Tck tanitim semineri notlari


V. Kanunlara uymamaya tahrik



Yüklə 4,78 Mb.
səhifə76/127
tarix02.11.2017
ölçüsü4,78 Mb.
#27177
1   ...   72   73   74   75   76   77   78   79   ...   127

V. Kanunlara uymamaya tahrik


MADDE 217. - (1) Halkı kanunlara uymamaya alenen tahrik eden kişi, tahrikin kamu barışını bozmaya elverişli olması hâlinde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

GEREKÇE :

Bu maddede halkın, kanunlara uymamaya tahrik edilmesi suç hâline getirilmiştir. Tahrik fiilinin “kamu barışını bozmaya elverişli” olması aranarak, bu suçun somut tehlike suçu olduğu vurgulan­mıştır.



1. AÇIKLAMALAR :

Suçun maddi unsuru, halkı kanunlara uymamaya alenen tahriktir. Tahrik fiilinin “kamu barışını bozmaya elverişli” olması aranarak, bu suçun somut tehlike suçu olduğu vurgulan­mıştır. (765 sayılı TCK’daki karşılığı 312/1 maddesidir.)

2. FARKLAR:

A- Suçun oluşabilmesi için 765 sayılı Kanunun 312/1 inci maddesinden farklı olarak, tahrikin “kamu barışını bozmaya elverişli olması” aranmıştır. Böylece 217 nci maddedeki suç somut tehlike suçu haline getirilmiştir.

B- Yeni TCK’nunda, 765 saylı TCK’dan farklı olarak fiilin “alenen” işlenmesi halinde suçun oluşacağı kabul edilmiştir.

C- 765 sayılı yasadan farklı olarak yeni TCK’nunda, hapis cezasının yanında seçimlik ceza olarak adli para cezası da öngörülmüştür.

Suçun maddi unsurunu halkı kanunlara uymamaya alenen tahrik etmek oluşturmaktadır. Tahrikin kamu barışını bozmaya elverişli olması gerekir.

Suçun basın yayın yoluyla işlenmesi bu suç bakımından da bir ağırlatıcı sebeptir. (m. 218)

3. Ortak hüküm

MADDE 218. –(1) Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranına kadar artırılır. Ancak, haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.183

5237 sayılı Kanunun “Ortak Hüküm” başlıklı 218 inci maddesi ile 217 nci maddedeki suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hali bir ağırlatıcı sebep olarak düzenlenmiştir. 765 sayılı Kanunun 312/4 üncü maddesinin 311 inci maddeye yaptığı yollama ile birlikte 765 sayılı Kanunda da benzer bir ağırlatıcı sebep gösterilmiştir. Bu konuda yukarıda 214 üncü maddeye ilişkin bilgilere atıf yapmakla yetiniyoruz.



VI. Görev sırasında din hizmetlerini kötüye kullanma

MADDE 219. - (1) İmam, hatip, vaiz, rahip, haham gibi dini reislerden biri vazifesini ifa sırasında alenen hükümet idaresini ve Devlet kanunlarını ve hükümet icraatını takbih ve tezyif ederse bir aydan bir seneye kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır veya bunlardan birine hükmolunabilir.

(2) Yukarıdaki fıkrada gösterilen kimselerden biri işbu sıfattan bilistifade hükümetin idaresini ve kanun ve nizam ve emirleri ve dairelerden birine ait olan vazife ve salâhiyeti takbih ve tezyife veya halkı kanunlara yahut hükümet emirlerini icraya veya memuru memuriyetinin vazifesi icabına karşı itaatsizliğe tahrik ve teşvik edecek olursa üç aydan iki seneye kadar hapse ve adlî para cezası ve müebbeden veya muvakkaten bilfiil o vazifeyi icradan ve onun menfaat ve aidatını almaktan memnuiyetine hükmolunur.


(3) Kendi sıfatlarından istifade ederek kanuna göre kazanılmış olan haklara muhalif iş ve sözlerde bulunmaya, bir kimseyi icbar ve ikna eden din reis ve memurları hakkında dahi balâdaki fıkrada yazılı ceza tertip olunur.


(4) Bunlardan biri dini sıfatından istifade ederek, birinci fıkrada yazılı fiillerden başka bir cürüm işlerse altıda bir miktarı çoğaltılmak şartıyla o cürüm için kanunda yazılı olan ceza ile mahkûm olur.

(5) Şu kadar ki kanun işbu sıfatı esasen nazarıitibara almış ise cezayı çoğaltmaya mahal yoktur.



GEREKÇE :

Maddenin birinci fıkrası ile dinî görev yapanlar, gö­revlerini yerine getirirken Devlet idaresini veya kanunlarını veya hükûmet icraatını alenen kötülemeleri suç hâline getirilmiştir.

İkinci fıkrada din hizmeti verenlerin görev sırasında olmasa da, sahip oldukları sıfattan yararlanarak ve alenen Devlet idaresini veya kanunlarını veya hükûmet icraatını kötülemeleri suç olarak belirlenmiştir.

1. AÇIKLAMALAR :

Maddenin birinci fıkrası ile dinî görev yapanlar, gö­revlerini yerine getirirken Devlet idaresini veya kanunlarını veya hükûmet icraatını alenen kötülemeleri suç hâline getirilmiştir.

İkinci fıkrada ise din hizmeti verenlerin görev sırasında olmasa da, sahip oldukları sıfattan yararlanarak ve alenen Devlet idaresini veya kanunlarını veya hükûmet icraatını kötülemeleri suç olarak belirlenmiştir. (765 sayılı TCK’daki karşılığı 241 ve 242. maddeleridir.) 184

2. FARKLAR:

A. 5237 sayılı TCK’nun 219. maddesinin 765 sayılı Kanundaki karşılığı olan 241 ve 242 nci maddeleri ile esas farkı, 219 uncu maddenin “Kamu Barışına Karşı Suçlar” bölümünde düzenlenmiş olması, 241 ve 242 nci maddelerin ise “Devlet İdaresi Aleyhine İşlenen Cürümler” kısmında yer almış olmasıdır.

B. 765 sayılı TCK’nun 242/2 maddesinin son cümlesinde düzenlenmiş olan “İşbu fiiller alenen yapıldığı takdirde ceza üç seneye kadar hükmolunabilirşeklindeki ağırlatıcı sebep 5237 sayılı TCK.’nun 219. maddesine alınmamıştır.

VII. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma


MADDE 220. - (1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması hâlinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.

(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.

(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.

(5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.

(6) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan dolayı cezalandırılır.

(7) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır.

(8) Örgütün veya amacının propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.



GEREKÇE :

Kanunlarda suç olarak tanımlanan fiillerin işlenmesi amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek ile bu amaçla kurulmuş örgüte üye olmak, işlenmesi amaçlananlardan ayrı suçlar olarak tanımlanmıştır.

Örgüt kurmak, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından sadece bir araç niteliğindedir. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye sokmaktadır. Ayrıca belirtilmelidir ki, suç örgütü, amaçlanan suçları işle­mede bir kolaylık sağlamaktadır. Bu nedenlerle, işlenmesi amaçlan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller, ayrı suçlar olarak ta­nımlanmıştır.

Bu suç tanımı ile korunan hukukî değer, kamu güvenliği ve barışıdır. Kamu güvenliği ve barışının bozulması ise, bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyecektir. Bu nedenle söz konusu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasada güvence altına alınmış olan hak ve öz­gürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmaktadır.

Maddenin birinci fıkrasında, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek suçu tanımlanmıştır. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik ha­reketli bir suçtur. Bu seçimlik hareketler, suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmektir.

Örgüt, soyut bir birleşme değildir, bünyesinde hiyerarşik bir ilişki hâ­kimdir. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Bu ilişki dolayısıyla örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır.

Örgütün varlığı için suç işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeter­lidir. Örgüt, niteliği itibarıyla, devamlılık arzeder. Bu itibarla, kişilerin belli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde, örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur. İştirak ilişkisinden bahsedebilmek için, suç ortakları nezdinde suçun, konu veya mağdur bakımından somutlaşması gerekir. Buna karşılık, örgüt yapılanmasında, işlenmesi amaçlanan suçların konu veya mağdur iti­barıyla somutlaştırılması zorunlu değildir.

Madde metninde, suç işlemek amacına yönelik örgütün varlığı için as­gari üye sayısı belirlenmemiştir.

Suç işlemek için örgüt kurulması bir somut tehlike suçudur. Her ne kadar en az iki kişinin belli amaç etrafında suç işlemek üzere devamlı surette fiilen birleşmesi suretiyle örgüt meydana gelebilirse de; kurulan örgüt, gü­dülen amaç bakımından somut bir tehlike oluşturmayabilir. Bu nedenle, ör­gütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması aranmalıdır. Bu bakımdan, ör­neğin sadece üç kişinin bir araya gelmesi, devletin ülke bütünlüğünü boz­maya yönelik suçları işleme açısından somut bir tehlike taşımayabilir; buna karşılık, ekonomik çıkar sağlamaya yönelik suçlar açısından elverişli olabi­lir.

Bu suç, bir amaç suç niteliği taşımaktadır. Bu nedenle, söz konusu suç, ancak doğrudan kastla işlenebilir. Kişiler, suç işlemek amacıyla bir ör­gütlenme yapısı içinde bulunmalıdırlar. İşlenmesi amaçlanan suçların türü veya niteliği, sadece bu suç için öngörülmüş olan alt ve üst sınırlar arasında somut cezanın belirlenmesinde dikkate alınabilir.

İkinci fıkrada, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Örgüte üye olmak, fiilî bir katılmadır. Örgüte üye olmak için örgüt yöneticilerinin rızasının varlığına gerek yoktur. Tek taraflı iradeyle de katılmak mümkündür.

Üçüncü fıkraya göre, örgütün silâhlı olması, bir ve ikinci fıkrada ta­nımlanan suçların daha ağır ceza ile cezalandırılmasını gerektiren nitelikli unsurunu oluşturmaktadır. Suç örgütünün silâhlı olup olmaması veya sahip olunan silâhların cins, nitelik ve miktarı, somut tehlikenin belirlenmesi veya var olan somut tehlikenin ağırlığı bakımından dikkate alınmalıdır.

Dördüncü fıkraya göre, örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunacaktır. Bir veya ikinci fıkrada tanımlanan suçlardan dolayı cezaya hükmedilebilmesi için, ayrıca örgütün amacı çerçevesinde bir suçun işlenmesi gerekmez. Örgütün faaliyeti çerçevesinde ayrıca suç işlenmesi hâlinde, hem bir veya ikinci fık­rada tanımlanan suçtan hem de amacı oluşturan suçtan dolayı gerçek içtima kurallarına göre cezaya hükmedilmelidir.

Maddenin beşinci fıkrasında, örgüt yöneticilerinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırıl­ması gerektiği kabul edilmiştir. Örgüt yapısı içinde, kendisine suç işlemek gibi örgütün amacına uygun bir görev verilen kişi bu görevini yerine getir­mezse, hemen yerine bir diğeri rahatlıkla ikame edilebilmektedir. Bu ne­denle, örgütün yöneticisi konumunda olan kişiler, örgütün faaliyeti çerçeve­sinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak sorumlu tutulmalıdır­lar.

Altıncı fıkraya göre, örgüte hâkim olan hiyerarşik ilişki içinde olma­makla beraber, örgüt adına suç işleyen kimsenin örgüt üyesi olarak kabul edilmesi ve bu nedenle de sorumlu tutulması gerekir.

Yedinci fıkrada, örgüte hâkim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve isteyerek hizmet eden kişinin, örgüt üyesi kabul edilerek cezalandırılması öngörülmüştür. Bu nedenle, “örgüte yardım ve yataklık” adıyla ayrı bir suç tanımlaması yapılmamıştır. Bu kav­ram altında söz konusu edilen fiiller, nitelik bakımından örgüte üye olmak dolayısıyla sorumluluğu gerektirmektedir.

Maddenin sekizinci fıkrasında, örgütün veya amacının propagandası­nın yapılması suç olarak tanımlanmıştır. Bu propagandanın basın ve yayın yolu ile işlenmesi, suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırıl­mayı gerektirmektedir.

1. AÇIKLAMALAR :

Madde ile kanun koyucunun suç olarak tanımladığı fiilleri işlemek için örgüt kurulması veya yönetilmesi, üye olunması veya propagandasının yapılması birbirinden bağımsız suçlar olarak kabul edilmiştir.Ayrıca, bu suçlar işlenmesi amaçlananlardan ayrı suçlar olarak tanımlanmıştır.

Maddenin 1.fıkrasında yer alan “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme suçu ” 765 sayılı TCK’nun 313 ve 314 üncü maddelerinde, 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununun 1. maddesinde, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1 ve 7. maddelerinde Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda ve ceza mevzuatımızda yer alan diğer maddelerdeki örgütsel faaliyet çerçevesinde işlenen suçlara (teşekkül, çete vs.) karşılık olmak üzere düzenlenmiştir. Bu suretle gerek 765 sayılı TCK’nunda gerekse özel ceza kanunlarında dağınık bir biçimde yer alan örgüte ilişkin hükümler tek bir maddede sistematik ve unsurları somutlaştırılmış bir biçimde düzenlenmiştir.

Suçla korunan hukuki yarar kamu güvenliği ve barışıdır. Kamu güvenliğinin ve barışının bozulması durumunda kişilerin barış içinde ve güvenli bir biçimde yaşama hakkı ihlal edilmiş olacaktır. Bu nedenle söz konusu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasada güvence altına alınmış olan hak ve öz­gürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmaktadır.

Suçun maddi unsuru, kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmektir. Bu seçimlik hareketlerden herhangi birisinin yapılmış olması suçun oluşması için yeterlidir.

Örgütün söz konusu olması için suç işlemek üzere birleşen kişiler arasında hiyerarşik bir ilişkinin hakim olması gerekmektedir. Ancak bu ilişkinin güçlü veya gevşek olması, suçun oluşumu bakımından etkili değildir. Örgüt içerisindeki hiyerarşik ilişki sayesinde, örgüt mensupları üzerinde bir hakimiyet oluşturulmakta, bu şekilde bir güç kaynağı meydana getirilmektedir.

Örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması şarttır.

Örgüt kurmak, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından sadece bir araç niteliğindedir. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye sokmaktadır. Ayrıca belirtilmelidir ki, suç örgütü, amaçlanan suçları işle­mede bir kolaylık sağlamaktadır. Bu nedenlerle, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller, ayrı suçlar olarak ta­nımlanmıştır.

Örgütün varlığı için suç işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeter­lidir. Örgüt, niteliği itibarıyla, devamlılık arzeder. Bu itibarla, kişilerin belli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde, örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.

İştirak ilişkisinden bahsedebilmek için, suç ortakları nezdinde suçun, konu veya mağdur bakımından somutlaşması gerekir. Buna karşılık, örgüt yapılanmasında, işlenmesi amaçlanan suçların konu veya mağdur iti­barıyla somutlaştırılması zorunlu değildir.

Suç işlemek için örgüt kurulması bir somut tehlike suçudur.Ör­gütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması aranmalıdır. Bu bakımdan, ör­neğin sadece üç kişinin bir araya gelmesi, devletin ülke bütünlüğünü boz­maya yönelik suçları işleme açısından somut bir tehlike taşımayabilir; buna karşılık, ekonomik çıkar sağlamaya yönelik suçlar açısından elverişli olabi­lir.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan kişinin cezalandırılabilmesi için amaç suç veya suçların işlenmesi gerekli değildir.

Suçun manevi unsuru kasttır. Bu suç, bir amaç suç niteliği taşımaktadır. Bu nedenle, ancak doğrudan kastla işlenebilir. Kişiler, suç işlemek amacıyla bir ör­gütlenme yapısı içinde bulunmalıdırlar. İşlenmesi amaçlanan suçların türü veya niteliği, sadece bu suç için öngörülmüş olan alt ve üst sınırlar arasında somut cezanın belirlenmesinde dikkate alınabilir.

İkinci fıkrada, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Örgüte üye olmak, fiilî bir katılmadır. Örgüte üye olmak için örgüt yöneticilerinin rızasının varlığına gerek yoktur.Tek taraflı iradeyle de katılmak mümkündür.

Üçüncü fıkraya göre, örgütün silâhlı olması, bir ve ikinci fıkrada ta­nımlanan suçların daha ağır ceza ile cezalandırılmasını gerektiren nitelikli unsurunu oluşturmaktadır. Suç örgütünün silâhlı olup olmaması veya sahip olunan silâhların cins, nitelik ve miktarı, somut tehlikenin belirlenmesi veya var olan somut tehlikenin ağırlığı bakımından dikkate alınmalıdır.

Dördüncü fıkraya göre, örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunacaktır. Yani, fikri içtima kurallarına göre değil gerçek içtima kurallarına göre cezaya hükmedilecektir.

Maddenin beşinci fıkrasında, örgüt yöneticilerinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırıl­ması gerektiği kabul edilmiştir.

Örgüt yapısı içinde, kendisine suç işlemek gibi örgütün amacına uygun bir görev verilen kişi bu görevini yerine getir­mezse, hemen yerine bir diğeri rahatlıkla ikame edilebilmektedir. Bu ne­denle, örgütün yöneticisi konumunda olan kişiler, örgütün faaliyeti çerçeve­sinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak sorumlu tutulmalıdır­lar.

Altıncı fıkraya göre, örgüte hâkim olan hiyerarşik ilişki içinde olma­makla beraber, örgüt adına suç işleyen kimsenin örgüt üyesi olarak kabul edilmesi ve bu nedenle de sorumlu tutulması gerekir.

Yedinci fıkrada, örgüte hâkim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve isteyerek hizmet eden kişinin, örgüt üyesi kabul edilerek cezalandırılması öngörülmüştür. Bu nedenle, 765 sayılı TCK’nun 314.maddesindeki gibi “örgüte yardım ve yataklık” adıyla ayrı bir suç tanımlaması yapılmamıştır.



Maddenin sekizinci fıkrasında, örgütün veya amacının propagandası­nın yapılması suç olarak tanımlanmıştır. Bu propagandanın basın ve yayın yoluyla işlenmesi, suçun temel şekline göre nitelikli hal olarak kabul edilerek daha ağır ceza ile cezalandırıl­ması öngörülmüştür. (765 sayılı TCK’daki karşılığı 313 ve 314 ile 169(7.fıkra yön.) maddeleridir.) 185

2. FARKLAR:

A. Örgütü kurmak ve yönetmek 1.fıkrada cezalandırılmış oysa, 220 nci maddenin 765 sayılı TCK’daki karşılığı olan 313 üncü maddede “teşekkül oluşturanlar”a verilecek ceza birinci fıkrada düzenlenmiş, bunun yanında “teşekkülün yöneticileri”nin ise maddenin dördüncü fıkrası kapsamında cezalandırılması öngörülmüştür.

B. 220 nci maddedeki suçun oluşabilmesi için, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olmalıdır. 765 sayılı TCK’nun 313 üncü maddesi bakımından ise, “her ne suretle olursa olsun cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” yeterlidir.

C. Her iki kanun arasında örgütün asgari üye sayısı bakımından da fark vardır. Örgütün varlığı için artık 2 kişi değil 3 kişi aranacaktır.

D. Yeni düzenleme ile örgü kurmak yönetmek ve örgüte üye olmak suçlarının cezası artırılmıştır.

E. 5237 sayılı TCK’da örgüt kuran veya yönetenler 220 nci maddenin birinci fıkrasında eşit şekilde cezalandırılırken, 765 sayılı TCK’nunda örgütü yönetenler, (m. 313/4) kuranlara (m. 313/1) oranla daha ağır ceza ile cezalandırılmıştır.

F. Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak ise 220/2 inci maddede ayrı bir suç olarak tanımlanmış ve faile verilecek ceza 765 sayılı TCK’ya oranla artırılmış ve failin bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması öngörülmüştür.

G. Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde 765 sayılı TCK’nun 313/5 inci maddesinde verilecek cezanın toplamının en ağır cezayı gerektiren fiilin cezasının azami haddini geçemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Yeni kanunda bu durumda verilecek ceza için bir üst sınır öngörülmemiştir.

H. Yeni TCK’nun 220 nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan, örgüt yöneticilerinin örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak sorumlu tutulacağı yolundaki hüküm 765 sayılı TCK’nunda yer almamaktadır.

I. Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişinin, ayrıca örgüte üye olmak suçundan cezalandırılacağına ilişkin yeni TCK’nun 220 nci maddesinin 6 ncı fıkrasındaki hüküm de, 765 sayılı TCK’nunda bulunmamaktadır.

İ. 765 sayılı Kanunun 314 üncü maddesindeki “barınacak yer göstermek veya erzak yahut silah ve cephane tedarik etmek” halleri 5237 sayılı Kanuna alınmamıştır. Bu tür fiillerin, diğer unsurları mevcut olmak kaydıyla yeni TCK’nun 220/7. maddesi çerçevesinde örgüt üyeliği suçu olarak cezalandırılacağı belirtilmiştir.

j. TCK’nun 220/7 inci maddesinde,765 sayıl yasanın 314 üncü maddesinde öngörülen nitelikli hallere yer verilmemiştir.

K. 765 sayılı Kanunda yer almayan “örgütün veya amacının propagandasının yapılması suçu” 220 nci maddenin 8 inci fıkrasında düzenlenmiştir. Propagandanın basın ve yayın yolu ile işlenmesi nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suç tipi ile TMK’nun 8. maddesinin yürürlükten kaldırılmasından doğan boşluğun doldurulması amaçlanmıştır.

L. 765 sayılı TCK’nun 313/2 nci maddesinde yer alan düzenlemeye 5237 sayılı TCK’nun 220 nci maddesinde yer verilmemiştir.

Yüklə 4,78 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   72   73   74   75   76   77   78   79   ...   127




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin