*TAŞinmaz maliKİNİn sorumluluğU


IV. TAŞINMAZ REHNİ VE ÇEŞİTLERİ (Çeşitler bence sınav sorusu, aralarındaki farklar)



Yüklə 170,92 Kb.
səhifə3/3
tarix07.04.2018
ölçüsü170,92 Kb.
#47424
1   2   3

IV. TAŞINMAZ REHNİ VE ÇEŞİTLERİ (Çeşitler bence sınav sorusu, aralarındaki farklar)

Tüm taşınmaz rehni çeşitlerinde ortak olan yön, bir taşınmazın, alacağa teminat teşkil etmesidir. Hak sahibi kişi, alacağı ödenmediği durumda taşınmazı icra müdürlüğü vasıtasıyla paraya çevirterek alacağını alma yetkisine sahiptir. Hak sahibi bu hakkını bütün üçüncü kişilere karşı ileri sürebilir. Taşınmaz rehni medeni kanunumuzda numerous clause olarak 3 çeşit düzenlenmiş başka çeşit yok!



1. İpotek: Burada bir alacağı teminat altına almak için ipotek kurulur ve borçlunun kişisel sorumluluğu devam eder, borcunu öderse ipotek sona erer. Ancak ödemez ise taşınmazı sattırılıp para oradan alınır. Eşyaya bağlı borç doğurmaz, keza malik herhangi bir borcu için gidip ipotek verebilir. Borçlu olmayan 3. kişi, borçlu için tesis edebilir. Örnek annemin banka kredisi için taşınmazım üzerinde ipotek hakkı verebilirim. Burada şu bilinmelidir: Ben eğer kendi taşınmazım üzerinde kendi borcum için ipotek verirsem, taşınmazın satış bedeli benim borcumu ödemeye yetmezse alacaklı borcun devamını benden yine talep edebilir. Ancak ben kendi taşınmazımda başkasının borcu için ipotek verirsem, sadece taşınmazımla sorumlu olurum. Yani taşınmaz borcu karşılamaya yetmezse artık bana gelemezler.

2. İrat Senedi: Taşınmazın değerine tedavül yeteneği kazandırmak amacına yönelmiş bir taşınmaz rehni çeşididir. Bir kıymetli evraktır. Kıymetli evrakla soyut bir borç yaratılmış ve bunun teminatı olarak taşınmaz rehni de senetle bütünleşmiştir. BAŞKA BİR BORÇ İÇİN VERİLMİŞSE, İRAT SENEDİ İLE ESKİ BORÇ YENİLEME SEBEBİYLE SONA ERER. Kıymetli evrak olarak piyasada dolaşır. En büyük özelliği, taşınmazın bedeli irat senedinde gösterilen borcu karşılamaya yetmezse; artık hiç bir şekilde borçlunun diğer mallarına başvurulamamasıdır. Karşıladı karşıladı, karşılamazsa da bitti. Yani sorumluluk taşınmazla sınırlı.

3. İpotekli Borç Senedi: Burada biraz ipotek biraz irat senedi gibi. İrat senedinde olduğu gibi bir kıymetli evrak vardır ancak asıl borç yenileme sebebiyle sona ermez. Yine kıymetli evrak olduğundan taşınmazın değeri piyasada tedavül yeteneğine sahiptir. Ancak taşınmazın satış bedeli, borcu karşılamaya yetmezse burada borçlunun diğer mallarına başvurma yolu açıktır. İrat senedi gibi sorumluluk taşınmazla sınırlı değil.

BU 3 ÇEŞİDİ İYİ BİLİN, ipotekte tedavül yeteneği yok, iratta ise sorumluluk taşınmazla sınırlı buna dikkat.



TAŞINMAZ REHNİNE HAKİM OLAN İLKELER (BU SAYFAYI YUTMANIZ GEREKECEK)

  1. BELİRLİLİK İLKESİ: Bu ilke Türk Medeni Kanunu’nun 851., 852. ve 854. maddelerinden çıkmaktadır. Buna göre; rehin hakkı ile teminat altına alınan alacak ve rehin konusu olan gayrimenkul, taraflarca açık seçik olarak belirlenmiş, tayin edilmiş olmalıdır. Burada belirlilik ilkesini ikiye ayırıp incelememiz uygundur. 1) Alacak hakkının belirli olması: İpotekle doğan taşınmaz rehni; fer’i, yani alacağa bağlı bir haktır. Mevcudiyeti ancak bir alacak hakkının var olmasına bağlıdır. Bu sebeple, rehnin geçerli olarak kurulabilmesi için teminatını oluşturduğu alacak hakkının belirli, muayyen bir alacak olması gerekmektedir. Örneğin rehin kurulurken 10.000 liralık kira alacağı veya tüketim ödüncü sözleşmesinden doğan 20.000 lira alacak şeklinde somutlaştırılması gerekmektedir. Alacağın ne olduğu ve miktarı belirli olarak gösterilmeden rehin hakkı tanınamaz. İleride doğacak borç için de bu şekilde rehin hakkı verilemez. 2) Rehin konusu taşınmazın belirli olması: Türk Medeni Kanunu 853. Madde uyarınca: “Rehin hakkı, ancak tapuya kayıtlı taşınmazlar üzerine kurulabilir” ve 854. Madde uyarınca: “Rehin kurulurken, konusu olan taşınmazın belirtilmesi gerekir.”. Yani hangi taşınmaz olduğu gösterilmek durumunda kesinlikle.

  2. ALENİYET İLKESİ:Türk Medeni Kanununun 856. Maddesi uyarınca; taşınmaz rehninin kurulması tescil yoluyla olur. Yani rehin hakkının bir taşınmaz üzerinde tesis edilebilmesi için rehin sözleşmesi ile birlikte taşınmazın malikinin yazılı tescil talebinde bulunması gereklidir. Aynı şekilde kanunun 858. Maddesine göre taşınmaz rehninin sona ermesi de ancak terkin yoluyla olmaktadır. Yani rehin sözleşmesi yapılacak sonrasında tapuda rehin hakkının tescili yapılacak ve hak aleni hale getirilecektir. Bundan sonra tapu sicilinde yer alan hak için kimse ben bilmiyordum diyemeyeceği gibi, tapu sicilinde görünmeyen bir hak da, bu hakkı görmeden iyi niyetle taşınmazda hak elde eden 3. kişilere etkili olmaz.

  3. SABİT DERECELER İLKESİ: Sabit dereceler ilkesi Türk Medeni Kanununun 871. Maddesinden çıkmaktadır. Buna göre “MADDE 871.- Aynı taşınmaz üzerinde farklı sıralarda kurulmuş bulunan rehin haklarından birinin terkin edilmiş olması, sonraki sırada yer alan rehinli alacaklıya boşalan dereceye geçme hakkı vermez. Terkin edilen rehin hakkı yerine yeni bir rehin hakkı kurulabilir.” Yani eski roma ve Fransız hukukunda kabul edilen; üst derece boşalırsa alt derecedeki rehin üst dereceye ilerler kuralı bizde kabul edilmiyor. Bizde derece sabit kalıyor. Ancak kişiler arasında, taşınmaz rehni verilirken boş dereceye ilerleme sözleşmesi yapıldıysa bu mümkün. (BU İLKE ÇOK ÖNEMLİ BİR İLKE HABERİNİZ OLSUN!)

YABANCI PARA ÜZERİNDEN REHİN HAKKI KURULMASI: Medeni Kanun 851/2 uyarınca yurt içinde veya dışında faaliyette bulunan kredi kuruluşlarınca yabancı para üzerinden veya yabancı para ölçüsü ile verilen kredileri teminat altına alabilmek için yabancı para üzerinden taşınmaz rehni kurulabilir. Burada taşınmaz rehninin derecesinde gösterilen TL cinsinden miktar o anki rayiçten yabancı paraya çevrilerek o derecenin yabancı para karşılığı bulunur. Ancak aynı derece içinde 2 farklı para biriminden rehin verilemez. Örneğin 100 bin TL ilk derecem var. 10 bin dolar için rehin verdim. Sonra 50 bin TL için oradan rehin veremem. Derecede 2 ayrı para birimi olamaz. Ayrıca unutmayın kredi kuruluşu varsa yabancı paradan veriliyor. Ali’den aldığın borca dolar olarak rehin verilmez.

TAŞINMAZ REHNİNDE TEMİNAT YÜKÜNÜN KAPSAMI: 1) Taşınmazın kendisi zaten teminat olarak gösterilmiştir. O taşınmazın lehine gösterilen irtifaklar da rehnin kapsamında. 2) Bütünleyici parça ve eklentiler de teminat yüküne dahildir. Eklentiler kapsam dışında olacaksa özel olarak sözleşmede belirtilmeli. 3) Kiralar: Taşınmaz malik tarafından kiraya verilmişse; kira bedeli, belli koşullarda teminatın içindedir. İcra takibinin başladığı veya borçlunun iflası ilan edildiği tarihten; taşınmazın paraya çevrilmesi tarihine kadar işleyen kiralar teminatın içindedir. 4) Sigorta tazminatı: Eğer rehinli taşınmaz zarar görür de bir sigorta tazminatı alınacak olursa; bu da yükün kapsamındadır ve bu sigorta tazminatı; rehin hakkı sahibinin rızası olmadan borçluya ödenemez. Ancak taşınmazın eski haline getirilmesinde kullanılacaksa; bu para malike (borçluya) ödenebilir. Bunun için de malikin teminat göstermesi gerekir.

TEMİNAT ALTINA ALINAN ALACAĞIN KAPSAMI: 1) Anapara, 2) Takip giderleri ve gecikmeden dolayı temerrüt faizi, 3) Sözleşme faizi: Asıl borcun normal sözleşme faizi varsa; icra takibi veya iflas ilanına kadar işlemiş son 3 yıllık faiz ve taşınmazın satışına kadar geçen sürenin faizi alacağın kapsamındadır. Yani mal satılınca adam sadece ana parayı almıyor bu diğer kalemleri de alabiliyor.

LEX COMMISSORIA YASAĞI: Roma hukukundan gelen bir kuralımızdır. Rehin hakkı sahibinin, borcun ödenmemesi durumunda rehinli mala malik olacağına ilişkin yapılan / yapılacak anlaşmalar geçersizdir. Rehin hakkı sahibi alacağına kavuşmak için her halükarda icra organları aracılığı ile taşınmazı açık artırma ile sattıracak. Satış bedeli içinden alacağını alacaktır.

EŞYA HUKUKU 2 VİZE SONRASI

TAŞINMAZIN TEK TARAFLI OLARAK REHİN YÜKÜNDEN KURTARILMASI

Normalde rehinle yüklü bir taşınmazın el değiştirmesi halinde; tapu sicilindeki rehin hakkı devam eder. Ancak medeni kanun, bu durumda taşınmazın yeni malikine, taşınmazı tek taraflı olarak rehinden kurtarma imkanı vermiştir. Hüküm İsviçre ve Almanya kanunları ile paraleldir. Türk medeni kanununun 885-886. maddelerinde düzenlenmiştir.

Şartları: TMK m. 885’ten çıkıyor: 1) Yeni malik, taşınmaz rehniyle teminat alınmış alacaktan dolayı şahsen sorumlu olmamalıdır. (Mesela müteselsil borçlu veya müteselsil kefil vb. Olmamalıdır. 2) Rehin hakkı, yeni malikin taşınmaz mülkiyetini kazandığı sırada mevcut olmalıdır. 3) Rehin hakları, söz konusu taşınmazın değerini aşmalıdır. Taşınmaz, bir karşılık verilerek edinilmişse bu karşılık miktarı; karşılıksız kazandırma varsa yeni malikin taşınmazına biçtiği değer; taşınmazın değeridir. 4) Rehnin paraya çevrilmesi henüz talep edilmemiş olmalıdır.

Yeni malik, ipotekten kurtarmak isteğini 6 ay önceden yazılı olarak rehinli alacaklılara bildirmelidir.

Rehinli alacaklıların açık artırma imkanı: TMK m. 886’dan çıkıyor: Yukarıdaki kural sebebiyle taşınmaz satılırken taşınmaz değeri düşük gösterilebilir. Bu tür kötü niyetli anlaşmalar rehinli alacaklıların hakkına zarar verir. Bu yüzden; ipotekten kurtarma ihbarına karşı alacaklılar; ihbarın tebliğinden başlayarak 1 ay içinde giderleri peşin ödemek suretiyle, ipotekli taşınmazın açık artırma yoluyla satılmasını isteyebilirler. OĞUZMAN; LEEMANN ve STEINAURERE göre; taşınmazın açık artırma ile satılmasını isteme hakkı; üst sıralardaki alacaklılara ait değildir. Keza onlar her türlü alacaklar paralarını; alt sıradaki, taşınmaza biçilen değerden ötürü zarar gören alacaklılar 1 ay içinde bu hakkı kullanabilecektir.

Buradaki açık artırmadan çıkan bedel; rehinden kurtarma bedeli olarak sayılır. Eğer rehinden kurtarma talebinde yazılı değer açık artırmadakinden fazlaysa; satış giderleri rehinli alacaklılara yüklenir; yok eğer açık artırmadan çıkan değer yüksek ise bu kez taşınmazın maliki satış masraflarına katlanacaktır.



İPOTEK

  1. GENEL OLARAK

TMK m. 881 uyarınca; MEVCUT OLAN veya HENÜZ DOĞMAMAKLA BİRLİKTE DOĞMASI KESİN veya OLASI OLAN herhangi bir alacak için ipotek kurulabilmektedir. Teminat altına alınacak borcun her zaman para alacağı olması gerekmez. Para dışındaki bir yapma veya verme edimi de ipotekle teminat altına alınabilir. Fakat edimin değerinin teminat miktarı olarak Türk Lirası cinsinden gösterilmesi gerekir.

Ana Para İpoteği: Mevcut alacakları teminat altına almak için kurulan ipotektir. Örneğin 5000 TL borcum var diye ipotek veriyorsam bu bir ana para ipoteğidir.

Üst Sınır İpoteği: ileride doğacak veya doğması muhtemel olan bir alacak için kurulan ipotek ise bir üst sınır ipoteğidir. Bunun için tapu kütüğünde ipoteğin hangi miktara kadar teminat teşkil edeceği gösterilecektir. Örneğin; bir sigorta sözleşmesinde sigortacı, o sözleşmeden doğabilecek borçları için bir taşınmazı teminat gösterebilir. İşte bu bir üst sınır ipoteği olur. O azami miktara kadar olan alacakların teminatı olarak ipotek verilmiştir.

NOT: Daha önceden yazılmış bulunan; taşınmaz rehnine hakim olan ilkeler sayfası çok önemlidir. Her satırı ipotek için de geçerlidir. O sayfanın yine yutulması gerekir.



  1. KANUNDAN DOĞAN İPOTEK HAKLARI

Aleniyet (Kamuya Açıklık) İlkesi gereğince ipoteğin kurulması için tapu siciline tescil gereklidir. Tescilin geçerli olması için de ural olarak geçerli bir kazanma sebebi (rehin sözleşmesi) ve taşınmaz malikinin yazılı tescil talebi de gereklidir.

Medeni kanunumuz, kurulmaları bu kurala istisna teşkil eden ipotek hakları öngörmüştür. Bunlardan bazıları kanun dolayısıyla sicil dışı; tescil olmaksızın doğmaktadır. Söz konusu ipoteklere TESCİLE TABİ OLMAYAN KANUNDAN DOĞAN İPOTEK HAKLARI denir. Bunlar istenirse tescil edilebilir ancak tescilleri zorunlu değildir. Hak her halükarda vardır.

Bir de yine kanundan doğan ancak kurulması için tescili gereken ipotek hakları vardır. Bunlar da TESCİLE TABİ KANUNİ İPOTEK HAKLARIDIR.


  1. TESCİLE TABİ OLMAYAN KANUNİ İPOTEK HAKLARI 3 tane vardır.

  • İpotekli taşınmazın değeri malikin kusuru ile azalma tehlikesindeyse; rehinli alacaklı hakimin izni ile, gecikmede sakınca varsa kendiliğinden, gerekli tedbirleri malik hesabına alabilir ve burada yaptığı masraflar hususunda öncelikli ve tescile tabi olmayan bir ipotek hakkı vardır.

  • Malikin kusuru olmadan taşınmazın değeri azalıyorsa yine tedbir alabilir. Bu tedbirler için yapılan masraflar için tescile tabi olmayan kanundan doğan ipotek hakkı vardır.

  • Alacaklının, taşınmazı korumak için ödediği, özellikle taşınmazın sigortalattırılması durumunda sigorta primleri için; esas rehinli alacağı ile aynı sırada tescile tabi olmayan bir ipotek hakkı vardır.

  1. TESCİLE TABİ KANUNİ İPOTEK HAKLARI

  • Taşınmazın mülkiyetini devreden satıcının; bedel alacağını teminat altına almak amacıyla bir ipotek hakkı tesis etmek yetkisi bulunmaktadır.

  • Üst hakkı sahibine inşaat için arazi malikinin bir bedel ödemesi kararlaştırılmış olup, söz konusu bedel arazi maliki tarafından ödenmediği veya güvence altına alınmadığı takdirde, üst hakkı sahibine veya rehinli alacaklılara, bedel alacağının teminatını teşkil etmek üzere terkin edilen üst hakkı yerine taşınmaz üzerinde aynı derece ve sırada tescile tabi bir kanuni ipotek hakkı tanınmıştır.

  • Yapı alacaklısı ipoteği (İnşaatçı İpoteği)  AYRI BAŞLIK AÇACAĞIZ.

Tescile bağlı kanuni ipoteğin kurulması hak düşürücü süreye tabidir. Bu hak düşürücü süre 3 aydır. Satıcının süresi mülkiyetin devrinden, üst hakkını veren kişi için üst hakkının terkininden itibaren, inşaatçı ipoteğinde ise inşaat işlerinin bitim tarihinden itibaren bu 3 ay başlar.

Kanundaki şartlar gerçekleştiğinde, kanun hükmü gereğince hak sahibinin ipoteğin tescilini talep etme yetkisi vardır. Gidip tapu memuruna bir dilekçe ile başvurması mümkündür. Bu ipotek tesisi için karşı tarafın muvafakatı aranmaz. İNŞAATÇI İPOTEĞİ BU KONUDA ÖZEL HÜKÜMLER İÇERİYOR.

Ayrıca kanundan doğan tescile tabi ipotek haklarının herhangi bir önceliği yoktur. İpotek hakkının kuruluşu itibariyle sırası tayin olunur. ANCAK İNŞAATÇI İPOTEĞİ YİNE BURADA ÖZELDİR ŞİMDİ İNŞAATÇI İPOTEĞİNİ İNCELEYELİM ZATEN SINAVDA BANKO SORU!


  1. İNŞAATÇI İPOTEĞİ (YAPI ALACAKLISI İPOTEĞİ)

Bir taşınmaz üzerinde yapılan yapı veya diğer işlerde malzeme verenler veya vermeden emek sarf edenler (işçilik); malzeme ve emek karşılığı olarak malik veya yükleniciden alacaklı olan alt yüklenici veya zanaatkârlar İNŞAAT ALACAKLILARIDIR.

Dikkat edilmesi gerekir ki; malikten alacaklı olanlar da; yükleniciden alacaklı olanlar da inşaat alacaklısıdır. Yani malik bir yüklenici ile anlaşıp inşaat yaptırsa; inşaatta yüklenicinin işçisi de inşaat alacaklısı sıfatını haizdir.

İnşaat alacaklısı; inşaattan doğan yani malzeme veyahut emeğin karşılığında doğan alacağını temşnat altına almak için özel bir ipotek hakkına sahiptir. Buna da YAPI ALACAKLISI İPOTEĞİ diyoruz veya İNŞAATÇI İPOTEĞİ diyoruz. Inşaat alacaklısına ipoteğin kurulmasını sağlayan hak, bir yenilik doğuran hak niteliğindedir. Bu hak tapu memuruna yapılacak tek taraflı beyanla kullanılır. Ancak bu ipoteğin kurulmasını isteyen beyan, taşınmaz el değiştirdikten sonar yapılamaz. Yani inşaat bitti 5 gün sonra bina başkasına satıldıysa artık inşaatçı ipoteği kurulamaz. Keza burada iyiniyetli olarak satın alan yeni malik korunur. Bu yüzden 895. Madde; inşaat alacaklısına, çalışmayı veya malzeme vermeyi yüklendikleri tarihten itibaren ipotek hakkının tescilini isteme yetkisi vermiştir.

İnşaatçı ipoteğini sırası önemlidir. Normalde ayni haklarda sıra; kuruluş tarihine göre belirlenir. Hakkın kuruluş tarihi hangi hakta önceyse o hak öncelikli olarak tatmin edilir. Ancak bir taşınmaza ilişkin birden fazla yapı alacaklısı ipoteği tesis edilmişse; bunlar aynı sırada yer alırlar. Çünkü kanun, yapı alacaklılar arasında bir sıralama – öncelik yaratmak istememiştir. Yoksa örneğin boruları döşeyen kişi, her zaman seramiği döşeyen kişiden daha önce alacağına kavuşurdu. Şimdi ise hepsi aynı sırada sayılmaktadır.

Tekrar edersek: Genel kuralımız sınırlı ayni haklar; kuruluş tarihine göre sıralanır. Birden fazla inşaatçı ipoteği varsa bunlar kendi aralarında eşit sıradadırlar.

İSTİSNA: Ancak; yapı alacaklılarının alacakları; taşınmazın satışı suretiyle tatmin edilemez de bedel eksik kalırsa; YAPI ALACAKLILARININ YAPIYA KATTIKLARI DEĞER ÜZERİNDE ÖNCELİKLİ HAKLARI BULUNUR.

Durumu bir örnekle açıklayalım: Taşınmazın değeri 400.000 TL ve dış cephesi yapılarak değeri 500.000 TL’ye çıkmış. Tadilat öncesi taşınmaz üzerinde 200.000 + 150.000 TL’lik 2 adet ipotek var. Dış cephenin yapımı sözleşmesinde ücret 120.000 tl kararlaştırılmış. İnşaatçı da süresi içerisinde bunu tescil edilmiş.

Sıraya bakarsak: 1. sıra 200.000 TL

2. sıra 150.000 TL

3. sıra 120.000 TL bizim inşaatçı ipoteğimiz.

Mala biçilen değer 500.000 TL ancak açık artırmada 400.000 TL’ye satılmış diyelim.

Normalde 3. Sıradaki ipoteğe 50.000 TL kalırdı. Ancak yapı alacaklısı 100.000 TL artış sağladığı için bu 100.000 TLyi öncelikli olarak alacak.

Sınavda bu kadar karışık gelmez ancak genel mantığın bu olduğunu göstermek istedim.

TAŞINIR REHNİ


  1. TAŞINIR REHNİ ÇEŞİTLERİ

  • Teslime bağlı taşınır rehni

  • Tescilli taşınır rehni

  • Hapis Hakkı (Bu da bir rehin türü)

  • Alacak ve haklar üzerinde rehin

  • Rehinli tahvil

  • Ödünç verme işiyle uğraşanlarla yapılan rehin

Biz bunlardan sadece birkaç tanesini işleyeceğiz.

  1. TAŞINIR REHNİNE HAKİM OLAN PRENSİPLER

  1. Alacağa Bağlılık Prensibi: Rehin hakkı fer’i bir haktır, asıl alacağa bağlıdır. Rehin hakkının doğumu ve kullanımı kısacası varlığı; asıl alacağın varlığına bağlıdır. Bunun istisnası şudur: Asıl alacak zamanaşımına uğrarsa; rehin hakkı sona ermez ve taşınırın paraya çervrilmesi talep edilebilir.

  2. Kamuya Açıklık Prensibi: Medeni kanunumuz, diğer ayni haklarda olduğu gibi taşınır rehninde de aleniyet prensibini kabul etmiştir. Teslime bağlı taşınır rehninde; üzerinde rehin hakkı kurulan taşınır, rehin hakkı sahibine bırakılır, bu yolla rehin hakkı zilyetlik vasıtasıyla üçüncü kişiler için görünür kılınır.

Bunun dışında hayvan rehninde kanun; teslim şartı aramamış fakat hayvanların üzerinde rehin hakkı kurmak için hayvan siciline rehin hakkının tescilini aramıştır.

Ayrıca sicili bulunan taşınırlar için de aleniyet tescil yoluyla sağlanır. Örneğin motorlu taşıtlar üzerinde rehin kurulacaksa, bunların resmi siciline tescil yeterlidir. Bu şekilde hak aleni olur.



  1. Güvenin Korunması Prensibi: Bir kimse, 3. bir kişiye ait olan bir malı getirip rehin vermiş ve alacaklı da bu rehni iyi niyetle kabul etmişse ne olacaktır? Burada ayrı ayrı ihtimallerle değerlendirelim.

  • Bir taşınırı, emin sıfatıyla zilyedinden (malikin iradesiyle malı teslim ettiği kişiye emin sıfatıyla zilyet diyoruz) iyi niyetle rehin alan kişinin kazanımı korunur. O anda kişi iyi niyetli ise rehin hakkını iktisap etmiş sayılır. Sonradan gerçeği öğrense de durum değişmez.

  • Sahibinin elinden rıza dışı çıkmış bir malı iyi niyetle rehin alan kimsenin kazanımı korunmaz.

  • TMK 990 uyarınca para ve hamiline yazılı senette iyi niyetle rehin alan kişinin kazanımı her halükarda korunur. Burada kişinin rızasıyla veya rıza dışı elden çıkması önemli değildir.

  1. Belirlilik Prensibi: Rehin alınan malın ve teminat altına alınacak alacağın belirli olması gerekir. Gelecekte doğacak bir borç için rehin veriliyorsa bunun da iyice ferdileştirilmesi gerekmektedir.

  2. Teminatın bölünmezliği prensibi: Rehin verilen mal, bütünleyici parçaları, eklentileri, doğal ve hukuki ürünleri (doğal ürün = meyve, hukuki ürün ise faiz-kira) teminata dahildir. Bunlar ayrı tutulamaz.

  3. Öncelik: Bir taşınır üzerinde birden fazla rehin hakkı kurulması mümkündür. Bu durumda hangi hakkın önce geleceği; rehin hakkının kuruluş tarihine göre belirlenir. Eğer ileride doğacak borç için rehin verildiyse; rehnin kuruluşu o tarih sayılır, borcun doğduğu tarih değil

ART REHİN: Birden fazla rehin varsa buna art rehin denir, 1.nin borç bitince mal 2.ye verilir

  1. TESLİME BAĞLI REHİN

TMK 939. madde uyarınca esas kural olarak bir taşınır üzerinde rehin hakkı ancak teslime bağlı rehin olarak kurulabilir. Esas olan rehin tipi budur, diğerleri istisnai niteliktedir. Reehin veren kişinin mutlaka şahsen borçlu olması gerekmez, başkasının borcu için de rehin vermek mümkündür.

Burada consensus + res, yani türkçesi tarafların anlaşması + malın dolaysız zilyetliğinin karşı tarafa geçirilmesi gerekmektedir. Yukarıda anlattığımız güven prensibi gereği; rehin vermeye yetkisi bulunmayan kişiden rehin alan kişinin rehin hakkının geçerliliği; 1) iradeyle – irade dışı malın elden çıkmasına ve 2) para veya kıymetli evrak olup olmamaya göre değişmektedir.

Teslime bağlı rehinde alacaklının hakları: 1) Rehinli alacaklı, muaccel olan borç ödenmediği takdirde rehin konusu olan taşınır malı paraya çevirterek elde edilen meblağdan alacağını tehsil etme yetkisine sahiptir. 2) Rehinli alacaklı burada zilyet olduğu için zilyetlikten doğan bütün davalardan ve zilyetliğin korunması hükümlerinden yararlanır. 3) Rehinli alacaklı, malın korunması için yaptığı masrafları ve bakım giderlerini talep etme hakkına sahiptir.

Teslime bağlı rehinde alacaklının borçları: 1) Rehinli alacaklı, rehin konusu malı saklamak ve korumakla yükümlüdür ve bunun için dürüstlük kuralları uyarınca gerekli olan tüm önlemleri almakla yükümlüdür. 2) Rehinli alacaklı, rehin konusu malı KULLANMA VE ÜRÜNLERİNDEN YARARLANMA YETKİSİNE SAHİP DEĞİLDİR. Doğal ürünler maldan ayrılınca malike iadesi gerekir. Bunun aksi taraflarca kararlaştırılabilir. Eğer kullanma ve yararlanma yetkisi verilmişse buna YARARLANMALI REHİN DENİR. 3) Rehinli alacaklı, rehin konusu mal üzerinde tasarruf edemez. 4) Rehin hakkının sona ermesi halinde, rehin konusu malı sahibine iade etmekle yükümlüdür.



  1. BİR SİCİLE TESCİLİ ZORUNLU TAŞINIR MALLARIN REHNİ

Kanun bazı malların ekonomik niteliğinden dolayı bunların rehninde bir kolaylık yaratmıştır. Bir sicile tescili zorunlu olan otomobil, uçak, tren gibi taşınırlar (bizim için önemli olanı otomobil); temel kurala göre teslime bağlı olarak rehin verilebileceği gibi; teslim edilmeden sadece siciline rehin hakkı tescil edilmek suretiyle de rehnedilebilir. Motorlu taşıtlar üzerinde rehin hakkı kurulurken motorlu taşıtların Trafik Siciline rehin hakkı tescil edilerek hak verilir. TMK 940/2’dir.

  1. HAPİS HAKKI (BANKO SINAV SORUSU OLACAK)

TMK 950 Alacaklı, borçluya ait olup onun rızasıyla zilyedi bulunduğu taşınırı veya kıymetli evrakı, borcun muaccel olması ve niteliği itibarıyla bu eşyanın alacak ile bağlantısı bulunması hâlinde, borç ödeninceye kadar hapsedebilir.

Zilyetlik ve alacak ticarî ilişkiden doğmuşsa, tacirler arasında bu bağlantı var sayılır.



ŞARTLARI:

  • Borçlunun rızası ile zilyetlik olmalıdır.

  • Alacaklının, borçludan muaccel bir alacağının olması gerekir.

  • Alacaklının zilyetliğindeki taşınır veya kıymetli evrak ile alacak arasında bağlantı olmalıdır: örneğin, sebepsiz zenginleşmede mal için yapılan zorunlu masrafı, malın maliki sana vermedikçe hapis hakkı var; ayakkabıyı tamire verdin, tamir parası burada bağlantıya sahip.

  • Hapis hakkı kullanılmasının yasaklanmamış olması gerekir.

HAPİS HAKKININ HÜKMÜ: Alacak verilmezse mal sattırılıp alacak içinden alınır.


Yüklə 170,92 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin