T. C. İStanbul


Duruşmaya 13:30’a kadar ara verildi



Yüklə 327,15 Kb.
səhifə3/5
tarix23.01.2018
ölçüsü327,15 Kb.
#40646
1   2   3   4   5

Duruşmaya 13:30’a kadar ara verildi.

Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.

Bu arada bir kısım sanıklar müdafii Av. Osman Topçu’nun da geldiği görülmekle, huzurda yerine alındı.

Sanık Kemal Aydın tekrar huzura alındı.

Sorgu ve savunmasına kaldığı yerden devamla.



Mahkeme Başkanı:”Buyurun.”

Sanık Kemal Aydın:”Efendim savunmama kaldığım yerden devam ediyorum arz ederim. Selçuklu Hükümdarı Sultan Alpaslan ile Romen Diyojen arasında Malazgirt’te yapılan savaşta Bizans ordusunda bulunan Türk asıllı askerlerin saf değiştirerek Türk tarafına geçtikleri de tarihin kaydettiği bir gerçektir. Bu hakikatte bu coğrafyadaki Türk varlığının çok öncesinde olduğunu pekiştiren hususlardandır. Mensup olduğum Türk boyunun bir ihtimalle Saka İskit Türk imparatorluğuna dayandığı da varsayılmaktadır. Yaşadığımız Gümüşhane dolaylarına Hazar’ın kuzeyi Kafkas’ya üzerinden gelmiş olabileceğimizde ihtimaller arasındadır. Yargı makamları tarafımdan, tarafından bu soruya muhatap olduğum için ömrüm yeterse nereden geldiğimiz hususunu çok ayrıntılı olarak araştırıp mutlaka bulacağım. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin Saygıdeğer Yargıcına da merakta kalmaması için mutlaka bildireceğim. Ömrüm olursa Sayın Yargıcı bu meraktan mutlaka kurtaracağım. Biliyorum burada arz ettiğim bilgiler yeterli olmayabilir. Belli ki birileri soy kütüğümle çok ilgililer belli ki Gümüşhane’de de epeyce bir araştırma yapmışlar. Ulaştıkları bilgilerden bende istifade etsem mutlu olacağım. Bende yeniden araştırma yapmama müşkülatından kurtulmuş olurum. Her ne olursa olsun ben Ne Mutlu Türküm Diyene büyük düşüncesine mensup olarak kalacağım ve öyle yaşayıp öyle de öleceğim. Saygıdeğer Başkan, Saygıdeğer Heyet yargılandığım mahkemede Atatürkçülüğüm sorgulanmıştır. Sende mi Atatürkçüsün sorusu yaşadığım ülke Türkiye’ye, Türk milletine ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına talihsiz olduğu kadar ayıp unsurlarda taşımaktadır. Saygıdeğer Yargıç bulunduğu kürsünün Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kürsüsü olduğunun belli ki farkında değildi. O kürsüdeki kararlarının Türk milleti adına olduğunu da unutmuş gözükmekteydi. Bu ülkede herkes Atatürkçülüğü bilmiyor olabilir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti Devletinde görev almış hiç kimsenin buna hakkı yoktur. Biraz izan, insaf ve vicdanı olan herkes bu devletin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e minnet ve şükran borcunun olması gerektiğini bilir, bilmesi gerekir. Unutmayalım ki devlet Allah gibidir. Allah yaratmasaydı insanlık olmayacaktı. Devlet de yaratılmışların en kutsalı insanı yaşatan büyük bir varlıktır. Devletiniz yoksa yaşama şansınız başkalarının insafına ve vicdanına kalmış olacaktır. Onlar ne kadar müsaade ederlerse ancak o kadar yaşarsınız. Bunları bilmek için illa da yaşarak görmek mi lazım. O zaman tarihin sayfalarındaki o bilgiler ne işe yarayacaktır. Daha dün 1918’de Osmanlı Devletini yıkan ve vatanımızı işgal emperyalist güçlerin vatanımızda ecdadımıza yaptıklarını ne tez unuttuk. Daha üzerinden bir nesilde geçmemişken günümüzde de komşumuz Irak’ta, Afganistan’da, Filistin’de, Pakistan’da olanları görmüyor muyuz? Bunlar bize bir şey anlatmıyor mu, göstermiyor mu? 10 Kasım 1938’den günümüze Türkiye’yi yönetenler çokta istemeseler de Türk milletini ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini çok yakından ilgilendiren Çin İşgalindeki Doğu Türkistan’da Türk varlığına vatanlarında reva görülen soykırım niteliğindeki katliam her şeyi anlatmıyor mu? Canımız, malımız, ırzımız, namusumuz emniyet ve güvence altında olarak yaşıyor olmaktan daha büyük nimet var mı? Bundan daha büyük nimet olabilir mi? Bütün bunlardan sonra bizi devlet sahibi yaparak bize bu nimetleri bahşeden Mustafa Kemal Atatürk bizden bir Fatiha’yı bir övgüyü de hak etmiyor mu? Saygıdeğer Başkan, Saygıdeğer Heyet niçin Atatürkçüyüm bütün bunlardan sonra diyorum ki Atatürkçülük vatandır, devlettir, bayraktır, Cumhuriyettir, insandır, insana değerdir, hürriyettir, bağımsızlıktır, mazlum milletlerin bayrağıdır, namustur, şereftir, onurdur, İslam Dini’dir, kendini ifade edebilmektir, kendini bilmektir dahası Allah’ı bilmektir Atatürkçülük. Bunun için Atatürkçüyüm. Sakarya Meydan Savaşı Türk milleti ve mazlum milletler için emperyalizmle yapılan Türk kurtuluş savaşının dönüm noktasıdır. Mustafa Kemal bu savaşla ilgili tüm hazırlıklarını yaptıktan sonra bakınız yüce Allah’a nasıl dua ediyor bu duada neler var onları görmeden onu anlamak ve onu tarif etmek mümkün değildir. Sadece bir örnek olsun diye yüce mahkemeye arz ediyorum. Diyor ki, Mustafa Kemal;” Allah’ım bana verdiğin akıl ve zeka ile ben bütün planlarımı gerçekleştirdim. Artık bundan sonrası senin mukadderatın.” Yapacağı savaşın Türk milleti için ne anlama geldiğini öyle biliyordu ki yaratanı yüce Allah’a bu savaşla ilgili olarak sorumlu tutacak kadar. Yüksek iman sahibi bir yaratılış, Mustafa Kemal. Ebedi önderle iman yarışına girenlere ithaf ediyorum. Yine emperyalizmle büyük savaş öncesinde diyor ki Mustafa Kemal;”Ben Türk milletini kendi kendime düşündüğüm hayal ettiğim bir takım his ve düşüncelerin peşinde sürüklemek amacında değilim Allah beni böyle bir hatadan korusun.” ifadelerinde ki büyük imandır, sorumluluktur, ciddiyettir, mesuliyettir Mustafa Kemal Atatürk. Atatürkçülük işte bu büyük imandır. İnsanlığın Yaratıcısı insanlığa rehber olarak Peygamberler göndermiştir. Tüm Peygamberlere iman etmek Allah’ın emridir. Ancak Hazreti Muhammed din Peygamberliği ile tüm Peygamberlere indirilenler hükmünü yitirmiş, hükümsüz saymıştır. İnsanlık kıyamet gününe kadar Hazreti Muhammed’in peygamberliği ile yaşayacaktır, Allah’ın hükmü bu. Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk milleti için beşer taraftaki önderliği de böyledir. Türk milletinin yazılı bilinen tarihinde Atatürk ile kıyaslanacak lider bulunmamaktadır. Benim Atatürkçülüğümün beşer tarafta kıyaslaması yoktur. O tektir o ebedi önderdir. Saygıdeğer Sedat Sami Haşıloğlu beye çok görmüyor ve kınamıyorum. Milletimiz gibi kendiside Atatürk’ü gerekli gereksiz, lüzumlu lüzumsuz yer ve mekanlara dikilen Atatürk’ün heykellerinde gördü tanıdı. Elbette ki Türk milletine ebediyen lazım olacak gerçek Atatürk’ü heykellerde bulmak, görmek ve anlamak mümkün değildir. 10 Kasım 1938’de ölümünü müteakip Türkiye’mizi yönetenler, bilhassa Türk milleti gerçek Atatürk’ü anlamasın, tanımasın diye bu yöntemi uyguladılar. Aksi söz konusu olsaydı Türk milleti ebedi öndere deccal, dinsiz diyenlerin dilini keser ağzını yırtardı. Halbuki şimdilerde böyle diyenlerle yan yana kol kola aksi olsaydı emperyalist düşmanlarımızın Büyük Ortadoğu Projesinde Eşbaşkanlık görevini kabul edenlere güvenerek oy verir miydi? Saygıdeğer Haşıloğlu, heykellerde Atatürk’ü bulamadığından beni de heykelci Atatürkçüler gibi değerlendirdiğinden bu soruyu çok haklı olarak sorduğunu düşünüyorum. Bir başka vahim nokta ise o aziz insanın rakı kadehlerinde anlatılmasıdır. Sonrasında da Siyonist ideolojinin uşakları tarafından zehirlenerek öldürülmesine içki bağımlılığına bağlı siroz hastalığına tutulduğu alçaklığı kılıfını uydurarak yüzde doksan dokuzu Müslüman olan milleti önünde küçük düşürme yoluna gittiler. Atatürk ki 1919’dan 10 Eylül 1922 yılına kadar geçen üç buçuk yılda ağzına bir yudum içki almamış bir Allah dostudur. Ebedi önderi heykellerini dikerek anlatmaya ve öğretmeye çalışmak onu yok etmenin yöntemlerinden biriydi. Bu bilinçli bir uygulamadır. Bu işin mimarlarının başında da emperyalist düşmanlarımızdan olan sözde de müttefikimiz A.B.D’nin emri ve bilgisi dahilinde darbe yapan Sayın Kenan Evren gelmektedir. Geçmiş yıllarda bu yöntemi uygulatanlar şimdilerde Atatürk’ün resim ve heykellerinin kaldırılmasını Avrupa Birliği’ne girişin şartı olarak Türkiye’nin önüne koymaktadırlar. Caddelere, stadyumlara, hava alanlarına ismi verilerek Atatürk yaşatılamaz. Bu durumda cadde, sokak ve stadyumlara isimleri verilmiş başka zatlarla onu yan yana koymaktır ki bu da ona yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Onu heykel, yol, cadde, sokakta arayacaksak Türkiye onun heykeli değil mi. Türkiye bize heykel olarak yetmiyor mu? Ben böyle düşünen bir Atatürkçüyüm. Benim Atatürk’üm asla ölmeyecektir. O ebediyen yaşayacaktır. Atatürk’ü heykellerde arayanların Atatürk’ü zaten yaşamıyor. Bu anlatımlarımdan sonra Saygıdeğer Haşıloğlu’nunda beni anladığını düşünüyorum. Ben gerçek Atatürk’ü arayarak buldum, temennim Saygıdeğer Haşıloğlu’nunda gerçek Atatürk’ü bulmasıdır. Biliyorum ki bulduğunda beraber aynı yol üzere olacağız. Mustafa Kemal Atatürk’ün bilgilerinden yararlandığı rehber edindiği kişiler arasında Marks, Lenin, Hitler, Mao ve onların benzerleri ve ideolojileri yoktur. Mustafa Kemal’in bilgi kaynakları ve rehber edindiği kişiler arasında Kaşgarlı Mahmut, Yusuf Has Hacip, Ziya Gökalp,Tevfik Fikret’lerin olduğu kendi ifadeleri ile bilinen bir gerçektir. Mustafa Kemal Atatürk ve onun ideolojisiyle çatışma halinde olan kişi ve ideoloji liderlerini de liderin olarak kabullerin arasına koyacaksın Atatürk’le kavgasından dolayı Türkiye’yi terk ederek Rusya’ya sığınan ve Lenin beni sen yarattın diyen Nazım Hikmet’i ve onu taptığı Leninizm’i baş tacı yapacaksın Marksizm’i ideolojin olarak kabul edeceksin sonra ben de Atatürkçüyüm diyeceksin. İstiklal marşımızın yazarı Büyük Şair Mehmet Akif’te ömrünün bir kısmını Türkiye dışında geçirmiş bulunmaktadır. Mehmet Akif ve Nazım Hikmet’in ebedi, edebi kişilikleri elbette ki tartışılamaz. Türk edebiyat tarihinin önemli şahsiyetleridirler. Olarak edebiyat tarihimizde yer almışlardır. Moda deyimiyle son zamanlarda birileri ömrünü Rusya da tamamlayan Nazım Hikmet ile Atatürkçülük birileri de ömrünü Mısır da tamamlayan Mehmet Akif ile dincilik yaparak Mustafa Kemal değerlerine ve onun Cumhuriyet Devletini sonlama düşüncesine katkıda bulunduklarını belli ki görememektedirler. Allah bize öyle şeyler gösterdi ki şükretmemek mümkün değil İslam dini üzerinden siyaset yapan dinci tacirlerle Nazım Hikmet’çiler nasılda yan yanalar, kol kolalar. Bütün bunlar Atatürkçülüğün bitirilmesi içindir. Her iki tarafta da bilmeden bu ittifaka yardım edenleri tenzih ediyorum. Allah’tan bir başka dileğimde Nazım Hikmet ile Mehmet Akif’in mezarlarının Türkiye’de yan yana olmasıdır. Yan yana mezarları bu ittifakı ebedi yapar. Nasıl olsa ortak düşman Atatürkçülük değil mi. Önce onu ortadan kaldıralım, sonra kendi aramızda hesaplaşırız düşüncesiyle hareket edilmektedir. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin Sayın Yargıcı da arz ettiğim bilgilerden sonra Atatürkçülüğümü ve ne tür Atatürkçü olduğumu anlamıştır diye düşünüyorum. Atatürk’e ve onun düşünce dünyasıyla çatışma halinde olanlara hayranlık duyularak onların fikirlerini Atatürk’ün büyük ideolojisi önünde paye verilerek Atatürkçü olunamaz. Atatürk ve Atatürkçüye saldıranlar ve ona düşman olanlar bir an düşünebilseler ve geriye birazcık baksalardı eğer Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı sizler o kürsüde bugünkü isimlerinizle bende sanık kürsüsünde bugünkü ismimle olamazdık. Adlarımız, Agop, Apostolos, Natalia olurdu. Analarımızı bilirdik de babalarımızın kim olduğunu bilemezdik. Duygularımın değil aklın, ilmin ve bilginin ışığında yürüyebildiğim için Atatürkçüyüm. Atatürk gerçeğini görebildiğim için Atatürkçüyüm. Ne anlam taşıdığını bildiğim için Atatürkçüyüm. Atatürkçülük emperyalizmin her türlüsüne karşı olmak anlamına geldiği için Atatürkçüyüm. Millet olarak var olmanın yolunun devlet sahibi olmaktan geçtiğini bildiğim için Atatürkçüyüm. Unutturulmuş Türk adıma yeniden can verdiği için Atatürkçüyüm. Onurumla yaşama imkanına sahip olduğum için Atatürkçüyüm. Dinimi rahatça yaşayabildiğim için Atatürkçüyüm. İnsanca yaşama imkanına sahip olduğum için Atatürkçüyüm. Adımı yaşattığı için Atatürkçüyüm. Allah diyebildiğim için Atatürkçüyüm. En kalbi duygularımla İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin Sayın Yargıcına bana duygularımı Türk tarihinde ebediyen kalmak üzere ifade etmeme imkan tanıdığı için şükranlarımı sunuyorum. Öncesinde çok müteessir olmuştum. Ancak şimdi çok bahtiyarım. Bilgilerimi ve duygularımı Türk milleti ile paylaştım. Ebedi Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü birde milli mücadeledeki silah arkadaşlarından Sayın Kazım Karabekir’in kızının ifadeleri ile tanıyalım. Hanımefendi Erzurum Kongresinin 90. Yıl Kutlamaları için katıldığı törende bakınız o yüce şahsiyet Mustafa Kemal Atatürk’ü nasıl anlatmış. Timsal Karabekir diyor ki,”Kazım Karabekir Atatürk’teki liderlik vasfını gördüğü için kolordum ve ben emrinizdeyim, diyebilmiştir. Atatürk’ün liderlik vasfını sadece babam değil dünya da gördü. Bugünkü liderler içinse sadece üç defa yutkunmam yeter, verecek cevabım yok benim canım yanıyor, içim acıyor. Obama gelip benim liderime “Aç Kars kapısını.” diyememeli. Atatürk’e diyemezdi, Kazım Karabekir’e diyemezdi. Liderlerimizde sıkıntılar var. Arzum Bağımsız Türkiye’de şerefimle Türklüğümü yaşamak. Burada böl, parçala ve yut oyunu oynanıyor. Dışarıdan gelen adamlar diyoruz ama ben dışarıdan gelen tehlikenin peşinde değilim. İçerideki mikropla sıkıntım var. Üzerimize ölü toprağı serpilmesini hak etmiyoruz. Allah’a havale ediyorum. Şimdi ise aydın karanlıklar Ermeni’den özür dileme kampanyası açıyorlar. Onlar Ermeni’den değil size layık olamadık diyerek atalarından özür dilemelidir.” Düşünceleri ve tarihi hakikatler ile Atatürk’ü ve Türklüğümü nede güzel anlatmış bulunmaktadır. Demek ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti Türk milleti için kaygılar ve endişeler sadece benim için de değilmiş. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulmasında Ordu Komutanı olarak fiili görev almış kahramanların evlatları da aynı endişeleri ve kaygıları yaşamaktadır. Hatta endişeler o kadar büyüdü ki Türklüğünü şerefiyle yaşamak istediğini ifade etmektedir. Demek ki Türk ülkesinde millet evlatlarının Türklüğünü yaşamasında büyük sıkıntılar bulunmaktadır. Gözaltına alındıktan sonra çıkarıldığım mahkemede Sayın Yargıcın şahsıma Türk müsün, nereden geldiniz, Türklükten neyi kastediyorsunuz sorusu zaten her şeyi çok açık olarak anlatmaktadır. Demek ki milli mücadele kahramanı Kazım Karabekir’in evladı da aynı sıkıntı ve zorluğu yaşamaktadır. Sadece bu ifade Türkiye’de Türk milletine yönelik Türklüğü yok etme savaşını her yönüyle anlatmaya yeter de artar bile. Türklüğümü ifade etmek ve yaşatmak üzere düşünceler taşıyor olmaktan dolayı bazı aklı eveller hakkımda hazırladıkları iddianamede iftiranamede bana ırkçılık düşünceleri taşıdığımdan bahisle suç isnadında bulunmuşlardır. Sayın Kazım Karabekir’in evladının bu konudaki düşüncelerini onlara ithaf ediyorum. Çok daha önemlisi milli mücadelenin kahramanlarından olan Kazım Karabekir 1926 yılında ebedi önder Mustafa Kemal Atatürk’e tertiplenen İzmir suikastı ile ilgili olarak da İstiklal Mahkemesinde yargılanmıştır. Yukarıdaki ifadeler böyle bir yargılanmaya muhatap olmuş bir babanın evladının ifadeleridir. Erdemli olmak, adam olmak başka bir şeydir. Atatürk’e kin ve nefretle düşmanlık duyanlara duyurulur. Elbette ki Timsal Karabekir hanımefendi bağımsızlığın ve hür yaşamanın ne demek olduğunu çok iyi bilmektedir. Türk milletini bu yüksek şahsiyet Timsal Karabekir hanımefendinin düşüncelerinde buluşmaya davet ediyorum. O zaman Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milleti tüm tehlikelerin üstesinden çok kolay gelebilecektir. Saygıdeğer Başkan, Saygıdeğer Heyet, çıkarıldığım mahkemede Yargıç bana arz edeceğim soruları sormuştur. Türk müsün? Nereden geldiniz? Türklükten kastınız ne? Bir isim listesi ve o isim listesinden tanıdıklarım soruldu. Kaç lira maaş alıyorsun? Aylık telefon giderlerin ne kadar? Doğu Perinçek ile çekilmiş fotoğrafın var ne diyeceksin? Misafirlerini daima evinde mi ağırlarsınız? Eceli gelen köpek Camii duvarına işer sözünü, Zekeriya bey için mi söylediniz. Tutuklanma talebiyle çıkarıldığım mahkemede yargılanma nedenim olan bu suç fiillerime bağlı olarak tutuklanmış bulunuyorum. Bu sorulara verdiğim cevaplar hiçbir anlam ifade etmemiş olsaydı veya bu sorulara hiç de cevap vermeseydim. Tutuklanamam gerekirdi. Bu sorulara bağlı olarak tutuklanmamı gerektiren suç unsuru fiillerin neler bilmek istiyorum. Yüce Mahkemeden arz ve talep ediyorum. Yargılanmakta olduğum mahkeme bizatihi adaletsizlik yapmaktadır. Lütfen adaleti tesis ediniz. Aynı gerekçe ve iddialarla yargılanan sanıkların bir kısmı tutuklu diğer bir kısmı tutuksu olarak yargılanmaktadır. Evrensel hukukta herkes eşit muamele görmelidir. Temel ilkedir. Mademki tutuksuz da yargılama yapmak yasaldır o zaman tüm tutukluların tahliyesini ve yargılamanın bu eşit zeminde yapılmasını arz ve talep ediyorum. Saygıdeğer Başkan, Saygıdeğer Heyet 5 Temmuz 2008 tarihinde çıkarıldığım mahkemede savunma yapmak üzere tarafıma sorulan soruları Yüce Mahkemenize aklımda kalanları ile arz etmiş bulunuyorum. Yüce Mahkemenizin hakkımda tutuklama kararı veren Sayın Mahkemenin kararını tetkikle hangi suç fiillerime bağlı sorulara cevap veremediğimden bahisle tutuklandığımı bilmek istiyorum. Çünkü ben hangi suç fiillerime bağlı olarak tutuklandığımı bilmiyorum. Zira bana Sayın Mahkemece sorulan sorular suç niteliği taşımamaktadır. Buna rağmen hakkımda tutuklama kararı verilmiştir. Hal böyle olunca da pek tabi olarak emir ile tutuklandığım düşüncesini taşımaktayım bu duygu ve düşüncelerimin yanlışlığına veya doğruluğuna yüce mahkemeniz son verecektir. Kalan ömrümü bana bu düşüncelerle yaşatmayınız. Yüce Mahkemeden istirham ediyorum. Şimdi ise hakkımda nihai kararı verecek olan yüce mahkemenin heyeti arasında aynı Sayın Yargıç üye olarak bulunmaktadır. Ben Sayın Yargıç Hakkında reddi hâkim talebinde bulunmayacağım. Ancak kovuşturma sonucunda hakkımda verilecek nihai kararda Saygıdeğer Yargıcın hangi duygularla hareket edeceğini doğrusu merak ediyorum. Elbette ki şüphe taşıdığımı da ifade etmeliyim bu düşüncelerimde art niyet taşıdığımı da lütfen düşünmeyiniz. Takdir edersiniz ki ben de insanım ve de adalete olan inancımı ve güvenimi de kaybetmiş bulunuyorum. Saygıdeğer Başkan, Saygıdeğer Heyet gözaltına alınmamızı müteakip çıkarıldığım mahkemede yargılanmama müteakip kız kardeşim Neriman Aydın hanımefendinin yargılanması sırasında kendisine Prof. Dr. Ercüment Ovalı’nın sorgusundaki ifadelerinden bahisle Kemal Aydın’ın önyargılarının olduğu ifade edilmiştir, mealinde bir soru sorulmuştur. Yüce Mahkemece cevaplanması istenen bu soru karşısında kız kardeşim çok büyük de bir şaşkınlık yaşamıştı. Öyle ki duruşma sırasında dönüp yüzüme bakacak kadar o biliyordu ki bu ülkede bu sorunun muhatabı olmayacak tek adamdır Kemal Aydın. Ancak savunmam açısından da çok önemli olan bu hususu Yüce Mahkemeye arz etmek benim için bir mecburiyettir. Muhatabı olduğum soruşturmaya bağlı olarak benimle ilgili teknik, takip ve araştırmayı yapanların önyargılarımın olup olmadığı soruşturmanın önemi açısında tespit etmeleri gerekirdi. Demek ki ilgililer görevlerini iyi yapamamışlar ki Sayın Yargıcı böyle bir soruya sormaya mecbur bırakmışlardır. Hayatımda önyargılarım yoktu. Ailem yakınlarım ve seven dostlarımın birçoğundan bu konuda hep eleştiri ve tenkit alırım. Bunu ancak benim durumumda olanlar bilir. Öyle ki ben esasta Diyarbakırlı olmadığım halde 35 yılı aşkın bir zamandır hep Diyarbakırlıyım derim. O yöre insanımıza da büyük bir sevgi ve yakınlık duyarım. Diyarbakırlılar nezdinde de çok sevilirim. Ayrıca da 25 yıldır yaşadığımız bölücü savaşı görüce de ne kadar doğru yol üzerinde olduğumun da mutluluğunu yaşıyorum. Keşke ülkemde bu manada benim gibi düşünenlerin sayısı fazla olsaydı. İnanıyorum ki etnik azınlık ırkçılığına bağlı bölücü savaşın boyutları buralara ulaşmazdı. Önyargı duyguları ve hisleri ile hareket eden insanlarda olur. Hâlbuki ben sevgi dışında duyguları ile hareket etmeyen bir şahsiyetim. Bu çok önemli bilgi bana daha çocuk denecek yaşta bilge rehberlerim tarafından öğretildiği için ben böyle bir hayat yaşamaktayım. Elbette ki buda benim şansım. Benimle sosyal münasebette olanlarda bu manada çok şanslılar. Zira bende çevremdeki herkese bu doğru bilgiyi hem öğretir hem de tatbik ettirmeye çalışırım. Prof. Ercüment Ovalı’da onlardan biridir. Ne söylediğini bilmiyorum ancak tahmin ediyorum ki onun kastettiği şey benim sevgilerime bağlı tutkularımdır. Ancak Cenab-ı Hak Türk milletinin yaratılışına his ve duyguları çok o kadar çok fazla koymuş bulunmaktadır ki esasında bu çok büyükte bir nimet ancak biz bu nimetten faydalanmasını bilmiyoruz. Böyle olmasaydı Türk milletinin bireyleri arasında düşmanlık yaratılamazdı. 25 yıldır devam eden etnik azınlık ırkçılığına dayalı bölücü savaşta sevgisizliğin ürünüdür. Ülkemize ve milletimize inanılmaz büyükte zararlar veren emperyalist düşmanlarımızın ve yerli işbirlikçilerinin sevgisizlik temelinde yarattıkları düşmanlığı Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti anlayabildiğinde alabildiğine yaşamaktadır. Bu nefreti ve düşmanlığı sevgiye dönüştürmeden terörist yapılmış Türk milletinin evlatlarını afla iş ve başka vaatlerle dağdan indiremezsiniz. Çünkü o millet evlatları dağa bağımsız Kürdistan idealine bağlı olarak çıkarılmışlardır. Kürt sorunu diyerek zaten siz dağdan indirme yolunu kapamış bulunmaktasınız. Sonra da dağdan inin diyeceksiniz. Bu mümkün mü? Elbette ki değil. Bu yolu takip ederseniz o zaman da sizden bağımsız devlet isterler. Unutmayınız çünkü emperyalist düşmanların planı buna yöneliktir. Sevgisizliği ortadan kaldıracak tek çözüm birlikteliği beraberliği oluşturmaktır. Kürt kardeşlerimiz diyerek 1000 yıldır beraberiz diyerek beraberlik oluşturulamaz. Kürt kardeşlerimiz diyerek 1000 yıldır beraberiz diyerek beraberlik oluşturulamaz. Bu ifadeler ayrılığı çağrıştırmaktadır. Kürtçe lehçeye şiveye dil diyeceksiniz. Onu geliştirmek dil yapmak için devlet eliyle yayın yapacaksınız sonra da kalkacak birlikten beraberlikten söz edeceksiniz. Bu hal kendinizi avutma halidir. Buradan yürüyerek ayrılıkçı terör savaşını durduramazsınız. Böyle yaptığınız içindir ki Ne Mutlu Türküm Diyene hal çaresi düşmanlık ifadesi olarak algılanır hale gelmiştir. Emperyalist düşmanlarımızın planları arasındadır, bunun üzerine emperyalist düşmanlarımızın planları asırlardır bunun üzerineydi. Türklüğü yok etmeden savaşlarını kazanmaları elbette ki mümkün değildir. Düşman onu çok iyi bildiği için bu hassas noktamıza saldırmaktadır. Bu konudaki emek çaba ve gayretlerimi hiçbir şeyden haberi olmayan bilgi ve akıl fakiri zavallılar bölücü terör örgütüyle ilişki diye iddianame adındaki istihbarat raporuna yazabilmişlerdir. Her insanın olduğu gibi benimde kutsal değerlerim vardır. Türk milletine mensubiyet, Türk milletini tarifi imkânsız duygularla sevmek, Mustafa Kemal Atatürk’ü sonsuz duygularla sevmek onun yolunda yürümek onun düşünce dünyasına tabi olmak, Türk Silahlı kuvvetlerinin Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti için ifade ettiği anlamı bilmek anlamak ona göre de gerek, ona göre de gerekli değeri vermek İslam dinine iman ediyor olmam ve yüce Peygamber Hazreti Muhammed dindarlığı önyargı ise ben bu önyargılarımla yaşayacağım. Tabii ki arz ettiğim hususlar önyargı değildir. Prof. Dr. Ercüment Ovalı kardeşimin anlatmak istedikleri bunlardır. Türkçe ifade eksikliği nedeniyle bu herkeste olması gerekli hassasiyetlere önyargı dediğini düşünüyorum. Önyargıların varlığı tehlikedir. Bir de saplantıya dönüşürse vay geldi insanın ve insanlığın başına. Ön yargılı insanlar çok tehlikeli olur özellikle devlet yönetenler ile hakim savcı doktor ve öğretmenlik mesleğini ifade edenler önyargılardan arınmış kişiler olmalıdırlar. Dünyamız muhtelif çağlarda zamanlarda önyargıları saplantıyı dönüşmüş devlet yöneticilerinin büyük felaketlerine duçar olmuştur. Hitler, Stalin, ve Cengiz Han bunlardan bazılarıdır özellikle son birkaç aydır Türkiye’miz saplantıya dönüşmüş bu önyargılı devlet yöneticilerinin açtığı felaket çukurunda boğulmak istenmektedir. Yüce Türk milletini Allah tan başka hiçbir güçle boğamaz yok edemez eş başkan görevli başsavcının R.T. ve AKP hükümetinin ihanet anlamına gelebilecek Kürt sorunu saplantısına bağlı olarak yaşamaktadır. Neyse ki çok geçmeden Kürt sorunundan demokratik açılıma geçmiş bulunuyorlar dilerin bu dönüş Türk milletinin hassasiyetlerini kırmak törpülemek anlamında olmasın. Aklınızı nefsinizle yönetirseniz şeytanın emrinde olursunuz şeytana hizmet edersiniz aklınızı bilginizle yönetirseniz şeytanı mağlup eder Allah a milletinize doğruya hizmet edersiniz Allah’ın emrinde olursunuz bu düstur üzerinde hareket edenlerin önyargıları olmaz . Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetenlerin bu düsturda kişiler olmasını çok arzu ederim temennim bu yöndedir Allah bu duamı kabul etsin. Saygıdeğer başkan Saygıdeğer heyet iddianamenin başından örgütsel irtibatlar başlığına kadar olan bölümdeki iddialara sözlü cevap vereceğim esasında arz ettiğim hususlar savunmam için elbette ki yeterlidir. Ancak ben bununla yetinmeyeceğim iftiranamenin örgütsel irtibatlar başlığına kadar olan bölümüne iddianame metnini bizzat okuyarak ilgili hususları tek tek cevaplayacağım. Yüce mahkemeye şuana kadar arz ettiğimle Türklüğümü de Türkçülüğümü de Atatürkçülüğümü de iman ettiğim Allah’ı da dinimi de dinimin peygamberi Hazreti Muhammed’i de siyasi görüş ve anlamayışımı da inanç değerlerim ve mensubiyet hissiyatımla anlattım. Gördüğünüz üzere benim imanım sevgim bağlılığım sadakat anlayışım bu değerleri istismar ederek siyaset ticaret yapanlarınkilere hiç ama hiç benzememektedir. Böyle olduğu içindir ki benimde dahil olduğum örgüt oluşturmak mümkün değildir zira bu manada örgüt oluşturacak eleman bulmakta çok zordur. Çünkü Allah’ım, dincilerin Allah’ına benzemiyor, peygamberim benzemiyor, Atatürk’üm benzemiyor, Atatürkçülüğüm benzemiyor, Türklüğüm, Türklüğüm benzemiyor, Türkçülüğüm benzemiyor, siyasete bakışım benzemiyor, devlet anlayışım benzemiyor, Türk silahlı kuvvetlerine bakışım benzemiyor, Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin düşmanlarıyla ilgili değerlendirme ve tanımımız bile farklı ülkemde siyasetin hemen hemen tamamına yakını ABD’ye AB’ye İsrail’e İngiltere’ye dost derken ben ezeli ve ebedi düşmanlarımız diyorum. Çoğunluk basın özgürlüğünden basının kutsiyetinden bahsederken ben Siyonist ideolojinin emrinde olan basın diyorum Türkiye’nin geleceğini Avrupa birliği ve ABD ile ilişkilerde arayan siyasi anlayışların aksine ben kendi coğrafyasındaki ilişkilerde ve doğudaki ittifaklarda görüyorum dahası ebedi önderin yaşarken oluşturduğu ancak ölümünü müteakip yok edilen ittifakların yeniden hayata geçirilmesinde görüyorum. Çok önemli bir başka husus ise ülkemizde siyaset yapanlar tüm siyasi partiler dernekler vakıflar ve ticari teşekküller de dahil emperyalist düşmanlarımızın emperyal amaçlar için ürettikleri suni Kürt olgusunun doğruluğunu esas alarak siyaset yaptıkları düşünce ürettikleri Türk milletinin bildiği bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır bense Kürt ifadesinin kullanılmasının Türk milletine ve Türkiye Cumhuriyeti devletine ihanet anlamı taşıdığını Kürt ifadesini kullanan tüm siyasilerin ve siyasi teşekküllerin Türkiye Cumhuriyeti devleti anayasasının değiştirilemez değiştirilmesi dahi teklif edilemez hükümlerinden olan ulus devlet ve üniter devlet kuralını yok sayarak suç işlediklerini hatta Türkiye Cumhuriyeti devletinin uluslar arası kuruluş anlaşması Lozan’ın azınlıklarla ilgili hükümlerini ihlal ederek de bir başka suç daha işlediklerini ifade ediyorum. Kısmen arz ettiğim bu hususlardan da anlaşılacağı üzere emperyalist düşmanlarımız ve de yerli iş birlikçilerinin hedefi olmam çok normaldi. Tekraren arz ediyorum ki bu savaşı yüce mahkemeniz bitirecektir. Ayrıca yukarıdaki suç işleyenler hakkında da suç duyurusunda bulunuyorum arz ederim. Ülkemizde kurulu siyasi partilerin isimlerini çıkararak programlarını inceleyiniz aynı olduğunu göreceksiniz varsa istisnaları onları tenzih ediyorum. Öylelerine de haksızlık etmemeliyim hakkım da yok, bu nedenle emperyalizmin kontrolündeki siyasete de kocaman bir hayır diyorum Saygıdeğer başkan Saygıdeğer heyet, Ayetullah görüş ve anlayışı Kur’an’i değildir, bir nevi ruhbanlıktır İran da mahkemeler Ayetullahlık sisteminin mollalarından fetva alarak karar vermektedirler R.T. ve partisi AKP Humeyni rejimi uygulaması olan sistemin Türkiye de de hayata geçirilmesinin uğraşı içerisindedirler. Beni sadr Humeyni hakimiyetindeki İran’ın ilk cumhurbaşkanıydı. Ancak İran’dan ilk kaçanlardan oldu cumhurbaşkanı olmasına rağmen işin anladığı gibi olmadığını gördü böyle bir durumda ben akıbetimi biliyorum beni asarlar şimdi olduğu gibi kaçmayı düşünenlerle, düşünenlere hatırlatması benden herkes ayağını ona göre denk alsın demokratik hukuk devleti sadece bana değil herkese lazım . Saygıdeğer başkan Saygıdeğer heyet gözaltına alındığım 1 Mayıs 2008 tarihine müteakip tutuklanma talebiyle çıkarıldığım mahkemede hakkımdaki suç isnatlarının başında olan Türk yaratılışımı ve Atatürkçülüğümü neden ve niçinler ile şüpheye yer bırakmayacak şekilde yüce mahkemeye arz etmiş bulunuyorum. Buradan hareketle Türk yaratılışım ve Atatürkçü olmam suçlarım nedeniyle hakkımda tutuklanma kararı veren Saygıdeğer yargıç Sedat Sami Haşıloğlu beyin eş başkan R.T.’nin moda deyimiyle hangi etnik kimliğe ait olduğunu bilmek istiyorum Türk olduğunu bilirsem aleyhimde karar verileceğini bilsem dahi, hakkında reddi hakim talebinde bulunmayacağım çok daha önemlisi Saygıdeğer yargıç Ergenekon davasının başsavcısı da olan başbakan R.T.’nin de önünü açmış olacaktır zira R.T. de bir türlü açıklayamadığı etnik kimliğini ifade etme zorluğu, zorunluluğundan kurtulmuş olacaktır. Böylece de Türk milleti R.T.’nin tek milletten hangi milleti, tek devletten hangi devleti, tek bayraktan da hangi bayrağı kastetmiş olduğunu öğrenmiş olacaktır. Buna bağlı olarak da Türk milleti Sayın yargıç’a ebediyen minnettar kalacaktır. Saygıdeğer yargıcın bu büyük hizmetten Türk milletini mahrum bırakmamasını özellikle istirham ediyorum. Ayrıca Türk yaratılışım ve Atatürkçülüğüm suçlarıma bağlı olarak hakkımda tutuklama talebinde bulunan Sayın Cumhuriyet savcısı Mehmet Ali Pekgüzel’in bey’in de etnik kimliğini bilmek hakkımdır. Ben suç niteliği taşıyan Türk yaratılışımı ve Atatürkçülüğümü yüce mahkemeye açıkladım bu suçlarımla ilgili savunmamı yaptım Sayın Mehmet Ali Pekgüzel Bey suç niteliği taşımayan benim Türk yaratılışım gibi utanılacak tarafı bulunmayan etnik kimliğini açıklamak mecburiyetindedir. Değilse hakkımda yazdığı fezlekeden ve iddianameden sarf-ı nazar ettiğini yüce mahkemeye bildirmelidir. Aksi takdirde Türk yaratılışımı ve Atatürkçülüğümü suç sayan Sayın Mehmet Ali Pekgüzel Bey ve Saygıdeğer Sedat Sami Haşıloğlu Bey hakkında da suç duyurusunda bulunacağım. Allah’ın ve Türk milletinin düşmanlarına düşmanım demeyenlerden değilim ve de olmayacağım. Yürek taşımak başka yürekli olmak başkadır. Türk milletinin yürekli vatan evlatlarına çok ihtiyacı bulunmaktadır. Elbette ki burada bulunmayı hak etmiştim bu kanunların suç saydığı fiillerden dolayı değil, Allah’ın, Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin düşmanlarına bakışım nedeniyledir. Bu suçu işlemeye ömrümün sonuna kadar devam edeceğim. Saygıdeğer başkan Saygıdeğer heyet hakkımda yazılı bu iddianame, insan aklı ürünü değildir iblis şeytan aklı ürünü olduğunu yazılanları cevapladığımda sizde bana hak vereceksiniz insan yaratılışı kötülük yaratmak üzere değildir. Bu durum insan fıtratına aykırıdır. Hele bu durum hukuk adamına hiç yakışmaz ne demek istediğimi ilerleyen bölümlerde birlikte göreceğiz. Saygıdeğer başkanım Saygıdeğer heyet elde edilen dokümanlar bölümünün 1. sırası, 1. sırasındaki suç delillerim arasında Fethullah Gülen’le ilgili hazırlanmış, ne tarafı, nere, kimler tarafından hazırlandığını da bilmediğim ancak bana da bir şekilde ulaştırılmış saydamlar bulunmaktadır iddianamemin elde edilen dokümanlar bölümünde 1. sırada bulunmaktadır. Ben tekraren saydamları daha önce sorgusu tamamlanan Ali Özoğlu Bey aynı saydamı gösterdi üzerinde de görüşleri arz etti o görüşlerine aynen katılıyorum ben başka boyutta da düşüncelerimi bu konuda arz edeceğim Sayın Cumhuriyet savcısı sorgum sırasında bana Fethullah Gülen’le ilgili de sorular sormuştu ancak ben onları özel olarak sordum iddianamede ifadede bulunmasa olur mu? Demişti, hay hay olabilir demiştim, ancak şimdi böyle bir durum söz konusu olduğu için o konu ile ilgili düşüncelerimi başlayarak arz ediyorum efendim. 22 yıl müfettiş olarak görev yaptım. Meslek gereği ve üstatlarımdan da öğrendiğim üzere yapılan tahkikatlarda raporlar delillerin önemlerinden başlayarak yazılmaktadır bu iddianamedeki delillerimin 1.sini Fethullah Gülen’i anlatan saydamlar oluşturmaktadır. Burada sanık tanık konumunda bulunmayanların hukukunu korumada gösterdiğiniz hassasiyeti ne yazık ki korumanızda bulunan bizlere göstermediniz. Özel hayatın mahremiyetine giren hususların iddianame sayfalarından basın yayın organlarında yayınlanmasına mani olmadınız gren kartlı mültecinin himayesindeki gazete ve televizyonlarda hakkımızda 22 aydır yapılan alçak ve namustan yoksun yayınlara dur demediniz. Sorgumu yapan Sayın savcı Fethullah Gülen hakkındaki görüşlerimi sormuştu, ben de kendisine samimi bir şekilde anlattım, sonra da bunlar benim şahsi sorularımdı ifade tutanağında bulunmasa olur mu dedi bence, bende benim için de bir sakınca olmadığını söylemiştim, ancak gren kartlı mülteciyle ilgili saydamlar suç delillerim arasında bulunduğu için burada anlatmak mecburiyetinde kaldım. İki evladımdan biri olan oğlum Kürşat’ı Fethullah Gülen himayesindeki Samanyolu Lisesinde 3 yıl hem de onların yurtlarında da yatılı kalmak üzere okuttum. Kendilerine de bu manada minnettarım zira oğlum Samanyolu Lisesi’nde okumasaydı üniversiteyi kazanması asla mümkün olmazdı ben nankör değilim nankörlükte insana yakışmak inkârcı da değilim. Fethullah Gülen Türkiye’yi terk edip ABD‘ye mülteci olarak sığınıncaya kadar hakkındaki tüm olumsuz, görüş ve bilgilerime rağmen benim nazarımda Fethullah Hoca Efendiydi tekrar arz ediyorum efendim. Fethullah Gülen Türkiye’yi terk edip ABD’ye mülteci olarak sığınıncaya kadar hakkındaki tüm olumsuz görüş ve bilgilerime rağmen benim nazarımda Fethullah Hoca Efendiydi. Gren kartlı mülteci durumuna düşünceye kadar da kendisine saygı duyuyordum. O tarihe kadarda hiç kimseye aleyhinde söz söyletmedim. Söyleyenlere de hep mani olmaya çalıştım. Hatta çok daha vahimi sevgili kızımla Fethullah Gülen yüzünden karımın huzurunda kavga derecesinde münakaşa ettim kızımın söylediklerinin doğruluğunu da biliyor olmama rağmen hep bilinen yanlışların bir gün mutlaka düzeleceğini ümit ediyordum. Bu cemaatin yanlışlarının başında ebedi önder Mustafa Kemal Atatürk’e Türk adına Türkiye Cumhuriyeti devletine ve Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı asla kabulü mümkün olmayan görüş ve düşünceler mevcuttur. Hala bu olumsuz düşüncelerden kurtulmalarını hem ümit ediyorum hem de bekliyorum. O takdirde bu ülkeye faydalı olacaklarına gönülden inanıyorum Hz. Ebu Bekir’de, Hz. Ömer’de İslam’a iman etmeden evvel putlara tapıyorlardı. Vazgeçtiler gerçek Allah’a iman ettiler ve de hidayete erdiler, Fethullah Gülen de green kartı yırtar Türkiye ye dönerse bunlar İslam dininin de, Türk Milletinin de Türkiye Cumhuriyeti devletinin de düşmanlarıdırlar derse benim için yeniden Fethullah Hoca Efendi olacak baş tacım olur şimdilik sevgili kızım haklı durumda inşallah, inşallah ilerde ben haklı olurum. Nurculuk da Vahabilik ve Bahailik gibi İngiliz emperyalizminin icat ettiği uydurma dinlerdendir. Diğerlerinde olduğu gibi nurculuğunda özel kuralları vardır. Kendilerinden olmayanlara değil acımak yaşama hakkı bile tanımazlar. İsterse canlarından olsun bu düşüncelerime iftira kin düşmanlık taşıyor dememeniz için hayatımda yaşadığım bir hususu yüce mahkemeye arz etmek istiyorum. Oğlumun Samanyolu Lise’sine kabulünde ve de okul ücretlerinin ödenmesinde bizatihi maddi ve manevi yardımlarını gördüğüm cemaatin çok sevilen önemli kişilerinden aile dostum ağabeyim inşaat mühendisi Muharrem Öztürk Beyle onlarca yıllık münasebetim ve aile dostluğum cemaate dahil olmadığım için tek taraflı olarak kesilmiştir, bu ağabeyim oğlumun okul senetlerini bile bizatihi kendi cebinden ödemiş bir dostumdur. Hayatımda hiç duygularımla hareket etmedim, duygularımı hep sevgide kullandım böyle yapılmasını da tüm sevenlerimden istedim. Halende o yol üzereyim. Yüce Allah bana kendi ifadesiyle veli kulları ile düşüp kalkmayı da nasip etti. Bu manada da cok şanslıyım, tasavvufun derin anlam ve manasını onlardan öğrendim. Lezzetiyle de ömür tüketiyorum yüce Allah da onları kendi ifadeleriyle kuranda Yunus Suresi 62 ayette. Şöyle anlatmaktadır.”Haberiniz olsun Allah’ın dostlarına korku yoktur onlar üzülmeyeceklerde.” Buyurmaktadır. Sadece 2 Allah dostu veliden söz edeceğim birisi bu dünyadan ebedi aleme göçmüş genel cerrah Prof. Dr. Münir Derman Hazretleri diğeri ise Kütahya da yaşayan hafız Mehmet Durna Hazretleridir. Ne hazindir ki bu mübarek insana olan hürmetimiz nedeniyle şahsımda kız kardeşim Neriman Aydın Hanımefendi de sorgulandık. Kız kardeşimin suç nedenleri arasında bu hususta bulunmaktadır çok acı, acı olduğu kadar da çok vahim bir durum Allah gazabı mutlaka gelecek zulüm başka türlü son bulmaz. Unutmayınız ki Allah’ın dostları Allah’ın düşmanlarına sığınmaz. Onlardan yardım dilenmez onların yardımına da ihtiyaç duymazlar. Gren kartlı mülteciye Allah dostu nazarıyla tabi olanlara özellikle hatırlatıyorum. Nerede kimin himayesinde olduğuna bakarlarsa her şeyi göreceklerdir biz gerçek Atatürk’ü, gerçek Atatürk’ü Allah dostu velilerden öğrendik onlar ki ebedi önder Mustafa Kemal Atatürk için o Rahmetullah Aleyhtir derler yani Atatürk’ün yaşarken cennetle müjdelenmiş olduğunu söylerler. Ben Atatürk’e deccal deme alçaklığını gösterenlerden feyiz almadım. Onlar Allah ile savaşı olanlardır onlar şeytanın avukatlığını yapanlardır. Saygıdeğer başkan Saygıdeğer heyet Allah dostları düşmanlarının postunda namaz kılmazlar. Gren kartlı mülteciye bu nazarla bakanlara tekrar hatırlatıyorum yanlıştan hatadan dönmek erdemli insanların işidir. Türk milletinin dini inançları istismar edilerek düşmanımıza teslim olmuşa tabi kılınmıştır. Yüce Allah aklını işletmeyenler üzerine pislik yağdırırım buyurmaktadır. Gren kartlı mülteci durumundaki Fethullah Hocaya birde bu pencereden bakalım lütfen ben kimsenin düşmanı değilim Türk milletinin ve İslam dininin düşmanlarının düşmanıyım. Bu da yaradılış gereğidir iman ettiğim dinin kitabı kuran böyle buyurmaktadır. Allah dostlarına aracısız gidilir nasipse buluşursunuz Allah dostları insanların kendilerine gelmeleri için insanların peşinden koşmazlar kimseyi de koşturmazlar onların partileri de olmaz onlar insanları politika içinde yönlendirmezler çünkü onların işi o değildir. Gren kartlı mülteciye bir bakınız böyle mi hareket ediyor. Türk milleti yanlışlar istikametinde yönlendirilmektedir şeriatın sözlük anlamına bile bakmaya tenezzül etmeyenler Allah’ı da Hz. Muhammedi de İslam dinini de istismarcılarına teslim etmişlerdir. Sonrasında da içine düşürüldüğümüz vahim durumdan şikayet etmektedirler ben hem istismarcıların hem de diğerlerinin hedefinde bulunuyorum. çünkü ben her iki tarafından kovanına çomak sokanlardanım. Benim üzerinde olduğum doğru her iki tarafında işine gelmemektedir. Onun içindir ki onların düşmanı olarak görülüyorum bakalım Tevbe Suresinin 31 ayetinde Cenabı Hak Allah ne buyuruyor birlikte görelim, onlar Allah’ı bırakıp, onlar Allah’ı bırakıp hahamlarını papazlarını ve Meryem oğlu Mesih’i rabler edindiler oysa onlar tek olan ve kendisinden başka ilah olmayan Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardı, Allah onların ortak koştukları putlardan çok uzaktır. Ben bu emre uyuyorum. Gren kartlı mülteci neresine uyuyor onu Türk milletinin takdirine bırakıyorum. Hakkımdaki suç delilerinin 1. sırasında bulunan bu CD’lerdeki konuların en önemlilerinden birini de Fethullah Gülen’in Vatikan da papayla diyalog adı altındaki görüşmeleri oluşturmaktadır. Gren kartlı mülteci üzerinden yürütülen bu buluşmanın amacı İslam dinine ve Türk milletine bin yıl öncesinde açılan haçlı savaşlarının yeniden başka şekilde sahneye koyulması ve aleniyet kazandırılmasından ibarettir. Hepimizin malumları olduğu üzere papazların yazdığı incilin Hıristiyanları ve de hahamların yazdığı tevratın Yahudiler için İslam din Hz. Muhammed de peygamber değildir. Bu benim tespitim ve görüşümde değildir. Görmek isteyen herkes görür. Diyalog adındaki bu buluşmadan şimdilik kelimeyi tevhitten, İslam dininin peygamberi Hz. Muhammedi çıkarma kararı alındı. Sadece buna evet demek bile Fethullah Gülen’in kimlere nerelere hizmet etmekte olduğunun açık kanıtıdır. Ne yazık ki ona İslam din adamı diye tabi olan zavallı Müslümanlar bu ihaneti bile görebilmiş değillerdir. Nasıl görebilsinler ki Müslümanlara önce kuranı unutturdular. Kuran ulaşılamayan tavan aralarında muhafaza edilince sonuç da böyle oldu kimseye çok görmemek lazım şimdilerde kuran herkesin masasının üzerinde hatta cebinde bundan böyle İslam üzerinden Türk milletine saldırı mümkün değildir. Bundan böyle de böyle de ona asla fırsat vermeyeceğiz. Ancak gren kartlı mülteci Hıristiyanlığa yaptığı büyük hizmetlerden dolayı Vatikan’a gömülmeyi hak etti. Bazilikada ona yer ayırdıklarını zannediyorum, mübarek olsun çokta yakışır. Elbette ki önemli olan bu değil milletimin gren kartlı mülteciye tabi olan samimi Müslümanlarıdır. Onların kanına girdiler onun içindir ki o cemaate dahil Müslümanlar Irakta, Afganistan da Pakistan da milyonlarda Müslüman zalimlerin katliamına maruz kaldığı halde vicdanlarında acı ve sızındı hissetmemektedirler. Türkiye’nin Humeyni’si gren kartlı mülteci bana burada haksızlık yapılıyor ben bunları hak etmiyorum diyerek ABD’ye sığınmıştır. Hakkındaki davalar düşsün diye mevcut AKP iktidarı yasaları değiştirmiş olmasına rağmen Türkiye’ye dönmemesinin başka nedenleri bulunmaktadır. Zira bu nedenle ABD’ye sığınması göstermelikti. Esas amaç İran da Humeyni’ye yaptırdıklarını Türkiye’de de gren kartlı mülteciye yaptırmaktı. Ancak planlarının uygulamalarının önünde İran da bulunmayan çok önemli iki engel bulunmaktadır. İran’ın nüfus yapısı sadece Farslardan oluşmuyordu. Bağımsızlık düşüncesi bulunan diğer etnik unsurlar bu nedenle Humeyni hareketine destek vermişlerdi. Bu durum Humeyni’yi, Humeyni hareketini kolaylaştırmıştı. Engellerden biri ise diğeri ise her iki ülke ordularının farklılığıdır. İran ordusu şahın ordusuydu. Bu durumdan istifadeyle şahın ordusundaki generaller ABD ve İngiltere tarafından kolayca devşirildi. Ya Türkiye eş başkan başbakan R.T’nin deyimiyle 36 etnik unsurdan oluşan tek millet değil nüfusumuzun yüzde 87’sini oluşturan Türk milleti var. İkinci büyük engel ise devşirmelerden oluşmamış Türk ordusu yani Türk Silahlı Kuvvetleri var. Bu ordunun generalleri de devşirilemeyecek durumda. Türk Silahlı Kuvvetlerini aşamadan Humeyni uygulamasını Türkiye de gerçekleştirmek asla mümkün değildir ve de olamaz. Türk Silahlı Kuvvetlerinin karşı karşıya bulunduğu saldırının bir diğer nedeni de budur. Zamanımızda İran da uygulanan din yüzyıl öncesinde İran’daki Türk egemenliğine son vermek, son verebilmek için İngiliz emperyalizminin yarattığı uydurma din Bahailik’tir. Bu yolla İran coğrafyasındaki Türk egemenliğine son verilmiştir. Bu yolla da büyük ve önemli coğrafyayı kontrollerinde tutmayı başarmışlardır. Bizim gren kartlı üzerinden de yapılmak istenen İran benzeridir. Türkiye’de de nurculuk adında uydurma din yaratarak Türk yurdunda Türk egemenliğine son vermektir amaç. Öncesinde Saidi Kürdi Nursi şimdi ise aynı sülaleden Fethullah Gülen bizden söylemesi. Emperyalizmin çok önemli ilkelerindendir. Hedefine yönelik planlarını ülkesinin görevlileri üzerinden uygulamaya koymazlar. Hatta işbirlikçilerine bile doğrudan emir vermezler. İlgili ülkede devşirdiği işbirlikçileri arasından seçtikleri vasıtasıyla planlarını uygulamaya koymaktadırlar. Emperyalizmin Türkiye için planlarında Fethullah Gülen bu görevi yerine getirmektedir. Gren kartlı mülteci tayfasının bizim Allah inancımızdan rahatsız olduklarını biliyorum ama unutmasınlar ki, Allah bizim dediğimiz Allah. Biz gerçek Allah’ı zikretmeye devam edeceğiz. Dilerim onlar da bir gün gerçek Allah’a iman ederler. İddianamenin savcıları gren kartlı mülteci adına aynı zamanda bu davanın müdahili konumundadırlar. Tarihe böyle, tarihte böylece bulunacaklardır. Yüce mahkemenin bu konumda olmaması temennimdir. Esasında saydamlar üzerinde söylenecek çok daha fazla konular var. Ama yüce mahkemenin daha fazlaca bu konuda sabrını taşırmayacağım. Üç nolu saydam incelendiğinde Trabzon’un eski resimlerinin bulunduğu görüntülerin yer aldığı. Ben bilgisayar kullanmasını bilmiyorum Saygıdeğer başkanım hiç tuşuna basmadım. Özellikle bilgisayarı kullanmak istemem. Bilgisayar sisteminin de yapılan yazışmaların nerelere hizmet ettiğini nerelerde arşivlendiğini hangi gücün kontrolünde arşivlendiğini bildiğimdendir. Ve muhatabım olan herkese de çevremdeki herkese kullanmayınız Florida da amerikan derin devletinin arşivlerinde söylediğiniz her şey arşivlenmektedir. Bilgilerinizin gizliliği özelliği kalmaz demiş bir insanım. Onun için de hiç bilgisayar kullanmadım. Bu saydamlarda buraya koyulan saydamlarda sadece Fethullah Gülen ile ilgili olanları defalarca inceledim. Acaba bir haksızlık mı yapılıyor, bunları kullanırsak birisine söylersek haksızlık mı etmiş oluruz diye defalarca inceledim. Şimdi bakıyorum elde edilen dokümanlar bölümünde Trabzon’un eski resimlerinin bulunduğu görüntülerin yer aldığı. Trabzon benim kutsal vatan coğrafyamın kutsal bir yurt köşesidir. Doğduğum yöremin komşu ilidir Trabzon. Trabzon ile maddi manevi bağlarım var. Çok seviyorum Trabzon’u. Türkiye’nin her yurt köşesini sevdiğim gibi Trabzon’u da çok seviyorum. Ama bir gün gelecek Trabzon’un resimlerinin bulunduğu görüntülerin yer aldığı bir saydam iki defa ağırlaştırılmış müebbet cezasıyla hakkımda cezası istenen bir iddianamede suç delili olarak dokümanı olarak bulunacağını düşünmek akıl ve hafsalamın alabileceği bir şey değildir. O zaman böyle olunca ben de bir şeyler söyleme gereğini duydum tarihin kayıtlarında kalsın diye arz ediyorum. Yoksa bu kadarlar da geçilebilirdi. Bunu niye koydunuz da diyebilirdik. Bizim künyemiz yüce mahkeme heyetinin bilgilerinde var. Biz sizlerinkileri bilmiyoruz. Sadece Saygıdeğer başkanın Trabzonlu, Saygıdeğer Haşıloğlu’nun Erzurumlu olduğunu doğruysa biliyorum. Hasan Hüseyin Özese beyin de Sivaslı olduğunu söylemişlerdi ancak doğru değilmiş herhalde. Rivayete göre Kütahyalıymış. Türk yurdu turanın her köşesi benim için kutsaldır. Ancak bazı yöreler tarihsel ve coğrafi nedenlerle özellik arz eder. Bu kişiden kişiye görüşten görüşe de değişebilir. Benim için Trabzon, Erzurum, Elazığ ve Diyarbakır bu manada çok önemlidir. Bu saydamdaki fotoğraflar resimler görüntüler kimlerin nerelerine battı ki suç delillerim olarak iddianamenin konusu yapıldı. Tabi ki, ben niçin onları rahatsız ettiğini biliyorum zaten onun içinde buradayım. Savunmamın önceki bölümlerinde niçin burada bulunduğumu arz etmiştim. Şimdi daha da açarak devam edeceğim. Ben milletimizin çok büyük bir çoğunluğunun aksine ömrümde hiç İstanbul da kurulu futbol takımlarını bırakın tutmayı sempati bile duymadım. Kurulduğu 1967 yılından beri Trabzon spor taraftarıyım. Türkiye üzerine kültür emperyalizminin çok büyük bir oyunu da üç İstanbul futbol kulübü üzerinden yürütülmektedir. Dikkat eden herkes emperyalizmin emrindeki basının büyük küçük ulusal yerel Türk milletini İstanbul takımlarını tutmaya yönelttiklerini görecektir. Türkiye’nin her köşesinde yaşayan İstanbul takımlarını tutanlara sorunuz yüzde doksanı büyük takım oldukları için tuttuklarını söyleyeceklerdir. İşte kültür emperyalizminin amacı da budur. Amaç Türk milletinin böyle düşünmesini sağlamaktır. Elbette ki Erzurum sporu, Adana sporu, Konya sporu büyük ve şampiyon yapmak zordur. Bu konuda büyük mücadele ve uğraş gerektirir. En önemlisi bu zorluğu ve uğraşı göze almak gerekir. İşte İstanbul takımlarını tutturarak bu anlayışı yıktılar Türk milletinin insanımızın büyüklük olgusunda. Bu anlayışı yıktılar insanımızın büyüklük olgusuna bağlı olarak büyüklük yaratma düşüncesini yok ettiler. Onun içindir ki de Türk milleti Türkiye’yi büyük yaparak övme yerine ABD’nin büyüklüğü ile övünür olmuşlardır. Kültür emperyalizminin ilk amacı düşünceyi öldürmektir. Düşüncesi öldürülmüş kontrol altına alınmış insan yaşayan ölüdür. Artık onu dilediğin gibi kullanırsın ajan da yaparsın hain de. Buraya düşüncelerimi suç delili diye yazanların koyanların amacı buna yöneliktir. Zavallı Türk polisi, zavallı Cumhuriyetin sözde kalmış savcıları. Düşüncelerimizi suç delili olarak buraya yazanların amacı da kültür emperyalizme hizmet içindi. Türk milletinin şuur altında altına hitap etmekti amaç. Türk milleti ilerleyen tarihlerde bu davada yargılanan Neriman Aydın ve Kemal Aydın’ın yazılı düşüncelerinden dolayı yargılandıklarını suçlu sayıldıklarını okuyacaklar, okuyacaklardır. Bu durumdan haberdar olan herkes diyecek ki, böyle bir hal yaşandığına göre bizde yaza, bizde yazar bizde düşünürsek başımıza iş alırız ne gerek var yazmaya ve düşünmeye diyecektir, vahim olan budur. Ve iddianame bunun için yazıldı. Kuranı verir misin?”

Mahkeme Başkanı:" Yorulduysanız ara verelim.”

Sanık Kemal Aydın:” Mümkünse, mümkünse başkanım.”


Yüklə 327,15 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin