adlarını vererek deşifre etme yöntemine yöneldiği, Mehmet Eymür'ün bu yazısına atıf
yapan bazı gazete ve dergilerde burada dile getirilen görüşlere atıf yapıldığı belirtilerek
"CİA'nın, Eymür aracılığı ile Türkiye'nin istihbarat kadrolarını tümüyle deşifre etmeyi
başardığı. istihbarat yapılanması, çalışma yöntemleri, amaçları ve sürdürdüğü politikayı
çözdüğü, buydurum karşısında Türkiye Cumhuriyeti Devletimin yeni bir istihbarat örgütü
kurmasının zorunlu olduğu, CİA'in elinde MİT'in röntgen filmlerinin bulunduğu, MİT'in
tümüyle çökertildiği, artık işlevini yitirmiş olduğu, gizliliği kalmamış, her yönüyle deşifre
olmuş, çözümlenmiş bir istihbarat örgütü ile kadrolarının hizmet verebilme olanağının
bulunmadığı" ifade edilmiştir.
Çözüm başlıklı bölümde, Jitem'ci ve Mit'çi gazeteciler belgesinin bu son bölümünde
"Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ulusal istihbarat mekanizmasını yeniden ve sıfırdan
kurması kaçınılmaz bir zorunluluk olmuştur. Ancak yepyeni bir istihbarat örgütü
kurulurken, bu girişim son derece gizli tutulmalı ve bundan siyasi, bürokrat, teknokrat ve
hükümet kadroları haberdar edilmemeli, MİT kadroları yeni yapılanmanın içinde yer
238 / 2271
almamalıdır. Yeni yapılanma tümüyle tamamlandıktan sonra, MİT içinde yer alan tüm
personel görevden alınarak bir daha da hiçbir kamu kuruluşunda görev verilmemelidir"*,
'Türkiye, mevcut istihbarat örgütünü tümüyle ortadan kaldırmak ve yeni üniteleri devreye
sokmakla, ülke içindeki ayrılıkçı/etnik/ fundamentalist/yıkıcı faaliyetlerin kaynağını da
kurutmayı başarmış olacaktır" ifadeleri ile sivilleşme sürecine giren MİT'i tamamen ele
geçirme amacı dile getirilmiştir. Bu çalışmanın illegal olarak yapılacağı "Son derece gizli
tutulmalı ve bundan siyasi, bürokrat, teknokrat ve hükümet kadroları haberdar edilmemeli"
ifadelerinden açıkça anlaşılmaktadır.
d)MİT & MEDYA VE AJAN GAZETECİLER İSTANBUL/ARALIK 2000
MİT - Medya ve Ajan Gazeteciler belgesi. Medya kuruluşlarında çalışan, MİT ve diğer
istihbarat örgütlerine bağlı oldukları iddia edilen gazeteci ve yazarların isimleri verilerek
değerlendirmeler yapılan örgüt belgesidir.
40 sayfadan oluşan bu belge Veli Küçük, Ümit Oğuztan, Adil Serdar Saçan, Ahmet
Tuncay Özkan. Mehmet Şener Eruygur, Ufuk Akkaya, Mehmet Deniz Yıldırım, Hasan
Atilla Uğur ve Hikmet Çiçek'ten ele geçirilmiştir.
Belgenin Sunuş başlıklı bölümünün sonunda diğer örgüt belgelerindeki gibi
"saygılarımızla," kelimesinin yer aldığı görülmektedir.
Bu belge bütün sanıklardan 40 sayfalık metin olarak elde edilmişken Adil Serdar
Saçan'dan elde edilen metnin, kapak bölümü ile birlikte 6 sayfalık ilk bölümü olduğu
tespit edilmiştir.
Adil Serdar Saçan'dan ele geçen belge ile diğer sanıklardan elde edilen belge metinlerinin
karşılaştırması
1.Belgenin diğer sanıklardan ele geçen metnin 4. sayfasının 2. paragrafından itibaren 9
paragraflık bölüm ve 6. sayfadaki 2. paragrafın 3. ve 4. cümlesi Adil Serdar Saçan'dan ele
geçen metinde bulunmamaktadır.
2.Belgenin diğer sanıklardan ele geçen metninin 2. sayfasının 2. paragrafındaki ve 3.
sayfanın 9. paragrafındaki "MİT personeli" ibaresi Adil Serdar Saçan'dan ele geçen
metinde MİT'çi şeklinde yer almıştır. Ayrıca belgenin 6. sayfasının 3. paragrafındaki
"yaratmaktadır" ibaresi Adil Serdar Saçan'dan elde edilen metinde "yaratacaktır" şeklinde
yer almıştır.
3.Adil Serdar Saçan'dan ele geçen metnin kapağında "MİT & Medya ve Ajan Gazeteciler
İstanbul/13 Aralık 2000" ibaresi yer almakta iken diğer sanıklardan ele geçen belge
kapağında "MİT & Medya ve Ajan Gazeteciler İstanbul/Aralık 2000" yazısının yer aldığı
görülmektedir.
Buna göre, 13 Aralık 2000 tarihini taşıyan metnin belgenin elde edilen hali olduğu, bu
metin üzerinde düzeltmeler yapıldığı anlaşılmıştır.
Sunuş Bölümünde: Mehmet Eymür'ün www. atin.org adlı internet sitesinde yazdığı "MİT
elde ettiği istihbarat verilerinin yüzde 85"ini Medya'dan elde ediyordu" iddiası hakkında
239 / 2271
10 sayfalık eleştiri içerikli değerlendirme yapılmış. 3 Ekim 2000 tarihinde MİT'in
Ankara'daki merkez karargahının gazetecilere gezdirilmesi, 26 Kasım 2000 tarihinde MİT
Müsteşarı Şenkal Atasagun ve yardımcısı Miktat Alpay'ın MİT'e davet ettikleri
gazetecilere yaptığı Kürtçe TV yayını ile ilgili açıklamalar eleştirilmiş, "MİT'in medya
organlarına yerleştirdiği ajan gazetecilerin deşifre olduğu", "MİT'in kurduğu baskı
yöntemleri sayesinde gazetecilerle geliştirdiği girft ilişkiler sonucu kontrolü yitirmeye
başladığı Abdi İpekçi, Çetin Emeç. Uğur Mumcu cinayetleri üzerinde MİT gölgesi olduğu,
Sabahattin Ali cinayetinin MİT'e ait olduğu" gibi iddialarda bulunulmuştur.
Türk Medyasında Ajan Kadrolar başlıklı bölümde, "Türk basınında ulusal ve yerel yayın
yapan televizyon, radyo, gazete ve dergilerin kadrolarında istihbarat ajanları
bulundurulduğu saptanmıştır. Bu kadroların bir bölümü yabancı istihbarat servislerinin
hizmetinde, bir bölümü MİT kadrolarında görevli personel olarak faaliyet göstermekte, bir
diğer bölümü de MİT tarafından seçilerek kullanılan prototip portrelerdir" dendikten sonra
köşe yazılarından alıntı yapılmış, bazı gazeteci ve yazarlar hakkında değerlendirmeler
yapılmıştır. Bu gazeteciler hakkında "Bu portelerin gazeteci sıfatlarını kullanmaya da
hakları olamaz, çünkü gazeteci değillerdir. Ve gazeteciliği bilmedikleri yaptıkları
yayınlarla belgelenmiştir. Bunlar yalnızca prototip portrelerdir" değerlendirmesi yapılmış,
sonraki bölümlerde de "Ajan gazeteci prototipleri" tabiri kullanılmıştır.
Belgenin sonunda "Gazeteci vasıflarına sahip olmadıkları halde MİT'e hizmet verdikleri
için gazetecilik mesleğinde kalmaları sağlanan" ve "MİT personeli olarak medyada göreve
atanan" nitelendirilmesi yapılan gazetecilerin isimlerinin bu belge çalışması kapsamında
verilmekle yetinileceği belirtilerek 49 gazeteci ve yazarın isimlerinin yanına MOSSAD,
CİA, MİT yazıldığı görülmektedir.
Belgenin sonuç başlıklı bölümlünde, bu çalışmayla Türk medyasının bugününün gözler
önüne serilmesinin ve ulusal çıkarların korunması için gerekli önlemlerin ivedilikle
alınmasının bir zorunluluk olduğu, medya yapılanmasının ve gazetecilerin ulusal güvenlik
sorunu haline geldiği, Kemalist Cumhuriyet devrimlerinin korunması için gerekli
işlemlerin yapılması ve müdahalenin zorunlu ve kaçınılmaz olduğu, Türkiye'nin ulusal
medya kuruluşları içerisinde yer alan ajan gazeteci prototipleri ile dış dünyada sorunlarının
üstesinden gelmesinin olanaksız olduğu, iç istikrarını da koruyamayacağı" belirtilmiştir.
Bu belgedeki ifade ve değerlendirmelerin büyük oranda benzer ve kısmen aynı ifadelerle
diğer örgüt belgelerinde yer aldığı görülmektedir.
3)ERGENEKON VE LOBİ ÖRGÜTLENMESİNİN İDEOLOJİK YAPISINA VE SİVİL
TOPLUM KURULUŞLARI ÖRGÜTLENMESİNE, GENÇLİK YAPILANMASINA
DAİR BELGELER
a)KEMALİST HAREKET İSTANBUL/EYLÜL 2000
"Kemalist Hareket" belgesi, Ergenekon Terör Örgütünün "Lobi" örgütlenmesi bünyesinde
kurularak, görünürde yasal bir demek olarak teşkilatlanması. Köprü personel adı verilen
örgüt mensubu aracılığıyla Ergenekon Terör Örgütü ile irtibatının kurulması, Köprü
personelin de üyesi olduğu 5 kişilik gizli bir komite tarafından yöneticilerinin belirlenerek
idare edilmesi planlanan Gençlik Derneğine dair değerlendirme ve analizlerin yapıldığı
örgüt belgesidir.
240 / 2271
Kapak dâhil 18 sayfadan oluşan bu belge Ümit Oğuztan, Adil Serdar Saçan, Ahmet
Tuncay Özkan, Ufuk Akkaya ve Mehmet Deniz Yıldırım'dan ele geçirilmiştir.
Sunuş başlıklı bölümde, 'Türkiye Cumhuriyeti ni bürokrat kadroların kurduğu, bu
kadroların siyasi anlayışlarını İttihat ve Terakki cemiyetinin belirlediği, Türkiye
Cumhuriyetimin devletçilik geleneğinin giderek dejenere olduğu ve günümüzde devletin
çeteler tarafından yönetilir hale geldiği" ifade edilmiştir.
Meşru Direnme Hakkı başlıklı bölümde, "Mustafa Kemal'in kurduğu rejimin günümüzde
uygulanmakta olan rejimden çok farklı bir yönetim biçimi olduğu, Mustafa Kemal'den
sonra gelen yönetim kadrolarının ulusa ve Kemalizm'e ihanet ederek rotayı değiştirdiği"
belirtilmiş ve bu anlayışa karşı Mustafa Kemal'in Bursa Nutku ile meşru direnme hakkının
kullanılması gerektiğini açıkça ortaya koyduğunu ve gençliğe nasıl bir rota takip etmesi
gerektiğini burada açıkladığı belirtilmiş ve Mustafa Kemal Atatürk'ün Bursa Nutku
başlıklı yazıya yer verilmiştir.
Kemalist Hareket başlıklı bölümde, "20. Yüzyılın sonunda çeşitli ideolojilerin iflas ettiği,
2000'li yıllara dimdik ayakta girebilen tek ideolojinin Kemalizm olduğu, Cumhuriyete
ihanet gölgesinin düştüğü, bunu Türk gençliğinin kaldırabileceği", "Kemalist hareket
üyeleri içinden seçilecek uygun gençlerin çeşitli ülkelerin istihbarat örgütlerinde önemli
yerlere erişmelerinin sağlanması gerektiği, Kemalist hareketin ülkelerin istihbarat
örgütlerinin içine sızmayı başarmak zorunda olduğu" belirtilmiştir.
Kemalist Hareket Demeği başlıklı bölümde, "Kemalist hareketin kurulacak yasal bir
demek çatısı altında evrensel sivil toplum örgütü olarak faaliyete geçirilmesi gerektiği, tüm
ülkelerde birer merkezi ve şubelerinin açılması gerektiği, her ülkenin merkez komitesi
başkanın Türkiye merkezine bağlı olacağı her demeğin Kemalist ideolojinin misyonerlik
kurumu olarak faaliyetlerde bulunarak tüm dünya kadınları gençliği ve çocuklarına
insanlığın kurtuluş reçetesi, barış, sevgi ve huzurun teminatı olan Kemalist ideolojiyi
öğretmesi gerektiği", "Kemalist hareketin başında genç ve güçlü bir Türk kadını
portresinin yer almasının ülke içinde ve dışında dikkat çekici bir başarı elde edilmesini
sağlayacak önemli bir unsur olduğu" belirtilmiştir.
Yönetim Sevk ve İdare başlıklı bölümde, "Kemalist Hareket Demeğinin merkezinin
İstanbul'da kurulması gerektiği, çünkü İstanbul'un dünyaya açık bir kent olduğu ve en
önemli dünya kenti olduğu" belirtilmiştir. Kemalist Hareket Demeğinin üretilecek teorik
stratejik ve doktrinel argümanlarla yönetiminin sağlanacağı, bu çalışmaların demek dışında
oluşturulacak beş kişilik gizli bir komite tarafından yapılacağı, böylece gerçekte demeğin
yönetimim bu gizli komite tarafından yürütülmüş olacağı, bu gizli komite üyelerinin
birbirlerini tanımasında sakınca olmadığı ancak ortak toplantılar düzenlenmesinin gizlilik
prensiplerine aykırı olduğu, komite üyeleri arasında iletişimi bir köprü personelin
sağlaması gerektiği, Demek başkanın talimatları bu köprü personelden alacağı ve
uygulamaya koyacağı" belirtilmiştir. "Ülke içinde her alanda kitlesel ve kurumsal
faaliyetlerde bulunarak Kemalizm'e aykırı her konuda direnç göstereceği ancak faaliyet ve
girişimlerinin mevcut yasala uygun olarak düzenleneceği" belirtilmiştir.
Kemalist hareket demeğinde oluşturulacak yönetim kadrolarının gizli komite üyeleri
tarafından dikkatle ve özenle seçilmesi gerektiği, gizli komitede yer alan her üyenin
demeğin yönetim kadrosunda görev alacak kişiler için görüş bildirme hakkına sahip
241 /2271
oldukları, aynı şekilde Kemalist hareket demeğinin liderliğine getirilecek kişi hakkında da
görüş beyan edilmesi gerektiği, bu görüşler değerlendirmeye alınarak hareketin lideri
hakkında gizli komite üyeleri tarafından ortak bir karara varılması gerektiği belirtilmiştir.
Sonuç başlıklı bölümde. Dış güçlere kendilerini satmış olanlar haricinde tüm Türk sanatçı,
aydın ve bilim insanlarının Kemalist Hareket demeği çatısı altında yer almalarının
sağlanması gerektiği, çünkü sanatçı ve entelektüel çevrelerin kitleleri kolaylıkla etki altına
alıp peşinden koşturmayı başardığı belirtilmiştir. Kemalist hareket demeğinin ivedilikle
kurulması ve hayata geçirilmesinin zorunlu olduğu, bu yapılanma ve direniş hareketinin
tarihi sorumluluk taşıdığı, bu hareketin finansmanına katkıda bulunmanın her Türk iş
adamı, esnafı ve tüccarı için kaçınılmaz bir görev olduğu belirtilmiş ve belgeye sağ alt
köşede yer alan "saygılarımızla" ibaresiyle son verilmiştir.
b)KEMALİST MODEL ULUSAL GENÇLİK HAREKETİ DİNAMİK ULUSAL GÜÇ
BİRLİĞİ & KUVAYİ MİLLİYE CEPHESİ
Kemalist Model - Dinamik belgesi, Ergenekon Terör Örgütünün Lobi örgütlenmesi
bünyesinde kurulması planlanan. Türkiye Ulusal Güç Birliği, Gençlik Hareketi, Kuvayı
Milliye Cephesi, Milli Direniş Örgütleri. Ulusal Güç Birliği, Ulusal Gençlik Platformu gibi
örgütlenmelerden ve bunların yapısından bahsedilen örgüt belgesidir.
Kapak dâhil 65 sayfadan oluşan belge Veli Küçük, Ümit Oğuztan, Adil Serdar Saçan,
Ahmet Tuncay Özkan, Mehmet Şener Eruygur. Doğu Perinçek(İşçi Partisi Genel Merkez),
Ufuk Akkaya, Mehmet Deniz Yıldırım, Hasan Atilla Uğur ve Bilim ve Ütopya
dergisi'nden ele geçirilmiştir.
Belgenin birbirinden kısmen farklı iki ayrı metni ele geçmiştir. Veli Küçük'ten ele geçen
belge kapak dâhil 61 sayfa iken. diğer sanıklardan ele geçen belge metinlerinin kapak dâhil
65 sayfa olduğu tespit edilmiştir. Bunun yanında Adil Serdar Saçan ve Mehmet Şener
Eruygur'dan, 65 sayfalık bu metinle birlikte, Veli Küçük'ten ele geçen metnin "Sunuş'*
başlıklı 11 sayfalık bölümü de ele geçmiştir.
Veli Küçük'ten ele geçen belge ile diğer sanıklardan ele geçen belge metinlerinin
karşılaştırması:
1 .Veli Küçük'ten ele geçen belge metnine birçok ilaveler yapıldığı, bununla birlikte Veli
Küçük'teki belge metninden herhangi bir bölümün çıkarılmadığı tespit edilmiştir. Belgenin
7. sayfasının "Kemalizm, alışılmışlığın kanıksanması..." kısmından başlayarak aynı
sayfadaki "Özetle Kemalizm..." bölümüne kadar 8 paragraf ilave edilmiştir. 7. sayfada
"Ebedi önder" kelimesiyle başlayan paragraf ilave edilmiştir. Belgenin 61. sayfasındaki
"Atatürk ve Din" başlıklı 3 sayfalık bölüm eklenmiştir. Belgenin sonuç bölümüne 2.
paragraftan sonra 3 paragraflık bölüm eklenmiştir.
2.Veli Küçük'ten ele geçen belgedeki "fundamentalist" kelimesi yerine "köktendinci"
kelimesi yazılarak değişiklik yapılmıştır. 13. sayfadaki "Kürt ulusalcılığı" ibaresi "Sözde
Kürt ulusalcılığı" olarak değiştirilmiştir, "fundamentalist" yerine "köktendinci"
kelimesinin kullanılması bu belgenin taslak metnini inceleyen ve eleştirilerini "Ulusal
Gençlik Birliği Üzerine Görüşler" isimli belgeyle örgüt yönetimine sunan Doğu
242/2271
Perinçek'in önerisi üzerine yapılmıştır. Bu konudaki tespitler "Ulusal Gençlik Birliği
Üzerine Görüşler" belgesinin incelendiği bölümde anlatılmıştır.
Bu şekilde Veli küçük'ten ele geçen Kemalist Model- Dinamik belgesinin, bu belgenin ilk
metni olduğu, sonradan düzeltme ve ilaveler yapılarak belgeye tespit edilen son şeklinin
verildiği anlaşılmaktadır.
"Sunuş" başlıklı bölümde, "Dinamik adlı bu çalışma ile; Ulusal Güç Birliği ve gençliğin
analizinin yapılarak, 21. Yüzyıl Türkiye'sinin ulusal çıkarlara ve Kemalist ideoloji
ilkelerine uygun biçimde yeniden örgütlenmesinin planlandığı" belirtilmiş, "Türkiye'nin
geleceğinin ciddi biçimde programlanması ve kurgulanması amacıyla bu belge
çalışmasının yapıldığı" ifadesi ile de bu amaç tekrar edilmiştir.
"Kemalizm'in tüm dünya insanlarına yepyeni bir umut ve sorunların aşılmasında tek
çözüm olacağı görüşünün tüm dünyada giderek daha da kuvvet kazandığı, bu özelliğin
emperyalist çevreleri çok derin endişelere sürüklediği, izm'ler arasında günümüzde ayakta
kalmayı başaranın yalnızca Kemalizm olduğu, bu gücün emperyalist ülkelerin hedeflerine
varmasının önündeki tek engel olduğu, Türkiye'nin emperyalist ülkelerin ilk ve tek ortak
hedefi haline dönüştüğü, Ulusal Türkiye Cumhuriyetini koruyup yaşatacak tek dinamik
güç olan Türk Gençliğinin her alanda örgütlenmesi gerektiği, bu çalışmanın bu gerçekten
yola çıkılarak hazırlanan analiz çalışması olduğu, "Türkiye'nin geleceğinin ciddi biçimde
programlanması ve kurgulanması amacını içerdiği" belirtilmiştir.
Bu ifadelerden sonra belgede, "Ebedi Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu ne kadar
yaşamsal kurum varsa Atatürk'ün ölümünden sonra işlemez hale getirilip kapatıldığı,
Atatürk'ün kurduğu CHP'nin 1947 Kurultayından itibaren sağa doğru kayıp Atatürkçülüğe
karşı çıktığı, beş bin şubeli Halk evlerinin kapatıldığı. Köy enstitülerinin işlevsiz kılındığı.
Dünya klasiklerinin yasaklandığı, Lozan kahramanı İnönü'nün ABD başkanının
talimatlarını yerine getirerek İslamcı ideoloji ve yabancı sermaye köleliğine imza koyduğu,
İnönü'den sonraki süreçte gençlerin birbirine düşman bireylere dönüştürüldükleri, Türk
milletine yabancı olan siyasilerin kavgaları, aldıkları kararlar ve uygulamalarla totaliterlik
merdiveni ile demokrasiye ulaşılmaya yeltenmelerinin Türk milletini umutsuzluk ve
güvensizliğe sürüklediği" ifade edilmiş ve "Totaliterlik merdiveni ile demokrasiye
ulaşmaya yeltenenler önce Faşizmin ardından Nazizmin ve sonuçta Emperyalizmin
kucağında bulmuşlardır kendilerini, bazıları darağacında can vermişler, bazıları
Zincirbozan günleri yaşamışlar, bazıları da kalp krizi kuşkularıyla arkalarında "Ben
zengini severim" sloganını bırakarak göçüp gitmişlerdir bu dünyadan" denilmiştir.
Buradaki "Bazıları darağacında can vermişler" ifadesiyle 27 Mayıs 1960 darbesi
sonrasında asılarak idam edilen Başbakan Adnan Menderes'in ve Bakan arkadaşlarının
idamlarından, "Bazıları Zincirbozan günlerini yaşamışlar" ifadesiyle 12 Eylül 1980 darbesi
sonrasında Başbakan, Bakan ve Siyasi Parti liderlerinin zorunlu ikamete mecbur
edilmelerinden, "Bazıları da kalp krizi kuşkularıyla arkalarında ben zengini severim
sloganını bırakarak göçüp gitmişlerdir" ifadesiyle 17 Nisan 1993'te kalp krizi geçirerek
öldüğü açıklanan Türkiye Cumhuriyeti'nin 8.Cumhurbaşkanı Turgut Özal'dan bahsedildiği
anlaşılmaktadır. Bu ifadelerde Adnan Menderes ve Turgut Özal'ın ölümlerinden çok ölüm
şekillerinin öne çıkartıldığı, ibretlik son gibi gösterildiği görülmektedir.
243 / 2271
Belgenin devam eden paragraflarında soyut ifadelerle Kemalizm ideolojisi konusunda
değerlendirmeler yapıldığı görülmektedir.
Belgede "Milli demokratik devrim sürecinde ilk Türk gençlik hareketlerinin 1876'da baş
gösterdiği gözlemlenmiştir", "I, ve II. Meşrutiyeti getiren hareketlerin içinde yer alanların
çoğunun aydın gençler ve öğrenciler olduğu, işgal bölgelerinde gençlerin mücadeleye
yönelerek mandacı hocaları görevden aldırdıkları, Atatürk devrimlerinin yaşama
geçirilmesi mücadelesinde yer aldığı" belirtilmiştir.
1876 Tarihi ve Meşrutiyete dair bu ifadelerin diğer örgüt belgelerinde ve Doğu Perinçek'in
basın açıklamalarında da yer aldığı görülmektedir. "Devletin Yeniden Yapılanması
Üzerine" isimli örgüt belgesinin ilk metninde yer alan "Cumhuriyet Devrimi Hükümeti
İçin Seferberlik" başlıklı bölümde "Türkiye'nin sorunlarının bugünkü iktidarların
yönlendirilerek çözülemeyecek kadar ağırlaştığı. 28 Şubat"ın bir tür üçüncü meşrutiyet rolü
oynadığı" değerlendirmesi yapılmıştır. Sonraki bölümde de 1960 askeri darbesini meşru
gören "Bayar-Menderes diktatörlüğünü yıkan da yine Türk gençliği olmuştur. 27 Mayıs
1960 devrimine halk hareketi niteliğini kazandıran unsur gençliğin mücadeleye katılımı
olmuştur"' ifadesi kullanılmıştır. Örgüt belgelerinin tamamında olduğu gibi bu belgede de;
Millet iradesi ile seçilen Başbakan ve TBMM"nin seçtiği Cumhurbaşkanı ihanet içinde
olmakla suçlanmaktadır. "Türk gençliğinin yabancı ulusların istihbarat örgütlerinin
tuzaklarına düşmesindeki en önemli etken Türkiye'de Atatürk sonrası dönemde yönetime
gelen siyasi iktidarların ihanete ulaşan uygulama ve partizanca tutumlarla halkın cephelere
bölünmesi, aydın genler üzerinde olumsuz etkiler yaratmıştır", "Cumhuriyet devrim
prensiplerine tümüyle ters ölçütteki uygulamalara karşı çıkıp tepki göstermek isteyen Türk
gençliği, örgütlenme özgürlüğü aşamasında dış istihbarat örgütleri ile içteki uzantılarının
içine düşerek, içinden çıkılmaz karanlık ve gizemli labirentlerde yitip gitmiştir", "Gençliğe
Cumhuriyet dönemlerine entegre bir kişilik kazandırılması çalışmaları yapılmamış
olduğundan gençlik, her dönemde rejimle çatışma içine sürüklenmiştir", "Türkiye bugünün
karanlığına -ki, 1919 koşullarından daha vahim bir durum yaşanmaktadır- adaletsizlik,
sosyal/ekonomik dengesizlik, zulüm ve öz kültürünü reddederek ulaşmıştır. Eğer şimdi;
gençlik, siyaset ve inançla birleşir ise; unsurlar ve koşullar gereği Türkiye ve
kaçınılmazlıkla buna bağlı olarak dünya mutlak değişmeye gebedir"
değerlendirmelerindeki Türkiye'nin bugün 1919 koşullarından daha vahim durumda
olduğuna dair ifadeler aynen diğer örgüt belgelerinde de yer almaktadır. "Batı
Dünyasından Demokratik Hukuk Örnekleri" isimli örgüt belgesinin Giriş başlıklı
bölümünde "Bugün 1919 koşullarından çok daha vahim oluşumlar içine sürüklenen
Türkiye..", "Ermeni Sorunu- Kilise Devleti" isimli belgenin İkinci Meşrutiyetin Osmanlı
Meclisinde Casus Mebuslar başlıklı bölümünde "Türkiye'nin bugün 1919 koşullarından
çok daha ağır ve vahim durumda olduğu" ifadelerinin yer aldığı, "Batı ve İşbirlikçilerinin
Kronolojik Söylem ve Amaçlarına Atatürk'ün Yanıtları" isimli örgüt belgesinin Giriş
başlıklı bölümünde, "Avrupa Birliği Katılım Ortaklığı" isimli belgenin son sayfasında da
aynı değerlendirmeleri içeren ifadelerin yer aldığı görülmektedir. Bu husus belgenin diğer
örgüt belgeleri ile irtibatını ortaya koymaktadır.
"Dinamik adı verilen bu çalışmada, Türkiye Ulusal Güç Birliği Gençlik; Dinamik unsur
olarak değerlendirilmiştir. Kemalist ideoloji ilkeleri esas alınarak, Türkiye ve dünya
koşullarının Türkiye'nin 'ulusal güvenlik' çıkarlarına uygun doğrultuda etkilenmesi ile
değişim sürecinin başlatılması amaç edilmiştir" değerlendirmesi yapılmıştır. İlk cümledeki
244 / 2271
TUGB-GD harflerinin koyu yazılması kurulması planlanan alt teşkilatın ismine yönelik bir
öneri olarak değerlendirilmiştir.
"Aynı düşünceden yola çıkılarak; "Kuvayı Milliye Cephesi" adıyla sokaklardaki başı boş,
amaçsız, işsiz ve umutsuz (lümpen) gençler ile tarikat okullarında kökten dinciliğe
koşullandırılarak rejim düşmanı haline dönüştürülen ve kapatılmasına karşın ülkü
ocaklarının etkisindeki gençliğin eğitilerek bilinçlendirilmesi ve Kemalist ideolojiye
kazandırılması hedeflenmiştir" denilmiştir.
29 Ekim 2000 tarihli bu örgüt belgesindeki önerilerin sonraki yıllarda hayata geçirildiği,
iddianamelerde Ergenekon Terör Örgütü ile irtibatlı olarak sayılan Sivil Toplum
Kuruluşları ve bunların faaliyetlerinden anlaşılmaktadır. Belgede başka örgütlenmelerin de
kurulmasının uygun bulunduğundan bahsedilmiş "Ayrıca ulusal güç birliğine bağlı olarak
faaliyet gösterecek olan yerel ve bölgesel Kemalist direniş örgütlerinden başkaca, milli
mücadele yıllarında kurulan örgütlerin günümüzde yeniden kurulması ve faaliyete
geçirilmesi uygun görülmüştür" değerlendirmeleri yapılmıştır.
Kurulması planlanan örgütlenmelerin aynı türden olanlarının daha üst bir yapı bünyesinde
toplanması öngörülmüş. "Türk gençlik hareketlerinin re/organizasyonu, yeniden
yapılandırılması, yönetim ve geliştirme projesinde Türk gençliğinin Kemalist ideoloji
Dostları ilə paylaş: |