Tarihi davada Başkanımız Aziz Yıldırım, Mahkeme Heyeti’ne savunmasını vermeye başladı



Yüklə 206,76 Kb.
səhifə2/4
tarix02.11.2017
ölçüsü206,76 Kb.
#26665
1   2   3   4
HAKİM KARŞISINA ÇIKMAMIŞKEN VE SAĞLIK SORUNLARI İLE MÜCADELE EDERKEN GETİRİLDİĞİM HASTANEDE ADRES KISMINA "METRİS CEZAEVİ" YAZILARAK ASLINDA KARARIN ÇOKTAN VERİLDİĞİ AÇIKÇA BELGELENMİŞTİR.

3 Temmuz 2011 sabahından itibaren özellikle medyanın belirli bir bölümü de bu süreçte kendisine biçilen rolü mükemmel bir biçimde oynamıştır. Televizyon ekranlarında ve gazete köşelerinde daha ortada iddianame dahi yokken Fenerbahçe Spor Kulübü başkanı Aziz Yıldırım, yöneticiler ve tüm camia suçlu ilan edilmiş, her maç öncesinde misafir takıma verilen yemek davetleri dahi şike yemekleri olarak adlandırılmış ve soruşturma kapsamında adı geçen birçok takım ve şahıs olmasına karşın tüm soruşturma Fenerbahçe Spor Kulübü, Başkanı ve yönetimi üzerine sistematik bir biçimde yıkılmıştır.

Öyle ki; Fenerbahçe Spor Kulübü’nün büyük umutlarla transfer ettiği ve transferinde en ufak bir usulsüzlük dahi bulunmayan futbolcuları, gözaltına alınmış, üzerlerinde baskı kurulmuş ve bunun neticesinde Türk spor tarihinde bir ilk yaşanmış ve bir sporcu transfer olduğu takımın formasını bir kez dahi giymeden kulüpten ayrılmıştır.

Emanuel Emenike, profesyonel bir sporcu olarak, yaşanan sürece dayanamamış ve Türkiye’den ayrılmak istediğini belirterek Rusya’ya transfer olmuştur. Oysa Karabükspor başkanı Sayın Feridun Tankut daha sonra verdiği ifadesinde Emenike transferinin TFF, UEFA ve FIFA kurallarına uygun olarak gerçekleştirildiğini açıkça beyan etmiştir.

GAZETELERDE, 3 TEMMUZ HAFTASINDA YER ALAN HABERLERDE ISE EMENIKE’NIN ŞIKE IÇIN ALDIĞI PARALARI SAYARKEN ÇEKILMIŞ FOTOĞRAFLARININ OLDUĞU ILERI SÜRÜLMÜŞ; ANCAK BU FOTOĞRAFLAR HIÇBIR ZAMAN ORTAYA ÇIKMAMIŞTIR. ÇÜNKÜ NE ŞIKE PARASI NE DE PARA SAYAN EMENIKE FOTOĞRAFI VARDIR. ŞİKE PARASI SAYARKEN KAMERAYA YAKALANDI HABERİNİ YAPANLAR DA, AHLAKSIZ BİR DAVRANIŞ SERGİLEMİŞLERDİR. ONLERI ELLERİNDEKİ EMENİKE’Yİ PARA SAYARKEN GÖSTEREN KAMERA GÖRÜNTÜLERİNİ YAYINLAMAYA DAVET EDİYORUM. FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜNDEN KENDİSİNE PARA ÖDENDİĞİNİ VE ÖDENEN BU PARANIN KAMERA GÖRÜNTÜLERİNİN OLDUĞUNU SÖYLEYENLER, BU GÖRÜNTÜLERİ YAYINLAMAZLARSA, ONLARI HEM MÜFTERİ, HEM DE AHLAKSIZLIK YAPTIKLARI İÇİN AHLAKSIZ ADDEDİYORUM (EK-2/I EMENİKE GAZETE KUPÜRÜ) BENZER ŞEKILDE; ESKIŞEHIRSPOR’DAN TRANSFER EDILEN SEZER ÖZTÜRK ILE ILGILI DE ESKIŞEHIR KULÜBÜ BAŞKANININ YINE TRANSFERIN KURALLARA UYGUN OLARAK YAPILDIĞINI BEYAN ETMESINE RAĞMEN BU TRANSFER DE ŞIKE TRANSFERI OLARAK NITELENDIRILMIŞTIR. BU TRANSFERLERDE GÖRÜŞMELERI YÜRÜTEN ASBAŞKAN ŞEKIP MOSTUROĞLU, BUGÜN HALEN METRIS CEZAEVI’NDE TUTULMAKTADIR. OYSA SEZER ÖZTÜRK, FENERBAHÇE FUTBOL TAKIMINDA TOP OYNAMAKTADIR.

Ancak yaşanan tüm bu kurguyu gören Fenerbahçe taraftarı, Bağdat Caddesi’nde, Topuk Yaylası’nda takımına destek olmuş; yaklaşık 100 bin taraftar yürütülmekte olan soruşturma ve Fenerbahçe’ye karşı uygulanan linç politikasını protesto etmek amacıyla Bağdat Caddesi’nden Boğaz Köprüsü’ne doğru üzerlerinde formalar, ellerinde atkılar ile yürümüşlerdir.

10 Temmuz 2011 tarihindeki yürüyüşte, polis sadece yürüyerek kulüplerine sahip çıktıklarını gösteren taraftara biber gazı sıkmış ve coplarla taraftarları dövmüştür.


Tüm bu karmaşada; Türkiye Futbol Federasyonu da BJK’nin 14 Temmuz 2011 tarihli "süreç tamamlanana kadar Türkiye Kupasını iade etmek istediğimizi, TFF Başkanı Sayın Mehmet Ali Aydınlar’a ilettik" açıklaması ile bir bocalama sürecine girmiştir.
Bu arada BJK kulübü, daha sonra 29 Ağustos 2011 tarihinde yaptıkları açıklamada kupayı iade etmediklerini ancak sürecin sonunda suçlu bulunurlarsa iade edeceklerini söylediklerini, Kulübün ikinci başkanı Metin Keçeli’nin ağzından duyurmuştur.
İşte tüm bu gelişmelerin ardından; 3 Temmuz sabahından sadece 4 gün sonra çiçeği burnunda Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, 7 Temmuz 2011 tarihinde kameraların karşısına geçti ve sürecin en başında liglerin planlandığı gibi 5 Ağustos’ta başlayacağını Süper Kupa finalinin de Lig Şampiyonu Fenerbahçe ile Türkiye Kupası sahibi Beşiktaş arasında 31 Temmuz 2011 tarihinde oynanacağını duyurdu.

TFF başkanı bu açıklamadan sadece 12 gün sonra 19 Temmuz 2011 tarihinde yeniden kameraların karşısına geçti ve Süper Kupa Finali’nin ileri bir tarihe ertelendiğini açıkladı.  Bundan bir hafta sonra 26 Temmuz tarihinde de bu defa TFF’den liglerin ertelendiği açıklaması yapıldı.

TFF daha önceki açıklamasının aksine aldığı bir kararla Spor Toto Süper Lig ve Bank Asya Birinci Lig’in 9 ve 10 Eylül 2011 tarihlerinde başlayacağını duyurdu. TFF’nin erteleme gerekçeleri belli değildi. Çünkü ortada ne iddianame ne de başka bir belge vardı.

Ancak TFF’nin elinde olmayan, belge ve delil olarak sunulan telefon kayıtları, 4 Temmuz 2011 tarihinden itibaren her gün gazete sayfalarında, internet sitelerinde ve TV kanallarında yayınlandı. Dosyada gizlilik kararı vardı ancak kimsenin gizlilik kararına uymuyor olması ile ilgili hiçbir işlem yapılmıyordu.HALBUKİ HALEN SORUŞTURMASI DEVAM EDEN MİT DOSYASINA GİZLİLİK KARARI UYGULAMASI YAPILIYOR, BASINA HİÇBİR BİLGİ VERİLMİYOR. BU DA, BİZLERİ KARALAMAK ADINA BİLGİLERİN KASITLI OLARAK MEDYAYA SIZDIRILDIĞININ EN GÜZEL ÖRNEĞİDİR.



Tıpkı iddianamede olduğu gibi telefon konuşmalarından sadece belirli bölümler, gazetelerde ve TV kanallarında yayınlanarak suç isnat edilmeye çalışıyordu.
Hedefte ise Fenerbahçe Spor Kulübü, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe yöneticileri vardı.

Liglerin ertelenme kararının ardından Fenerbahçe Spor Kulübü, futbol takımının Ukrayna’nın Shaktar Donetsk takımı ile Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nda bir hazırlık maçı oynamasına karar verdi.

Tüm bu yaşananların ardından, Fenerbahçe Futbol Takımı, 21 Temmuz 2011 tarihinde ilk kez taraftarının önüne çıktı.

Ancak özellikle Başkanın "Fiş Fotoğrafı"nı yayınlayan Habertürk Gazetesi’ne yönelik başlayan protestolar bir anda büyüdü; maç, seyircilerin sahaya girmesi nedeniyle iptal edildi.

Bu arada soruşturmada adı geçen kulüplerin Avrupa Kupaları’na katılmaları ile ilgili UEFA, 12 Temmuz tarihinde yaptığı açıklamada kararın TFF’ye ait olduğunu, şu an soruşturmada adı geçen kulüplerin Avrupa Kupaları’na alınmaması için bir neden olmadığını duyurdu.

Aynı UEFA, muhtelif zamanlarda çeşitli yöneticileri aracılığı ile de bu kararını sözlü açıklamalar ile yineledi.

Ancak aynı UEFA, 14 Ağustos 2011 günü, hukuk baş müşaviri Pierre Cornu’yu Türkiye’ye gönderdi. Cornu’yu TFF başkanvekili Lütfi Arıboğan ve TFF hukuk baş müşaviri İlhan Helvacı havaalanında karşıladı ve tüm seyahati boyunca bir an olsun yanından ayrılmadılar. Cornu, soruşturma savcısı Mehmet Berk’i de ziyaret etti ancak Savcı dosyadaki gizlilik kararı nedeniyle kendisi ile herhangi bir bilgi ya da belge paylaşmasının söz konusu olamayacağını Cornu’ya iletti.

Cornu’nun Türkiye ziyaretinde kendisine söylenenler ve konuşulanlara ilişkin bilgiler, daha sonra Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi’ne verdiği ifadesinde ortaya çıktı.


İsviçre’ye dönen Cornu, TFF yetkilileri Arıboğan ve Helvacı’nın ısrarlı talepleri ve hatta hayati tehlikeleri olduğu iddiaları üzerine UEFA Genel Sekreteri Infantino’ya, TFF’ye bir mektup yazdırdı.

UEFA, mektubunda; "Biz Fenerbahçe’yi kesinlikle Şampiyonlar Ligi’ne almayız ya da FB gelirse size ceza veririz" demedi. Ancak TFF, bu mektubu gerekçe göstererek, 23 Ağustos 2011 tarihinde Fenerbahçe Spor Kulübü yönetimine "Şampiyonlar Ligi’ne katılmayacağınızı açıklayın"dedi.

Bunun sert bir biçimde reddedilmesi üzerine de TFF, 24 Ağustos günü akşamüzeri yani Şampiyonlar Ligi kura çekiminden bir gün önce Fenerbahçe’yi Şampiyonlar Ligi’ne göndermeyeceğini açıkladı. Bunun devamında yine TFF’nin onayı ile Şampiyonlar Ligi’ne soruşturmada adı geçen bir diğer kulüp olan Trabzonspor gönderildi.
Fenerbahçe Spor Kulübü, 25 Ağustos 2011 sabahında Tahkim Kurulu’na başvuruda bulundu. Ancak Fenerbahçe’nin başvurusu uluslararası kurallar gerekçe gösterilerek reddedildi. Böylece Trabzonspor’un TFF tarafından UEFA Şampiyonlar Ligi’ne gönderilmesi Fenerbahçe’nin ise cezalandırılmış olması onanmış oldu.

Oysa aynı TFF, 15 Ağustos tarihinde düzenlenen basın toplantısına şu noktaya dikkat çekmişti:


"Soruşturma evrakının, şüpheli kulüp ve gerçek kişilerle paylaşılamaması, Federasyonumuzca yapılacak disiplin yargılamasında ilgili taraflara, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6., Anayasamızın 36. ve Futbol Disiplin Talimatı’nın 72. maddesi ile teminat altına alınan savunma hakkının tanınmasına engel olmaktadır. Savunma hakkı tanınmadan yapılacak bir disiplin yargılamasının, hak arama hürriyetini ve adil yargılanma hakkını ağır bir biçimde ihlal edeceği açıktır."

Bir hafta önce bu açıklamayı yapan ve karar vermesinin imkânsız olduğunu belirten TFF, hemen bir karara varmış Fenerbahçe Spor Kulübü’nü suçlu ilan etmiş ve Şampiyonlar Ligi’ne göndermemiştir.

Aynı toplantıda; TFF, soruşturma kapsamında adı geçen 52 kişiyi PFDK’ya sevk etmiştİ. Sevk edilen bu kişilerin arasında, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı, yöneticileri, idari menajeri ve hatta tercümanı da vardı.

Yargısız infaz yapılarak, sürecin en başında henüz elinde belge dahi bulunmadığını söyleyenler tarafından suçlu ilan edilerek Şampiyonlar Ligi’ne gönderilmeyen Fenerbahçe Spor Kulübü, 26 Ağustos 2011 tarihinde yaptığı açıklama ile TFF tarafından Bank Asya Birinci Lig’e gönderilmesi gerektiğini belirtti.
30 Ağustos 2011 tarihinde, TFF yönetimi yaptığı açıklama ile bunun söz konusu olmadığını duyurdu.

Bu gelişmelerin ardından, Fenerbahçe Spor Kulübü, UEFA Şampiyonlar Ligi’ne alınmama süreci ile ilgili Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi CAS’a başvurdu. CAS, 5 Eylül 2011 tarihinde Fenerbahçe’nin açtığı davayı kabul ettiğini açıkladı.

TFF, Fenerbahçe Spor Kulübü’ne, taraftarların yaşananlara tepki olarak Shaktar Donekts maçında çıkardığı olaylar nedeniyle, 2 maç seyircisiz oynama cezası verdi.

Fenerbahçe, 12 Eylül 2011 tarihinde Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nda seyircisiz maç yaparken taraftarlar stadyum dışında toplanarak yaptıkları tezahüratlar ile seslerini; hakları yenilen, emekleri yok sayılan, 70 milyonun izlediği maçlarla ilgili, haksız yere suçlu ilan edilen futbolculara duyurdu.

Aynı taraftarlar, 7 Ağustos 2011 tarihinde de Metris Cezaevine bir konvoy ile giderek seslerini içerideki Başkan ve yöneticilerine duyurmaya çalıştı.

TFF, daha sonra aldığı bir kararla, seyircisiz oynama cezası verilen maçlarda kadın ve çocukların seyirci olarak stadyumlara girebileceğini açıkladı. Bu kararını, tam da Fenerbahçe’nin Manisa ile 20 Eylül 2011 tarihinde Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nda oynayacağı maçın hemen öncesinde açıkladı. Fenerbahçe kadın ve çocuklarının stadyuma koşması ile bu karar, Dünya spor tarihinde yeni bir rekor yazılmasına neden oldu.



20 EYLÜL 2011’DE, FENERBAHÇE ŞÜKRÜ SARACOĞLU STADYUMU’NDA OYNANAN FENERBAHÇE – MANISASPOR SPOR TOTO SÜPER LIG MAÇINI, 45 BINDEN FAZLA KADIN VE ÇOCUK TARAFTAR SEYRETTI. BU MAÇ, TÜM DÜNYA BASININDA GENIŞ YER BULURKEN GUINNES REKORLAR KITABINA GİRDİ. TFF, maçın ardından yayınladığı teşekkür yazısında, Fenerbahçe’nin adını dahi kullanmadı sadece maça gelen futbolseverlere teşekkür etti.

YİNE 18 ŞUBAT 2012’DE FENERBAHÇE ŞÜKRÜ SARACOĞLU STADINDA OYNANAN FENERBAHÇE – SİVASSPOR MÜSABAKASINI ONBİNLERCE KADIN VE ÇOCUK SEYRETTİ. Şimdi hepinize sormak istiyorum, iddianamede belirtildiği gibi korku, tehdit ve cebirle başkanlığı elimde zapt ettiğim doğru olsa idi başkanlığım öncesinde erkeklerin tekelinde bulunan futbola kadınlarımızın bu denli büyük ilgi göstermesini sağlayabilir miydik? Cevabı ben vereyim: Hayır. İddia makamının safsatalarının tam aksine, bu durum Fenerbahçe Başkanı’nın kulübünün her bir mensubuna duyduğu sevgi ve gönül bağının bir nişanesidir.

BU ARADA, FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ BAŞKANI AZIZ YILDIRIM OLARAK, UEFA BAŞKANI MICHAEL PLATINI HAKKINDA İSTANBUL MAHKEMELERİNDE PLATINI’NIN MASUMIYET KARINESINI IHLAL ETTIĞI GEREKÇESI ILE DAVA AÇTIM. PLATINI, BU DAVADAN DUYDUĞU RAHATSIZLIĞI, 30 EYLÜL 2011 TARIHINDE YAPTIĞI AÇIKLAMA ILE DILE GETIRDI.

Öte yandan sürecin başından itibaren 6222 sayılı Kanunun uluslararası ceza normlarına uygun olmadığı ve değiştirilmesi gerektiği tartışmaları başladı. Meclis, yasa değişikliğini gündemine aldı.

24 Kasım 2011 tarihinde, 6222 sayılı yasada öngörülen değişiklikler, TBMM genel kurulunda oylanarak kabul edildi.

Yapılan değişiklik ile yasadaki hapis cezaları "5 yıldan 12 yıl yerine, 1 yıldan 3 yıla kadar" şeklinde değiştirildi.

Yasada yapılacak değişiklik basının özellikle belirli bir bölümü tarafından, sistematik bir biçimde "Aziz Yıldırım’ı kurtarma yasası" olarak lanse edildi. Bu öylesine etkili oldu ki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 2 Aralık 2011 tarihinde yasa değişikliğini veto ettiği gerekçesinde;


 "
6222 sayılı Kanun’da değişiklik öngören bu Kanun’un gerekçesinde, yapılan değişikliklerin diğer kanunlarda öngörülen suçlara verilen cezalar dikkate alınmak suretiyle adil ve hakkaniyete uygun cezalar belirlenmesi amacıyla gerçekleştirildiği belirtilmekte ise de kamuoyunda, genel ve gereklilikten doğan bir düzenleme olmaktan ziyade, halen yürütülmekte olan bir soruşturma kapsamında bulunan kişilere yönelik özel bir düzenleme olduğu intibasını uyandırdığı, bu durumun da değişikliğin esas amacı dışında özel bir saikle hazırlandığı eleştirilerine sebebiyet verdiği görülmektedir" ifadelerini kullandı.

Yasa, Cumhurbaşkanı’nın vetosunun ardından yeniden Meclis gündemine geldi ve aynen kabul edildi. 14 Aralık 2011 tarihinde, Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. Yasanın değişmesi ile birlikte tahliye edilenler oldu. Ama Fenerbahçe Spor Kulübü başkanı ve yöneticilerinden bir tek kişi dahi tahliye edilmedi.


Oluşturulan yanlış kamuoyu algısı ve Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı ile yöneticileri üzerinde oynanan oyun böylelikle bir kez daha gün yüzüne çıkmış oldu.
Sayın Cumhurbaşkanı, 6222 sayılı Yasanın kişilere yönelik özel bir düzenleme olduğunu söyleyip, bu yasayı veto etti. Ancak Cumhurbaşkanlığı ve MİT yasasını özel bir düzenleme olmadığını düşünerek hemen imzaladı.

Bu tarihten itibaren, hemen her Fenerbahçe maçı öncesinde birtakım yeni gelişmeler yaşandı.


2 ARALIK TARIHINDE, FENERBAHÇE-ANKARAGÜCÜ MAÇININ HEMEN ÖNCESINDE IDDIANAME AÇIKLANDI. FENERBAHÇELI FUTBOLCULAR YARATILAN YENI KARMAŞA ORTAMININ TAM ORTASINDA SAHAYA ÇIKTILAR.
12 ARALIK 2011 GÜNÜ FENERBAHÇELI FUTBOLCULAR BURSA’DA MAÇ ÖNCESI SON TOPLANTISINI YAPARKEN METRIS CEZAEVINDEN TAHLIYE HABERLERI GELDI. EKRAN BAŞINA TOPLANAN FENERBAHÇELI FUTBOLCULAR TAM DA MAÇ ÖNCESINDE BIR HAYAL KIRIKLIĞI DAHAYAŞADILAR. KENDI BAŞKANLARI VE YÖNETICILERI TAHLIYE EDILMEMIŞTI. ÜSTELIK AYNI GÜN, YINE AÇIKLANAN KARARLA BAZI KIŞILERE YÖNELIK STADYUMLARA GIRIŞ YASAKLARI DA KALDIRILDI.

Bu çerçevede Bursasporlu futbolcu Gökçen Vederson’un yasağı kaldırıldı, Vederson maça çıktı. Ancak Vederson ile şike görüşmesi olduğu iddia edilen görüşmede tercümanlık yapan Fenerbahçe Spor Kulübü tercümanı Samet Güzel’in stadyumlara giriş yasağı kaldırılmadı. Daha doğrusu yine Fenerbahçe’den hiç kimsenin yasağı kaldırılmamıştı.

7 Aralık 2011 tarihinde, Fenerbahçe kafilesi derbi maçı için Türk Telekom Arena stadyumuna giderken, seyirden men cezaları kaldırıldı haberi duyuldu. Ancak sonradan bu kararın idari tedbirlerin kaldırılması kararı olduğu anlaşıldı. Cezalar kaldırıldı diye yola çıkan Fenerbahçe Spor Kulübü Futbol Takımı Menajeri Hasan Çetinkaya, Kaleci Antrenörü Murat Öztürk ve Tercüman Samet Güzel yarı yolda otobüsten inmek zorunda kaldılar. Bir kez daha maç öncesinde Fenerbahçeli futbolcuların moralleri altüst edildi.

Fenerbahçe’nin futbol maçları öncesinde TFF’nin de ilkleri uygulama alışkanlığı bunlarla da kalmadı. TFF’nin;
-       Derbilere taraftar götürmeme kararı
-       Seyircisiz oynama cezası verilen müsabakaları, yalnızca kadın ve çocukların izlemesi
-       Kadınlara ücretsiz bilet uygulaması ve hafta içi ilk derbi maçı gibi,
bütün yeni uygulamaları, Fenerbahçe’nin oynayacağı lig maçları öncesinde karara bağlandı ve Fenerbahçe Spor Kulübü’nden bunları uygulaması istendi.
Öte yandan, Fenerbahçe’nin CAS’ta devam eden davası da birçok ilginç gelişmeyi ortaya çıkardı. Fenerbahçe Spor Kulübü, 29 Kasım 2011 tarihinde CAS’ta devam eden dava ile ilgili bir basın toplantısı düzenleyerek kamuoyuna açıklamalarda bulundu.

Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetimi, bu basın toplantısında daha önce Türkiye’ye gelen ve TFF yetkilileri Lütfi Arıboğan ve İlhan Helvacı tarafından karşılanan ve ağırlanan UEFA Hukuk Baş Müşaviri Pierre Cornu’nunCAS’a verdiği ifadeyi kamuoyu ile paylaştılar. 

İfadeye göre Cornu, İstanbul’da görüştüğü TFF yetkililerinin kendisine Fenerbahçe’nin şike yapmamış olma ihtimalinin yüzde 1 bile olmadığının kendisine anlatıldığını söylüyordu.

Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetimi; "TFF, UEFA’yı açıkça yanıltmış ve yönlendirmiştir" dedi.

30 Kasım 2011 tarihinde; Türkiye Futbol Federasyonu, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün iddialarına cevaben bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Mehmet Ali Aydınlar, 21 Kasım 2011 tarihinde UEFA’ya gönderilen bir yazı ile Cornu’nun ifadesinde yanlışlar olduğunu, olayların kesinlikle Cornu’nun ifadesinde anlatılan şekilde olmadığının belirtildiği ve ifadenin düzeltilmesi için başvuruda bulunduklarını söyledi.

4 Aralık 2011 akşamı, Kanaltürk Televizyonu’nda yayınlanan Telegol programında; Mehmet Ali Aydınlar, Cornu’nun ifadesinden kendisinin 18 Kasım 2011 tarihinde haberdar olduğunu ve 21 Kasım 2011 tarihinde de hemen düzeltme yapılması amacıyla UEFA’ya mektup gönderttiğini söyledi. Fenerbahçe Spor Kulübü avukatı, canlı yayında Aydınlar’a söz konusu belgenin, TFF’ye 8 Kasım 2011 tarihinde iletildiğini, ancak mektubun Fenerbahçe Spor Kulübü asbaşkanı Cihan Kamer tarafından 18 Kasım 2011 tarihinde Mehmet Ali Aydınlar’a söylenmesine kadar kendisinden gizlendiğini söyledi. Aydınlar, bu iddiayı da reddetti. "Benim belgeden haberim var, gördüm biliyordum," dedi.

Ancak ne gariptir ki aynı Aydınlar daha sonra bu belgede yazanlardan haberim yok diyerek istifa edecekti.

Yaşananları ve Şampiyonlar Ligi’nden men edilme sürecinin tamamen ortaya çıkmasının ardından, daha önce Topuk Yaylası’na giden, Bağdat Caddesi’nde yürüyüş düzenleyen, 45 binden fazla kadın ve çocuk seyirci ile Guinnes Rekorlar Kitabına giren Fenerbahçe taraftarı, tutuklu bulunan yöneticilerine ve kulübüne sahip çıktığını göstermek adına, 24 Aralık 2011 tarihinde Kadıköy meydanında miting düzenledi.

Binlerce kişinin katıldığı mitingde başkan Aziz Yıldırım başta olmak üzere tutuklu bulunan yöneticilerin mesajları okundu.

TFF Disiplin talimatnamesinin 58. Maddesi, şike yapma ya da teşvik primi alma ya da verme eylemlerine karışan ya da teşebbüs edenlerin küme düşürülme ve puan silme cezası ile cezalandırılmalarını öngörüyor.

Soruşturma kapsamındaki takımların bir defaya mahsus olmak üzere küme düşme cezası ile cezalandırılmaması adına 58. maddenin değiştirilmesi konusu, kamuoyu gündemine geldi.

Bu madde de tıpkı 6222 sayılı kanunda yapılan değişiklik gibi Aziz Yıldırım’a mal edilmeye çalışıldı, bu kez de "Fenerbahçe küme düşmesin diye talimat değiştiriliyor" yorumları ile kamuoyuna duyuruldu.

TFF, 6 Ocak 2011 tarihinde yaptığı bir açıklama ile olağanüstü genel kurul çağrısı yaptı. Genel Kurul’da, 58.madde değişikliğinin tartışılıp oylanacağı duyuruldu.
Genel Kurul öncesinde, TFF yönetimi Ankara’da 13 Ocak 2011 tarihinde Kulüpler Birliği Başkan ve yöneticileri ile bir araya gelerek değerlendirme toplantısı yaptı. Toplantıda, 58. Maddenin değişikliği konusu tartışılırken Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım olarak Ben avukatları aracılığı ile bir açıklama yaptım. 58. madde değiştirilemez diyerek ve şunları kaydettim;

"Uzun bir süredir Türk Futbolu’nun üzerinde oynanan oyunları ibretle izlemekteyim. Tasarlanan bu oyun adım adım hayata geçirilmekte ve Türk Futbolu adeta dört bir yandan abluka altına alınmaktadır. Üstelik kendilerini Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerinde görenler bu projelerini hayata geçirmek için Yüce Meclisin, yasama, yürütme ve hatta yargı erklerini dahi kullanmaktan çekinmemektedirler. Ancak bunu yaparken unuttukları en önemli şey Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım’dır.

Çok kısa bir süre önce 6222 sayılı yasada yapılan değişikliğin kamuoyuna nasıl servis edildiği herkesin malumudur. Aziz Yıldırım’ı kurtarma yasası olarak kamuoyuna sunulan ve hatta Sayın Cumhurbaşkanı tarafından dahi "Kişiye özel yasa" şeklinde nitelendirilmek durumunda kalınan yasanın sonuçları ortada olup bu yasadan kimlerin faydalandıkları açıkça ortadadır. Aziz Yıldırım’ın ismini kullanarak emellerini hayata geçirenler şimdilerde yeni bir oyunu hayata geçirmenin peşindedirler ki; bu yeni oyunun adı da 58.maddedir. KAMUOYU AÇIKÇA BİLMELİDİR Kİ 58.MADDE DEĞİŞEMEZ VE DEĞİŞMEMELİDİR."



Bu gelişmelerin ardından, 26 Ocak 2012 tarihinde, Ankara’da TFF Olağanüstü Genel Kurulu toplandı. Kulüp temsilcileri, 58. madde ile ilgili ret kararı verdi ve talimatnamede herhangi bir değişiklik yapılmadı.

Olağanüstü Genel Kurul’dan ret kararının çıkmasının ardından TFF Başkanı Mehmet Ali Aydınlar’ın istifa edeceği dedikoduları ortaya atıldı. Ancak Aydınlar, 30 Ocak 2012 tarihinde TFF genel merkezinde yapılan yönetim kurulu kararının ardından TFF’nin tüm kişi ve kurumları ile görevinin başında olduğunu ilan etti.

Aynı günün akşamında, Habertürk Televizyonu’nda bir spor programına katılan CAS hakemi Kısmet Erkiner; "Fenerbahçe’yi Şampiyonlar Ligi’ne UEFA almamış değildir; Fenerbahçe’yi TFF göndermemiştir" dedi ve bu sözlerini UEFA, TFF ve CAS arasındaki 6 Eylül ve 3 Kasım tarihli yazışmalarından okuduğu bölümler ile açıkladı.

Ertesi gün, yani 31 Ocak 2012 tarihinde Mehmet Ali Aydınlar; Kısmet Erkiner’in açıklamalarında okuduğu belgelerin içeriğinden haberdar olmadığını, bunları henüz öğrendiğini, "UEFA yetkililerinin bize karşı farklı, CAS’ta farklı tavır almaları; UEFA gibi Avrupa futbolunun çatı örgütü olan bir kuruluşun yapmış olduğu uygulamanın, içinde bulunduğumuz ortamın ne kadar güvensiz ve samimiyetsiz olduğunu gösterdi." diyerek istifa ettiğini duyurdu.

Aydınlar, açıklamasında Kısmet Erkiner’e teşekkür etti.
Aynı Mehmet Ali Aydınlar, 9 Şubat 2011 tarihinde katıldığı 32. Gün programında "Kısmet Erkiner doğruyu söylemiyor," dedi. Fenerbahçe Spor Kulübü yöneticilerini eleştirdi ve suçladı.

AZİZ YILDIRIM’IN DİNLENMESİ VE DİNLENMESİNİN AMACI

"Olgun Peker liderliğindeki suç örgütüne yönelik teknik takiplerde; Olgun Peker’in Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener ile yakın ilişki içerisinde olduğunun, bir dönem başkanlığını yaptığı Giresun Spor Kulübü hakkında transfer yasağı bulunması nedeniyle bu yasağın kaldırılması için Mahmut Özgener aracılığıyla bazı girişimlerde bulunduğunun görülmesi üzerine Mahmut Özgener de soruşturmaya dahil edilmiş, Mahmut Özgener’e yönelik iletişim tespitlerinde, Aziz Yıldırım’la; şüphe çeken bazı görüşmelerinin olduğu, aracılar üzerinden görüşüp buluştukları, Aziz Yıldırım’ın; Fenerbahçe futbol takımının oynayacağı müsabakalarda görev alacak hakemlerin Fenerbahçe aleyhine karar vermemesi için girişimlerde bulunduğu, bazı müsabakalar için hakem ayarlaması yapmaya çalıştığı, Mahmut Özgener’in bu işler karşılığında futbol camiası içerisinde etkin konumda bulunan Aziz Yıldırım’ın desteğini almayı hedeflediği, Aziz Yıldırım’dan gelen her türlü talebe olumlu cevap vermeye çalıştığı görülmüş, ardından Aziz Yıldırım hakkında da örgütsel ilişkilerinin tespiti ve ortaya çıkarılması için 17.02.2011 günü adli çalışmalara başlanmıştır. "

Dinlenmeye başladığımız bu tarihten itibaren şike ve teşvik primi iddiası ile yargılandığımız 13 maça ilişkin toplamda 1028 adet tape yer almaktadır. Bu tape kayıtlarının ise 103’ü yani %10’u şahsıma aittir ve ileride görüleceği üzere bu tape kayıtlarının hiçbirinde şike veya teşvik primi vermeye yönelik hiçbir saik yer almamaktadır. Sayın Savcı tape kayıtlarımızı yetersiz bulmuş olacak ki; ismimin geçtiği tapeleri birden fazla şike ve teşvik primi verme iddiasına dayanak göstermiştir.Buna ilişkin liste ekte sunulmuştur. EK-2/a: LİSTE

Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener ile yaptığım sakıncalı olduğu iddia edilen bu görüşmeler neticesinde dinlemeye alındığım söyleniyor.
Kısaca bu dinleme kararını açıklayalım;
4 adet tapeden dolayı dinleme kararı alınmıştır.
•       07.02.2011 Günü, 09.59’da Mahmut Özgener’in Aziz Yıldırım’ı aradığı kayıt
•       10.02.2011 Günü, 14.34’te Mahmut Özgener’in Aziz Yıldırım’ı aradığı kayıt
•       15.02.2011 Günü, 14.22’de Mahmut Özgener’in M.UfukÖzerten’i aradığı kayıt
•       15.02.2011 Günü, 17.43’de M.UfukÖzerten’in Mahmut Özgener’i aradığı kayıt


07.02.2011 Günü, saat 09.59’da Aziz Yıldırım ile Mahmut Özgener arasındaki görüşme (Tape 2154)- EK-3

Tapenin açılımına baktığımızda hakemle ilgili hiçbir konuşma yapılmamaktadır. Mahmut Özgener; Adnan Polat’la Serdar Adalı’dan bahsediyor. Ben konuya girmiyorum. Topuk yaylası için Gençlik ve Spor Müdürlüğü’nden randevu alıp gitme konusuyla ilgili konuşma yapıyorum.

10.02.2011 Günü, saat 14.34’te Mahmut Özgener ile Aziz Yıldırım arasındaki görüşme (Tape 2161)- EK-4

Bu tapede hakemle ilgili söylediğim tek söz Oğuz Sarvan’ın pazartesi günü maçı idare edecek hakemle konuşmasını istememdir. Hakemlerden bir şey istemediğimizi söylüyorum. Bu hakem Beşiktaşlı olduğunu bildiğimiz Fırat Aydunus’tur ve maçta Kayserispor’la oynayacağımız maçtır. Burada herhangi kötü bir niyet veya suç var mıdır?

Gökmen Özdemir Vatan gazetesinde yazan bir gazetecidir. 01.05.2011 Tarihinde, saat 22.04’te Sadri Şener’i, Gökmen Özdemir’in aradığı iki sayfalık görüşme içerisinde Sadri Şener söylüyor.

Bu iki tapeyi okuyunca kimin suç işlemiş olduğunu anlıyoruz. Ben hakemin iyi maç yönetmesi yönünde TFF Başkanına ricada bulunuyorum, Trabzonspor Başkanı TFF’ye rica edip hakem değiştiriyor. Size göre hangi konuşma içeriği suç unsuru içermekte ve iş bu Dinleme kararlarına delil olma niteliği taşımaktadır?

Mahmut Özgener, Mehmet Ufuk Özerten arasında yapılan telefon görüşmesinde (Tape 2165) EK-5, Benimle ilgili hiçbir söz var mıdır? Kendi aralarında maç için hakem ataması hakkında konuşmaktadırlar. Beşiktaş - Fenerbahçe maçına Cüneyt Çakır’ın atanmasını TFF Başkanı istiyor. Cüneyt Çakır, Türkiye’nin ve Avrupa’nın iyi hakemlerinden biridir. Burada herhangi bir suç yoktur. Ben olayların tamamen dışındayım.

15.02.2011 Tarihli 4.tapeye baktığımızda Mahmut Özgener’le Mehmet Ufuk Özerten aralarında hakem atamalarıyla ilgili konuşmaktadırlar. Burada benimle ilgili hiçbir konu bulunmamaktadır. Oysaki bu tapede Hakem atamaları ile ilgili görüştüğüm iddia edilmektedir ki, bu her türlü gerçeklikten uzaktır.

16.02.2011 Tarihinde ORGANİZE SUÇLARLA MÜCADELE ŞUBE MÜDÜRÜ GALATASARAYLI NAZMİ ARDIÇ, "Organize Suç Örgütü liderliğini Olgun Peker isimli şahsın yaptığı suç örgütünün eylemlerinin ve yapısının tüm yönleriyle deşifre edilebilmesi amacıyla ’iletişim ve kayda alınmasına ihtiyaç duyulmaktadır’ diyerek dinleme kararı almak için Beşiktaş’taki Özel Yetkili Savcılığa müracaat etmektedir. (EK-6)

Ne tesadüftür ki, Galatasaray Kongre üyesi Savcı Zekeriya Öz hemen aynı gün 12.Ağır Ceza mahkemesi Başkanlığından ’suç örgütü kurmak ve buna bağlı olarak örgütün faaliyetleri’ diyerek benim için 3 aylık dinleme talebinde bulunmuştur.

Hemen ertesi gün yani 17.02.2012 tarihinde Mahkeme Hakimi de "suç işlendiğine dair kuvvetli şüphe bulunduğu, talep edilen tedbirin CMK 135/6 maddesine ilişkin olması, ancak başka surette delil elde etmek mümkün bulunmadığı değerlendirildiğinden telefon dinleme kararının alındığını" ifade ederek dinleme yetkisini Emniyete vermiştir.

Bu dört tapeden dolayı yukarıda yazılı şekilde Emniyet, Savcılık ve Mahkemenin dinleme kararı almasını haklı ve gerekli kılan bir sebep var mıdır? Bu durum, tamamen şahsımın ve Fenerbahçe Spor Kulübünün hedef alındığı bir organizasyonla karşı karşı kaldığımızı göstermektedir  Bu tamamen bir organizasyonun olduğunu bize göstermektedir. BU SORUŞTURMADA TÜM KULÜPLERLE İLGİLİ FİZİKİ TAKİP VE İLETİŞİM DİNLEME KARARI AYNI ANDA ALINSA VE UYGULANSAYDI, O ZAMAN BUNUN ŞİKE VE TEŞVİK OPERASYONU OLDUĞUNU KABUL EDERDİK.Ancak Trabzonspor kanadı bile son 1 ayda dinlenmeye başlanmıştır. Bu soruşturmanın Fenerbahçe Spor Kulübü ile Aziz Yıldırım’a yapılmış bir operasyon olduğu gün gibi aşikârdır. Türk Sporunu ele geçirmek isteyen bir grup bu operasyonu organize etmiştir. Emniyetin hazırladığı fezlekede ’suç örgütünün klasik çıkar amaçlı suç örgütlerinde görüldüğü şekilde adliye içerisinde bağlantılarının bulunduğu ve kamu görevlileri ile ilişkilerini iyi tutmaya çalıştıkları anlaşılmıştır’ diyerek (Yargıtay ve Danıştay üyelerine yemek ve forma olayına istinaden bu tespit açılmıştır) Yargıtay ve Danıştay üyelerine de suçlama getirmektedirler.


Eğer Bizlere bu bakış açısıyla suçlama getirilirse Emniyetteki bu kişilerin bilmesi gereken bazı konulara zoraki açıklık getirmem gerekecektir.

Zira Fenerbahçe Başkanının sosyal ilişkilerinin olmaması gerektiğini düşünmek ve hatta yukarıda ismi zikredilen Hakim ve Savcıları töhmet altında bırakacak şekilde ima yoluyla suç isnat etmek kanundan önce bizlerin ahlak anlayışına uygun düşmemektedir. Bu yargı mensuplarının, en az bu soruşturma ve iddianameye imza atanlar kadar saygın olduğu unutulmamalıdır. Kaldı ki Bizlerle ilişki kurmak suç örgütü suçlaması için yeterli olsa idi, başta Savcı Zekeriya Öz, Savcı Mehmet Berk, Savcı Fikret Secen, Emniyet Müdürü Nazmi Ardıç ile  Emniyet Md.Yrd. Mutlu Ekizoğlu’nunda aynı örgütün üyeleri olması gerekirdi; zira birlikte yemek yediğimiz, top oynadığımız, maçlara gittiğimiz bu şahısların Bizlerle olan ilişkilerini unutarak, bu durumdaki diğer insanları suçlamalarını kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Hatta bu kişilerden bazılarının FB Kulübü kongre üyesi oldukları,bu üyeliklerinin örgüt kurucusu benim tarafımdan bila bedel yaptırıldığı ve hatta bu kişilerin kefillerinin ise örgütün tutuklu üyelerinden Şekip Mosturoğlu, Tamer Yelkovan, Serkan Acar olduğu bu kadar açıkken…. Ancak yinede Bizler için hakkımızda ki bu hukuka aykırı soruşturmaya imza atmış olsalar dahi Devletin önemli görevlerini ifa eden bu şahıslar hakkında yorumda bulunmak doğru ve etik değildir. Ancak Bizi gerçekten yaralayan, bu şahıslarla olan tüm ilişkilerimiz sırasında bu şahısların aslında Bizler hakkında çoktan dinleme ve teknik takip kararlarını almış olmalarıdır. Keza "Başkaca delil elde etme imkanı olmadığı" gerekçesini bu kararlarına hukuki dayanak yapanların başlattığı soruşturmanın ne denli hukuka uygun olduğunu Sizlerin ve kamuoyunun takdirlerine sunuyorum.

Futbol camiası içinde etkin durumunda olmamın, yani kısaca, güvenilir ve güçlü olmamın sıkıntısını yaşayanların olduğunu anlıyoruz. 14 yıl Fenerbahçe Spor Kulübü’ne, Türk Sporuna hizmet etmiş bir spor adamı olarak tabiî ki güçlü olacağım. Kulüpler Birliği Başkanı olduğum dönemde 160 milyon $ olan naklen yayın hakkını Türkiye Futbol Federasyonu ile beraber yaptığımız çalışmalar sayesinde 450 milyon $’a çıkarttık. Kulüplere fayda sağladım. Yapılan iyi işler her zaman insanlara güç kazandırır.

Türkiye Futbol Federasyonu Başkan’ı seçimle gelir. Mafya usulü seçimler 10 yıl öncelerde kalmıştır. Seçimlerin nasıl yapıldığını Hükümette, Spor Bakanlığı da yakından takip eder. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 7 delegesi Genel Kurulda oy kullanma hakkına sahiptir. Eğer biz 7 oyla Genel Kurulu demokratik şekilde yönlendirebiliyorsak, Savcının bizi tebrik etmesi gerekirken Bana suçlama yapıyor. KISACA HİÇBİR ÖRGÜTSEL İLİŞKİM YOKKEN TÜRK SPORUNU ELE GEÇİRMEYE ÇALIŞANLAR ADINA FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ’NE, ARKADAŞLARIMA VE ŞAHSIMA OPERASYON YAPILMIŞTIR.



Hakem ayarlamasını Mahmut Özgener kanalıyla yaptığımız söylenmektedir. Eğer bu tez doğru olsaydı o zaman maçlardan sonraki hakem hataları ile ilgili tepki ortaya koymamamız gerekirdi. Ligin ilk devresi Trabzonspor lehine yapılan hatalardan dolayı Ben ve Teknik Direktörümüz Aykut Kocaman ligin devre arasında hakem camiası ve Türkiye Futbol Federasyonu’nun dikkatini hakem hatalarına çeken beyanatlar vermiştik. Eğer Biz bir organizenin içinde olsaydık sahamızda oynadığımız Fenerbahçe – Bursa (EK-6/A) ve Fenerbahçe – Gaziantep (EK-6/B) maçlarındaki hakem hatalarını yaşamamış ve Bizler de PFDK’na sevk edilmemiş olurduk. Fenerbahçe – Bursa maçını yöneten Kuddusi Müftüoğlu ile Fenerbahçe – Gaziantep maçını yöneten Hüseyin Göcek yönettikleri maçlarda bariz şekilde kötü bir hakemlik örneği göstermişlerdir. KuddusiMüftüoğluy’la ilgili Ahmet Çakar’ın bu maçtan önceki yorumu şöyledir. BUNU DA FEZLEKEDEKİ TAPELERİ OKUDUĞUMUZDA GÖRÜYORUZ.

Bucaspor – Sivasspor maçının sonucu 4-0 Sivas lehine bitmiştir. Maçın hakemi Kuddusi Müftüoğlu’dur. Bu maçtan sonraki hafta Fenerbahçe – Bursaspor maçı oynanacaktır. Ahmet Çakar, 03.04.2011 günü oynanan Fenerbahçe – Bursaspor müsabakasında hakem Kuddusi Müftüoğlu’nun tartışmalı bir pozisyonda Fenerbahçe Spor Kulübü Futbol takımı lehine penaltı vermemesinin nedenini açıklıyor. "Müftüoğlu ve Merkez Hakem Kurulu Başkanı Oğuz Sarvan Cuma günü Silivri’de bir otelde buluştu. Oğuz Sarvan, Kuddusi Müftüoğlu’na yönettiği Buca-Sivas maçını hatırlattı ve ’kötü maç yönettin. Verdiğin penaltı ve kırmızı kartla Sivas maçı kazandı. Eğer böyle tartışmalı bir penaltı daha verirsen, Sivas Başkanı Mecnun Odyakmaz ile Fenerbahçe’nin Başkanı Aziz Yıldırım’ın dostluğu ön plana çıkarılır dedi’ şeklinde sözlerle yorumlara katıldığı tespit edilmiştir." Bunu söyleyen Ahmet Çakar, "sözde" tespitle dinlemeyi yapan ve delil toplayan ise İstanbul Emniyet Organize Şubedir.

Fenerbahçe – Bursaspor maçında Kuddusi Müftüoğlu Fenerbahçe’yi tutmayacağım diye Fenerbahçe’mizin penaltısını vermemiş ve kötü maç yönetmiştir. Ahmet Çakar’ın yorumunda görüldüğü gibi Fenerbahçe’nin Merkez Hakem Kurulu Başkanının tavsiyeleriyle, futbol deyimi ile ’önü kesilmeye çalışılmaktadır’. Benim tarafımdan hakemlerin baskı altına alındığı söylense de gerçeğin böyle olmadığı apaçık ortadadır. Aziz Yıldırım’ın ’hakemleri ayarladığı, baskı altına aldığı’ söylevine rağmen hakemlerle ilgili hiçbir konu iddianamede yer almamaktadır. Açıkça görülmektedir ki Aziz Yıldırım hiçbir hakemle veya Merkez Hakem Komitesi başkanı ve üyeleriyle konuşmamıştır. Benimle ilgili yapılan bu suçlama bir hayal ürünü ve safsatadır. Beni suçlamak amacıyla Hacivat - Karagöz oyununa benzeyen bir ortaoyunu oynanmaktadır.

Beni bu şekilde suçlayanlar Trabzonspor Başkanı Sadri Şener’in 01.05.2011 Günü, saat 22.04’te Gökmen Özdemir isimli gazeteciyle yaptığı görüşmede dediklerine ne yorum yapacaklardır?

10.05.2011 Günü, saat 13.47’de Nevzat Şakar ile Sadri Şener’in konuşması : (Tape 3825); EK-7

Hakem ataması: Cüneyt Çakır atandı.

Fenerbahçe Futbol Takımının oynayacağı müsabakalarda görev alacak hakemlerin Fenerbahçe aleyhine karar vermemesi için girişimlerde bulunduğum söylenmektedir. Bu iki tapede Trabzonspor Başkanı Sadri Şener, yöneticisi Nevzat Şakar ile gazeteci Gökmen Özdemir arasındaki diyaloglar hakem atamalarını kimlerin yaptırdığını göstermektedir. Benim aleyhimize karar vermemesi için hakemlerle ilgili girişim yaptığım söyleniyor; hâlbuki benim böyle bir icraatım olmadığı açıkça görülmektedir. Ancak;Ben Metris’te yatmaktayım Onlar ise bu konularla ilgili suçlanmıyorlar bile. En önemlisi ise, Ben hakemlerle ilgiliyim diye dinlenmeye alınıyorum, başkaları alınmıyor.

Burada ortaya çıkan sonuç adaletin renk skalasında sarı ve lacivertin olmadığıdır. Ama unutulmaması gereken husus "SUÇLULARIN BERAAT ETTİĞİ YERDE YARGIÇLAR HÜKÜM GİYER"  sözünün gerçekliğidir.

İddianamenin 147. Sayfasında;


’1998 yılından itibaren Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Başkanlığı’nı yürüten Aziz Yıldırım’ın : Olgun Peker liderliğindeki suç örgütü ile ilişkili olduğu, kendisiyle birlikte hareket eden Mecnun Odyakmaz, Bülent Uygun, Bülent İbrahim İşçen, Ali Kıratlı, Yusuf Turanlı, Abdullah Başak ve İlhan Ekşioğlu isimli şüphelilerinde Peker Grubu ile irtibatlı oldukları görülmüştür’ denmekte ve sonra da ’Aziz Yıldırım’ın Olgun Peker ile irtibat halinde olmasına rağmen suç örgütü bünyesinde yer almadığı, etrafına topladığı şahıslarla birlikte, kendi liderliğinde, farklı bir yapılanma içine girdiği’ diye devam etmektedir.

Savcı tarafından kısaca Aziz Yıldırım’ın, Olgun Peker ile ilgili suç örgütüyle bir eylemin içinde olmadığı açıkça belirtilmektedir. O zaman Olgun Peker’in dinlenmesi, arkasından Mahmut Özgener’in dinlenmesi ve iddiaya göre de benim Mahmut Özgener’den dolayı dinlenmeme baktığımızda hiçbir suçun olmadığını Sayın Savcı Mehmet Berk’in iddianamedeki anlatımlarından anlıyoruz. Eğer bir eylem içinde yok isem neden Olgun Peker’in suç örgütü içinde dinlenmeye tabi tutuluyorum ?


Konuşma tapelerine baktığımızda, Benim Olgun Peker’le hiçbir konuşmam görülmemektedir. İlhan Ekşioğlu’yla konuştuğu tapede ise benimle ilgili düşüncesini 07.04.2011 günü, saat 17.49’daki görüşmesinde söylüyor. (Tape no : 2021), EK-8

Yukarıdaki diyalogları inceleyince benim Olgun Peker’le ilgili bir soruşturma içinde olmamam gerektiğini görmekteyiz.

Hâlbuki Olgun Peker’in Mahmut Özgener, Nevzat Şakar ve Serhat Ulueren’le de konuşmaları bulunmaktadır. Esas dinleme konuşmasına muhatap olan Mahmut Özgener hiçbir soruşturma geçirmeden hakkında net ve inandırıcı delil elde edilmediğinden dava açılmamıştır.

Olgun Peker suçlu ise neden konuşmasına müsaade ediliyor? Hâlbuki Olgun Peker’le benim hiçbir görüşmem yoktur. Buna rağmen bu örgüt içinde olmam için Organize Şube tarafından "çaba" gösterilmektedir. Tüm bu tespitler ışığında soruşturmaya olan güvensizliğim sizce haksız mıdır?

Mecnun Odyakmaz Kulüpler Birliğinde 3 yardımcımdan biridir. Aynı zamanda Sivasspor Kulübü Başkanıdır. Bu görevlere gelirken hepimiz Türkiye Cumhuriyeti Savcılarından Temiz Kâğıdı belgesi alıyoruz. Bu belgelerle beraber Kulüplerimizde seçimlere katılır, kongre üyelerince seçilerek görevlerimizi yaparız. Kulüplerimiz adına görevlerimizi yaparken illerimizin Vali, Kaymakam, Askeri sorumluları ve Belediye Başkanlarıyla sıkça görüşürüz. Bunun da ötesinde Sayın Başbakan başta olmak üzere Devlet ve Hükümet sorumlularıyla bir araya geliriz. Şimdi sormak istiyorum Peker Grubuyla bir araya gelinmesi sakıncalıysa Mecnun Odyakmaz’ın neden Sivasspor’a Başkan olmasına müsaade edildi?  Bizleri de kimse neden Mecnun Odyakmaz’la görüşmemizin sakıncalı olduğunu söyleyip neden uyarmadı? Uyarmak Devletin sorumluluğunda değil midir? Hepimizin geçmişte hataları vardır. Kanun önünde alacağımız cezalardan arındıktan sonra geçmişin hesabının sorulmaması gerekmez mi? Geçmişte yaşadıklarımızın hesabını verip beraat etmiş olsak dahi geçmişin hesabından ölene kadar sorumlu mu olacağız?

Bülent İbrahim İşçen, 2004 yılı öncesinde sahibi olduğu oto satış galerisinden Sedat Peker’e, bir araç satmasından ibaret olan ticari ve beşeri münasebeti sebebiyle, son derece haksız ve hukuksuz bir şekilde, bu bir örgüt üyeliği faaliyeti olarak değerlendirilecek, kamuoyunda "Kelebek Operasyonu" olarak bilinen soruşturmaya şüpheli sıfatıyla dahil edilmiştir. Ancak yapılan yargılama neticesinde; İstanbul Özel Yetkili 9 uncu Ağır Ceza Mahkemesinin 30.01.2007 tarih ve 2001/289 esas ve 2007/9 sayılı kararıyla, yüklenen örgüt üyeliği suçu sabit olmadığından, Bülent İbrahim İşçen’in BERAATİNE hükmedilmiştir. Söz konusu karar halen kesinleşmiş durumdadır. Bu tarihten sonra da, Bülent İbrahim İşçen’in hiçbir şekilde ne bir suç, ne de bir suç örgütüyle ilgi ve alakası olmamıştır. Beraat edilen bir davadan dolayı devamlı olarak bireyleri suçlu göstermek Devlet kurumlarına yakışmaz. Gerçeklerle bağdaşmayan, yanlış bilgilere dayanılarak yapılan suçlamanın hem Bülent İbrahim İşçen’e hem de Büyük Fenerbahçe camiasına zarar vermek amaçlı olduğunu bilgilerinize sunarım.


Bülent Uygun tüm sporseverlerin tanıdığı bir kişidir. Kendisini Fenerbahçe’de futbol oynadığı yıllardan tanırım. Sivasspor ve Eskişehirspor’daki teknik direktörlüğü sırasında da kendisini takip etmişimdir. Ancak kendisiyle Eskişehir’e gittiğimiz 09.04.2011 tarihinde Eskişehir Spor Kulübü tesislerindeki görüşmemin dışında görüşmem olmamıştır. Tüm kamuoyunun tanıdığı Bülent Uygun’un Benimle ilişkisi de bu kadardır.

Ali Kıratlı da Fenerbahçe Spor Kulübü kongre üyesidir. 1997 yılında Kulübe üye olmuştur. Benim Başkanlığımdan önce kendisi Kulüp üyesidir. Ben de kendisini Fenerbahçe Kulüp üyesi olmasından dolayı tanıdım. Kendisi ile maçlarda karşılaştığımda gerektiğinde görüşürüz. Gökmen Özdemir gibi gazeteci müsveddelerinin dediği gibi Benim adamım değildir. Kendisi özel sektörde çalışan bir işadamıdır.

Ali Kıratlı’nın Eskişehir’deki Eskişehir – Trabzon maçına gitmesi hakkında bilgim yoktur. Bununla ilgili ileride açıklayacağım tapelerde bunu açıkça göreceğiz. Eskişehir’e gidişiyle ilgili kamuoyundaki konuşmaları Şekip Mosturoğlu’yla (bir tapede) konuşarak 6222 sayılı yasaya göre suç duyurusu yapılmasını istiyorum. Eskişehir’deki Eskişehirspor– Fenerbahçe maçından önce Ben ve yönetici arkadaşlarım Eskişehirspor Kulüp Başkanı Halil Ünal’ın davetlisi olarak Eskişehir tesislerine gitmiştik. Orada kahvaltı yaptık. Sonra güvercin uçurmaya gitmek için alt salondan yürürken BÜLENT UYGUN’UN ODASININ ÖNÜNDEN GEÇERKEN ODADA BİR KİŞİ VARDI. BÜLENT UYGUN’UN BABASI OLDUĞUNU SÖYLEDİLER. BEN DE BU ŞAHSIN ELİNİ SIKARAK MERHABALAŞTIM VE ORADAN AYRILDIM. ALİ KIRATLI, İLHAN EKŞİOĞLU’NU ARAYARAK BENİM ODADA BÜLENT HOCAYLA GÖRÜŞTÜĞÜMÜ VE TAHTADA YAZILI ESKİŞEHİR’İN KADROSUYLA MAÇA ÇIKARLARSA FENERBAHÇE’NİN YENECEĞİNİ SÖYLEDİĞİMİ İLHAN EKŞİOĞLU’NA ANLATMIŞTIR. BÖYLE BİR OLAY OLMADI. NORMALDE EĞER YENEBİLECEĞİMİZİ DÜŞÜNDÜĞÜM BİR TAKIM KADROSU İÇİN NEDEN YORUM YAPAYIM?  ALİ KIRATLI’DA BU KONUYA HERHALDE AÇIKLIK GETİRECEKTİR.

Diğer bir konu da Ali Kıratlı yine ileride göreceğimiz bir tapede konuşmasında Benim evime geleceğini belirten ifadeler kullanmasıdır. Ali Kıratlı hiçbir zaman Benim evime gelmemiştir. Bu konuşmaları o andaki durumuna göre yaptığını düşünüyorum. Yani kısaca Ali Kıratlı kamuoyunda yaratılmaya çalışılan Aziz Yıldırım’ın adamı rolündeki kişi değildir.

Yusuf Turanlı’yı hiç tanımam. Metris’te 2 veya 3 defa spor saatinde spor salonunda görmüşümdür. İlgim ve alakam yoktur. Kendisiyle ilgili hiçbir tape konuşmamda iddianamede yer almamaktadır. Kendisiyle görüşenlerin benim ismimi kullandıklarını maalesef tapelerde gördüm.

Abdullah Başak ta maçlarda gördüğüm İlhan Ekşioğlu’nun totemidir. Hoş sohbet olduğu içinde herkesle diyalog kurabilir. Tamamen sohbet amaçlı kafilelerde yer almıştır.

2- YASADIŞI EKONOMİK VE ÇIKAR AMACLI ÖRGÜT SUÇLAMASI

Şahsıma isnat edilen diğer bir suçlama, yasadışı haksız ekonomik çıkar amaçlı suç örgütü kurduğum yönündedir. İddianamede söz konusu iddia şu şekilde açıklanmıştır:
"Aziz Yıldırım’ın 1998 yılından itibaren Fenerbahçe Spor Kulübünün Başkanlığını yaptığı, Fenerbahçe futbol takımının 2010 -2011 Süper Lig sezonuna kadar 4 lig şampiyonluğu kazandığı, en son şampiyonluğunu 2006-2007 yılında elde ettiği, 2005-2006 ve 2009-2010 sezonlarında ise şampiyonluğu son maçta kaybettiği ve sırasıyla bu sezonlarda Galatasaray ve Bursaspor’un şampiyon olduğu, bu durumun camia içerisinde huzursuzluğa yol açtığı, başarının sadece kupa ve şampiyonluklarla ölçüldüğü Fenerbahçe gibi büyük kulüplerde, üst üste birkaç yıl şampiyonluk elde edemeyen yönetimin başarılı kabul edilemeyeceği, son yıllarda yaşanan sezon sonunda son maçlarda şampiyonluğun kaydedilmesinin gerek camiada gerekse yönetimde şok etkisi yarattığı, bu nedenle yönetimin sezon başında üst üste 3 yıl şampiyonluk vaadinde bulunduğu, dolayısıyla bu sezon başında (2010-2011) mutlak şampiyonluk beklentisinin oluştuğu, ligin ilk yarısında oynanan maçlar sonunda lider Trabzonspor’la oluşan puan farkının ise şampiyonluk ihtimalini azalttığı, bunun da camia içerisinde sezon sonu yönetimin değişebileceği söylentilerine yol açtığı, Aziz Yıldırım ve ekibinin ise Fenerbahçe Spor Kulübünün yönetimini bırakmak istemedikleri, kulüp içerisindeki gücünün devam etmesi gerekliliğine inanan Aziz Yıldırım’ın bu nedenle sezonun 2.yarısı başladığında puan kaybına tahammülünün olmadığı, ayrıca sezon sonuna kadar futbol takımının puan kaybetmemesinin de tek başına yeterli olmadığı, rakibi durumundaki Trabzonspor’un da puan kaybetmesinin gerektiği, şampiyonluğun sadece sportif faaliyetlerle elde edilemeyeceğini düşünün Aziz Yıldırım’ın, bu nedenle, yönetimde yer alan bazı şahıslar ve geçmişte Sedat Peker grubu ile irtibatlı olan bazı şahıslarla birlikte ayrı bir oluşuma gittiği, yönetimde görev yapan diğer üyelerin bilgi ve rızaları dışında oluşan bu yapılanmanın kendi içerisinde ayrı toplantılar tertiplediği, kamu yararına dernek statüsünde bulunan Fenerbahçe Spor Kulübünün; ismi, toplumdaki saygınlığı ve köklü geçmişinin getirdiği etki ve gücü de kullanılarak örgütsel faaliyetlere zemin hazırladığı,

Fenerbahçe Spor Kulübünün gelirlerine bakıldığında, sadece 2010 yılında 315 milyon TL gelir elde ettiği, 2011 yılı bütçesinin ise 367 milyon TL olarak Mali Genel Kurul sonucunda belirlendiği, 2010-2011 sezonu Spor Toto Süper Lig şampiyonluğu sonucunda Fenerbahçe SK’nün Türkiye Futbol Federasyonundan dayanışma payı dışında, şampiyonlar payı olarak 18 milyon TL, 26 galibiyet ve 4 beraberlik sonucunda 21 milyon TL ve şampiyonluk primi olarak 15 milyon TL almaya hak kazandığı, şampiyonlar Ligine doğrudan katılacak olması nedeni ile 16 milyon TL almaya hak kazandığı, 2010-2011 sezonu Süper Lig Naklen Yayın Gelirlerine bakıldığında, Fenerbahçe SK.’nün şampiyon olması sonucunda diğer kulüplerin alacağı paydan fazlasını almaya hak kazandığı, bu gelirlerin ; Fenerbahçe :64.1 milyon TL, Trabzonspor : 49.875 milyon TL, Beşiktaş : 40.325 milyon TL, Galatasaray: 40.1 milyon TL, Bursaspor :36.650 milyon TL, şeklinde sıralandığı,

Tüm bunlar göz önüne alındığında Fenerbahçe Spor Kulübünün büyük bir ekonomik değere sahip olduğu, bu değerle birlikte Fenerbahçe Spor Kulübünün yöneticilerinin de sosyal ve ticari hayat içerisinde etkin bir konum kazandıkları, bu nedenle Fenerbahçe kulübünün yönetimini uzun yıllardır elinde bulunduran Aziz Yıldırım ve talimatıyla hareket eden örgüt üyelerinin kulüp yönetimini bırakmak ve elde ettikleri etkinliği kaybetmek istemedikleri,

Aziz Yıldırım liderliğinde oluşturulan suç örgütünde, İlhan Yüksel Ekşioğlu ve Mehmet Şekip Mosturoğlu’nun etkin konumda oldukları, örgüt içerisinde tam bir hiyerarşik yapının bulunduğu, Aziz Yıldırım ile bu örgüt üyesi şüpheliler arasındaki ilişkinin kulüp başkanı – kulüp yöneticisi ilişkisinden çok, örgüt lideri ile elemanı arasındaki ilişki şeklinde olduğu, şahısların Aziz Yıldırım’ın talimatlarını legal-illegal ayrımı yapmadan emir olarak algılayarak yerine getirdikleri, örgüt üyeleri ile Aziz Yıldırım arasında suç işleme amaçlı bir birlikteliğin var olduğu, "ileri sürülmektedir.

15 Şubat 1998 Tarihinden beri Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanlığı görevini yürütmekteyim. Bu dönem süresince yapmış olduğumuz tesisleşme, ekonomik ve sportif başarılarımızla ilgili bilgileri gösteren dokümanları ihtiva eden 1 adet kitap incelenmesi amacıyla Başkanlığınıza sunulmuştur. (EK-9: Sportif ve Ekonomik Tesisleşme, Mali Hususlar Kitabı)

Bu dönem içerisinde Fenerbahçe futbol takımı 5 birincilik, son maçta birinciliği kaybettiği 2 de ikincilik kazanmıştır. Fenerbahçe Spor Kulübü, 2000 lisanslı sporcuyu bünyesinde barındırmaktadır. Fenerbahçe Spor Kulübünde futbol takımından başka basketbol, voleybol, kürek, yüzme, masa tenisi, boks, yelken, atletizm şubelerinde her branşta ve her yaşta bayan ve erkek sporcularımız Fenerbahçe Spor Kulübü’nü ve milli takımı Türkiye, Avrupa ve dünya şampiyonalarında temsil etmektedirler.

Sayın Başkan,


Yüklə 206,76 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin