Allahu Teala,
"Allah katında (gerçek) din, şüphesiz İslam'dır"27
diye buyuruyor. Böyle olmakla birlikte yine de felsefe sebebiyle veya eski dinlerden birinin aracılığıyla Allah'a teslim (müslüman) olduğunu ve Allah'ın üzerindeki hakkını eda ettiğini savunan insanlar bulunmaktadır. Halbuki Allah Azze ve Celle bu gibi vehimlere yolu kapatmış ve şöyle buyurmuştur:
"Kim islamiyet'ten başka bir dine yönelirse, onunki kabul edilmiyecektir."28
Yine yüce Allah:
"Tağutu inkar edip Allah'a inanan kimse, kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır." 29buyurmaktadır.
Bugün insanların üzerinde bulundukları dinleri tanıyan ve onlan İslam'la karşılaştıran kişi, Aziz ve Celil olan Allah'ın nimetini anlar. Zira Allah bizden yalnızca İslam'ı istemekte ve ondan başkasını kabul etmemektedir. Çünkü dinlerin durumu akıl veya amel bakımından dayanılamıyacak bir şekle dönmüştür.
Resulullah (a.s)'ın gönderildiği dönemdeki dinlerin bir kısmı üzerinde yapılacak basit bir inceleme, pratik olarak insanın onlara bağlanmasını haketmiyeceklerini, Allah'ın Hz. Muhammed (a.s)'i peygamber olarak gönderdiği zaman insanlığa en büyük lutufta bulunduğunu bize gösterecektir.
Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor:
"Ey Muhammed! Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik."30
Hz. Muhammed (a.s) insanların şirk ve küfür üzerine devam etmelerini kırmak için gönderilmiştir. Yapacağımız zihinsel bir gezinti ile aşağıda izah edilen bazı durumları hemen anlarız:
Hz. Muhammed (a.s)'in peygamber olarak gönderilişindeki en büyük rahmet, kendisini bir çok şekilde gösterir. Allah Azze ve Celle'nin kendisini hakkıyla tanımayı, gerçek kulluğu ve doğru yolu göstermesi, kitabını bir çok mucizeyi içeren bir kitap kılması, rahmet tablolarındandır.
Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
"Allah, kendi rızasını gözetenleri onunla (Kitap'la) selamet yollarına eriştirir ve onları izni ile karanlıklardan aydınlığa çıkarır, onları doğru yola iletir"31
İnsanların Allah'ı bilmeme sapıklığına düşmeleri, O'na olan kulluklarını hakkıyla yerine getirmeyişleri ve bunun sonucu olarak da; doğru yoldan ayrılma, zulüm, katliam, hastalıklar ve savaş gibi şeylere uğramaları üzerinde düşünen, Hz. Muhammed (a.s)'in peygamber olarak görevlendirilişindeki ilahi rahmetin belirtilerini kolaylıkla anlar.
Bugün dünyada bilinen dinlerin durumunu inceleyen ve onları İslam dini ile karşılaştıran, Hz. Muhammed (a.s)'in gönderilişindeki İlahi rahmeti de anlar.
Allahu Teala şöyle buyuruyor:
"..Allah: "Azabıma dilediğim kimseyi uğratırım, rahmetim herşeyi kaplamıştır; bunu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara, zekat verenlere, ayetlerimize inanıp yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları, okuyup yazması olmayan peygamber, Muhammed (a.s)'e uyanlara yazacağız. O peygamber onlara, uygun olanı emreder ve fenalıktan men'eder, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılar, onların ağır yüklerini indirir, zor tekliflerini hafifletir. Bu peygambere inanan, hürmet eden, O'nunla gönderilen nura uyanlar yok mu? İşte onlar saadete erenlerdir buyurdu."32
Gerçekten bu ayetler, Allah'ın, Hz. Muhammed (a.s)'i göndermedeki rahmet görüntülerini sergilemektedir.
Çünkü Hz. Muhammed (a.s) onları Allah'tan daha çok sakınmalarına, zekat ile insanlar arasındaki dayanışmaya, kendisi Allah'ın Resulü olduğu halde hakiki önderliğe öncülük edip onlara iyiliği ve fenalığı gösterdi. Diğer din mensuplarının taşıdığı ağır yükleri indirip, zor görevlerini hafifletti. Yine O, yardım etmeleri ve yardımlaşmaları gereken yönü onlara gösterdi. Hz. Muhammed (a.s), yapmaları üzerlerine vacip olan şeyleri, din ve dünya işlerinde kendilerine yararlı olan hususları onlara gösterdi. İşte bütün bunlar, Hz. Muhammed (a.s)'in peygamber olarak gönderilişi ile Allah'ın alemlere rahmetinin görüntüleridir.
Bugün insanların üzerinde bulundukları dinleri şöyle bir gözden geçiren kişi, bu rahmetin büyüklüğünü ve kıymetini daha iyi anlar.
Çin'deki Konfüçyüs dini şirke ve putperestliğe dönmüştür. Konfüçyüs'e tabi olanlar, göklere, meleklere ve babaların ruhlarına taparlar. Onlar, göğün canlı ve hareketli bir alem olduğuna inanırlar. Onlara göre geri kalanlar siyasi veya içtimai hükümlerdir. Onlar da Allah'ın hidayeti olmadığı gibi, onun talimleri ve ona gerçek kullukla ilgili şeyler değildir.
Yine Çin'deki Tao dini, putatapıcılığa ve hareketsizliğe dönüşmüştür. Taoizm'deki hareketsizlik, inananlarının işini bitirmek için kafidir: Mutlak zühd, mutlak hoşgörü ve olanlara düşmanca tepki göstermeme... İşte bütün bunlar dünyanın harap olması için yeterlidir.
Hindistan'daki Brahman dini, katı sisteme ve sınıf prensibine dayandığı gibi, ayni şekilde putatapıcılığa ve herşeyi tanrılaştırmaya dayanır. Sınıf sisteminde: Brahmanlar, Şetriler (savaşanlar), ticaret ve ziraatla uğraşanlar ve işçiler vardır. Yine Brahmanizm, ruhun, insandan daha aşağıdaki bir varlığa göçtüğünü savunan hurafe tenasüh fikrine dayanır. İnsan eğer kötü iş işlerse, ancak vücuduna acı veren eziyete girmekle bundan kurtulur.
Her insanın bu tabakalardan bir tabakada yer alması, bu dünyanın harap olması için kafidir.
İngilizlerin işgal sırasında yasakladıkları, şu eski adet de onlara aittir: Bir kadının kocası öldüğünde, o kadın kendisini ateşe atıp yakardı.
Bir Brahman'ın sabah akşam alnını sığır sidiği ile silmesi, onların adetlerinden biridir. Onlara göre sığır kutsaldır ve fareyi öldürmek de caiz değildir.
Budizm de putperestliğe ve vücuda acı çektirmeye dönüşmüştür. Budistler de Brahmanizm'in yöneldiği sınıf sistemini tatbik etselerdi, sonları gelir ve yok olurlardı. Bu dinin durumu onlar için dünyayı kendi eliyle helake götürmektir.
Hindistandaki Jini dini (Caynizm) de vücuda işkence etme ve kamuoyunu küçümseme esasına dayanıyor.
Sihizm de, aslen peygamberleri kabul etmeyen yeni doğmuş bir dindir. Bu duruma göre insan, Allah'ın yol göstermesini nerden bilebilir?
Yahudilik dini kibir, öç alma ve uygulaması mümkün olmayan hükümler üzerine kurulmuştur. Bundan ötürü yahudi devleti kurmakla beraber yahudilik, dini özellik sergilemeye aşırı arzu göstermesine rağmen, kanunlarında çoğunlukla laikliğe dayanmaktadır.
Hıristiyanlık ise teslis akidesine, resimlere, şekillere ve heykellere ibadet etme, cesede çeşitli şekillerde işkence etme ve fıtratla savaşma esasına dayanır.
Kendilerine göre en iyi olanı tatbik edilmiş olsa da, dünyanın harap olmasına yeterlidir bunlar... Bundan dolayı hıristiyan alemindeki devletler lailiğe yönelmiş, dinlerini terketmişlerdir.
Mecusilik dini de, biri şeytan olan iki tanrıya kulluk etme, ateşe tapma, kızkardeşle evlenme prensiplerine dayanır.
Bu bilgilerden, Allah'ın Hz. Muhammed (a.s)'i tüm dinlere üstün çıkarsın diye hak din ve hidayetle gönderdiğini ve bunun da Allah'ın insanlığa lutfu ve hikmeti olduğunu anlıyoruz. Yine Allah'ın İslam dinininden başka bir dini niçin kabul etmediğinin hikmetlerini anlıyoruz.
İslam'ı iyi tanıyıp onu tüm insanlığın kabul etmesiyle nelerin olacağını düşünmeliyiz. Diğer dinleri de iyi tanıyıp tüm dünyanın onlardan herhangi birini kabul edecek olsalar, dünyanın durumunun ne hale geleceğini düşünmeliyiz. Böylece Allah'ın Hz. Muhammed (a.s)'i göndermedeki ilahi rahmetini görürüz.
Cenab-ı Hak Kur'an'ında şöyle buyuruyor:
"Kitap ehlinden ve putatapanlardan olan inkarcılar, kendilerine apaçık bir belge, içinde kesin ve en doğru hükümlerin bulunduğu arınmış sahifeleri okuyan, Allah katından bir peygamber gelene kadar dinlerinden vazgeçecek değillerdir. "33
Çağdaş bazı dinlerde bulunan bazı özellikleri nakiller yaparak anlatmaya çalışacağız. O vakit, Hz. Muhammed (a.s)'in gönderilişindeki alamlere ait ilahi rahmeti daha iyi anlar ve Cenab-ı Hakk'ın şu ayetindeki hikmetlerden birini daha iyi kavrarız:
"Kim İslamiyet'ten başka bir dine yönelirse, onunki kabul edilmiyecektir."34
Dostları ilə paylaş: |