bazı belgeler alındığını, evindeki aramada bulunan disketlerin Tuncay Güney'e ait
olabileceğini, çünkü Tuncay Güney'in bilgisayarında da benzer belgelerin çıktığını,
Mahkeme disketleri kendisine iade ettiyse de açıp içlerine bakmadığını ve üzerlerinde
işlem yapmadığını, ancak Marko Paşa isimli gazetede çalışır iken bu disketleri
incelemeleri için çalışanlara verdiğini hatırladığını, kendisinin bu belgeleri yazacak kadar
kültürlü olmadığını, Tuncay Güney'in bunun aksi yönündeki anlatımlarını kabul
etmediğini, kendisinin bilgisayarında olsa da bunların Tuncay Güney tarafından yazılmış
olabileceğini, Tuncay Güney 'in, bir dönem kendisinin patronu olan Turgut Büyükdağ'ı Veli
Küçük ile görüştürdüğü halde kendisini görüştürmediğini, söylemiştir.
Ümit Oğuztan duruşmalarda gerek kendiliğinden gerekse sorular üzerine özet olarak;
Tuncay Güney'in kendisinin TBMM Susurluk komisyonuna yazdığı raporu bildiğini,
kendisinin ise Tuncay Güney'in Ergenekon belgelerinden bahsettiğine şahit olmadığını,
ancak Gladyo yapılanması içinde yer alan Necabettin Ergenekon isimli bir emekli bir
Albayı tanıdığından, Ergenekon örgütüne soy ismi verildiğinden, bu kişinin subay iken
ordudan atılan, ondan sonra da İran 'a gidip, dönüşünde cinlere muska yazmaya başlayan
bir oğlu bulunduğundan bahsettiğini,
Flash Televizyonunda program yaptığı dönemde Tuncay Güney'in Şehit Albay Rıdvan
Özden'in eşi Tomris Özden'i getirdiğini, Tomris Özden'in kayda alınan anlatımlarının
haber merkezi tarafından kayda değer görülmeyerek yayınlanmadığını, Tomris Özden 'in
bu oluşun aksine olan, kendisine Veli Küçük ile irtibatlı olduklarını söyledikleri, Tuncay
Güney 'in kendisinin yanında Veli Küçük ile üç kez telefonla görüştüğü, kendisi ve Tuncay
Güney tarafından sorgulandığı, Jandarma ile ilgili bir belgesinin hileyle elinden alındığı
iddialarının doğru olmadığını,
Kendisinin sahte plaka ile araç satışı olayı nedeni ile gözaltına alınan Tuncay Güney'i
görmek için Gayrettepe 'keki Asayiş Şube Müdürlüğü Dolandırıcılık masasına gittiğinde
Tuncay Güney'in dolandırdığı paradan kendisine de verdiği iddiası nedeni ile gözaltına
alındığını, Dolandırıcılık masasındaki görevlinin İstihbaratçıların Tuncay Güney'i
sorgulamaları nedeni ile henüz kendilerinin ifade alamadıklarını, kendisi ve Tuncay
Güney'in ifadesi alındıktan sonra başka bir Şubeye gönderileceklerini söylediğini, daha
sonra Organize Şubeye götürüldüğünü,
Organize Şubede gece yarısı nezaretten çıkartılarak çırılçıplak soyulduğunu, gözlerinin
bağlandığını, "Sen Türkoğlu Türksün ha" denilerek cereyan verildiğini, burada Tuncay
Güney 'in sattığı araba konusunda sorgulanmadığını, kendisine Ali Kalkancı 'yı niye ortaya
çıkarttığı, Fethullah Gülen 'den ne istediği, Veli Küçük 'ün silahlarının nerede olduğu gibi
sorular sorulduğunu, dokuz gün boyunca işkenceye maruz kaldıktan sonra çıkartıldığı
Cumhuriyet savcılığı tarafından serbest bırakıldığını,
153/2271
Ergenekon soruşturması kapsamında evinin arandığını, disketler dışında bir şey
bulunmadığını, bunların da 2001 yılındaki olaydan dolayı yargılandığı dava kapsamında
kendisine iade edilen eşyalar arasına karışmış olan Tuncay Güney'e ait disketler
olduğunu, çünkü 2001 yılındaki aramada disketlerin kendisinden değil Tuncay Güney'den
ele geçtiğini, zaten kendisinin 2001 yılından itibaren disket yuvası bulunmayan dizüstü
bilgisayar kullandığını.
Cumhuriyet savcılığı ifadesinden sonra serbest bırakıldığını, aramada kendisinden alınan
eşyaların iadesi için Cumhuriyet savcılığına müracaat eden Avukatına "Ümit Bey'i getirin,
belki onu gizli tanık yaparız" dendiğini, Cumhuriyet savcılığına gittiğinde evindeki
aramada bulunan ve boş oldukları tespit edilen disketlerin içinden örgüt belgeleri
çıktığından bahisle sorgulandığım, bu durumun kolluk ve savcılığın el ele vererek düzmece
delil oluşturduklarını, Ergenekon soruşturmasının yapay ve sonradan oluşturulan delillere
dayandığını ortaya koyduğunu. Savcıların bir kısım sözde Ergenekon belgelerinin kendisi
ve bir kısım sanıkların yer aldığı bir ekip tarafından yazıldığını iddia etmelerine karşılık,
aslında bunların bu senaryoyu masa başında düzenleyen siyaset tarikat koalisyonunun
gerçekleştirdiğinin bilinen bir gerçek olduğunu, bu senaryoda aktör olarak Tuncay Güneye
önemli bir rol verildiğini, yine Tuncay Güney 'in Veli Küçük ile görüştüğü gibi bazı konular
hakkında bilgi sahibi olduğundan bahisle gizli tanıklık teklifinin kendisine de yapıldığını,
oysa Tuncay Güney 'in bir gazeteci olarak herkesle görüştüğü gibi Türk Ordusunun şerefli
haysiyetli bir Generali olan Veli Küçük ile görüşüyor olması kendisinde şüphe
oluşturmadığından bu teklifi kabul etmediğini ve bu nedenle tutuklandığını, ifade etmiştir.
Ümit Oğuztan Mahkemenin okuduğu önceki aşama ifadelerinde geçen bazı hususların
düzeltilmesi gerektiğinden bahisle, önceki ifadesinin aksine Tuncay Güney'in bazı
gazetecileri Veli Küçük ile tanıştırdığını kendisinin bilmediğini, bunun Tuncay Güney'in
anlatımı olduğunu, Tuncay Güney'in elinde "Lobi" belgesini gördüğü, sorduğunda bunun
kurulacak bir sivil toplum kuruluşu ile ilgili olduğunu söylediği şeklindeki ifadesi doğru
olmakla birlikte, bunun kendisinin TBMM Susurluk Kazası Araştırma Komisyonuna
gönderdiği rapor ile ilgili olduğunu anladığı ve bir suretini aldığının kendi anlatımı
olmayıp ifadeye yanlış aktarılmış olduğunu,
Susurluk kazası sonrasındaki dönemde, resmi kurumların JİTEM adlı bir örgütün var
olmadığı açıklamalarına rağmen, ısrarla bu adın gündeme getirilip CIA güdümündeki
Gladyo 'nun üzerinin örtüldüğünü,
Murat Oğuz'u Strateji dergisinin yayınlandığı dönemde Tuncay Güney'in dergiye
getirerek, askerde iken kendisine sahip çıkan, Astsubaylıktan geçme bir Teğmen olarak
tanıştırdığını, bunun dışında Tuncay Güney 'in mülakatında anlattığı gibi Murat Oğuz ile
kendisi arasında herhangi bir olumsuzluk yaşanmadığını.
Yalçın Tanfer'i Strateji dergisine getirip kendisi ile tanıştıranın Turgut Büyükdağ
olduğunu, onun da Tuncay Güney'in bu kişiyi getirdiğini söylediğini, Yalçın Tanfer'in
burada Sabancı suikastı zanlısı Fehriye Erdal'ın olaydan sonra Fener Rum
Patrikhanesinde saklanılarak yurt dışına kaçırıldığını anlatıp, Fehriye Erdal 'ın estetik
ameliyat yaptırılmış hali olduğunu söylediği bir fotoğraf verdiğini, kendisinin de bu haberi
Strateji dergisinde yayınladığını, ancak bu haberin yalan olduğunun anlaşılması üzerine
DGM Cumhuriyet savcılığına çağrıldığını, ifadesinde haberi aldığı kişinin adını verdiğini,
bu soruşturmanın ne şekilde neticelendiği konusunda ise bilgisi olmadığını,
154/2271
Tuncay Güney'in kendisine, Turgut Büyükdağ'ı nezaket ziyareti amacı ile Veli Küçük'ün
yanına götürerek tanıştırdığından bahsettiğini,
Organize Şubede Tuncay Güney ile yapıldığı gibi kendisiyle de mülakat yapılıp
yapılmadığı sorusu üzerine. Organize Şubede kendisiyle mülakattan başka şeyler de
yapıldığını, işkenceye maruz kaldığını, ancak bunu utancı ve psikolojik etkisi ile başına
gelen bir şanssızlık olarak görüp kişiselleştirmediğini ve şikâyetçi de olmadığını, arama
işlemleri bittikten sonra, yakılarak imhasına karar verildiğinden piyasada mevcudu
olmayan "Kraliçe Sisi" adlı romanının alınması için herhangi bir karar alınmadan gece
vakti gözaltından çıkartılıp evine götürülerek bu kitabın alındığını, tekrar Şubeye
getirildiğinde romanda kodlayarak yazdığı isimlerin işkence ile kendisine el yazısı ile
deşifre ettirildiğini, soruşturma konusu ile ilgisi olmayan bu deşifrenin ne amaçla
kullanıldığını veya kullanılmak istendiğini bilmediğini, baskı altında alınan ve saptırılması
çok kolay olan bu mülakattaki anlatımlarını kabul etmediğini,
Tuncay Güney'in kendisinin üzerinde bir şaibe oluşturmak için yanına gönderilmiş
olduğunu düşündüğünü, her ne kadar hayalperest de olsa Tuncay Güney'in bunları
tasarlamasının mümkün olmadığını, bu tasarlamayı yapanın kamuoyuna sızdırdığı MİT
raporları ile bilgi kirliliği oluşturmada usta olduğunu ispat etmiş olan Mehmet Eymür
olduğunu düşündüğünü, kendisinin 1997 yılında TBMM ne gönderdiği yazı ile Ergenekon
örgütünü ihbar ettiğini, Tuncay Güney'in mülakattaki Ergenekon örgütüne ait olduğu
belirtilen belgelerin yazımında kendisinin de yer aldığı anlatımının doğru olmadığını,
bunun kabulünün kendisini TBMM'ne ihbar etmiş olduğu çelişkisini ortaya çıkaracağını,
Kemal Kerinçsiz'in "Tuncay Güney'in Emniyetle ilişkileri açısından, zamanının çoğunu
Emniyet Müdürlüğünde geçirdiği, sıklıkla buraya gittiği, randevularını burada verdiği,
Emniyet Müdürlerinin odalarına çok rahatlıkla girip çıktığı, hatta ticari ilişkilerini bu
Emniyet Müdürlüğü binalarına taşıyabilecek kadar sıkı diyaloglar içerisinde bulunduğu,
oradaki bir takım tarikatçı polislerle ilişkiye girip onların silahlarını alabilecek kadar
ilişki düzeyinin son derece üst seviyede olduğu konusunda bilgileri var mı?" şeklindeki
sorusu üzerine, Tuncay Güney 'in her gün Emniyet Müdürlüğündeki basın odasına gittiğini,
Emniyetin her birimine rahatlıkla girip çıktığını, samimiyet tesis edip bilgi aldığı birçok
polis ve polis müdürünün bulunduğunu, polisten çok rahat haber getirdiğini, söylemiştir.
Ümit Oğuztan'ın savunmasını yaptığı bu duruşma, kendisi de dava sanığı olan Kemal
Kerinçsiz'in Ümit Oğuztan'a tevcih ettiği bazı soruların mahiyeti, bazı soruların alınmak
istenen cevap da zaten içinde olan uzun açıklamalardan sonra sorulması, bu usuldeki
sorulara itiraz eden iddia makamındaki Cumhuriyet savcıları hakkında söyledikleri, suçu
inkâr etmenin en çok karşılaşılan bir savunma şekli olduğunu görmezden gelip Ümit
Oğuztan'ın anlatımlarını sabit doğru kabul ederek soruşturma savcısını itham edici
açıklamaları ve nihayetinde bütün bunları Mahkeme huzurunda, hiçbir engellemeye maruz
kalmadan rahatça ifade edebilmesi, diğer duruşmaların da ne şekilde cereyan ettiğini
gösterir ibretlik bir örnektir.
Ümit Oğuztan'ın Adil Serdar Saçan'ın Savunma Tanığı Ahmet İhtiyaroğlu'nun dinlendiği
duruşmadaki beyanı ise, Organize Suçlarla Mücadele Şubesinde gözaltında tutulduğu 9
gün boyunca işkenceye tabi tutulduğunu, gözleri bağlı olduğundan işkenceyi kimin
yaptığını bilmediğini, duruşmada gösterilen kaydın bu işkenceden sonra yapıldığını,
kayıtta ekleme ve çıkarma olduğunu zannetmediğini, kayıtta kendisi dışındaki seslerin
155/2271
kime ait olduğunu ayırt etmesinin mümkün olmadığını, kamera karşısındaki bu mülakatta
kendisine sorulan sorular hakkında bildiklerini söylediğini, ancak bunda gördüğü
işkencenin etkisi olduğunu, kendisinin Doğu Perinçek ile Veli Küçük arasında bağlantı
kurması, Veli Küçük 'ün bir TSK mensubundan çok İtalyan mafya babası gibi gösterilmesi
için yönlendirilmeye çalışıldığını, duruşmada dinlenen mülakatta Tuncay Güney'in Veli
Küçük'ten maaş aldığını söylemiş ise de, böyle bir şeye tanık olmadığını, ifade etmiştir.
Doğu Perinçek ve bir kısım sanıklar ile müdafileri duruşmalarda, söz konusu mülakatlarda
Tuncay Güney ve Ümit Oğuztan"a bildikleri şeylerin değil, belli şeylerin söylettirilmek
amacı ile baskı yapıldığını ileri sürmüşler, Ümit Oğuztan'ın mülakat kaydı çözümündeki
"Üçgeni çiz" sorularını bu iddialarının dayanağı olarak göstermişlerdir. Yine bu sorgulara
katılan Ahmet İhtiyaroğlumun soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcılığına verdiği
dilekçede, Tuncay Güney'in kurulmuş olarak gönderildiği, mülakatlara katılan İstihbarat
Şubesi görevlilerince yönlendirildiği, kendisinin yönelttiği Fethullah Gülen ile ilgili
sorularda terlediği mahiyetinde açıklamalarda bulunduğunu belirtmişlerdir. Buna karşılık
kovuşturma safahatında, söz konusu mülakatları Ahmet İhtiyaroğlumun yönettiği, ortada
olan mülakat kaydındaki sorularından zaten konu hakkında detaylı bilgi sahibi olmadıkları
anlaşılan görevlilerin Ümit Oğuztan'ı belli şekilde ifade vermek için yönlendirmelerinin
söz konusu olmadığı, Ahmet İhtiyaroğlu'nun Savunma Tanığı olarak dinlendiği duruşmada
ilk önce katılmadığını söylediği Ümit Oğuztan'ın mülakatına da katıldığını, "Üçgeni çiz"
sorularının kendisi tarafından sorulduğunu beyan ettiği anlaşılmıştır.
Ümit Oğuztan ile 2001 yılında Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde
gözaltında iken yapılan mülakatın video kaydı dosyada mevcut bulunmaktadır ve
duruşmada dinlenilmiştir. Organize Suçlarla Mücadele Şubesi arşivinde sadece imzasız
çözümü bulunan bu mülakat kaydının kaseti, yukarıda anlatıldığı gibi Adil Serdar Saçan
tarafından götürülmüş, 2003 yılında Şevki Duyu'nun işyerindeki aramada bulunarak Fatih
Cumhuriyet Başsavcılığı adli emanetine alınmıştır. Dava dosyasındaki kayıt soruşturma
safahatında buradan temin edilmiştir.
Ümit Oğuztan bu mülakatı kendisinin verdiğini, bildiklerini söylediğini ancak bunda
mülakattan önce gördüğü işkencenin etkisi olduğunu ifade etmiştir. Ümit Oğuztan'ın,
kendisi ile bu mülakattan önce kamera kaydına alınmayan başka bir mülakat daha yapıldığı
beyanı, başta Savunma Tanığı Kemal Karademir'in beyanı olmak üzere dosya
kapsamındaki diğer deliller ile doğrulanmıştır. Ümit Oğuztan, dosyada kaydı, çözümü veya
notu olmayan bu ilk mülakatı işkence altında verdiğini savunmuştur. Kovuşturma
aşamasında MİT'in Mahkemeye gönderdiği, Tuncay Güney'in açıkça işkence altında
sorgulandığı kanaati doğuran ses kaydı nedeni ile Mahkeme suç duyurusunda bulunmuştur.
Açılan soruşturmada Ümit Oğuztan'ın da şikâyetçi sıfatı ile yer aldığı, soruşturma sonunda
soyut iddia ve zamanaşımının dolduğu gerekçesine göre Kovuşturmaya Yer Olmadığına
karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu mülakatın var olduğu, 2001 yılında, Organize Suçlarla Mücadele Şubesi binasında,
Savunma Tanığı olan Kemal Karademir'in odasında Organize ve İstihbarat Şubesi
görevlilerinin katılımı ile yapıldığı sabittir. Ümit Oğuztan ile bu kayda uygun şekilde bir
mülakat yapıldığı, kayıttaki Ümit Oğuztan'a ait ifadelerin Ümit Oğuztan tarafından
söylendiği gerek kendisi gerekse Zabıt Mümzii konumundaki Savunma Tanıkları Ahmet
İhtiyaroğlu ve Kemal Karademir tarafından doğrulanmıştır. Buna karşılık yukarıda
anlatılan gerekçeler ile bu mülakatın tek başına hükme esas alınamayacağı, CMK'nun
156/2271
¦ ,f
160.maddesine göre "Suç ihbarı" olarak değerlendirilebilir mahiyette olduğu, mülakatta
Ümit Oğuztan'ın verdiği bilgilerin dosya kapsamındaki diğer deliller ile doğrulanması
gerektiği mütalaa edilmiştir.
Söz konusu mülakatta Ümit Oğuztan'ın başta Tuncay Güney ile Veli Küçük arasındaki
irtibatın mahiyeti. Veli Küçük ve Doğu Perinçek arasındaki irtibat, Örgüt belgelerinin
kimler tarafından, nasıl ve ne şekilde hazırlandığı konusundaki anlatımlarının, kendisiyle
ilgili olarak gerek 2001 gerekse 2008 yılında yapılan aramalarda ele geçen belgeler, aynı
şekilde Tuncay Güney ile ilgili aramalarda ele geçen belgeler, Tuncay Güney'in
mülakatında bu konular hakkında söyledikleri, 2008 yılındaki aramalarda bu belgelerin bir
kısmının Veli Küçük, Doğu Perinçek ve Doğu Peinçek ile irtibatlı bir kısım sanıklarda da
ele geçmesi, yukarıda anlatılan İstanbul l.Ağır Ceza Mahkemesinin 2002/64 esas sayılı
dosyası kapsamındaki gerek kendisinin, gerek diğer kişilerin adli ifadeleri, Ergenekon
soruşturması kapsamında 2008 yılında alınan önceki aşama ifadesinde Veli Küçük ile
Tuncay Güney'in irtibatı konusundaki beyanları, duruşmada dinlenilen Tanık Turgut
Büyükdağ'ın ifadeleri dikkate alındığında "İçeriği, diğer deliller ile doğrulanmış olan suç
ihbarları" olarak kabul edilmesi gerektiği,
Ümit Oğuztan'ın, örgüt belgelerinin kendisinden ele geçmediği, bunları bilmediği ve
ilgisinin olmadığı. Veli Küçük ile Tuncay Güney arasındaki irtibat konusundaki önceki
aşama beyanlarının doğru olmadığı şeklindeki ifadelerinin, kendisini cezadan kurtarmaya
matuf inkâra yönelik savunmalar olduğu, Ergenekon soruşturmasının tertip olduğu ve
bunun arkasında Mehmet Eymür'ün bulunduğu, Tuncay Güney'in Fethullahçı olduğu ve
özellikle kendisinin yanına gönderildiği mahiyetindeki beyanlarının da Veli Küçük, Doğu
Perinçek ve diğer bir kısım dava sanıklarının konu hakkındaki savunmalarına destek olmak
için sonradan geliştirdiği, dosya kapsamındaki delillere de uygun bulunmayan itibar
edilemeyecek mahiyette savunmalar olduğu mütalaa edilmiş, nitekim mülakatında söz
konusu hususlar konusunda anlattıkları ile Tuncay Güney'in mülakatında anlatılanlar
arasında önemli bir fark olmadığı halde bu sanıklar tarafından Tuncay Güney hakkında
ileri sürülen iddialardan muaf tutulduğu görülmüştür.
Tuncay Güney ile yapılan mülakat ve ilgili hususların konu ile ilgili bölümlerinin özeti;
Necabettin Ergenekon isimli emekli Albay İn kendisini İzmit'e götürüp öğrencim dediği
İzmit Jandarma Alay Komutanlığı 'na yeni gelen Veli Küçük ile tanıştırdığını, işsiz kaldığı
dönemde yaklaşık on günde bir Veli Küçük' ün yanına gittiğini, Veli Küçük' ün aracı
olması ile Akşam Gazetesinde işe başladığını,
Veli Küçük'ün kendisine gazetelerde çıkan haberleri, Doğu Perinçek'ten gelen bilgileri
aktarma görevi verdiğini, Veli Küçük adına Aydınlık 'a gidip geldiğini, buradan kendisine
ne veriliyorsa Veli Küçük'e götürdüğünü, aynı şekilde Veli Küçük'ün verdiği, genelde de
yazdırdığı belgeleri Aydınlık'a götürdüğünü, Mehmet Adnan Akfırat'tan aldığı bilgi ve
haberlerin kendi adı ile Akşam gazetesinde yayınlandığını,
Dokuz yıldır artan bir samimiyetle Veli Küçük ile beraber olduğunu, haftada iki üç kez
telefonla, bir defa da mutlaka yüz yüze görüştüklerini, Veli Küçük'ün lojmanlardaki evinde
gece üçlere kadar fikir bazında konuşmalar yaptıklarını, Giresun'da görevli iken
makamında fotoğrafını çektiğini, hatta kendisi odada iken makamına oturup fotoğraf
çektirdiğini, evinde de bulaşık yıkarken fotoğrafını çektiğini, Veli Küçük u en iyi
157/2271
I
tanıyanlardan birisi olduğunu, Veli Küçük'ü anlamak için kendisine de okuması için
verdiği "Alamut Kalesi" ve "Dağların Şeyhi Hasan Sabbah" isimli kitapların okunması
gerektiğini, kendisinin Veli Küçük'ün emir subayı veya belgelerini getirip götüren bir
mutemedi gibi hareket ettiğini,
Veli Küçük'ün askeri ve sivil cuntasının adının "Ergenekon" olduğunu, yeraltı
örgütlenmesi olarak geçtiğini, profesörler ve sivilleri de kullandıklarını, sağ, sol, orta,
ülkücü, DHKP/C, marjinal gruplar ile ilişkileri ve Fazilet Partisi'ni bölmek gibi
faaliyetleri olduğunu, Veli Küçük çevresindeki grubun "Ergenekon" hakkında "Ergin"
veya "Ergün" kod adı ile konuştuklarını, Ergenekon üzerinde çalışıp araştırmalar
yaptığını, bu konuda kendisinde Veli Küçük'ten aşırdığı "Lobi" ve örgütün yeniden
yapılanmasının tasarımı olan "Ergenekon " isimli tezler bulunduğunu, evinde bulunan sarı
yapraklı, mavi çıkışlı konu ile ilgili bu belgelerin hepsinin Veli Küçük'ün Bilecik'te
bulunduğu dönemde hazırlanan yeni plan ve projeler olduğunu,
Veli Küçük grubu çevresinden duyduğuna, kendi araştırma ve düşüncesine göre Kıbrıs 'ta
Türk Mukavemet Teşkilatı olarak faaliyet yürütenlerin bölünerek Türkiye 'de ordu içinde
"Ergenekon" adıyla bir cunta kurduklarını, o tarihten sonra da hep revaçta kalarak
devam ettiğini, Türkiye 'yi ele geçirmek amacıyla örgütlendiklerini, kendilerini devletin
sahipleri olarak gördüklerini, kendi düşüncesine göre Veli Küçük'ün Ergenekon'un
sözcüsü konumunda bulunduğunu,
Veli Küçük'ün kendisine Doğu Perinçek'in Ergenekon'un tanımlanmasını ve yeniden
yapılanmasının tezini hazırlamasını söylediğini, kendisinin de Doğu Perinçek'e "Veli
Küçük Ergenekon 'dan bahsetti, siz biliyormuşsunuz, bu örgütün ikibinli yıllardaki
yapılanması nasıl olmalıdır tezini hazırlamanızı söyledi" sözleri ile Veli Küçük'ün
sözlerini aktardığını, daha sonra Doğu Perinçek'in Ergenekon'un ikibinli yılların
globalleşmesindeki yerini, yeniden yapılanma temasını çıkardığını, kendisinin de Veli
Küçük sorarsa cevap vermek amacı ile belgeyi kimlerle hazırladığını sorduğunu, onun da
Hasan Yalçın, Deniz Bilge Binbaşı (bir yerde de Emekli Deniz Binbaşı Erol Bilbilik),
emekli Albay Suphi Karaman ve kendisini söylediğini, Ergenekon belgesinin daha sonra
pratiğe geçirilecek siyasal bir teori özelliğinde olduğunu, Veli Küçük'e verilmek üzere
hazırlanan belgeleri kendisinin Bilecik 'e gittiğinde yanında götürdüğünü, gitmiyor ise bir
otobüs firması ile gönderildiğini, bir örneğinin de kendisinde bulunması gereken
Ergenekon belgesinin otobüs ile Bilecik'e gönderildiğini, Ergenekon belgesini alan Veli
Küçük 'ün belgeyi inceleyerek bizim arkadaşlar da genişletecekler dediğini,
Veli Küçük 'ün Lobi çalışması için başlıkları söylediğini, Ümit Oğuztan, Mehmet Adnan
Akfırat, Doğu Perinçek, Kemal Özden ve kendisinin de katkılarıyla bu belgenin
hazırlandığını, kendisinin malzemeleri topladığını. Doğu Perinçek'in bilgisayarda
çalışmayı yazılı hale getirdiğini, sonrasında Veli Küçük'e gönderildiğini, Veli Küçük'ün
kendisine gönderilen belgeler üzerinde düzeltilecek yerleri var ise düzeltme yaptığını,
Veli Küçük'ün bugünkü vurdulu, kırdılı çek senet mafyacılığından rahatsız olduğunu,
bunun için mafyanın yeniden yapılandırılması projesinin hazırlandığını, bunun ile
kanunlarla barışık bir mafyanın tasarlandığını, kendisinin evrakları arasında da
bulunması gereken "Mafyanın Yeniden Yapılandırılması" isimli bu belgenin Doğu
Perinçek ve Ümit Oğuztan 'ın çalışmalarının karıştırılarak hazırlandığını,
158 / 2271
Kendisinde bulunan Jitemci ve Mitçi Gazeteciler isimli belgedeki gazetecilerin MİT ile
bağlantılı gazeteciler olduklarını, orada JİTEM adına çalışan gazetecilerin yazmadığını.
Lobi, Reaksiyon gibi belgelerin normal şekilde okunması halinde çok da iyi
anlaşılamayabileceğini,
Veli Küçük 'e giden yazıların Ümit Oğuztan 'ın bilgisayarında da bulunduğunu,
bilgisayardan çıktı alınan yazıların bir örneğini de kendisinin alıp arşivlediğini, belgelerin
kendisi bilgisayardan çıkış almadan Veli Küçük'e gitmesi halinde mutlaka bilgisayarda da
olması gerektiğini, belgelerin fotokopilerinin ise Doğu Perinçek'te bulunduğunu, bu
fotokopilerinin aynılarının ise Veli Küçük'te bulunduğunu,
Ümit Oğuztan 'ın fikir yapısı olarak kendilerine hiç bir yakınlığı olmadığını ancak düşman
da olmadıklarını, hiçbir zaman telefon veya yüz yüze Veli Küçük ile görüşmediğini, ancak
Veli Küçük 'il bildiğini, kendilerinin yazıları Ümit Oğuztan 'a Türk Dil Kurumuna göre
redakte edip hazırlaması için verdiklerini, normalde kendilerine bilgisayardaki yazıların
CD ye aktarılması söylendiğinden bu yazıların imha edilmesi, Ümit Oğuztan'ın
bilgisayarında olmaması gerektiğini, Ümit Oğuztan'ın ise bu formları diskete çekmiş
olduğunu,
Veli Küçük'ün Bilecik'te iken ise kendisine Lobi faaliyeti yapacağız dediğini, bu faaliyete
dair sarı, kırmızı ve yeşil renkli kâğıtlara çıkış alınmış hararetli yazışmaların Veli Küçük
Bilecik'te iken başladığını, Lobi faaliyetlerinde örgüte gelir sağlamak amacı ile iş
adamları, sanatçılar, medya ve bankalar ile ilişki kurulduğunu, Veli Küçük'ün Lobi
Dostları ilə paylaş: |