KAFİYE ÖRNEKLERİ
TAM KAFİYEYE ÖRNEKLER
BÜLBÜL
Bütün dünyâya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım;
Nihayet, bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım.
Şehirden kaçmak isterken sular zaten kararmıştı,
Pek ıssız bir karanlık sonradan vâdiyi sarmıştı.
Dolaşsın, sonra, İslâm'ın harem-gâhında nâ-mahrem...
Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem! (Mehmet Akif Ersoy)
MERDİVEN
Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer? (Ahmet Hâşim)
BIRAK BENİ HAYKIRAYIM
Ben en hakîr bir insanı kardeş sayan bir rûhum;
Bende esîr yaratmayan bir Tanrı'ya îman var;
Paçavralar altındaki yoksul beni yaralar;
Zaman ona kan damlayan dişlerini gösterir,
Bu zavallı sürü için ne merhamet, ne hukuk;
Yalnız bir sert bakışlı göz, yalnız ağır bir yumruk!.. Mehmet Emin YURDAKUL
SES
Akşam!.. Lekesiz, saf, iyi bir yüz gibi akşam!..
Ta karşı bayırlarda tutuşmuş iki üç cam;
Akşam!.. Lekesiz,,saf, iyi bir yüz gibi akşam!..
Ta karşı bayırlarda tutuşmuş iki üç cam;
Bir lahzada bir pancur açılmış gibi yazdan
Bir bestenin engin sesi yükseldi boğazdan (Yahya Kemal Beyatlı)
BURSA’DA ZAMAN
Orhan zamanından kalma bir duvar…
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,
Türbeler, camiler, eski bahçeler,
HAN DUVARLARI
Artık bahtın açıktır, uzun etme, arkadaş!
Ne hudut kaldı bugün, ne askerlik, ne savaş;
Yanımızdan geçiyor ağır ağır kervanlar,
Bir derebeyi gibi kurulmuş eski hanlar.
Ardımda kalan yerler anlaşırken baharla,
Önümüzdeki arazi örtülü şimdi karla.
Ey garip çizgilerle dolu han duvarları,
Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!.. (Faruk Nafiz Çamlıbel)
SON BEKLEDİĞİM
Bir köprü kurup, zulmetin ardında, seherle,
Bildim gülüp eğlenmeyi ömrümce kederle.
Farkım ne, emel kaynağı bir körpe çocuktan,
Mademki henüz gelmedi son yolcum ufuktan?
Bir müjde taşır her gün uzaktan bana rüzgar;
Elbet gelecek, gelmedi, bir beklediğim var!
İsmim gezecek pembe dudaklarda elemle,
Gözler dolacak bir çocuk ölmüş gibi nemle, (Faruk Nafiz Çamlıbel)
Hokkabaz
Marifetli hokkabaz, başını kaldır da bak!
Gökte bir oynayan var, yıldızlarla kaydırak... (Necip Fazıl Kısakürek)
Mimari
Fikr et nasıl kurulmuş, iç içe bu iklimler?
Nasıl kaynaştırılmış, sesler, renkler, hacimler? (Necip Fazıl Kısakürek)
Günah
Sanırım, insanların her suçunda ben varım;
Günah uzun bir kervan, tâ ucunda ben varım! (Necip Fazıl Kısakürek)
Affet
Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten,
Affet senden habersiz aldığım her nefesten... (Necip Fazıl Kısakürek)
Bendedir
Ne azap, ne sitem bu yalnızlıktan,
Kime ne, aşılmaz duvar bendedir,
Süslenmiş gemiler geçse açıktan,
Sanırım gittiği diyar bendedir.
Yaram var, havanlar dövemez merhem;
Yüküm var, bulamaz pazarlar dirhem.
Ne çıkar, bir yola düşmemiş gölgem;
Yollar ki, Allah'a çıkar, bendedir. (Necip Fazıl Kısakürek)
SERSERİ
Yıllarca gezdirdim hoyrat başımı,
Aradım bir ömür, arkadaşımı.
Ölsem dikecek yok mezar taşımı;
Halime ben bile hayret ederim. (Necip Fazıl Kısakürek)
Kavanoz
Bir cümbüştür kopsa da, gece, yakamozlarda;
Münzevi balıklarız ayrı kavanozlarda... (Necip Fazıl Kısakürek)
Akıl
Akıl, akıl olsaydı ismi gönül olurdu;
Gönül gönlü bulsaydı bozkırlar gül olurdu. (Necip Fazıl Kısakürek)
Büyük Randevu
Büyük randevu... Bilsem nerede, saat kaçta?
Tabutumun tahtası, bilsem hangi ağaçta? (Necip Fazıl Kısakürek)
Nur Şehri
Şehirlerde tabanım değil yüreğim yanık:
Nur şehrine gidelim, yürü çilekeş çarık! (Necip Fazıl Kısakürek)
Madde ve Ruh
Ne varsa nakış nakış, tabiatta, maddede,
Gözlerimdeki nurun aksi, beyaz perdede... (Necip Fazıl Kısakürek)
ZENGİN KAFİYEYE ÖRNEKLER
BÜLBÜL
Neden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perîşandır?
Niçin bir damlacık göğsünde bir umman hurûşandır?
Tesellîden nasîbim yok, hazân ağlar bahârımda;
Bugün bir hânumânsız serseriyim öz diyârımda! (Mehmet Âkif Ersoy)
İstiklâl Marşı
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!
O benimdir, o benim milletimindir ancak!
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ. (Mehmet Âkif Ersoy)
HAN DUVARLARI
İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık!
Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,
Her tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık,
Yalnız arabacının dudağında bir ıslık!
Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk,
Soğuk bir mart sabahı... Buz tutuyor her soluk.
HÜSN Ü AŞK
Nasıl duvarda değişmeksizin durursa resim,
Nasıl güzelse Boğaz her saatte, her mevsim…
Diler beşikte görünsün, diler mezara yakın,
Yanan gönüllere ilhâmı bir gelir aşkın. (Faruk Nafiz Çamlıbel)
EN YAKIN
Bütün insanlığı dövsen havanda,
Zerre zerre herkes yine yalınız.
Boşlukta yol açan uçsuz kervanda,
Her şey tek başına dağ, taş ve yıldız. (Necip Fazıl Kısakürek)
BEN
Ben, Allah diyenlerin boyunlarında vebal;
Ben, bugünküne mazi, yarinkine istikbal... (Necip Fazıl Kısakürek)
Çift Kanat
Biri aşk biri nefret; bizim kanadımız çift...
Ateş saçmalı ki nur, erisin kapkara zift... (Necip Fazıl Kısakürek)
İnsan
İnsan, bir mes'ut zalim, insan bir mağrur cahil;
Tekne kırık, su azgın ve kayıplarda sahil... (Necip Fazıl Kısakürek)
KALAN
Bir ebedî mahrûmluk, kalan bu hikâyeden;
Git, git, bir çıkmaz sokak, o varılmaz gâyeden… (Necip Fazıl Kısakürek)
O ZEYBEK
Bilemem, susarak ölmek mi hüner?
Lisan çıldırıyor, dil nasıl döner?
Ondan son iz, uzak, uzak bir fener...
Öldü mü? Çatlarım yine inanmam!
Gizliye yanarım, ölüye yanmam! (Necip Fazıl Kısakürek)
ŞARKIMIZ
Kırılır da bir gün bütün dişliler,
Döner şanlı şanlı çarkımız bizim.
Gökten bir el yaşlı gözleri siler,
Şenlenir evimiz, barkımız bizim.
…
Kurtulur dil, tarih, ahlak ve iman;
Görürler, nasılmış, neymiş kahraman!
Yer ve gök su vermem dediği zaman,
Her tarlayı sular arkımız bizim. (Necip Fazıl Kısakürek)
TUNÇ KAFİYEYE ÖRNEKLER
Ani bir üzüntüyle bu rüyadan uyandım.
Tekrar o alev gömleği giymiş gibi yandım,
Her yerden o,hem aynı bakış ,aynı emelde,
Bir kanlı gül ağzında ve mey kasesi elde;
BÜLBÜL
Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hılkat kesilmiş lâl...
Bu istiğrâkı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl
Muhîtin hâli "insâniyyet"in timsâlidir, sandım;
Dönüp mâzîye tırmandım, ne hicranlar, neden andım!
Taşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yâd,
Zalâmın sinesinden fışkıran memdûd bir feryâd, (Mehmet Âkif Ersoy)
İstiklâl Marşı
Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma' bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli. (Mehmet Âkif Ersoy)
İNSAN
Bir bölünmez ki, insan, onu zaman bölüyor;
İnsan her ân dirilip her saniye ölüyor... (Necip Fazıl Kısakürek)
TÂ MAVERÂDAN
Rüzgâr öyle esti, öyle esti ki;
Her şey uçup gitti, kaldı Yaradan.
Ayna düştü, hayal, perdelerdeki
Bir akiscik gibi çıktı aradan.
Sırtımı uykuda dürtüyor bir el;
Fırla yatağından koşar adım gel!
O bir minicik zar, kabuğunu del!
Seni çağıran var, tâ maverâdan! (Necip Fazıl Kısakürek)
O ÂN
Taş merdivenler gibi, aşınmış ayaklardan,
Secde yerine çarpa çarpa alnım aşınsa!
Göklerin kamçısıyla yediğim dayaklardan,
Erisem de, tabutum bomboş gibi taşınsa! (Necip Fazıl Kısakürek)
İLMİHAL
Yandı kitap dağlarım , ne garip bir hal oldu !
Sonun da bana kalan , yalnız ilmihal oldu ! (Necip Fazıl Kısakürek)
SERSERİ
Yeryüzünde yalnız benim serseri,
Yeryüzünde yalnız ben derbederim.
Herkesin dünyada varsa bir yeri,
Ben de bütün dünya benimdir derim.
…..
Gönlüm ne dertlidir, ne de bahtiyar;
Ne kendisine yâr, ne kimseye yâr,
Bir rüya uğrunda ben diyâr diyâr,
Gölgemin peşinden yürür giderim... (Necip Fazıl Kısakürek)
NEFS
Geceler toprağa benimle inmiş.
Kasırga benimle kopmuş denizde.
Sanırım vebalı elim gezinmiş,
Çürüyen ağaçta, hasta benizde. (Necip Fazıl Kısakürek)
VE NEFS
Hırsıma ne şöhret yetti, ne de şan;
Döndüğüm her nokta dünyadan nişan.
Nefsimin ardından koştum perişân,
Ondan bir kıl bile avlayamadım. (Necip Fazıl Kısakürek)
Kara Tahta
Dünyayı yererken de yine onunla ilgim;
Nefse el süremiyor kara tahtada silgim... (Necip Fazıl Kısakürek)
Sual-Cevap
Sual: Ey veli, insan nasıl olmalı, söyle!
Cevap: Son anda nasıl olacaksa hep öyle... (Necip Fazıl Kısakürek)
Çan Sesi
Odamda yanan mumu üfledi bir çan sesi.
Gözlerim halka halka gördü bu uçan sesi.
Önümden bir hız geçti, aktı ateşten izler;
Açıldı kıvrım kıvrım toprak altı dehlizler.
Şimşekler yanıp söndü, şimşekler sönüp yandı;
Derindeki sarnıçta durgun sular uyandı.
Sağa sola sallanıp, dan, dan, dan, çaldı çanlar,
Durmadan çaldı çanlar, durmadan çaldı çanlar,
Sular ürperdi, eşya ürperdi, tunç ürperdi;
Çanlar, kocaman çanlar, korkunç korkuç ürperdi.
Gördüm ki, adım adım, gölge gölge keşişler.
Ebedi karanlığın mahzenine inmişler... (Necip Fazıl Kısakürek)
ANNEME MEKTUP
Ben bu gurbet ile düştüm düşeli,
Her gün biraz daha süzülmekteyim.
Her gece, içinde mermer döşeli,
Bir soğuk yatakta büzülmekteyim.
Böylece bir lâhza kaldığım zaman,
Geceyi koynuma aldığım zaman,
Gözlerim kapanıp daldığım zaman,
Yeniden yollara düzülmekteyim. (Necip Fazıl Kısakürek)
Şarkımız
Gideriz, nur yolu izde gideriz,
Taş bağırda, sular dizde, gideriz,
Bir gün akşam olur, biz de gideriz,
Kalır dudaklarda şarkımız bizim... (Necip Fazıl Kısakürek)
CİNASLI KAFİYEYE ÖRNEKLER
Dönülmez Akşamın Ufkundayız
Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç (Yahya Kemal Beyatlı)
Geçtikçe bembeyaz gezinenler üçer beşer;
Bildim ki ahret denilen yerdedir beşer. (Yahya Kemal Beyatlı)
AL ATEŞ
Yanaklar vişne rengi
Dudakların al ateş
Yandı gönül kül oldu
Getir kürek al ateş.
HAYRET
Şeyh-i Ekber’e göre en üstün makam, hayret;
Ben de şaşkınlardanım, Rabbim sonumu hayr et!... (Necip Fazıl Kısakürek)
BAŞ
Eklense de başıma dünyada kaç baş varsa,
Başım, onların hepsi için secdeye varsa… (Necip Fazıl Kısakürek)
Not:
Arşivini bizimle paylaşan Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenimiz Sayın Emir Hüseyin Yiğit’e teşekkür ederiz.
www.edebiderya.com
Edebiyat, Eğitim ve Sanat Sitesi - Edebi Derya | Edebiyat, Eğitim ve Sanat Adına Her şey Olmasa da Birçok Şey...
Dostları ilə paylaş: |