D. ENFLASYON ve PARA-KUR POLİTİKASI
2007 yılı sonunda Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) ve Üretici Fiyatları Endeksi (ÜFE) yıllık artış oranları sırasıyla, yüzde 8,39 ve yüzde 5,94 olarak gerçekleşmiştir. Tüketici fiyatları yıllık artış hızı, 2007 yılının ilk üç çeyreğinde hedefle uyumlu patika etrafında belirlenen belirsizlik aralığı içinde kalırken, son çeyrekte bu aralığın yıl sonu için açıklanmış üst limiti olan yüzde 6 seviyesinin üzerinde kalmıştır. Bu gelişmede, yönetilen ve yönlendirilen ürünler ile işlenmiş gıda ürünleri fiyatlarında yılın son çeyreğinde gerçekleşen yüksek oranlı artışlar başlıca rol oynarken, uluslararası petrol fiyatlarındaki artışın enerji fiyatları üzerindeki etkileri de gözlenmiştir.
GRAFİK: - Fiyat Gelişmeleri
TÜFE ve Özel Kapsamlı TÜFE Göstergesi I
(Yıllık Yüzde Değişim)
|
ÜFE ve İmalat Sanayi Fiyatları
(Yıllık Yüzde Değişim)
|
|
|
2008 yılının ilk çeyreğinde yıllık enflasyon yükselme eğilimini devam ettirmiştir. Bu dönemde, gerek yurtiçi gerekse uluslararası koşullara bağlı olarak gıda ve enerji fiyatlarındaki yukarı yönlü hareket daha da belirginleşmiştir. Bu iki faktöre ek olarak, Türk Lirasındaki değer kaybı da enflasyon üzerinde kısmen etkili olmuştur. Sonuç olarak, yıllık enflasyon ilk çeyrek sonu itibarıyla yüzde 9,15’e yükselmiş ve hedefle uyumlu patika etrafında oluşturulan belirsizlik aralığının üstünde kalmıştır. Yılın ikinci çeyreğinde, gıda ve enerji fiyatlarındaki hızlı artışların hem doğrudan etkileri hem de hizmet fiyatları üzerindeki dolaylı yansımaları yıllık enflasyondaki artışın temel belirleyicisi olmayı sürdürmüş ve yıllık enflasyon yüzde 10,61’e yükselmiştir. Temmuz ayında da ikinci çeyrekteki eğilim devam etmiş, ancak Ağustos ve Eylül aylarında enflasyonda gerileme gözlenmiştir. Bununla birlikte yıllık enflasyon, üçüncü çeyrek sonunda yüzde 11,13’e gerilemesine karşın belirsizlik aralığının üst sınırını aşmıştır.
GRAFİK: - Mal ve Hizmet Fiyatları (Yıllık Yüzde Değişim)
2008 yılının ilk dokuz ayında gıda ve enerji fiyatlarındaki yüksek oranlı artışlar TÜFE’nin hedeflenen belirsizlik aralığının üstünde kalmasında etkili olmuştur. Eylül ayında kaydedilen gerilemeye karşın, gıda ve enerji kalemlerinin yıllık enflasyona doğrudan katkısı 6,9 puana ulaşmıştır. Bunun yanında, gıda ve enerji fiyatlarının yemek ve ulaştırma hizmetleri fiyatları üzerindeki yansımaları, hizmet fiyatlarının yılın ilk dokuz ayında geçen yıla kıyasla daha yüksek gerçekleşmesine neden olmuştur. Diğer taraftan, yemek ve ulaştırma hizmetleri haricinde kalan hizmet kalemlerinin bu dönemdeki değişimi geçen yıla yakın gerçekleşmektedir. Gıda ve enerji dışında kalan malların fiyatları da geçen yıla göre daha yüksek bir artış göstermiştir. Özetle, Eylül ayı itibarıyla ana gruplarda enflasyon, bir önceki yılın aynı dönemine göre daha yüksek gerçekleşmiştir.
Hizmetler ile gıda ve enerji dışı mal gruplarının yıllık enflasyonunun yükselmesi, özel kapsamlı göstergelerin yıllık değişim oranlarının yükselmesine sebep olmuştur. Enerji, işlenmemiş gıda, alkollü içecekler ve tütün ile altın hariç TÜFE göstergesi olan ÖKTG-H’nin yıllık artış oranı, Eylül ayı itibarıyla yüzde 10,5 olurken, bu endeksten işlenmiş gıda çıkarılarak elde edilen ÖKTG-I endeksi, Şubat ayındaki yüzde 4,34 seviyesinden yüzde 7,35 seviyesine kadar yükselmiştir.
Üretici fiyatlarına bakıldığında, 2008 yılının ilk dokuz aylık bölümünde ÜFE’nin yüzde 11,48 oranında arttığı görülmektedir. Bu dönemde tarım fiyatları artışı yüzde 4,43 olurken, sanayi fiyatları artışı emtia fiyatları ve döviz kuru gelişmeleri sonucunda yüzde 13,22 olmuştur.
2. Para-Kur Politikası
a) Mevcut Durum
Para politikası, 2008 yılında da enflasyon hedeflemesi rejimi ilkelerine göre yürütülmüştür. Para politikasının operasyonel çerçevesinde 2008 yılında önemli bir değişikliğe gidilmemiştir. Tüketici fiyat endeksindeki yıllık yüzde değişim ile hesaplanan enflasyon hedefleri, üç yıllık bir zaman dilimini kapsayacak şekilde hükümet ve Merkez Bankası tarafından birlikte belirlenmiştir. Ayrıca, 2008 yılı için yıl sonu hedefiyle tutarlı enflasyon patikası ve bu patika etrafında ±2 puan genişliğinde belirsizlik aralığı da ilan edilmiştir. Bu çerçevede, 2006, 2007 ve 2008 yılları için açıklanan Para Politikası duyurularında 2008 yılı için enflasyon hedefi yüzde 4 olarak açıklanmıştır.
2008 yılının ilk dokuz aylık döneminde, büyük ölçüde para politikasının kontrolü dışındaki dışsal nedenlerle, enflasyon oranları belirlenen hedef patikasının üzerinde seyretmiştir. Nisan ve Temmuz aylarında hükümete yazılan açık mektuplarla, enflasyonun hedeften sapmasının nedenleri ile hedefe ulaşılabilmesi için alınan ve alınması gereken önlemler kamuoyunun bilgisine sunulmuştur.
TABLO: II. - 2008 Yılında Hedefle Uyumlu Enflasyon Patikası ve Belirsizlik Aralığı
|
Mart 2008
|
Haziran 2008
|
Eylül 2008
|
Aralık 2008
|
Belirsizlik aralığı üst sınırı
|
9,1
|
8,5
|
8,3
|
6,0
|
Hedefle uyumlu patika
|
7,1
|
6,5
|
6,3
|
4,0
|
Belirsizlik aralığı alt sınırı
|
5,1
|
4,5
|
4,3
|
2,0
|
Gerçekleşen enflasyon
|
9,15
|
10,61
|
11,13
|
-
|
Kaynak: TCMB.
Para politikasının temel aracı olan ve Bankalararası Para Piyasası ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Repo-Ters Repo Pazarında uygulanmakta olan kısa vadeli faiz oranları, enflasyonun orta vadedeki görünümü ve riskler göz önüne alınarak, en etkin şekilde kullanılmıştır. Bu bağlamda, 2006 yılından itibaren etkili olmaya başlayan arz şoklarının sürmesi ve özellikle 2007 yılının ikinci yarısından itibaren küresel kredi piyasalarındaki sorunların daha belirgin hale gelmesi, 2008 yılında da para politikasında sıkı bir duruş sergilenmesine neden olmuştur.
Parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkileri ve dünya ekonomisinde beklenen yavaşlama nedeniyle talep koşullarının enflasyondaki düşüşe destek olacağı öngörüsüne ve temel enflasyon göstergelerindeki göreli iyileşmeye dayanarak, 2007 Eylül ayından itibaren başlatılan ölçülü faiz indirimleri, 2008 yılının ilk aylarında da devam etmiştir. Ancak, aynı zamanda, yılın ilk çeyreğinde, gıda ve enerji fiyatlarındaki artışların sürmesi, küresel finans piyasalarındaki dalgalanmaların yoğunlaşması ve TL’nin değer kaybetmesi enflasyon ve bekleyişler üzerinde olumsuz etkiler yaratmıştır.
Bu gelişmeler sonrasında şokların ikincil etkilerine ve enflasyon katılığına ilişkin riskler artmıştır. Bu nedenle Merkez Bankası, Mart ayında politika faizlerini değiştirmeyerek indirim sürecine ara vermiştir. Takip eden dönemde de gıda ve enerji fiyatlarındaki yükseliş ve küresel finans piyasalarındaki sorunlar devam etmiştir. Buna paralel olarak, yurt içi belirsizlik algılamaları güçlenmiş ve enflasyon beklentilerindeki bozulma hızlanmıştır. Bu doğrultuda, Merkez Bankası faiz oranlarını Mayıs ayından itibaren yükselterek, sıkı para politikası izlemeye devam etmiştir.
TABLO: II. - 2008 Yılı Para Politikası Kararları
PPK Toplantı Tarihleri
|
Faiz Kararı
|
Faiz Oranı*
|
14 Ağustos 2007
|
Değişiklik yapılmadı
|
17,50
|
13 Eylül 2007
|
-0.25
|
17,25
|
16 Ekim 2007
|
-0.50
|
16,75
|
14 Kasım 2007
|
-0.50
|
16,25
|
13 Aralık 2007
|
-0.50
|
15,75
|
17 Ocak 2008
|
-0.25
|
15,50
|
14 Şubat 2008
|
-0.25
|
15,25
|
19 Mart 2008
|
Değişiklik yapılmadı
|
15,25
|
17 Nisan 2008
|
Değişiklik yapılmadı
|
15,25
|
16 Mayıs 2008
|
+0,50
|
15,75
|
17 Haziran 2008
|
+0,50
|
16,25
|
18 Temmuz 2008
|
+0,50
|
16,75
|
14 Ağustos 2008
|
Değişiklik yapılmadı
|
16,75
|
18 Eylül 2008
|
Değişiklik yapılmadı
|
16,75
|
22 Ekim 2008
|
Değişiklik yapılmadı
|
16,75
|
Kaynak: TCMB.
(*)Bankalararası Para Piyasası ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Repo- Ters Repo Pazarında uygulanmakta olan gecelik borçlanma faiz oranı
2008 yılı ortalarında, gıda ve enerji fiyatlarındaki artışların geçici olmadığına, küresel gelişmelerden kaynaklanan yapısal bir değişimi yansıttığına ve orta vadede devam edebileceğine ilişkin görüş ve tahminler güçlenmiştir. Arz şoklarının beklenenden uzun sürmesi, küresel ekonomideki belirsizliklerin devam etmesi ve ikincil etkilerin görülmeye başlanması nedeniyle, Merkez Bankası da enflasyon tahminlerini önemli ölçüde yukarı yönlü güncellemiştir. Nisan ayında yayımlanan Enflasyon Raporunda, para politikasındaki sıkı duruşun uzunca bir süre devam ettirilmesi durumunda bile enflasyonun orta vadeli hedef olan yüzde 4 seviyesine yaklaşmasının iki yıldan daha uzun bir süre alabileceği belirtilmiştir. Diğer taraftan, Merkez Bankası bünyesinde yapılan çalışmalar, enflasyon beklentileri oluşturulurken geçmiş enflasyona giderek daha fazla ağırlık verildiğini ve mevcut enflasyon hedeflerinin çıpa rolünün belirgin olarak azaldığını göstermiştir.
Bu gelişmeler, Aralık 2005 tarihli Enflasyon Hedeflemesi Rejiminin Genel Çerçevesi ve 2006 Yılında Para ve Kur Politikası başlıklı duyuruda yer alan “önceden açıklanan enflasyon hedefinin, sadece, para politikasının denetimi dışındaki unsurlara bağlı olarak hedeflerden çok büyük ve uzun süreli sapmalar görüleceğinin belirlenmesi ve orta vadeli hedeflerin anlamsız kalması durumunda değiştirilebileceği” koşulunun gerçekleştiği şeklinde değerlendirilmiştir. Bu çerçevede, Hükümet ve Merkez Bankası 2009-2011 dönemi için yeni enflasyon hedeflerinin belirlenmesi gerektiği konusunda görüş birliğine varmış ve 3 Haziran 2008 tarihli açık mektupta, belirlenen yeni hedefler kamuoyuna duyurulmuştur. Bu çerçevede, enflasyon hedefleri 2009 yılı sonu için yüzde 7,5 ve 2010 yılı sonu için yüzde 6,5 olarak güncellenmiş, 2011 yılı için ise yüzde 5,5 olarak belirlenmiştir. Bu hedefler, 2009-2011 dönemini kapsayan Orta Vadeli Programda da kullanılmıştır. Hesap verme yükümlülüğüne sadık kalmak amacıyla, 2008 yılı sonu için belirlenen hedef değiştirilmemiştir.
TABLO: II. - Enflasyon Hedefleri
|
Güncellemeden Önceki Hedefler
|
Güncellenmiş Hedefler
|
2009
|
4,0
|
7,5
|
2010
|
4,0
|
6,5
|
2011
|
-
|
5,5
|
Kaynak: TCMB.
Enflasyon hedeflerinin güncellenmesinden sonraki dönemde sıkı para politikasının enflasyon beklentilerindeki kötüleşmeyi durdurduğu gözlenmiştir. Temmuz ayı Enflasyon Raporunda, enflasyonun 2008 yılı sonunda yüzde 10,6; 2009 yılı sonunda, yüzde 70 olasılıkla yüzde 5,9 ile yüzde 9,3 arasında; 2010 yılı sonunda ise yüzde 70 olasılıkla yüzde 4 ile yüzde 7,8 arasında olacağı; 2011 yılı sonunda ise yüzde 5,4 seviyesine düşeceği tahmin edilmiştir.
2008 yılı Ağustos ayından itibaren, petrol fiyatlarının, Temmuz ayında yayımlanan Enflasyon Raporunda yer alan varsayımların belirgin olarak altında seyretmesi ve diğer emtia fiyatlarının da düşüş eğiliminde olması enflasyon üzerinde olumlu etkide bulunmaktadır. Yurtiçi belirsizliklerin azalmasının iç talebi canlandırması beklenmekle birlikte, açıklanan son verilerin iktisadi faaliyette yavaşlamaya işaret etmesi ve uluslararası kredi koşullarındaki ve küresel ekonomideki sorunlar, toplam talep koşullarının enflasyondaki düşüşü desteklemeye devam edeceğine işaret etmektedir. Bu çerçevede enflasyonun kademeli bir düşüş eğilimine gireceği öngörülmüş ve 2008 yılı Ağustos-Ekim döneminde politika faiz oranları değiştirilmeyerek, fiyatlama davranışlarına ilişkin risklerin ve küresel belirsizliklerin devam etmesi nedeniyle temkinli bir duruş benimsenmiştir.
Dalgalı döviz kuru rejimi, oynaklık müdahaleleri ve rezerv biriktirme amaçlı döviz alım ihalelerini içeren çerçevesi korunmak suretiyle, 2008 yılında da sürdürülmüştür. Haziran 2006’da uluslararası finansal piyasalardaki dalgalanmalar sırasında yapılan satım müdahalesinden sonra bugüne kadar döviz piyasasına doğrudan müdahale edilmemiştir.
Dalgalı kur rejiminin ikinci ayağını ise, döviz arz fazlasının görüldüğü dönemlerde, rezerv biriktirme amaçlı, önceden açıklanmış bir program çerçevesinde yapılan döviz alım ihaleleri oluşturmaktadır. Ancak, Merkez Bankası, döviz arzına ilişkin öngörülenin dışında gelişmeler olması durumunda günlük ihale ve/veya opsiyon tutarlarında önceden duyurmak suretiyle değişiklik yapabilmekte, ihalelere kısa ya da uzun süreli olarak ara verebilmektedir. Bu çerçevede, Merkez Bankasının 18 Aralık 2007 tarihli 2008 Yılında Para ve Kur Politikası başlıklı basın duyurusunda, 2008 yılında döviz alım ihalelerinde alımı yapılacak tutar günlük 30 milyon ABD doları ihale ve 60 milyon ABD doları opsiyon olmak üzere en fazla 90 milyon ABD doları olarak belirlenmiştir.
Gelişmiş ülke ekonomilerinde durgunluk yaşanabileceğine ilişkin beklentilerin artmasıyla, döviz piyasalarında da oynaklık artmış, bu gelişmeler üzerine 10 Mart 2008 tarihinden itibaren günlük döviz alım ihalelerinde alımı yapılacak tutar 15 milyon ABD doları ihale ve 30 milyon ABD doları opsiyon olmak üzere en fazla 45 milyon ABD dolarına düşürülmüştür.
Son dönemde uluslararası kredi piyasalarında yaşanan sorunlar küresel finans sektörünün güvenilirliğine ilişkin kaygılarla birleşerek gelişmiş ülke para piyasalarında sıkışmaya neden olmuştur. İlgili ülke merkez bankaları, düzenledikleri likidite operasyonları ile kendi para piyasalarındaki sıkışmayı gidermeye çalışmaktadırlar. Söz konusu belirsizlik ortamı zaman zaman ülkemizde de döviz likiditesi akışkanlığının azalmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle, bankalararası döviz piyasasında döviz likiditesinin akışkanlığının artırılmasına katkıda bulunmak amacıyla uluslararası piyasalardaki belirsizlikler ortadan kalkıncaya kadar Merkez Bankası, Döviz ve Efektif Piyasaları döviz depo piyasasındaki aracılık faaliyetlerine 9 Ekim 2008 tarihinden itibaren yeniden başlamaya karar vermiştir. Ayrıca, 24 Ekim 2008 tarihinden geçerli olmak üzere, bankaların döviz likidite ihtiyaçlarını sağlamada hiç bir sorun yaşamamaları için, Döviz ve Efektif Piyasaları işlem yapma limitleri iki katına çıkarılmıştır.
Buna ilaveten, Türk bankalarının likidite durumlarını daha da güçlendirmek amacıyla 16 Ekim 2008 tarihinden başlamak üzere döviz alım ihalelerine ara verilmiştir. 27 Ekim 2008 itibarıyla, 2008 yılında ihaleler yoluyla alımı yapılan toplam döviz miktarı 7,6 milyar ABD doları düzeyindedir. Diğer taraftan, 24 Ekim 2008 itibarıyla, Merkez Bankası, döviz satım ihaleleri yoluyla piyasaya döviz likiditesi sağlamaya başlamıştır. İhalelerde satımı yapılacak döviz tutarı günlük 50 milyon ABD doları olarak belirlenmiş ve gerekli görülen günlerde ihalelerdeki satım tutarının artırılabileceği belirlenmiştir. 17 Ekim 2008 itibarıyla, Merkez Bankası brüt döviz rezervleri, 73,4 milyar ABD doları düzeyindedir.
TABLO: II. - Merkez Bankası Döviz Müdahale ve İhaleleri
(Milyon ABD Doları)
Yıl
|
Döviz Alım İhaleleri
|
Döviz Satım İhaleleri
|
Döviz Alım Müdahaleleri
|
Döviz Satım Müdahaleleri
|
Toplam Net Döviz Alımları
|
2002
|
795
|
-
|
16
|
12
|
799
|
2003
|
5 652
|
-
|
4 229
|
-
|
9 881
|
2004
|
4 104
|
-
|
1 283
|
9
|
5 378
|
2005
|
7 442
|
-
|
14 565
|
-
|
22 007
|
2006
|
4 296
|
1 000
|
5 441
|
2 105
|
6 632
|
2007
|
9 906
|
-
|
-
|
-
|
9 906
|
2008*
|
7 584
|
-
|
-
|
-
|
7 584
|
Kaynak: TCMB
*20 Ekim 2008 itibarıyla
2006 yılının sonundan itibaren düşüş eğilimine giren iç borçlanma faiz oranları, 2008 yılının ilk aylarından itibaren artış eğilimi göstermiştir. Nitekim, 2007 yılı Aralık ayında yüzde 16,6 olarak gerçekleşen Hazine ihaleleri ağırlıklı ortalama bileşik faiz oranı, 2008 yılı Eylül ayında yüzde 18,8’e yükselmiştir. 2008 yılında mali piyasalarda görülen dalgalanma ve risk algılamalarındaki bozulma, Hazinenin borçlanma faizlerinin artmasında temel belirleyiciler olmuştur.
GRAFİK: - Faiz Oranlarındaki Gelişmeler (Bileşik Faiz, Yüzde)
2008 yılı Ocak-Eylül döneminde, Merkez Bankası net dış varlıkları, dolar değeri ve TL değeri olarak artmıştır. Net iç varlıklar kalemi 2008 yılı ilk dokuz ayında azalmıştır. Net dış varlıklardaki artış, temel olarak Merkez Bankası tarafından gerçekleştirilen düzenli döviz alım ihalelerinin döviz rezervlerini artırmasından kaynaklanmıştır. Net iç varlıklar kalemindeki azalışta ise, aynı dönemde Hazinenin DİBS portföyündeki azalış etkili olmuştur.
TABLO: II. - Parasal Büyüklükler ve Merkez Bankası Bilançosu Seçilmiş Kalemleri (1)
|
2006
|
2007
|
2008
|
|
Aralık
|
Aralık
|
Mart
|
Haziran
|
Eylül
|
|
(Milyon TL)
|
Para Arzları (2)
|
|
M1
|
72 163
|
77 675
|
77 728
|
81 573
|
87 702
|
M2
|
297 481
|
345 028
|
368 134
|
379 335
|
400 024
|
M3
|
319 836
|
370 078
|
394 609
|
404 699
|
425 509
|
|
(Milyon TL)
|
Net Dış Varlıklar
|
67 136
|
68 611
|
77 500
|
75 800
|
81 136
|
Net İç Varlıklar
|
12 888
|
16 166
|
11 539
|
11 256
|
9 607
|
DİBS Portföyü
|
18 812
|
16 789
|
16 986
|
15 334
|
13 936
|
Değerleme Hesabı
|
646
|
5 070
|
-537
|
641
|
613
|
Merkez Bankası Parası
|
41 916
|
54 691
|
51 556
|
45 481
|
51 867
|
Emisyon
|
26 815
|
27 944
|
28 318
|
29 614
|
35 035
|
Bankalar TL Mevduatı
|
14 420
|
16 748
|
15 263
|
19 100
|
17 439
|
APİ’den Borçlar
|
-1 098
|
4 369
|
3 737
|
-5 250
|
-2 577
|
Kamu Mevduatı
|
1 616
|
5 472
|
4 089
|
1 859
|
1 848
|
|
(Milyon ABD Doları)
|
Net Döviz Pozisyonu
|
20 542
|
32 905
|
31 813
|
28 297
|
34 322
|
Net Dış Varlıklar
|
47 510
|
58 602
|
61 611
|
62 671
|
65 895
|
Net Rezervler
|
59 718
|
70 527
|
74 050
|
74 415
|
75 964
|
KMDTH ve SDMH (-)
|
15 838
|
15 814
|
16 807
|
16 364
|
14 634
|
İç Döviz Yükümlülükleri
|
26 968
|
25 697
|
29 798
|
34 374
|
31 573
|
Döviz Olarak Takip Edilen
Kamu Mevd.
|
13 227
|
10 430
|
13 601
|
17 244
|
14 614
|
Bankaların Döviz Mevduatı
|
13 741
|
15 267
|
16 197
|
17 130
|
16 959
|
Kaynak: TCMB
(1) Veriler ayın son cuma günü itibarıyladır.
(2) M1, M2 ve M3 para arzlarında yeni tanımlar kullanılmıştır.
2008 yılı Ocak-Eylül döneminde Merkez Bankasının temel yükümlülük kalemlerinden olan emisyon hacmi, yüzde 25,4 oranında artarak 35 milyar TL’ye yükselmiştir. Bankalar serbest mevduatı 13,9 milyar TL ile 19,7 milyar TL arasında dalgalanma göstermiştir. 2008 yılının ilk dokuz ayında kamu mevduatı 0,5 milyar TL ile 10,3 milyar TL ve Merkez Bankası tarafından piyasadan çekilen günlük likidite hacmini gösteren Açık Piyasa İşlemlerinden (APİ) borçlar hesabı ise 6,9 milyar TL ile -5,2 milyar TL arasında dalgalanmıştır. Bankanın TL yükümlülüklerinin toplamı olan Merkez Bankası Parası, yukarıda bahsi geçen kalemlerin hareketlerinin sonucu olarak aynı dönemde 45,5 milyar TL ile 54,7 milyar TL arasında dalgalanmış ve 2008 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla 51,9 milyar TL seviyesinde gerçekleşmiştir.
2008 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla, yeni tanımın kullanıldığı M1, M2 ve M3 para arzları bir önceki yıl sonuna göre sırasıyla yüzde 12,9, yüzde 15,9 ve yüzde 15 oranında artmıştır. M1 para arzındaki artışta, dolaşımdaki paranın ve vadesiz TL mevduatın artan bir seyir izlemesi etkili olmuştur. M2 para arzında kaydedilen artışta vadeli TL ve YP mevduatların artışı belirleyici olmuştur. Repo seviyesinin ve para piyasası fonları kaleminin yataya yakın bir seviye izlemesi, M3 para arzındaki artışın M2 para arzındaki artışa yakın olarak gerçekleşmesine neden olmuştur.
4 Nisan 2007 tarihli ve 2007/11963 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla, Yeni Türk Lirası ve Yeni Kuruşta yer alan Yeni ibarelerinin 1 Ocak 2009 tarihinde kaldırılması kararlaştırılmıştır.
b) 2009 Yılı Hedefleri
Enflasyon hedeflemesi rejimi, 2009 yılında da devam ettirilecektir. 2009 yıl sonu hedefi yüzde 7,5 olarak belirlenmiştir. Operasyonel çerçevede önemli bir değişiklik öngörülmemekle birlikte, para politikasının etkinliğini artırmak için gerekli görülen değişiklikler, 2008 yılı sonunda yayımlanacak olan 2009 Yılında Para ve Kur Politikası konulu duyuruyla kamuoyuna açıklanacaktır.
Dalgalı döviz kuru rejimi, oynaklık müdahaleleri ve rezerv biriktirmeye yönelik döviz alım ihalelerini içeren çerçevesi korunmak suretiyle, 2009 yılında da izlenecektir. Diğer bir ifadeyle, döviz kurları döviz piyasasındaki arz ve talep koşulları tarafından belirlenecek, döviz kurlarında aşırı oynaklık görülmesi ya da görülme olasılığının ortaya çıkması durumunda oynaklığı gidermeye yönelik olarak döviz piyasalarına her iki yönde müdahale edilebilecek, döviz arz fazlasının olduğu dönemlerde, rezerv biriktirme amaçlı programlı döviz alım ihaleleri düzenlenecektir.
Kalıcı fiyat istikrarının sağlanması, makroekonomik istikrarın ve öngörülebilirliğin artırılmasının temel koşulu olarak görülmektedir. Ancak, fiyat istikrarına ulaşılabilmesi için para politikası tek başına yeterli bir araç değildir. Mali disiplinin kararlılıkla sürdürülmesi ve yapısal reformlara kesintisiz olarak devam edilmesi fiyat istikrarının sağlanmasına çok önemli katkılarda bulunacaktır. Yaklaşık otuz yıl boyunca devam eden yüksek enflasyon oranlarının 2001 yılı sonrasındaki dönemde yaklaşık üç yıl içinde tek haneli düzeylere gerilemesinde, bu desteğin önemli bir katkısı olmuştur. Bu nedenle, mali disiplin ve yapısal reformların devamlılığı, önümüzdeki dönemlerde de kritik önemini koruyacaktır.
Dostları ilə paylaş: |