Sanık Hayrettin Ertekin:“ kesinlikle ben buna inanıyorum. Arkadaşlarımın da öyle olduğuna inanıyorum. Buradaki izleyenlerin de öyle olduğuna inanıyorum. Çünkü beni ben bir başka ülkenin mahkemesinde yargılanacağıma kendi ülkemin mahkemesinde idamı kabul ederim. Ben çünkü niye, sizin taşıdığınız cübbenin peygamber koltuğundaki bir yüce makamdaki bir taşıdığınız bu elbisenin içinde siz cenabı hak adına hakim esmaü suresindeki Allah sıfatını taşıyorsunuz. Ben onun için size itimat etmek zorundayım. Kafamı da kesseniz ben ona itimat etmek zorundayım. Ama ne olur biraz da siz de şu insanların gözlerindeki bakıştıkları ışıklardan birazcık feyiz alarak bizleri buralarda acı çektiriyorsunuz. Gerçekten acı çektiriyorsunuz. Suçumuz olsa bu acıyı çekmeyeceğiz inanın ben öyle bir insanım ben herkese söyledim oğluma da söyledim, oğlum baban suç işlememiştir ama işlemiş olsaydı zaten beni bulamazdın ben ilk gün cezaevine konduğum gün benden umudunuzu kesmiştiniz ancak mezarıma gelir ziyaret ederdin. Ama suç işlemediğim için o kadar rahatım ki koğuşa gittiğim zaman 5 tane arkadaşımız var 5 tane albay orada kalıyor. Gittikleri zaman öpüyorlar. Ben öyle bir insanım ama ne olur yapmayın. 30 küsur tane muvazzaf subay bir yığın suçsuz insan bir DVD’den bir disketten bir o kadar profesör bunlar hepsi sizin şuan ki mahkemenin gözünün içine bakıyor. Bu, bu sizden o kadar çok adalet bekliyoruz ki sizin beklemediğiniz kadar çok adalet bekliyoruz. Eğer bu adaleti bize çok görüyorsanız bunu lütfen peşinen söyleyin lütfen deyin ki biz bu yargılamanın sonunda diyemezsiniz ama ben vicdanen sesli düşünüyorum. Böyle bir şey inanın burada bakın ben görüşüyorum birçok insanla görüşüyorum hatta dedim ki yani bunlar da varsa bir suç işleyen de bunların birini ihbar edelim de bu 220.maddeden baktım hiç kimsede bir suç yok. Bir tane ihbar edeceğim adam bulamadım. Rica ettim ya seni ihbar edeyim yok, yok çünkü bu, bu arkadaşların yani burada en çok konuşan benim en suçlusu benim her halde Sayın başkanım beni tutun tahliye talebinde de bulunmayım ama birçok insan bu Ali Kutlu’nun ne işi var burada, Ali Kutlu bayrak yakacak adam değil. Bu Türkmen çocuğu Mersin Adana da Türkmenlerin istiklal savaşındaki kahramanların çocuğu. Erol’un ne suçu var garip, anası babası yok. Bu çocuk çıktığı zaman iş vereceğiz suç mu olacak. Hüseyin beyin ne suçu var elinden kuran düşmeyen bana söyler misiniz Sayın başkanım, ben burada hakim değilim yargıç değilim ama insanım ben düşünüyorum. Ben burada bir gerçeği anlatmak istiyorum. Gerçek şudur kanunları insanlar yapar bir memleketin daha iyi idare edilmesi için daha müreffeh daha iyi hayat şartlarına daha sosyolojik daha tarihi bir gerçekte kendinin varlığını koruması için kanunlar yapılır. Bu kanunları yapanlar insanlardır. Yarın buradaki insanların birçoğu parlamento da olacak, bunların hiç biri önceden düşünmüyorlarmış ama bu davadan dolayı hepsi memleket meselesine sarıldılar. Ve inanıyorum ki hepsi bunların içinden yani özür diliyorum bu beyefendilerin içinden başbakanda çıkacak bu ülkeye. Bisküvi satan benim işe yerleştirdiğim sucukçuya coşkun sucuklarına yerleştirdiğim bir insan başbakan oluyor ise bu memlekette benim bildiğim buradan cumhurbaşkanları 5 tane 6 tane çıkar. Daha başka bir şey söyleyeyim agresif ve yüce bir mahkeme tarafından odak noktası olmuş bir partinin lütfen kronolojik uygulamalarına yüce mahkemeniz asla feyiz vermesin taviz vermesin vermeyeceğini biliyorum. Ama ama medyadaki bize çılgınca sataşan çılgınca yalan söyleyen çılgınca insanların yüce mahkemeler insan olduğu için etkisinde kaldığı şüphesi var. Lütfen bunu bize açıklar mısınız etkide kalıyor musunuz kalmıyor musunuz Sayın başkanım.”
Mahkeme Başkanı: “ hiçbir tesir altında değiliz, kimseden talimat almayız “
Sanık Hayrettin Ertekin : “ne güzel bunu güvence kabul ediyorum. Talimat demiyorum, etkileniyor musunuz mesela Samanyolu tv yi seyrederken acaba orada bir şey söylüyor mesela Kemal Kerinçsiz gitti adada diyor yaktı yıktı ama Kemal Kerinçsiz polislerin arasında yürüyor ben görüyorum orada ama ses başka. Ben televizyon sahibiyim ben televizyonun ne olduğunu biliyorum. Orada bir insanı rezil de edersiniz vezir de edersiniz. Örneğin ben şimdi iki kamera göndersem sizlerin yüce hakimlerin 3 kamerayı peşinize taksam bir şoför desem ki arkadaşlar ben sizden resim istiyorum belge istiyorum görüntü istiyorum desem, sizin örneğin bir lojmandan çıktınız bir yere yemek yemeye gittiniz çok masumane gayet güzel ama ben öyle bir yaparım ki sizin lojmandan bir baronun davet ettiğini faturanızı da gösteririm baronun ödediğini ve aklınız hayaliniz, bu böyle oluyor bize böyle yapılıyor şuan inanın böyle yapılıyor. İşçi partisi demokratik bir parti, cumhuriyet başsavcısının denetiminde olan parti, işçi partisiyle ilgili öyle haberler yapıyor ki mesela sabah, sabah gazetesinin mal olduğu ATV öyle bir haber yapıyor ki ben bile geldiğim zaman ellerini sıkmak istemiyorum. Ama adamlar o kadar kuzu gibi insanlar adamlar hepsi demokrasi hayranı tam bir milli militan, milli militan ama televizyon izliyorsunuz Allah Allah Hasan Basri bey avukat nasıl vahşi bir adam diye anlatıyor. Ama Hasan Basri demokrasi kahramanı bana göre çünkü yaptıklarını ben görüyorum. Yani siz bundan etkileniyor musunuz ben ondan korkuyorum. “
Mahkeme Başkanı: “etkilenmediğimizden emin olun etkilenmiyoruz. “
Sanık Hayrettin Ertekin :” çok teşekkür ediyorum Sayın başkanım fazla uzatıp sizi yormayacağım, Sayın başkanım bu kadar güzel konuşmadan sonra beni tahliye ederseniz sevinirim .”
Sanık Ali Kutlu söz istedi verildi : “ Sayın iddia makamının hakkımdaki iddiası çürümüştür Recep Gökhan Sipahioğlu tutuksuz sanık Oğuz Alpaslan Abdulkadir de tahliye oldu. Ben onun talimatıyla Recep Gökhan’ın illegal işlerini takip etmekle görevliymişim. Recep Gökhan Sipahioğlu’nun Murat Zelyurt ……… onlarda zaten ne sanık ne tanık hiçbir göz altına dahi alınmadılar Sayın başkanım her şeyi biliyorsunuz her şeye vakıfsınız saygılarımla tahliyemi arz ediyorum. “
Sanık Emin Gürses söz istedi verildi:“ Sayın başkan Sayın yargıçlar, emniyette öğrencilerim vardı onlar geldiler geçen dediler ki yani konuşuyoruz ne oluyor, benim hakkımda bir kanaate varamadı mı mahkeme heyeti diye dediler ki, bazı sanıklar var onların dinlenmesi gerekiyor Kemal Alemdaroğlu ile bağlantınız varmış çünkü bu tabloda üniversite örgütlenmesinin merkezinde yer alıyor muşuz. Kemal Alemdaroğlu başkanımız Ümit Sayın ile ben de onun yardımcısıymışız. Şimdi ben bir bu iddianameyi teferruatlı okumamıştım çünkü ben eğleniyorum yani bu bir şeyler siz yapıyorsunuz da ben eğleniyoruz diye görüyordum. Ben kitaplarımı getirmişim ders çalışıyorum. Kitabımı yazıyorum asistanıma buradan ders notlarını gönderiyorum. Meğer ciddi bir işmiş bu ben şimdi anladım ciddi bir iş. Kemal bey konuşurken burada dedi ki, benim bir ifadem varmış sevgi Erenerol’un kilisedeki kokteyline Ümit Sayın şu bu bir sürü insan katılmış ben söylemişim. Ümit Sayın evden çıkar Kadıköy, Kadıköy den üniversiteye, üniversiteden Kadıköy’e Kadıköy den eve. Şimdi ben bunları okumadım. Gerek duymadım yargıç arkadaşım bana üniversiteye geldi dedi ki, veli Paşa tutuklandığı zaman aman mahkemeye düşme iki yargıç arkadaşım geldi kaymakamla beraber aman mahkemeye düşme çünkü eğer ağır cezaya düşersen ben Veli Paşanın durumunu soruyordum, ağır ceza DGM gibidir. Dedi ki DGM’nin adı değişmiştir. DGM’leri bilirim 12 Eylülden adı değişmiştir. Cezaevine Türkiye’de biri girerse 6 ay onu unuturlar. Daha önce burs verdiğim bir savcı, savcı oldu şimdi hukuk fakültesinde burs verdiğim ben konferanslara polisler bulmuşlar 90 küsur öğrenci listesi şansıma içinde 8–10 tane şehit polis çocuğu da ismi olduğu için onu suç dosyasına koymamışlar. Yani ben konferanslara giderim. Konferanslarda mutlaka bir iki çocuğa tanıdığım tanımadığım yetim olacak ama burs verdiririm. Şimdi böyle bir sürü yani, yalan demek suç değil, değil mi Sayın başkanım böyle bir sürü yalanlar koymuşlar. Şimdi ben bakarken 140. sayfada bir şey gözüme takıldı. Diyor ki emin Gürses Kemal Yalçın Alemdaroğlu Ümit Sayın gibi şahısların bulunması örgütün üniversite yapılanmasıyla ilgili ciddi bir faaliyet alanına sahip olduğu vallahi ben geçen hafta sordum size İstanbul da bir Sakarya üniversitesi var mı diye. Kemal Alemdaroğlu ile benim ne işim var. Onu dinleyeceksiniz benim durumumu bakmak için hakkımı size helal etmem. Yani ben bunu söyleyeyim size. Hakkımı helal etmem yani bu dava ciddi bir şeymiş ben yeni öğreniyorum. Bunu ben bunları ciddi ciddi okumuyordum çünkü benim hukuki değerlendirmeye Mehmet Ali beyi ben eskiden Müslüman bilirdim şimdi bilmiyorum din değiştirdi mi diye Mehmet Ali bey dedi ki bak onları koymadık onları karıştırma dedi. Ne demektir biliyor musunuz bu, emniyetten bana benim emniyet muavini bir arkadaşım var siyasalda beraber okuduğum dedi Emin Hoca dedi onları bizim arkadaşlar koydu. Savcıların bir kabahati yok o işte. Ve koyarken kavga da olmuş o ayıptır onu koymayın şunu koymayın. Şimdi siz diyebilir misiniz şiddete çağrı varmış konuşmalarımda, bir konferansta ne demişim Kemalizm’i anlatıyorum Kemalizm’i Mustafa Kemal’in 1925 de reisi cumhurken bir talimat veriyor. Ayaklanma olmuş şeyh Sait ayaklanması, şimdi oradaki şiddetli ifayı Emin Gürses halkı şiddete çağırıyor diye iddianameye hukuki değerlendirmeye koymuşlar. Ben bunları ciddiye almıyordum ama gördüm ki 15 ay olmuş şiddetli şüphe duyuyoruz diyorsunuz. Ya burada bir Allah’ın kulu var mı ben den şüphe duyacak. Ben bunları televizyonlarda söylüyorum. 10 yıldır söylüyorum televizyonlarda, konsolosluğa bomba atılmış saldırı olmuş sabah akşam Emin Gürses bunları yaptı diye televizyonlar verdi. Ben bunu ciddiye alır mıyım almadım. Sonra ne oldu Erol devreye girdi arkasından İBDA C çıktı, El Kaide çıktı. Şimdi üniversiteyi örgütlüyormuşuz örgütün üniversite yapılanmasıyla ilgili ciddi bir faaliyet. Sayın başkan bunu yazarken biraz insaflı olmak lazım. Ben Sakarya üniversitesindeyim ben İstanbul üniversitesine en son ders verdiğim tarih 1997 ve 98 dönemidir. Ben 98 den beri Sakarya üniversitesindeyim. Siz Ümit Sayın mı örgütlüyor milleti, ümit Sayın odasını örgütleyemiyor gariban. Yani biraz insaflı olalım bunları biz okumuyoruz diye biz de bir şey demiyoruz diye 7 aydır burada bekledik ne yaptık mahkeme heyeti, ben İngiltere de mahkemelerde ben mahkemelerde çalıştım. Şimdi burada konuşuluyor gavurun mahkemesi Müslüman’ın mahkemesi gavurun Müslüman’ın mahkemesi olmaz. Ben her zaman söylüyorum bunu İRA üyeleri öldürüldüğü zaman da öğrendim ben Londra da 88 senesinde. Mahkeme adalet dağıtmaz buradaki arkadaşlara söyleyeyim. Mahkeme kanun dağıtır. Mahkeme adalet dağıtmaz biz kanunları bekliyoruz. Sayın başkan Muhammet bir peygamberdir İsa Mesih Musa dağdır. Ali adil bir davadır, sen zulümden uzakta dur. Teşekkür ederim. “
Sanık Aydın Yüksek söz istedi verildi : “ Sayın başkanım devlet memuru olduğum zamanlarda arkanızdaki dosyaları hazırlayan birisi olarak Devlet Güvenlik Mahkemesine şimdiki adıyla Ağır ceza mahkemelerine kapıdan içeri girdiği zaman bir sanığın veya şüphelinin 24 ay selamun aleykümden yattığını biliyorduk. Bunun 6 ayı iddianamenin hazırlanması 5–6 aylık müddetlerce 3–5 duruşma anlatması 24 aydan önce çıkmak mümkün değildi. Ama insanoğluna selam vermenin selamun aleyküm demenin bedelinin 24 ay olduğunu hiç duymadım. 24 aydır selamun aleyküm dediğim insanlar yüzünden burada yatmaktayım. Belki onların suçu da yok belki benim suçum var. Neticede bu yargılamanın sonucunda değil bu mahkemeden alsalar Filipinlerin başka bir mahallesindeki mahkemede de yargılasalar benim beraat edeceğim kesin 15 tane arkadaşı tahliye ettiniz efendim. Bu arkadaşlar tutuklama maddelerinde TCK’nun 314. maddesinden tutukluydular. Burada TCK’nun 314. maddesinden tutuklu olmayan tek sanık benim her halde bir iki arkadaş daha var. Efendim serbest kalmam için önce örgüt üyesi olup tutuklanmam mı lazım. Tahliyemi talep ediyorum neden size dilekçeler veriyoruz efendim, diyorsunuz ki şu aşamada kovuşturmaya katkısı olacağından ya da olmayacağından kabul ediyorsunuz veya etmiyorsunuz beni şunda bir anlaşma yapabilirsek Sayın başkanım maksadımız kovuşturmaya faydalı olmaksa böyle bir niyetimizin olduğunu düşünüyorum gerek sizin gerek savcıların gerek hepimizin beni tahliye edin ben bu kavuşturmaya bir katkıda bulunayım saygılar sunuyorum. “
Sanık Oktay Yıldırım söz istedi verildi :”İstanbul 10 ağır ceza mahkemesinin 15,06,2007 tarihli bir kısıtlama kararı var meşhur ve bu kısıtlama kararında şöyle yazıyor ayın 15’inde verilmiş bu karar okuyorum. Bazı ifade tutanaklarında yakalanmayan şüphelilerin kimlikleri örgüte ait silahların saklandığı yerler yazılıdır. Ayın 15’inde iletişim tespit tutanaklarında birçok örgüt mensubunun adı geçmektedir diğer belgelerde benzer mahiyette olup halen yakalanmayan şüphelilerin yakalanması için diye devam ediyor. Bu çok önemli bir metin çünkü bu metnin altına beni de tutuklayan bombaları görmeden imha kararı veren bana bombaları sormayı unutan İstanbul 10. ağır ceza mahkemesinin o günkü üyesi Sayın Ahmet Civelek imza atmış. Bir hakim bu belgeleri görmüş üzerinde silah depolarının adreslerinin yazılı olduğu belgeleri ifadeleri görmüş ne zaman 15’inde iletişim tespit tutanaklarında geçen birçok örgüt mensubunun ismini görmüş ve demiş ki bu davanın selameti için kısıtlama kararı verilmesi lazım. Bizde geldik dedik ki bu kısıtlama kararları bir talepte bulunduk size nerdedir bu kısıtlama kararları eğer 15 inde alındıysa bu kararlar hangi tarihler arasını kapsamaktadır ve hangi mahkeme tarafından verilmiştir bu iletişim tespit tutanaklarına sebep olan dinlemeler. Demiştik ki bu iletişim tespit tutanakları dava dosyasına hangi gerekçeyle konmamıştır. Demiştik ki eğer bu şekilde bir iletişim tespit tutanağı veya tutanakları yoksa bahse konu kararın kararı veren mahkemeden söz konusu tutanakların görülüp görülmeden verildiğinin anlaşılması için sorulmasını ve eğer ihlal edilmiş her hangi bir yasa tüzük yönetmelik hükmü varsa ilgililer hakkında gerekli işlemin yapılmasını talep ederiz demiştik. Mahkemenizde talebimizi uygun bulmuştu ve bir yazı yazmıştı. 14.01.2009 da demişti ki, aynen şu cümlelerle yazmıştı. Teknik takip 2007/1536 sayılı soruşturma sayılı kısıtlama kararı yazınız. Yazımız ekinde gönderilmiş olup bu kararın gerekçe kısmında belirtilen iletişim tespit tutanaklarından neyin kastedildiğinin belirtilmesi ve böyle bir iletişim tespit tutanağı varsa mahkememize gönderilmesi çok açık bir Türkçe ile çok açık bir cümle yazmış mahkemeniz o kararı da eke sunmuş bak demiş o karar ben de var ben bu kararı size gönderiyorum siz de bu kararın gerekçesi olan onlar neyse onları bana gönderin. El cevap aynı karar sizin gönderdiğiniz karar savcılık yazısının ekine sizin yazınızdan alınıp konmuş geri gönderilmiş. Biz yeniden talepte bulunmuşuz ne zaman 20,04 de 3 ay sonra, demişiz ki, Sayın E, bu taleplerimizin safahatını da özetleyerek bu mahkemeye daha anlaşılır bir şekilde bunları yeniden sorun böyle bir tespit tutanağı böyle bir silah depolarını adreslerini gösteren böyle bir bilgi, adam ayın 15 inde silah depolarından bahsediyor. Demek ki ayın 15 inde silah depolarını biliyorlardı. Silah depoları var. Bir hakim görmeden imza atar mı? hakim yalan metnin altına imza atar mı atmaz. Demek ki görmüş biz de diyoruz ki bunları yeniden isteyin. Yüce mahkemeniz karar veriyor tekrar istiyor ne zaman efendim 8 düzeltiyorum 28.04.2009 tarihinde yeniden istiyor. Buna cevap geliyor savcı Fikret Seçen imzalı, cevap şöyle bakın ilgi a ve c yazılarınız ile sonradan yazınıza ilgi b yazımız ile cevap verildiği anlaşılmış olup yani sizin ilgi a ve c de belirttiğiniz yazılarınıza biz ilgi b de cevap verdik diyor daha önce bu yazımızın bir suretini de ekte gönderiyoruz diyor gene tutuyor bize aynı kâğıdı aynı temcit pilavı gibi aynı kâğıdı gönderiyor. Bakıyorum şimdi kâğıtta ne yazıyor gene diyor ki bu kâğıtta bazı ifade tutanaklarında yakalanamayan şüphelilerin kimlikleri örgüte ait silah depoları iletişim tespit tutanaklarında birçok örgüt mensubunun ismi falan filan tespit tutanaklarında birçok örgüt mensubunun ismi falan filan şimdi bunu biz nasıl anlamalıyız bu mükerrer tavrı mahkemenize karşı gösterilen bu direnişi biz nasıl anlamalıyız. a- bizde böyle belge yok biz bunu açıkça ikrar edemiyoruz aha bundan siz anlayın mı, b- yada sizin mahkemenizin verdiği hiçbir kararın benim nazarımda hükmü yoktur ben ne gönderiyorsam mahkemeniz onunla yetinmek zorundadır size göndereceğim de budur mu anlamalıyız. Öyle mi anlamalıyız. Mahkemeniz bunun nasıl anlaşılması gerektiği konusunda bir hüküm vermelidir. Ve benim 8,1,2009 tarihli talebimin 8 ve 9. maddesi diyor ki eğer bu şekilde bir iletişim tespit tutanağı veya tutanakları böyle silah depolarının adresini söyleyen böyle işte ifadeler yoksa bu tutanağın görüp görülmeden verilmediğinin anlaşılması için sorulmasını ve ilgililer hakkında bir ihlal varsa işlem yapılmasını talep ediyorum diyor. Neden çünkü burada yüce mahkememiz yanıltılmıştır. Avukatlarım yanıltılmıştır. Kamuoyu yanıltılmıştır. Ve eğer varda yarın göndereceklerse başka bir soru çıkacaktır 4 yazışmadır neden göndermiyor. Bundan dolayı “
Mahkeme Başkanı: “ o konuda tekrar yazı yazıldı zannediyorum cevabı geldi. Birazdan okuyacağım. “
Sanık Oktay Yıldırım :” efendim bundan dolayı tamam ben gerekenin yapılmasını talep etmiştim yazı yazılmış. Diğer konu bu sürecin başlan Bu sürecin başlangıcı olan ve savcıların kendi beyanlarına göre sonradan müdahil oldukları, ama bizim öyle olmadığını belgeleriyle ortaya koyduğumuz meşhur Ümraniye bombalarının "bulunduğu" gün yapılan, her nasılsa ses kaydı yaptığından kimsenin haberdar olmadığı, elimize ancak 23 ay sonra geçen 7 dk. 32 sn'lik bir video kaydı var. Huzurunuzda arz ettim. Bu kayıt, soruşturmanın seyrini değiştirebilecek bir içeriğe sahiptir. Bu, bir usulsüzlüğün değil, bir gerçeğin ortaya çıkışıdır. Burada konu, usul değil gerçektir. Bu çekimlerden sonra şunlar ortaya çıkmaktadır: 1. Olay yeri, gecekondu değil karakoldur. Çünkü elimizde bir Olay Yeri İnceleme Ekibinin tuttuğu tutanak vardır. Olay yeri tutanağı, olay yerinde tutulur. Bu, hakikaten öyle olmuş Saat 18.50’de 49–54 nolu ekip bombaların karakolda olduğu ihbarını alıyor. Saat 19:20'de 49–54 nolu ekip karakola geliyor ve 7 dk. 32 sn’lik veya 20 sn'lik çekimini yapıyor. Saat 20.30'da da bombaların gecekondunun çatı katında görüldüğüne ilişkin bir tutanak tutuluyor elle tıpkı orada kararlaştırıldığı gibi Yani bombaların karakolda olduğu, 18.50’den tam 1 saat 10 dakika sonra. Gecekonduda tutanak tutuluyor. Yani buradan şu anlam çıkıyor bunlar önce karakolda arkasından gecekonduda ben bu durumu ve buna bağlı birçok somut bulguyu ısrarla bulguyu ısrarla ve ilk günden beri anlattım. Şimdi ise sesli kaydı da benim bütün anlattıklarımı tutanak tutarsızlıklarını o rakam uyuşmazlıklarını numara uyuşmazlıklarını doğrular ve açıklar niteliktedir. Elimizde karakolda çekilmiş görüntüler var ama gecekonduda çekilmiş tek kare resim veya video kaydı yok. Niye, polisin arabası var telsizi var kamerası personeli var imkânı var niye gecekonduda çekim yapılmamış. Hem de asrın davası deniliyor. Olay yeri inceleme ekibi niye olay yerinde gece kondu da inceleme yapmamış saç kıl DNA ayak izi parmak izi araba lastiği izi niye araştırmamış gündüz gidilip ikametgâh senedi aldıkları muhtar neden aramaya çağrılmamış arama da iki tane polisin imzası var. Savcının emriyle polis 3 gün sonra gidiyor 15 inde çekim yapıyor evde hani bombalar. Hani sandık hiç birisi yok çünkü olay yeri gecekondu değil karakol Bombalar karakolda bulunmuştur. Ben kendi fikrimi ve yorumumu söylemiyorum, ben o CD’den ortaya çıkanı söylüyorum. Bombalar karakola getirilip dizilmiş Sonra orada oturmuşlar, nasıl gecekonduda bulunmuş gibi göstereceklerinin planlarını yapmışlar. Görüntüler ve ses kayıtları, bu kolektif çalışmayı hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklıyor. Orada film çeviriyorlar Tutanağa nasıl acaba olay yerinde yazılmış izlenimi verebiliriz. Mahkemenin nasıl düşüneceğini tahmin etmeye ve ona uygun cevaplar geliştirmeye çalışıyorlar. Bunu, organize bir şekilde yapıyorlar ortak bir kararla yapıyorlar kolektif bir çalışmayla yapıyorlar. Diyor ki örneklendirirken filmlerde yapıyorduk ya diyor onun gibi yaparız. Bir tanesi diyor ki adam diyecek ki, çatıya bilgisayar mı çıkardın diyor. Diğeri elle yazalım o zaman diyor. Bir diğeri Çatının üzerinde elle yazalım diyor. Bak dikkat ediniz Sayın heyet karakolda bomba var adam oradan çatıya çıkmaya şey yapıyor konuşuyor. Diyor ki çatının üzerine çıkalım orada elle yazalım orada çatıya çıkmaktan bahsediyor adam. Demek ki olay yeri tutanağını düzenleyen ekip, çatıya çıkmamış o sırada Çatıda bulduk dedikleri bombalar, karakolda ve ellerinde Ola ki bu tertipte bazı soru işaretleri zuhur eder ve mahkemede kendilerine sorulursa ne cevap vereceklerini kararlaştırıyorlar ne cevap verelim mahkemede deyin ki diyor bu olay yerinde tutulan tutanak değil olur biter yani diyor. Birisi vardı yanımızda evden yaşlı öyle deyin diyor. Devletin sağladığı imkânlarla tertip hazırlanıyor. Şimdi size bu tertibin 4 maddelik şifrelerini anlatıyorum. Polis, çekimde kulağına söylenen "Ergenekon" adını açıkça belirtiyor. Daha 7 ay önce bu tertibin ilk hedefi Bu tertibin ilk hedefi Türk tarihidir, Türk kimliğidir, Ergenekon adıdır. Bulunması, imhası, varlıkları onlarca kuvvetli şüphe ile malul olan bombalar, sadece bu filmin başlaması için bir araçtır. Ergenekon soruşturması tertibi, daha ben gözaltına alınmadan önce başlamış ama ne yazık ki bunu bir tek biz bilmiyoruz ben bilmiyorum bir de inanıyorum ki sizler bilmiyorsunuz. Ama bizim dışımızda yani yargılayan ve yargılananın dışında herkes bunları biliyor. Polise bu bilgi, savcılık açıklamasından tam 7 ay önce verilmişti. Hiçbir şey bir ihbara ve tesadüflere bağlı değil her şey filmin bir parçası ve ne yazık ki bizler ve sizler de bu filmin bir parçasıyız. Siz yargılıyorsunuz biz yargılanıyoruz. Tertibin ikinci hedefi genelkurmay ve Türk ordusudur. Genelkurmay, kurum olarak en ağır küfürlerle muhatap oluyor diyor ki orada hemen anında bu işin altında Genelkurmay var çoktan belirlemiş hedefini suçluyu işaretlemiş basının önüne atacağı ortada Daha ortada hiçbir şey yok ve şartlanmış bir şekilde Genelkurmay Başkanlığı'na ve kuruma küfür ediyor. Bu öyle bir şartlanma ki genelkurmay başkanlığına O... çocuğu" diyebiliyor ben soruyorum size böyle bir küfrü eden Türk polisi olabilir mi hem de orada 15–20 tane bir sürü insanın ortasında emniyet görevlisinin ortasında resmi kurumda bir resmi kurumda bu küfür duyuluyor ve bu sadece kayıtlara geçiyor. Tertibin üçüncü hedefi, Türk Yargısıdır, sizler Daha ortada hiçbir şey yokken kendisine soruşturmanın nasıl olacağını soran bir polise veya oradaki bir görevliye şöyle diyor Soruşturma diyor, Ergenekon olsun da sinkaf ederim hâkimi de, savcıyı da kahkahalar. Atıyorlar. Türkçede, bu kelime bu kelime ile kurulan şartlı bir cümlenin bir tek anlamı vardır; Ben bu işi zorla yaptırırım, ne hâkim ne savcı tanırım. Hiçbiri bunu engelleyemez. Adını 'Ergenekon' da koydururum, soruşturmayı da açtırırım, bunu kovuşturmaya da çevirttiririm, hüküm de verdiririm, hiç kimse bunun önüne geçemez yoksa sinkaf ederim diyor. Nitekim soruşturma açılmış, adı Ergenekon konmuş bu kovuşturmaya dönüşmüş, insanlar yıllardan beri burada tutuklu geriye bir tek hüküm verilmesi kalmış biz de çırpınıp duruyoruz. Bir film çevriliyor göz göre göre biz de anlatıyoruz. Bak bu tutanakta şöyle yazıyor bu tutanakta böyle yazıyor burada hile var diye anlatıyor tertibin bir diğer hedefi de Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti'dir. Şimdi bu CD'de Genelkurmay Başkanlığına küfür ediliyor ama Atatürk yok. Cumhuriyet de yok. Onu da Sayın savcılık makamının Türk tarihi var Atatürk var ordu var şey ordu var ama Atatürk ve cumhuriyet yok. Onu da Osman Osman’ı Sayın savcılık makamının Osman’ı yani bu davanın muteber tanığı yerine getiriyor. İtibarlı tanık yerine getiriyor. Diyor ki, Yıkacağım o İngiliz piçinin kurduğu Cumhuriyeti bu adam da bu davanın muteber tanığı. Bunun hedefi sizsiniz, bu tertibin hedefi sizsiniz yargı cumhuriyet ordu ve buradaki sanıklar bakın adam diyor ki burada ben zorla yaptırırım diyor. Benim verdiğim şeye bunlar uymak zorundadır diyor. Bütün bunlardan hareketle öncelikle buradaki seslerin çözümü için sadece adli tıp kurumunun değil bu konudaki uzman üniversitelerimizin yetkili kurullarından da rapor istenmesini ve jandarma krıminal daire başkanlığına da bu konuyla ilgili yazı yazılarak onlardan da ayrıca bir rapor istenmesini talep ediyorum. Ayrıca İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne yazı yazılarak 49-22, 49-54, 96-62, 36-38 ve 38-94 kodlarını kullanan polis ekiplerin olay tarihi itibariyle hangi şubelerde görevli olduklarının sorulmasını saygılarımla talep ediyorum arz ederim
Sanık Murat Çağlar söz istedi verildi :” ben Sayın başkanım savunmamı yaptığım sırada vermiş olduğum ifadelerimin bir kısmını değiştirmek istiyorum ben. Müsaadenizle nedenine gelince şimdi ben bir suçum olduğunu düşünmüyorum bir tek ruhsatsız silah bulundurmaktan suçum vardı. 2000 yılında da kesinleşti cezası. O kesilmiş cezası kesilen davayı da buraya eklenmiş iddianameye ben şimdi tutuksuz sanıklara bakıyorum tutuksuz sanıkların birçoğu geldi burada ifade verdi. İfadeleri sırasında üzerlerinden çıkan silahın dedelerine ait olduğu söylendi ve hepsi tutuksuz yargılanıyor. Ben savunmam sırasında silahın bana ait olduğunu söylemiştim şimdi savunmamı değiştirmek istiyorum rahmetli dedeme ait olduğunu ben de savunuyorum belki bu zaman yani bunu söylersem belki ben de tahliye olurum. Çünkü iddianameye baktığım zaman hem kendim hem de avukatlarım burada bir saniye kalmamı gerektirecek bir şey olduğunu göremedik o yüzden ifademi değiştiriyorum ben de değiştirmek istiyorum. Ben den çıkan silahta dedeme aitti teşekkür ediyorum. “
Sanık Muzaffer Tekin müdafii Av. Serra Kadıgil söz istedi verildi : “efendim 3 tane derdimiz var biri basınla biri her zaman ki gibi tahliyemizle öbürü de biz olmadan yapılan sorguyla öncelikle biraz geriye gidip hafızamızı zorlarsak bu iktidar partisine kapatma davası açıldığı günlerde Yargıtay cumhuriyet başsavcısından anayasa mahkemesi üyelerine kadar herkes hedef tahtası haline getirilmişti AKP’yi kapatma davasından kurtarmak için her yola başvurulmuştu nitekim Ergenekon iddianamesi de bu kararın sadece 3 gün öncesinde açıklandı yasak olmasına rağmen içeriği bizzat savcılarca açıklandı 60 sayfa Danıştay saldırısına yer verildiği belirtildi. Şimdi derdimiz basınla diyoruz niye, Oktay Abi, Hayrettin bey herkes tek tek ifade ediyor hakimler savcılar korkmaz baskı altında kalmaz maalesef katılamıyorum daha 6 aylık avukatım bence hakimler son derece baskı altındalar. 6 ayda üşenmedim saydım, 57 tane ceza davası açtım ben televizyonlara gazetelere bir tanesinden sonuç çıktı 2 milyar o da ceza değil bütün hakimler ve yakın olduğumuz hakimler bulaşmak istemediklerini ifade ediyorlar. Şimdi müvekkilime gazetelerde manşete çıkıyor tam sayfa alman casusuymuş tam sayfa Muzaffer Tekin o kadar da tekin değilmiş tam sayfa uyuşturucu kaçakçısıymış. Bunların hepsini mahkemeler bana gerekçeli karar olarak ne veriyor kamu yararı vardır günceldir kamuoyunu bilgilendirme vs. bildiğimiz şeyler aynı Sayın savcı beyin her tutuklama kararına tahliye talebime verdiği cevaplar gibi 57 tane karar. Hepsi olmasa da 40 tane karar geldi bana bu yönde o yüzden maalesef hakimler bu aşamada baskı altında ve hukuk işlemiyor. Bu yüzden bizim basınla çok ciddi bir sorunumuz var çünkü siz buradan müvekkilimi tahliye etseniz ve bugün beraatına karar verseniz bile sokaktaki adam için bu hiçbir şey ifade etmiyor. Çünkü Muzaffer Tekin’in şu anda itibarı yerle bir olmuş durumda. Birçok kesimin gözünde bizim için öyle olmasa da, neyse sonuç olarak bu Ergenekon davasının nerdeyse direyfusu ilan edilen müvekkilim ve ben yada bizler vekilleri olarak hala güvenimizi koruyoruz. Allah’a şükür bu Danıştay’ın 3. yıldönümünde gerçek hakimlerden bir tanesi Danıştay hakimlerinden Sayın Salih Er bir konuşma yaptı dedi ki, Türkiye’de türban sorunu yok iken bu konuyu kaşıyarak günümüze taşıyanlar bu saldırı karşısında bugün düşünmelidirler yani hala aklı başında bir kesim kalmış diye seviniyoruz aslında düşünerek yada düşünmeden edilen sözlerin kurulan tümcelerin sonunun nereye vardığını görerek bir kez daha düşünmek zorundayız hepimiz özellikle Sayın basın mensuplarından bunu önemle rica ediyorum. Yargı mensupları yerine ulamayı koyanlar onlara danışarak hareket edenler bulundukları makamın ağırlığını sorumluluğunu duymaktan uzak olanlar bugün yeniden düşünmelidirler. Toplumda sarsılan siyasi emeller doğrultusunda korku salınarak yönlendirilmek eritilmek istenen adalet duygusunun mutlak yerine tekrar biz kavuşmasını arzu ediyoruz efendim bunlara neden gerek duydum çünkü 9 Mayısta bu birleştirme kararı sonrası yeniden müvekkilimin etik ve usul yasasına etiğe ve usule aykırı olmasına rağmen biz olmadan ifadesi alınmış az önce belirtiniz cehaletimi maruz görün zorunlu müdafilik makamı olmadığı için usule uygun gördünüz ancak buna katılamayacağım. Zorunlu müdafilik yani müvekkilime direk soru sorulmaya başlanmış hani bir susma hakkını kullanmak istemiyorsun sorulara cevap vermeye bilirsin bunların hiç biri hatırlatılmadığı gibi müdafileri burada değil şimdi Sayın savcının soruları olabilir sizin sorularınız olabilir bunların usule ve yasaya aykırı olduğunu müvekkilim bilebilecek durumda değil biz bilebilecek durumdayız ama buna itiraz edecek bir merci olan bizler vekilleri burada değildik. Bu olmadan yine müvekkilime sorular soruldu yine besleme bazında bunlar ayyuka çıkarıldı bütün gazetelerde ben şimdi ne yapacağım 50 tane daha dava açıp 50 tane daha takipsizlik mi almam gerekiyor. Bu sebeple bunlara birazcık daha özen gösterip dikkatli yaklaşmanızı talep ediyorum efendim. Ayrıca elimizde tutanakta yok o gün ne konuştunuz ne oldu ne soruldu ne cevap verildi bilme şansımız yok. Bir ay sonra biz anca öğreneceğiz, belki itiraz edebileceğiz, bu sebeple biraz daha dikkat istirham ediyorum. “
Mahkeme Başkanı: “ tutanaklar en kısa zamanda verilecek avukat hanım. “
Sanık Muzaffer Tekin müdafii Av. Serra Kadıgil: 77 deyiz, daha efendim. “
Mahkeme Başkanı: “katip arkadaşlar yazıyorlar, bizde kontrol edip “
Sanık Muzaffer Tekin müdafii Av. Serra Kadıgil : “ eminim ama neyse, yani müvekkilimin ifade ettiği gibi birleştirme kararının olduğu günde bu sorgulamanın amacı hani üzüm yemekten ziyade bağcıyı dövmek olmuş yine müvekkilimin üstüne saldırıla çanak tutulmuştur üzülerek belirtiyorum. Lakin müvekkilim ilk günden itibaren kimlerin azmettirici olduğunu haykırmışsa da Sayın yargıç Salih Er de aynı odakları hedef almış durumdadır. Şu an hukuken aklanmamış olsa da gerek kendi gerekse ülkemizin en değerli hukukçuları vicdanında aklanmış durumdadır. Sayın yargıç Salih Er’in tespitleri müvekkilime güvenenleri bir kez daha haklı çıkarmıştır. Doğru birdir zorla suç ve suçlu yaratılması da mümkün değildir. Müvekkilim böyle hayasızca saldırı ve tertipler karşısında onurundan ve dik duruşundan hiçbir şey kaybetmemiştir. Ama tertibin içinde ve arkasında olanların kamburları artık gizlenemez hale gelmiştir özellikle bu son çıkan kaset ve kayıtlardan sonra. İddia makamı da arzu ediyoruz ki keşke besleme basının iltifatlarına mazhar olacağına Sayın Salih Er gibi değerli hukukçular ve bizim gibi ulusalcı insanların iltifatlarına mazhar olabilseydi. Kısacası iki senedir tertiplerle özgürlüğü elinden alınan hiçbir kuvvetli delil şüphesi kalmayan var olan bütün iddia 100 sayfa savunma verdik şimdi burada 10 gün konuşsam da aynı hakim bey 5 gün konuşsam da aynı uzatmaya gerek duymuyorum ama kuvvetli delil şüphesi yok. Şimdi yeniden ben tahliye talep ediyorum. Yeniden aynı cevabı duymak istemiyorum ve genel olarak aynı sanıkları hepsini tek çatı altında toplayamazsınız hani, bu Oktay Yıldırın istiyor Muzaffer Tekin istiyor Hayrettin istiyor siz bunların hepsini ayrı ayrı bir gerekçe sunmak durumundasınız. Muzaffer Tekin niye tutuklunun cevabını bana düzgün bir şekilde vereceksiniz ki ben de ona göre hayır bu sebepler böyle böyle değildir diye çürütebileyim. Bu sebeple ret etseniz de gerekçeli ve makul bir retle müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum efendim teşekkürler. “
Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Tolga Akalın söz istedi verildi : “ öncelikle bir önceki celsede gerek üyenin reddi gerekse heyetin reddiyle ilgili o bir haftalık Ceza muhakemeleri usulü kanunun 25/2 maddesi gereği süre tutum dilekçemiz bir ret değerlendirmesi yapılmak üzere verilmiş bir dilekçedir. Müdafisi bulunduğum avukat Kemal Kerinçsiz’le bizim aramızda bu anlamda bir irade uyuşmazlığı söz konusu değildir sanıyorum heyetimiz o konuda yanlış bir değerlendirme yapmıştır. O konuda taleplerimiz kapsamında ara karar itirazını öncelikle talep ediyoruz efendim. Yine aynı celse içerisinde olağan yargılamalar ve olağan mahkemelerde hayata dair değil, olaylara dair şüphelerin yargılama konusu oluşturacağını olağanüstü yargılama ve olağan üstü mahkemelerde de esasen hayata dair masumiyetin sorgulanacağını ve bu hayata dair masumiyetin olaylar üzerinden bir görünürlükle sunulacağını veya sorgulanacağını ifade etmiştim. Sayın başkanım, bu konuyla ilgili daha önce benzer bir talebi isim zikretmeksizin bulunmuştum. Bu olağan mı, olağanüstü mü, yargılama konusunda benim olağanüstü yargılamadır ve dolayısıyla mahkememizde olağanüstü mahkemedir, ifademe veya bu anlamdaki tespitime aslında dayanak teşkil eden bizzati mahkememizin bir kararı. Bu konuda sanık Sinan Aygün ile 2. iddianamenin sanığı Sinan Aygün’le 1. iddianamenin sanığı Kemal Kerinçsiz arasında 12 benzer ve Sinan Aygün’ün daha ağırlıklı olarak olağan şüpheli telakki edilmesini gereken hususlar silsilesinden bahsettim. Bunları ben bir daha hatırlatacağım, sanık Sinan Aygün telefonda komutanım diye bir tapesi var, hitap ediyor, birine Kemal bey’inde komutanım diye bir tapesi var. Sinan sanık Aygün de gizli belge bulunmuş, Kemal beyde de gizli dahi olmadığı daha sonradan ortaya çıkan ve müdafilik vazifesine haiz gizli belge bulunmuş sanık Sinan Aygün de ADD ve Kuvai Milliyeye yardımcı olduğuna dair diğer sanık beyanları var soruşturma evrakı içerisinde ve kovuşturmada Kemal beyin Kuvai Milliyeye yardımcı olduğuna ilişkin sadece savcılık yorumu var. Sanık Sinan Aygün büyük Türkiye lobisinden plaket almadığını beyan etmiş kemal beyde Kuvai Milliye 1919’dan plaket almadığını beyan etmiş. Sinan Aygün’ün avukatı sorgu esnasında müvekkilinin sivil toplum örgütü lideri olması sebebiyle zaman zaman hükümetlerle ters düştüğünü belirtmiş Kemal Bey de şehitlere kelle Abdullah Öcalan’a Sayın diyen başbakanlar ile davacı vekili sıfatı ile zaman zaman ters düşmüştür sanık Sinan Aygün, Yalçın Tanfer’i bir meczup mektubu bu anladığım kadarıyla tanımadığını ve mektubunda yazdıklarının deli saçması olduğunu bildirmiş Kemal bey de Doğubey Akıncıyı tanımadığını ve yazdığı mektubun deli saçması olduğunu beyan etmekle kalmamış, bizatihi Doğubey Akıncının bir deli olduğunun adli raporunu da mahkemenize ibraz etmiştir. Sinan Aygün’ün halk sokağa dökülsün diye telefon tapesi vardır. Birlikte izlediğimiz video çekimlerinden görüldüğü üzere Kemal beyin halka hitapları aman tahriklere kapılmayın anayasanın 36. maddesi kapsamında hak arama hürriyeti sınırlarını aşmayın bahsindendir bunları hep birlikte izledik. Sinan Aygün eldiven adlı belgenin yıpratma başlıklı 3. bölümünde siyasi oluşumların şekillendirilmesi liberallerin oluşturulması görevini yerine getirecekler bölümünde cem Boyner ve Rıfat Hisarcıklıoğlu’yla birlikte sayılmaktadır. Kemal bey o ve diğer belgelerin hiçbir yerinde yoktur efendim. Sinan Aygün Şener Eruygur’dan elde edilen bir mektupta Şener Eruygur’a bir emriniz var mı diye sormuştur Kemal beyin sevgi hanımla nezaketen ve ortak yapım program gereği yapmış olduğu konuşmalar hiyerarşik konuşma olarak Sayın savcılıkça yorumlanmıştır. Sinan Aygün AKP’yi başka türlü bölemeyiz Abdullatif Şener’i gün yüzüne çıkarmalıyız beyanında bulunmuştur. Kemal bey iç politik hiçbir mütalaa ve değerlendirmede bulunmamıştır. Sinan Aygün avukat tutma, hakim tut beyanında bulunmuştur Kemal Bey 24 yıllık avukat hayatı boyunca hakim tutmamış sadece hakimlerden adalet talep etmiştir. Sinan Aygün TCK’nun 311, 312, 313 ve 314. maddeleri kapsamında bir yargılamanın muhatabıdır Kemal Kerinçsiz sadece 313 ve 314. maddelerdeki yargılamanın muhatabıdır. Sevk maddeleri itibariyle. Sinan Aygün tutuklandıktan 10 gün sonra tahliye edilmiştir bizatihi mahkeme başkanımız Köksal Şengün beyefendi tarafından ve tahliye gerekçesinde şüphelinin konumu ifadesi vardır. Kemal Kerinçsiz’i Sayın üyemiz tutuklamıştır orada da sanığın kişisel niteliği tabiri vardır. Tutuklamada sanığın kişisel niteliği tutuklama sebebi kabul edilmiştir. Etkin kişilik Sinan Aygün’ün konumu tahliye nedeni kabul edilmiştir. Sinan Aygün tahliyesinin 1,2. maddesinde bu aşamadan sonra delillerin karartılmasının tutuklandıktan 10 gün sonraki aşamadan bahsediyoruz efendim. Delillerin karartılmasının ve şüphelinin de kaçmasının da söz konusu olamayacağı dikkate alınmıştır 15 aydır delil benzeri dahi olmayan mahşeri hukuk ve vicdanda zırva zaviyesinin ötesine gidemeyecek delillerin paramparça edildiği bir yargılamada biz hali hazırda olmayan delilleri karartma şüphesi altında bulunmaktayız. Olağan mahkemelerde sanıkların konumu bir birine eşittir anayasal eşitlik prensibi gereği ancak olağan üstü yargılama ve mahkemelerde sanıkların konumlarından bir kısmı tutuklamanın bir kısmı tahliyenin sebebi olabilir. Eğer mahkemeniz arzu ettiğiniz üzere olağan bir mahkemeyse anayasal eşitlik prensibini tesis etmek birinci dereceden hakimlik görevinizdir efendim. Bu sebeple bihakkın tahliyeyi talep ediyorum saygılar sunuyorum.”
Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Gönül Kerinçsiz söz istedi verildi:”efendim kovuşturmanın geldiği bu aşamada sanıkların hukuki konumlarının heyetiniz nezdinde aydınlığa kavuşmadığına ihtimal bile vermiyorum. Bu açıdan bihakkın tahliyesini talep ediyorum tüm sanıkların ve tabiî ki Kemal Kerinçsiz’in .”
Mahkeme Başkanı: “ bu sırada bir kısım sanıklar müdafilerinden Av. Serra Kadıgil, Av. Yıldırım Çavuşovalı, Av. Zerrin Öztürk, Av. Hüseyin Buzoğlu, Av. Nurperi Sancak, Av. Mehmet Tolga Akalın, Av. Murat Bülent Hattatoğlu’nun geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı. “
Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Mehmet Kozan söz istedi verildi :” Sayın başkan Sayın heyet 20 Ekim 2008 tarihinde başlayan bu yargılama sürecinde bizim duruşma salonu haricinde cezaevine gelişte dahi bazı artık alışkanlıktan dolayı çıkarımlar edinme özelliğimiz gelişti bugün sabah cezaevine girerken sağ tarafa baktım kanal a ve kanal 24 televizyonlarının çadırları boştu. O an baktım ki her halde bugün tahliye çıkmayacak. Eğer ki onlar olsaydı belki bir ihtimal düşünebilirdim. Gelmemeyi de düşünürdüm İzmir den geldiğimi de biliyorsunuz. Bu gerçek altında talebimize geçmeden önce belli bir özetlemeler yapmak istiyorum. Uzun zamandır belli şeyleri hatırlatmadık. Şimdi Sayın başkanım, soruşturmanın başlangıcı yapılış tarzı delillerin toplanması tamamen zorlama hukuka aykırı ve yasak yöntemlerle soruşturmanın başladığı ve devam ettiği yapılan yargılama sırasında ortaya çıkmıştır. Buradaki birçok vatansever olarak addedebileceğimiz insanların AKP karşıtı anayasa mahkemesince laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı olduğu tescil edilmiş. İktidar partisine karşı eylem yapan insanlara karşı bir tertip olduğu ortaya çıkmıştır. Bu konuda her hangi bir şüphe yok. Hatırlayacağınız üzere bu duruşmada birçok müdafii arkadaşımız Sayın üye Sayın Sedat Sami Haşıloğlu’nun reddi konusunda talepte bulunurken rahmetli İzmir barosu başkanı Nevzat Erdemir’le beraber biz ilk celse bütün mahkeme heyetini reddetmiştik. O sırada “
Mahkeme Başkanı: “ o konuda o konuda kararlar verildi “
Sanık Sevgi Erenerol müdafii Av. Mehmet Kozan :” hayır bir şey hatırlatmak babında söylüyorum bu verildiğini biliyorum. Buradaki ret talebimiz karşısında bizim müdafii arkadaşlarımız dahi niye böyle davranıyorsunuz hani bir hakimden tamam biz de rahatsızız, ama heyetin hepsini zan altında bırakmayın gibisinden, bizim o günkü tarzımız belli şu an birçok meslektaşımızda aynı olaya geldi. 2455 sayfalık bir iddianamenin 12 günde okunamayacağı ayrıca iddianamenin 97 sayfasının burhan Yılmaz isimli yazarın iddianameyi bırakın 2001 yılında bilinmeyen Mevlana kitabından alıntı olduğunu bire bir virgülü dahi değiştirilmeksizin kopyala yapıştır yöntemiyle iddianameye konu edildiğini iletmiştik. Hatta kitapları da Zekeriya Öze hediye edilmek üzere mahkemeye arz etmiştik. Ancak mahkeme bizim inancımız tek başlangıçta yaptığı hata şuydu. İddianamenin kabulü olayıyla bir çıkmaza girildi. Bu iddianame bu şekilde kabul edilmeseydi şu aşamada hiçbir kimse burada mağdur olmayacaktı. Gürcihan’la dışarıda görüşüyoruz 11,5 ay tutuklu kaldı geçen 2–3 celse önce tahliye edildi. Niye dedim değişen nedir niye 11,5 ay içerde kaldın. Diğer sanıkların kuvvetli şüphesi suç şüphesi devam ediyor seninkisin de ne değişim oldu bilmiyorum diyor. Şimdi biraz önce meslek taşımızın beyan ettiği üzere benim müvekkilim sevgi Erenerol Ergenekon suç örgütünün yöneticisi konumunda. Örgüt yöneticiliği konusunda Sayın iddia makamı çok güzel şemalar çizmiş şemalara ilişkin baya bir yazışmalar yapıldı. Ancak çok ilginç belli yöneticiler tutuksuz yargılanıyor isim vermiyorum. Benim müvekkilim tutuklu sizin bu duruşmalarda bu davada kuvvetli suç şüphesi kriteriniz nedir bunun standardını ben öğrenmek istiyorum. Yani dışarıda tutuksuz yargılanmayı gerektiren yönetici olmanın vasıfları neyse biz o gerekleri yerine getirelim bu konuda biz şaşkın durumdayız. Müvekkilim Türk Ortodoks patrikhanesinin basın sözcüsü olmasından dolayı mı acaba burada tutulmakta. Türk Ortodoks patrikhanesi Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle kurulmuş bir patrikhane bunun sebebi nedir. Müvekkil 20 numaralı CD’de dizi 51 de Ergenekon suç örgütünün gizli yapılanması isimli belge ele geçirilen bu belgenin CD’nin hiç açılmadığını ve kitaptan olduğunu ortaya çıkardı. Diğer lobi belgesini meslektaşım Hüseyin Buzoğlu kendisi söyledi müvekkilimize verdiğine dair. Müvekkilimizin ayrıca Kemal Kerinçsiz’le olan görüşmeleri belli. Telefon tapeleri ortada yapılan cumhuriyet mitingleri dahil olmak üzere bütün toplumsal eylemler gerek kaymakamlıktan gerek idari birimlerden izin alınmış. Biz yargılama safahatında dedik ki eğer ki bunlar izinliyse acaba bize suç işlememiz için ajan provokatörlük mü yapıldı. Bu konuda her hangi belge sunulamadı. Duruşmanın ilk celsesinden itibaren dava çöktü. Bunlar ortada Ali Yiğit diye bir adam çıktı arkadan gelenler eski sapkın sabıkalı kişiler itibarlı sanık olarak gizli tanık olarak karşımıza çıkarıldı. O adamlara itibar ediliyor mahkeme tarafından birçok vatansever diyorum buradaki çoğu kişiler zaten sivil hayatta dışarıda bir araya gelecek insanlar da değil. Bu kişiler iki tane sapkın adamın tanıklığı sebebiyle tutuklu kalıyor. Kuvvetli suç şüphesini katalog suç olarak mahkemece kullanılamayacağını ben size bu konuda doktrinden bir sürü görüş getirebilirim. Bunu yazılı olarak da sunduk. İllaki belli suçlarda katalog suç olarak kuvvetli suç şüphesini tutuklama sebebi olarak görmüyor olabilir deniyor. Kanun koyucu yasayı yapanlarla görüşüyoruz görüşler var mütalaalar var bu konuda bu sebeple gelinen aşama itibariyle toplanan deliller toplanmıştır. Müvekkil sevgi Erenerol’un uzun süreden beri tutuklu olduğu göz önüne alındığında ve delilleri karartma ihtimali de bulunmadığından bihakkın yada denetimde serbestlik hükümleri uyarınca tahliyesine karar verilmesini talep ediyoruz. “
Mahkeme Başkanı: “bu sırada tutuksuz sanıklardan Abdulmuttalip Tunçer’in de geldiği görüldü huzurdaki yerine alındı. “
Sanı Doğu Perinçek ve diğer işçi partililer müdafii Av. Hasan Basri Özbey söz istedi verildi
Mahkeme Başkanı: “ avukat bey hatırlarsanız 3 sanıkla sınırlandırmıştık “
Sanı Doğu Perinçek ve diğer işçi partililer müdafii Av. Hasan Basri Özbey : “lütfen efendim yapmayın ya, 3 avukatla sınırlandırdınız yasaya aykırı olarak “
Mahkeme Başkanı: “ 3 avukatla sınırlandırılmış buyurun “
Sanı Doğu Perinçek ve diğer işçi partililer müdafii Av. Hasan Basri Özbey:” lütfen yapmayın yani lütfen, bakın efendim başka bir şeyden başlayacağım. Nereye döndü burası bugün ne yaptık burada yargılamamı yapıyoruz burada bu işin suyu çıktı izi çıktı lütfen yani “
Mahkeme Başkanı: “ efendim, efendim biz elimizden geleni yaptık, sanıkları çağırdık henüz hiç biri gelmedi, hiç biri gelmedi, elimizden geleni yaptık savunmaları, savunmaları buradan bitirmeye çalışıyoruz, lütfen “
Sanı Doğu Perinçek ve diğer işçi partililer müdafii Av. Hasan Basri Özbey:” lütfen, lütfen, lütfen şimdi bakın avukatı, avukatı 3 sanıkla sınırlamak diye bir kural getiriyorsunuz lütfen ben konuşayım efendim lütfen avukatı 3 sanıkla sınırlamak gibi bir usul bile üretmeye başladınız lütfen ya, ben sizi incitmek istemiyorum, ama görevimizi yapalım istiyorum. Ben 25 yıldır namusumla şerefimle bütün kurallarıyla avukatlık yapıyorum. Buradaki meslektaşlarım var onları da biliyorum onlarda öyle yaptılar. Buradaki insanları biliyorum hayatlarında görevlerini namusları şerefleri bütün kurallarına uygun olarak yaptılar lütfen böyle yapalım. Lütfen herkes böyle yapsın. “
Mahkeme Başkanı: “ efendim bazı vekaletnameler ibraz edilmedi, kimin ne olduğu hani vekaletname gelmemiş ……bilemiyoruz “
Sanı Doğu Perinçek ve diğer işçi partililer müdafii Av. Hasan Basri Özbey:” müdafii vekâletnameye ne gerek var ben müdafiiyim dediğim anda müdafiiyim. Tamam efendim, şimdi efendim öncelikle Sayın savcılık makamını kutluyorum. Sayın Zekeriya Özleri Sayın Mehmet Ali Pekgüzel’leri Sayın diğer savcılarımızı kutluyorum. Kahraman ilan edildiler hayırlı uğurlu olsun Osman’ları kahraman ilan ettiler. Şimdi Ankara 11 ağır ceza mahkemesinde bu davanın muteber tanığı ve pek yakında mahkemenizin tasarrufuyla bu namuslu vatanseverlerin arasına oturtulacak Danıştay katillerinden bir dakika oturta bilir miyiz hangi güç oturta bilir. Niyetten bahsediyorum bir dakika efendim buraya oturamazlar onlar ben “
Mahkeme Başkanı: “ müdahale etmeyin avukat bey konuşsun diyeceği olursa konuşacak
Sanı Doğu Perinçek ve diğer işçi partililer müdafii Av. Hasan Basri Özbey:” şimdi kız kardeşin öldüren yeğenini pazarlayan ve Atatürk cumhuriyetinin yargıçlarına karşı katliama girişen Osman’ım Sayın savcılarımızı başta Zekeriya Öz olmak üzere kahraman savcılar ilan etmiştir. Kutluyorum kendilerini ama bir de uyarım var bu gidişle bu süreç devam ederse Sayın yargıçlarımızın da Osman’ımın Osman’ımın, Osman’ımın kahramanı olmaları gibi çok ciddi bir tehditle tehlikeyle karşı karşıyayız. Allah korusun ben böyle bir şeyi gerçekleşmemesini yürekten temenni ediyorum. Şimdi efendim bu gün yine tahliye talebinde bulunacağız birazdan siz iki olasılıkla bir karar vereceksiniz ya tüm dış seslere arka plan seslerine hükümet mevzilerinden davanın başsavcısı Recep Tayip Erdoğan ‘dan gelen kanunsuz emirlere beyaz saray da Pentagon’dan Amerika Birleşik Devletleri kongresinden Avrupa birliği parlamentosundan Avrupa birliği komiserlerinden gelen küstah talimatlara F polislerinin sinkaflı tehditlerine mesajlarına tetikçi medyanın kışkırtıcı psikolojik savaşına kulaklarınızı tıkayacaksınız sadece ve sadece vicdanlarınızın sesini dinleyerek cesaret ve kararlılıkla görevinizi hukuka ve yasalara uygun yaparak müvekkillerimizin tahliyesine karar vereceksiniz birinci olasılık budur. Umarız bunu yaparsanız. İkinci olasılık 25 Temmuzdan buyana yani, bu davanın iddianamesinin yazılıp yanlış anımsamıyorsam 25 temmuzdu, iddianamenin kabulüyle bu davanın İstanbul 13. ağır ceza mahkemesinin davası olmaktan bu yana yaptığınız gibi mekanik biçimde o Tandoğan da anıtkabir de yüz binlerce insanın dünya tarihinde görülmemiş bir şey yaşandı Türkiye’de bir dava ile ilgili yüz binlerce insan o davanın kamu vicdanını yaraladığını adalet duygusunu rencide ettiğini ortadan kaldırdığını yürekleriyle haykırdılar yine Türkan Saylan’ın cenaze töreninin bir cenaze töreni olmaktan çıkıp Ergenekon tertibine Ergenekon soruşturmasına Ergenekon davasına protesto eylemine dönüştüren o yüz bine yakın yurttaşın seslerini meslektaşımız söyledi. Danıştay 5. daire başkanının o yargı şehitlerimizin anma töreninde kendi kişisel fikirleri değil Danıştay cumhuriyetimizin yüksek yargı organı adına yaptığı konuşmadaki kanunsuzluklara eleştirilerini yine Yargıtay’ımızın yüksek hakimlerimizin hukuk biliminin duayenlerinin el cümle tüm kamuoyunun yani Türk milletinin adalet haykırışlarını adalet istemlerini duymadan her zaman yaptığınız gibi yine klişe gerekçesiz anlam ifade etmeyen hukukça, şablon kararınızı hızla bize okuyacaksınız ve duruşmaya son vereceksiniz. İhtimalden ikincisi bu . bunun bu hızlı okumanın sürecinin sizlere vicdani huzur verip vermeyeceğini ne kadar verdiğini tartışmıyoruz tartışma hakkını da ben kendimde görmüyorum. Şimdi anımsayalım başından beri tüm tahliye istemlerinde reddi kararlarınız tıpkı basımdır. Bir sözcük değişimi yok. Meslektaşlardan söyleyenler oldu yasa ne diyor her sanığın durumu ayrı ayrı değerlendirilir tek tek gerekçelendirilir. O yoğun şüpheye yol açan delillerin neler olduğu Doğu Perinçek şudur vs diye ifade edilir uzatmıyorum. Hepimizin bildiği şeyler kanunu açtığımızda derhal hatırlayacağımız şeyler ama bir kopyala yapıştır ben eminim ki, zabıt kâtibiniz en kolay yaptığı iş tahliye istemlerinin reddi kararı yazmaktır. O paragrafı kopyala belki F5, F8 diye hafızaya da kaydetmiştir. Bastığı anda o klişeniz çıkar. Şimdi ikinci olasılık olduğu takdirde yani tahliye taleplerini demin ifade ettiğim gibi reddedip hızla okuduğunuz takdirde biz şunu istiyoruz en doğal en yasal hakkımız olduğu kanaatindeyiz. Tahliye taleplerimizin reddi konusunda bir gerekçeli karar istiyoruz. Yoğun şüphenin nereden kaynaklandığını somut olarak duymak istiyoruz. Şüphenin kanıtlarının tek tek açıklanmasını istiyoruz. Yani yasal hukuki bir ret kararı görmek istiyoruz. Ama biliyoruz ki bu ikinci olasılığı gerçekleştirdiğinizde yaza bilecek hiçbir gerekçeniz yoktur. Gerekçe kalmamıştır bakın bunu her celse neredeyse ifade ettik şimdi ret kararında bir gerekçe yazacak zorlayacaksınız kendinizi var sayalım ne diyeceksiniz Sayın başkanım değerli üyeler, Ergenekon belgelerini Sayın Doğu Perinçek’in Aslı Aydın Taşbaş’dan Ankara sabah gazetesi bürosunu Yavuz Donat’ı ziyareti sırasında aldığını bile bile Ergenekon belgelerini Doğu Perinçek tarafından yazıldığı iddiasını mı gerekçe göstereceksiniz. Veya Nusret Senem’in yapılan aramalarda Nusret Senem’e ait bir Yargıtay krokisi CD’si bulunduğunu mu söyleyeceksiniz. Arama tutanaklarında böyle bir şey olmadığı tartışmasız kesin olarak belli olmasına rağmen veya genelkurmay başkanlığımızın yazısıyla sabit olması ve fiilen imkânsız olduğu sabit olmasına rağmen Doğu Perinçek’in referansıyla Kuzey Irak’a bir otomobilin bagajında 24 bin tane silah gönderildiğini mi gerekçe kılacaksınız. Veya Tuncay Güney diye birinin mülakatı mı var diyeceksiniz. Yasa dışı yollarla elde edildiği işkence altına alındığı baştan sona yalan iftira uydurma olduğu hem içeriği itibariyle hem birazdan değineceğim istihbarat teşkilatımızın beyanlarıyla resmi yazılarıyla milli istihbarat teşkilatımız o dönemdeki müsteşarının kamuoyuna yaptığı açıklamalarla sabit olan Tuncay Güney mülakatın dolayı mı sizin tutukluluğunuzu gerektiren yoğun şüphe devam ediyor diyeceksiniz. Veya Kent otelde çatalca da efendim taksim de gizli örgüt toplantıları yapılarak darbe planlandı mı bunun için mi sizin hakkınızdaki yoğun şüphemiz devam ediyor diyeceksiniz. Ben meydan okuyorum hukuka ve Türkiye’ye haydi buyurun bunları gerekçe yazın. Türkiye’de dünyada yer yüzünde bunları bu yaşadığımız 6-7 aylık sürece rağmen bu kadar kanıt toplanmış olmasına rağmen savcılık makamını ve o yanlışlarını hatalarını düzeltmelerini geri çekmelerine rağmen ilk iddianamede 3 tane krokiyle hayati Özcan’ı, Hikmet Çiçeği, Sayın Nusret Senem’i suçlayıp da ikinci iddianamede biz bundan dolayı bir suç isnadında bulunmadık denilmesine rağmen bu gerekçelerle tahliye talebinizi reddediyoruz diyebilecek ben bir hukukçu tanımıyorum. Buyurun deyin, bilelim bilelim bu olasılığı görelim biz de o zaman yasal yakınma haklarımızı oturup önümüze koyup düşünelim. Bakın biz burada hukukçuyuz hukuki konuşuyoruz. Aba altından sopa göstermek tehdit etmek gibi ahlak dışı etik dışı saygınlık dışı şeyler yapmayacağımızı sanırım bu 6-7 aylık süreçte de hepimizi tanıdık farkındasınız ama bunu görmek bunu istemek de en doğal hakkımız. Bir olasılık daha kalıyor ki o da bir belgeyle sabittir. Buradaki sanıkların hepsi mahkum olmuşlardır. Onun için tahliye etmiyorsunuz. Peki bunun delili nedir bunu daha öncede huzurda konuştuk bunun delili 12 nisan 2009 tarihli İstanbul 13.ağır ceza mahkemesi yedek üyesi Sayın Ömer Diken’in mahkumiyet kararıdır. Bakın ben buna arama kararı demiyorum. Mahkumiyet kararı, Sayın Ömer Diken hakkında hakimler savcılar yüksek kuruluna şikâyet yapılmıştır şimdi yeni gelen adalet bakanı lütfedip hukuka uyarlı bir izin verirse yargılanacağı soruşturulacağı tartışmasızdır. Tahliye etmiyorsanız demek ki bu heyetiniz yerine kendini koyan Ömer Diken yedek üyeniz mahkumiyet kararı vermiş ki bu sanıkları tahliye etmiyorsunuz. Şimdi efendim bu nedenle eğer Ömer Diken beyefendinin bu arama kararında aşağıdaki suçları işledikleri anlaşılan aşağıdaki fiillerin gerçekleştirildiği anlaşılmış vs. ifadelerle mahkumiyet kararına dayanmıyorsanız gerekçelerinizi merakla bekliyoruz. Evet, gerekçemiz kalmadı bakın 1. iddianamede sıralanan ne var ise zamanınızı almak istemiyorum onu defalarca tekrarladık ezberledik karşılıklı, peki bunları çürüttük doğru olmadıkları haksız ve dayanaksız olduğu döne döne defalarca kanıtlandı. Bomba kimi arkadaşlar diyor ki bombadan size ne Sayın işçi partisi savunmanları size ne bomba, bombayla suçlanan başka sanıklar. Bomba Ümraniye bombaları bizim ilk andan itibaren müvekkillerimize yönelen bir soruşturma bir tutuklama başlamazdan önce bile söylediğimiz ve döne döne kanıtlanan Ergenekon operasyonunun bir Amerikan tertibi olduğu beyaz saray da Bush Tayip görüşmesinde 7 Kasım 2007 tarihinde düğmesine basılan bir tertip olduğunu kanıtlaması bakımından anlamlı ve önemlidir. Bombasız bir örgüt vardır burada. Şimdi ben inanın merak ediyorum. O CD’yi izledi Sayın mahkemeniz çok özür diliyorum bu lafları tekrar etmek hoş değil ama orada ne deniyor soruşturma Ergenekon olduktan sonra sinkaf ederim, hakimi, savcısını. Bir haftadır nasıl uyudunuz diye ben samimiyetimle soruyorum bütün yüreğimle Sayın hakimler nasıl uyudunuz. Ona karşı bir tek tedbir aldınız adli tıbba CD’yi gönderip tape yap. Kulağımızla duyduk tapeye ihtiyaç mı var. Kim bu polisler bu F polisleri bu F tipi polisler kim. Tertibin maşaları belli sicil numaraları belli. O gün o saatte Ümraniye şube ne şubesiyse orada bulunan polisler belli çekimi yapan belli. Tutanağı tutan belli. Ben beklerdim ki Sayın mahkemeniz derhal derhal o polisler hakkında işlem yapsın. Hakarete uğruyorsunuz hadi Türk Silahlı Kuvvetlerini korumadınız. Yargıyı koruyun bari.”
Mahkeme Başkanı: “ avukat bey gerekli araştırma yapılıyor. Adli tıptan yazı yazıldı cevabı bekleniyor. Buyurun “
Sanı Doğu Perinçek ve diğer işçi partililer müdafii Av. Hasan Basri Özbey : “ umarım biz bilmedikten sonra güzel çok güzel çok sevindim buna çok sevindim. Bakın oradan tertipçilerin kuyruğu yakalanacak o hamam böcekleri ortaya çıkacak. Bakın oradan oradan bulduğunuz vakit daha Sayın savcılar Ergenekon adını telaffuz etmeden 7 ay önce adı Ergenekon olsun görün bakalım diyen o tertipçilerin kim olduğu onlara kimin neyi öğrettiği o zaman ortaya çıkacak burada hepimizde rahatlayacağız. Şimdi efendim burada 2. iddianame var 2. iddianamede işçi partililer yok. İşçi partililer müvekkillerimle ilgili suçlama vs yok. Sırada 3 varmış 4 varmış ama biz elimizdeki mevcuda bakıyoruz malzemeye bakıyoruz. Şimdi size bir Ankara cumhuriyet başsavcılığının yürüttüğü soruşturmanın evrakın işlemden kaldırılmasına dair kararından bir iki pasaj okuyup sonra size örneğini sunacağım. Biliyorsunuz Ergenekon tertibinin en önemli unsurlarından biri 2001 yılında milli istihbarat teşkilatı tarafından hazırlanan bir Ergenekon raporu ve şemasıdır. Hani bizden gizlediğiniz savcıların bildiği ama savunmanın bilemediği. Kimmiş örgüt arkadaşlarımız bir türlü öğrenemedik üstü kapalı olan 10 tanesi açığa çıkan diğer kalan 59-60 ismin şemadaki kişisel saygınlıkları toplumsal konumlarını ve saygınlıklarını korumak adına Sayın heyetinizin ısrarla istememize rağmen halen açmadığı ve savunmanın kanıtına haline gelmiş bu şemanın gizlenen şemadır. Şimdi bu şemanın 2001–2002 yıllarında düzenlenmesi el altında Türk Silahlı Kuvvetlerindeki terfilerde kullanılması daha sonra Hilmi Özkök’ün genelkurmay başkanı yapılması için bir alet unsur olarak kullanılması. Türkiye’nin erken seçime sürüklenip Amerika’nın tayin ettiği AKP iktidarının hükümet yapılması süreçlerinde ve nihayet huzurdaki davaya dayanak yapılan tertipte kullanılan bu şema düzenlendiğinde kurumun müsteşarı olan yani milli istihbarat teşkilatının müsteşarı olan Şenkal Atasagun’un bunu rapor haline getirip başbakanlığa genelkurmay başkanlığına cumhurbaşkanına sözlü diğerlerine yazılı bildirmesinin görevi kötüye kullanmak suçunu oluşturması nedeniyle Ankara cumhuriyet başsavcılığına şikâyet etmiştik. 3 Mart 2009 savcılık Ankara cumhuriyet başsavcılığımız başbakanlıktan yasa gereğince soruşturma izni istedi başbakanlık şu cevabı vererek soruşturma izni vermedi. Bu soruşturma izni verilmemesi hani denir ya şecaat arz ederken merdi Kıpti sirkatini söyler, kahramanlığını anlatırken hırsızlığını anlatan hırsızlığını anlatmak zorunda kalan bir yanıttır. Bu soruşturma açıldığında Sayın Şenkal Atasagun basına yaptığı açıklamada birkaç televizyonda çıktılar. Birçok basın organına yazılı ve sözlü açıklamada bulundular. Dediler ki bu Tuncay Güney ve o 6 CD imzasız mektupla gelen CD içerikleri ve Tuncay Güneyin anlatımları önüme geldiğinde komik buldum güldüm geçtim. Saçma sapan iddialardı. Ama kurum içinde teşkilat içinde bir rapor düzenlenmişti ben bunu yetkililere bildirmeseydim sumen altı etseydim bana da Ergenekoncu derlerdi. Mecburen gönderdim dediği bu bilgiler o günde saçmaydı bugünde saçma dediği husus yani saçma sapanlık başbakanlık ve milli istihbarat teşkilatının Ankara cumhuriyet başsavcılığına gönderdiği soruşturma izni vermiyoruz yazısında aynı ifadeler neredeyse yazılıyor. Hemen okuyacağım size altı adet CD, bahse konu mektup ekindeki CD’lerde yer alan Ergenekon lobi projesi ve diğer belgelerin yanı sıra Tuncay Güneyin iddialarını dikkat çekici bulunduğu, dikkat çeker çünkü deli saçması olduğu uydurma olduğu belli ancak bir bilgi kirliliği dikkatinizi çekiyorum. Ancak bir bilgi kirliliği ve maksatlı propaganda izlenimi de edinildiği milli istihbarat teşkilatı başbakanlık müsteşarının imzası var altında bu CD’ler Tuncay Güney mülakatının bir bilgi kirliliği ve maksatlı propaganda olduğunu söylüyor. Yani saçma sapanın başbakanlıkça başbakanlık dilinde yazılmış hali. Şimdi ama diyor bunu toplumda tanınmış kişilerin isimlerin yer alması askeri şahısların olması nedeniyle CD’lerdeki bilgiler resim edilerek şemalaştırılarak gönderdik diyor. Şimdi mit müsteşarının eski mit müsteşarı Sayın Şenkal Atasagun’un saçma sapan dediğini resmi bir belgeyle başbakanlık ve milli istihbarat teşkilatımız belgelendirmiş oluyor. Peki, huzurdaki davanın temel dayanağını milli istihbarat teşkilatı tarafından hazırlanan mit raporu yani Ergenekon raporu ve şeması peki o zaman huzurdaki dava huzurdaki iddia ne oluyor. Saçma sağan bilgi kirliliği ve maksatlı propaganda. Böyle bir davadan dolayı da huzurdaki müvekkiller ve diğer sanıklar kimi 15 ay kimi 17 ay kimi 24 aydır tutuklular, tutuklular. Şimdi efendim tamamlamak istiyorum burası geldiğimiz noktada müvekkillerim başta olmak üzere tüm tutukluların tutukluluk halleri hükümsüz infaza dönüşmüştür. Tabi Sayın Ömer Diken’in mahkumiyet kararını saymazsak, bir hükümsüz infazla müvekkillerin özgürlükleri halen ellerinden alınmaya devam edilmektedir. Yüksek mahkemenizden Sayın heyetinizden dileğimiz bu hükümsüz infaza son verilerek müvekkillerin bihakkın tahliye edilmeleridir teşekkür ediyorum.
Sanık Muzaffer Şenocak müdafii Av. Cengiz Ceylan söz istedi verildi:“ önceki savunmamızı tekrar ediyoruz ve 23 aydır tutuklu bulunan müvekkilimizin tahliyesini talep ediyoruz. “
Mahkeme Başkanı:“ 8,1,2009 tarihli oturumun 15 nolu ara karar gereği sanık Oktay Yıldırımın talebiyle ilgili olarak CMK 250. maddesiyle yetkili İstanbul cumhuriyet başsavcılığına yazılan yazıya cevap verildiği, 13,3,2009 tarihli oturumun 2-b nolu ara kararı gereği sanık Kemal Kerinçsiz’in talebiyle ilgili olarak Türkiye cumhuriyeti genelkurmay başkanlığına yazılan yazıya ikmalen cevap verildiği, 06,3,2009 tarihli oturum 3-a nolu ara kararı gereği sanık Kemal Kerinçsiz’in talebiyle ilgili olarak Turkcell iletişim müdürlüğüne yazılan yazıya ikmalen cevap verildiği, PTS raporunun CD olarak sunulduğunun bildirildiği, 7,4,2009 tarihli oturumun 3-c-aa nolu ara kararı gereği sanık Mete Yalazangil’in talebiyle ilgili olarak bilgi teknolojileri ve iletişim kurumu başkanlığına telekomünikasyon iletişim başkanlığına yazılan yazıya ikmalen cevap verildiği, 28,10,2008 tarihli oturumun 25 nolu arar kararı gereği sanık Hayrettin Ertekin’le ilgili olarak İstanbul Adli tıp kurumuna yazılan yazıya cevap verildiği infazını etkileyecek mahiyet ve derecede psikopatoloji saptanmadığının bildirildiği, 19,12,2008 tarihli oturumun 4 nolu ara kararı gereği sanık Kemal Kerinçsiz’in talebiyle ilgili olarak TİB başkanlığına yazılan yazıya cevap verildiği 5,10,2006 ile 22,1,2008 tarihleri arasında 532 214 33 54 nolu hattın kullanıcı tarafından 901–90 nolu numarayla biten hatla yönlendirildiğinin bildirildiği, 30,1,2009 tarihli oturumun 7-a nolu ara kararı gereği sanık İlhan Selçuk müdafiinin talebiyle ilgili olarak CMK 250. maddesiyle yetkili İstanbul cumhuriyet başsavcılığına yazılan yazıya cevap verildiği, 6,3,2009 tarihli oturumun 3-b nolu ara kararı gereği sanık Kemal Kerinçsiz’in talebiyle ilgili olarak Citibank aş ye yazılan yazıya cevap verildiği, 31,3,2009 tarihli oturumun 16-b nolu ara kararı gereği sanık Ergün Poyraz’ın talebiyle ilgili olarak İstanbul ticaret odası başkanlığına yazılan yazıya cevap verildiği 7,4,2009 tarihli oturumun 3-c nolu arar kararı gereği sanık Mete Yalazangil’in talebiyle ilgili olarak Avea iletişim Hizmetleri AŞ’ye yazılan yazıya cevap verildiği, 10,4,2009 tarihli oturumun 5 nolu ara kararı gereği CMK 250. maddesiyle yetkili İstanbul cumhuriyet başsavcılığına yazılan yazıya cevap verildiği, 3,4,2009 tarihli oturumun 7-c nolu ara kararı gereği sanık Fikret Emek’in talebiyle ilgili olarak Türkiye cumhuriyet genelkurmay başkanlığı askeri savcılığına yazılan yazıya ikmalen cevap verildiği, suç tarihi olarak 1996–2007 yılları arasında gösterilen soruşturmayla ilgili olarak devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etmek suçundan dolayı Türkiye cumhuriyet genelkurmay başkanlığı askeri cumhuriyet başsavcılığının 31,2,2008 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verdiği anlaşıldı. “
İddia makamından soruldu.
C. Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:“Sayın başkan; Talepler konusunda görüşümüzü bildirmeden önce izniniz olursa, birkaç konuda açıklamada bulunmak istiyorum. Burada huzurda savunmasını yapan bir kısım sanık ve sanık müdafileri “Terör örgütlerinin yargılama sürecini propaganda fırsatı olarak gördüğünü, oysa bu davada kimsenin örgütün varlığını kabul etmediğini, bunun ise örgüt iddiasını dayanaksız kıldığını” ileri sürdüler. Aslında iddia makamı olarak bir kısım sanık ve müdafilerinin savunma içeriğinin Ergenekon veya derin devlet ismi geçirilmese de örgüt propagandasından başka bir şey olmadığını değerlendiriyoruz. Yine bu kapsamda “zayıf karakterli birisinin çıkabileceği, onun da dikkate alınmayacağı” ileri sürüldü ve iddia makamı olarak “kendisine yüklenen suç, bu suçu işlediğine dair dosyada mevcut delil durumu ve yattığı süreye göre” tahliyesi istenilen tutuklu sanık Vatan BÖLÜKBAŞOĞLU hakkında da derhal aynı yakıştırma yapıldı. Bu sanık ile iddia makamı arasında bir görüşme yapıldığı, kendisinden ifade alındığı, bu konuda bir mektup da kaleme aldığı ileri sürüldü, hatta bu mektubun sınırlı bir bölümü duruşmada bir sanık tarafından okundu. Öncelikle bu sanık Cumhuriyet savcılığımıza müracaat ederek dava konusunda bir beyanda bulunmak istese idi, aksine görüşler ileri sürülse de görev kapsamında olduğunu düşündüğümüz bu işlemin şüphesiz yerine getirileceğini ifade etmek istiyoruz. Ancak bu yönde bir müracaat olmamış ve ne iddia makamını temsil eden biz Cumhuriyet savcıları ne de başka bir Cumhuriyet savcısı tarafından dinlenmemiştir. Öncelikle, Vatan BÖLÜKBAŞOĞLU tarafından kaleme alındığı ileri sürülen mektubun tamamının huzurda okunması, tutuklu sanık Kemal KERİNÇSİZ ve tutuksuz sanık Abdullah ARAPOĞULLARI başta olmak üzere bu konuda beyanda bulunan kişilerin mahkemeye açıklayıcı bilgi vermelerinin istenilmesi, kendisinden ne şekilde ifade alındığının ve bu ifadenin nerede olduğu ve ne şekilde kullanıldığının açıklattırılmasını talep ediyoruz. Bir kısım sanıklar savunmalarında bir taraftan “Savcıların kim oldukları siyasi düşünceleri, nereli oldukları, etnik yapılarının kendilerini ilgilendirmediği” söylenirken, diğer yandan bir duruşma salonunda, Mahkeme huzurunda “küresel çetenin üyeleri olarak bu ülkede yapılan yeşil yargı darbesinin bir parçası olduğumuz”, “Türk milletini köleleştirme, sömürgeleştirme, devlet yapısını bozarak federatifleştirme, milli değerleri yok ederek biat kültürünü, tarikat kültürünü yerleştirme çabası içinde olduğumuz”, “amacımızın orduyu zayıflatmak olduğu” söyleniyor ve bu sözlerin de savunma hakkı kapsamında değerlendirilmesini talep ediyorlar. Nitekim bu davranış tarzı sadece bu duruşmada değil, soruşturmanın en başından itibaren hatta iddia makamında olan bizler daha soruşturma ile görevlendirilmeden önceye dayanmaktadır. Kanaatimize göre biz değil, her kim soruşturmayı yapsa bu ithamlara hedef olacaktı. Örneğin, huzurda sanık Kemal KERİNÇSİZ’in savunması sırasında izlettiği bir görüntüde davaya yazılı olarak mütalaa veren Cumhuriyet savcısı hakkında derhal basın önünde ima yolu ile ithamlarda bulunulduğu görülmüştür. Cumhuriyet savcıları avukatlar gibi dava seçemez. İş bölümüne göre görevlendirilir. Yine burada defalarca ileri sürüldüğü gibi kendi ihtiyarı ile davadan çekilmesi söz konusu olamaz. Hiçbir şüpheli ve sanığa kin güdülmesi mümkün değildir. Bu yönde beyanlar ile şahsi bir husumet olduğunu göstermek veya oluşturmak istenebilir. Bizler de birinci sınıf olmuş Cumhuriyet savcılarıyız. Şekli değişik olsa da buna benzer ithamlar ile ilk defa karşılaşmıyoruz. Hatta bunun belli bir amaçla özellikle yapıldığını düşünüyoruz. Örneğin Danıştay saldırısı sanığı Osman YILDIRIM’ a bir Cumhuriyet savcısı tarafından “Osman’ım” diye hitap edildiğini iddia ederek sürekli olarak bu istismar edilmektedir. Osman YILDIRIM’ın Danıştay davasının sanığı olduğu doğrudur. Ankara Mahkemesi bu olaya karıştığını kabul ettiği her bir kişiyi en ağır şekilde cezalandırmıştır. Varsayalım ki, bu şekilde hitap edilmiştir. Bu vahim suçu azmettirdiği iddia edilen failler ile bu iddiaları ileri süren sanıklar aynı sıralarda oturmaktadır ve bu kişiler şüpheli konumundan sanık konumuna gelmişlerdir. En son olarak da davalar birleştirilmiştir. Bu olayın açığa çıkartılabilmesi, sadece tetikçilerin üzerine yıkılıp kapanmaması için çaba sarf eden Cumhuriyet savcıları kimseden takdir beklememektedir. İddia makamı olarak bu sözlerden de etkilenmeyecek, sadece ve sadece maddi gerçeğin ortaya çıkması için elden geldiğince çaba sarf edecektir. Ayrıca cumhuriyet savcısının bu kişiye Osman’ım dediği nereden çıkmaktadır. Alınan ifadeler teknik cihazlarla, kamera ile tespit edilmiştir. Cumhuriyet savcısı bu kişiye asla iddia edildiği şekilde hitap etmemiştir. Ancak yapılan bu hakaret ve iftiralar iddia edildiği gibi şahsımız ile birlikte iddia makamını temsil eden Cumhuriyet savcılarınadır. Aynı zamanda Türk Yargısı aşağılanmaktadır. İddia makamı her zaman değişik kişilerce temsil edilebilir. Bu sözler hakkında suç duyurusunda bulunup bulunmamak bizim ihtiyarımızda değildir. Bize göre Mahkemenin de ihtiyarında değildir. Kanun gereğidir. Bu nedenle yapılan ve yapılacak olan iftira ve hakaretler konusunda suç duyurusunda bulunulacak veya bizzat kanuni işlem yapılacaktır. Tutuklu sanık Kemal KERİNÇSİZ ile bir kısım sanıklar bizler hakkında “Türk Silahlı Kuvvetlerine, Atatürkçülere, Vatanseverlere terörist diyen savcılar olarak Türk Hukuk tarihinde tarihe geçtiğimizi”, “Türk Silahlı Kuvvetlerine kelimesinin önüne sözde kelimesi konularak suç işlendiğini” ileri sürmektedirler. İddianame ortadadır. Her kurum içerisinde olduğu gibi Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde de suça karışan kişiler bulunabilir. Bu durumun Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını da zedelemeyeceği gibi, aksine ispatlanması halinde suça karışan kişilerin ayrılmasının kurumun itibarını arttıracağı da açıktır. Bu ilk kez bu iddianame ile de ortaya atılmış bir şey değildir. Nitekim hemen her yıl YAŞ kararları çeşitli disiplinsizleri ve suça karıştıkları gerekçesi ile bir kısım ordu mensupları bizzat Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından kurumdan çıkarılmaktadır. Diyelim ki ileri sürülen doğru, Türk Silahlı Kuvvetleri kurum olarak kendini koruyamayacak mıdır? Türk Ordusunu korumak, amacı bizlere göre sadece Türk Silahlı Kuvvetlerinin adını istismar edenlere mi kalmıştır. Sözde kelimesinin kullanılma amacı ise ancak bu şekilde çarpıtılabilir. Çünkü Ergenekon belgelerinde örgütün Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde faaliyet gösterdiği, yine örgüt içerisinde komutanlık adı altında bazı birimlerin oluşturulduğu açıkça yazılıdır. İddianame özellikle çarpıtıldığı gibi Ergenekon=Türk Silahlı Kuvvetleri yönünde bir iddia içermediği ve içeremeyeceğine göre, Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde faaliyet gösterdiğini kendi belgeleri içerisinde açıkça bahseden örgüt hakkında Sözde Türk Silahlı Kuvvetleri İçerisinde faaliyet gösteren şeklinde yazılmasından daha tabi ne olabilir. Telefon görüşmelerindeki gizlilik konusundaki değerlendirmeleri eleştirerek nasıl davranılacağını önermemiz istenmektedir. Ergenekon belgesinde Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde faaliyet gösterdiği, bazı birimlerine Komutanlık adı verildiği açıkça yazıyor. Bunu örgüt ile Türk Silahlı Kuvvetlerini özdeşleştirme şeklinde anlaşılmaması adına, Sözde kelimesi ile yazıyoruz, bu bir kısım sanıklara göre takiyye oluyor. Bunun dışında bir şey yazılsa olağanüstü çarpıtmalar ile Türk Silahlı Kuvvetlerine Terör Örgütü demiş oluyoruz. Yine Hükümeti ve icraatlarını eleştirenlerin tarafımızdan TCK’nun 220 ve 314 maddesi kapsamındaki örgüt veya terör örgütü üyesi suçlusu olarak görüldüğü ileri sürülmektedir. Hükümeti en ağır şekilde eleştiren, sayıları milyonları bulan muhalefet parti üyeleri ile yine sayıları milyonları bulan diğer kişiler hakkında ne gibi bir işlem yaptık. Görevimizi mi savsakladık, Bunun da ileri sürenlerce açıklanması gerektiğini düşünüyoruz. Bundan iki önceki duruşmada sanıklardan Oktay YILDIRIM 27 adet el bombası ile ilgili görüntüleri izlettirdi. ( Burada hemen şunu ekleyelim. Daha önceki bir duruşmada yine bir sunum olarak el bombalarının 27 adet olmadığını savunmuştu) Ancak biz bu CD yi duruşma salonunda alt yazı eklenmiş olarak izledik. Bir CD ye ekleme yapılamayacağına göre, bu CD üzerinde bir işlem yapıldığı, yani bu CD’nin bir kayda aktarıldığı, burada altyazı eklenildiği ve tekrar CD ye aktarıldığı anlaşılmaktadır. Bu CD de arka planda konuşulanlar alt yazı halinde getirilmiştir. Şüphesiz söylenenler Adli Tıp Kurumunca tespit edilecek ve buna göre gereği yapılacaktır. Ancak bu beklenmeden bazı sanık ve müdafilerince bu konuda ısrarlı söylemler geliştirmektedirler. Oysa bir duruşma salonunda dahi bu CD de arka planda sözü geçen küfürlü sözler ve Ergenekon sözcüğünü duyamadık. Burada Sanık müdafilerinden Av. Mehmet Cengiz 27, 27 Haziran dendiğini, oysa bombaların bu tarihte bulunmadığını ileri sürdüğü, oysa yalın bir şekilde bile dinlediğimizde burada 27 Haziran değil 27 adet dendiği anlaşılmaktadır. Bu hususu da mahkemenizin takdirine sunuyoruz.
Bir kısım taleplere ilişkin mütalaamız: Tutuksuz Sanık Sedat PEKER’in; Başka suçtan tutuklu olarak yargılandığı davadaki savunmasını hazırlamak için duruşmalara katılmamasına izin verilmesini içerir talebini karara bağlamanın Sayın Mahkemenin takdir yetkisinde bulunduğuna, Tutuksuz sanık Güler KÖMÜRCÜ ÖZTÜRK’ün; Savunmasına ek mahiyetteki dilekçesi ve ekinin dosyaya eklenilmesine, Tutuklu sanık Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK’ ün; Savunma hakkı kapsamında tüm sanıklara bilgisayar tahsis edilmesi talebinin, mahkemenin takdir yetkisinde bulunduğuna, Tutuksuz sanık Halil Behiç GÜRCİHAN’ın; Eşya iadesi talebinin bu aşamada reddi ile hüküm ile birlikte karara bağlanmasına, Tutuklu sanık Hayrettin ERTEKİN’ in; a) 18.05.2009 tarihinde Ulusal Kanal’da yayınlanan Ergenekon belgeselinin ilgili yerden istenilmesi talebinin kabulüne, b) Dava dosyasının yazılı olarak verilmesi talebi konusunda daha önce aynı konuda verilen ara karalar uyarınca karar verilmesine yer olmadığına, Tutuklu sanık Mehmet Adnan AKFIRAT’ın; Sağlık raporuna göre duruşmalara katılmamasına izin verilmesini içerir talebini karara bağlamanın mahkemenin takdir yetkisinde bulunduğuna, Tutuksuz sanık Atilla AKSU müdafii Sn. Av. Hasan Özay’ın; Sanık Atilla AKSU’yu, 25.05.2009 tarihinde duruşmada hazır edeceğini içerir talebini karara bağlamanın Mahkemenin takdir yetkisinde bulunduğuna, Tutuksuz sanık Fuat TURGUT’un; Savunmasını hazırlamak için kendisine süre verilmesini içerir talebini karara bağlamanın Mahkemenin takdir yetkisinde bulunduğuna, Tutuksuz sanık Ferit İLSEVER müdafi Sn. Av. Osman Aydın ŞAHİN’in; İbraz ettiği sanığa ilişkin sağlık raporunun dosyaya eklenilmesine, Tutuksuz sanıklar Satılmış BALKAŞ, Raif GÖRÜM ve Yusuf GÖRÜM müdafi Sn. Av. Mithat GÖKÇELİ ve sanık Yusuf GÖRÜM’ün; Savunmalarının 28.05.2009 tarihinde alınmasını içerir taleplerini karara bağlamanın Mahkemenin takdir yetkisinde bulunduğuna, Tutuksuz sanık Raif GÖRÜM’ün; Eşya iadesi talebinin bu aşamada reddi ile hüküm ile birlikte karara bağlanılmasına, Tutuklu sanık Oktay YILDIRIM’ın; Talebinin kabulü ile 12.05.2009 tarihli duruşmada mahkemeye ibraz ettiği ve Mahkeme kaleminde bulunan orijinal CD nin bir kopyasının çoğaltılarak kendisine verilmesine, Önceki celselerde kendisince altyazı eklenerek duruşmada gösterilen Ümraniye ilçesinde ele geçen 27 adet el bombasının sesli görüntüsünün Adli Tıp kurumuna gönderilmesi talebi konusunda daha önceki duruşmalarda karar verildiğinden bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına, Tutuklu sanık Fikret EMEK’in; Talebinin kabulü ile Eskişehir ilinde ele geçen el bombaları ve patlayıcılar ile ilgili tüm yazışmaların birer örneğinin çıkartılarak kendisine verilmesine, Tutuksuz sanık Murat ÖZKAN müdafi Sn. Av. N.Seçkin ALBAYRAM’ın; a) Ali Yiğit hakkında verilen teknik takip kararları ve bunların infazı konusundaki işlemlerin İstanbul Cumhuriyet başsavcılığından sorulması talebinin aynı konuda daha önce verilen mahkeme ara kararı uyarınca reddine, b) Sanığın yaptığı telefon konuşmasının iddianameye yanlış aktarıldığından bahisle iddianamede düzeltme yapılması talebinin savunma mahiyetinde kabul edilerek, talebin reddine, Tutuklu sanık Aydın YÜKSEK’in;
a) a harfi ile işaretlenen dilekçesindeki talepleri ile ilgili olarak, önceki duruşmalarda karar verildiğinden reddine, b) b harfi ile işaretlenen dilekçesindeki Giresun ilinde ele geçen CD lerin diğer sanıklara verilmemesi talebinin Mahkemece bu CD’ler üzerinde yapılmasına karar verilen incelemeden sonra karara bağlanılmasına, Tutuklu sanık Erkut ERSOY’ un; a) Savunmasına ek mahiyetindeki dilekçelerinin dosyaya eklenilmesine, b) Delil toplama isteği mahiyetindeki taleplerinin kabulü ile ilgili yerlere yazı yazılmasına, Tutuklu sanık Kemal KERİNÇSİZ müdafiinin;
Mahkeme ve bir üye hâkimin reddi talebinin yeni geliştiği ileri sürülen olaylara dayandırıldığı anlaşıldığından ileri sürülen bu sebeplerin Sayın Mahkemenizce resen araştırılmasına karar verilmesi ile sonucuna göre hüküm kurulmasına, Tutuklu sanık Kemal KERİNÇSİZ’ in; a) Talebinin kabulü ile Sadettin TANTAN döneminde hazırlandığı iddia edilen kara paranın aklanması konusunda bir rapor olup olmadığının İçişleri Bakanlığından sorulmasına, var ise onaylı bir örneğinin istenilmesine, b) Doğrudan Emniyet Genel Müdürlüğünden “ulusalcılık” konusunda bir brifing verilip verilmediğinin sorulmasına, yazıya kendisine ulaştırıldığını iddia ettiği brifing metninin eklenilmesine, c) Sanıkların her oturumda tahliye taleplerini alma konusunu, duruşmaların kesintisiz yapılmasını göz önüne alarak karara bağlamanın mahkemenin takdir yetkisinde bulunduğuna, d) Mahkeme heyetinin sorularına itiraz hakkı bulunup bulunmadığının karara bağlanması talebini karara bağlamanın mahkemenin takdir yetkisinde bulunduğuna, e) Arama görüntülerine ilişkin talepleri konusunda Emniyet Müdürlüğü’ne yazı yazılmasına, f) Karara bağlanmayan talepleri konusunda Mahkemece karar tesis edilmesine, g) Ankara 9. İdare Mahkemesinden MİT’ den gelen gizli belgelerin istenilmesi talebinin kabulüne, h) Uhdesinde çıktığı iddia edilen gizli belgelerle ilgili olarak daha önce cevap verildiğinden, yeniden Genelkurmay Başkanlığından sorulması talebinin reddine, Tutuklu sanık Kemal KERİNÇSİZ’in; Bu oturumda ileri sürdüğü hezeyanlarının “Ceza Muhakemesi Kanunun 205 inci maddesindeki “ bir kimse, duruşma sırasında bir suç işlerse, mahkeme olayı tespit eder ve bu hususta düzenleyeceği tutanağı yetkili makama gönderir; gerek görürse failin tutuklanmasına da karar verebilir.” hükmü uyarınca suç oluşturduğu açık olduğundan, duruşma tutanağı eklenerek hakkında gereğinin takdir ve ifası için Silivri Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesine, Bizzat veya müdafileri aracılığı ile tahliye talebinde bulunan tutuklu sanıklar ile savunmaları da alınan diğer tutuklu sanıkların, Kendilerine yüklenen terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak ile buna bağlı suçları işlediklerine dair iddianamede de gösterilen kuvvetli suç şüphesi doğuran delillerin bulunması, Yüklenen bu suçun Ceza Muhakemesi Kanunun 100/3 maddesinde sayılı tutuklama nedenlerinden olması, Tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik olmaması, Hususları gözetilerek, tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur. “
Dostları ilə paylaş: |