T. C. İStanbul cumhuriyet başsavciliğI


Balyoz Harekat Planı içerisinde



Yüklə 5,65 Mb.
səhifə37/91
tarix18.03.2018
ölçüsü5,65 Mb.
#46069
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   ...   91

Balyoz Harekat Planı içerisinde; “…Tüm sorumluluk bölgesini kapsayacak şekilde kontrol noktaları tesis edilecek ve anılan bu noktalarda gerekli görüldüğü takdirde tanklar da kullanılarak, kitlesel, kalabalık grupların yer değiştirmelerine, toplanmalarına ve gösteri yapmaları engellenecek…” şeklinde ibareler yer almakta bu ibareler ile örtüşecek şekilde şüphelinin “…Şimdi şöyle bir şey var da onun için söylüyorum. Tabur tabur olarak tabi şey yapın. Ama taburda bir şehir içerisinde yani toplumsal olaylara müdahalede tank kullanılabilir caydırıcı….” Şeklinde beyanlarının olduğu görülmektedir.

Balyoz Harekat Planı içerisinde; “Milliyetçi - Muhafazakar Sağ iktidarların Türk Silahlı Kuvvetleri’nin karşısına alternatif silahlı güç olarak tasarlayıp güçlendirdiği polis teşkilatının askere bakışı dikkate alındığında; polisin sevk ve idaresinde ağırlıklı olarak jandarma kullanılacak, bu nedenle İl J.K.lıkları karargahlarından istifade ile ivedilikle ağır silahlardan arındırıldıktan sonra polisin mutlaka kontrol altına alınması sağlanacak,” şeklinde ibareler yer almaktadır. Bu konu ile ilgili olarak şüpheli ve astları arasında geçen konuşmalara bakıldığında şüphelinin; Var Şimdi Polisin Önünde De Toplumsal Olaylara Polisin kontrol edilmesi gerekiyor tabi bu durumda. Onun elinde silah araç ve gereçler var. Bunları kontrol etme yahut polisi bu bölünmüş olan polisi yani ya etkisiz bırakma bir bölümüyle ya bir bölümünü etkimiz altına almak için bir tertip ve tedbiriniz var mı? ” dediği, Abdülkadir ERYILMAZ’ın; Komutanım Biz De Bunların Jandarma Nezaretinde kullanılmasını ve çok sıkı kontrol altında tutulmasını düşünüyoruz. Özellikle yapılacak operasyonları haber verme önceden ilgili şeyleri ikaz etme gibi haber taşıma gibi birtakım” dediği, şüphelinin; Jandarma biliyor mu polisin bu yapısını bu yapılanmayı kendi içindeki örgütlenme bakımından durumu nedir ben şimdi şehir içerisinde oturun Abdulkadir Paşam. Mesela ben görüyorum şimdi görüyorum şimdi Ankara şey İstanbul içerisinde bazen resmi fors çekerek ender olmakla beraber dolaştığım oluyor. Bir kısım polisler af edersiniz kıçını dönüyor yani böyle belli ki silahlı kuvvetlere poposuyla bağlı tamam mı öyle bir yakınlık gösteriyorlar bize. Bir kısmı da böyle gayet saygılı gayet şeyli böyle o bazı yüzlerinden görünen hele hele bazı semtlerde bu çok aşikar. Belli yerlerde. Yani polislerin genel bir de kendileri karışık olarak da görev yapmıyor. Anlıyorum ki bazı yörelerde çok yoğunlaşmış durumda aynı tip adamlar var. Aynı tip meşrepten. Bu konularda elimizde bilgi falan var mı? Merkez Komutanlığının Jandarmanın elinde bazı bilgiler var mı? Hem Gafur Paşaya soralım hem Abdülkadir Paşaya soralım” dediği, İstanbul Merkez Komutanı Tuğgeneral Gafur AKSU’nun; Komutanım Ben Şunu İlave Yapmak İstiyorum. Polisin sayısal olarak değerini çok fazla bildirdik. İstanbul’da 33000 esasında polis var. Ancak böyle bir durumda biz bu polisin ancak 5 ya da 6000’ini kullanabilecek durumdayız. Çünkü polisin Narkotik Şubesinden tutun Kaçakçılığa kadar sivil görev yaptığı şubeler var. Bunları havaalanları var, koruma görevinde olan polisler falan var. Karakolları var ki karakollar muhtemeldir ki böyle bir olayda kendisini emniyet altına almada zorlanacak bizim kullanabileceğimiz yalnız asayiş şubeyle resmi çalışan ve Özel Harekât grubuyla çevik kuvveti var. Bunların mevcudu da İstanbul’da 4000 civarında. Bu 4000 polisi böyle bir durumda kontrol altına alma imkânımız var komutanım. Ama polisin özellikle İstihbarat, Narkotik vb. Şubelerinde faaliyette bulunanlarının ne yapacağı konusunda ben şahsen tereddütteyim. Ve bunları kontrol etme imkânımız da yok. Bütün şehirde sivil çalıştıkları için. şüphelinin; Şimdi Demek Ki En Önemli Konu Yani Böyle Olayları Toplumsal Olayları Bastırmada Şey yapmada Falan Asayiş Şubesine Bağlı Çevik Kuvvet Herhalde Onlara Bağlı Olarak Gafur Aksu’nun; Komutanım Asayiş Şubesine Ait Asayiş Ekipleri Var Dolaşan. Artı Bide Toplu Kışlalarda” dediği, şüphelinin; Çevik Kuvvet Var, ” dediği, Gafur Aksu’nun; Bizim Gibi Kurumda Bulunan Çevik Kuvvetleri Var” dediği, şüphelinin; Bir De Özel Harekât Timleri Var” dediği, Gafur AKSU’nun; Komutanım Özel Harekât Timleri İstanbul’da Çok az. Belli yerlere konuşlanmış durumda havaalanları gibi onların kontrolü son derece kolay. ” dediği, …X6 Şahsın; Şimdi polisler takdimde de belirtildi konuşuldu da bir kirlenmişlik var ve bu bizim yanlımız olmayan bir tutum içindeler. Bunu kullanırken sizin sorunuz sıkıyönetim şemsiyesi altında polisi kullanırken EMASYA görevlerindeki hiyerarşik diziyi kullanmayacağız. Yani EMASYA görevinde önce görev polisindir. Ondan sonra jandarmanındır ondan sonra silahlı. Şimdi sıkıyönetim operasyonlarında önce jandarma emrinde polis olduğu halde arkadan belki de hemen hemen eşzamanlı olarak ürettiğimiz o pratik birlikler yani silahlı kuvvetler polisi hiçbir zaman ne jandarmanın ne silahlı kuvvetlerin dışında müstakil olarak bir göreve göndermemeyi planlıyor ve düşünüyoruz. Çünkü yapacağımız operasyon başarısız olabilir.” Dediği tespit edilmiştir. Şüpheli ve astları arasında geçen konuşmalarda Balyoz Harekat planında yer alan ibareler ile örtüşen konuşmaların geçtiği, şüphelinin astlarına ellerinde polis ile ilgili bilginin olup olmadığını sorduğu görülmüştür. Şüphelinin Balyoz Harekat planı ile emrini verdiği ve seminerde de bu konuda ne tür bilgilerin olduğunu astlarına sorduğu konu ile ilgili olarak somut çalışmaların da yapıldığı, dosyada mevcut delillerin incelenmesi neticesinde anlaşılmış, 1nci Ordu sorumluluk bölgesindeki 1161 polis ile ilgili olarak fişleme yapıldığı ve pasif görevlere çekilmeleri gerektiğinin belirtildiği tespit edilmiştir.

Balyoz Harekat Planı içerisinde; “…Emekli olan silah arkadaşlarımızın önceden belirlenen kamu görevlerini devralmaları sağlanacak…” şeklinde ibarelerin yer aldığı görülmektedir. Bu ibarelere paralel olarak; şüphelinin; Sıkıyönetim ilan edildiği zaman en önemli konu, en önemli konu, halkın günlük ihtiyaçlarının yemesinden içmesinden barınmasından asayişinden tamamen silahlı kuvvetlerin sorumlu olmasıdır… … Bilelim ki bütün ihtiyaçların karşılanmasında silahlı kuvvetler sorumlu görülecek. Şu halde devlet su işleri bölgedeki belediyelerin Diskisi İskisi Yaskisi Maskisi diye bir sürü teşkilatlar ve şirketler var. Bu şirketler şuanda zaten gerici unsurların elindedir. Bu şirketler kendilerine serbest bırakıldıkları takdirde bunları denetim planlarını yapmadığımız takdirde bunlarla ilgili planlama bunların başına kendi içimizden yani emekli olmuş personel geçirmediğimiz takdirde bunları yeni bir yapıya kavuşmadığımız takdirde bunların yaptığı her hareket bizi sabotaja yönelik olacaktır. Ve baltalayacaklardır ve faturası da halk üzerinde bize çıkacaktır. İşlerin tıkır tıkır işlemesi ve gitmesi lazım.” Şeklinde beyanlarının olduğu görülmüştür.



Balyoz Harekat Planı içerisinde; Teşkil edilecek olan kategoriler arasında “… kamu kurum ve kuruluşlarında görevlendirilecek personel…” şeklinde de bir sınıflandırma yer almaktadır. Genel değerlendirme bölümünde detaylı bir şekilde belirtildiği üzere 1.orduya bağlı ast birlikler ve harp akademileri komutanlığında görevlendirmede yetkili personeller tarafından hazırlandığı anlaşılan listelerde 70 kişinin “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında görevlendirilecek personel olarak belirlendikleri görülmektedir. Ayrıca dosyada mevcut 11 nolu Cd içerisinde yer alan 2002-2003\1 NCİ ORDU\İSTH. BŞK. LIĞI isimli klasörlerde bulunan “notlar_komutana arz isimli metin belgesi içinde”; 1- 1nci orduda 11275, Harp Akademilerinde 319, K.K. Eğt. ve Ok. D. Bşk. 680, M.S.B. ASAL D. BŞK. 215 olmak üzere 1nci Ordu Bölgesinde 12.489 Muvazzaf Kara Kuvvetleri personeli bulunduğu, 2- Bu Kişilerin 1725'inin (%13.81) Müzahir Personel Oldukları Ve Kamu Kurumlarındaki Kritik Görevlere Teklif Edilebileceklerinin Değerlendirildiği” belirtilmekte, belgenin ismi sebebiyle de bu listenin ordu komutanı olan Çetin DOĞAN’a arz edildiği anlaşılmaktadır. Balyoz Harekat planı ve bu kapsamda yapılan çalışmalara paralel olarak; şüphelinin, Böyle bir durumda da o yüzden ağırlıklı mademki görevimiz birinci öncelikle iç güvenliktir ve içte güçlü şeyi sağlamaktır, birlik ve beraberliği, en iyi personelimizi halkla ilişkilerde ve sıkıyönetim faaliyetlerinin yürütülmesinde olacaktır. Ve bunu yaparken doğrudan doğruya mevcut kamu kurum ve kuruluşlarını bölgemizde tamamını fiilen emre almak zorundayız. Planlarımızın boyutları böylece detaylandırılması lazım. Aksi halde her şey yarım, her şey şey kalır. Kim nereye nasıl gelecektir, kim nerde görev yapacaktır, şartları ve bu konudaki istihbarat dosyalarımız dolması lazım. Aksi halde her şey yarım yamalak olur. Ki olmuştur da. Mesela alelacele 80 ihtilalini yaşamış yine bir kimse olarak söyleyeyim, şimdi, bakanlıklara personel gönderdik, ama hiç bir talimat vermedik. Herkes korktu ne oluyor falan diye, ondan sonra bir iki gün yokladılar falan filan adamı böyle adamların boşluğunu gördüler, ne bir görev talimatı var, ne yapacağını biliyor. Ne edeceğini biliyor. Yani sorun oldu. Yani problem oldu, sonra da çekildi. Bu iş böyle olmaz. Gönderiyorsan o görevi o bakanlığı bütünüyle yönetecek irade ve güçte karargâhıyla beraber personel gönderirsin. Bir fukara bir kimseyi göndermek oraya, tamam mı, hem silahlı kuvvetlerin temsili bakımından sorun yaratıyor, bu konunun mutlaka bilinmesi lazım.” Şeklinde beyanlarının olduğu görülmüştür. Seminerin bu bölümünde şüphelinin hitap ettiği kesime harekat sonrası emirleri altına alacakları kamu kurumları ile ilgili olarak talimat verdiği, özellikle kamu kurumunda görevlendirilecek personelin rasgele seçilmemesini, buralarda uygun personel görevlendirilmesini, bunların da devralacakları görevler ile ilgili olarak bilgilendirilmesi gerektiğini vurguladığı, hatta bu durumu 1980 askeri darbesinde yaşananlar ile karşılaştırdığı ve o dönem bu işlerin yarım yamalak olduğunu, bu işin böyle olmayacağını, gönderilen personelin gittiği yeri yönetecek irade ve güçte olacağını ifade ettiği görülmüştür. Şüphelinin bu şekilde yaşanmış bir askeri darbeden dersler çıkararak emrindekileri yönlendirmesinin tesadüf eseri söylenmiş sözler olmadığı, bilakis bilinçli ve kasıtlı bir konuşma olduğu ortadadır.

Balyoz Harekat Planı içerisinde; “…Teşkil edilecek birimlerle, başta tüm kara deniz ve hava yolu terminalleri olmak üzere, Kamu kurum ve kuruluşları, Özel hastaneler ve ilaç depoları, Gümrükler, depolar, ambarlar ve büyük alışveriş merkezlerinin tamamı kontrol altına alınacak ve özellikle ülkeye yurtdışından giriş çıkışlara ikinci bir emre kadar müsaade edilmeyecek…” şeklinde ibareler yer almakta buna paralel olarak; şüphelinin; Dediğim gibi halkın özellikle ihtiyaçları çok çok iyi giderilmesi kontrol edilmesi lazım. Bölgemizdeki stoklar nelerdir, kaynaklar nelerdir bölge içerisinde. Bölgede kim spekülatif faaliyetlerde bulunabilir, hangi şeyin kara borsası olabilir. Bütün ulaşım dâhil deniz yolu, kara yolu, metrosu bilmem nesi falan filan. Bu konuların denetim altına alınması ihtiyacı vardır. Bunları dikkate alarak kuvvet ihtiyacının bu yönüyle de bakılmasına da ihtiyaç vardır. Kuvvet ihtiyacı, bakın şimdi, şeye, güneye yönelik bir harekât yapıyoruz. Yapmaya çalışıyoruz. Bir sürü personel, 600 küsür kişi bizden gitti değil mi? 600 küsur kişi, şeyde he? Evet, buradan oraya görevlendirildi, bir kısım son birkaç arkadaşın geçici olarak durduruldu falan filan. Yani olay böyle tabi. Şimdi böyle bir durumda İstanbul’u idare etmek 16 İstanbul bölgesinde 1. Ordu bölgesinde 16 milyon insan var. Hem en organize edilmiş, hem en şeysi? Yani uçta taşıyanlar var, hem de genç kısmı üniversitelerde bilmem ne hayatı var. Başkent başkent Ankara ama, ülkenin siyasal merkezi, başkent Ankara ama, kültürel merkezi, ekonomik merkezi her yönden burası. İstanbul ve bölgesi. Türkiye’deki sanayi üretiminin nerdeyse sanıyorum ki üçte ikisi buradan, tamamen Marmara Bölgesi yani İstanbul Bölgesinden kaynıyor sanayi kuruluşlarının üçte ikisi bu bölgeden. Bunların çalışması bunların devam ettirilmesi gerekir sıkıyönetim faaliyetleri içerisinde. Eskiden sıkıyönetim komutanlıkları biliyorsunuz doğrudan başbakana bağlıydı, kanun değişti. Şimdi bunlar ne oluyor, genelkurmaya bağlı oluyor. Kuvvet komutanlıkları ordu komutanlıkları devreye giriyor yani bir sistem içerisinde koordinasyonu falan filan sağlıyor. Bunların ne yapılması lazım, dikkate alınması lazım. Evet, şimdi bu son bu bölüm içerisindeki kendi kara kuvvetlerimiz içerisindeki imkân ve kabiliyetleri ve düzenlemeyi düşündük…” “Konunun üzerinde ayrıntılı çalışma ihtiyacımız var anladığım kadarıyla bir kere ben biraz evvel şu sözü söyledim. Yapacağımız faaliyetler bütün İstanbul şehrinin İstanbul ve bölgesi mücavir alanlarının Marmara Bölgesinin tamam, yani hayatının normal yönetimi halkın ihtiyaçları, silahlı kuvvetlerin ihtiyaçları falan karşılanmasıdır. Şimdi bunun içerisinde bütün kamu kurum ve kuruluşlarının silahlı kuvvetlerin denetimine girmesi lazım. Şu halde buradaki deniz unsurunun ilgili kendisine yakın düşecek evvela görev ve niteliği itibariyle bazı bu şeyleri ne yapması lazım kendi denetimine doğrudan alması gerekir....” şeklinde beyanlarının olduğu ve seminere katılanlara, İstanbul’u kontrol etmenin öneminden bahsettiği, mevcut güçlerinin bu iş için elverişli olup olmadığı, bütün ulaşımın, sanayinin, stokların ve kaynakların kontrol altına alınması gerektiğini belirttiği tespit edilmiştir.

Oraj Hava Harekat Planı içerisinde vazife başlığı altında; Hava Kuvvetleri Komutanlığı olarak Türkiye genelinde sıkıyönetim ilan edilmesini sağlamak ve Sıkıyönetim Komutanlıklarının faaliyetlerinin başarıya ulaşmasını sağlamak maksadıyla; Yunanistan’la gerginliği artıracak ve irtica yanlılarını tahrik ederek TSK aleyhine faaliyetlere başlamalarını sağlayacağı, envanterindeki mevcut silah sistemlerini kullanarak psikolojik etki yaratarak hükümet ve TBMM üzerinde baskı kuracağı, personel görevlendirmesi yaparak Sıkıyönetim Komutanlıklarına destek vereceğinin belirtildiği, Harekat Tasarısı başlığı altında ise; “Mümkünse bir uçağımızın Yunan Hava Kuvvetleri tarafından düşürülmesinin sağlanacağı, bu gerçekleşmediği takdirde yeniden teşkilatlandırılan ÖZEL FİLO personelinden bir pilotun uygun zaman ve yerde kolundaki uçağa atış yapmak sureti ile kendi uçağımızın düşürülmesinin sağlanacağı, Uçağın, Yunan Hava Kuvvetleri tarafından düşürüldüğü yönünde medyada haberler yaptırılarak, AKP Hükümetinin bu konudaki acizliğinin ortaya konulacağının ifade edildiği görülmektedir. Suga Harekat Planında Vazife başlığı altında; “…SUGA Komutanlığı tarafından, Sıkıyönetim Kanunu’nda belirtilen yetkileri kullanarak iç tehditle mücadeleyi kolaylaştırmak üzere kısmi seferberlik ilan edilmesi maksadıyla; EGAYDAAK’larda Yunanistan’ın Türkiye aleyhine fiili uygulamaların engelleneceği, Ege Denizi’nde icra edilen tatbikatlarda Yunanistan ile çatışmaya varmayan gerginliği tırmandırıcı durumların oluşturulacağı, Yunan Adalarının 6-12 mili arasında sancak/varlık gösterileceği, Emredildiğinde Yunan unsurlarına karşı Ege ve Doğu Akdeniz’de caydırıcı ve zorlayıcı tedbirler alarak krizin tırmandırılmasına yönelik faaliyetler icra edileceği ifade edilmektedir. Balyoz harekat planı kapsamında hazırlanan bu iki planda yer alan ibarelere paralel olarak; şüpheli Çetin DOĞAN ve Kuzey Deniz Saha K.lığından Albay F. BİLEN arasında geçen diyalogda şüphelinin; Şimdi tabi bir gerginlik var. Gerginlik egede. Ve Türk Yunan İlişkilerinde bir bozukluk var. Ama kontrollü bir tırmanma ve savaş istemiyoruz. Ama deniz kuvvetlerimizde alarm verdik yani. Belli bir şekilde hem bekasını sağlama hem belli görevleri yerine getirme bakımından tertip ve tedbirler içerisinde. Bu arada da bu arada sizin kuzey deniz saha komutanlığı olarak şey içerisinde şimdiye kadar ki planlarda… Komutanlıkları içerisinde bünyesinde ne? Bazı komutanlıkların kendi şeyleri içerisinde durum ne? Boğazlardan böyle bir durumda efendim eski şey olmayacağı için bir NATO Varşova Paktı arasında olduğu gibi boğazlardan efendim tehdit göründüğü zaman Türkiye’ye yakın kendisine tehditte bulunduğu zaman boğazları kapama yetkisine falan sahip. Biz tek Yunanistan’la hasma ne bir durum başlama belirtilerine karşılık çeşitli bahanelere kontrobant mı diyorsunuz ne diyorsunuz? ” dediği, F. BİLEN’in: Evet efendim. ” dediği, Şüphelinin; Onların uygulamasına Yunan Gemilerine ait arama tarama işlerini yapacağız...” dediği, Albay BİLEN’in Yapacağız. Evet...” dediği, şüphelinin; “Yeni görevde bunun dışında da diğer gemilere herhangi bir böyle bir diğer bayrak taşıyan gemilere ticari gemilere böyle bir şey..... ” dediği, Albay BİLEN’in Hepsini yapabiliriz.... ” dediği, şüphelinin; “Söz. Söz konusu değil. Hayır. Ama onları karşımıza alırız yani. Politik olarak savaş durumunda yetkimiz var her zaman salgın hastalık deriz yaparız...” dediği, Albay BİLEN’in; Tabi... ” dediği, şüphelinin; “Bilmem ne der yaparız. Yetkimiz var ama böyle bir yetkiyi kullanmamızın mahzuru var. Ne mahzuru var? Bu sefer dünyayı biz ne diyoruz kamuoyunu kendi lehimize alacağımız yerde karşımıza almak durumunda kalıyoruz bazıları sıkmak suretiyle sahil Karadeniz’e sahili olan ülkeleri onlarla ilişkili olan ticari ilişkili olan ülkeleri de ne yaparız karşımıza alırız. Uluslar arası bir sorun yaratırız. Montrö Sözleşmesini sorgulatmaya başlarız. Bu da Türkiye’nin lehine olmaz. Evet buyurun….” dediği tespit edilmiştir.

Balyoz harekat planında yer alan; Devlet otoritesi hâkim kılınıncaya kadar kamu görevlerinin ifası için asker ve sivil şahıslar atanacaktır.” İbaresine paralel olarak, A.M. K. ile şüpheli Çetin Doğan arasında geçen diyalogda; A.M.K.’nun; “…15. Füze Üs Komutanlığının mevcut senaryo gerçekleştiğinde bölgesindeki sosyal olaylara şile uçaksavar er eğitim merkezi komutanlığı tarafından oluşturulacak bir bölük kuvvet ile müdahale edebileceği değerlendirilmektedir. Arz ederim. ” dediği, şüphelinin; “Pekâlâ. Şimdi bir bölük veriyorsunuz. Bunun dışında siz de demek ki 15. Füze Üs Komutanlığı olarak şeyi şu personel takviyesi, yani subay takviyesi belki belli alanlarda teknik personel ihtiyacı da olabilir. Gözetim bakımından bütün bölgedeki il idaresinin veya şeyin belediye idarelerinin yönetimini gözetleme ve etkin olarak yürütme bakımından efendim, işte şu kadar personel şu özelliklerde diyelim ki 50, 60, 80, 90 neyse sıkıyönetim dönemi içerisinde sıkıyönetim karargâhlarını ve mevcut teşkilatı desteklemek bakımından ne kadar kuvvet verebileceğinin ortaya çıkartılması gerekmektedir. Hem işte Kuzey Deniz Saha Komutanlığı için aynı görev gerekli hem de sizin tarafınızdan da yani bir Türk Yunan Çatışması ve savaşı çıkmama yani erteleme ve şey yapma öyle kırmızı bir alarm olduğu zaman tabi mevcut sizin kuvvetlerinizden ve şeylerinizden kuvvet alma gibi bir şey söz konusu değil. Belli bir süre yalnız iç güvenlikle ilgili sorun olduğu zaman A planına göre şu kadar personel verilebilir gibi bir şey yapılması uygun olur. Böyle bir çalışmanın uygun olması lazım…” dediği tespit edilmiştir.

Şüpheli Çetin DOĞAN’ın; “…Haaa İstanbul.. …..(anlaşılmıyor) şimdi arkadaşlar zaten aslında biz bunu, bu planı örtülü olarak sadece iç güvenliğe yönelik hazırladık. Yani bir de usulen alışılmamış bir şey yapmayalım. Bari şey olarak geçelim. İkinci gün de işte belli ölçüde dış tehdide yönelik planlama yapalım dedik. Yarın da daha sağlıklı şekilde biraz İstanbul u inceleme bakımından yarın da bir süre daha iç güvenlikle ilgili bazı şeyleri gündeme getireceğiz. Planlarımız ve şeylerimiz yönünden ondan sonra dış tehditle ilgili ne yapılabilir. Yani mevcut durumda ben esas ortaya koymak istediğim şey şu. Kolordu komutanları ordu komutanı yerine ondan sonra diyecekler ki efendim, işte ben 2. Kolorduyla şu hareketi yapacağım. Dış tehdide yönelik. Şunu şöyle yapacağım bunu böyle yapacağım. Diyecekler bu duruma göre bu mevcut durum çerçevesinde yapabilecekleri imkân ve kabiliyetlerini değerlendirmelerini harekât bölgesinin etüdünü falan ortaya koyduktan sonra böyle bir değerlendirme yapılacak. Ondan sonra da yine kendilerine son gün içinde bir kısa durum vereceğiz. Zaten önceden vermiştik çalışılsın diye. O da bütün bu sorunların yani kuzey ırakla ilgili konuların bittiğini stratejik ihtiyatların geri döndüğü ama bize gelen kuvvetlerin ise kendi kuvvetlerimizin dışında başka bir kuvvet olmadığını kendi kuvvetlerimizle ne yapabiliriz Trakya da onun incelemesini yapacağız. Bu sanırım ki yani şeye takmayın yani bu zamanı geçen sene zaten böyle uygun gördüydük. Rahat serbest. Ve yeterli bir inceleme içerisinde bazı konuları gündeme getiriyoruz ki yapacağımız faaliyetleri ortaya koymak bakımından bizim için önemli. Evet, hepinize teşekkür ediyorum. Bugünkü şeyi tamam bırakıyorum burada. Tamam mersi.” Şeklinde beyanlarının olduğu görülmektedir. Şüpheli seminerin bu bölümünde semineri örtülü bir şekilde sadece iç güvenliğe yönelik hazırladıklarını dış tehdidin ise usulen işleneceğini belirtmektedir. Bu husus şüpheli ile birlikte soruşturma kapsamında ifadeleri alınan diğer şüphelilerin plan seminerinin dış tehdide yönelik hazırlandığını beyan eden ifadelerinin tutarsızlığını ortaya koymaktadır.

Balyoz Harekat Planı içerisinde; “Mevcut ceza ve tutuk evlerinin de kapasiteleri ile gözaltına alınacak ve tutuklanacakların sayıları da dikkate alınarak, Sıkıyönetim K.lıklarınca kışlalar içerisinde gerekirse ceza ve tutuk evleri açılacak…” şeklinde ibareler yer almaktadır. Bu kapsamda dosyada mevcut 11 nolu CD içerisindeki 2002-2003/Hv.KK/ORAJ HAVA HAREKAT PLANI isimli klasörlerde yer alan; EK I LAHİKA-4 isimli ÇOK GİZLİ ve EK I LAHİKA-4 ibareli, imza kısmında Plan Harekat Şube Müdürü Hv.Mu.Kur.Alb. Y.Ziya TOKER ismi yer alan 8 sayfadan ibaret belge incelendiğinde; CEZAEVLERİ başlığı altında, 52. Zırhlı Tümen Komutanlığınca Hasdal Kışlasında, 2. Zırhlı Tugay komutanlığınca Maltepe Kışlasında ceza ve tutuk evi açılacağı ve buralarda kimlerin görevlendirildiği görülmektedir. Buna paralel olarak, Tümgeneral Metin Yavuz YALÇIN ile şüpheli Çetin DOĞAN arasında geçen diyalogda; M.Yavuz YALÇIN’ın “Sayın komutanım İstanbul da bulunan askeri ve sivil cezaevleri kapasite doluluk oranları perdede sunulmuştur. Ceza ve tutukevleri ile ilgili ayrıntılı bilgiler dosyalarımızda mevcuttur. Çevre illerde bulunan F tipi ceza ve tutuk evleri durumu da perdede sunulmuştur. Bu ceza evlerinde halen 605 kişilik boş kapasite mevcuttur. İstanbul da bulunan toplam 12 cezaevinin kapasitesi 5048 kişidir. Halen tutuklu sayısı ise 6389 kişidir. Bu durum ile İstanbul ilinde yeni tutuk ve cezaevlerine ihtiyaç olduğu değerlendirilmektedir. Bu nedenle sıkıyönetimin ilanı ile birlikte metris cezaevindeki tutukluların Trakya da ki cezaevlerine nakledilerek boş kapasite yaratılmasının uygun olacağı düşünülmektedir. Metris..... ” dediği, şüphelinin; “Trakya da boş yer var mıymış? ” dediği, M.Yavuz YALÇIN’ın; “Var sayın komutanım. F tipi cezaevlerinde boş yer var. Metrisi boşaltırsak İstanbul içinde bizim kullanacağımız kapasite ortaya çıkıyor. ” dediği, şüphelinin; “Şeye çevirebileceğimiz kışla var mı? Cezaevine çevireceğimiz kışla. ” dediği, M.Yavuz YALÇIN’ın; “ Var Komutanım, Hasdal da var. Top kulede var. Onları yapabiliriz komutanım. Rami Kışlasını evvelki çalışmalarımızda buyurmuştunuz yalnız orayı üniversite ile ilgili devir konuları olmuş. Orda elimizde tutabileceğimiz bir kapasite yok komutanım. ” dediği, şüphelinin; “Rami Kışlasının üniversite ile ilgisi yok. Rami kışlasının şeyle ilgisi var. Belediyeyle.toptancı hali bilmem ne hali falan durmuş orası....” dediği tespit edilmiştir.

Dosyada mevcut 2 nolu CD içerisindeki 3Kor/52 nci Zh.Tüm isimli klasörler içinde yer alan “01_ Durum Değer._Tüm.K._04 Mart.ppt” isimli sunumda; İstanbul’da bulunan 12 Ceza ve Tutuk evi ile ilgili olarak 5048 kişilik kapasitenin olduğu, 6389 tutuklunun bulunduğu ve doluluk oranının %126 olarak belirtildiği görülmüştür.

Metin Yavuz YALÇIN’ın şüpheliye hitaben; Dün zatıâlinize arz edildi komutanım. Kadıköy imam hatip lisesinde bir buçuk senedir uğraşıyoruz bunları ne şekilde derse girip çıkacağı yine bütün bu uğraşmalara rağmen devlet tarafından görevlendirilmiş, devletin memuru, devletten maaş alıyor ama irtica yanlısı faaliyetlere göz yuman yönetim yine tekrar ortaya başladı komutanım.” Dediği, seminerde gerçek kişiler üzerinden fikir beyan edildiği ve konun önceki günde şüpheliye aktarıldığı tespit edilmiştir. Bu husus şüphelinin savcılık ifadesinde yer alan “kendilerinin hiç bir zaman fişleme ve istihbarat konularını seminerde konuşmadıklarını gerçek isimler ve gerçek parti isimleri konuşulmadığını,” belirtir beyanların gerçeği yansıtmadığını göstermektedir.

Balyoz Harekat Planı içerisinde; “Harekat İstanbul’dan sevk ve idare edilecektir. Sıkıyönetim karargahları İstanbul BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ AFET KOORDİNASYON MERKEZİ binası ve anılan binanın imkanlarına sahip diğer kamuya ve/veya sivil sektöre ait binalar kullanılabilecektir.” Şeklinde ibareler yer almaktadır. Buna paralel olarak; Suat AYTIN ile şüpheli Çetin DOĞAN arasında geçen konuşmada özetle; Suat AYTIN’ın;Özel ihtisas sahibi personel istiyoruz. Komutanım 3. Kolordu karargâhını NATO karargâhı olması nedeniyle kolordu karargâhında sıkıyönetim faaliyetleri için gerekli bilgiler bulunmamaktadır. Bu nedenle oluşturulacak sıkıyönetim karargâhının Hasdal da bulunan 52. Zırhlı Tümen Karargâhı ile Tümen Karargâhı nın 2 km yakınında bulunan helikopter pistlerini ihtiva etmesi geniş bir alanda kurulmuş olması tem otoyolu ile e-5 karayoluna yakınlığı ile ulaşımda sağlanan kolaylık mevcut haberleşme altyapısı ile İstanbul’un değişik bölgelerinden canlı yayın yapabilme imkânları emniyetli konumu ve sıkıyönetim karargâhına yakınlığı nedeniyle BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNE AİT AFET YÖNETİM MERKEZİ de oluşturulmasının sıkıyönetimde kontrol ve koordinasyonu kolaylaştıracağı değerlendirilmektedir. ” dediği, şüphelinin; “Ne yapacaksınız? Ne diyorsunuz oraya? Ne için kullanacaksınız orasını? ” dediği, Suat AYTIN’ın; “Komutanım orası tümen karargâhı ile beraber çok yakınında buraya özellikle basında, basın ve halkla ilişkiler bölümünün burada kullanılması. ” dediği, şüphelinin; “Yok. Sıkıyönetim karargâhı diye yazmışsınız da. Onun için diyorum. Sıkıyönetim karargâhı olarak mı kullanacaksınız orasını. ” dediği, Suat AYTIN’ın; “Evet onun basın ve halkla ilişkiler şubelerini orda faaliyetini yürüteceğiz komutanım. ” dediği,

…şüphelinin; “…o zaman yani sıkıyönetim o zaman karargâhının burası olmaması için sebep yok. Yani sıkıyönetim karargâhı burası olabilir. ” dediği, X28 Şahsın; “yok yani tümüyle burada olabilir.” Dediği,



Şüpheli Çetin DOĞAN ile Metin Yavuz YALÇIN arasında geçen konuşmada özetle; şüphelinin; Bu şeydeki, Metin paşa, hani, AFET KOORDİNASYON MERKEZİ VAR gösterdiğiniz, yakın sizin şeye kışlaya bunun şeyi ne kadardır, mesafesi 1-2 kilometre mi? 5 dakika bile değil, yakın yani diyorsun. ” dediği, M.Yavuz YALÇIN’ın; TEM’i, E-5’e bağlayan ara bağlantı yol var komutanım, orada.” Dediği, şüphelinin; “Şu an kimin kontrolünde orası? ” dediği, M.Yavuz YALÇIN’ın; “Belediyenin. ” dediği,şüphelinin; “Belediye ne yapıyor şu anda orada? ” dediği, M.Yavuz YALÇIN’ın; “Komutanım şu anda tam fonksiyonlarını bilemiyorum, yalnız böyle bir doğal, hava şartları çok kötü olduğu ortamda da oradan İstanbul’a yapılabilecek gerekli yardım harekâtını idare ediyorlar. Trafiği takip ediyorlar... ” dediği, şüphelinin konuşmasında özetle; “Ve bu yüzden de biz istihbaratımızı kendi bölgemizde garnizon komutanları, tali bölge komutanları, EMASYA komutanları kendi bölgelerindeki iç gelişmeyle ilgili bilgileri, belgeleri toparlamaya devam edecektir. Bunda elimizde devlet buradaki yerel yönetimleri tanıma için yerel yönetimleri ve daha yakından bunları anlamak ve bir sorumluluğun üstlenilmesi durumunda halkın yaşamını, bütün sorumluluklarını, günlük yaşamını yürütme erkini de silahlı kuvvetler üstleneceği için şu anda DOĞAL AFETLER KOORDİNASYON MERKEZLERİ ve yaptığımız tatbikatların büyük yararı olacağına inanıyorum ve karşımızdaki çalışan insanları daha iyi yakından tanıyacağız ve HERHANGİ BİR DURUMDA DA BUNLARLA İŞBİRLİĞİ, KİMLERLE YAPABİLİRİZ KİMLERİ TASFİYE ETMEMİZ GEREKTİĞİNİ ANLAYACAĞIZ.” Dediği, yine ilerleyen bölümlerde şüphelinin; “Bu şeydeki, Metin paşa, hani, AFET KOORDİNASYON MERKEZİ var gösterdiğiniz, yakın sizin şeye kışlaya bunun şeyi ne kadardır, mesafesi 1-2 kilometre mi? 5 dakika bile değil, yakın yani diyorsun. ” dediği, M.Yavuz YALÇIN’ın; “TEM’i, E-5’e bağlayan ara bağlantı yol var komutanım, orada. ” dediği, şüphelinin; “Şu an kimin kontrolünde orası? ” dediği, M.Yavuz YALÇIN’ın; “elediyenin. ” dediği, şüphelinin; “Belediye ne yapıyor şu anda orada? ” dediği, M.Yavuz YALÇIN’ın; “Komutanım şu anda tam fonksiyonlarını bilemiyorum, yalnız böyle bir doğal, hava şartları çok kötü olduğu ortamda da oradan İstanbul’a yapılabilecek gerekli yardım harekâtını idare ediyorlar. Trafiği takip ediyorlar... ” dediği, şüphelinin; “Yani şimdi şöyle de hani aynı bizim de mesela şimdi diyelim ki Hadımköy’de ordu, tamam mı, harp karargâhı var. Harp karargâhı var. Ama boş şimdi yani. Ben onu soruyorum, boş mu? ” dediği, M.Yavuz YALÇIN’ın; “hayır, fonksiyonel komutanım. ” dediği, şüphelinin; “Fonksiyonel, yani şeyde barış zamanı bile bir şeyler yürütüyor. ” dediği, M.Yavuz YALÇIN’ın; “Ayrıca aylık doğal afet toplantıları yapılıyor. (3) ayda bir de üst düzey doğal afet toplantısı yapılıyor. ” dediği, şüphelinin; “Evet, devam edin.” Dediği tespit edilmiştir. Balyoz Harekat planında yer alan sıkıyönetim karargahı merkezinin beledeyiye ait afet koordinasyon merkezi olması hususunun şüpheli ve astları arasında geçen diyaloglarda yer aldığı görülmektedir. Şüpheliye ait bu ifadeler de yine savcılık ifadesindeki Balyoz Harekat Planının da EK-C’si istihbarat olduğu anlfşıldığı ve kendileri hiç bir zaman fişleme ve istihbarat konularını seminerde konuşmadıklarını gerçek isimler ve gerçek parti isimleri konuşulmadığını,“ belirtir beyanların samimi olmadığını göstermektedir.

Balyoz Harekat Planı içerisinde; "İrticai, yıkıcı ve bölücü faaliyetleri desteklediği bilinen… bütün kamu personeli, hiçbir istisnaya tabi tutulmadan görevden el çektirilerek yerine güvenilir, liyakatli ve çağdaş değerlere bağlılığıyla dikkat çeken sivil veya emekli olmuş askeri personel görevlendirilecek,” şeklinde ibarelerin yer aldığı görülmektedir. Bu ibarelere paralel olarak, şüpheli Çetin DOĞAN ile Suat AYTIN arasında geçen diyalogda; Şüpheli Çetin DOĞAN’ın; Tamam teşekkür ediyorum. Sağ olun. Siz bu yapı içerisinde teşkilatlanma içerisinde sıkıyönetim ilan edildi ama biliyorsunuz buranın çok özel belli bölgeleri var. Belli yerlerdeki efendim belediye Büyükşehir belediye başkanlığı dâhil, Büyükşehir Belediye Başkanlığının ötesinde küçük hani normal bağlı belediye başkanlıkları örgütleri var. Bunların bir bölümü irticacı, gerici ve değerlendirmeler içerisinde de ne yapıldı tümen komutanınız bunlarında problem yaratacağını söyledi. Doğrudan doğruya bu belediyeye yönetimlerine el koyma gibi görevlendirmeleriniz yok mu? Mesela diyelim ki Pendik Belediye Başkanı, Yakacık Belediye Başkanı, Ümraniye Belediye Başkanı yahut şuradaki buradaki belirli mahallerde yönetimi bütünüyle buradaki halkın ihtiyaçları ve bilmem bir de askeri yönetimin doğrudan doğruya olması gereken Şişli Belediye Başkanı demiyorum belli yerlerdeki bütün faaliyetleri hizmetleri kontrol etme fiilen orda görevlendirme gibi bir düşünceniz yok bu şeye göre. Eskileri kontrollü olarak güdeceksiniz. ” dediği, Suat AYTIN’ın; “Komutanım şimdi onunla ilgili olarak biz çalışmalarımız devam ediyor komutanım. Bazı bilgilerde arz ettiğim gibi ulaşamadığımız şeyler var. ” dediği, şüphelinin; “Ama şu var yani. Gözle aşikar olan bir şey var. Şimdi bir Büyükşehir Belediyesi var. Bir İSKİ’si bir keskisi bilmem nesi var. Şirketleri var ondan sonra bunun ötesinde bir de neler var. Belli Pendik Belediye Başkanı var. Yani adam. Üsküdar Belediye Başkanı var. Yani belli irtica olan adamlar sıkıyönetimde ne yapıyor İstanbul Belediye Başkanı değişti mi 12 Eylülde. Değişti değil mi? Buyurun. Ben şimdi daha bazı sorular soracağım çünkü Kuvayi İnzibat iyenin temsilcisi var burada jandarma bölge komutanımız bu konularda hem istihbarat bilgisi bakımından..” dediği tespit edilmiştir. İkili arasında geçen konuşmalarda şüphelinin doğrudan gerçek isimleri kastedecek şekilde Pendik, Ümraniye, Üsküdar ve Yakacık belediye başkanları ile ilgili beyanlarda bulunduğu, buralarda fiilen görevlendirme yapılmasını ile ilgili değerlendirmeler yaptığı, Şişli ilçesinde ise bu tür bir duruma ihtiyaç duyulmadığını belirttiği hatta 12 Eylül 1980 darbesini örnek vererek İstanbul Belediye başkanının değiştiğini dile getirdiği görülmektedir. Planın mimarı olan şüphelinin Pendik, Ümraniye Üsküdar, Yakacık belediye başkanlarının değişeceğini, Şişli Belediye Başkanının ise değiştirilmeyeceğini açıkça belirtilmesi planın iktidar partisine ve bu partinin yerel idarelerine yönelik özel amacını ortaya koyan çok ciddi bir delildir.

Bu diyalogun hemen arkasından söze giren ve ismi tespit edilemeyen X32 şahsın; “..Bir konuyu arz edeyim komutanım. Şu çalışmalarımızın temelinde şimdi düşünürken sıkıyönetim kelimesinin arkasına ……(anlaşılmıyor).12 Eylüle ve yahut 70-71 uygulamalarına göre benim çalışmalardaki arkadaşlarıma verdiğim direktif de şöyle. Şimdi buradaki ortam farklı komutanım. Şu anda 1. Ordu geri bölgesinin emniyetini hemen sağlamamız gerekiyor. Çünkü bir de dış tehdit var komutanım. Dolayısıyla sıkıyönetim şu andaki düşüncemiz kısıtlı bir sıkıyönetim harekâtı. Ayaklanma var, şiddetle bastırılması gerekiyor. Şiddetin karşısında şiddet kelimesinin karşısında ateş açmak var komutanım. Bu kesin öbür türlü sizin de buyurduğunuz gibi kalkanlarla EMASYA hareketleriyle öyle bir şey yapılması mümkün değil. Öyle bir şey yok. Sokağa tankları gireceğiz. Şimdi mesela Fatih bölgesinde bu olayların elebaşları kimler belli komutanım. Burada. Polis bunları bize vermiyor. Ama kendisinde kayıtları var. Bunları almak çok kolay. Dolayısıyla kuvvetleri tertiplerken 1. Ordunun tümü İstanbul’a gelse zaten İstanbul’u kontrol etmek yine zaman alıyor komutanım. Ama ortada bir tehdit var. Tehdide yönelik tahsis edilmiş kuvvetler var. Bizim için önemli olan ordumuzun geri bölgesinin emniyetini süratle sağlanmasıdır. Bu nedenle sıkıyönetim harekâtına başlarken hemen baştan bunları değiştirmek değil, ayaklanmayı bastırmak önemli. Bastırdıktan sonra şehri kontrol altına aldıktan sonra bu buyurduğunuz konular bizim için çok basit bir duruma gelecektir. Ama önemli olan ordumuzun geri bölgesinin emniyetinin sağlanmasıdır. Çünkü olayı müteakip bir harekât söz konusudur komutanım.” Şeklinde beyanlarının bulunduğu görülmektedir. Bu şahsın da konuşmasında astlarına verdiği direktiflerde 12 Eylül ve 70-71 uygulamalarına göre direktif verdiğini belirttiği görülmektedir. Ayrıca Çetin DOĞAN’ın yukarıda belirttiği belediyelerin yönetimlerine fiilen el koyma konusunu hemen değil ilerleyen süreçte yapmayı teklif ettiği ve bu haliyle şahsa ait ibarelerin; Balyoz Harekat Planında yer alan; Öncelikli ve acil olarak, AKP yönetiminin tasfiyesi ve işbirlikçilerinin saf dışı bırakılması maksadıyla, harekat alanının şekillendirilmesi de dahil olmak üzere, resmi/gayri resmi tüm yurtseverler seferber edilecek, başta Silahlı Kuvvetlerin imkân ve kabiliyetleri olmak üzere maddi ve manevi tüm güçler kullanılacak…İkinci aşamada, belirlenen kadrolar işbaşına getirilecek, bölücü ve irticacı kadroların şiddetle ve derhal bertaraf edilmesi için, gerekirse özel yöntemler devreye sokulacak…” şeklindeki ibareler ile benzerlik gösterdiği görülmektedir.

Balyoz Harekat Planı içerisinde; “…Özellikle, gözaltına almalar ve yağma talan, gasp ve milli serveti tahrip gibi eylemler sırasında ikazlara uymayanlara karşı, Silahlı Kuvvetlerin gücünü çok kısa sürede hissettirecek sert uygulamalara başvurulacak…” şeklinde ibareler yer almaktadır. Bu ibarelere paralel olarak; 66ncı Zırhlı Tugay Komutanı Tuğgeneral İhsan BALABANLI ile şüpheli Çetin DOĞAN arasındaki diyalogda; İhsan BALABANLI’nın; “…Kolordu planımızda da belirtildiği gibi nokta operasyonlarda müdahale etmek üzere (3) tane bölüğüm hazırdır. Bu bölükte (4) mekanize unsur, (4) zırhlı personel taşıyıcı, (3) panzer ve Jandarma’nın unsurları bulunmaktadır. Bunlar Gaziosmanpaşa, Bağcılar ve Fatih Bölgesi’ne süratle intikal edebilecek şekilde kışlamda hazır beklemektedir... ” dediği, şüphelinin; “Bu kuvvetler yeterli oluyor mu sana? ” dediği, İhsan BALABANLI’nın; Komutanım, (3) bölge için aynı anda olay meydana geldiğinde ilk anda olaya şiddetle müdahale edeceğim bütün planlarımın temelinde olaya şiddetle müdahale edilme esası vardır. Bu birlik ilk anda komutanım, olayı şaşkınlık anında bastırabilmek maksadıyla kullanılacak ve yeterli olacağını değerlendiriyorum.” Dediği tespit edilmiştir. Bazı jandarma unsurlarının 1nci Orduya bağlı bir ast birlik olan 66ncı Zırhlı Tugay emrinde görevli olacağı ve olaylara şiddetle müdahale edileceği ve bu durumun planlamanın temelinde olduğu açıkça ifade edilmektedir.

Balyoz Harekat Planı içerisinde; "Hiçbir hak ve özgürlük mutlak ve sınırsız olmadığı gibi, konu laik devletin bekası olunca haber verme ve basın özgürlüğü de sınırsız ve mutlak değildir. Harekâtın icrası ile birlikte her türlü yazılı, sözlü ve görsel basın yayın kuruluşları kontrol altında tutulacak…” şeklinde ibareler yer almakta, buna paralel olarak;

Tuğgeneral İhsan BALABANLI ile Çetin DOĞAN arasında geçen diyalogda;

İhsan BALABANLI’nın; Komutanım böyle bir harekâtta basının kontrol altında tutulması gerektiğine inanıyorum. Bu nedenle yaptığımız bir incelemede gerek İstanbul bölgesinde gerekse bölgemde İl Emniyet Müdürlüğü’nün bu konuları takip eden bir unsuru var. Başında bir Komiser, (34) kişi var. Gayrettepe’de çalışıyorlar, bunlar bütün İstanbul radyolarını izliyorlar. Biraz sonra arz edeceğim teşkilatlanmamda da sivil işler bölümünde irtibat kısmı var. Bu basını bu şekilde kontrol etmek suretiyle bölgeme özellikle basın unsurlarının girmemesi için gerekli tedbirleri aldım komutanım.” Dediği, şüphelinin; “Basın da senin bölgende zaten. Basın yayın şeyi kuruluşlarının çoğunluğu değil mi?” dediği, İhsan BALABANLI’nın; “Keza Radyo Televizyon Üst Kurumu da var İstanbul’da görev yapan, bunlar Gayrettepe’de komutanım, İstanbul radyolarını ve televizyonun da bazı bir bölümünü izliyorlar. Asıl ana bölümün Ankara’da olduğunu ifade ettiler. Bütün televizyonları izleyen kısım Ankara’da. Bunlar da bize böyle bir durumda irtibat personeli gönderecekler. Ayrıca Basın Savcılığı konusu var. Bu konuda Basın Savcılığı bize müşavir olarak çalışacaklar. Bölgemde sadece Bakırköy’de var. Komutanım Basın Savcılığı hususu bizim nöbetçi amirliği gibi emir verildiğinde kendileri arasında herhangi birini Basın Savcısı olarak görevlendiriyorlar. Bölgemde sadece Bakırköy buna tabi. Bunu da daha önceki toplantılarımda Kaymakamlardan elde ettiğim bilgilerden değerlendirdim. Bu da komutanım bölgeme gelerek basınla ilgili faaliyetlerde bize adli konularda yardımcı olacaklar.” Dediği tespit edilmiştir.

Balyoz Harekat Planı içerisinde; “Tüm sorumluluk bölgesini kapsayacak şekilde kontrol noktaları tesis edilecek ve anılan bu noktalarda gerekli görüldüğü takdirde tanklar da kullanılarak, kitlesel, kalabalık grupların yer değiştirmelerine, toplanmalarına ve gösteri yapmaları engellenecek,” “Plan, planlama ve hazırlık maksadıyla derhal, icra safhası ise emirle yürürlüğe girecektir.”…“Planı ve hazırlıkları ifşa etmeyecek şekilde ilgili personelle kadro tatbikatları icra edilecek,” şeklinde ibarelerin yer aldığı görülmektedir. Bu ibarelere paralel olarak;
Yüklə 5,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   ...   91




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin