sonra kendisinin bomba

patladıktan sonra neler olabileceğini düşünüp tereddütler yaşadığını, bu nedenle

kendileriyle görüştüğü polislerin Cumhuriyet gazetesine bomba atılması yerine sadece

molotof atılması eyleminde karar kıldıklarını, sonra da bu eylemin yapıldığını, polislerin

kendisine verdiği bombayı iade etmediğini, bu bombayı ismini vermek istemediği

Cerrahpaşalı bir arkadaşına teslim ettiğini, mahalleden kendisine abi diyen 13-14

yaşlarında 2-3 kişiyi yanına aldığını, birlikte gittiklerini, Cumhuriyet gazetesine bir gece

kendisinin molotof attığını, olayın akabinde kendisinin kaçmayarak yakalanmasının

önceden planlandığını, öyle de olduğunu, Cumhuriyet Gazetesine molotofu attıktan sonra

evine gidip yattığını, 5 saat sonra da polislerin gelip kendisini evden teslim aldıklarını,
1597/ 2271
Emniyet Terörle Mücadele Şubesinde 3 gün boyunca kendisini bitirdiklerini, aklını

aldıklarını, zulmettiklerini, akla gelmeyecek şeyler yapıldığını, bu nedenle planladıkları

şeye sadık kalmak zorunda kaldığını. Terörle Mücadelede Avukatıyla görüşmesine

müsaade edilmediğini, ifadesine geçilmeden önce ismi dosyada görülecek olan Polisin

kendisine olay öncesinde kadar kimlerle görüştüğünü sorup hepsini söyle hepsini alacağız

dediğini, kendisinin mahalleden arkadaşı olan Fatih Derdiyok, Murat Aplak 'ın isimlerini

verdiğini, bunun amacının örgüt suçu olması için dosyaya adam gerekmesi olduğunu,
Duruşmadaki bu ifadesinden önce dilekçe yazarak Mahkemeden önceki aşama ifadelerini

istediğini, bir haftadır ifadeleri okuduğunu ve şoklar içerisinde kaldığını, gözaltında iken

kendisine Boğaç Kaan Murathan 'ın bir çete operasyonundan gözaltına alındığında

çekilmiş vesikalık bir fotoğrafının gösterildiğini, kendisini orda gördüğünü, 4-5 saat süren

ifade alma işlemi esnasında ifade odasında Avukat görmediğini, iki polisle birlikte

kendisinin odada bulunduğunu. Bayrampaşa Cezaevinde kaldığı koğuştakileri anlattığını,

5 saat sonra çıktığını, Avukata gel şuraya bir imza at dediklerini, Avukatın imza atıp
Polislerin kendisine, tutuklandıktan sonra gazeteye bu olayda Sedat Peker parmağı var

şeklinde haber yazdıracağız, bu haberi gördükten sonra Cumhuriyet savcısına dilekçe yaz,

her şeyi itiraf etmek istiyorum de dediklerini, Cumhuriyet savcılığına gittiğinde

senaryonun bir parçası olarak sustuğunu ve sonrasında tutuklandığını. I hafta-10 gün

sonra Posta gazetesinde Cumhuriyet olayında Sedat Peker parmağı haberini görünce

soruşturma savcısına dilekçe yazarak ifade verip her şeyi itiraf etmek istediğini belirttiğini,

3-4 gün sonra soruşturma savcısının kendisini çağırdığını, Savcıyla yalnız başına

kaldığını, Avukatının bulunmadığını, orada 5 saat kaldığını, 5 saatin sonunda Savcının

kendisine şuraya imzanı at dediğim, o ifadeyi 4 yıldır hiç okumadığını ve görmediğini,

geçen hafta burada okuduğunu,


Boğaç Kaan Murathan 'ın Avukatının veya başka bir Avukatın verdiği bir dilekçeyle

ortalığın karıştığını, polislerin tekrar ifadesini almak için Cezaevine geldiklerini, ifadesini

almaya gelen Başkomiser ve 3 Polisin en başından itibaren işin içinde olan kişiler

olduğunu, burada kendisine sorulan sorulara verdiği cevaplardan Nuri Ergin 'ler kısmı ve

sanıkları nereden tanıdığına dair birkaçının kendisine ait olduğunu kabul edebileceğini,

geri kalanının polislerin yazıp çizdiklerini, işin içine Hüseyin Görüm'ün, Veli Küçük'ün,

mektupların girdiğini,
Şu ana kadar hiçbir zaman özgür iradesiyle ifade vermediğini, Mahkemede de kendisine

bir baskı oluştuğunu, kabul etmek zorunda kaldığını, zaten Mahkemede verdiği bir ifade de

olmadığını, son etap olarak olayın Ergenekon 'a bağlanması için iki sene yargılandıklarını,

talebi üzerine Mahkemede gizli oturumda dinlendiğim, olayın Ergenekon'a bağlanması

için eylemin amacının siyasi olduğunu söylediğini, 3 ay sonraki duruşmada davanın

Ergenekon davasıyla birleştirildiğini,


Polislerin kendisine iftira attırdıklarını, bundan dolayı dava açılmasını istediğini, iftira

attığı insanlar için 40 sene yatmaya razı olduğunu, tek amacının gerçeklerin ortaya

çıkması olduğunu, polislerin kendisini seçmelerinin nedenlerinden birisinin henüz 3

yaşında annesiz babasız yetim kalması olduğunu, dışarıda anneannesinden başka hiç

kimsesinin bulunmadığını, anneannesinin de öldürüldüğünü, hayatının elinden alındığını
1598 / 2271
ih *
yalnız kaldığını, ne sahip çıkanı ne de hiç kimsesinin bulunmadığını, sahip çıkanı olmadığı

için kendisine bunları yaptırdıklarını,


Boğaç Kaan Murathan 'ın bildiği kadarıyla işadamı olduğunu, kendisine git şu adamı

öldür, git Cumhuriyet Gazetesine bomba at diyebilmesi için aklını peynir ekmekle yemesi

gerektiğini, Boğaç Kaan Murathan 'ın ve diğer sanıkların bunlarla ilgisinin bulunmadığını,

bu sanıkların burada olmasının sebebinin İstanbul Emniyet Müdürlüğünün içinde

örgütlenmiş asıl çete olduğunu o çetenin üretimi olduğunu,
Mahkemenin, kendisini yönlendirdiğini söylediği kişilerin kim olduğunu açıklamasını

istemesi üzerine "Dosya kapsamındaki polislerle evet ben kabul ediyorum hepsiyle benim

irtibatım vardır. Bana para da yatırdılar. Benden şimdi isim istiyorsunuz isim önünüzde

Sayın Başkanım dosya kapsamındaki bütün polisler, bu dosyayı hazırlayanlar terörle

mücadele şube müdürü, grup amirleri" olduğunu ifade etmiştir.
Bedirhan Şinal savunmasına devamla. Polisle olay için önceden anlaştığını, anlaşmalarına

göre Cezaevine girdikten bir süre sonra kendisini cezaevinden kurtaracaklarını, Terörle

Mücadele Şube Müdürünün kendisi cezaevinde kaldığı süre zarfında anneannesine nakdi

para yardımı yapacağını, bu anlaşma doğrultusunda son 5 ay öncesine kadar para

konusunda yeterli maddi desteği gördüğünü, kendisine dolaylı şekilde, örnek olarak

tanımadığı kişilerin mahallesinde oturan tanıdıklarına kendisine ulaştırmak üzere 2

milyar, 3 milyar gibi paralar verdiklerini.
Mahkemenin, iddialarını somutlaştırmasını istemesi üzerine "İsim, isim ben dosya

kapsamındaki insanlardır, ben isim burada size telaffuz etmem. Çünkü telaffuz ettiğim

ismin arkasını getiremem, ben Amirlerinin ismini verebilirim"demiş, Mahkemenin

bunların kim olduğunu söylemesini istemesi üzerine "Terörle Mücadele Şube Müdürü"

demiş. Mahkemenin "İsmi neydi" sorusunu da, bu ismi yazılı olarak daha sonra vereceğini

ifade etmiştir.


Bedirhan Şinal savunmasına devamla, olay yerinde 3-4 kere gezdikten sonra Cumhuriyet

gazetesinden araç çıktığını, kendisinin araca doğru Cumhuriyet gazetesinin içine molotof

kokteylini ateşleyip attığını, araçtakilerin arabadan indiğini, silahlar çıktığını ve karışıklık

olduğunu, bu ortamda Umut Erdoğan silahı çıkarınca herkesin ona yöneldiğini,

kendilerinin o arada kaçtığını, plan gereği evine gidip evde yakalanmak için beklediğini,

eve gitmeden önce bir araçla Taşocağına geldiğini, burada yanında olan Oğuzhan Aslan 'a

evine gitmesini söylediğini, olaydan 5 saat kadar sonra evine gelen polisler tarafından

alındığını, olayın oluş şeklinin bu olduğunu. Umut Erdoğan 'ın üstünde silahla

yakalandığını, polislerin geldiğini gördüğünü, buna karşılık olay yerinden hemen

kaçmadığını, bir süre izlediğini, polise işaret edildiğini, polisin dönüp kendisini ve

Oğuzhan Aslanı almadığını, kaçmalarına göz yumduğunu savunmuştur.
Murat Aplak 29.6.2012 tarihli 197. duruşmada: Emniyette vermiş olduğu ifadesinin doğru

olduğunu ve bu ifadeyi hiç değiştirmediğini, ancak Emniyetteki ifadesinde l.ve 7. sorulara

verdiği cevapta Metin yerine Fatih yazıldığını, Oğuzhan Arslan 'ın elinde olay günü cam

şişe olduğunu, ne yapacaklarını sorduğunu, molotof atacaklarını söylediğinde kulağından

tutup senin ne işin var molotofla dediğini ve alıp köşeye kadar götürüp bıraktığını, abi biz

gidiyoruz deyip gittiklerini, tutuklandıktan sonra Bedirhan Şinal 'le Cezaevinde 6 ay aynı


1599/2271
koğuşta kaldığını, suçsuz yere yattığı için Bedirhan'la lıergün tartıştıklarını kavga

ettiklerini"


Emniyette iken nezarethanede polislerin Bedirhan Şinal'e baklava yedirdiklerini

gördüğünü, ayrıca Bedirhan'm koğuşta kendisine tartışma esnasında cezaevine daha

kişilerin geleceğini, kendilerinin burada formalite olduğunu söylediğini, bu işin arkasında

çok değişik kişiler olduğunu bu isimlerin gizli kalması gerektiğini söylediğini, ancak isim

vermediğini, kim var kim yok herkesi buraya getirteceğim dediğini, Bedirhan 'ın koğuşta

Fatih Derdiyok ve kendisine ifadesinde geçen Emre isimli Boğaç lakaplı kişinin yaşını 24

olarak söylediğini, tutuklantıktan sonra Bayrampaşa Cezaevine gönderildiklerini, yaşının

daha büyük olduğunun söylendiği esnada sallarken fazla sallamışım dediğini, burada 19

gün kaldıklarını, Bedirhan 'm değiştirdiği ifadesinde belirttiği televizyonlu odaya

konulmadıklarını, Cezaevinde yatacak yer dahi olmadığını, iki gün hücrede kaldıklarını,

Bayrampaşa 'da Bedirhan 'ın kendisine daha kimleri kimleri getireceğim, bak gör sen daha

herkes buraya gelecek, siz burada formalitesiniz dediğini savunmuştur.


Fatih Derdiyok 22.4.2011 tarihli 183.duruşmada; Suçlamaları kabul etmediğini,

aleyhindeki tüm iddiaların iftira olduğunu, Bedirhan Şinal'in de bunu itiraf ettiğini ve

diğer deliller ve tanıkların da bunu teyit ettiğini ifade etmiştir.
Fatih Derdiyok 3.6.2011 tarihli 187. duruşmada; Bedirhan Şinal'le olay öncesinde aynı

mahallede oturduklarından dolayı karşılaştığını Bedirhan 'ın kendisine bir tanıdığının

arabasının benzininin bittiğini söylediğini, arkadaşı Murat Aplak'ın evine giderken yol

üstündeki benzinciye kadar kendisiyle birlikte geldiğini, oradan 5 TL lik benzin alıp

kendisiyle Murat'ın evine kadar yürüdüğünü, kendisinin Murat ile buluştuktan sonra

yanlarından ayrılıp yakınının olduğunu söylediği yere doğru Umut ve Oğuz ile beraber

gittiğini, kendisinin Murat ile semtlerinde bulunan internet kof ey e giderken yol üstünde

Bedirhan, Umut ve Oğuz 'u şişelerle bir şeyler yaparken gördüğünü, kendisinin Murat ve

Metin 'den ayrılıp bunların ne yaptığına bakmak amacıyla yanlarına gittiğini, onların

Molotof yapmaya çalıştıklarını görünce Bedirhan'a niye yalan konuştuğunu, ne işler

çevirdiğini sorduğunu, Bedirhan 'ın kız arkadaşı olan Esma 'nın evine molotof atacağını

söylediğini, kendisinin molotof yapmaya çalıştıkları kola şişelerine tekme atarak şişeleri

devirdiğini, kendisinin daha sonra internet kafeye gittiğini, Murat ve Metin ile orada

buluştuğunu, polislerin 2 gün sonra evine operasyon yaptığını ve Bedirhan 'ın Cumhuriyet

gazetesine molotof atması olayı nedeniyle kendisini yakaladıklarını,
Bedirhan 'ın Bayrampaşa Cezaevinde kendilerini kıskandığından dolayı bu olaya adlarını

karıştırdığını, Cumhuriyet gazetesine molotof atmasının nedeninin de kız arkadaşı

Esma 'ya büyük görünmek, meşhur olup Esma nın gözünde değer kazanmak olduğunu

söylediğini, daha sonra Edirne F Tipi Cezaevine sevkedildiklerini, sonrasında hiç

olmayacak bir konudan dolayı Ergenekon 'dan yargılandığını öğrendikleri kişilerin

koğuşuna gittiğini, Edirne cezaevinde normalde böyle bir şeyin olmasının mümkün

olmadığını, çünkü haklarındaki iddianamenin savcılık tarafından hazırlanmadığını,

yanlarından ayrıldıktan sonra Bedirhan 'm Mahkemeye 2 tane dilekçe yazdığını, bu

dilekçelerde kendisine ve Murat Aplak 'a iftira attığını söylediğini, Mahkeme başladıktan

sonra da kendisinin suçsuz olduğuna dair 2 dilekçe daha verdiğini, Bedirhan Şinal'in

hayaller âleminde yaşayan, annesinin ve babasının ölmüş olması nedeniyle tüm

insanlardan nefret eden. tüm insanları suçlayan ve tüm doğrularını kaybetmiş bir insan


1600 / 2271
olduğunu, insanlara zarar vermek ve acı çektirmek adına her şeyi yapmaya müsait

olduğunu, Bedirhan Şinal 'in kendisine iftira attığını ifade etmiştir.


Fatih Derdiyok 8.9.2011 tarihli 195. duruşmadaki sorgu ve savunmasında; Önceki aşama

ifadelerini tekrar ettiğini, ancak Emniyet ifadesinde Murat Aplak'la ilgili cümlelerde yanlış

anlama olduğunu ifade ederek, Bedirhan 'lar ara sokağa gittikten sonra ben onların

yanına gittim, yani Murat la Metin Bedirhan 'ların yanından ayrılmadılar. Bedirhan 'lar

ara sokağa gittiler, o sıra biz tam ayrılırken ben Bedirhan lan şişelerle bir şeyler

yaparken görünce yanlarına gittim. Metin 'le Murat 'la internet kafeye gittiler. Orada

düzeltmek istediğim yer bu, diğer kısımları doğru şeklinde beyanda bulunmuştur.
Sorular üzerine, Bedirhan Şinal 'le olaydan 3-4 ay önce bir kafede arkadaşları vasıtasıyla

tanıştığını, Cumhuriyet gazetesinin yerini bile bilmediğini, Bedirhan in molotof yaptığını

görünce şişeye tekma atıp devirdiğini, bidonda kalan benzinle tekrar molotof yapmış

olabileceğini, ancak birlikte benzin istasyonundan çok az benzin aldıklarını, molotofun

atıldığı yerde az bir yangının çıkmasından da benzinin az olduğunun anlaşıldığını, bunu

Emniyet yetkililerine bildirmenin aklına gelmediğini, internet kafede bulunan Murat Aplak

ve Metin Akyel 'e olanları söylediğini, kendisinin Bedirhan 'a Murat ile beraber Taksim 'e

gideceğini söylediğinde Bedirhan in ben de sizinle geleyim 1 saat sonra 500 milyonla

geleceğim beni de götürün dediğini, hap getireceğini söylemediğini, kendisinin daha önce

hap kullandığını, Bedirhan la bir hap alışverişinin olmadığını, Bedirhan in hap veya

uyuşturucu kullanıp kullanmadığını bilmediğini, diğer sanıkları Mahkemede tanıdığını,

Edirne F Tipi Cezaevinde Murat Aplak ve Bedirhan la aynı koğuşta 3-4 ay birlikte

kaldığını, bu süre içinde Bedirhan i birilerinin veya Emniyet mensuplarının

yönlendirdiğine dair veya birinden bir şey geldiğine dair bir şey görmediğini ve

bilmediğini, koğuşlar arası not atıldığına da şahit olmadığını. Bedirhan in bombadan hiç

bahsetmediğini, sadece olay günü bir tabancasının bulunduğunu gördüğünü, Oğuzhan

Aslan in ifadesinde geçen ve kendisinin de molotof yapılmasına katıldığına dair beyanları

kabul etmediğini, olay esnasında Uğur Camii sokağında beklemediğini, babası ve amcası

dışında kimsenin kendisine cezaevindeyken para yollamadığını savunmuştur.
Seyhun Zayim 8.9.2011 tarihli 195. duruşmada: Bayrampaşa Cezaevinde Boğaç Kaan

Murathan ile görüşmediğini, Bedirhan Şinal in de önceki ifadelerinin kendisine ait

olmadığını söylediğini, molotof kokteyli atılmasının kendisinin tasvip etmediği bir eylem

olduğunu, Boğaç Kaan Murathan la Organize Şubeye alındıktan sonra tanıştığını,

Bedirhan Şinal in tahliye olduktan sonra eşi Gülten Zayim ile birlikte kendisim Cezaevinde

ziyarete geldiğini, bu ziyaret esnasında Bedirhan Şinal in kendisine Ahi Rober Hatemo

İstiklal Marşını efemine tavırlarla okumuş haberin var mı dediğini, kendisinin Bedirhan i

böyle şeylerle ilgilenmemesini söyleyerek uyardığını, telefon kaydında geçen Rober

Hatemo 'yla ilgili konunun Bedirhan ile arasında geçen bu konuşma olduğunu

savunmuştur. Seyhun Zayim'in diğer duruşmalarda da aynı mahiyetteki savunmalarını

tekrar ettiği anlaşılmaktadır.
Boğaç Kaan Murathan 22.4.2011 tarihli 183. duruşmada: Emniyette kendisini teşhis

edemeyen, hangi koğuşta kaldığını bilmeyen, yaşının kaç olduğundan haberdar olmayan,

ismini dahi yanlış veren bir kişinin iftiraları sebebiyle Mahkemede bulunduğunu ifade

ederek "Bedirhan Şinal in vermiş olduğu ifadelerde Emre isimli Boğaç lakaplı kişiyle ile C

27 nolu koğuşunda yattığını söylemektedir. Bayrampaşa C 27 nolu koğuşunda ben

yatmadım, bir kere burası Bedirhan Şinalin yapmış olduğu en büyük iftiralardan bir


1601 /2271
tanesidir. İkincisi Bedir han Şinal 14 yaşında, yaşı 4 yaş büyütülerek sübyandan

Bayrampaşa Cezaevine getiriliyor ve Bayrampaşa Cezaevinde C 27 nolu koğuşa

koyuluyor. Soruşturma savcısının yapmış olduğu soruşturmada benim zaten C 27 nolu

koğuşta yatmadığım C 7 nolu koğuşta yattığım söylenmektedir. Ama Bayrampaşa

cezaevinde C 7 nolu diye bir koğuş yoktur " demiştir.
Boğaç Kaan Murathan 3.6.2011 tarihli 187 duruşmada, "Öncelikle burada bir olay var. Ve

bu olayda yarım bardak bir benzinle atmış olduğu basit bir molotof eylemi var. Bunu ben

içerim efendim, bırakın böyle bir eylemi zaten PKK yaptırır, ben PKK'lı bir adam değilim

ki, böyle bir eylem yaptıracak dahi olsam molotof niye attırayım " demiş,


Devamında, Bedirhan Şinal "in yalancı, iftiracı ve hayalperest olduğunu, söylemiş olduğu

hiçbir şeyin doğru olmadığını, yalan ve iftira olduğunun delillerle sabit kılındığını, bu

hasta kişiliğin fazla kaale alınması halinde her dediği kaale alınıyor diye gidip kafasına

göre tekrar bir eylem yapacağını ve bu sefer Mahkeme heyetine veya salondaki başka

kişilere tekrar iftira atabileceğini, bu şahsın herkesçe tanınma isteğinin hayata geçmemesi

için Mahkemenin bir kararla bu hasta kişiliğin adını internet ortamlarından bile sildirmesi

gerektiğini, aksi halde potansiyel bir yapay suç makinesi olarak ülke vatandaşları için

tehlike arz edeceeğini ifade etmiştir.


Boğaç Kaan Murathan 6.8.2011 tarihli 192.duruşmada, "Sayın Bedirhan Şinal'in dün

Mahkemenizde vermiş olduğu ifadelerden dolayı hazırlığımı başka bir şekilde devam

ettireceğim. Sayın Bedirhan Şinal'a bu yaşlarda yapılmış olan, polisler tarafından

yapılmış olan aynı şeyler o yaşlarda bana da yapıldı" demiş,


Devamında, 2004 yılında Kelebek operasyonu olduğunda yakalanmadığını, yurtdışına

çıktığını. 2007'nin Haziran ayında tutuklandığını, Fethiye'den Bayrampaşa Cezaevi ve

Bayrampaşa 'dan da 1 Nolu Kandıra Cezaevine gittiğini, Cinayet davasından yargılanıp

beraat ettiğini, Bedirhan Şinal'in evvelki gün duruşmadaki konuşmasında yalan

konuştuğunun söylendiğini, Bedirhan Şinal 'in konuşmalarına nasıl olur da yalan olarak

bakılabildiğini, kendisinin yatmadığı bir koğuşta olayı örgütlemesinin mümkün olmadığını,


Yüklə 31,9 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   233   234   235   236   237   238   239   240   ...   335




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin