TÜRKİYE TARİHİ
1-Anadolu’ya İlk Türk Akınları
Anadolu’ya ilk Türk akınları 4.yüzyılda Hunlarla başlar. Daha sonra Sabirler akınlar düzenlemiştir. Ab-basi Devleti hizmetine giren Türkler Bizans sınır bölgeleri olan Avasım illerine yerleştirilmişlerdir.
Anadolu’ya yerleşme amaçlı akınlar Selçuklu Türkleri tarafından yapılmıştır. İlk defa Çağrı Bey Selçuklu Devleti kurulmadan önce keşif amaçlı akın düzenlemiştir. Akınlar devlet kurulduktan sonra da devam etmiştir. Tuğrul Bey zamanında 1048 yılında Bizans devleti ile Anadolu için ilk ciddi savaş yapıldı. Bizans yenilgiye uğratıldı. Tuğrul Bey devrinde Kelkit ve Çoruh vadilerine akınlar düzenlenmiştir. Muradiye ve Erçiş alındı. Alparslan zamanında Kars ve Ani kaleleri alındı. Anadolu’daki bu Türk akınları Bizans’ı rahatsız etmeye başladı. Romen Diyojen iki defa Anadolu’ya sefer düzenledi isede başarılı olamadı.
2-Malazgirt Meydan Muharebesi
Anadolu’ya yapılan Türk akınlarını önlemeyi düşünen Romen Diyojen, 200 bin kişiden oluşan bir orduyla batıya doğru ilerlemeye başladı. Bu sırada Malazgirt kalesini alarak Mısır’da Fatımiler üzerine yürümekte olan Alparslan bu olayı haber alması üzerine geri dönerek Malazgirt önlerine geldi. Yapılan savaşta Bizans ordusu yenilgiye uğratıldı. Bu savaş sonucunda Anadolu’nun kapıları Türklere açılmış, Anadolu bir Türk yurdu haline gel-meye başlamıştır. Anadolu’da ilk Türk devletleri kuruldu. Türklerin ilerleyişi üzerine Bizans, Papa ve Avrupa’dan yardım istemiş bu olay Haçlı seferlerine yol açmıştır.Malazgirt Muharebesi ile Türkiye tarihi başlatılır.
3-Anadolu’nun Türkleşmesi
Anadolu’da Kurulan İlk Türk Devletleri
a-Danişmentliler (1080-1178): Danişmentoğlu Ahmet Gazi tarafından 1080 yılında Sivas,Malatya, Kay-seri,Amasya,Çorum,Tokat bölgelerinde kurulmuştur. Danişmentliler bilhassa Haçlılarla yaptıkları mücadelelerle tanınmış-lardır. II.Kılıçarslan bu devlete son verdi (1178).
b-Saltuklular (1072-1202) :Ebul Kasım Saltuk tarafından Erzurum ve çevresinde kurulmuştur. Gürcülerle mücadele edilmiştir. II. Rükneddin Süleyman Şah tarafından yıkıldı (1202).
c-Mengücekliler (1080-1228) : Mengücek Gazi tarafından Erzincan ,Kemah,Divriği ve Şebinkarahisar’da kurulmuştur.1228 yılında Alaeddin Keykubat tarafından yıkılmıştır.
d-Artuklular (1102-1409): Hasankeyf,Harput ve Mardin Artukluları olmak üzere üç bölüme ayrılmıştır.Artuk beyin oğulları tarafından kurulmuştur. Hasankeyf koluna Eyyubiler,Harput koluna Alaeddi Keykubat,Mardin koluna Karakoyunlular son vermiştir.
e-Çaka Beyliği (1081-1093) : Çaka Bey tarafından İzmir ve çevresinde kurulmuştur. İlk Türk denizcisi ola-rak kabul edilir. Bizanslılarla mücadele etmiştir. I.Kılıçarslan tarafından ortadan kaldırılmıştır.
Bunlar dışında Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde kurulmuş çok sayıda Türk devleti mevcuttu: Sökmenliler, Dilmaçoğulları, İnaloğulları,Çubukoğulları,İnançoğulları ve Tanrıvermişoğulları.
TÜRKİYE (ANADOLU) SELÇUKLU DEVLETİ (1077-1308)
Oğuz Türklerinin Üçoklu Kınık boyuna mensup Selçuklu hükümdar ailesinden Süleyman Şah tarafından, Anadolu'da kurulmuştur. Malazgirt Zaferi'yle, Anadolu kapılarını Türklere açan Sultan Muhammed Alparslan, bu savaşa katılan kumandan ve Türkmen reislerine, Anadolu'yu Türkleştirme ve İslamlaştırma görevini verdi. Bunlardan, Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Selçuk Bey'in oğlu Arslan Yabgu'nun torunu olup, Anadolu'daki fetih harekâtından sonra Antakya'dan Anadolu'ya girdi. 1074 yılında Konya ve havalisini mahallî Rum despotlarından alarak, fetihlere devamla İznik önlerine geldi. 1075 senesinde İznik'i fethederek, emrindeki kuvvetlerin merkezi yaptı. Böylece Türkiye Selçuklu Devletinin temeli atılmış oldu.
Süleyman Şah, Bizans'ın mahallî ve merkezî tekfurlukları arasındaki çekişmelerden faydalanarak, bölgede hakimiyetini güçlendirdi. İznik'te yeni bir Türk devletinin kurulması, Anadolu'ya gelen Türkmenlerin birleşmesini temin edip, doğudaki Müslüman Türklerin büyük topluluklar halinde bölgeye gelmelerine sebep oldu. Bölgede Türk nüfusunun artarak devletin güçlenmesiyle; Bizans'ın kötü idaresi, bitmek bilmeyen iç savaşlar ve isyanlar sebebiyle perişan olan yerli halk da, Süleyman Şah'ın idaresinde huzur ve sükûna kavuştu. Bu sayede Anadolu Selçuklu Devleti, sağlam bir temele oturdu. Hürriyet ve adalete kavuşan yerli halk, kısa zamanda seve seve Müslüman oldu. Çeşitli gayelerle bölgeye gelen Türkmenleri emrinde birleştiren Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Anadolu'da birlik ve hakimiyetini güçlendirmek, Fırat boylarında ve Kilikya taraflarında toplanmaya çalışan Ermeni gruplarına mani olmak için harekete geçti. 1082 yılında Çukurova'ya giden Süleyman Şah, Adana, Tarsus ve Misis dahil tüm bölgeyi zaptetti. 1084'te Hıristiyanlardan Antakya'yı aldı. 1086'da Suriye Selçuklu meliki Tutuş'la yaptığı savaşta yenildi ve savaş meydanında vefat etti. Oğulları, Selçuklu Sultanı Melikşah'ın yanına gönderildi. Devlet bir süre Süleyman Şah'ın İznik'te vekil bıraktığı Ebü'l-Kasım tarafından yönetildi.
Süleyman Şah’ın ölümümden sonra oğulları Melikşah tarafından Büyük Selçuklu Devleti’nin başkenti Isfahan’a götürülmüş ve Türkiye Selçuklu tahtı 1086-1092 yılları arasında boş kalmıştır.
I.Kılıçarslan (1092-1107) Selçuklu Sultanı Melikşah'ın 1092'de vefatından sonra, İran'dan kaçarak gelen Kılıç Arslan, İznik'te merasimle karşılanıp, Türkiye Selçuklu tahtına çıkarıldı.
I. Kılıç Arslan, tahta çıkar çıkmaz, devleti yeniden teşkilatlandırdı. İznik'i mamur bir duruma getirdi. İçte otoriteyi sağladıktan sonra, hemen gazâ ve akınlara başladı. Marmara sahillerine yerleşmeye çalışan Bizanslıları bu bölgeden çıkardı. Batıyı emniyete aldıktan sonra doğuya yöneldi ve 1096 yılında Malatya'yı kuşattı. Fakat, bu sırada Haçlıların Batı Anadolu'ya girmesi üzerine, I. Kılıç Arslan, kuşatmayı kaldırıp hızla geri döndü.
Avrupa'daki meşhur imparator, kral, prens, derebeyi ve şövalyelerin büyük bir taassupla katıldıkları Haçlı Seferlerinin ilki 1096-1099 yılları arasında yapıldı. I. Kılıç Arslan, Haçlıları, vur-kaç taktiğiyle imha etti. Ancak, İznik elden çıktığı için, Konya'yı payitaht (başkent) yaptı. Bizans imparatoruyla antlaşma imzaladıktan sonra, doğu fetihlerine başladı. 1103 senesinde Malatya'yı ele geçirdi. Daha sonra Musul'u da topraklarına kattı. Emir Çavlı, Artukoğlu İlgazi ve Suriye meliki Rıdvan'ın kuvvetleriyle Habur Nehri kenarında yaptığı muharebede yenilerek, nehre düşüp boğuldu. Kılıç Arslan'ın büyük oğlu, Musul valisi Şehinşah, Emir Çavlı tarafından esir alınarak İsfahan'a götürüldü. (1107)
1107-1110 yılları arasında Türkiye Selçuklu tahtı ikinci defa boş kalmıştır.
Şehinşah (1110-1116)
I. Kılıç Arslan'ın ölümü ve oğlunun esir düşmesi, Türkiye Selçuklularını çok sarstı. Düşmanları bunu fırsat bilerek, ülke topraklarına saldırdı. Bizanslılar, Batı Anadolu sahillerini işgale başladılar. Bu durum karşısında Türkler, İç Anadolu'ya doğru çekilmek zorunda kaldılar. 1110 yılında esaretten kurtulan Şehinşah, Konya'ya gelerek tahta geçti. Şehinşah'ın ve Kayseri emîri Hasan Beyin büyük gayretlerine rağmen, Bizanslıların zulmünden kaçan Batı Anadolu'daki Türklerin, Orta Anadolu yaylalarına çekilmesi durdurulamadı.
I.Mesut (1116-1155)
1116 yılında Danişmendliler, Sultan Şehinşah'ı tahttan indirip, Şehzade Mesud'u sultan ilan ettiler. Sultan Mesud, Danişmendli tahakkümünden kurtulmaya, Bizanslıları Anadolu'dan atmaya ve birliği sağlamaya çalıştı. -Ankara,Çankırı,Kastamonu,Elbistan,Sivas ve Malatya bölgeleri Danişmentoğullarından alınmıştır. 1142 yılında, Batı seferine çıktı. Sonra doğuya seferler düzenledi. Bizanslılar, Türklerin Batı Anadolu'da ilerlemelerini durdurmak için, İmparator Manuel komutasında bir orduyla Konya üzerine yürüdüler. Bu tehlikeli durum üzerine, Sultan Mesud'un oğlu II. Kılıç Arslan, Aksaray'da bir ordu hazırlayarak, Konya önündeki Bizans ordusunun karşısına çıktı. Bizans ordusunu, pusu ve taarruzlarla 1145 senesinde ağır bir yenilgiye uğrattı.
Bu sırada İkinci Haçlı Seferiyle Anadolu'ya giren Avrupalılar da, Türk kılıçları önünde duramadı. Selçuklu ordusu, Haçlılar karşısında büyük başarılar elde etti. Bu zaferler, istikrar ve yükselme devrini tekrar başlattı. Halka adaletle muamele etmesi sebebiyle, Hıristiyanların bir çoğu, Bizans yerine Türk idaresine bağlandı. Bir çok eser inşa ettiren Sultan Mesud, kırk yıl saltanatta kaldıktan sonra, 1155 senesinde vefat etti.
II.Kılıçarslan (1155-1192)
Yerine oğlu II. Kılıç Arslan tahta çıktı. O da babasının yolunda giderek, büyük hamleler yaptı. Anadolu'nun siyasî birliğini kurmaya, ekonomik ve kültürel yükselişini sağlamaya çalıştı. Doğu seferine çıkarak, devletin hudutlarını Fırat nehrine kadar genişletti. Bizanslılar ve yardımcı kuvvetlere karşı, 1176 Miryokefalon (Düzbel/Karamukbeli) Meydan Savaşı'nı kazanarak, Anadolu'yu yurt edinen Türklerin bölgeden atılamayacağını ispatladı. Akıncılarını, Batı Anadolu'nun fethiyle görevlendirdi. 1182 yılında, Uluborlu, Kütahya ve Eskişehir havalileri fethedildi. Denizli ve Antalya kuşatıldı. Danişmend arazisi ( Elbistan,Darende ve Kayseri,Sivas,Tokat,Niksar) ve Çukurova zaptedildi. Bizanslılarla antlaşma yaparak Anadolu’ya yönelmiş kardeşinden Ankara ve Çankırı’yı almıştır. Mengücekleri egemenliği altına aldı.Kazanılan zafer ve başarılarla siyasî birlik ve sınır emniyeti sağlandı. Ekonomik ve kültürel yükselme başladı. Bir süre sonra II. Kılıç Arslan, mücadeleyle geçen uzun saltanat yıllarındaki yorgunluğu ve ihtiyarlığını mazeret gösterip istirahata çekildi. Sahip olduğu toprakların idaresini onbir oğlu arasında taksim etti. Kendisi Konya'da büyük sultan olarak kaldı. Oğullarının her biri bir vilayette yönetimi ele aldı. Bu sırada Selahaddin Eyyubî'nin Kudüs'ü zaptetmesi, Üçüncü Haçlı Seferinin başlamasına sebep oldu. Anadolu'dan geçmeye çalışan kalabalık Haçlı ordusu, şehzadelerin direnişiyle karşılaştı. Yaptıkları çete harpleriyle Haçlı ordusuna büyük kayıp verdirdiler. Fakat çok kalabalık olan Haçlıların bir kısmı, Filistin'e ulaştı
I.Gıyaseddin Keyhüsrev (1192-1196) İkinci defa (1204-1211)Gıyaseddin Keyhüsrev, devletin hudutlarını emniyete almak için, Bizanslılar ve Ermenilerle mücadele etti. Dördüncü Haçlı Seferiyle (1204) İstanbul, Latin hakimiyetine girdi. Bizans hanedanı Anadolu'ya kaçıp, İznik ve Trabzon'da iki devlet kurdu. Bizanslılar, Karadeniz kıyılarına yerleşerek ticaret yollarını kapattılar. Gıyaseddin Keyhüsrev, ticaret yolunu açmak için, 1206 yılında sefere çıktı. Bizanslıları bu bölgeden atarak, Karadeniz yolunu açtı. Ertesi sene Akdeniz sahillerine inerek Antalya'yı fethetti. (1207)Venediklilerle ticaret antlaşması yaptı.Bu sırada akıncı beyleri, Batı Anadolu'da bir çok yeri aldı. Bu fetihler, İznik Bizanslılarını telaşlandırdı. Bizans ordusu ile, 1211 senesinde Alaşehir'de yapılan muharebede Selçuklu ordusu büyük zafer kazandı. Savaş bittikten sonra, Gıyaseddin Keyhüsrev, meydanı dolaşırken bir düşman askeri tarafından şehit edildi. Yerine oğlu İzzeddin Keykavus geçti.
II.Rükneddin Süleyman Şah (1196-1204)Yerine büyük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev geçti. Fakat, kardeşleri onun iktidarını kabul etmeyince, aralarında saltanat mücadelesi başladı. Tokat meliki Rükneddin Süleyman Şah, 1196 yılında Konya'yı zaptetti ve saltanatını ilan etti. Birliği sağladıktan sonra Bizans'ı tekrar senelik vergiye bağladı. İç mücadelelerden yararlanarak hudut tecavüzlerine başlayan Ermenileri cezalandırdı. Gürcüler, Saltukluların zayıflamasından istifade ederek, Erzurum'a kadar gelince, Doğu Seferine çıktı. 1201 yılında, Saltuklu Devletine son verdi. Artuklular ve Mengücüklerden aldığı yardımla, Erzurum'dan Gürcistan üzerine sefere çıktı. Sarıkamış yakınlarında, Gürcü-Kıpçak ordusunun baskınına uğradı ve mağlup oldu. Tekrar Gürcistan seferine çıktıysa da, yolda hastalanarak 6 Temmuz 1204 tarihinde vefat etti. Konya'da Künbedhane'ye defnedildi. Yerine oğlu III. Kılıç Arslan geçti. Fakat çok geçmeden Gıyaseddin Keyhüsrev, Türkmen beylerinin davetiyle, küçük yaştaki yeğeni Kılıç Arslan'ın yerine, tekrar Türkiye Selçukluları sultanı oldu.
I.İzzeddin Keykavus (1211-1220)
İzzeddin Keykavus, saltanatının ilk yıllarında taht mücadelesini halletti. Daha çok iktisadî meselelere, ülkenin imarına ve kültür faaliyetlerine önem verdi. Kervansaray, cami ve medreseler inşa ettirdi. Sinop’u ele geçirdi (1214).Trabzon Rum imparatoru,Çukurova Ermenilerini vergiye bağladı. Eyyubiler üzerine yaptığı bir seferde öldü.Verem hastalığına yakalanan İzzeddin Keykavus, 1220 yılında Viranşehir'de vefat etti. Sivas'ta yaptırdığı darüşşifanın yanındaki türbesine defnedildi. Yerine kardeşi Alâeddin Keykubad geçti.
I.Alaeddin Keykubat (1220-1237)
Sultan Alâeddin Keykubad zamanı, Türkiye Selçuklularının en kudretli, en müreffeh ve en parlak devri olarak geçti. Anadolu'nun emniyeti içi başta Konya, Kayseri ve Sivas olmak üzere, şehirleri surlarla tahkim ettirdi. Moğol tehlikesine karşı hudutlarda tedbir aldı. Bu işleri sırasında fetihlere de devam etti. Askerî ve ticarî önemi büyük olan Kolonoras kalesini muhasara altına aldı. 1221 senesinde kaleyi fethetti. Buraya, sultanın ismine nispetle Alâiye denildi. Burada bir tersane kurdu. Kırım limanlarından Suğdak ele geçirildi (1227) Ermeniler vergiye bağlandı.İçel alındı. Adıyaman,Kahta,Çemişkezek kaleleri alındı.Mengüceklilere son verildi (1228) Celaleddin Harezmşah’ın Anadolu’yu saldırması üzerine Yassıçemen Savaşı yapılmış,Harezmşahlar yenilmiş ve yıkılma sürecine girmişlerdir. Bu olay, Moğollara karşı ittifak şansının yitirilmesine yol açmıştır. Harput civarında Eyyubileri yenilgiye uğratmıştır (1234).Moğol tehlikesine karşı tahkim ve askerî tedbirler yanında diplomatik yola da başvuruldu. Moğol Ögedey Kağan'a elçi gönderip barış yaptı. Alâeddin Keykubad, saltanatı zamanında Türkiye Selçuklu Devletini, Moğol istilâ ve zulmünden korudu. Alâeddin Keykubad, 1 Haziran 1237 tarihinde Kayseri'de vefat etti. Yerine İzzeddin Kılıç Arslan'ı veliaht tayin etmesine rağmen, büyük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev tahta geçti.
11.Gıyaseddin Keyhüsrev (1237-1246)
II. Gıyaseddin Keyhüsrev (1237-1246), Baba İshak (Baba Resul) isyanı (1241) ve Moğollara Kösedağ'da yenilince (Temmuz-1243), devletin yıkımı başladı. Kösedağ bozgunundan, Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılışına kadar olan devrede (1243-1308), Selçukluları büsbütün sindirmek için, Moğol faaliyet ve zulmü devam etti.
1259'da, Kızılırmak hudut olmak üzere devletin ikiye ayrılması, 1262'de Karamanlılar'ın isyan ederek Konya üzerine yürümeleri, 1276'da Moğollara karşı Hatıroğlu İsyanı, 1277'de Mısır Memlûk Sultanı Baybars'ın, Hatıroğlu'nu desteklemek için Anadolu'ya girip Kayseri'ye kadar gelmesi, Karamanoğlu Mehmet Bey'in 1277'de Konya'da yeni bir sultanı tahta çıkartma girişimiyle, Cimri hadisesi gibi çeşitli siyasî, ekonomik ve sosyal çalkantılar meydana geldi. Anadolu Selçuklu Devletinin çöküşü başlayınca, Moğol zorbalığının önüne geçmek için Türk beyleri ve Anadolu halkının yer yer mücadelesi görüldü. Çökmekte olan devletin yıkıntıları üzerinde çeşitli Oğuz boyları, Türkmen ve kumandanlar, beylikler kurmaya başladı. Bu beyliklerden, Bizans hududunda kurulan Osmanlı Beyliği'nin, Batı Hıristiyan âlemine açık fütuhat cephesiyle diğerlerinden farklı stratejik mevkide bulunması; o yönde sürekli genişleme imkânı bulduğu gibi, dar ve sıkışık beyliklerin reislerine yerine göre dostça, bazen de baskı yaparak, bütün Anadolu'yu kendi idaresinde toplamasını, 20. yüzyılın başlarına kadar üç kıtaya hakim olmasını sağladı. Anadolu Selçuklu Devleti toprakları üzerinde Moğollar, Haçlı istila hareketi neticesi gibi korkunç katliam, yıkım ve dehşet saçıcı hadiselerle bölgeyi işgal ettiler. Moğol istilasıyla, Anadolu Selçuklu Devleti, 14. yüzyılın başında yıkıldı. Anadolu, Moğol kontrolüne girdiyse de, 14. yüzyıldan sonra bölgede Osmanlı hakimiyeti başlayıp, Haçlıların ve Moğolların açtığı yaraları kapamaya çalıştı..Devlet son hükümdar II.Gıyaseddin Keyhüsrev’in ölümü ile devlet sona ermiştir (1308).
HAÇLI SEFERLERİ (1196-1270)
Sebepleri:
-Hıristiyanların kutsal kabul ettikleri Kudüs’ü Müslümanlardan almak istemeleri.
-Papa’nın ve Kluni tarikatının Hıristiyanları bu seferler için teşvik etmeleri.
-Papa’nın Ortodokslar üzerinde hakimiyet kurmak istemesi.
-Din adamlarının seferlerin başarılı olacağına dair güvence vermeleri.
-Türklerin Anadolu’yu ele geçirmelerinden sonra Bizans’ın Papa’da ve Avrupa’dan yardım istemesi.
-Hıristiyanların zengin doğu ülkelerini ele geçirmek istemeleri.
-Toprak sahibi olmayan derebeylerin toprak sahibi olma düşüncesi.
I.Haçlı seferi ile Anadolu’ya gelen Haçlılar I.Kılıçarslan tarafından büyük kayıplara uğratıldılar.Buna rağmen Haçlılar Antakya,Urfa gibi şehirleri ele geçirdikten sonra Kudüs’ü ele geçirdiler. II.Haçlı seferi Musul Atabeyi İmadettin Zengi’nin Urfa’yı alması üzerine yapılmıştır. Fakat Haçlılar başarılı olamamışlardır. III.Haçlı seferi ise Eyyubi hü-kümdarı Selahaddin-i Eyyubi’nin Kudüs kralını Hıttın Savaşı (1187)’nda yenilgiye uğra-tarak Kudüs’ü ele geçirmesi üzerine yapılmıştır. Haçlılar bu seferde de başarılı olamamışlardır. IV.Haçlı seferi ise Suriye üzerine yapılacakken hedef değiştirmiş ve İstanbul üzerine yapılmıştır. Latinler İstanbul’u ele geçirmişler ve burada Latin krallığını kurmuşlardır. İstanbul’dan kaçan Bizans soyundan olanlar biri İznik diğeri de Trabzon'’a olmak üzere iki krallık kurmuşlardır.
5.6.7. ve 8. Haçlılar başarılı olamadılar.7. ve 8. seferler Mısır üzerine yapılmış ve Fransa kralının ölümü ile seferler sona ermiştir.
Sonuçları:
-Papa’ya ve kilşiseye güven azalmıştır.
-Derebeylik rejimi zayıflamıştır.
-Akdeniz limanları doğu-batı ticareti sayesinde canlanmıştır.
-Hıristiyanlar müslümanlardan pusula,kağıt,barut,matbaa gibi teknik araç ve gereçleri almışlardır.
-Büyük Selçuklu ve Türkiye Selçuklu Devleti yıpranmıştır.
Anadolu Türk Beylikleri
Malazgirt Savaşı (1071) ile başlayan ve bugünkü sınırlarımız üzerinde, Türklerin kurduğu devletlerin tamamının birden oluşturduğu Türkiye Tarihi'nin üçüncü bölümünü Anadolu Türkmen Beylikleri oluşturur.
Karamanoğulları :Karamanoğulları Beyliği, Oğuzların Afşar Boyu'ndan olup Karaman merkez olmak üzere 1256 tarihinde kurulmuştu.
Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılması üzerine Anadolu'da en güçlü devlet olmuşlardı. Karamanoğlu Mehmet bey döneminde Türkçe'yi resmi dil olarak kabul ettiler. Anadolu Türk Birliği'nin kurulmasında Osmanlılara karşı en çok mücadele eden beylik Karamanoğlu Beyliği olmuştur. Yıldırım Bayezıt döneminde Osmanlılara katılan beylik, Ankara Savaşı'ndan sonra tekrar bağımsız olmuş, Fatih Sultan Mehmet döneminde etkisizleştirilerek, II. Bayezıt döneminde 1487 tarihinde yıkılmıştı.
Germiyanoğulları:1299 yılında kurulan Germiyanoğlu Beyliği'nin kurucusu Yakup Bey'dir. Kütahya civarında kurulmuştur. Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasından sonra Anadolu'da en güçlü devlet olmuşlardır. Ege ve Marmara kıyılarına kadar ilerlemişlerdi. Germiyanoğlu Süleyman Şah Karamanoğullarına karşı topraklarını koruyabilmek amacıyla kızını I. Murat'ın oğlu Bayezıt'a vermiş, çeyizx olarak da Kütahya, Simav, Emet ve Tavşanlı'yı bırakmıştı. Germiyanoğlu Beyliğinin varlığına 1390 tarihinde Yıldırım Bayezıt son vermişti.
1402 Ankara Savaşı'ndan sonra yeniden kurulan beylik 1428'de Osmanlı Devleti'ne katıldı.
Aydınoğulları : Germiyanoğulları Beyliği'ne bağlı komutanlardan Aydınoğlu Mehet Bey tarafından Birgi merkez olmak üzere 1308 tarihinde kurulmuştur. Denzicilikte gelişen bu beylik güçlü bir donanma oluşturmuştu. En ünlü denizcileri Gazi Umur Bey'dir.
Aydınoğulları Beyliği 1390'da Osmanlı Devleti'ne katılmıştı.1402 Ankara Savaşı'ndan sonra Cüneyt Bey tarafından yeniden kurulmuşsa da 1425 tarihinde II. Murat zamanında Osmanlı Devleti'ne katılmıştır.
Saruhanoğulları--Saruhan beyliği, Germiyanoğulları Beyliği'ne bağlı komutanlardan Saruhan Bey tarafından Manisa'da kurulmuştu.
Denizciliğe önem veren Saruhan Beyliği, 1390 yılında Yıldırım Bayezıt tarafından ortadan kaldırılmış Ankara Savaşı'ndan sonra yeniden kurulmuşsa da, Çelebi Mehmet döneminde tamamen Osmanlılara katılmıştı.
Karesioğulları--Karesioğulları Beyliği, Germiyanoğulları beylerinden olan Karesi Bey tarafından Balıkesir ve Çanakkale çevresinde kurulmuştu. Denizcilikte oldukça ilerleyen Karesioğlu Beyliği 1345 yılında Orhan Bey tarafından ortadan kaldırılmıştır.
Hamidoğulları--Hamidoğulları Beyliği, Felekeddin Dündar Bey tarafından 1300 yılında Uluborlu merkez olmak üzere kurulmuştur.
Denizcilikle uğraşan Hamidoğulları Beyliği Yıldırım Bayezıt zamanında Osmanlılara katılmasına rağmen Ankara Savaşı'ndan sonra yeniden kurulmuş, 1423 yılında da II. Murat tarafından yıkılmıştır.
Eşrefoğullar- Eşrefoğulları Beyliği, Seyfeddin Süleyman tarafından Beyşehir merkez olmak üzere 1284 tarihinde kurulmuştur.
1326 yılında İlhanlılar tarafından ortadan kaldırılmıştır.
Menteşoğulları--Menteşoğulları Beyliği, Menteş Bey tarafından Milas merkez olarak kurulmuştur. Denizcilikle uğraşan bu beylik, Yıldırım Bayezıt zamanında 1391'de Osmanlılara katılmıştı. Ankara Savaşı'ndan sonra yeniden kurulan beylik, II. Murat tarafından 1425'te tamamen ortadan kaldırıldı.
Candaroğulları (İsfendiyaroğulları)--Diğer adı İsfendiyaroğulları olan Candaroğulları Beyliği, Şemseddin Yaman tarafından 1292 yılında Sinop ve Kastamonu civarında kurulmuştur.
1461 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından ortadan kaldırılmıştır.
Eretna Beyliği :Eretna Devleti 1335 yılında Uygur Türkleri'nden Eretna Bey tarafından Orta Anadolu'da kurulmuştur. Devletin merkezi önce Sivas, sonra da Kayseri olmuştur. 1381 yılında Kadı Burhaneddin tarafından yıkılmıştır.
Kadı Burhaneddin :Kadı Burhaneddin 1381 yılında merkezi Sivas olmak üzere Kadı Burhaneddin Devleti'ni kurdu. Candaroğulları, Karamanoğulları ve Taceddinoğulları ile mücadele eden Kadı Burhaneddin Devleti, Timur tehlikesi karşısında Sivas halkının 1389 tarihinde şehri Yıldırım Bayezıt'e teslim etmesi ile Osmanlı'ya katılmıştı.
Dulkadiroğulları 1337 yılında Zeyneddin Karaca Bey tarafından Elbistan'da kurulan Dulkadiroğulları Devleti, Osmanlılar'la, Memlüklülerin arasını açan devlet olarak bilinir. Yavuz Sultan Selim tarafından 1515 Turnadağ Savaşı ile Osmanlı'ya katılmıştır. Bu beylik Osmanlı'ya katılanson beylik olup, bu beyliğin alınmasıyla Anadolu'da Türk birliği sağlanmış oldu.
Ramazanoğulları Ramazanoğulları Beyliği, Ramazan Bey tarafından 1353 yılında Adana ve çevresinde kurulmuştur. İlk önce Memluk devletine bağlı iken Yavuz Sultan Selim ile birlikte Memlüklere karşı savaşmış, bundan sonra da Osmanlı Devleti'ne bağlı bir beylik olarak yaşamışlardır. 1608 tarihinde Osmanlı Devleti'ne bağlı bir vilayet haline getirilmiştir.
Devlet Yönetimi :Türkiye Selçuklularını, Oğuzların Üç Oklar kolunun Kınık boyuna mensup Selçuklular kurup yönettiler. Devlet teşkilatı, sağlam bir esasa sahipti. Türkiye Selçukluları; Karahanlı, Büyük Selçuklu ve Abbasîlerin yanında diğer Türk ve İslam devletlerinin teşkilatlarından da büyük ölçüde faydalandılar. Bunları mükemmel bir şekilde kendi bünyelerine uydurdular. Sultanlar, devletin idaresinde hissedilen ihtiyaçlara göre teşkilatlarını genişlettiler ve zaman zaman da yenileme yoluna gittiler. Devletin, hanedan mensupları arasında bölüşülmesinin; bölünmeye ve saltanat mücadelesine sebep olduğu görüldü. II. Kılıç Arslan'dan sonra merkeziyetçilik geliştirildi.
Devlet, önceki Türk hakimiyetlerinde olduğu gibi, hanedanın ortak sorumluluğu altındaydı. Devleti idare eden hükümdarın ise, hanedan mensubu olması şarttı. İsimleri Türkçe ve İslamî idi. Ayrıca, halife ve âlimler tarafından künye ve lakaplar verilirdi. Tahta yeni çıkan sultanlar, halifeye hükümdarlıklarını tasdik ettirirler, adlarına hutbe okutur ve para bastırırlardı. Savaşlarda veya herhangi bir gezide, hakimiyet alâmeti olarak, sultanların başları üstünde, atlastan veya altın işlemeli kadifeden yapılmış bir çetr (şemsiye) tutulur, daima yanında hazır bulunan kös, sultanın kapısında günde beş kez nevbet çalardı. Vilayetlerdeki meliklerin, günde üç nevbet çaldırma hakları vardı. Sultanlar, haftanın belli günlerinde devlet erkânını ve emîrleri huzurlarına kabul eder ve onların görüşlerini alırlardı. Sultan iktaların dağıtılması, kadıların (hakim) tayini, devlete bağlı beylik ve sultanlıkların başına geçenlerin tayinlerini onaylar, hükümete karşı işlenen cürümlerle uğraşan yüksek mahkemeye de başkanlık ederdi. Devletin idaresi, birinci derecede sultana ait olmakla birlikte, bizzat kendisi mevcut kanunlara uyardı. Sultan, adalet mekanizmasının sağlıklı olması için, haftada iki gün halkın derdini dinlerdi.Sultanlar, sarayda otururdu. Sarayda Hacibü'l-Hüccab, Üstadüddâr, Silahdar, Emîr-i Alem, Câmedâr, Taştâr veya Âbdâr, Emîr-i Çaşnigîr, Emîr-i Ahur, Emîr-i Şikâr, Emîr-i Devât, Emîr-i Mahfil, Serheng-i Nedîm, musahip görev yapardı. Bunlar, sultanın en emniyetli adamları arasından seçilir ve her birinin emrinde askerî kıtalar bulunurdu.
Ordu; Gulamân-ı Saray, hassa ordusu, hânedâna mensup meliklerin kuvvetleri, Türkmen kuvvetleri, tâbi kuvvetler, ücretli askerler ve donanmadan oluşurdu. Ordunun ve idarenin esasını, mahallinde çiftçilerin ödediği vergilerle beslenen Türk iktâ askerleri teşkil ederdi. Orduda, dinî vazifeleri görmek ve gazâ ruhunu canlı tutmak maksadıyla âlim, derviş ve mutasavvıflar bulunurdu. Silah olarak, ok, yay, kılıç, kargı, çomak, gürz, mızrak, topuz, nacak, mancınık, merdiven, seyyar kule kullanılırdı. Ordudaki birlikler, çeşitli bayrak, tuğ ve alem taşırlardı.
Adlî Teşkilat: Türkiye Selçuklularında, şer'î davalara her şehirde bulunan kadılar bakardı. Konya'da oturan baş kadıya Kâdı'l-kudât denirdi. Bu kadılar, tereke (miras), hayrat işleri ve vakıfların idaresine bakarlardı. Selçuklularda örfî davalara bakan mahkemeler de bulunurdu. Bu mahkemeler, asayiş, devlet âmirlerine itaatsizlik ve siyasî suçlar gibi davalara bakarlardı. Bu örfî mahkemelerin başında, emîr-i dâd bulunurdu. Kadıların verdikleri hükme itiraz edilemezdi. Ancak yanlış verilen bir hüküm olursa, diğer kadılar tarafından altı imzalanarak, sultana arz edilirdi. Kadıların yüksek medrese tahsili görmüş, İslam ahlakıyla ahlâklanmış kimseler olması şarttı. Müftîler, Hanefî mezhebine göre fetva verirlerdi.
Eğitim, Kültür ve Edebiyat: Anadolu Selçuklu sultanları, kültür ve medeniyet hizmeti için, ilme ve âlimlere değer verdiler. Bir ilim ocağı olan medreselerde eğitim ve öğretim ücretsizdi. Vakıf gelirleri, onların geçimini temin ederdi. Medreselerde İslam ilimlerinden; tefsir, hadîs, hadîs usulü, kelâm, kelâm usulü, fıkıh, fıkıh usulü ve tasavvuf yanında, matematik, astronomi, tıp ve felsefe gibi bilimler de öğretilirdi. Genellikle, medresenin yanında, dârüşşifa denilen hastane, cami, kütüphane, zâviye, kervansaray, imaret de bulunurdu. Bunlar da birer ilim irfan yuvasıydı. İslam ülkelerinden bir çok âlim, Anadolu'daki ilim yuvalarına gelip ders verdiler. Başta sultan olmak üzere devlet adamlarından ve halktan iyi muamele gördüler. Türkiye Selçuklu Devletini, ilim ve irfan yuvası haline getiren değerli âlimlerin arasında; Şihabüddin-i Sühreverdî, Necmeddîn-i Râzî, Muhyiddîn-i Arabî, Ahmed Fakîh, Mevlânâ Celaleddîn-i Rumî, Hacı Bektaş-ı Velî, Sadreddîn-i Konevî, Safiyyüddîn Muhammed Urmevî, Siracüddîn Mahmud Urmevî, İzzeddîn Urmevî, Celaleddîn Habîb, Sadeddîn-i Ferganî, Fahreddin Irakî, Kadı Burhaneddin, Kutbeddîn-i Şirazî, Ahî Evran, Ebu Hamid Kirmanî, Şems-i Tebrizî, Muhammed Behaüddîn Veled, Seyyid Burhaneddin Muhakkık Tirmizî, Şeyh Hüsameddin Çelebi, Mevlanâ Muhyiddîn Kayserî, Şeyh Edebâlî, İbn-i Türkmanî, İbrahim-i Hemedanî, Cemaleddin-i Aksarayî gibi devrin en seçkin âlimleri vardı.
Anadolu'da Türkmenler, Türkçe konuşup, sözlü ve yazılı edebiyat eserleri meydana getirdiler. Dinî ve bazı edebî eserlerde Arapça ve Farsça kullanıldı. Halkın büyük çoğunluğu Türkçe konuşurdu. Daha sonraları Türkçe, edebiyat dili haline geldi. Ahmed Fakîh, Hoca Dehhanî, Hoca Mesud, Yunus Emre, Türkçe şiirler söyleyip yazdılar. Yunus Emre, şiirdeki büyük kudreti ve tasavvuf aşkıyla, Türkçe'nin en güzel, en iyi örneklerini verdi. Göçebeler arasında, Oğuznâme ve Dede Korkut destanlarıyla gâziler arasında çok rağbet bulan Danişmendnâme ve Battalnâme, bu dönemde sözlü edebiyattan yazılı edebiyata intikal etti. Mevlanâ Celaleddin-i Rumî ve oğlu Sultan Veled, insanlara doğru yolu gösteren ve nasihat veren eserlerini Farsça yanında Türkçe'yle de yazdılar.
Ticaret: Türkiye Selçukluları, Anadolu'yu Müslüman ve gayrimüslim kavimler arasında bir köprü haline getirdiler. Dünya ticaret yollarını açıp, tedbirler aldılar. Ticarî ilişkileri zorlaştıran engelleri kaldırıp, ülkenin bir çok yerinde kervansaraylar yaptırdılar. Yolcuların, buralarda hayvanları ile birlikte üç gün ücretsiz kalma ve yemek yeme hakları vardı. Buralara gelen Müslüman ve gayrimüslim, zengin-fakir, hür-köle bütün misafirlere aynı yemeğin verilmesi ve eşit muamele yapılması esastı. Kervansaraylar ve hanlar külliye halinde olup, hepsinin cami ve kütüphanesi vardı.
Anadolu Selçuklu Sultanlarının Tahta Çıkış Tarihleri
Kutalmışoğlu Süleyman Şah / 1076
Ebü'l-Kasım'ın nâibliği / 1086
Birinci Kılıç Arslan / 1092
Fetret Devri / 1107-1110
Şehinşah (Melikşah) / 1110
Birinci Rükneddin Mesud / 1116
İkinci Kılıç Arslan / 1155
Birinci Gıyaseddin Keyhüsrev (Birinci Hükümdarlığı) / 1192
Rükneddin Süleyman Şah / 1196
Üçüncü Kılıç Arslan / 1204
Birinci Gıyaseddin Keyhüsrev (İkinci hük.) / 1205
Birinci İzzeddin Keykavus / 1211
Birinci Alâeddin Keykubad / 1220
İkinci Gıyaseddin Keyhüsrev / 1237
İkinci İzzeddin Keykavus / 1246
Ortak İktidar / 1249-1254
Birinci Keykavus / 1254
Dördüncü Kılıç Arslan (Ülkenin bir bölümünde) / 1257
Üçüncü Gıyaseddin Keyhüsrev / 1266
İkinci Gıyaseddin Mesud (Birinci hük.) / 1284
Saltanat Mücadelesi / 1296-1298
Üçüncü Alâeddin Keykubad / 1298
İkinci Gıyaseddin Mesud (İkinci hük.) / 1302
Beşinci Kılıç Arslan / 1310
Moğol Valisi Timurtaş'ın Türkiye Selçukluları saltanatına son vermesi / 1318
Dostları ilə paylaş: |