Necdet Sezer'in, Kemalist Devrimle kurulan Cumhuriyet rejiminin hizmetinde değil,
kendisini aday gösteren odakların hizmetinde olacağı çok açıktır. Washington projesi
Çankaya Köşkü düzlemine çıkartılmak istenmektedir" denilmiştir.
Milli Egemenlik başlıklı bölümde, "Kemalizm'in Milli Egemenlik ilkesini içeriği belirsiz
bir kavram olarak görüp dile getirebilme* cüretini gösteren Ahmet Necdet Sezer, Ulus
Devlet Egemenliği anlayışının ortadan kaldırılması için sürdürülen tüm yıkıcı çabalara
Anayasa Mahkemesi Başkanı sıfatı ile onay vermiştir. Sözde İnsan Haklan demagojileri
Türkiye'yi Avrupa kapısında parçalama plânını uygulamak ve fundamentalizmi
yasallaştırmaktan başkaca bir amaç taşımaz.." denilmiştir.
Burada geçen "Türkiye'nin Avrupa kapısında veya AB kapısında parçalanması" ifadesinin
Kemalist Model Dinamik belgesinin Yapay Hedefler başlıklı bölümünde, Sabetaycılık ve
Türkiye Sabetayları belgesinde ve diğer birçok örgüt belgesinde aynen kullanıldığı
görülmektedir.
Uluslararası Operasyon başlıklı bölümde, "50 yıldır Türkiye'yi ziyaret etmemiş olan
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Başkanı Luzius Wildhaber'in 25 Nisan 2000 de.
Anayasa Mahkemesi'nin 38. Kuruluş yıldönümüne katılmak üzere Ankara'ya gelmesi,
Necdet Sezer'in Çankaya'ya çıkartılması uluslararası operasyonunun bir parçası olarak
kendisini göstermiştir. Bu kabul edilemez operasyonda ne acıdır ki; iktidar sahiplerinin de
yer almış olmalarıdır. Ancak, tüm bu gelişmeler yıllar öncesinden Ulu Önder Mustafa
Kemal Atatürk tarafından. Gençliğe Hitabesinde kaleme alınmıştır. Yaşananlar, günün o
gün olduğunu bir kez daha göstermiştir" denilmiştir.
Egemenlik Kavramı başlıklı bölümde. "Egemenlik kavramının hiçe sayılması ve içi boş
kavram diye tanımlanması, uluslararası hukuk normları veya insan hakları normları olarak
algılanıp tanımlanamaz. Bu doğrudan ve açıkça ihanettir'" denilerek. Cumhurbaşkanlığı
seçim sürecindeki 10.Cumhurbaşkanı adayı Ahmet Necdet Sezer; tahrif edilerek verilen
konuşmasına göre ihanetle suçlanmıştır.
Ulusal Ordu İçin Vahim Tehlikeler başlıklı bölümde. "Uluslararası hukuk normları ile
değerlendirmeye alınacak olan Türk Silahlı Kuvvetleri Komuta Kademesi, bir gecede
alınacak kararlar sonucunda emekli edilebilecek veya Uluslararası Mahkemelerin sanık
sandalyesine oturtularak cezalandırılabileceklerdir. Burada özetle ifade edilen benzer
operasyonlar, sözde uluslararası hukuk normları çerçevesinde gerçekleştirilebilecektir.
Benzer uygulamalar geçmiş dönemlerde Üçüncü Dünya Ülkelerinde yaşanmıştır.
Kemalizm'in son kalesi Türk Silahlı Kuvvetleri, işgal edilerek düşürülmesi amaçlanan
nihai hedef durumundadır. Bu nedenle Ordu içine sızma ve nifak tohumları ekilmesi
girişimlerinin ardı arkası kesilmemiştir. ABD ve AB güç odakları, girişimlerinde MGK ile
YAŞ kararlarına toslamaktan son derece rahatsızdır. Bunun için de MGK ile YAŞ
kararlarının ortadan kaldırılması üzerinde yoğunlaşıldığı gözlemlenmektedir" denilmiştir.
Sonuç Başlıklı bölümde, "Türk kamuoyu Cumhurbaşkanlığına dayatma ve entrikalar
zinciri ile aday olarak gösterilen, Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer'in
Çankaya Köşkü'ne çıkartılması oldu-bittisi karşısında rahatsızdır. Kamuoyunun gözleri
önünde sergilenen bu son uluslararası operasyon. Türk halkının giderek artış gösteren
devlete güvensizliği ile umutsuzluk tırmanışına yeni bir ivme kazandırmıştır", "Hiçbir
genç, Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde dürüstlük ilkeleri içinde, emek ve çabaları
oranında sağlam ve güvenli bir gelecek elde edebileceğine inanmamaktadır. Hiçbir
vatandaş vergi vermek istememektedir. Çünkü talancıların kasalarına gideceği inancı kesin
biçimde yaygındır" denilmiştir.
Belge metni "Polis, Hâkim, Savcı. Milletvekili, Bakan. Başbakan düzeyindeki görevlilere
olan inancını tümüyle yitiren halk katmanları, Türk Silahlı Kuvvetleri Komuta
Kademesi'nde yer alan Komutanların mimik ve jestlerinden dahi umutlanmak gereksinimi
içindedir. Ulusal devlet yetkilerinin uluslararası güçlerin eline geçmesi ve milli
egemenliğin ortadan kaldırılması amacıyla uygulamaya konan bu operasyonun mutlaka
engellenmesi zorunluluğu doğmuştur" ifadeleriyle bitirilmiştir.
b)BATI DÜNYASINDAN DEMOKRATİK HUKUK ÖRNEKLERİ İSTANBUL/11
NİSAN 2000
Batı Dünyasından Demokratik Hukuk Örnekleri belgesi. ABD ve bazı Avrupa
Ülkelerindeki Ceza Hukuku uygulamaları hakkında değerlendirmeler ve örgüt tarafından
hazırlanması gerektiği ifade edilen belge konularının belirtildiği örgüt belgesidir.
Kapak dahil 8 sayfadan oluşan belge Tuncay Güney. Adil Serdar Saçan, Ahmet Tuncay
Özkan, Ufuk Akkaya ve Mehmet Deniz Yıldırım'dan ele geçirilmiştir.
Giriş başlıklı bölümde. "Günümüzde Türkiye'ye İnsan Hakları, Demokrasi, Düşüncenin
ifadesi ve İnanç özgürlüğü konularında ders vermekle kalmayıp yaptırım uygulatan ABD
ile Avrupa ülkeleri: öne sürdükleri bu konularda ve tarihsel süreç içinde, tüm insanlık
karşısında sabıkalı oldukları gibi, son derece ikiyüzlü bir tutum sergiledikleri net olarak
306 / 2271
gözler önündedir. Batı dünyasının ceza yasaları, kişisel hak ve özgürlükleri sınırlayan
maddelerle doludur ve bu maddelerin özellikle sisteme yönelen siyasi suçlara karşı
ödünsüz uygulanması. Batı nın Demokratik Hukuk'unun temel prensibidir",
''ABD ve Avrupa, Türkiye Cumhuriyet Devrimi ni yıkabilme ve bağımsız Türk Ulusumu
köleleştirme plânını başarabilmek için her yolu denemektedir. Ekonomik ve askeri
entrikaların yanı/sıra İnsan Hakları. Demokrasi, Hukuk, İnanç ve Düşüncenin İfadesi
Özgürlüğü müdahaleleri gerçekte işgal ve köleleştirme operasyonlarıdır. ABD, 1938 yılı
sonrasında emperyalizme karşı kesin zafer kazanabilen tek ülke Türkiye Cumhuriyetime
büyük bir tuzak kurmuş, yayılmacı SSCB komünist tehlikesini bahane ederek ülkede
devlet sansürü başlatmıştır. Bu sansür uygulamaları üzerine kurulan platformda
etnik/fundamentalist örgütlenmeler organize edilmiş, yasa/dışı, Kemalist rejimi yıkmaya ve
bölücülüğü esas alan terör girişimleri giderek yoğunlaştırılarak Türkiye Cumhuriyeti
Güvenlik güçleri ve Türk Silahlı Kuvvetleri karşısında "cephe" oluşturulmuş, bu cephe öne
sürülerek uluslararası siyaset arenasında, Lozan Antlaşması hiçe sayılmak ve Sevr
koşulları hortlatılmak istenmiştir", "Türkiye Cumhuriyet Devrimi, Lozan Antlaşması'nın
imza altına alındığı masadan kalkıldığı andan başlamak kaydı ile süregelen bir savaşın
içinde devam etmektedir. Bu öyle bir savaştır ki; her türden düşünsel entrika, her alanda ve
kurgulanarak ele geçirilen her noktada Sürdürülmektedir. Reddedilmesi olanaksız bu
gerçekler ışığında, acil önlem ve uygulamalar yaşama geçirilmelidir. Aksi halde 21. Yüzyıl
Kemalist Türkiye Cumhuriyet Devrimi ve ona gönülden bağlı Türk Ulusumu büyük acılar
beklemektedir. Bugün 1919 koşullarından çok daha vahim oluşumlar içine sürüklenen
Türkiye, öncelikle kendi içindeki emperyalizm işbirlikçileri ile baş etmek zorunda olduğu
gibi, onurlu Türk vatandaşını, onursuz işbirlikçiye dönüştüren koşulların ortadan
kaldırılması esası da apaçık karşımızdadır" denilmiş, bölüm diğer örgüt belgelerinde
olduğu gibi "saygılarımızla," ibaresiyle bitirilmiştir.
Batı Dünyasından Demokratik Hukuk Örnekleri isimli belgenin hazırlanış amacı giriş
bölümünün son paragrafında "Batı uygarlığının önde gelen ülkelerinden İngiltere,
Almanya, Fransa, Avusturya. İspanya, İtalya, Belçika ve ABD hakkında başlıklar açılarak
bu ülkelerin insan hakları, demokrasi, hukuk, inanç ve düşüncenin ifadesi özgürlüğü
alanlarında nasıl bir ikiyüzlülük içinde olduklarının somut verilerini ortaya koymak olarak"
belirtilmiştir.
Belgenin Giriş bölümündeki "Bu nedenle Terör, Fundamentalizm, Etnik Ayrılıkçılık,
Kemalizm karşıtlığı, 2. Cumhuriyet İstemleri, Tarikatçılık, Siyasal ve Sosyal
Örgütlenmeler, Düşüncenin İfadesi Özgürlüğü/Sansür/Eleştiri Hakkı ve Sanatsal
Faaliyetler, Türk Silahlı Kuvvetlerimin Profesyonelleştirilmesi, Başkanlık/Yarı Başkanlık,
Federatif Devlet Yapısı, Globalleşme. Avrupa Birliği ne Tam Üyelik Koşulları, IMF Talep
Diretmeleri, Borçlanma Politikaları, Medya Yapılanması, Sivil Toplum Örgütlerinin
Faaliyet Alanları, Avrasya Birliği Oluşumu, Seçim Sistemi, Siyasi Kadrolaşmalar, Devlet
Yapısı İçindeki Yabancı Unsurlar ve Kadrolar, Ekonomi Alanında Sivil yapılanmalar,
Eğitim Kurumları ve Bu Kurumlarda Yer Alan Öğretim Üyeleri, Hukuksal Kurumlar ve
benzeri hareketler ile oluşumlar; çok büyük bir ciddiyet, titizlik, objektif/bilimsel/gerçekçi
analizler gerektirmektedir" ifadeleri ile belirtilen başlıklarla ilgili ayrıntılı örgüt
değerlendirmeleri içeren analizler yapılması gerektiği belirtilmiştir. Belgenin, ele alınan
konunun geniş kapsamlı olmasına nazaran kısa olmasının, burada belirtilen başlıklar
hakkında ayrı belgeler hazırlanmasına karar verilmesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
307/2271
Nitekim burada belirtilen konular hakkında hazırlanan örgüt belgelerinin bir kısmı ele
geçirilmiş olup ilgili bölümlerde incelenmiştir.
Örnek olarak, burada belirtilen Globalleşme konusunda 21. Yüzyılda Emperyalizm Ulusal
Program NATO-AB-UIusal İlkeler Global 2000 isimli ve Aralık 2000 tarihli belge
hazırlanmıştır. Ekonomi alanında sivil yapılanmalar konusunda 12 Nisan 2000 tarihli
USİAD, 26 Haziran 2000 tarihli Uluslararası Güvenlik Şirketi Projesi, 11 Temmuz 2000
tarihli Özel Güvenlik Şirketi, 27 Haziran 2000 tarihli Birleşik Komün isimli belgeler
hazırlanmıştır. Bu paragrafta geçen Avrupa Birliğine Tam Üyelik Koşulları konusu ile
ilgili olarak Avrupa Birliği Katılım Ortaklığı Belgesi yazılmıştır. Bunun gibi paragrafta
belirtilen tüm konularda belgeler düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Belgenin devamındaki bölümlerde sırasıyla İngiltere. Almanya, Fransa, Avusturya, İtalya,
Belçika ve ABD hakkında çok kısa değerlendirmeler yapılmış, bu ülkelerde devlete karşı
suçlar konusunda ağır cezalar konduğu ve bu suçlara dair soruşturmalarda teknik takibin
kullanıldığı belirtilmiş. İtalya'nın Libya'da. ABDmin Japonya'da, Almanya'nın
Yahudi'lere yaptığı katliamlardan bahsedilmiş, bu ülkelerde devlete karşı suçlarda sansür
ve basına kısıtlama getiren uygulamalar bulunduğu belirtilmiştir.
İtalya başlıklı bölümde, "Teiniz Eller Operasyonu sırasında 1500 İşadamı, Bürokrat ve
Politikacı tutuklanmıştır. Aralarında 250 milletvekilinin bulunduğu 3 bin İtalyan hakkında
soruşturma açılmış, on sanık intihar etmiştir",
ABD başlıklı bölümde. "ABD nin tarih önünde affedilmesi olanaksız insanlık suçlarından
sabıkalı olduğu" denilmiş ve buna dair örnekler verilmiştir.
c)ERMENİ SORUNU-KİLİSE DEVLETİ İSTANBUL EKİM 2000/ ŞUBAT 2001
Ermeni Sorunu-Kilise Devleti belgesi. Ergenekon Terör Örgütünün Ermeniler hakkındaki
değerlendirmelerini içeren örgüt belgesidir.
Kapak dahil 126 sayfadan oluşan bu belge Veli Küçük, Tuncay Güney, Ümit Oğuztan,
Adil Serdar Saçan, Ahmet Tuncay Özkan, Mehmet Şener Eruygur, Doğu Perinçek, Ufuk
Akkaya. Mehmet Deniz Yıldırım, Hasan Atilla Uğur ve Mustafa Hüseyin Buzoğlu'ndan
ele geçirilmiştir.
Reaksiyon belgesindeki Etnik Unsurların Örgütlenmesi başlıklı bölümde "Sebetaylar,
Aleviler. Kürtler, Süryaniler ve Ermenilerin, Türkiye'de Kemalizm ve ulusal çıkarlara
aykırı olarak faaliyette bulunan yapılanmalara sahip olduğu" ifade edilmiştir.
Ergenekon Terör Örgütü bunun yanında Ermeni'lerle ilgili "Ermeni Sorunu Kilise
Devleti", Sabetaist Yahudi Türk vatandaşları ile ilgili "Sabetaycılık ve Dönmelik",
Kürt'lerle ilgili "Reaksiyon", "Panzehir", "Şirket Gizli Gerçekler", Alevi'lerle ilgili "13.
Kabile" isimli belgeleri hazırlatmıştır. Bu belgeler ilgili bölümlerde anlatılmıştır.
Sunuş başlıklı bölümde, ABD Temsilciler Meclisi Genel Kurulunda 24 Eylül 2000
tarihinde görüşülen Ermeni Soykırımını Anma Tasarısı hakkında değerlendirmeler
yapılmış ve "Tarih boyunca Ermeniler, Batı tarafından Türkiye'ye karşı kullanıldı; genç
nesillerin, Ermeni Soykırımı yalanına koşullandırılması için pek çok düzmece kitap
308 / 2271
hazırlanıp yayınlandı, Türkiye'nin ulusal toprakları ipotek altına alınmaya çalışıldı", "Türk
hükümetinin sorumluluk ve yükümlülüklerini çağın gereği biçimde yerine getiremediği, bu
doğrultuda yeterli istihbarat veri ve dokümanlarından yoksun olduğu, bürokrat kadroların
ise; uzmanlık ölçüsünde teknik donanıma erişemedikleri" denilmiştir.
Devamında "Emperyalist güçler misyonunu tamamlamış olan İzm'lerden kurtulmuş
olmanın sarhoşluğu ile Kemalizm'in de iflas ettiği ve tükendiği görüşünde
birleşmektedirler. 21. Yüzyılın ilk 15 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devleti parçalanmak
istenmektedir. Bu nedenle de Kuzey Irak, Kıbrıs ve Ege'de cepheler oluşturulmuş
durumdadır. Cepheler bunlarla da sınırlı kalmamış, Türkiye içte Fundamentalizm, Kürt
sorunu ve ekonomik yoksunlukla karşı karşıya bırakılmıştır. Bu hesapların gereği olarak
Türkiye, AB'nin kapısında ayakta bekletilirken parçalanmak istenmektedir". "Üniversite
gençliğini güç odaklarının çıkarları doğrultusunda illegal biçimde örgütleyen ve masum
Türk gençliğini ilim yuvalarında birer cinayet örgütü üyesine dönüştürmeyi başaran MİT,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Ulusunun güvenliği ile ilgili konuda dış istihbarat
kaynaklarına karşın gerekli ve başarılı sonuçlara ulaşan çalışmalar ortaya koyamamıştır"
denilmiştir.
Buradaki ifadelerin diğer bir kısım örgüt belgelerinde aynen yer aldığı ilgili bölümlerde
açıklanmıştır.
İkinci Meşrutiyet'in Osmanlı Meclisi'nde Casus Mebuslar başlıklı bölümde; 17 Aralık
1908'de ilan edilen II. Meşrutiyetin parlamentosunun yapısı hakkında değerlendirme
yapılmış ve Mecliste bulunan casus Mebusların İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından
tespit edilerek, Teşkilat-ı Mahsusa'ya rapor edildiği, böylece devlete yön verecek olan
parlamentonun ihanetinden devletin haberdar olduğu, günümüz Türkiye'si parlamentosu
için de durumun farklı olmadığı, gelip geçen Hükümetlerin pek çok konuda olduğu gibi
Ermeni sorunu konusunda da gereğini yerine getiremedikleri. Devletin resmi kurumlarının
da her konuda ihanete varan uygulamalar sergilediği, 10 Kasım 1938 tarihinin Türkiye
Cumhuriyeti'nin toprağa gömülmek istendiğinin açığa çıktığı tarih olduğu, Geniş halk
kitlelerinin batı ülkelerin işbirlikçilerinin kölesi durumuna dönüştürüldükleri, Bu nedenle
Türkiye'nin bugün 1919 koşullarından çok daha ağır ve vahim durumda olduğu belirtilmiş
ve "Türkiye, 21. Yüzyılda giderek daha da yalnızlığa sürüklenecek ve sıkıştırılacaktır.
Nasıl mı? İnsan Hakları, Demokrasi, Özgürlükler gibi Evrensel İlkeler bahane edilecek ve
içine sürüklendiği ekonomik pres giderek daha da arttırılacak, içte bunaltıldıkça
bunaltılacak ve zaten devlete olan güvenini tümden yitirmiş olan geniş halk kitlelerinin
sabrı zorlanacak, etnik gruplar, azınlıklar ve fundamentalist gruplar ayrı ayrı
körüklenecektir" denilmiştir.
Burada geçen ifadelerin diğer örgüt belgelerinde de aynısı ve benzeri şekilde yer aldığı
anlaşılmaktadır. Özellikle "10 Kasım 1938 tarihinden sonra iş başına gelen bütün
Hükümetlerin, hatta bütün Devlet kurumlarının her konuda ihanet içinde olduğu"
ifadesinin, iddianamelerde Ergenekon Terör Örgütünün Lobi yapılanmasına bağlı Sivil
Toplum Kuruluşlarından birisi olarak gösterilen Kuvayı Milliye 1919 Derneğinin
bildirilerinde, mensuplarının konuşmalarında en çok vurgulanan hususlardan birisi olduğu
görülmektedir.
İddianamede Kuvayı Milliye 1919 Demeğinin kuruluş bildirgesinde "Devletimiz (d)
(dinci, dönme) takımı tarafından yönetilmekte Türk milleti kendinden olan Türk soylu
309/2271
yöneticilere kavuşabilme özlemi duymaktadır. Hıyaneti Vataniye Kanununun zamanı
geldiğinde yürürlüğü konulması için çalışılacaktır. 11 Kasım 1938 den bugüne kadar ihanet
eden her şahıs kurum ve kuruluş hesap verecektir, vatan mutlaka korunacak, millet daima
büyüyerek sonsuza kadar yaşatılacaktır. Zira kendisinin bu uğurda feda edecek çok vatan
evladı vardır' denildiği, bu demeğin Mersin ilindeki bir toplantısında Genel Başkan
Yardımcısı Hüseyin Görüm 'ün "...Kuvayi Milliye Hıyaneti Vataniye Kanunu zamanı
geldiğinde yürürlüğe girmesi için çalışacaktır, 11 Kasım 1938 den bu güne kadar ihanet
eden her şahıs, her kurum ve kuruluş hesabını verecektir..." şeklinde konuşma yaptığı
belirtilmiştir.
Belgenin devamında Ermeni Sorunu nun PKK Terör cephesinin çöküşünün hemen
ardından hortlatılmak istendiği, bunun stratejik amaçlı bir proje olduğu, Türkiye'nin
Asya'da prestij kaybetmesi. Batı'da ise denetim altına alınabilmesinin istendiği belirtilerek
"Bu çalışmamızda amaç; Türkiye'nin Ermeni Sorunu karşısında neler yapması gerektiğini
tarihsel belgeler ışığında işaret edilmesidir" denilmiştir.
Türkiye'de Kilise otoritesinden yararlanılarak elde edilen imtiyazların yitirilmemesi için
milliyetçilik duygusunun geliştirildiği ve realitede bir Kilise Devleti kurulmasının
sağlandığı, bu realitenin Büyük Ermenistan Devleti düşlerinin gerçekleşebileceği inancına
dair ihtirasları kamçıladığı belirtilmiştir. Bu ifade tarzında göre belgenin kapağına başlık
olarak yazılan "Kilise Devleti" ibaresinin nereden bulunduğu anlaşılmaktadır.
Baskı Grupları ve Lobi Faaliyetleri başlıklı bölümde. "Baskı gruplarının ilk başta
etkilemeleri gereken topluluk, kendi üyeleridir. Öncelikle kendi üyelerini kendi faaliyetleri
konusunda ikna etmek ve onların tam desteğini almak zorundadırlar" denilmiştir.
Ermenilerin Kısa Tarihi Başlıklı bölümde. Ermenilerin Anadolu'nun yerli halkı olmadığı
ve M.Ö. 6. Yüzyılın sonunda Trakya'dan gelerek Urartu ülkesine yerleştikleri. ırk olarak
Nordik/Alpin karışımlı bir görünümde yerli ve göçmen Hint/Avrupalıların kaynaşmasından
meydana geldikleri, homojen bir ırk olmadıkları, yazı dillerinin Hıristiyanlığın kabulünden
sonra ortaya çıktığı. 16 ve 17. Yüzyılda Osmanlı ve İran çekişme alanı içinde kaldıkları,
daha çok ticaret ve zanaatla uğraştıkları, Tanzimat'tan sonra ise memurluk yaptıkları,
Yunan isyanından sonra devlete bağlılıklarından dolayı Ermenilere Milleti Sadık-a dendiği,
1877 yılındaki Ayastefenos Antlaşmasıyla Ermeni sorununun resmen doğduğu, Rusya'nın
bu sorunu sahiplendiği ve Ermeniler arasında milliyetçilik eğilimlerinin yoğunlaştığı,
Hınçak ve Taşnak isimli iki Ermeni partisinin kurulduğu, bunun üzerine vergilerin
arttırıldığı, Ermenilerin 1894"te Sason'da ayaklandığı. 1896'da Ermeni eylemcilerin
Osmanlı Bankasını işgal ettiği, 1915 yılı başlarında gönüllü Ermeni taburlarının kurulduğu
ve şiddet eylemleri gerçekleştirdikleri, Osmanlı Hükümetinin Ermenilerin Suriye ve
Filistin'e nakli kararı aldığı, 1918 yılında Ermeni Cumhuriyetinin kurulduğu ancak daha
sonra Sovyetler Birliğine dâhil edildiği belirtilmiştir.
Ermenilerin Çingeneleşmişleri Hay-Poşalar başlıklı bölümde. Türkiye'de sayıları 50 bini
bulan Ermenileşmiş Çingene bulunduğu, bunların Flristiyan olduğu değerlendirmesi
yapılmıştır.
Ermeni Terörizmi & Ermeni Sorununun Tarihçesi başlıklı bölümde, "Osmanlı
İmparatorluğu bünyesinde dış tahriklerle 1878 yılından başlatılarak 1915 yılına değin
planlı olarak sürdürülen suni "Ermeni davası", gerçekte Ermenilerin değil, Osmanlı
310/2271
İmparatorluğunun parçalanmasından çıkar sağlamayı amaçlayan emperyalist devletlerin
davası olarak doğmuştur", ''Osmanlı İmparatorluğunca 1915 yılında Ermenilerle ilgili
olarak amacı sevkiyat olan bir Tehcir Kanunu çıkartılmış ve uygulama insancıl
yöntemlerle yürütülmüştür. Ancak dönemin koşulları sonucu bazı olumsuz sonuçlan da
görülmüştür. Özellikle Ermeni mezaliminin yaratıldığı duygusu nedeniyle, Ermenilerin
geçtikleri yörelerdeki halktan gelen ve tüm olanakların kullanılmış olmasına karşın
önlenemeyen bazı hareketler sonucunda Ermeniler kayba uğramışlardır. Ancak, bu
kayıplar hiçbir zaman iddia edildiği gibi bir katliam düzeyine erişmeyen belli boyutlarda
kalmıştır", "Daha önceki dönemin yanıltıcı propagandalarının bir sonucu olarak 1920 Sevr
Antlaşmasında Bağımsız Ermenistan düşleri yine canlandırılmaya çalışılmıştır. Ancak,
aslında ölü doğan ve uygulama alanına çıkmaya Sevr Antlaşması, İstiklal Savaşı veren
Türkiye Cumhuriyeti mce kabul edilmemiş ve tarihe gömülmüştür", "Ermenilerin bu
gelişmelerden İttihat ve Terakki üyelerini sorumlu tutmaları sonucu Talat Paşa 1926'da
Paris'te Ermeni Tehlirian tarafından öldürülmüş ve yargılanması sonucunda beraat
etmiştir" denilmiştir.
Devamında, 1965 yılında sözde Ermeni katliamının 50. Yıl dönümünde Türkiye aleyhinde
propaganda patlaması yaratıldığı, bunun da Ermeni toplumunu şiddet eğilimi aşamasına
ittiği, 1975 Lübnan iç savaşının etkisiyle Ermeni yer altı faaliyetlerinin tahrik edildiği ve
başladığı, fanatik Ermenilerin silahlı propaganda faaliyetlerini yer altında yürüttükleri,
EKİEGO (Ermenistan'ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu) nun 1975'te kurulduğu,
1980 yılında bu örgütün PKK ile Lübnan'da müşterek bir basın toplantısı düzenleyerek
Türkiye'ye karşı eylem birliği kararı aldığı belirtilmiştir.
Dinsel açıdan Erivan'a bağlı olan İstanbul Kumkapı Ermeni Patrikhanesinin Ermeni
benliğini yaşatmak ve kendiliğinden oluşan asimilasyonu önlemek amacıyla Anadolu'daki
fakir Ermeni aileleri İstanbul'a göç ettirme, İstanbul'da toplanma ve İstanbul'da güçlenme
çabasına girdiği, bu göçlerin 1967'de başladığı, bunun dışında amaçlarına ulaşmada her
yolu deneyen bir kısım Ermeni unsurların Komünist-Terörist Türk örgütleri içinde de
elebaşı durumunda faaliyetlere ve eylemlere katıldıkları belirtilmiştir.
Ermeni Yer altı Örgütleri başlıklı bölümde. Ermenistan'ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli
Ordusu (EKİEGO), Yeni Ermeni direnişi (YET), Ermeni Katliamı Adalet Komandoları, 3
Ekim Örgütü, 9 Haziran Örgütü, başlıkları altında değerlendirmeler yapılmıştır.
Komünist/Terörist Örgütler Bünyesinde Faaliyetleri Tespit Edilen Ermeni Şahıslar başlıklı
bölümde, TKP/M-L, THKP/C, DEV-SOL, TDKP, TİİKP, TKP başlıkları altında bu
örgütlerde yer alan ve faaliyet gösteren Ermeni asıllı kişilere ait değerlendirmeler
yapılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti'nde Etnik Grup Olarak Ermeniler başlıklı bölümde, Ermenilerin
Türkiye çapındaki nüfus sayıları, dilleri, dinsel inançları, grup kimlikleri başlıkları altında
değerlendirmeler yapılmıştır.
Ermeni Saldırıları başlıklı bölümde, "1984'de Eruh ve Şemdinli'de başlayan PKK Terör
Örgütünün ortaya çıkmasıyla ASALA sahneden çekilmiştir" değerlendirmesi yapılmıştır.
Daha sonraki bölümlerde Ermeni Terörü Silah Ve Narkotik Kaçakçılığı başlığı altında,
önceki tarihli bazı yazıların belgeye konduğu, 43. sayfasında "Halen gözaltında tutulan ve
311 /2271
Türkiye'de uyuşturucu madde kaçakçıları içinde önemli bir yeri bulunan Behçet Cantürk.."
ibaresinden bu yazının Behçet Cantürk'ün ölümünden (1994) önce kaleme alındığı ve 2000
tarihli belgeye düzeltilmeden konduğu görülmektedir.
Baskı Grupları Ve Lobi Faaliyetleri başlıklı bölümde. Baskı grupları kavramının tanımı
yapılarak buna dair genel açıklamalar yapılmış ve "Baskı gruplarının ilk başta etkilemeleri
Dostları ilə paylaş: |