Tefsir ekolleri I. Cİlt ilk Müfessirler, Rivayet Ekolü, Rivayet Tefsirleri



Yüklə 7,5 Mb.
səhifə116/168
tarix07.01.2022
ölçüsü7,5 Mb.
#86767
1   ...   112   113   114   115   116   117   118   119   ...   168
İnceleme

Bu rivayetin senedinde güvenilir olup olmadığı tartışmalı Muhammed b. Sinan vardır. Necaşi, Şeyh Tusi ve başkaları onu zayıf kabul etmişlerdir. Fakat Ricalu Keşşi’de kimilerinin senedi muteber onu öven rivayetler nakledilmiştir. Şeyh Müfid, onu Risale-i Adediyye’sinde zayıf, İrşad kitabında ise İmam Rıza’nın (a.s) sika ve vera sahibi Şiilerinden saymıştır. Şeyh Hürr Amuli onun mevsuk olduğunu destekleyen sözler söylemiş, Ayetullah Hoi ise Keşşi’nin rivayetlerini zikrettikten, bu rivayetlerin onun Peygamber’in Ehl-i Beyt’inin (a.s) velayetine itikat ettiğine delaletini açıkladıktan ve İmam’ın (a.s) onu övdüğünü ve ondan razı olduğunu belirttikten sonra şöyle buyurmuştur: “Eğer İbn Ukde, Necaşi, Şeyh, Şeyh Müfid ve İbn Gazairi onu zayıf görmeseydi ve Fadl b. Şazan onu yalancılar arasında saymasaydı Keşşi’nin rivayetleriyle amel etmek mecburi olurdu. Fakat bu isimlerin zayıf kabul etmesi bizi ona itimattan ve rivayetleriyle amel etmekten alıkoymaktadır. Bu sebeple Şeyh Müfid’in mevsuk görmesine, Kamilu’z-Ziyarat kitabında ondan rivayet eden İbn Kuluye’nin mevsuk kabul etmesine ve tefsirinin senedlerinde ona yer veren Ali b. İbrahim’in güvenilir göstermesine de itimat edilemez. Bu açıklamaya ilaveten Vesail sahibinin onun güvenilir olduğunu desteklediği noktalardaki çürüklük de açıkça ortadadır.”1254

Delalet açısından da “ انما یعرف القرآن من خوطب بهcümlesi, muttasıl ve munfasıl karineler nedeniyle, söylendiği gibi Kur’an’ı bilmenin ve tefsirinin kesin olarak Peygamber’e ve Masum İmamlara (a.s) mahsus olduğunu ifade ediyorsa da İmam’ın (a.s) Katade ile sohbetinde daha önce geçen cümleler üzerinde düşünüldüğünde “انما یعرف القرآن من خوطب بهcümlesinde kasdedilenin, Kur’an’ın doğrudan muhatapları (Peygamber ve Masum İmamlar) dışında hiçkimsenin Kur’an’daki tüm mana ve maarifi, zâhir ve bâtını anlayamayacağını ve başkaları için tefsir edemeyeceğini idrak edebiliyoruz. Çünkü İmam (a.s) Katade’nin Kur’an müfessiri olmayacağını ispatlamak için ona bir ayetin tefsirini soruyor. Katade’nin zikrettiği tefsirin yanlış olduğunu beyan ettikten ve onun tefsir yapmadaki yetersizliği ortaya çıktıktan sonra da bu cümleyi buyuruyor. Onun bir ayeti tefsir etmedeki yetersizliğini Kur’an’dan hiçbir meseleyi anlayamayacağı ve hiçbir kelime veya ayeti tefsir edemeyeceğinin delili saymanın mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Kavramsal dille söylersek, sâlibe-i cüz’iye, sâlibe-i külliye için delil kabul edilemez ve onu, Katade’nin Kur’an’ı, hatta bir tek ayeti bile mutlak manada tefsir etmekteki yetersizliğinin delili yapmak ve buna dayanarak Kur’an maarifini Kur’an’ın doğrudan muhatapları dışında mutlak manada anlaşılacağını reddetmek İmam’ın (a.s) şanından uzaktır. Bu karineye göre İmam’ın bu cümlede kasdettiği şeyin, Peygamber ve Masum İmamlar haricinde hiçkimsenin Kur’an’dan bir tek konuyu bile anlayamayacağını ve Kur’an’dan bir tek kelime veya ayeti dahi tefsir edemeyeceğini söylemek olmadığını görebiliyoruz. Kasdedilen, Peygamber ve Masum İmamlar haricinde hiç kimsenin Kur’an’ı bütün anlamları ve maarifiyle anlayamayacağı ve tefsir edemeyeceğidir. Görünen odur ki Katade’nin böyle bir tasavvuru vardı ve kendisini böyle bir makamda farzediyordu. Çünkü Basra’nın fakihi kabul ediliyor ve adeta onu fıkıh ve tefsirde başvuru mercii olan yetkin bir fakih zannediyorlardı. Böyle bir kimsenin hiçbir ayetin tefsirini yapmada yetersiz olmaması gerekir. Bir ayeti tefsir etmede yetersizlik, o tasavvurun bâtıl olduğunun aşikar delilidir. Bu yüzden İmam (a.s), Kur’an’dan bir ayetin tefsirini yapmadaki yetersizliğini ortaya çıkararak onun ve taraftarlarının hatayı görmelerini sağlamış ve sonunda da o tasavvuru reddetmek üzere bu cümleyi buyurmuştur. Dolayısıyla bu cümle, “Vasiler dışındaki hiçkimse tüm Kur’an’ın, onun zâhir ve bâtınının elinde olduğunu iddia edemez”1255 buyurduğu rivayetlerdeki manayı ifade etmektedir ve Masumlar dışındakilerin de Kur’an’daki manalardan bir bölümünü anlayabileceği ve tefsir edebileceğine herhangi bir aykırılığı yoktur.

İkinci rivayet de Kur’an’daki meseller hususunda olmasına -Kur’an’ın tüm ayetleri hakkında değil- ve Masumlar dışındakilerin diğer ayetleri anlamasını ve tefsir etmesini reddetmemesine ilaveten, Masum İmamlara özgü bâtıni anlamları da kasdediyor olabilir ve bundan dolayı bu ekolün taraftarlarının iddiasına delalet etmez.

Bu söyleneni teyit eden, Masumlar dışındakilerin de Kur’an-ı Kerim’in bilgi harmanından bir demet edinebileceğine ve marifet deryasından bir yudum içebileceğine açıkça delaleti bulunan rivayetlerdir. Bu rivayetlerin bir örneği şudur: Kuleyni Kafi’de güzel bir senedle1256 Abdüla’la Mevla Âl-i Sam’dan şöyle rivayet etmiştir:

قلت لأبی عبدالله علیه السلام عثرت فانقطع ظفری فجعلت علی اصفعی مرارة فکیف أصنع بالوضوء قال یعرف هذا و أشباهه من کتاب الله عز و جل وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ 1257 امسح علیه1258

Ebu Abdullah’a (İmam Sadık aleyhisselam) dedim ki: “Ayağım kaydı ve bu yüzden tırnağım koptu. [Tedavi için] parmağıma merhem sürdüm. Şimdi nasıl abdest alacağım?” Şöyle buyurdu: “Bu ve benzeri [meseleler] Allah azze ve cellenin “Dinde sizin için zorluk çıkarmadı” [buyuran] kitabından öğrenilebilir. Üzerine meshet.”

İmam’ın “یعرف هذا و أشباهه من کتاب اللهbuyurmasından anlıyoruz ki, bu ve benzeri meselelerin hükmünü İmam dışındakiler de Allah’ın kitabından çıkarabilir. Eğer böyle olmasaydı şöyle buyururdu: Bu ve benzeri meseleleri Allah’ın Kitabından ben anlarım.

İmam Ali’nin (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:



ان الله قشم کلامه ثلاثة اقسام فجعله قسما منه یعرفه العالم و الجاهل و قسما لا یعرفه الا من صفا ذهنه و لطف حسه و صح تمییزه ممن شرح الله صدرة للاسلام و قسما لا یعلمه الا الله و ملائکته و الراسخون فی العلم1259

“Hiç şüphe yok Allah, kelamını üç kısım yapmıştır: Bir kısmını âlim ve cahil tanır (ve anlar), bir kısmı da sadece sakin bir zihni, incelikli duygu dünyası ve sahih teşhis kabiliyeti olan kimse içindir. Bunlar, Allah’ın sinelerini İslam’a açtığı kişilerdir. [Onun] bir kısmı da, Allah’ın, meleklerin ve ilimde derinleşmiş olanların dışında kimsenin anlayamayacağı bölümdür.”

Bu rivayet mürsel nakledilmiştir.1260 Fakat Kur’an’ın mana ve maarifinin bir kısmını Masumların (a.s) dışındakilerin de anlayabileceğine delaleti gayet açıktır ve “انما یعرف القرآن من خوطب بهcümlesi için beyan edilen manayı desteklemektedir.

İmam Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir:



کتاب الله عز و جل علی اربعة أشیاء علی العبارة و الاشارة و اللطائف و الحقائق فالعبارة للعوام و الاشارة للخواص و اللطائف للاولیاء و الحقائق للانبیاء1261

Bu rivayetin senedi muteber değilse de1262; ibare, işaret, latifeler ve hakikatlerin tarifi ve birbirinden farkları bakımından delaleti açık değilse de ve evliyadan maksadın kimler olduğu, onun latifelerinin neden evliya ve hakikatlerinin Peygamberler için olduğu izaha muhtaçsa da onun, Kur’an’ın bir kısım mana ve maarifini Masumlar (a.s) dışındakilerin de anlayabileceğine delaleti ortadadır. Bu nakil de zikredilen manayı teyit eden rivayet olarak kabul edilebilir.

Yine meydan okuyan ayetler1263, Kur’an üzerinde düşünmeye teşvik eden ve onun hakkında düşünmemeyi kınayan ayetler1264, Kur’an’ı insanlar için beyan ve hidayet, öğüt alacaklar için de kolay olarak tarif eden ayetler1265, “Kur’an’ı Arapça indirdik ki anlayabilesiniz”1266 buyuran ayet, bahsi geçen mananın sahih olduğuna dair diğer delillerdir.

Bu açıklamadan sonra, Kur’an’ı anlama ve tefsir etmenin Masumlara (a.s) mahsus olduğu sonucu çıkarılan1267 diğer rivayetlere verilecek cevap belli olmuştur ve ayrıca zikretmeye ihtiyaç yoktur.




Yüklə 7,5 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   112   113   114   115   116   117   118   119   ...   168




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin