nabızlarını 40 kadar düşürdüklerini söylemiş, nihayetinde 115. duruşmada aynısı ile şu
konuşmayı yapmıştır.
"Sayın Başkanım, benim bilgisayarımda bir canlının fotoğrafı var, bu canlının fotoğrafını
çekebilen çok az insan vardır. Bu canlı Afrika kökenlidir. Bir grup Türk ve yabancı
fotoğrafçı grubuyla bir hafta süreyle bu canlının fotoğrafını çekmek için bir tur düzenledik.
Bu canlının yaşadığı yere, yaşam alanına gittiğimizde ben 2 gün boyunca fotoğraf
makinesini asla elime almadım. Sadece bu canlının yaşadığı yeri tespit edip iki gün
boyunca onu izledim. Bu canlı yuvasından çıktığında fotoğrafını çeken diğer arkadaşlar
kimisi burnunu çekti, kimisi kulağını çekti, kimisi kuyruğunu çekebildi. Tam olarak onun
fotoğrafını çekemediler ama dördüncü ve beşinci güne geldiğimizde birer kare
yakalayabilmişlerdi. İkinci gün ben bu canlının üst üste deklanşöre basarak aynı anda iki
kare fotoğrafını çektim. Başka bir Türk arkadaşım onlardan daha hızlı davranıp üst üste
üç defa deklanşöre çakabildiler. Ve o nadir hayvanın fotoğrafı ilk defa böylesine
çekilmiştir. Bu hayvanın ismiyle anılan insanlara Snepar diyorlar, bu hayvanın adı da
Snep 'tir. Onu avlayanlara da Snepar diyorlar. Hayvanlarda tıpkı insanlar gibi periyodik
hareketler ve ritmik davranışlara sahipler. Bize burada zulüm yaşatan bu operasyonları
yapanlar, Türk milletine bu operasyonu yapanlar, buradan mutlaka sağ çıkacağım ve
onların en zevkli, en keyifli anlarında mutlaka ama o çirkin suratlarını fotoğraflayacağım.
Zekeriya Öz 'ün geçen gün adliyeden ayrılışını izledim, yaptığı konuşma çok ilgimi çekti,
sanki suçüstü yakalanmış bir devlet görevlisinin itirafçı olması gibi konuşuyordu. Diyordu
ki, ben ne yaptıysam devletim için yaptım ve yalnız değildim, polislerde vardı. Birden bire
PKK lı itirafçılar geldi gözümün önüne, birden bire Ayhan Çarkın geldi gözümün önüne.
Sayın Başkanım insan yaşamında hangi dili konuşursanız konuşun ve ne iş yaparsanız
yapın insan yaşamının kilit cümleleri vardır. O kilit cümleler her şeyi açık eder. Eğer yakın
zamanda ve ilk önce Zekeriya Öz Askeri Savcılığa gidip de bu askeri casusluk operasyonu
anlatacağım derse hiç şaşırmayacağım. Zekeriya Öz'ün yakın koruması bile artık
kendisine diyor ki seni korumayacağım. Sen korunacak biri değilsin. İsterseniz beni
görevden alın diyor ve bırakıyor korumalığını. Bu insanlar Türkiye 'ye bunu yaşatıyor.
Türkiye asla sahipsiz değil, bizler hiçbir zaman teslim almamayız, ancak bizi öldürerek
kurtulabilirler. Onun dışında bir şey yapamazlar saygılarımı sunuyorum Başkanım. "
İddia makamınca bu sözlerin tehdit anlamına geldiği aynı duruşmada "Sanık Durmuş Ali
Özoğlu 'nun ve ismini söylemediği arkadaşlarının ne kadar hızlı deklanşöre bastıklarının,
bu yeteneği olanlara keskin nişancı anlamına sınaypır dendiğinin, eninde sonunda bu
yargılamada görev alanları da deklanşöre basıp fotoğraflayacağının tekrar tekrar
1637/2271
söylenmesine gerek yoktur. Çünkü sanık Durmuş Ali Özoğhı 'nun bu beyanlarının ne
anlama geldiği ilk söylendiği zaman iddia makamınca rahatlıkla anlaşılmıştır" şeklinde
ifade edilmiştir.
Mahkeme. Durmuş Ali Özoğlu ile ilgili olarak "...Kendisine söz hakkı verildiğinde,
savunması kapsamında kabul edilebilecek beyanlarda bulunduğu ve bu beyanları içinde
kendisi ve arkadaşları tarafından görüntülenen "snape" adlı bir hayvana ait olduğunu
söylediği fotoğrafları Mahkememize ibrazı için kendisine gelecek oturuma kadar mehil
verilmesine " karar vermiş ise de, Durmuş Ali Özoğlu tarafından bugüne kadar söz konusu
fotoğrafların ibraz edilmediği anlaşılmaktadır.
Özkan Kurt 5.9.2011 havale tarihli yazılı savunmasında özet olarak, Mahkemeye verdiği bu
yazılı savunmasının esas alınmasını, diğer savunmalarının da buna göre
değerlendirilmesini istediğini, dava sanıklarının hiçbirisi ile irtibatı olmadığını, eylemi
Atatürk'ün Bursa Nutkundan feyiz alarak, kimsenin yönlendirmesi olmadan bireysel olarak
işlediğini, bu eyleminin tehdit amacından çok bir sitem ve haklı kızgınlığının tezahürü
olduğunu, ülkeye hizmet vermiş askeri ve aydın kesimin maruz kaldıkları asılsız
suçlamalara bir vatansever olarak tepki koyduğunu, kendisi hakkında da düzmece belge
ve ifadelerle iddianame hazırlanmasının yaptığı eylemin haklılığını gösterdiğini, kendisini
vatansever duyguları nedeni ile terörist ilan edip komplo ile cezaevine koyanların başta
Siyasi iktidar olmak üzere, Allah, Peygamber, Kur 'an, Atatürk, Türklük ve Türk Milletinin
düşmanları olduğunu,
Kendisinin dijital verilerinden çıktığı iddia edilen belgeleri ilk kez bu dava sırasında
Mahkemeden dosyayı talep edip incelemesi üzerine gördüğünü, kendisinden bu belgelerin
çıkmadığını, ilköğretim mezunu birisi olarak bu tür belgeleri hazırlayacak kapasitesi
olmadığını, bu belgelerin iddianameyi hazırlayan Cumhuriyet savcısının ısmarlaması
üzerine polis tarafından oluşturulduğunu, yine kendisi ile dava sanıkları arasında bağ
olduğunu göstermek amacı ile telefon rehberindeki bazı kayıtların değiştirildiğini, tehdit
eyleminin bu dava ile birleştirilmesinin tek nedeninin aslında var olmayan Ergene kon
Örgütüne bir suç isnad edip Mahkemenin işleyişini kolaylaştırmak olduğunu.
Daha önceden de yapılıp bedeli çok ağır ödendiği gözetilmeden, bugün uygulanan
politikalar ile ülke üzerinde kumar oynandığını, kendisi gibi ülkeye bu acıların tekrar
yaşatılmaması için insanların ufkunu açmaya çalışıp bu dar zihniyetin tekerine çomak
sokanların terörist olarak nitelenerek sindirilmeye çalışıldığını, kendisi gibi vatanımı
seviyorum demekten ve vatanını sevenleri savunmaktan başka sözü olmayan, aslında çok
"mütevazı" faaliyette bulunan insanların komploya maruz kalmakta olduğunu, ifade
etmiştir.
Özkan Kurt diğer dilekçelerinde. Başbakanlık Özürlüler İdaresinden özürlü statüsü
taşıdığını gösteren belgelerin getirtilmesini, dijital eşyalarında çıktığı iddia edilen
belgeleri kendisinin hazırlayamayacağını göstermesi açısından İlköğretim dosya ve
diplomasının getirtilmesini, Türkiye İş ve İşçi Bulma Kurumu Bayrampaşa Şubesindeki
dosyasının getirtilmesini, 2003-2006 yılları arasında kullandığı 2125642679 numaralı
telefona dair kayıt ve görüşme dökümlerinin getirtilmesini, 2005-2006 yıllarında Dünya
Ekonomi ve Politika gazetesinde çalıştığına dair belgelerin getirtilmesini, önceki aşama
ifadelerinin Adli Tıp Kurumu veya ilgili kurumlara gönderilerek, bu ifadelerdeki imzaları
hangi ruh halinde attığının tespit edilmesini. Cumhuriyet savcılığı ve Sorgu Hâkimliği
1638 / 2271
ifadelerinin Adli Tıp Kurumu veya ilgili kurumlara gönderilerek, bu ifadelerdeki imzaları
hangi ruh halinde attığının tespit edilmesini, liste halinde bildirdiği kendine ait telefon
numaralarını konusunda gerekli araştırmaların yapılmasını, telefon hatlarındaki bazı
numaraların isim bölümlerinin değiştirilerek dava sanıklarından bazılarının isimleri
kaydedildiğinden bahisle suç duyurusunda bulunduğunu ve raporlarında belirtilen
rahatsızlıklarından dolayı cezaevinde yatabilecek durumda olup olmadığının tespit
edilmesini istemiştir.
Özkan Kurt'un dilekçeleri ekinde sunduğu SSK Bezm-i Âlem Valide sultan Vakıf Gureba
Eğitim Hastanesinin 9.6.2004 tarihli raporunda. Türkiye İş Kurumu Bayrampaşa Şube
Müdürlüğünün göndermesi üzerine muayene edilen Özkan Kurt'un Epilepsi (Jenorilize)
Organik bunaltı bozukluğu tanısı ile %58 çalışma gücü kaybı olduğu, özür durumuna göre
güvenlik ve tehlikeli ortamlar dışında özürlü olarak çalışabileceği,, 3 yıl sonra tekrar
kontrol edilmesi gerektiği,
GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Komutanlığının 26.5.2010, 31.5.2010, 24.6.2010,
1.7.2010, 19.7.2010, 21.7.2010, 5.8.2010, 6.9.2010, 29.9.2010, 7.12.2010. 11.1.2011,
16.2.2011. 15.3.2011. 19.4.2011 tarihli, bazdan müracaat üzerine yapıldığı belirtilen
tedaviler sonucu düzenlenen raporlarında da Özkan Kurt hakkında, askerliğe elverişli
olduğu komando olamayacağı, nörolojik yönden hücre cezası çekebilecek durumda
olduğu, uyum bozukluğu antisosyal kişilikte kısmi remisyonda anksiyete tanıları ile ilaç
tedavisi düzenlendiği, moral motivasyon açısından desteklenmesinin uyum arttırıcı
tedbirlerin alınmasının, kontrol için tekrar başvurmasının tavsiye edildiği, acil
nöroşirürjikal işlem ve tedavi gerektirir bulgu saptanmadığı, gündüz mesai saatlerinde
kontrole gelmesinin önerildiği, belirtilmiştir.
5)NETİCE
Dosya kapsamına göre 31.3.2010 tarihinde İstanbul Cumhuriyet savcısı Zekeriya Öz'e
"Sayın savcı Zekeriya Öz un dikkatine" hitabı ile başlayıp imza yeri "Oflu Enişte"
şeklinde bitirilen bir yazının faks ile gönderildiği, mektup şeklinde yazılmış bu metnin
Cumhuriyet savcısı Zekeriya Öz un görevinden dolayı yürüttüğü Ergenekon örgütü
soruşturmasından el çekmemesi halinde öldürüleceği tehdidini içerdiği, faks çıktısının
Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'ün eline geçtiği konularında bir itiraz ve tartışma
bulunmamaktadır.
Aynı şekilde, dosyadaki inkarı mümkün olmayacak mahiytetteki maddi delillere ve tüm
aşama beyanlarındaki ikrarına göre bu eylemin failinin, tehdit mektubunun altına kendi adı
yerine "Oflu Enişte " yazan Özkan Kurt olduğu konusunda da tartışma yoktur.
Dosya kapsamı ve kendi savunmaları içeriğine göre, Özkan Kurt Cumhuriyet savcısı
Zekeriya Öz'ü tanımamakta, kendisinin "Oflu Enişte " lakabını kullandığı veya bu şekilde
tanındığı arkadaş çevresi dışındakilerce bilinmemektedir. Eylemin muhatabı olan
Cumhuriyet savcısı Zekeriya Öz de suç tarihi itibari ile Özkan Kurt'u tanımamakta, "Oflu
Enişte" imzası ile eline geçen bu tehdit metninin kim tarafından yazıldığı ya da
gönderildiğini bilme imkânı bulunmamaktadır. Bu sebeple gönderilen yazının imzasız
olduğunun kabulü gerekmektedir. Her ne kadar kanun metninde tehdidin imzasız mektupla
işlenmesinden bahsedilmiş ise de, bu olaydaki gibi aynı amaca matuf ve hızlı olmasından
1639/2271
dolayı daha etkili bir vasıta olan faks cihazı ile gönderilen tehdit yazısı da "İmzasız
mektup " sayılmalıdır.
İddianame anlatımı Cumhuriyet savcısı Zekeriya Öz' ün, görevi dolayısı ile yürüttüğü
Ergenekon örgütü soruşturmasından dolayı, bu örgüt adına imzasız mektup ile tehdit
edildiği şeklindedir. Suç tarihi itibari ile kesinleşmiş bir Mahkeme kararı olmadığından
tehdit eyleminin var olan bir suç örgütünün korkutucu gücünden yararlanılarak
yapıldığının kabulü mümkün değildir. Bunun yanı sıra kanun tehdit eyleminin nitelikli olan
bu şekli için örgütün var olması şartı getirmeyerek "Var sayılmasını" yeterli görmüştür.
Söz konusu metni kaleme alan Özkan Kurt, Ergenekon örgütü soruşturması kapsamında
tutuklananları ömürlerini ülkeye hizmete adamış, saygın, şerefli ve geçmişi temiz gibi
ifadeler ile yücelterek asılsız suçlamalara muhatap olduklarını belirtmiş ise de, Ergenekon
örgütünün var olup olmadığı, gerek bu kişilerin gerekse kendinin bu örgüt ile ilgisi ve
tehdit eyleminin örgüt adına yapılıp yapılmadığı konusunda açık bir ifade kullanmamıştır.
Ancak, Cumhuriyet savcılığının Ergenekon örgütünün varlığı konusunda bir soruşturma
açıp sürdürdüğü, soruşturma kapsamında elde ettiği deliller ile Ergenekon örgütünün
varlığı konusunda en fazla bilgiye sahip olanlardan birisi olan Cumhuriyet savcısı Zekeriya
Öz'ün kamuoyunda Kontgerilla/Gladyo örgütü eylemi oldukları konusunda yaygın bir
kanaat bulunan Abdi İpekçi. Uğur Mumcu ve özellikle Kontgerilla örgütü hakkında bir
soruşturma açma hazırlığında olan Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz
cinayetleri örnek verilerek tehdit edilmesi, tehdit metninde Ergenekon soruşturması için
kullanılan AKP Hükümetinin intikam projesi olduğu ve soruşturmaya belgeler servis ettiği,
soruşturmayı yürütenlerin hesap vereceği, Taraf gazetesinin tamamen yanlı olan
yayınlarının delil olarak kabul edildiği vb. ifadelerin bazı şüphelilerin soruşturma
sürecindeki beyanları ile birebir örtüşmesi ve neticede bu eylemin var sayılan Ergenekon
örgütü yararına olduğu dikkate alındığında iddianamedeki anlatım yerinde görülmüştür.
Tehdit eyleminin bu nitelikli halinin gerçekleşmesi için failin söz konusu örgüte üye
olması gerekli olmamakla birlikte, tehdit metni içeriğinin failin örgüt ile bağlantısı olduğu
konusunda kanaat vermeye yeterli olduğu dikkate alınarak, tehdidin "Var sayılan
Ergenekon Terör Örgütünün oluşturduğu korkutucu güçten yararlanılarak" yapıldığı
kabul edilmiştir.
Buna göre, Özkan Kurt'un Ergenekon Terör Örgütünün oluşturduğu korkutucu güçten
yararlanılarak hazırlanan ölüm tehdidi içeren imzasız bir metni, görevinden dolayı
Ergenekon soruşturmasını yürüten Cumhuriyet savcısı Zekeriya Öz'e göndermesi ve bu
faksın muhatabının eline geçmesi şeklinde gelişen olayda, suçun kanuni tanımındaki
unsurların bütünüyle gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
Özkan Kurt'un önceki aşamalardaki kendisinin Cumhuriyet savcısı Zekeriya Öz 'ü tehdit
etme amacının olmadığı, Bahadır isimli emekli Astsubayın kendisine Askeri birliğindeki
telefondan yazdırarak Cumhuriyet savcısı Zekeriya Öz'e ulaştırması için tehditte
bulunduğu bu metni, birliğinden firar ettikten altı-yedi ay sonra tesadüf eseri eşyaları
içinde gördüğünden ailesine zarar verilebileceği endişesi duyarak eylemi gerçekleştirdiği
mahiyetindeki, hayatın olağan akışına ve dosya kapsamındaki delillere uygun olmayan
beyanları, söz konusu suçu ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan bir neden olan tehdit
altında işlediğinin kabulüne yeterli değildir. Nitekim Özkan Kurt Mahkeme huzurundaki
savunmalarında bu beyanından dönmüş, eylemi kendi iradesi ile gerçekleştirdiğini ifade
etmiştir.
1640 / 2271
Özkan Kurt savunmalarında bir taraftan, tehdit eylemini kendisinin gerçekleştirdiğini ikrar
edip bundan dolayı gurur duyduğunu söylemekte, diğer taraftan bu beyanı ile açıkça çelişir
ve dosyadaki delillere de uygun bulunmayan eylemde tehdit kastı taşımadığı, Cumhuriyet
savcısı Zekeriya Öze yaptığının haddini aşmış olabilecek bir sitem ve eleştiri olduğu,
korkutmuş ise kendisinden özür dilediği şeklinde, itibar edilir mahiyette olmayan
beyanlarda bulunmaktadır. Buna göre Özkan Kurt'un eylemi tehdit kastı ile
gerçekleştirdiği, suçun oluşup oluşmadığının tayininde kanuni bir unsur olarak muhatabın
tehditten korkmuş olması aranmamakla birlikte söz konusu tehdit metni içeriğinin objektif
olarak korkutucu nitelikte bulunduğu anlaşılmıştır.
Özkan Kurt sözlü savunmalarında birçok hastalık ve rahatsızlığa müptela olduğunu beyan
etmiş ise de, akıl hastası olduğunu ileri sürmemiş, duruşmalarda gözlenen hali de böyle bir
şüphe uyandırmamıştır. Mahkemeye ibraz ettiği GATA' nce düzenlenen raporlardan
hiçbirisi, Özkan Kurt un suç tarihi itibari ile ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan
halde bulunduğunu göstermemektedir.
Gerçekleştiği sübut bulan tehdit eyleminde çözülmesi gereken asıl mesele, tehdit eyleminin
Ergenekon örgütünce azmettirilmiş olup olmadığıdır. İddianame anlatımı Özkan Kurt'un
Ergenekon örgütüne üye olmamakla birlikte, açık kimlik ve adresi tespit edilemeyen bir
örgüt mensubunun yönlendirmesi sonucu eylemi gerçekleştirdiği şeklindedir.
İddianamedeki bu ithamın esaslı dayanaklarının, aramalarda ele geçen örgüt belgesi
mahiyetindeki metinler, Özkan Kurt'un bunların kaynağı konusundaki açıklamalarını
içeren Emniyet ve Cumhuriyet savcılığı ifadeleri ile ve Hâkim önündeki sorgusu olduğu
anlaşılmaktadır.
Özkan Kurt'un Mahkeme huzurunda dile getirdiği, önceki aşama ifadelerinin özgür
iradesine dayanmadığı, yine örgüt belgesi mahiyetindeki belgelerin aramalarda bulunan
dijital eşyalarına gözaltında tutulduğu Emniyet TEM Şubesinde yüklendiği mahiyetindeki
savunmaları, gerek kendisini suçtan kurtarma, gerekse eylem ile Ergenekon örgütünün
irtibatı kurulmasının önüne geçme amacına matuf görülerek itibar edilmemiştir.
Özkan Kurt un Emniyet ve Cumhuriyet savcılığında ifade verirken müdafi talep etmediği,
Sorgusunun ise müdafi eşliğinde yapıldığı tutanaklardan anlaşılmaktadır. CMK 148. - (4)
Maddesi "Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme
huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz"
hükmünü amir ise de. Özkan Kurt Hâkim önündeki sorgusunda Emniyette alınan ifadesini
kabul etmiştir. Buna göre olayın hemen akabinde, sıcağı sıcağına alınan ve birbirlerini
teyit eden bu ifadeler hükme esas alınabilecek niteliktedir. Özkan Kurt'un sonradan
değiştirerek geliştirdiği, dosyadaki delillere de uygun düşmeyen Mahkeme huzurundaki
savunmaları itibar edilir mahiyette bulunmamıştır. Bunun yanı sıra savunmasında önemli
bir yer ayırdığı muvazzaf asker olduğunun kasıtlı olarak dikkate alınmayarak Emniyette
ifadesinin alındığı iddiasının da oluşa uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Yakalanmasından
sonra Emniyet'in Merkez Komutanlığı ile irtibat kurduğunun, Merkez Komutanlığı
bilgisayar sistemindeki arıza nedeni ile sorgusu yapılamadığından teslim alınmasının
geciktiğinin, ifadesinin de Cumhuriyet savcısının talimatı gereğince alındığının tutanaklara
bağlandığı görülmektedir. "Firari Muvazzaf Er'in" Merkez Komutanlığına teslimi ve
Emniyette ifadesinin alınması hususları üzerinde ısrarla durulmasının, neticede bir usul
işlemi olan bu konuya dikkati çekip işin esasını, yani verilen ifadenin içeriğini gözden
düşürme amacına matuf olduğu anlaşılmaktadır.
1641 /2271
Aynı şekilde, dijital eşyaları içerisinde Cumhuriyet savcısı Zekeriya Öz'e gönderdiği faks
metni dışında belge olmadığı, örgüt belgesi mahiyetindeki bu belgelerin Emniyet TEM
Şubesinde yüklendiği iddiası, Asayiş Şube Müdürlüğünce yakalandığı tarihte üzerinden
çıkan flash bellek içerisinde söz konusu belgelerden bazılarının bulunduğunun tutanağa
bağlanmış olması, önceki aşama ifadelerinde bunların kaynağı konusundaki açıklamaları
ve İstanbul 14.ACM'deki duruşmada bilgisayar hard diskinde ve flash belleğinde bulunan
belgeler konusunda savunma yapmak istemediği şeklindeki beyanı da dikkate alındığında
bütünüyle dayanaksız kalmaktadır. Birçok dava sanığının kendilerinden ele geçen dijital
veriler konusunda Emniyet güçlerine suç isnat eden genel geçer mahiyetteki savunmaları
ile birebir örtüşen bu beyanların da, yine suçtan kurtulmaya, tehdit eyleminin Ergenekon
örgütü ile irtibatının kurulmasının önüne geçmeye matuf olduğu anlaşılmaktadır.
Özkan Kurt'tan ele geçen belgelerde açık olarak geçmese dahi, içerikleri dikkate alınıp
başka sanıklardan ele geçen diğer örgüt belgeleri ile kıyaslandığında ve nihayetinde ihbar
içerikleri de göz önünde bulundurulduğunda bunların, Ergenekon örgütünün bir hücresi
tarafından hazırlanan örgüt belgeleri mahiyetinde oldukları, itibar edilen önceki aşama
ifadelerine göre Özkan Kurt'un. açık kimliği belirlenemeyen bir örgüt üyesi tarafından
verilen talimat gereği, kendisine el yazısı notlar şeklinde verilen bu belgelerin bilgisayarda
yazımını yapıp, çıktısını aldıktan sonra da ilgilisine teslimini yaptığı, ele geçen belgelerde
belirtildiği gibi kendisinin dijital verisi içinde fotoğrafı yerleştirilmiş sahte bir polis kimliği
ele geçtiği, kendisine dikte ettirilen söz konusu tehdit metnini bilgisayarda imzasız mektup
şeklinde düzenleyip, kendisine verilen talimat gereği Cumhuriyet savcısı Zekeriya Öz'e
gönderdiği anlaşılmaktadır. Tehdit metninin güvenlik kameraları bulunan bir ortamdan ve
tespiti kolaylıkla mümkün olacak şekilde faks cihazından gönderilmesi, Özkan Kurt'un
kendisine Ergenekon örgütü tarafından verilen talimatı yerine getirme adına ceza alma
ihtimalini göz ardı edecek derecede örgüt hiyerarşisi içinde bulunduğunu göstermektedir.
Özkan Kurt'un, evindeki aramada ele geçen mektupların kendisine ait olmadığı şeklindeki
hiçbir inandırıcılığı olmayan beyanları ve dava sanıkları ile hiçbir irtibatı bulunmadığı
savunması, söz konusu mektuplarda Ali Yasak ve Sedat Peker ile irtibatından
bahsedilmesi, telefon rehberinde Sedat Peker ismi ile kayıtlı numaraların bulunması.
Emniyet ifadesi içeriği, bu ifadesinde Sedat Peker'in adamı olarak bahsedilen Şenol Küçük
ile telefon irtibatının sabit olması ve ihbar içerikleri dikkate alındığında itibar edilir
mahiyette bulunmamıştır. Bunun yanı sıra dosya kapsamına göre Özkan Kurt'un irtibat
halinde bulunduğu Kurban Yazoğlu ve Şeref Yazoğlu isimli kişilerin, dava sanıklarından
Sami Hoştan ve Bedrettin Dalan ile irtibatlı oldukları, yine Kurban Yazoğlu'nda bulunan
bir kartvizitte J.Albay Zafer Cengiz şeklinde ismi yazılı kişinin de dava sanıklarından
Hayrettin Ertekin ve Hasan Atilla Uğur ile irtibatı bulunduğu anlaşılmaktadır.
Ayrıca, söz konusu tehdit metninde görevinden dolayı Ergenekon örgütü soruşturmasını
yürüten Cumhuriyet savcısı Zekeriya Öz'e "AK Parti hükümetinin servis ettiği belgelerle
iş yaptığı", "Hukuku alçalttığı", "Gözlerini yükselme arzu ve hırsı bürüdüğü ", "Kendi
kariyeri için başkalarını yok etmek amacıyla hareket ettiği", "Yandaş olduğu insanların ve
kendi egosunu tatmin için davada bulunduğu" şeklindeki somut fiil ve olgu belirten
ifadeler ile hakarette bulunulduğu anlaşılmaktadır.
Adliye faksına gönderilmesi ardından, Santral memuru ve Zabıt kâtibinin bilgi sahibi
olmaları ve hazırladıkları tutanak ile muhatap olan Cumhuriyet savcısı Zekeriya Öz'e
vermeleri ile hakaret eyleminin ve eylemdeki aleniyet unsurlarının bütünüyle gerçekleştiği,
1642 / 2271
Aynı metin içerisinde hem tehdit hem de hakaret ifadelerinin bulunduğu dikkate
alındığında, suç oluşturan birden fazla eylem bulunması nedeni ile olayda TCK 44
Maddesindeki fikri içtima uygulamasının yeri olmadığı, gerçek içtima hükümleri
uygulanarak her suç için ayrı ceza tayini gerekeceği anlaşıldığından,
Ergenekon Terör Örgütü üyesi olmak eylemine uyan TCK 314 - (2), 3713 Sayılı TMK 5 -
(1) Maddelerine göre cezalandırılmasına,
Ergenekon Terör Örgütünün faaliyeti çerçevesinde Cumhuriyet savcısı Zekeriya Öz'ü var
sayılan Ergenekon Örgütünün korkutucu gücünden yararlanarak imzasız mektup ile tehdit
etmek eylemine uyan TCK 106 - (2), b), d), 3713 Sayılı TMK 5 - (1) Maddelerine göre
cezalandırılmasına,
Görevi dolayısı ile yürüttüğü Ergenekon örgütü soruşturması nedeniyle yargı görevi yapan
Cumhuriyet savcısı Zekeriya Öz'e, onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte
somut fiil veya olgu isnat eden ifadeler ile alenen hakaret etmesi eylemine uyan TCK 125
- (3), a), 4) Maddelerine göre cezalandırılmasına,
TCK 53, TCK 58 - (9) ve TCK 63. Maddelerinin uygulanmasına,
Adli Emanette bulunan Ali Yasak ve Ozan Kurt adına gönderilen mektup ve zarfları, Emre
Gabile yazılı not kâğıdının dosyada delil olarak saklanılmasına, aynı emanet numarasına
kayıtlı diğer eşyaların karar kesinleştiğinde Özkan Kurt'a iadesine.
Sanıktan el konulan dijital eşyalar ile telefon hatlarının dosyada delil olarak
saklanılmasına, içeriğinde suç unsuru ve delili bulunmadığı tespit edilen diğer eşyaların
karar kesinleştiğinde sanığa iadesine karar verilmesi kamu adına mütalaa edilmiştir.
Dostları ilə paylaş: |