Tefsir ekolleri I. Cİlt ilk Müfessirler, Rivayet Ekolü, Rivayet Tefsirleri



Yüklə 7,5 Mb.
səhifə101/168
tarix07.01.2022
ölçüsü7,5 Mb.
#86767
1   ...   97   98   99   100   101   102   103   104   ...   168
Mutlak Rivayet Ekolü

Mutlak rivayet tefsirinin ekolü derken kasdedilen, tefsirde, Kur’an ayetlerinin manasını anlarken hiçbir şekilde içtihadı uygun görmeyen, ayetler için rivayetlerde beyan edilen dışında hiçbir tefsiri muteber kabul etmeyen ve bu esasa göre Kur’an için yazılan tefsirde rivayetleri zikretmekle yetinmek gerektiğini söyleyen nazariye ve metoddur.

Kur’an tefsirinin tarihi boyunca bu ekolün taraftarları olmuştur. İbn Saad Tabakat’ta, Kasım b. Muhammed b. Ebi Bekr1139 ve Salim b. Abdullah b. Ömer’in1140 Kur’an’ı tefsir etmekten kaçındığını rivayet etmiştir. Ne zaman Ebu Vail Şakik b. Seleme’ye1141 Kur’an’ın manasına ilişkin bir şey sorsa derdi ki: “قد اصاب الله الذی به اراد1142Allah, onunla ilgili her neyi murat ettiyse hata etmemiştir.”

Muhammed adında bir şahıstan şöyle rivayet etmiştir: Ayetin [manasını] Ubeyde’ye (b. Kays)1143 sordum. Dedi ki, “Sakınma ve sağlam durma yolunu seç. Kur’an’ın ne hakkında nazil olduğunu bilenler dünyadan ayrıldı.”1144

Bu haberlerden çıkan sonuç şudur ki, Kur’an’ın nüzul zamanına yakın olan hicri birinci yüzyılda da Kur’an’ı tefsir etmekten ve bu alanda içtihattan kaçınan kişiler vardı.

Rağıb1145 Mukaddimetu Camii’t-Tefasir’de şöyle demiştir:

İnsanlar Kur’an’ı tefsir etmenin her âlim için caiz olup olmadığında ihtilafa düşmüşlerdir. Kimileri bu konuda katı davranmış; delil, fıkıh, nahiv, hadis, haber bilgisi engin ve edebiyatçı bir âlim bile olsa Kur’an’dan herhangi bir şeyi tefsir etmenin hiçkimse için caiz olmadığını, sadece Peygamber’in (s.a.a) rivayetleri, ayetlerin nüzulüne şahit olmuş sahabe ve (Kur’an’ın manalarını) onlardan öğrenmiş tâbiîn için caiz olduğunu söylemiştir.1146

Şeyh Tusi, Tibyan’ın mukaddimesinde şöyle buyurmuştur:

و اعلم ان الروایة ظاهرة فی اخبار اصحابنا بان تفییر القرآن لا یجوز الا بالاثر الصحیح عن النبی صلی الله علیه و آله و عن الائمة علیهم السلام الذین قولهم حجة کقول النبی صلی الله علیه و آله و ان القول فیه بالرأی لا یجوز1147

Bil ki rivayet ashabımızın bildirdiği haberde zâhirdir. Buna göre Kur’an tefsiri, Peygamber’den (s.a.a) rivayet haricinde ve sözleri Peygamber’in (s.a.a) sözü gibi hüccet olan İmamlardan nakil dışında caiz değildir. Bu konuda reyle söz söylemek caiz bulunmamıştır.

Bu iki sözden anlaşılmaktadır ki bu ekolün hem Ehl-i Sünnet içinde, hem de Şia arasında taraftarı vardı. Bir farkla ki, bu ekolün Sünni taraftarları tefsiri yalnızca Peygamber’in (s.a.a) rivayeti, sahabe ve tâbiîn için uygun görüyorlardı. Şii taraftarları ise tefsiri sadece Peygamber’in (s.a.a) rivayetiyle ve sözleri Peygamber’in (s.a.a) sözü gibi hüccet olan Masum İmamlardan nakil ile caiz kabul etmişlerdir.

Muhammed Emin Esterabadi1148, dinin zaruri olmayan meselelerinin, bu cümleden olarak da usül ve füruda başvuru merciini Masumların (a.s) sözüyle sınırlı saymış ve bunun delillerini zikretmiştir.1149 Gerçi onun sözü doğrudan Kur’an tefsirine ve bunun nasıl olacağına ilişkin değildir, ama dinin teorik meselelerinde Masumların (a.s) sözünün tek başvuru mercii olması Kur’an ayetlerinin delaletini Allah Teâla’nın muradını keşfetmenin aracı saymamayı ve onu tefsir edip ortaya çıkardıktan sonra bile hüccet kabul etmemeyi gerektirir. Rivayet dışı tefsiri haram görmese de en azından onu itimat edilmez bulmakta, hüccet görmemekte, abes ve beyhude saymaktadır.

Şeyh Hürr Amuli1150 Vesail’de “babu ademi cevaz istinbati’l-ahkam el-nazariyyeti min zevahiri’l-Kur’ani’l-Kerim min ba’di ma’rifeti tefsiriha mine’l-eimmeti, aleyhisselam” adında bir bab açmış1151 ve bu babta birçok rivayeti biraraya getirmiştir. Buradan onun da nazari hükümleri Masum İmamların (a.s) tefsiri olmaksızın Kur’an-ı Kerim ayetlerinin zâhirinden istinbat etmenin caiz olmadığını düşündüğü anlaşılmaktadır. Yine Fevaidu’t-Tusiyye kitabında 48. faidede de bu konudan ayrıntılı olarak bahseder.1152 Önce kendi görüşüne muhalif olanların ayet ve rivayetlerden istidlalini ele alıp cevap vermiş, sonra kendi görüşü doğrultusunda ayet ve rivayetlerle istidlalde bulunmuştur. Bu tartışmanın tamamından anlaşılan odur ki, o, içerik veya tefsirine muvafık bir nas (rivayet) gelmiş Kur’an naslarının ve zâhirinin delil olarak kullanılabileceğini düşünmekte ama içeriğine veya tefsirine muvafık bir nas (rivayet) ulaşmamış Kur’an’ın zâhirinden istidlalde bulunulmasını ve nazari hükümlerinden istinbatı uygun bulmamaktadır.1153

Hadaik1154 sahibi, bazı ahbarilerin, Masumların (a.s) tefsiri dışında Kur’an’ın manasını anlamaya çalışmayı, hatta mesela “قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌayeti bile olsa mutlak olarak menettiğini bildirmektedir. Seyyid Nimetullah Cezairi’den şöyle nakletmiştir: Şiraz Mescid-i Camii’nde müçtehid üstad Şeyh Cafer Bahrani1155 ve Cevamiu’l-Kelime sahibi muhaddis Şeyh1156 bu mesele üzerine münazara ediyorlardı. Laf öyle bir yere geldi ki faziletli müçtehid ona şöyle dedi: “قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ üzerine ne söylersin. Bu ayetin manasını anlamak için de rivayete ihtiyaç var mı?” Cevap verdi: “Evet. ‘Ehadiyet’in manasını, ‘ehad’ ile ‘vahid’ ve benzerleri arasındaki farkı hadisten başkasıyla anlayamayız.”1157

Bir yerde iki grup rivayeti ve reyle tefsiri yasaklayan rivayetleri zikrettikten sonra şöyle demiştir: “Bu rivayetlerde reyin, bozuk niyetler nedeniyle hevaya ve doğal eğilime hamledilmesi, bu rivayetlerin söylediği şeyden hayli uzaktır. Bilakis, kendisi vesilesiyle önceki rivayetlerle birleşen bu rivayetlerin zâhiri manası şudur ki, rey[le tefsir], -Masumların (a.s) nakli olmaksızın sadece akılla tefsir demektir.”1158 Sözünün sonunda da reyle tefsiri yasaklayan rivayetleri, Masumların (a.s) tefsirine istinat etmeyen tefsire hamletmiştir.1159

Tabii ki sözleri arasında “أَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْآنَ أَمْ عَلَى قُلُوبٍ أَقْفَالُهَا1160 ayetinin izah ederken şöyle demiştir: “Biz bazıları gibi, bu ayet için örneklemeyi dahi yasak kılacak biçimde Kur’an’ın cüz’i olarak anlaşılmasını külli olarak reddetmiyoruz. Çünkü ayetlerin, ilahi sınırları aşan kimseye vaat ve ceza bildirdiğine, zorlayıp tehdit ettiğine ve teşvik edip korkuttuğuna delaleti aşikârdır. Ayet üzerinde derinlemesine düşünmenin manası da budur.”1161

Sarfettiği sözlerin tamamından çıkan sonuç, bazı ayetlerin delaletini aşikâr gördüğü ve tefsire muhtaç bulmadığıdır. Fakat Kur’an’ın büyük bölümünü oluşturduğunu düşündüğü tefsire ihtiyaç olan yerlerde Masumların tefsirinden yardım almaksızın yalnızca akılla tefsiri reyle tefsir kabul etmektedir.

Kur’an-ı Kerim tefsiri üzerine kitap telif etmiş bir grup hadis âlimi ve müfessiri, bir şekilde Kur’an-ı Kerim ayetleriyle irtibatlı rivayetleri toplamakla ve bunları ayetlerin izahında zikretmekle yetinmiştir. Ayetlere uygun rivayetleri teşhisten başka hiçbir içtihad yapmamış, ayetlerin mana ve muradına dair hiçbir rey beyan etmemişlerdir.1162 Bu tarz tefsir yazımı bu ekole ve tefsir teorisine uygundur. Gerçi hepsi bu ekolün taraftarı olmayabilir ve Kur’an-ı Kerim’in manasını anlamayı rivayetlerde beyan edilmiş olanlarla sınırlı görmeyebilirler. Bilakis rivayetleri tefsirin kaynaklarından biri ve Kur’an’ın bir kısmının manasını anlamanın yollarından biri kabul ettiklerinden bu kitapları tefsirin kaynağı olarak kaleme almış -tefsirin kendisi olarak değil- ve müfessirler Kur’an tefsiri yaparken yardım alsın diye tefsir rivayetlerini bu kitaplarda toplamış olabilirler.1163 Meselenin izahı şudur ki, Kur’an tefsirinde rivayetlerden yararlanma konusunda üç nazariye sözkonusudur:

1. Kur’an tefsirinde rivayetlere ihtiyaç yoktur ve rivayetlerden yardım almaksızın Kur’an’ın bütün mana ve maarifi anlaşılabilir ve tefsir edilebilir.

2. Rivayetlerden yardım almaksızın Kur’an’daki hiçbir mesele anlaşılamaz ve rivayetlerde beyan edilmemiş bir mesele anlaşılsa bile değeri yoktur.

3. Kur’an’ın mana ve maarifinin bir kısmı her ne kadar rivayetlerden yardım almaksızın anlaşılabiliyorsa da Kur’an-ı Kerim’de vaki maarifin asli kısmının rivayetlerden yardım almaksızın elde edilemeyeceğine tereddüt yoktur. Bu grup tefsir yazarlarının birinci teorinin taraftarı olmadıkları anlaşılmaktadır. Fakat ikinci veya üçüncü teorinin her biri bu grup müfessirlerin tefsir ekolü kabul edilebilir ve bu tür tefsirlerin telifine kaynaklık etmiş olabilir. Öyleyse onların hepsi bu ekolün taraftarı görülebilir. Müfessirlerin bu kesimine mensup bir ismin, tefsirinin mukaddimesinden bu ekolün taraftarı olduğu anlaşılan ve tefsirini bu ekole göre yazan el-Burhan fi Tefsiri’l-Kur’an tefsirinin müellifi Seyyid Haşim Bahrani’nin (vefatı hicri 1107 veya 1109) delillerini tefsirini incelerken zikredeceğiz.

Her halükarda bu ekolün her zaman taraftar bulduğunda ve mutlaka incelenmesi lazım geldiğinde tereddüt yoktur.


Yüklə 7,5 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   97   98   99   100   101   102   103   104   ...   168




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin