Sanık Kemal Kerinçsiz :” veremezsiniz efendim “
Mahkeme Başkanı: “ ayrıca iddianamenin okunması da yaklaşık 15 gün kadar sürdü. Herkese isnat edilen suç anlatıldı. Hukuki durumları anlatıldı “
Sanık Kemal Kerinçsiz : “ yanlış uygulamanız efendim, çok açık bir yanlış uygulama yaptınız “
Mahkeme Başkanı: “ siz o şekilde değerlendiriyorsunuz, buyurun “
Sanık Kemal Kerinçsiz :” efendim mahkeme bir başka usul hatasını iddianameyi kabul kararıyla yapmıştır. İddianame dava açan bir belge olarak nedir soruşturmanın yoğun bir özetidir. Soruşturmanın yoğun bir özeti iddianame ne romandır ne hikâyedir, ne de masaldır. Ceza muhakemelerinin 170.maddesinde iddianame olaylar ayrıntılı anlatılır der. Bak efendim o kadar açık bir şekilde olaylar ayrıntılı anlatılır denmemiş. 170.maddeye açıkça bakarsak olaylar ayrıntılı anlatılır diye bir olay yok. Ne deniyor kanıtlarla ilişkilendirilerek açıklanır deniyor. İkisi arasında o kadar önemli farklılık var ki, ne yapmış iddia makamı olayları ayrıntılı açıklamış. Peki olayları delillerle irtibatlandırmış mı efendim 170. maddeye uygun olarak yok, işte siz iddianameyi bu sebeple iade etmeniz gerekirdi. Ama maalesef bu da olmadı bunu da yapmadınız. Bakınız 1. iddianame 10 ayda hazırlandı. 2. iddianame yine benzeri 10–12 ay süre içerisinde eğer siz ilk iddianamenin kabulü kararı içerisine bu iddianamenin neden 10 aylık süreç içerisinde bu şekilde yani yasal süre makul olan süre içerisinde hazırlanmadığı konusunu sorgulamış olsaydınız 2. iddianamenin hazırlanmasında savcılığa aynı keyfiliği vermezdiniz. Ama maalesef o konuyu da orada tartışma konusu yapmadınız. Efendim iddianamenin kabulüne karar ilişkin usulü şekli bir karar değildir efendim orada pek hala siz iddianamenin 10–12 veya 13 aylık süreç içerisinde makul süre içerisinde hazırlanmadığını söyleyebilirdiniz. En azından bir cümleyle tartışabilirdiniz. Bunu yapmak mahkemenin görevidir. Çünkü siz aynı zamanda iddianameyle adil bir yargılama gerçekleştireceksiniz. Bunu yapmadınız keyfiliklerin yolunu açtınız. En azından devamını sağladınız. O yüzden bunlardan ötürü de sorumlusunuz. Vicdanen ve hukuken de sorumlusunuz. Maalesef mahkeme hukuk ihlalleri karşısında aktif tutum takınmaktan çekinmiş hukuku uygulama cesareti gösterememiştir. Ne suya ne sabuna dokunmuştur. Bu zihniyet içerisinde hareket etmiştir. Daha önce de ifade ettiğim üzere mahkemeden istenen kahramanlık değil sadece hukuku uygulamakta cesaret ve yürütmenin tesirinde kalmamaktır. Maalesef mahkeme bu güne kadar yaptığı yargılamada hukuku adil bir şekilde uygulamada başarılı olamamıştır. Bakınız bir hukuk ihlali daha hangi birini sayalım değerli başkanım siz geçen hafta burada Danıştay sürecinin önünde bir sorgulama yaptınız ne olduğu belli olmayan bir şey aldınız 3 tane sanığı 4 saat boyunca burada sorguladınız. Yaptığınız nedir bir, ek sorgumudur iki, sanıklara sualler sormak mıdır? Peki, bu sanıkların isnat edilen suçlarına baktınız mı iddianamede her birinin suçları son derece ağır cürümlerdir. Siz bu kişileri isterseniz ek sorgu şeklinde isterseniz sualler sorgu şeklinde olun müdafilerini sordunuz mu, sormadınız. Müdafileri hazır mıydı, değildi, nasıl böyle ek sorgu yapabilirsiniz. Sizin bu sanıklara müdafileri olmaksızın soru sorma hakkınız bile yoktur. Yasa son derece açıktır. Ama maalesef burada öyle bir yargılama yapılmaktadır ki ceza muhakemeleri kanunu tatile çıkarılmıştır. Şu kapının içerisine maalesef girmemektedir. “
Mahkeme Başkanı: “ Kemal bey geçen hafta alınan sanıkların savunmaları avukatsız usul kanununa göre avukatsız gerekiyordu yani müdafisiz olarak da alına biliyordu. “
Sanık Kemal Kerinçsiz :” usulü hükmü söylediniz efendim hangi hükme göre aldınız .”
Mahkeme Başkanı: “ Beşiktaş’taki uygulamaya bu şekilde Yargıtay uygulamaları bu şekilde usul kanunu da bu şekilde “
Sanık Kemal Kerinçsiz :” söyleyin hangi usul “
Mahkeme Başkanı: “ müdafii zorunlu müdafii hükmü yoktu o nedenle alındı “
Sanık Kemal Kerinçsiz :” maddeyi söyleyin efendim. Madde açık ya 191’e göre alacaksınız ya 147’ye göre 191 de ek sorular sorabilirsiniz, müdafi olmadan soramazsınız. 147 de ek sorgu için mecburen müdafiini almak zorundasınız. Onların sınırlarını”
Mahkeme Başkanı: “ peki usul kanunu tartışmayalım, siz öyle yorumluyorsunuz, biz öyle yorumluyoruz, buyurun “
Sanık Kemal Kerinçsiz :” tartışmak zorundayız çünkü biz burada yargılanıyoruz. Biz bu usul hükümlerine göre yargılanmak istiyoruz. Bunlar Türkiye cumhuriyeti yasaları her yerde uygulanır Beşiktaş ta ayrı Sultanahmet de ayrı bir yasa yoktur. Tek bir yasa Türkiye’nin tüm vilayetlerinde “
Mahkeme Başkanı: “aynı aynı uygulamayı yapıyoruz, Kemal bey “
Sanık Kemal Kerinçsiz :” efendim bakınız Kuddusi Okkır meselesinde bir talebim daha vardı. Dedim ki Kuddusi Okkır’ın meselesinde açıkça yasa hükmü ölmüş olan bir şahsın soruşturma aşamasındaki ifadeleri okumakla yetineceği belirtilmiştir. Orada Kuddusi Okkır’ın uhdesinde çıkan Ergenekon belgesi denilen uydurma bir belgenin tamamen kişisel fikri bir çalışma örgüt belgesi olarak getirilmiştir bu örgüt belgesinden ötürü de birçok sanık töhmet altında bırakılmıştır. En azından dedim ki bunun ifadelerini lütfen okuyunuz . bunun açıklığa kavuşturulması lazım. Çünkü şüphenin ortadan kalkması lazım. Maalesef bu şüphe neyse nemenen bir şüpheyse bir türlü kaldıramıyoruz. Ama Kuddusi Okkır’ın da lütfen soruşturmadaki emniyet sorgu ve savcılık ifadelerini okuyunuz ki ilgili olan kişilerin burada töhmet altından kalksınlar.”
Mahkeme Başkanı: “ o konuda ara kararı verdik ileriki aşamalarda düşünülmesi dedik. Şu anda ret talebimiz yok. Yani ret konusunda bir kararımız yok. “
Sanık Kemal Kerinçsiz :” peki teşekkür ediyorum, değerli başkanım. “
Sanık Erol Ölmez söz istedi verildi : “ Sayın başkanım değerli üyeler yaklaşık 16 aydır tutukluyum. Tutukluluğum derhal kaldırılmasını ve bir an önce tahliyemi arz ve talep ediyorum teşekkür ediyorum bu kadar. “
Sanık Ümit Oğuztan söz istedi verildi : “ efendim ben savunmamı yaptım önüme iddianamede getirilen suçlamalarla ilgili belgeler koyarak mahkemenize hakkımdaki suçlamaları asılsız olduğunu ifadeye çalıştım bunu da yeteri kadar açık biçimde ortaya koyduğuma inanıyorum. Ve savunmamda verdiğim yaptığım açıklamaların mahkemenin ilerleyen süreçleri içerisinde doğrulandığını hep birlikte tanık olduğumuzu görüyoruz 16 aydır tutukluyum ve ben bir gazeteciyim yasaların men ettiği hiçbir suç işlememiş bir insanım ve 16 aydır da burada karşınızda tutuklu olarak bulunuyorum. Adalete hayatım boyunca hep inandım efendim hala da o inancımı koruyorum. Bu inancımı da kaybetmek istemiyorum. Durumumun tekrar yüce mahkeme tarafından gözden geçirilerek tahliyeme karar verilmesini arz ediyorum efendim teşekkür ederim “
Sanık Mehmet Demirtaş söz istedi verildi :” efendim öncelikle ben bugünün kısa bir özetini yapmak istiyorum müsaade ederseniz. Biz sabah 6 da koğuşlarımızdan kaldırılıyoruz en geç 8’e varmadan cezaevi kapısından çıkarılıp buradaki arka salonda bir saat bir buçuk saat bekletiliyoruz. Bunların hepsini bir kenara bırakıyorum küçük bir anekdot geçeceğim bu konuyla alakalı Üsküdar sahilinde bir gün arabamla hareket halindeyken akşam üstü hava kararmışken trafik polisi arkadan işaret edip durmamı söyledi ben de durdum. Polis geldi dedi ki evraklar lütfen, dedim ki hayırdır memur bey hani bir şey yok dedi ki farınızın teki yanmıyor. Dedim ki tamam bu ceza gerektirecek bir durum değil ben fark etmedim hava da kararmamış henüz ben bunu ilk istasyonda değiştiririm. Hayır, ceza yazacağız dedi. Dedim ki memur bey trafikte bir sürü sarhoş var bir sürü alkollü insan var ve benim gündüz farım yanmıyor diye ceza keseceksiniz. Cevabı çok ilginçti dedi ki, bütün balıkçılar denize açıldığı zaman denizdeki bütün balıkları tutamazlar o gün oltaya ne vurursa onu alıp evine dönerler dedim ki bu oltaya vuran balık ben miyim şimdi. Sen de denizci misin, ben öyle demedim dedi ben bir misal verdim. Peki dedim ya o gün balıkçı denize açıldığında hiç balık tutamazsa dedi ki o gün de dün tuttuklarını yer. Şimdi biz dün tuttuklarımızı buradan kaçırdık yani biz cezaevinden alınıyoruz ve ben 24 aydır tutukluyum ama beni 24 ay içerisinde şeyde tutan cezaevinde tutan trafik polisi değil. Ben burada özel yetkilerle donanmış bir mahkemenin eşliğinde alınan kararlar çerçevesinde cezaevinde tutuklu bulunuyorum. Sabırla bekliyoruz. Umut ediyorum ki bu sabah yaşadığımız tabloyu pazartesi sabahı veya gelecek günlerde yaşamamıza mahal vermezsiniz. Bu konuda gerekli girişimleri siz yapıyorsunuz ama bizim algıladığımız şu haleti ruhiyemiz bozulmadı, çünkü suçlu değiliz. Çok dimdik durabiliyoruz. Bizim algıladığımız şu, insanlar saat 3’de, 4’de, 5’de evlerinden apar topar toplanıp getirilebiliyor. Ama biz burada bekliyoruz neyi bekliyoruz. Tutuksuz sanıklar evlerinden getirilecek bir zahmet yani olursa, olmazsa biz zaten oturuyoruz burada diyecek bir şeyimiz yok. Şimdi değerli başkan Sayın üyeler geçen oturumlarda sözde örgütün 15.06.2007 tarihinde kurulmuş olduğunu savcı Zekeriya Öz imzalı bir belgeyle kanıtlamıştım. Yanılmışım düzeltiyorum dava dosyasından temin ettiğimiz CD’de aslında bu sözde örgütün çok daha önce organize edilip kurulduğu kamera ve seslerden delillendirmiş olduk. Bu CD’de ne var, bu CD’de montaj yok. Kes kopyala yapıştır yok, yoruma dayalı zorlama ifadeler yok, devşirilmiş tanık beyanları da yok. Bu CD’de hakaret var, iftira var, küfür var, tertip kanıtı var. İşin özü bu CD’de sizlerin de çok uzun zamandır peşinde olduğunuz konuşan gerçekler var. Bu gerçekler ışığında konuşmak derdini anlatmak için izin isteyip söz alan sanıklara süre biraz uzayınca toparlar mısınız diye müdahale eden bir başkan ve heyet olarak artık tahammül sınırlarını çok aşıp 2 yılı bulan tutukluluk süremi lütfen toparlar mısınız? Ben buradan onurla çıkabilmek için size başvuruyorum. Onursuzca olan özgürlüğü kabullenebilseydim ki, bu pazarlık avukatımla da yapıldı. Kabul etmedim etseydim şu an burada olmazdım. İddia edilen ama varlığına asla inanmadığım örgüt yöneticilerini buraya istiyorum. Tabloya bakın yönetici dışarıda tetikçi dışarıda mühimmatçı dışarıda üstelik silahı da teslim ediyoruz mahkeme kararıyla ben 2 yıldır tutukluyum. Mevcut tabloya adalet diye bilecek miyiz, ben diyemiyorum. Etkin konum denen şey neyse asla kabul etmiyor ve diyorum ki imparatorlar krallar ve başkanlar toprakta bir çobandan daha fazla yer kaplamazlar çünkü ölünce herkes eşitlenir. Ayrıca kimin üstün olup olamayacağına kimin etkin olup olamayacağına benim inancıma göre yalnız Allah karar verir. Sizler özgürlüğü de bildiğinize göre artık anlatılanlara inanmanızı ve esaretime son verip özgürlüğümü iade etmenizi talep ediyor hala saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ediyorum. “
Mahkeme Başkanı: “konuşmanız bu kadar kısa sürecekse toparlamanıza gerek zaten toparlanmış vaziyette. “
Sanık Hayrettin Ertekin söz istedi verildi :” Sayın başkanım, sanıyorum sizler de takip ediyorsunuzdur. Türkiye’deki gelişen olayları ve bu son gelişen olaylarda da sanık yapılmak istenen nur içinde yatsın demokrasi kahramanı Atatürk’ün emanet bırakıp çocuklarımıza özgür anne ruhunu taşıyan Türkan Saylan için yüce mahkemeniz uygun görürse bir dakika saygı duruşunda bulunmak isterim. “
Mahkeme Başkanı: “burası duruşma salonu olduğuna göre burası yeri değil.”
Sanık Hayrettin Ertekin :” peki, ben bunu söylemiş olayım. İkincisi burada biraz önce alkışlayan demokrasinin cumhuriyetin laikliğin temsilcisi Atatürk düşüncesine hakim olan annelerimize de hoş geldiniz diyorum. Onlar bizleri tanımadan bizlere destek vermek için buraya gelmişler. Biz nasıl teröristiz ki, bizleri tanımayan annelerimiz ablalarımız kardeşlerimiz bir buçuk saatlik yolu evlerinde eşlerini çocuklarını bırakarak bize geliyorlar ve bize destek ve moral vermeye çalışıyorlar. Sanıyorum bu yüce mahkemenize bir şeyleri hatırlatır. Anıtkabirde olan 151 bin kişinin bulunma amacının gayesinin bu haksızlığa bir isyan olduğunun haksızlığa karşı duruş olduğunun yüce mahkemeniz tarafından algılanmasını talep ediyorum. Ankara’daki yapılan Atatürkçü düşünce derneğinin ve sivil toplum örgütlerinin düzenlemiş olduğu o platformdaki konuşan ve orada bulunan orada bayrak sallayan herkesin tek tek saygılarımı sunup ellerinden öpüyorum. Bu mahkemenin bu davanın ne kadar mesnetsiz tutarsız ve bu davaya omuz veren destek verenlerin ram olanların biat edenlerin ve başka başka isimler takmak isterdim ama yüce mahkemenin karşısında bunu yapmak istemiyorum. Elimde bir resim var Sayın başkanım size takdim edeceğim bir keçiden köpek yavrusu süt emiyor. Şimdi bu tıpkı hayatın olağan bir şeyini anlatıyor. Ergenekon’da da Ergenekon da biz affedersiniz keçi olmuşuz bir köpek yavrusuna bizden süt emzirmeye çalışıyorlar. Çok anlamlı bir resimdir. Mahkemenize bunu takdim ediyorum aydın bey.”
Mahkeme Başkanı: “ o resmi kabul etmek mümkün değil hayrettin bey, hani öyle nitelendirmeler mahkememize uygun değil.”
Sanık Hayrettin Ertekin :” peki Sayın başkanım ben saklayım o zaman “
Mahkeme Başkanı: “ ibraz edebilirsiniz ama mahkememiz o aynı görüşte değil. Yani o fotoğraf uygun değil o nitelendirmeler uygun değil. “
Sanık Hayrettin Ertekin : “ Sayın başkanım, mahkemenizin takdirine kalmış bir şey ben bunu saklarım ama bilin ki bu böyle yapılmak isteniyor. İddianamenin içeriği böyle bir şey. Bizde bir bakası süt emmek istiyor. Ama bizde süt yok biz terörist falan değiliz. Bizde bir meyve falan yok bizde bomba momba yok. Bu sokaklarda bulunan bomba denilen efendim bir takım lav silahlarının bulunduğu şeylerin her halde kime ait olduğunu kimlerin ne şekilde koyup oralarda hangi tezgâhlardan geçirildiğini sizler anlamış bulunuyorsunuz. Bunlara girmeyeceğim. İkinci bir konu, tekrar bu davayı ilgilendirdiği için söylüyorum. Beyoğlu’nda toplanıp yıllardır bizlere acıyı tatlıyı dıramayı her şeyi anlatım ağlatan güldüren düşündüren tiyatrocularımızın da hepsinin tek tek ellerinden öpüyorum. O yürüdükleri yollar demokrasi ve laikliğin cumhuriyetin aydın yollarıdır. Onların tek tek hepsinin ellerinden öpüyorum. Bu resmi kabul ederseniz bu resmi vereyim. Bu da bir belgedir. Çünkü bunlar bugüne kadar 86 yılık cumhuriyet tarihindeki tiyatro tarihinde hiç yürümemişler. Ne zaman yürüdüler Türkan Saylan’ın evine operasyon haksız yere operasyon düzenlendiğinde dediler ki biz Türk toplumu olarak susmayız ayağa kalkarız. Yüce mahkeme bağımsız bir mahkeme devletin ve milletin adına bağımsız yargı organının da görsün bizi biz buradayız demesi için bu resmi koyuyorum. “
Mahkeme Başkanı: “vermek istiyorsanız alırız. “
Sanık Hayrettin Ertekin : “ tabi bu resmi size takdim edeyim arşivlerde bulunsun efendim. Çünkü unutulup gidiyor her şey unutulup gidiyor. Şimdi ben savunmama geçeyim. Sayın başkanım, Kemal bey zaten gerekli şeyleri söyledi hukuki olarak ben onlara girmeyeceğim benim anlatmak istediğim şu, 50. duruşmada ben söz alarak bir 51 nolu DVD’yi Sayın savcıların tesis ettiğini, bunu Ankara da bir ofise konacağını söylemiştim. Zabıtlarda var 4,5 ay önce benim söylediğimden 45 gün sonra 51 nolu DVD’yi Ankara da özel kuvvetler komutanlığından emekli bir kurmay, pardon bir sınıf subayı albayın hukukçu bir albayın ofisinden aynen ofisinin masasının üzerine bırakıldı. İçindeki içeriklerini de ben burada söylemiştim. Diyeceksiniz ki nereden biliyorsunuz, Sayın savcılarımız nereden uydurduysa nerden bulduysa hangi dosyalardan almışsa o aynı mecradan da bize de böyle bir şeyin olabileceğinin mesajı gelmişti. Ben de yüce mahkemenize kalktım söyledim. Bu DVD’lerin içinde Ankara 11. ağır ceza mahkemesinin hakiminin isim vermeyim hakiminin çıplak resimleri olduğu, İstanbul’a gelerek bir kadınla beraber olduğunun resimleri, çeken kim İstanbul emniyet müdürlüğü istihbarat şube müdürlüğü bu Ergenekon davasıyla birleştirilmesi istenen Danıştay davasının tehdidi miydi bir, ikincisi, orada bulunan özel kuvvetlere ait çok gizli belgeler kim tarafından o DVD’nin içine kondu. Savcılarımız biliyor onu, ben bunu her halde Temmuz 20 den sonra açıklayacağım. İsim olarak tarih olarak o DVD’nin hangi tarihte nereye nasıl konduğunu, bu gazetedeki 51 nolu DVD’deki çıplak kadın erkek fotoğrafı Ergenekon dosyasında olan belgeyi de bugünkü tarihte 19’unda hürriyette çıktı bu bunu da yüce mahkemeye belge olarak sunacağım. Sayın başkanım, mahkemenizin bunları bilmesini istiyorum çünkü bir tertip var bir komplo var. Bu komplo da bazı insanlar birilerine kurban edilmek isteniyor. Bu kurbanlardan biri ben neden olayım. Ben niçin seçileyim. Bugün Türkiye’de oynanmak istenen oyun Lozan’ın hiçe sayılması servin gerçekleştirilmesi Türkiye’nin parçalanıp PKK’nın güdümünde olan bir Kürt devletinin kuzey Irak’taki tesis edilen Kürt devletinin Türkiye’deki uzantılarının sivil toplum örgütleri tarafından kamufle edilerek Ergenekon davası kamufle edilerek Abdullah Öcalan’a özgürlük yolunun açılmasını daha önceki 37. duruşmada yüce mahkemenize söylemiştim. Bizlerde onun rehine olduğumuzu söylemiştim. Bunlar yüce mahkemeye şunu hatırlatması lazım bu tezgâhın bu oyunun bu kurgunun planın nereden ne şekilde başlayıp hangi istihbarat oyunlarının bizler üzerinde yani Türkiye’deki sivil toplum dinamitleri denen Kemal Bey gibi diğer insanlar gibi işçi partisi gibi Kuvai Milliye gibi, insanları yıldırarak susturarak korkutarak korku toplumu yaratarak faşist bir rejim sistemine özenti duyularak bu özentiyi hayata geçirip plan dahilinde yargıyı da hakim kılarak bir oyun oynanmak isteniyor. Bu oyunun bir parçası terör örgütü olarak Ergenekon diye bahsedilen bizler maalesef birilerinin parmaklarına takmış olduğu iplerde oynamayı düşünmüyoruz. Biz olursak eğer ben oynatan olurum. Hiçbir zaman oynayan olmam. Mahkemenizin de bu oyuna bu alet olarak tezgâha girmemesini buradaki tutuklu sanıkların ne kadar fazla kaldığı müddetçe Türkî milleti üzerindeki baskısı ve cesaret medyanın da yanlış yanlı medyanın da yanlış yorumlayarak her gün dakikalarca haberleri sürekli döndürerek sanki varmış gibi sanki insanlara psikolojik olarak beyin altına işleyerek bunu kabul ettirmeye çalışması yüce mahkemenizden aynı doğrultuda hareket ediyor. Çünkü bizim burada tutuklu olmamız bazı yapılacak operasyonlara daha sonra yapılacak olan operasyonlara ışık tutuyor. Fakat bunun bir parçası olan adalet bakanı Mehmet Ali Şahin, her nedense köyünde kuzu otlatmaya aday oldu. Bey babasıyla beraber kuzu otlatıyormuş sanıyorum o bile çok ona, bundan sonra daha çok kuzu otlatacak insanların olduğunu ben biliyorum. Bunlardan biride birileri de bu iddianameyi düzenleyenlerdir. Ayın 29’unda adalet bakanlığında hazırlanıyor her şey hazırlanıyor. Türk milleti her şeyin farkındadır. Ben inanıyorum ki her hakkı herkes hakkını alacak her hakkı da hakkı edene verilecektir. Biz burada ben 16 aydır tutukluyum fark etmiyor 16 ay 26 ay 36 ay, özgürlüğümün bir günü bile benim için çok değerlidir. Fakat bunun hesabını her türlü zeminde tek tek soracağımdan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Benim bir günüm bir ömre bedeldir. Benim çocuğumun gözyaşı kimsenin canından daha değerli değildir. Bunu kimse unutmasın. Çektiğim her acının fersah fersah başka acılara çektirileceğini de kimse unutmasın. Türk milleti bunun hesabını soracaktır. Tarihin yakın tarihin geçmişine bakıldığı zaman ihanet hiyanet gaflet dalalet içinde bulunanların karaca Ahmet’te mezarları var. Bundan da o mezarlıklarını bazılarının bulamayacaksınız. Bunu şunu için söylüyorum kaçacaklar delik arayacaklar kaçacak. Hiç kimse bunu tehdit falan algılamasın ama bu böyle olacak buna inanın. Çünkü Türk milletinin geleceğine şerh koymak isteyenler Türk milletinin geleceğine çomak sokmak isteyenler bir gün onların gözlerine o çomaklar sokulacaktır. Montezku’nun kanunların ruhu üzerine olan kitabını 600 sayfalık kitabını okumalarını tavsiye ederdim. Onda sonra bu iddianameyi yazmalarını önerirdim ama bir sayfasını bile açmamışlardır. 1854’lerde yazılmış ama bugünü anlatıyor. Savcıların hakimlerin ne kadar kanunların arkasından dolaştığını her ne kadar bağımsızlık her ne kadar hakimlik teminatı her ne kadar bağımsızlık teminatı var ise de burada bulunan sanıkların hakları düşünülmüyor. Ve düşünüldüğünü de sanmıyorum. Eğer 86 kişiden 13 kişi tahliye olmuş 37 kişi tutusuz yargılanıyor 36 kişi tutuklu yargılanıyor. 37 kişiyi rica minnet getirebiliyorsunuz ama biz her gün kapımız çalındığı zaman 7.30 da çıkmak zorundayız, gelmek zorundayız. Ama diğerleri lütfetmiyorlar. Ama yüce mahkemenizde onları bir tutuklama talebiyle buraya getirmiyor. Getirseler bu dava görülecek bizlerde ak mı kara mı adaletinizin tecelli edeceğini göreceğiz ama maalesef bunu yapmıyorsunuz. Ben 4 celsedir isim veriyorsunuz isim verenler de gelmiyor bekliyoruz gidiyoruz iki haftadır öyle oluyor. Sayın başkanım biz kimi bekliyoruz, eğer godoyu bekliyorsak godo gelmeyecek bari sanıklar gelsin. Gelsinler bize baksınlar biz terörist miyiz tanıyorlar mı bizi görmüşler mi ifade versinler. Mahkemenizin bu konuda dirayetli olmasını talep ediyorum. Sayın başkanım, çektiğimiz acılar anlatılacak gibi değil acı sadece suçsuz olduğumuz için acı veriyor suçlu olsaydık zaten böyle kalkıp konuşma bu kadar özgür bu kadar demokratik bir karşınızda rahat olamazdık. Yüzümüz utanırdı, utanç diye bir şey vardır. Ama ben bir muşta ruhsatlı bir silahım birkaç generalle yani yönetim kurulunda çalışan generalle ne olacak memleketin hali Sayın komutanım demişim telefonla konuşmuşum sonra demişim ki bu Kürt meselesinin sonu ne olacak demişim her gün konuşuluyor her gün bütün millet konuşuyor Sayın cumhurbaşkanı dahil konuşuyor başbakan konuşuyor ben anayasanın verdiği 86. maddesine göre benim demokratik haklarımı elimden alamazsınız konuşma özgürlüğümü kimse elimden alamaz bunu kimse vermedi bana bu benim yaşam hakkımdır. Bu evrensel insan haklarına, haklarının bana tanımış olduğu bir özgürlüktür. Ben bu hakkımdan feragat edemem. Telefonla konuştum diye. İki kişi arasında konuşmalar zaten bir suç teşkil etmiyor. Kimseyi azmettirmiş kimseyi suça teşvik etmiş değilim. Sanıklardan her hangi bir kişiyle hiçbir suça teşvik etmiş, zaten kimsede kimseyle bir suç ilişkisi içinde olmamış. Sayın başkanım, sizler bugün bu yüce mahkemeyi başkan olarak temsil ediyorsunuz üye olduğunuz zaman çok isabetli sorular sordunuz ben de huzurunuza geldim bana bir tane soru sorabildiniz. Sayın savcılar 3 soru sordular birini, birini Sayın benim avukatım kabul etmemişti ben ona da cevap verdim. Sorun diye de ısrarla ne soracaksanız sorun üzerimdeki şüpheler kalksın ben çünkü memleketimin namuslu işadamlarına namuslu politikacılarına namuslu kahramanlarına şehitlerine karşı sorumluyum. Yani yüce mahkemenin vereceği cezaya karşı değil, ben insanlara karşı sorumluyum. Çıktığım zaman alnım dik olarak çıkacağım. Ben gittim orada yargılandım cevabımı verdim sorularını sordular her şeyi çürüttüm varsa kuvvetli suç şüphesi beni huzura çağırın tekrar yeniden bana her şeyi sorun bakın elimde dosyalarımla her gün geliyorum her gün. Her gün elime alıp geliyorum. Diyorum ki bir şey varsa sorun. Benim yeğenimin düğün davetiyesini delil diye koyanlar telefon rehberlerini evimdeki telefon rehberini sayfa sayfa çekip ece ajandası 86 dan beri onu koyanlar ve orada hiç konuyla alakası olmayan bir yığın insanın ismi geçmiş bakıyorsunuz delil ne delili ne yapmışım diyorum yazı yazmışım Atatürk’ün ölüm yıldönümünde Dolmabahçe de okunan yazıyı yazmışım onu koymuşlar 436. sayfada diyor ki Hayrettin Ertekin’in delili ne demişim, yüce Atatürk rahat uyu öyle başlamış. Onun haricinde bakıyorum suç delili olarak yani ne yapmışım diye yüce mahkemenizin önünde evraklar dosyalar ve bilgiler var ben ve buradaki insanlar ve medya ve arkadaki oturanların duymasını istiyorum. Hayrettin Ertekin birini mi öldürmüş birine emir mi vermiş birine paramı vermiş birine silah mı vermiş birine buluşup da nasılsın iyi misin diye fısıldamış mı hayır efendim telefonla görüşmüşüm kendi iş yerimin kendi ofisimin kendi cep telefonumla evimin telefonuyla açmışım o beni aramış, örneğin demiş ki hayrettin bey nasılsınız iyi misiniz ne yapıyorsunuz normal klasik konuşmuşum. 80–90 kişiyle konuşmuşum. Öbür konuşmalarım da var onlar konmamış lehime olan konuşmalar, Sayın başbakanla konuşmam var. Siz dedim gidin biraz dinlenin siz dedim çok yorgunsunuz ve bu sinirleriniz bundandır Sayın milli savunma bakanıyla görüşmem var. Bülent Arınç’la 33 kere görüşmem var orada tapelerde söylüyorum siz çok agresifsiniz, demokraside böyle şeyler olmaz. Biraz daha ciddi olun biraz daha dik durun hep söylüyorum niye onları koymuyorlar. Cumhurbaşkanıyla konuşmamı koymuşlar yüce tepe Çankaya bilmem ne bir şeyler söylemişim orada var. Peki, onlar niye benim lehime değil de bir başka Sayın paşam ne olacak bu ülkenin hali bu Kürt meselesi beni biraz çok üzüyor bu Diyarbakır’daki patlayan bomba da yarbay arkadaşımın çocuğu yaralandı. Şimdi üniversiteye gidiyor iyileşti Allah’a şükür, yaralandığı gün o acımla onu aramışım konuşmuşum Diyarbakır kolordu komutanını. Peki bunu koyuyorsunuz suç diye öbür taraftan okuttuğum çocukların onlarla konuşmalarım var. Çocuk esirgeme kurumunda niye onları koymuyorsunuz. Kızım harçlığını aldın mı ayakkabı gönderdim aldın mı bilgisayarlarınız tamam mı onlar niye yok. Sayın savcım neden bunları koymadınız. İşinize mi gelmedi bunlar. Bunların da konmasını istiyorum. İnsanlık adına yaptığım birçok Türkiye’nin her yerine olan yardımlarımın makbuzları niye konmuyor da kalkılıyor şanzıman almak için posta ile gönderdiğim Bursa’ya gönderdiğim iş yerimdeki çalışanla havale ettirdiğim Beşiktaş postanesinden onu o parayı tahsil ettirmem için efendim adam gönderdiğim söyleniyor. Allah’ınızdan korkun, bir şey demiyorum Allah’ınızdan korkun. Çünkü arabamın şanzımanı bozuldu Bursa da o parçacıda varmış havale çıkardım 3500 Avro mudur tam hatırlamıyorum makbuzu d mahkemenize sundum onu almaya giden ki, ben gitme dedim 800 milyon lira kalmış gitme, o çocuk hanımını gezdirmek için sırf arabayla gidiyor onu almaya alıyor orada yiyor içiyor geliyor benim haberim bile yok. Bir bakıyorum ki belgede para tahsil ettirmeye göndermişim. Efendim benim gönderdiğim paranın kalan kısmını almaya gitmiş çocuk yani bunu koyuyor ama benim koyduğum makbuzu PTT’den gönderdiğim makbuzu koymuyorlar. Yani ne yapılmak isteniyor Allah aşkına söyler misiniz yani burada kol bastı oynamıyoruz. Burada ciddi bir yargılama yapıyoruz. Bu delillerin lütfen çıkartılması için yüce mahkemenizin Sayın savcılık makamına bir telkinde bulunması lazım. Yasal yollarla bunların çıkarılmasının talep edilmesi lazım. Kemal bey birçok konuyu isabetli söyledi. İki tane mahkeme var. Bir dilekçe veriyoruz İstanbul 13.ağır ceza mahkeme başkanlığına Beşiktaş İstanbul, tekrar bir dilekçe veriyoruz İstanbul 13. ağır ceza mahkemesi başkanlığına Silivri İstanbul aynı gün iki tane dilekçe bir defa anayasaya aykırı hakimlik ruhuna aykırı mahkemelerin kuruluş kanununa aykırı. İki tane aynı gün aynı yerde aynı mahkeme üzerinden celse yapılamaz. Tahliye ediyorlar 13 ağır ceza mahkemesinden tahliyeler var geliyor ceza evlerine bakıyoruz başka sanık. Böyle bir şey var mı ben hukuk okudum ama hukuk mektebinde iyi ki hukukçuluk yapmıyorum iş adamlığı yapıyorum. Hukuk literatüründe böyle bir iki tane aynı ilin içinde iki tane numaralı aynı hakimleri taşıyan mahkeme hiç gördünüz mü Sayın yargıçlar, ben görmedim böyle bir şeyde görmedim. Böyle bir şeyde olmaz. Diyeceksiniz ki ha bundan yüksünüyor musunuz, hayır sizin tarafsızlığınızdan şundan bundan her hangi bir şey duymuyorum böyle bir şey yok ama zaten başından beri yanlış yapılan bir kuralları bari siz düzeltin burada yargılanıyoruz falan bu da çok önemli değil. Beşiktaş’a gitsek o da önemli değil ama Sayın başkanım, birazcık gayret göstermenizi bunu yapabileceğinizi bildiğim için talep ediyorum. Bunu yapma cesaretiniz var çünkü bunu bize siz öğrettiniz siz anlattınız. Biz bize kimse telkinde bulunamaz dediniz. Bizim için çok büyük güvencedir. İnanıyoruz bulunmazlar hadleri değildir.”
Mahkeme Başkanı: “ ondan emin olun “
Dostları ilə paylaş: |