Tefsir ekolleri I. Cİlt ilk Müfessirler, Rivayet Ekolü, Rivayet Tefsirleri



Yüklə 7,5 Mb.
səhifə130/168
tarix07.01.2022
ölçüsü7,5 Mb.
#86767
1   ...   126   127   128   129   130   131   132   133   ...   168
Zımni Asli Rivayet Tefsirleri

Kitabu’t-Tefsiri1300 Buhari

Ehl-i Sünnet ulemasından Muhammed b. İsmail Buhari (vefatı hicri 256), Sahih-i Buhari olarak şöhret bulmuş el-Camiu’s-Sahih adında bir kitap telif etmiştir. Kitap Ehl-i Sünnet’in altı sahihinden biri sayılır ve onlara göre büyük itibarı vardır. O kadar ki şöyle denmiştir: “Bu kitap, Kur’an-ı Kerim’den sonra kitapların en sahihidir.” Buhari’den, “Bu kitapta sahih rivayet dışında hiçbir şeye yer vermedim”1301 cümlesi rivayet edilmiştir. Bu kitapta topladığı rivayetleri Kitabu Bedi’l-Vahy, Kitabu’l-İman, Kitabu’l-İlm, Kitabu’l-Vudu vs. gibi kitaplar halinde tasnif ve tanzim etmiştir. Kitaplarından biri de, 364 bab içinde Kur’an-ı Kerim’le ilgili beş yüz rivayete yer verdiği Kitabu’t-Tefsir veya Kitabu Tefsiri’l-Kur’an’dır.1302 Bu başlıkta geçen Kitabu’t-Tefsiri Buhari’den maksat, rivayetleri başka rivayet kitaplarından derlenmemiş olduğundan “asli” olarak adlandırdığımız, ama müstakil bir kitap olmadığı ve bir rivayet kitabının içinde yeraldığı için de “zımni” olarak isimlendirdiğimiz Sahih-i Buhari’nin bu kısmıdır.1303

Buhari bu kitapta Kur’an-ı Kerim’deki surelerin tertibini izleyerek bazı ayetlerin izahı için Allah Rasülü (s.a.a) ve sahabeden rivayetler nakletmiştir. O, rivayetleri zikretmesine ilaveten, Kur’an’ın bazı kavramlarının manasını kendi ifadesiyle veya sahabe ve tabiinden naklederek özetle beyan etmiş ve buna bağlı olarak da bazı sure isimlerinin isimlendirilmesinin açıklamasına ilişkin söz söylemiştir. Mesela Hamd suresinin tefsirinde kimseye atıfta bulunmayarak şöyle demiştir:

“Rahman ve rahim, rahmet (kelimesi) için belirtilmiş iki isimdir. Rahim ve rahman, tıpkı alîm ve âlim gibi aynı anlama gelir. “el-Din” ise iyi ve kötü hakkında karşılıktır.”

Hamd suresinin “Ümmü’l-Kitab” olarak isimlendirilmesinin sebebini şöyle izah etmiştir: “Onu Ümmü’l-kitab olarak adlandırmışlardır. Çünkü mushaflar onu yazarak ve namaz onu okuyarak başlar.” Buhari, mürsel (senedsiz) şekilde Mücahid’den şöyle nakletmiştir:
بالدینe بالحساب manası vermiş, مدینینe de محاسبین demiştir.”1304 Bu tür meseleler diğer surelerin tefsirinde de göze çarpmaktadır.1305 Bazı yerlerde rivayetleri izah ederken rivayetin manası üzerine kısa açıklamalar yapmıştır.1306 Dolayısıyla Buhari’nin kitabı sırf rivayet tefsiri değildir. Bilakis edebiyat ve lugat konularını da kapsamaktadır.

İnceleme

Bu kitap, Ehl-i Sünnet nezdinde en muteber rivayet kitabı olması bakımından Ehl-i Sünnet’le ihtilaf konusu olan meseleleri müzakere ederken ondan istifade edilebilir ve tartışmada delil gösterilebilir.1307 Tefsirde de bazı yerlerde rivayetlerden ve orada geçen bahislerden teyit olarak faydalanılabilir. Fakat bu kitabı ve itibar seviyesini öğrenmek için aşağıdaki noktalar dikkate değerdir:

1. Bu kitapta tefsir rivayetleri azdır. Çünkü birçok ayetin izahında rivayet zikredilmemiştir. Kur’an’ın 114 suresinin tefsirine dair rivayetlerin tamamı beş yüz rivayet kadardır. Bunların bir kısmı, Kitabu’t-tefsir’de zikredilmiş olmalarına rağmen tefsirin dışındadır, ayetlerin mana ve maksadını açıklama ve izaha yönelmemiştir.

Misal vermek gerekirse, Hamd suresinde sadece iki rivayet zikredilmiştir ve ikisinde de Hamd suresinin manası için en ufak bir tefsir ve beyana yer verilmemiştir. Birinci rivayet Hamd suresinin azametini beyanı içermekte, ikinci rivayet ise cemaat imamı kıraatı bitirdikten sonra “amin” demeye teşvik hakkındadır.1308 Bakara suresinin tefsirinin başında “وَعَلَّمَ آدَمَ الأَسْمَاء كُلَّهَاayetini izah ederken müminlerin kıyamet günü peygamberlerden şefaat istemesiyle ilgili yaklaşık bir sayfa uzunluğunda bir rivayet zikretmiştir. Oysa bu rivayetin ayet-i kerimeyle irtibatı, Allah’ın herşeyin isimlerini Hz. Âdem aleyhisselama öğrettiği sonucu çıkarılan bir cümleden ibarettir. Bu cümle dışında rivayetin ayetle hiçbir ilişkisi yoktur.

2. Ehl-i Sünnet’in bu kitabı Kur’an-ı Kerim’den sonra en muteber kitap görmesine ve müellifinden sahih rivayet dışında bir şeye bu kitapta yer vermediğini rivayet etmesine rağmen bu kitabın rivayetlerinden hiçbiri Ehl-i Sünnet dışındakiler için ispatlanabilir değildir. Çünkü bu rivayetlerin ravilerinin mevsuk olup olmadığını ispat için Ehl-i Sünnet’in rical âlimlerinin mevsuk bulması dışında bir yol yoktur ve İbn Ebi Hatim’in Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim’i incelenirken beyan edileceği üzere onların güvenilir bulmasının Ehl-i Sünnet dışında itibarı yoktur. Buhari’nin “Bu kitapta sahih rivayet dışında hiçbir şeye yer vermedim” sözü de muteber değildir ve buna itimat edilemez. Bu kitapta Ehl-i Sünnet’in rical âlimlerinin zayıf bulduğu veya yalancılıklarını ya da hadis uydurduklarını ispatladığı çok sayıda kişiden rivayet nakledilmiş olmasına rağmen bu söze nasıl güvenilebilir? Muzaffer1309, Delailu’s-Sıdk’da Ehl-i Sünnet’in altı sahihinin1310 itibarını düşüren bazı unsurları zikretmiş; bunların dördüncüsünde, Sıhah-ı Sitte’nin hepsinde veya bazısında kendilerinden rivayet nakledilmiş ama aynı zamanda Ehl-i Sünnet’in iki rical âliminin “yalancı” veya “terkedilmiş” ya da “helak olmuş”, yahut “yalancılıkla itham edilmiş” ya da “zayıflığın toplandığı kişi” veya “ciddi biçimde zayıf” gibi tabirlerle tanıttığı yaklaşık 365 kişiyi bulup çıkarmıştır.1311 Bunların 89 tanesi, Sahih-i Buhari’de kendilerinden hadis nakledilmiş1312 ve Zehebi ile İbn Hacer’den -Ehl-i Sünnet’in meşhur iki rical âlimleri- Buhari’nin, Sahih’inde bizzat kendisinin zayıf kabul ettiği bir cemaati hüccet saydığının nakledildiği kimselerdir.1313

3. Bu kitapta, senedi sahih bile olsa kabul edilemez durumda olan birtakım rivayetler vardır. Çünkü Kur’an-ı Kerim’e ve akli burhana aykırıdırlar. Mesela “وَعَلَّمَ آدَمَ الأَسْمَاء كُلَّهَا1314 ayetinin izahında Nebiyy-i Ekrem’in (s.a.a) kıyamet günü Allah’ı göreceğini ihtiva eden bir rivayete yer verilmiştir.1315 Yine “إِنَّ اللّهَ لاَ يَظْلِمُ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ1316 ayetini izah ederken Allah’a ibadet etmiş herkesin kıyamette Allah’ı göreceğini anlatan bir rivayeti zikretmiştir.1317 Kaf suresinin tefsirinde Nebiyy-i Ekrem’in (s.a.a) ayın ondördüne işaret ederek şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Şu ayı gördüğünüz gibi kesinlikle Rabbinizi de göreceksiniz.”1318 Oysa Kur’an şöyle buyurmaktadır: “لاَّ تُدْرِكُهُ الأَبْصَارُ1319Gözler onu göremez.” Üstelik Allah’ı görmeyi meneden akli kanıt da sağlamdır. Bu sebeple bu rivayetlerin bâtıl olduğu kesindir ve senedleri sahih bile olsa kabul edilemezler.

Aynı şekilde “وَتَقُولُ هَلْ مِن مَّزِيدٍ1320 ayetinin altında, Allah’ın
هَلْ مِن مَّزِيدٍ, “Daha fazlası var mı?” diyen cehenneme cevap verirken cehenneme adım attığını, bunun üzerine cehennemin “Yeterli, yeterli” dediğini anlatan üç rivayete yer vermiştir.1321 Bu rivayetler de Allah Teala’ya cisim atfetmeyi meneden kesin akli burhana aykırıdır ve kabul edilemez.

Nebiyy-i Ekrem (s.a.a) hakkında da Hazret’in nübüvvet makamıyla bağdaşmayan rivayetler zikretmiştir. Bunlardan biri, Alak suresinin tefsirinde geçen ve Hazret’in, vahyin nüzulünün başlangıcında ve Alak suresinin ilk ayetleri indiği sırada peygamber olarak gönderildiğini bilmediğini, korkuya ve endişeye kapıldığını, bunun üzerine Hz. Hadice’nin onu amcasının (Varaka b. Nevfel) yanına götürdüğünü ve onun da Hazret’e, gördüğü şeyin, peygamber gönderildiğinin alameti olduğunu bildirdiğini anlatan rivayettir.1322

4. Bu kitabın rivayetlerinin bir kısmı mevkuftur. Yani Allah Rasülü’ne (s.a.a) ulaşmamış ve Hazret’in sahabesinden nakledilmiştir.1323

Mesela “مَا نَنسَخْ مِنْ آيَةٍ أَوْ نُنسِهَا1324 ayetinin zeylinde ve;

وَاتَّخِذُواْ مِن مَّقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى1325 ayetinin zeylinde Ömer’den nakledilmiş rivayet1326; “فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ1327 ayetinin zeylinde
فِدْيَةٌ طَعَامُ مِسْكِينٍ1328 cümlesini “فدیة طعام مساکینşeklinde kıraat eden İbn Ömer’den “Bu cümle mensuhtur”1329 dediği nakledilmiş rivayet gibi. Yine “أَطِيعُواْ اللّهَ وَأَطِيعُواْ الرَّسُولَ وَأُوْلِي الأَمْرِ مِنكُمْ1330 ayetinin izahında İbn Abbas’tan bu ayetin Abdullah b. Huzafe hakkında indiğinin nakledildiği rivayette1331 görüldüğü gibi. Keza meveddet ayetinin1332 tefsirinde İbn Abbas’tan, “ الْقُرْبَىya Peygamber’in (s.a.a) Kureyş’le olan akrabalığı manasını verdiğinin ve müstesnayı Kureyş’ten sıla-i karabet talebiyle tefsir ettiğinin nakledildiği rivayet1333 gibi. Yani bu durumda Hazret, Kureyş’ten, kendisiyle onlar arasındaki akrabalık sebebiyle kendisine güzel davranmalarını ve ona yardım etmelerini istemiş olmaktadır. “Sahabe tefsirinin değeri” kısmında tahkik edildiği üzere bu tür rivayetler, senedi sahih dahi olsa, mevsuk tarikle bize ulaşsa bile ve bâtıl olduğuna kesin delil bulunmasa da Peygamber’den (s.a.a) ulaşmış rivayetin değerine sahip değildir. Bunlar rivayet adıyla anılsalar da gerçekte beşerin görüşleridir, eleştiriye ve incelemeye açıktır. Çünkü sahabe ve tabiin hatadan masun değildir, içtihad ve istinbatlarının da bizim için ayrıcalıklı itibarı yoktur. Elbette ki ayetlerin nüzul sebebi ve benzeri kabilinden içtihada tabi olmayan ve hissi mevzular onların adil ve mevsuk olanlarından güvenilir ve muteber bir tarikle nakledildiğinde itimat edilebilir ve tefsirde etkisi vardır. Fakat üçüncü noktada beyan edildiği gibi, bu kitabın rivayetlerinde senedin sıhhati ve tarikin güvenilirliği Ehl-i Sünnet’ten olmayanlar için ispat edilebilir değildir. Buna ilaveten tüm sahabe ve tabiinin adalet ve güvenilirliği sabit olmamaktadır.

5. Bu kitapta sahabe ve tabiinden nakledilmiş tefsirler ve kavramların manasının tamamı mürseldir ve senedsizdir. Sözkonusu mana ve tefsirlerin onlardan geldiği ispatlanabilseydi ayetlerin nüzul zamanının çağdaşı veya o zamana yakın olduklarından ayetlerin nüzul sebepleri ve kavramların manalarına dair görüş ve haberleri, diğer lugat âlimleri ve müfessirlerden daha değerli ve daha güvenilir kabul edilebilirdi. Fakat ne yazık ki onlardan nakledilmiş anlamların ve tefsirlerin hiçbiri sabit değildir. Bizzat Buhari’nin kavramlar ve ayetler için beyan ettiği manalar ve tefsirler ve kimi rivayetlerin kapalılığıyla ilgili olarak gösterdiği açıklamalar, her ne kadar bir görüş olarak dikkate değer bulunsa ve incelenen kavramların anlamları bakımından bilgilendirici olarak mülahaza edilebilir olsa da1334 kavramların anlamlarını ve ayetlerin tefsirini belirleyici, kesin görüş ve peşine düşülebilecek rivayetler olmayacaktır.

6. Bu kitabın kimi rivayetleri, Kur’an ayetleri için şu anki mushafta yazılı, bilinen ve meşhur kıraat dışında başka kıraatlar beyan etmiştir. Bu kıraatların örnekleri şunlardır: “مَا نَنسَخْ مِنْ آيَةٍ أَوْ نُنسِهَا1335 ayetinde “ننسأها1336 kıraatı, “إِذَا اسْتَيْأَسَ الرُّسُلُ وَظَنُّواْ أَنَّهُمْ قَدْ كُذِبُواْ1337 ayetinde “قد کذبوا1338
kıraatı, “إِذْ تَلَقَّوْنَهُ بِأَلْسِنَتِكُمْ1339 ayetinde “تلقونه1340 kıraatı.

Buraya kadarki noktalarda açıklananlar gözönünde bulundurulduğunda bu tür kıraatların muteber olmadığı ve takip edilemeyeceği anlaşılacaktır. Çünkü, birincisi bu rivayetlerin senedi ispatlanabilir değildir ve böyle okuyuşların Allah Rasülü’nün (s.a.a) sahabesinden vuku bulup bulmadığı bilinmemektedir. İkincisi, bu kıraatların tahakkuk ettiği farzedilse bile genellikle sahabeden gelmiş içtihaddır ve onların içtihadı bizim için muteber değildir. Üçüncüsü, Kur’an’ın gerçek kıraatının bir kıraattan fazla olmadığı hesaba katılırsa Müslümanlar arasındaki meşhur kıraatlara karşın şaz kıraatları gösteren bu tür rivayetlerin senedi sahih olsa dahi ve bu kıraatların içtihad olmadığı ispatlansa bile Müslümanların şaz kabul etmesi ve sırt çevirmesi sonucu itibarını kaybetmiş ve izlenebilir olmaktan çıkmıştır.




Yüklə 7,5 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   126   127   128   129   130   131   132   133   ...   168




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin