T. C. İStanbul cumhuriyet başsavciliği sayı : 2009/191 Esas no



Yüklə 31,9 Mb.
səhifə48/335
tarix17.08.2018
ölçüsü31,9 Mb.
#71833
1   ...   44   45   46   47   48   49   50   51   ...   335

gereken topluluk kendi üyeleridir. Öncelikle kendi üyelerini kendi faaliyetleri konusunda

ikna etmek ve onların tam desteğini almak zorundadırlar" değerlendirmesi yapılmıştır.


Etnik Lobiler başlıklı bölümde, ABD'de faaliyet gösteren, Yunan, Ermeni. Türk, Kürt,

İsrail lobileri hakkında bilgilere ve ABD Ermeni Soykırımı Anma ve Eğitim Yasa Tasarısı

metnine yer verilmiştir.
Türkiye Neler Yapmalı-Öneriler başlıklı bölümde. "Ermeni Sorunu. Türkiye için,

anahtarının emperyalist güçlerin elinde bulunduğu bir saldırı kapısıdır", "Türkiye'nin

Cumhuriyet kuşağı, Ermeni Soykırım iddiaları karşısında argüman ve literatür

üretmemiştir", "Ermeniler, tarihin hiçbir döneminde 'devlet" kurmayı başaramamışken,

kilise propagandası ile başlattıkları girişimleri sonucunda ilk kez devlet kurabilmeyi

başarmış bulunmaktadır", "21. Yüzyılın Kültür Savaşlarında en etkin ve güçlü enstrümanı

ise; İnternet yayınları ve iletişimi olacaktır", "21. Yüzyıl, geçmiş yüzyıllarda olduğu gibi

ekonominin gücünü koruyacağı bir yüzyıl olacaktır. Hiçbir girişim ve ülke ekonomisi

bağımsız kalmadığı sürece bağımsız değildir.
Ekonomisi ele geçirilmiş bir Ermenistan'da istendiği anda Hükümetler değişebilir,

bankalar kullanılarak gerek görüldüğünde halk sokağa dökülür ve uygun şekilde

yönlendirilebilir" denilmiştir.
"Ermenistan girişimcileri uyuşturucu ticaretinde kullanılmalı ve bu yolla ülke ekonomisi

narko/ekonomiye bağımlı hale dönüştürülmelidir". "Narko/ekonomiye dayalı bir ülke

haline gelen Ermenistan'da iç huzur ve istikrar tümden ve sonsuza değin kaybolacaktır",

"Ermeni Soykırımı Yasa Tasarısı'nı destekleyen ve daha sonra bu desteğini çeken ABD'li

parlamenterler Ermeni Teröristler tarafından Ermeni davasına ihanet ettikleri gerekçesi ile

cezalandırılmaları sağlanmalıdır"" denilmiştir.


ASALA Terörü Karşısında Türkiye'nin Karşı Girişimleri başlıklı bölümde, 12 Eylül

yönetiminin 1982 yılında Ermeni Terör Örgütü ASALA'nın Türk diplomatlarına yönelik

kanlı terör eylemlerine misilleme kararı aldığı belirtilerek bu konudaki gelişmeler

anlatılmıştır.


Miloşeviç: "Sırada Türkiye Var! başlıklı bölümde. Alman gazeteci Wolfgang Koydl

tarafından yazıldığı belirtilen ve "Batı ve İşbirlikçilerinin Kronolojik Söylem ve

Amaçlarına Atatürk'ün Yanıtları" isimli örgüt belgesinde de yer verilen bir yazı alıntı

olarak konulmuş ve KoydFın bu yazsında dile getirdiği belirtilen "Sovyetler. Yugoslavya

ve Türkiye, çağımızda üç ulusal imparatorluk kuruldu. Sovyetler ve Yugoslavya yıkıldı

biri kaldı"' ifadesine yer verilmiştir.


Bu yazının Doğu Perinçek tarafından 21 Ocak 1998 tarihinde yapılan basın açıklamasında

anlatıldığı, belgede Doğu Perinçek tarafından basın açıklamasında dile getirilen görüşlere

yer verildiği anlaşılmaktadır.
312/2271
Belgede devamla "Türkiye, önümüzdeki 15 yıl sonrası için planlanmış bir karanlığa, iç

kargaşa ve bölünmeye "Kürt Sorunu'" ile sürüklenmek istenmektedir", "Türk Silahlı

Kuvvetlerimin kararlı tutumu sonucu 16 yıl sonra PKK terörü sona ermiş olmakla birlikte,

Kürt Sorunu, dünya siyaset sahnesine taşınmıştır", "Türkiye, kendi içinde ideolojik

parçalanma yaşamaktadır. Muhalif gruplar: Fundamentalistler, etnik gruplar, radikal

çeşitlilik gösteren diğer siyasal ideolojik gruplar, kendi aralarında mevcut rejim karşıtı

dayanışma içinde ortaklaşa eylem planları uygulamaktadırlar. Ekonomik ve siyasal

anlamda abluka altına alınan Türkiye, kendi içinde giderek derinleşen 'ideolojik ve siyasal'

görüş farklılıklarına bölünmüştür. Bunlara ek olarak geniş halk kitlelerinin 'devlete' olan

güveni sıfır noktasına ulaşmış ve gelecek korkularına kapılıp sürüklenmekte olan halk

katmanları, 'umutsuz'dur",
"Türk halkı siyasal iradenin özgür olmadığına, hükümetlerin Türkiye'nin temel sorunlarını

çözümleyecek güçten yoksun olduğuna kesin olarak inanmaktadır. Yaşama sevincini ve

umutlarını yitiren geniş halk kitlelerinin, Kıbrıs Sorunu, Ermeni Sorunu ve Kürt Sorunuma

bakışı aynıdır: Bir şey olmaz. Her ne olacaksa olsun. Bundan daha kötüsü olamaz ya! Bu

genel kanı Türk halkının ülke bağımsızlığının çoktan elden gittiğine olan inancını dile

getirmektedir" denilmiştir.


Türk Medyasında Ermeni Soykırımı Yasa Tasarısı başlıklı bölümde, ABD'de Ermeni

Soykırımı Yasa Tasarısının temsilciler meclisinde gündeme gelmesiyle birlikte Türk

medya organlarında yer aldığı belirtilen haber ve yorumlardan başlıklara yer verilmiş ve bu

görüşlerin Türkiye'nin ulusal çıkarlarına tümüyle zıt olduğu bu gelişmelerin Türkiye'nin

ulusal çıkarlarıyla doğrudan bağlantılı olduğu, dünyanın hiçbir ülkesinin ulusal çıkarlarının

böylesine zedelenerek riske atılmasına izin verilemeyeceği belirtilmiştir.


ç)BATI VE İŞBİRLİKÇİLERİNİN KRONOLOJİK SÖYLEM VE AMAÇLARINA

ATATÜRK'ÜN YANITLARI İSTANBUL/11 NİSAN 2000


Batı ve İşbirlikçilerinin Kronolojik Söylem ve Amaçlarına Atatürk'ün Yanıtları belgesi,

Sistematik ve konu bütünlüğünden yoksun bu belgede, yerli ve yabancı politikacı, gazeteci

ve yazarların konuşmalarına, Atatürk'ün özellikle Cumhuriyetin ilanından önceki yıllarda

yaptığı konuşmalarından alıntılara yer verilmiştir.


Kapak dâhil 23 sayfadan oluşan bu belge Tuncay Güney, Adil Serdar Saçan, Ahmet

Tuncay Özkan, Ufuk Akkaya ve Mehmet Deniz Yıldırım'dan ele geçirilmiştir.


Belgenin Giriş başlıklı bölümünde. "Emperyalist emellerin yerkürede ilk kez Kemalist

Cumhuriyet Devrimi ile kesin yenilgi aldığı, bunu içlerine sindirmelerinin mümkün

olmadığı ve Türkiye Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırma amacı güden

emperyalist/sömürgeci/köleci ülkelerin savaş vermeyi sürdüre/geldikleri" belirtilerek "Bu

çalışmada Cumhuriyet Devrimine karşı sürdürülmekte olan savaşın gözler önüne

serilmesinin amaçlandığı" ifade edilmiştir.


Burada geçen Emperyalistlerin yer kürede ilk kez Kemalist Cumhuriyet devrimi ile kesin

yenilgi aldığı ifadesi, Reaksiyon belgesinin 5. Sayfasında, Panzehir belgesinin Amaç ve

Kapsam başlıklı bölümünde aynısı ile yer almaktadır.
313/2271
"İlgili, sorumlu, yükümlü ve Bağımsız Türk Ulusunun varlığına bireysel varlığını

adayabilecek onurunu yitirmemiş her Türk'ün bu çalışmadan üzerine düşen görevi idrak

edeceğine olan inancımız; 1919 koşullarında asil Türk milletine inanç duyarak yola çıkan

Mustafa Kemal'in inancı kadar sağlamdır. Saygılarımızla," ifadeleriyle giriş bölümün

başlangıç kısmı bitirilmiştir.
Belgenin devamında 9. Sayfaya kadar Atatürk'e ait olduğu belirtilen bazı konuşmalardan

alıntılara yer verilmiştir. Yapılan alıntıların belli bir konuda olmadığı daha çok

Cumhuriyetin kuruluşundan önceki yıllarda yapılmış konuşmalar olduğu görülmektedir.
Belgenin 9. sayfasından 13. sayfasına kadar, Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün 12

Temmuz 1947 tarihinde ABD ile Türkiye arasında imzalanan Yardım Anlaşması nedeniyle

radyoda yaptığı konuşma. Celal Bayar'ın 25 Ocak 1954 tarihinde Washington'daki basın

toplantısında yaptığı belirtilen konuşma, Celal Bayar'ın 20 Ekim 1957 tarihinde Taksim

Meydanımda yaptığı belirtilen konuşma. Dışişleri eski Bakanı Fatin Rüştü Zorlumun

Lizbon'da Türkiye'nin NATO'ya kabul toplantısında yaptığı belirtilen konuşma, ABD'li

uzman Richard Podol'un 1975'te Washington'a gönderdiği belirtilen rapor, ABD Dışişleri

eski Bakanı Muske'in 12 Eylül Î980"de Başkan Carter'la yaptığı telefon konuşmasında

söylendiği belirtilen ifadeler, JİTEM Komutanı/Binbaşı Ahmet Cem Ersever'in 1993

tarihinde yaptığı belirtilen açıklama. CİA eski Ortadoğu Direktörü ve Ulusal İstihbarat

Konsey Başkan Yardımcısı Graham Fullerin 1998'de yaptığı belirtilen açıklama, bunun

dışında da kronolojik olarak birçok kişiye ait konuşmalardan alındığı iddia edilen ifadeler

belgede yer almıştır.
13. Sayfadan 22. sayfaya kadar olan bölümde yabancı yazarlar Wulf Schönbohm'in;

Türkiye Tabiki AT'ye Aittir, Türkiye'ye Karşı Adil Ve Dürüst Olmak başlıklı yazılarına

ve yazar Wolfgang Koydl'ın; Türkiye'deki gelişmeleri değerlendirdiği ve Refah Partisi'nin

Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasına dair kararı eleştirdiği. Pespaye Bir Oyun,

Türkiye Kritik Yaşta, Hikmet Çetin, Bülent Ecevit'in Dış Politika Çizgisi, Avrupa Ve

ABD'de Hoş Olmayan Hatıraları Canlandırıyor başlıklı yazılarına yer verilmiştir.


11 Nisan 2000 tarihli bu belge, Doğu Perinçek'in 21 Ocak 1998 tarihinde İşçi Partisinin

İstanbul İl Merkezinde yaptığı basın toplantısındaki bildiride (Kİ. 175) aynen yer alan

alıntılara da yer verilerek hazırlanmıştır.
Belgede Wolfgang Koydl'ın Alman Suddeutsche Zeitung gazetesinde yayınlanan 5 adet

yazısının tercüme edilmiş metnine yer verilmiştir. Bu yazıların Alman gazetesindeki

yayınından birkaç gün sonra Doğu Perinçek tarafından yapılan basın açıklamasına konu

edildiği, Doğu Perinçek'in önem verdiği bu yazıların örgüt belgesinde de işlendiği

anlaşılmaktadır.
d)21. YÜZYILDA EMPERYALİZM ULUSAL PROGRAM NATO-AB-ULUSAL

İLKELER GLOBAL 2000 İSTANBUL/ARALIK 2000


Ulusal Program Global 2000 belgesi, Türkiye'nin önündeki 10-15 yılın çok güç bir dönem

olacağının. Kemalist Sivil Toplum Kuruluşları kurulmamış olmasının büyük bir hata ve

eksiklik olduğunun belirtildiği, AB Katılım Ortaklığı Belgesine karşı Devlet Kurumlarının

hazırladığı Ulusal Program hakkında örgüt değerlendirmelerin yapıldığı örgüt belgesidir.


314/2271
Kapak dahil 7 sayfadan oluşan bu belge Ümit Oğuztan, Adil Serdar Saçan. Ahmet Tuncay

Özkan, Ufuk Akkaya ve Mehmet Deniz Yıldırım'dan ele geçirilmiştir.


Belgenin Sunuş başlıklı bölümünde. Bazı eski milletvekillerinin isimlerine yer verilerek

''Bu kişilerin vatana ihanet ettikleri, ancak TBMM'ye girerek yıkmak ve bölmek istedikleri

Cumhuriyet Türkiye'sinden ölünceye kadar maaş hakkını kazandıkları" belirtilmiş.

"'Ekonomi rotasını narko/dolar yönüne saptırarak, Türkiye'yi dünya kriminoloji

envanterinde kayda geçirenler, Türkiye'yi yolsuzluk, rüşvet, irtikâp batağına sürükleyenler,

saygınlar sınıfında yer alırlarken; dürüst, ilkeli, onurlu, üretken, çalışkan insanların insanlık

onuruna yakışmayan ağır yaşam koşullarına mahkûm edilmeleri, Kemalizm ilkeleri

karşısında, rejimi suçlu duruma düşürmüştür", "Türkler, 600 yıl süreyle alfabesiz, okuyup

yazma bilmeden, göçebelikten yerleşik düzene geçişin ilk basamağında köylü, Osmanlının

kapısında kul olarak yaşamıştır", "Türkiye'nin 20. Yüzyılı rezalet bir fiyasko ile kapattığı"

ifadeleri kullanılmıştır.
Burada geçen "Türkler, 600 yıl süreyle alfabesiz, okuyup yazma bilmeden, göçebelikten

yerleşik düzene geçişin ilk basamağında köylü, Osmanlının kapısında kul olarak

yaşamıştır" cümlesinin "Şirket Gizli Gerçekler" isimli örgüt belgesindeki "Kürt Dili Kürt

Kültürü İlkel Aşiret Dili ve Görenekler", "Mitoloji" başlıklı bölümlerinde aynen yer aldığı

görülmektedir.
"İktidarın ihtiras rüzgârlarına göre yelken açan siyasi sorumluların güdümüne teslim edilen

Türkiye fotoğrafı karşısında, Milli güvenlikten sorumlu yönetim kadroları, Kemalizm'in

Ulusal Program'ını uygulamakla yükümlü ve sorumludurlar. Kaçınılmaz gerçek şudur ki

Türkiye önünde bekleyen 10-15 yıl, çok güç bir dönem olacaktır" değerlendirmesi

yapılmıştır. Buradaki "Kaçınılmaz gerçek şudur ki Türkiye önünde bekleyen 10-15 yıl, çok

güç bir dönem olacaktır" cümlesinin 26 Kasım 2000 tarihini taşıyan "Avrupa Birliği

Katılım Ortaklığı Belgesi" isimli örgüt belgesinin 6. Sayfasında da aynen yer aldığı tespit

edilmiştir.


"ABD ile AB'nin dayatmaları ve uyguladıkları politikalar, Türkiye'nin bölünmesine

hizmet etmektedir", "Soğuk savaşın ardından yeni stratejiler geliştiren Batı dünyası,

Hükümet dışı Kuruluşlar (NGO) aracılığıyla üçüncü dünya ülkelerinde yerli köprübaşları

elde etmeye yöneldiler. Türkçeye masum bir çeviriyle sivil toplum örgütü olarak

kazandırılan NGO'ların -hükümet dışı örgütlerin- gerçek misyonu, ulus devletlerin içini

oymak, ulus devlet karşıtı lobi oluşturmak olan bu girişimlere Türkiye, hazırlıksız

yakalanmıştır" denilmiştir.
"21. Yüzyıl casusluğunun en etkin ve güçlü silahı olarak uygulama alanına sürülen Sivil

Toplum Örgütleri (NGO) karşısında Türkiye, ulusal çıkarlarını koruyabilmek için aynı

silahlarla savaşmak zorunda olduğu gerçeğini henüz görebilmiş değildir. Eğer bu gerçeği

görüp kavrayabilmiş olsaydı, bugün Türkiye'nin Batılı ülkelerde faaliyet yürüten pek çok

Kemalist NGO'ları olması gerekirdi. Yine Türkiye içinde faaliyete geçmiş Kemalist

NGO'ları olurdu", "Batılı ülkeler, üçüncü dünya ülkeleri olarak tanımladıkları ülkelerde,

gelişen casusluk faaliyetlerini kurudukları sivil toplum örgütleri (NGO)'lar aracılığıyla

sürdürmekteyken, Türkiye'nin hala bu alanda karşı faaliyet göstermesi gereken Kemalist

Sivil Toplum Örgütlerini oluşturamamış olması büyük bir hata olarak öne çıkmaktadır"

denilmiştir. Bu değerlendirmelerle Ergenekon'un Lobi örgütlenmesine atıf yapıldığı

anlaşılmaktadır.
315/2271
Ergenekon Terör Örgütü tarafından, Türkiye'de yokluğu eksiklik ve hata olarak belirtilen

Kemalist Sivil Toplum Örgütlerinin oluşturulması konusunda burada ele alınan belgede,

Lobi, Kemalist Model-Dinamik ve diğer birçok örgüt belgesinde değerlendirmeler yapılıp,

kararlar alınarak uygulamaya konduğu anlaşılmaktadır.


Belgenin 6. ve 7. Sayfalarında Avrupa Birliğinin Katılım Ortaklığı Belgesine cevap olarak

ilgili Devlet kurumlarınca hazırlanan ve Ulusal Programda yer aldığı belirtilen önlemler 21

madde halinde sıralanmış ve bunların aldatmaca olduğu belirtilerek eleştirilmiştir.
e)13. KABİLE ALEVİ KİMLİĞİ
13. Kabile Alevi Kimliği belgesi. Ergenekon Terör Örgütü tarafından Alevi vatandaşlar

hakkında "Etnik gruplar içinde yer alan en sakıncalı topluluk", "8. Yüzyıldan bugüne

Museviliğe hizmet eden, Türklüklerini yitiren ve Yahudilerin de kendi içlerinde kaybolan

13.Kabile olarak tanımladıkları grup", "Kemalist rejimin içini boşaltan ve Türkiye'de

aydınlanma adı ve örtüsü altında tezgâhlanan tüm entrikaların iplerini ellerinde tutanlar"

gibi pek çok ağır ithamların ve örgüt değerlendirmelerinin yer aldığı örgüt belgesidir.


Kapak dâhil 56 sayfadan oluşan bu belge Veli Küçük. Tuncay Güney, Ümit Oğuztan, Adil

Serdar Saçan ve Ahmet Tuncay Özkan'dan ele geçirilmiştir.


Reaksiyon belgesinde Etnik Unsurların Örgütlenmesi başlıklı bölümde "Sebetaylar,

Aleviler, Kürtler, Süryaniler ve Ermenilerin, Türkiye'de Kemalizm ve ulusal çıkarlara

aykırı olarak faaliyette bulunan yapılanmalara sahip olduğu" belirtildiği, burada belirtilen

toplum kesimleri hakkında ayrı ayrı örgüt belgeleri hazırlatıldığı, bu belgenin de Aleviler

hakkındaki örgüt değerlendirmelerini içerdiği anlaşılmaktadır.
Belgenin Sunuş başlıklı bölümünde, "Bu çalışma Türkiye'nin 21. yüzyılda Avrupa Birliği

kapısında parçalanma amaçlarının yaşandığı 21.yüzyılda, yurt içinde gelişen etnik,

fundamentalist, bölücü, yıkıcı, terör ve giderek büyüyen siyasal, ekonomik sorunlar göz

önüne alınarak hazırlanmıştır., ve Alevilik tanımlamasıyla anılan inanca bağlı cemaati

konu almıştır", "Türklerin Anadolu'da yaşamaya başladıkları ilk dönemlerden günümüze

sürüp gelen bir başka gerçek; tüm toplumsal ve gizli örgütlenmelerin Alevilerce

düzenlenmekte olduğudur., bu yalnızca Yahudi kültürü içinde görülen bir özellik olarak

karşımıza çıkmaktadır", "Hazar Türk Devletine sığınan Yahudi hahamların faaliyetleri

sonucu Hazar Türkleri Musevileştirilmiştir. 9, 10 ve 11. Yüzyılda Musevileştirilen ve öz

benliklerini yitiren Hazar Türklerinin torunları Doğu Avrupa'ya göç etmişler ve Doğu

Avrupa Yahudileri olarak anılmışlardır. Bu Yahudi kitlesi, İsrail Devletimin kurulması

amaçlı Yahudi Bilderberg Örgütü ve Mason Localarının stratejik faaliyeti sonucu Hitler

tarafından Avrupa'yı terk etmeye zorlanmışlardır. Burada sözü edilen, kökeni Hazar

Türklerine dayanan Musevileşmiş nüfus, Yahudi inancına göre: kaybolan 13. Kabile olarak

anılmaktadır", "Söz konusu Hazar Türkleri 9, 10 ve 11. Yüzyılda Doğu Avrupa'ya göç

ederlerken seçilerek eğitilmiş bazı kişilerin önce Arap Müslüman dünyasına seyahat

ettikleri, ardından Kudüs'e gittikleri ve en son olarak da Anadolu topraklarına göç ederek

yerleştikleri ve Türklük ile din misyonerliği rolünü üstlendikleri tarihsel veriler ışığında

saptanmıştır", "Görülmektedir ki; 9.yy.'ın son çeyreğinde Kufe'de ortaya çıkan Şiilik

(Caferilik) daha sonra İran/Kum kentine hicret eden Araplar tarafından İran'a getirilmiştir.

Asya'dan İran'a buradan da Mekke-Kudüs ve Anadolu'ya geçiş ile Anadolu'da yerleşen

gizli/ideolojik/etnik (yalnızca etnik grupları içine almış olması en önemli stratejik


316/2271
I
unsurdur) inanç olan Alevilik, temelde Musevi hahamlarının stratejik teorileri ile yaşama

geçirilmiştir", "'Yahudilerin ünlü protokol'ünde yer alan konu başlıkları, prensipleri ve

entrikaları ile eşdeğer özellikler taşıyan Alevilik bu açıdan değerlendirilmeye alınmadığı

takdirde çok yakın bir gelecekte Türkiye'nin en büyük sorunu Alevilik, onların kurdukları

Terör Odaklan ve Sivil Toplum Örgütleri olacaktır". '"Bu çalışmamızda dile getirilen hiçbir

husus ütopya ve tez niteliğinde olmayıp tümüyle objektif realiteyi yansıtmaktadır ki; bunu

konunun önemi nedeniyle çalışmamızın realizm'e sadakatini bir kez daha işaret etme

gereği vardır", "'Alevilerin; kolları olan Caferi mezhebinden Musevi inancına çok daha

yakın olduklarının bilincinde olmadıkları, ancak gizli cemaatin liderlerinin bu gerçeği

bildikleri gözlenmiştir. Ayrıca İstanbul/Halkalı, Tuzluca/Gaziler ve Çorum/Milönü Alevi

(şia) grubunun İran Caferi mezhebinin inancında ve hizmetinde oldukları bilinmektedir".

"'Türkiye Cumhuriyeti nüfusunun neredeyse yarısını oluşturan Alevi kitlesi göz önüne

alındığında, Kemalist Cumhuriyetin bir dinamit sandık'ının üzerinde oturtulduğu

kendiliğinden ortaya çıkmaktadır" şeklinde değerlendirmeler yapılmıştır.


Alevilik başlıklı bölümde, "Aleviliğin kaynağının Musevilik olduğu" değerlendirmesi

yapılmıştır. Belgenin kapağında da Alimin Musevileri ibaresinin kullanıldığı

görülmektedir.
Aleviler Türk Mü, Kürt Mü, Etnik Bir Grup mu? başlıklı bölümde; "Alevilerin Türkmen

soyundan geldiği ve kökenlerinin Hazar Türklerine dayandığı belirtilmektedir. Ancak

Alevilerin 8. yüzyıldan sonra benimsedikleri Musevi inancını önemle gizledikleri

belirtilerek Musevi inancının sadece bir din olmayıp aynı zamanda da tarihin en eski

siyasal ideolojisi olduğu. Alevilerin 8. Yüzyıldan bugüne Museviliğe hizmet ettikleri ve

Türklüklerini yitirdikleri, Yahudilerin de kendi içlerinde bu grubu kaybolan 13.kabile

olarak tanımladıkları" belirtilmiştir.
Halk Mahkemeleri başlıklı bölümde. "Sendikal faaliyetlerin Alevilerce kurulup

yönlendirildiği, ancak bunun Türk işçisi ve emek insanını mutlu etmediği, terör ve

toplumsal huzursuzluğa sürüklediği, Üniversitelerde öğrencilerin Alevi gençler tarafından

yönlendirilerek etkilendiği, Türkiye'de aydınlanma adı ve örtüsü altında tezgâhlanan tüm

entrikaların iplerini ellerinde tutanların her nedense Aleviler olduğu" belirtilmiş ve 1990

yılında günlük bir gazetede yayınlanan Alevilik bildirgesi ile Alevilerin taleplerini

belirttikleri ifade edilmiş ve bu bildirgeye karşı görüşlere yer verilmiştir.
Atatürk ve Bektaşiler başlıklı bölümde. ""Alevilerin Osmanlı imparatorluğuna karşı tarihsel

bir kinle Cumhuriyetin kuruluş yıllarında Atatürk'ün yanında yer aldıkları, ancak

Cumhuriyet Türkiye'sinde aradıklarını bulamadıkları ve Kemalizm'i ortadan kaldırarak

federal bir sisteme geçilmesi çabasına girdikleri, bu gerçek karşısında Alevileri

Kemalizm'in, Laikliğin, Cumhuriyetin bekçisi ve teminatı olarak görüp değerlendirmenin

son derece aymaz ve hatalı bir bakış açısı olduğu ve Türkiye Alevi-Bektaşi topluluğunun

laiklik ilkesine bağlı olduğu görüşünün yanlış ve hatalı olduğu" belirtilmiştir.
Anadolu'da İnanç Çatışması başlıklı bölümde, Osmanlı Padişahlarının Aleviler hakkındaki

fermanlarına yer verilmiş ve "Atatürk'ün ölmeden önceki son günleri hakkında araştırma

yapılması gerektiği, Atatürk'ü tedavi eden doktorların dönme oldukları, bunlar arasında

olan Dr. Hasan Ragıp Erensel'in dönme olduğu ve Bektaşi babası olduğu, aynı zamanda

Atatürk'ün en yakın dostları arasında olduğu, dönemin koşulları da dikkate alınarak
317/2271
Atatürk'ün ölümü üzerindeki kuşkuların günümüz gelişmeleri altında objektif analize

muhtaç olduğu" belirtilmiştir.


Alevilik, Bektaşilik, Caferilik Hukuku ve Hizbullah İnfazları başlıklı bölümde, "Anadolu

nüfusunun yarısını Alevi ve Bektaşilerin oluşturduğu, ağır suç işlemeleri halinde kendi

aralarında düşkün veya yok edilme cezasının verildiği, yok edilmenin ölüm cezası olduğu"

belirtilerek beş adet örnek olay sıralanmış ve "Hizbullah operasyonu sonucu ortaya çıkan

cesetlerin domuz bağı ile öldürüldükleri, bunun Alevi Bektaşi hukukunda yüzyıllardır

varlığını koruyan infaz yöntemi olduğu" belirtilmiştir.


Türk Aydınları Yok Sayıldı, Alevi Aydınlığı Yaratıldı başlıklı bölümde. "Türk kültür ve

sanat dünyasında Türk aydını ve Türk sanatçısının amaçlı bir biçimde ve örtülü olarak yok

sayıldığı. Alevi sanatçı ve aydınlarının günümüz Türkiye'sinde imtiyazlı durumda olduğu

bu sözde sanatçıların gerçekte Gladio sanatçısı olduğu ve Türkiye Cumhuriyeti Devletime

kafa tuttukları, çağdaş ve öncü niteliklere sahip evrensel değerler çizgisine erişmiş sanat

ve sanatçıya ihtiyacın olduğu, aksi halde Kemalizm'de aradıklarını bulamadıklarını

açıklıkla dile getirmekten çekinmeyen Alevi aydınlar eliyle Türk Ulusal kültürünün

emperyalistlere teslim edileceği. Cumhuriyetin tüm kalelerinin düşürüldüğü" belirtilmiştir.


Etnik Gruplar ve Alevi İlişkileri başlıklı bölümde. "Sabetaylar ve Alevi topluluklarının

önde gelenlerinin daima özel ilişkiler geliştirdikleri, bu iki topluluğun kendi aralarında

dayanışma içinde müşterek hedefler doğrultusunda hareket ettikleri" belirtildikten sonra

"Günümüz yönetim kadroları bu çok önemli gelişmeleri görmezden gelemezler, aksi halde

onurlu Türk gençleri, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün Bursa Nutku'nda verdiği

talimatları yerine getirmekte tereddüt göstermeyeceklerdir" denilmiştir.


Atatürkçü Vatan Hainleri başlıklı bölümde, "Tüm zararlı faaliyetlerin sözde Atatürkçü

görünen vatan hainlerince gerçekleştirildiğinin bir Türkiye gerçeği olduğu, günümüz

Atatürkçülerinin Cemevlerinin faaliyete geçirilmesini inanç özgürlüğüyle

özdeşleştirdikleri, oysa tekke ve dergâhların Atatürk'ün emriyle kapatıldığı" belirtilmiştir.


Sivil Toplum Örgütleri Alevi Tekelleridir başlıklı bölümde, "Dış ülkelerin istihbarat

örgütleri tarafından örtülü bir biçimde maddi ve manevi desteklenen Sivil Toplum

Örgütlerinin Alevi topluluklarının tekeline geçerek imtiyazlı birer derebeylik kaleleri

oldukları, devlete kafa tutup mevcut Kemalist rejimin içini boşalttıkları, çıkarlarına göre

biçimlendirmeyi çağdaşlık ve değişen dünya koşullarının gereği olarak savundukları

mekanizmalar haline getirdikleri" belirtilmiş ve "Bu Türkler hiç sivil toplum örgütü

kurmazlar mı?.. Bu Türkler hiç Yasa Dışı Terör Örgütü kurmaz mı? Neden hep Alevi ve


Yüklə 31,9 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   44   45   46   47   48   49   50   51   ...   335




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin