Duruşmaya saat 13.00’e kadar ara verildi.
Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu:”
Bu arada bir kısım sanık müdafilerinden Av. Murat Eken, Av. Hasan Basri Özbey, Av. Burhanettin Aktürk, Av. Gönül Kerinçsiz, Av. Hikmet Fırat Arslan, Av. Vural Ergün ve Av. Selin Deviren Tahtabiçen’in geldikleri görülmekte, huzurdaki yerlerine alındı.
Önceki oturumda, bir kısım sanıklar ve müdafilerin, sanık Alpaslan Arslan’ın çapraz sorgusuna itiraz ettikleri, çeşitli yönde itiraz ettikleri anlaşılmakla, bir konuda görüşleri sorulan iddia makamı.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Sayın başkan, Sanık Doğu Perinçek ve bir kısım sanık ve müdafileri tarafından bir davada sanık sıfatı olan bir kişinin, aynı davada gizli tanık sıfatı ile dinlenemeyeceği, aynı gerekçe ile gizli tanık ifadesi içeriğine göre sanıklara soru yöneltilemeyeceği ileri sürülmüştür. Davanın sanığı olan bir kişinin aynı zamanda gizli tanık sıfatı ile ifade verdiği sanıklar ve müdafilerince ileri sürülmektedir. Öncelikle sanık ve müdafileri aleyhlerinde olduğunu ve gerçek dışı bulunduğunu ileri sürdükleri bu gizli tanık ifadesini, gerek sırası geldiğinde kendisine yöneltecekleri sorular ile gerek diğer sanık ve tanıklara yöneltecekleri sorular ile gerekse de dosya kapsamında bulunan her türlü maddi delil ile sorgulayıp gerçekliğini araştırma ve doğru olmadığını ispatlama yerine gizli tanığın kimliğini ortaya çıkarma ve deşifre etme yoluna gitmişlerdir ki bu hukuken tutulması gereken bir yol değildir. Bunun yanı sıra gizli tanığın kimliğini deşifre etmek de suç oluşturmaktadır. Gizli tanık ifadesi içeriğine göre soru sorulmasının kime ne zararı bulunmaktadır. Bunun yanı sıra sanık ve müdafilerince ileri sürülen gizli tanık kimliğinin bu davanın sanıklarından birisine ait olup olmadığı açıklanarak kesinleşmiş olmadığı gibi, gizli tanığın kimliğinin açıklanması da yasalar gereği mümkün değildir. Ceza yargılamasının temel amacı maddi gerçeğin yine yasalar çerçevesindeki kurallara uygun olarak ortaya çıkartılabilmesidir. Gizli tanıklık müessesesi de bu amaçla ceza yargılamasına dâhil edilmiştir. Çünkü kanun yapıcı kendisi ve yakınlarının can güvenliğinden endişe eden bir kişinin suç ortaklarının yüzüne karşı aleyhe ifade veremeyebileceğini öngörmüştür. Soruşturma aşamasında 5226 sayılı Tanık Koruma Kanunu yürürlüğe girmediğinden gizli tanık ifadeleri yürürlükteki 5271 sayılı CMK’nun 58 inci maddesinin 2 inci fıkrasındaki “Tanık olarak dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa; kimliklerinin saklı tutulması için gerekli önlemler alınır. Kimliği saklı tutulan tanık, tanıklık ettiği olayları hangi sebep ve vesile ile öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlüdür. Kimliğinin saklı tutulması için, tanığa ait kişisel bilgiler, Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından muhafaza edilir hükmüne dayanılarak alınmıştır. Tanığın aynı dava kapsamında sanık sıfatı da taşıması, vereceği ifadenin en başta kendisinin aleyhine de kullanılması durumunda oluşacak çelişkili durum aynı kanunun 48 inci maddesindeki Tanık, kendisini veya 45 inci Maddenin birinci fıkrasında gösterilen kişileri ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan sorulara cevap vermekten çekinebilir. Tanığa cevap vermekten çekinebileceği önceden bildirilir. Hükmü ile giderilmiştir. Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve ilgili mevzuatta ise sanıkların aynı davada gizli tanıklık yapmasını engelleyen bir düzenleme yer almamaktadır. Bu konu bilimsel öğretide ise tartışmalıdır. Sanıkların gizli tanıklık yapabileceğini savunanlar olduğu gibi yapamayacağını ileri süren bilim adamları bulunmaktadır. Uygulamada ise bugüne kadar çok sayıda davada, sanıklar aynı zamanda gizli tanık sıfatıyla ifade vermiştir. Bu durum gerek çıkar amaçlı suç örgütleri gerekse terör örgütleri konusundaki birçok dava dosyasında rahatlıkla görülebilmektedir, hatta bu dava dosyaları içerisinde Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşen dava dosyaları da bulunmaktadır ki Sayın Mahkemenizin bilgisi dâhilindedir. Bazı sanık müdafileri birleşen dava dosyasındaki sanıkların ayrıntılı savunmalarının alınmasına gerek olmadığını, sadece Yargıtay’ın bozma kararı uyarınca diyeceklerinin sorulması ile yetinilmesi gerektiğini ileri sürseler de bir önceki duruşmada bu itirazda bulunan Sanık Veli Küçük müdafi Sayın Avukat Zeynep Küçük bu davanın 1 Eylül 2009 tarihli 109 uncu duruşmasında bize göre çarpıcı bir beyanda bulunmuştur. Aynısı ile Danıştay dosyası birleşti geldi. Siz dediniz ki Danıştay dosyasını bundan önce hiç yapamadığımız kadar iyi inceledik. Ben kendi adıma 28 klasörü satır satır okudum. Şu kanaate vardım. Danıştay dosyası iyi incelenmemiş bir dosya, Danıştay dosyası içerisinde bir sürü eksikliği barındıran bir dosya, bu şekliyle hüküm kurulması gerçek anlamda hukuku yaralamış, demiş ve bundan sonra da yine birçoğuna iddia makamı olarak bizim de katıldığımız Danıştay davası dosyası içerisindeki eksikliklere, aydınlatılamamış konulara işaret etmiştir. Sayın Mahkemeniz, henüz iddianamenin okunması dahi bitmeden sanık ve müdafilerine söz hakkı vermiş, tahkikatın genişletilmesi, delil toplama taleplerini büyük oranda kabul edip, sanıklar ve müdafilerine savunma konusunda sınırsız sürede söz hakkı tanıyarak yerine göre gece yarılarını geçen duruşmalar yapmıştır. Bu mahkemenin yargılama konularından birisi olan Danıştay eylemi Cumhuriyet tarihinde eşi görülmemiş nerede ise akıl almaz bir eylemdir. Tam olarak aydınlatılabilmesi için her bir konunun en ince ayrıntısına kadar araştırılması, sanıkların da yine en ince hatta gereksiz görülebilecek ayrıntılara kadar sorgulanması ve oluşan çelişkilerin giderilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Nitekim Sayın Başkanlığınız sorgusu için kürsüye çağrılan sanık Osman Yıldırım’a bu Mahkeme gerçeklerin ortaya çıkartılmasını istiyor, suçlandığınız konular ve eylemler ile ilgili savunma olarak her şeyi anlatabilirsin anlamında sözler söylemiştir. Bu açıklamalarımız dikkate alınarak konu hakkında yapılan itirazın reddine karar verilmesi kamu adına mütalaa olunur.
Sanık Veli Küçük müdafi avukat Zeynep Küçük söz istedi verildi:” Evet cevap hakkım doğdu. “
Mahkeme Başkanı :” Yalnız lütfen cevaba cevaba girersek, cevaba cevap önünü alamayız.
Sanık Veli Küçük müdafi Zeynep Küçük :” İddia ve cevap olarak keselim diye ben öyle öngörüyorum “
Mahkeme Başkanı :” Buyurun buyurun buyurun “
"Efendim 1 Eylül tarihinde yaptığım konuşmada değindiğim hususları, savcılık makamı sanki şu anda onların iddialarını teyit eder nitelikte açıklamalar olarak gündeme getirdiler. Benim orada vurgulamak istediğim husus bambaşkaydı. Dosyayı iyi incelediğim zaman buradaki sanıkları görebildim, ancak şunlar yoktu dosyada. Bu kişilerin, kendi aralarında yaptıkları baz, telefon görüşmelerine ilişkin yada bu kişilerin baz istasyon kayıtları dosyada ben görmedim. Şimdi bizim lazım oldu bu, şu aşamada lazım oldu yani bu davayı bu yargılamayı referans alarak o açıklamayı yaptım. Bizim şu andaki yaptığımız yargılamada bu sanıkların Osman Yıldırım’ın Alpaslan Arslan’ın telefonlarındaki baz istasyonları nereden sinyal verdiği bilgisine ihtiyacımız vardı. Ben bu manada bu açıklamayı yaptım. 2. husus Danıştay dosyasının görüldüğü sırada mesela, Ergenekon diye bir husus yoktu Osman Yıldırım’ın affedersiniz düzeltiyorum, Alpaslan Arslan’ın bürosundan çıkan Ergenekon diye isimlendirilen belgenin ne olduğu araştırılmadı, çünkü o aşamada ihtiyaç duyulmamış. Ama biz burda bu yargılamayı yaparken bu aşamada onun araştırılmasına ihtiyaç duyuyoruz, duyduk, duyulması lazım. Benim orada yaptığım açıklamalar tamamen, buna matuf açıklamalardır. Asla 3 hâkimden kurulu 11. Ağır Ceza Mahkemesinin böyle bir eksik inceleme yaptığını değil birleşmeyi öngörmediği için, böyle bir davayla birleşeceğini öngörmediği için o aşamada sadece ihtiyaç duyduğu araştırmayı yaptığını beyan ediyorum. Böyle bir kanaatteyim, sayın savcılığında aslında benim bu kanaatte olduğumu anlamış olmasını umuyordum. Ancak onlar benim bu beyanımı farklı bir yere getirdiler bu dava için eksik incelemedir. Ama bu yönleriyle eksiktir, bu yönleriyle eksiktir bu dava açısından, bunları telafi edip, dosyayı tekmil ettiğimiz zaman yeni bir incelemeye geçilmesinin hiçbir sakıncası yoktur ama bağlantı açısından. Çünkü bu davada biz bağlantı araştırıyoruz. Mikrofonu almışken, bir hususu da kaptırmadan söylemek istiyorum, çünkü zor alacağız mikrofonu öyle tahmin ediyorum. Şimdi efendim, arada çalıştım ben en son sorulan sorudan hareketle söylüyorum, arada bir Allahtan bütün soruları not aldım. Sayın hâkimlerimiz gerçeği araştırma peşinde koştuklarını iddia ediyorlar ve gerçeğe ulaşmak istediklerini iddia ediyorlar. Bütün sorgu sırasında savcılar ve hâkimler dâhil olmak üzere, Alpaslan Arslan’a tam 6 kere Veli Küçük’ü tanıyor sunun? Diye direk soru sorulmuş, direk 6 kere sorulmuş ve hepsine bu çocuğa yalan söyletemezsiniz, benim gördüğüm Alpaslan Arslan yalan söylemiyor, söyletemezsiniz, inancı böyle ve hepsinde tanımıyorum diyor, tanımıyorum medyadan tanıyorum diyor. Bu sorunun hemen akabinde bakın yani, nereye varılmaya çalışılıyor ben bunu anlayamıyorum. Cübbelerinize çok saygım var, oturduğunuz yere çok saygım var. Tanımıyorum sorusunun arkasından gizli tanık 9’un sizi şeyde Ortaköy de bilmem nerede, şurada burada, gördüğü beyanına ne diyorsunuz? Ya ben bunu, anlayamıyorum. 6 kere tanımıyorum dediği hiçbir orta, sadece medya da gördüm. İstiyorsanız çıkardım okuyayım, ama yani gerek yok Veli Küçük’ü burada gördüm, Veli Küçük’ü tanımıyorum, kendisi Veli Küçük’ü tanımıyorum, bilmiyorum Veli Küçük’ü medya haricinde, diyip sözü kesiliyor tabi oralarda yönlendirme maksadıyla. İşte buraya not aldım, biz yani ben bunda dünde söylemiştim. Bu bir yönlendirme sorgusu, burada Alpaslan Arslan’ın şu halinden 3 gündür sorguya tabi tutuluyor. Durumu ortada, Alpaslan Arslan’ı yıldırıp en azından tanıyorum demeyecektir ama en azından işte gördünüz en sonunda yetti artık bilmiyorum, deme noktasına getirmeye çalışılıyor. Bu iyi niyetli bir sorgu değil, bunu takdir edersiniz, etmezsiniz karar verirsiniz vermezsiniz benim için önemli değil, ancak ben bu sorgunun sayın üyeler tarafından yapılan bu sorgunun özellikle Alpaslan Arslan’ı yormak ve ağzından çelişkili bir takım beyanlar alarak bu beyanların müphem hale getirmesini sağlamaya yönelik olduğunu öngörüyorum. Çok küçük bir şey daha söyleyeceğim. Ceza Muhakemeleri Kanununun 191. Maddesine göre, tanıklar, tanıklar salonda bulundurulamıyorlar, tanık olarak dinleninceye kadar. Şimdi ben bunun yorumundan ben baştan beri böyle düşünüyorum. Alpaslan, Osman Yıldırım’ı yani hiç tartışmayalım ki de değildir Osman, sizde de biliyorsunuz Osman Yıldırım’ın kim olduğunu artık hukuken bunu henüz tartışmadık, tanıdıkların aşamasına geçmedik, tabi ki belki değerlendirmeyeceğiz, demek noktasındasınız hukuken doğru, bu haklı bir yaklaşım ama eğer siz Osman Yıldırım’ı getirip, burada sanık sandalyesinde oturtuyorsanız. 191. Madde kapsamında zaten artık onu tanık olarak dinleyemezsiniz. Duruşmaların başından beri bir tanığın, tanık olarak kabul edebileceğiniz birini duruşma salonunda oturtuyorsunuz. Duruşma salonuna aldığınız böyle bir tanığı, usul ortada artık tanık olarak dinleyemezsiniz, niyetiniz varsa bile tanıklar sadece tanık olarak dinlenecekleri sırada duruşma salonuna çağırılırlar. Artık onun tanıklığının sıhhatinden bahsetmek mümkün olamaz. Bu bağlamda ben sizin mahkemenizin yaklaşımının zaten Osman Yıldırım’ın tanıklığının geçerli olmadığı konusunda bir kanaat olarak algıladım baştan beri böyle algıladım. Ve bu manada da sorulan sorulara da bir anlam veremedim, bu aşamaya kadar. Osman Yıldırım sanık sıfatıyla bu salona girmiştir ve duruşmaların başından beride bu duruşmaları izlemektedir. Tanık olması söz konusu değildir, aksi takdirde duruşma salonuna sokulmaması gerekir. Bunu bizden çok daha iyi bildiğinizden de adım gibi eminim, teşekkür ederim.”
Sanık Alpaslan Arslan müdafi avukat Oğuz Kayran söz istedi verildi:" Sayın meslektaşımızın, son söylediği 191. maddeyle ilgili görüşüne tamamen katılıyorum. Bir davada aynı kişi hem tanık hem sanık olur mu? Ceza Muhakemesinin Ceza Hukukunun temel prensiplerinde hareket olmaz bu, bu prensiplerle hareket çünkü bir özne hem şu, hem bu olamaz. Genel mantık açısından da böyle, mevzuat anlamındaki dayanağa ise meslektaş’ımızın belirtmiş olduğu duruşma başladığında tanıklar duruşma salonundan çıkarılır. Bu çok açık ve net bir yasal dayanaktır, bu anlamda bu durum hakkında en azından bu yasal dayanak çerçevesinde mahkemenizin karar vermesi gerektiği kanaatindeyim. Şu yâda bu istikamette takdir mahkemenindir. 2. husus ise şu 201. madde çapraz sorgu, soru sorgu değil, çünkü soru yöneltmeyle sorguyu ayırmamız gerektiğini düşünüyorum ben soru kimler tarafından sorulacağı, itiraz prosedürü ve itiraz üzerine mahkeme başkanının bu konuda karar vermesi gerektiği 201. maddede düzenlenmiş yalnız 201. maddede genelde dikkatten kaçan husus var. İddia makamı tarafından sorulan soruya ya da heyetteki üyeler tarafından sorulan soruya, müdafi veya vekil tarafından itiraz edildiğinde, mevcut sorunun itiraz edilen sorunun yöneltilip, yönetilmesi gerekiyor mu? Gerekmiyor mu? Bu hususta mahkeme başkanı bir karar vermesi gerekiyor. parantez açıyorum, bir soru sordunuz. Nedir diye, ortak dili kullanıyorsak eğer cevap verildi tükenmez kalem. Bunu bir kere daha sordunuz, değişik zamanda yerde de olabilir, sordunuz tükenmez kalem. Ya defalarca sorulmuş bir soru ve verilmiş bir cevap, ortak dili kullanıyoruz, aynı şeyi anlıyoruz. Dolayısıyla bu konu hakkında bir daha soru sormak gerekmediği apaçıktır, tartışmasızdır. Bu anlamda ben tekrar, tekrar sorulan soruların tekrardan sorulmaması gerektiğini bu konuda itirazımı açıkça bildiriyorum ve bu konuda açıkça karar vermenizi talep ediyorum. Yani sorulmuş soruların tekrar sorulmamasını, talep ediyorum bu konuda da sizin karar vermenizi menfi veya müspet bir doğrultuda karar vermenizi talep ediyorum, teşekkür ederim.”
Sanık Sevgi Erenerol müdafi avukat Vural Ergün söz istedi verildi:" Saygıdeğer başkanım, az önce savcının mütalaasının ana hatlarından hareketle sizinde aynı zamanda 2009/85 Esas sayılı ikiz davamızın, 2. celsesinin 11, sayfası ve devamında açıklamış olduğunuz, beyanlardan hareketle gizli tanığın, kimliğinin tam olarak ne olduğunun açıklığa kavuşmadığı hususundan bahisle gizli tanığın bu aşamada dinlenebileceğine ilişkin bir kanaatin heyetinizden hâsıl olduğu anlaşılıyor. Ancak bakın, az önce Sedat Sami Haşıloğlu hâkim bizzat burada Osman Yıldırım’ın adını telaffuz etmiş, ben burada yok idim hatta sizde bunun üzerine, bilmeyen duymayan kalmadı, mealinde bir karşılık vermişsiniz. Savcıların zaten, gizli tanığa ilişkin mülakat kayıtlarında kendisinin sırtını sıvazlayıp Osman’ım diye adıyla sahip çıktığı ortada. Bunu da bırakın bakın efendim savcılığın sonradan gönderdiği ek klasörlerin içinde 2.klasörde sayfa 5’te gizli tanıklardan terörist başına kadın temin edicisi olarak istihbarat raporlarına girmiş, yoğunlaştırma evi komutanı evi olan ki, bu evler teröristlere ilişki, hazırlık sürecinin yer aldığı kadın teröristlerin barındırıldığı evlerde yapılan eğitimleri düzenlemektedir ve bu gizli tanık Galip bu yoğunlaştırma evlerinin komutanı olarak, oradan terörist başının yatacağı kadınları temin etmektedir. Savcılar bunu Gaziantep cezaevinde bulmuşlar, kendisine gizli tanıklık teklif etmişler, buda gizli tanıklığı kabul etmiş hatta bunun karşılığında daha sonra Kandıra Cezaevine ödül olarak getirilmiş. Bunu biz nerden biliyoruz efendim, söyledim klasörün numarasını sayfa 5 devam ediyoruz. Sanığın gizli tanık tespit tutanağını savcılar klasörün içinde unutmuşlar, bizde oradan biliyoruz. Şimdi kimliğin net olarak tespit edilmesi meselesi, bu kadar belirleyici ise gizli tanık Galip’in durumu ortada artık hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde, onun gizli tanık kimlik tespit tutanağı dosyamızda. Şimdi geçin, Osman Yıldırım’ın aynı zamanda gizli sanık 9 olmadığını iddia etmek artık yargılamanın bugüne kadar sürdüğü seyir içerisinde mümkün değil. Kaldı ki, savcılar savsaklığıyla dosyada öylesine açık, iz açık kanıt bırakmışlar ki, hayatın olağan seyrinde ortalama zekâ seviyesi sahip bir adam bir çırpıda gizli tanığın kimliğinin kim olduğunu anlıyor. Gizli tanığın kimliği açıklığa kavuştuğunda artık onun gizli tanık olarak uygulamada ısrarla muhafazasında bir hukuki yarar bulunabilir mi efendim? Gizli tanığın adı üzerinde gizliliği kalmadıysa artık gizli tanıklığından savcılık makamının, yargı makamının yahut kamuoyunun yahut hakikatin bir beklentisi olabilir mi efendim? Dolaysısıyla gizli tanık artık açığa çıkmıştır, o noktada gizli tanık uygulamasının bu noktada sonlandırılması gerektiğinde hiçbir şüphe yok. Efendim, diğer yandan gizli tanığın, tanklık ettiği olaylara ilişkin görgüsünün bilgisinin, hakikati yansıtıp, yansıtmadığı mahkemenizce açıklığa kavuşturulmadan eğer bir delilmişçesine esas alınacak olursa, bu yargının ahlaksızlaşmasını başlatır. Çünkü bir savcı, bir hâkim bir araya gelirler bir gizli tanık peydahlarlar kolluk kuvvetiyle, ondan sonra onun ağzından siparişle aldıkları beyanlar üzerinden hükümde tesis edebilirler. Yargının ahlakını korumak için bu halde her halükarda gizli tanık uygulamasının sayın mahkemenizin uygulamasıyla açıklığa kavuşturulması gerekir. Gizli tanığın, iddia ettiği olaylarda ki görgüsü bilgisi hakikati yansıtıyor mu? Yansıtmıyor mu? Bu olgu tartışılmadan, burada yargının bir diğer ayağını oluşturan savunma tarafından sanıkların bizzat kendisi tarafından tartışılmadan açıklığa kavuşturulmadan eğer sizin huzurunuzda yapılacak sorgulamada esas alınırsa sorgulamaya yargılamaya esas alınırsa o zaman yargı sonucunda çıkacak olan hükmün pek ala evvelden siparişi mümkün olabilir. Dolayısıyla bir yandan bu uygulamada pek ala sanıkları ahlaksızlaştırmak suretiyle tahliye için savcıyla, heyetinizle gizli pazarlıklara konulmaya zorlamak amacını taşıyan bir uygulamaya dönüşebilir. Dolayısıyla yargıda her halükarda zaten şu son dönemde iyiden iyiye alınan ayaklar altına alınan yargıya olan saygıya, güvene biraz olsun katkıda bulunmak istiyorsa heyetiniz bu gizli tanıklık uygulamasını burada sanıkların müdafilerin huzurunda tartışıp, açıklığa kavuşturmadan kesinliğe kavuşturmadan asla bir sorgulamaya yargılamaya esas almamalı efendim, alırsanız. Bu kararın ardından çıkacak olan sonucun sipariş olmadığını kimse iddia edemez. Çünkü gördük ki, savcılar gittiler Osman’ım dediler, sırtını sıvazladılar, ona resim gösterdiler ona bunu anlat dediler, şunu anlat dediler şimdi burada heyette zaten bizler tarafından tarafsızlığı, bağımsızlığı ciddi surette tartışılmakta olan 2 üye tarafından da bir takım zoraki yönlendirme sorularla, savcıların bıraktığı yerden alınan gizil tanıkla pekâlâ bu yargı bir amaca taşınmak istenecektir. Ama o amaç asla hakikat ve adalet olmayacaktır. Dolayısıyla efendim, tarihsel bir sorumluluğunuz var onu hatırlatıyorum ve lütfen burada gizli tanık üzerinden yargının ahlaksızlaşmasını imkân tanımayın efendim, teşekkür ediyorum.”
Mahkeme Başkanı :" Avukat bey bir şey söyleyeceğim size, yargının ahlaksızlaştırılması ne demektir? Cevap verin bu konuda”
Sanık Sevgi Erenerol müdafi avukat Vural Ergün:”Efendim, saygının ahlakını Türkiye Cumhuriyetinde bir hukuk devleti olarak.”
Mahkeme Başkanı :" Ahlaksızlaştırılması ne demektir? Onu izah eder misiniz?
Sanık Sevgi Erenerol müdafi avukat Vural Ergün:”Anlatıyorum efendim, yargıç heyetinizin kanına bulaşmış bir gizli tanığı Osman’ım diye sahiplenmeyi, ben yargı ahlakına uygun yakışır olarak görmüyorum.”
Mahkeme Başkanı :" Mahkemeye hitaben söylediniz bunu.”
Sanık Sevgi Erenerol müdafi avukat Vural Ergün:”Efendim.”
Mahkeme Başkanı :" Mahkemeye hitaben söylediniz bu lafı. Onu açıklayın, mahkemeye hitaben söylediniz bunu, onu açıklayın lütfen.”
Sanık Sevgi Erenerol müdafi avukat Vural Ergün:”Açıklıyorum efendim, eğer burada gizli tanık olarak kimliği ve tanıklık ettiği olgular hakikate kavuşturulmaksızın, bir hükme esas alınacak olursa. Çakma gizli tanığın beyanları bu yargının ahlaksızlaşması sonucunu beraberinde getirecektir bunu ifade ediyorum. O yüzden sayın mahkemeniz, ahlaki açıdan da tartışmalı olan bir gizli tanığın, sorguya, yargıya esas alınmasından evvel mutlaka ama mutlaka burada müdafiler sanıklar ve diğer unsurlarla birlikte gizli tanığın tanıklık ettiği olguları açıklığa kavuşturmasını sağlamalı.”
Mahkeme Başkanı :" Mahkeme ahlakın ne olduğunu sizden çok iyi bilir, sizden kat, kat daha fazla daha iyi bilir, bunu hiç unutmayın. Olur mu? Buyurun oturun. Bitti. Müdahil bey bir beyanınız var mı bu konuda?”
Av. Bülent Utku söz istedi verildi : “Sayın başkanım biz de teorik olarak gizli tanığın tanıklık müessesesinin sanıklık müessesesiyle bağdaşmadığını düşünüyoruz. Şu aşamada söyleyecek bir husus yok.
Duruşmaya kısa bir ara verildi.
Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu
Dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ.
1-Mahkeme heyetinin sormuş olduğu suallere itiraz edilip, edilmeyeceği hususunda 22.02.2009 tarihli oturumun 14C ara kararındaki gerekçeler dikkate alınarak itiraz konusunda vaki talebin reddine,
2- Ceza yargılamasının temel amaçlarından birinin maddi gerekçelerlerin açığa çıkartılması olduğu, CMK 50/1-C maddesinde soruşturma ve kovuşturma konusu suçları iştirakten şüpheli sanık ve hükümlü olanların, tanık olarak dinlenebileceğini belirttiği, CMK 58. Madde tanık olarak dinlenenlerin gizli sanık olarak dinlenebileceğini düzenlendiğini, bu hususta 5726 sayılı tanık koruma kanunun 1, 2, 4, 5, 6 ve ilgili maddelerinde düzenlenmeler yapıldığı. Tanık koruma tedbirlerinin ilişkin esas ve usuller hakkında yönetmeliğin 4, 6, 13, ve ilgili maddelerinde sanığın gizli tanık olarak dinlenebileceğinin belirtildiği, bunun yanında sanığa, diğer sanıklar ve müdafileri tarafından soru sorulmasını yasal bir engel bulunmadığı. Gizili sanık olarak dinleneceği sanığa da tanıklığı yapıldığı sırada, huzurdaki tüm sanıkların ve müdafilerin soru sorabileceği. Dolayısıyla savunma hakkının ihlal edilmesinin söz konusu olmadığı ve TCK bir maddesinde sayılan amaçlar dikkate alındığında sanık olan kişilerin gizli tanık olarak da dinlenebileceğini yasaklayan bir yasal engel bulunmaması, gizli tanığın kimliğinin açığa çıkarılmasının da suç olması sebebiyle bu yönde vaki itirazın reddine. Mahkeme başkanı Köksal Şengül’ün sanık ve gizli tanıklık aynı kişinin şahsına birleştiğinde sanığın savunmasının tespitinden sonra yapılacak savunmanın içeriği ve olaya katkısı da irdelenerek aynı konudaki gizli sanık olarak dinlenip dinlenmeyeceğinin o aşamadan sonra değerlendirilmesi gerekir karşı oyuyla ve oy çokluğuyla karar verildi, açıklandı.
Açık yargılamaya devam olundu.
Sanık Alpaslan Arslan tekrar huzura alındı.
Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Alpaslan Arslan, gizli tanık 9 kendisine sorulduğunda, sizinle Kemal Kerinçsiz’i dışarıda gördüğünü bürosunda görmediğini bir başka yerde de bürosunda gördüğünü beyan etmektedir. Bu beyana ne diyorsunuz?”
Sanık Alpaslan Arslan:“ Ya, ben hani olağan hal akışı içerisinde cevap vermiştim, anlatabiliyor muyum? Kemal Kerinçsiz’le bir tanışıklığım yok, tanışıklığım yok derken şöyle bir parantez açmak durumundayım. Yani televizyon var ya yav yani Allaha dua edeceğim yani Kemal Kerinçsiz kurtulsun başka bir şey demiyorum.”
Mahkeme Başkanı :" Karara bağladığımız bir konu. Lütfen.”
Sanık Doğu Perinçek söz istedi verildi:" Sayın yargıcımız, gizli tanık 9’la sanık Alpaslan Arslan arasındaki bir konuşmadan söz ederek soru soruyor. Peki, gizli tanık 9’un kim olduğunu bilmeden Alpaslan Arslan maddi gerçeğin aydınlatılması açısından bu soruya nasıl cevap verecek? Bilmediği bir görüşme, kim olduğunu bilecek ki, cevap versin. Bana sorsanız x şahısta şu telefon konuşmasını yaptınız mı? Ben x şâhısı tanımıyorum ki, yani maddi gerçek arıyoruz burada sizin.”
Mahkeme Başkanı :" Efendim, sorduğu sual gizli tanık olan kişinin sizi Kemal Kerinçsiz’in bürosunda gördüğünü söylüyor diyor. Kemal Kerinçsiz’i ben tanımıyorum, dedi. Zaten efendim Kemal Kerinçsiz’ tanımıyorum dedi yani bırakında o cevap versin. Lütfen”
Sanık Doğu Perinçek:”Ama belki diyecek ki, o adam orada yoktu, tamam efendim, hayır, hayır sayın başkanım ben, ben sayın yargıcın sorusundan sonra sanık cevap verdikten sonra bu itirazı yapıyorum.”
Mahkeme Başkanı :" Yani vermiş cevap verdi. Tanımıyorum dedi, olmadı dedi bitti.”
Dostları ilə paylaş: |