Tefsir ekolleri I. Cİlt ilk Müfessirler, Rivayet Ekolü, Rivayet Tefsirleri


Sözün Özel Öğretmenlerinden Yardım Almak



Yüklə 7,5 Mb.
səhifə43/168
tarix07.01.2022
ölçüsü7,5 Mb.
#86767
1   ...   39   40   41   42   43   44   45   46   ...   168
Sözün Özel Öğretmenlerinden Yardım Almak

İnsanlar eğer konuşanın sözünün medlulünde belirsizlik veya tereddüt görürse onun maksadını daha iyi anlamak, belirsizliği ve tereddüdü gidermek için sözün anlamlarına daha çok vakıf olan söyleyenin talebeleri ve yakınlarından yardım alır. Eğer bir konuşan veya yazar birtakım bireyleri kendi sözünün yorumcusu ve açıklayıcısı olarak tanıttıysa insanlar onun sözündeki manayı kavramak için sözünün sarih bir nas ve maksadının kesin ve aşikâr olduğu konular hariç o bireylere ve onların izah ve yorumuna bakmayı gerekli görür; o özel yorumcuların izahını gözönünde bulundurmaksızın, sözün zâhirini, konuşanın ciddi muradını keşfetmenin kâşifi yapmazlar.



Kur’an Tefsiri Metodolojisi’nde tespit ettiğimiz gibi, Kur’an-ı Kerim’de kayıt, karine, şerh ve beyanı Nebiy-yi Ekrem’e (s.a.a) ve kıymetli vasilerine bırakılmış genel, mutlak, mecaz ve mücmel ifadeler vardır.358 Bu esasa göre Kur’an-ı Kerim’in manasını anlama ve yorumlamada akılcı yöntem, anlam ve maksatlarını onların tefsirine bakarak bulup çıkarmaktır.

Masum İmamların (a.s) her biri Kur’an’ın özel müfessiriydi. Fakat onlardan nakledilmiş tefsir rivayetlerinde, birilerine öğretmek veya onların özel makamları ve ilmî mertebelerinden haberdar olmayan kişileri ikna etmek gibi nedenlerle yahut başka bir sebeple bazı ayetleri tefsir ederken Peygamber’in (s.a.a) veya onun vasilerinden birinin söz ve davranışına istinat edildiği sıkça görülmektedir. Bu da hem ibadet ve ceza hükümlerinde, hem de ahkâmın dışındaki konularda olmaktadır. Şimdi her biri için bazı örnekler zikredeceğiz:

- Ayyaşi (r.h) “temiz bir toprağa teyemmüm edin” ayetinin tefsirinde İmam Bâkır’dan (a.s) şöyle rivayet etmiştir:

Ammar b. Yasir, Allah Rasülü’nün (s.a.a) yanına geldi ve dedi ki: “Ey Allah’ın Rasülü! Gece cünüptüm ve yanımda da su yoktu.” Buyurdu ki: “Ne yaptın?” Dedi ki: “Elbisemi çıkarıp yere koydum ve toprakta yuvarlandım.” Buyurdu ki: “Bu, kulağı tersten göstermek gibidir. Oysa Allah ‘temiz toprağa teyemmüm edin’ buyuruyor.” Bunun üzerine iki elini toprağa dokundurdu ve sonra bir elinle diğerini sıvazladı359 ve iki elle alnını meshetti. Sonra iki elinin her biriyle diğerini meshetti.”360 Bu rivayete göre İmam Bâkır (a.s), teyemmümü beyan ve tefsir etmek için Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) sözünü ifade buyurmuştur.

- Kuleyni’nin (r.h) Kâfi’de zikrettiği tafsilatlı bir rivayette İmam Sadık’tan (a.s) şöyle nakledilmiştir:

“Allah’a itaat edin, Rasül’e itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de”361 (ayeti) Ali, Hasan ve Hüseyin (a.s) hakkında nazil oldu. Bunun üzerine Allah Rasülü (s.a.a) Ali (a.s) hakkında şöyle buyurdu: “Dikkat edin! Ben kimin mevlasıysam Ali de onun mevlasıdır.” Yine buyurdu ki: “Size Allah’ın kitabını ve Ehl-i Beyt’imi takdim ediyorum. Gerçek şu ki Allah azze ve celleden, havuzda (Kevser) bana gelene dek bu ikisinin arasını ayırmamasını istedim, bunun üzerine bana onu ihsan etti ve buyurdu ki, onlara öğretmeyin. Çünkü onlar sizden daha bilgiler. Sonra yine buyurdu ki, hiç kuşku yok onlar sizi asla hidayet kapısından asla çıkarmaz ve sapkınlık kapısından sokmaz.” Eğer Allah Rasülü (s.a.a) sükut etseydi ve Ehl-i Beyt’inin kimler olduğunu söylemeseydi filan oğulları ve falan oğulları kendileri olduklarını iddia ederdi. Fakat Allah azze ve celle Peygamber’ini tasdik için kitabında “Gerçekten Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor ey Ehl-i Beyt”362 ayetini indirmezdi. Öyleyse (bundan maksat) Ali, Hasan, Hüseyin ve Fatıma (a.s) idi. Bu yüzden Allah Rasülü (s.a.a) onları Ümmü Seleme’nin evinde abasının altına aldı ve dedi ki: “Allah’ım, gerçek şu ki her peygamberin çok kıymetli ailesi ve aile fertleri olur. Bunlar da benim kıymetli Ehl-i Beyt’imdir.” Ümmü Seleme dedi ki: “Ben senin ailenden değil miyim?” Buyurdu ki: “Hiç şüphesiz sen de iyiliğin tarafındasın. Fakat onlar benim çok kıymetli Ehl-i Beyt’im ve aile fertlerimdir.”363

Senedi muteber olan bu rivayette364 İmam Sadık’ın (a.s), “ulul-emr” ayetinde geçen “ulul-emr”in kimler olduğunu açıklamak ve “tathir” ayetindeki “Ehl-i Beyt”in manasını beyan etmek için Allah Rasülü’nün (s.a.a) söz ve ameline istinat ettiği görülmektedir. Bu, Peygamber’in (s.a.a) sünnetini karine kabul etmek ve ayetleri sünnetin yardımıyla tefsir etmektir.

- Saduk’un Abdulazim Haseni’den naklettiği bir rivayette “Kim mecbur kalırsa taşkınlık yapmamak ve zorunlu miktarı aşmamak üzere ona günah yoktur”365 cümlesini zikrettikten sonra Abdulazim, İmam Cevad’a (a.s) şöyle sorar: “Murdar, mecburiyet için ne zaman helal olur?” İmam (a.s) ona cevap verirken Allah Rasülü’nden (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakleder: “Sabah veya akşam hiçbir şey yemediğinizde yahut azıcık bir yeşillik bile bulamadığınızda onu yemeye izniniz var.”366

Bu rivayette İmam’ın (a.s), Kur’an ayetinde bahsi geçen ve murdar olanı yemeye izin verilen zorunluluk halini izah etmek için Allah Rasülü’nden (s.a.a) bir söz naklettiği görülmektedir.

- İmam Bâkır’dan (s.a.a) nakledilmiş başka rivayetlerde Hazret, “Kim kötülük yaparsa onunla cezasını görür”,367 “İşte onlar için bilinen bir rızık vardır ve onlara ikramda bulunulmuştur”368 “Ama Rablerinden sakınanlara gelince üstüste bina edilmiş köşkler vardır”369 ayetlerini tefsir ederken Allah Rasülü’nün sözüne istinat etmiştir.370

Hatırlatmak gerekir ki, gerçek müfessirlerin tefsirle ilgili rivayetlerinde Peygamber’den başkasının, yani Hazret’in (s.a.a) çok kıymetli vasilerinin sözüne dayanıldığı da görülmektedir. Mesela İmam Hasan Askeri’ye (a.s) ait tefsirde bir rivayette nakledildiğine göre bir şahıs İmam Ali b. el-Hüseyin’e (a.s) “bismillahirrahmanirrahim”in manasını sordu. Hazret ona cevap verirken babasından, onun ise kardeşinden, onun da Müminlerin Emiri’nden (a.s) “bismillahirrahmanirrahim”in manasını açıklamak üzere naklettiği bir hadis rivayet etmiştir.371 Bu rivayete göre İmam Seccad (a.s), Kur’an’ın ilk ayeti olan “Bismillahirrahmanirrahim”i Müminlerin Emiri’nden bir hadisle tefsir etmiştir.

İmam Hasan Askeri’ye (a.s) ait olan ve mevzularının Hazret’ten nakledildiği bu tefsirde diğer İmamların (a.s) söz ve hadislerine istinat edilmesi çokça göze çarpmaktadır.

- Saduk’tan (r.h) nakledilmiş diğer bir rivayette İmam Rıza (a.s) “elhamdulillahi rabbilâlemin”in manasını açıklarken Müminlerin Emiri’nden (a.s) bir hadise istinat etmiş ve onun sözünü naklederek “elhamdulillahi rabbilâlemin”in manasını tefsir etmiştir.372

- Uyunu Ahbari’r-Rıza’da (a.s) nakledilmiş başka bir rivayette İmam Rıza (a.s), “ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ373 ayetini tefsir ederken “nimet”in, Allah’ın tevhid ve nübüvvetten sonra sual edeceği Peygamber’in (s.a.a) Ehl-i Beyt’ine muhabbet ve onun velayeti olduğunu belirten, kelimenin yorumu ve kapsamının maddi nimetlerle ilişkisini reddeden İmam Sadık’tan bir hadise374 istinat etmiştir.

Değinilmesinde yarar bulunan nokta, gerçek müfessirlerin bazı tefsir rivayetlerinde ayetleri izah ve tefsir etmek için çok sayıda konudan yararlandığının görülmesidir. Mesela hem Kur’an’ın diğer ayetlerinden (Kur’an’ı Kur’an’la tefsir), hem de Peygamber’in (s.a.a) sünnetinden (Kur’an’ı sünnetle tefsir) istifade edilmiştir. Yahut hem ayetin lafzi ve edebi özelliklerine (edebi tefsir), hem de Allah Rasülü’nün (s.a.a) tefsirine işaret edilmiştir. Bu tür rivayetler kapsayıcı içtihadi tefsiri teyit etmektedir. Şimdi bu rivayetlere birkaç örnek zikredeceğiz:

Muteber senedle375 Zürare’den şöyle rivayet edilmiştir:

Ebu Cafer, İmam Bâkır’a (a.s) şöyle dedim: “Başın bir kısmını ve ayakların bir bölümünü meshi(n kafi olduğunu) nereden bildiğini ve neden böyle buyurduğunu bana anlatmaz mısınız?” Güldü ve şöyle buyurdu:

“Ey Zürare, Allah Rasülü (s.a.a) böyle buyurdu ve onun hakkında ayet nazil oldu. Allah azze ve cellenin “Yüzlerinizi yıkayın”376 buyurmasından anlıyoruz ki yüzün tamamı yıkanmalıdır. Daha sonra şöyle buyurmaktadır: “Ve ellerinizi dirseklere kadar”377 Sonra iki cümle arasında boşluk bırakarak378 şöyle buyurmaktadır: “Başlarınızı meshedin”379 (Yani “yıkayın” ve “meshedin” kelimelerinin her ikisi de geçişli olarak kullanılmışken “yıkayın”ın mefulü “ba”sız, “meshedin”in mefulü ise “ba” ile gelmiştir.) Şu halde “başlarınızı” buyurulduğunda oradaki “ba” nedeniyle başın bir kısmını meshi(n kafi olduğunu) anlayacağız. Sonra “ayaklar” başı meshetmeye atıf yapılarak zikredilmiş ve şöyle buyurulmuştur: “topuklara kadar da ayaklarınızı”380 Cümleyi başı meshetmeye atıf yaptığımızda ayakların bir kısmını mesh(in kafi olduğunu) anlıyoruz. Daha sonra Allah Rasülü (s.a.a) onu bu şekilde halka tefsir etti, (ama) onu ziyan ettiler...”381

Bu rivayette görülmektedir ki İmam Bâkır (a.s), ayetin başın ve ayakların bir kısmını meshetmenin yeterli olduğuna dair delaletini ayetin lafzi ve edebi özelliğine bakarak beyan buyurmuş, teyit için de Allah Rasülü’nün (s.a.a) tefsirine istinat etmiştir.

Saduk (r.h), Men La Yahduruhu’l-Fakih’te Zürare382 ve Muhammed b. Müslim’den kendi senediyle şöyle rivayet etmiştir:

Ebu Cafer’e (İmam Bâkır, aleyhisselam) dedik ki: “Yolculuk namazı hakkında ne buyurursunuz? Nasıl ve ne kadardır?” Şöyle buyurdu: “Allah azze ve celle buyurdu ki, ‘Yeryüzünde sefere çıktığınızda namazı kısaltmanızda (rekatları azaltarak yerine getirmenizde) size günah yoktur.’383 Öyleyse yolculukta namazı kısaltmak, vatanda eksiksiz kılmak gibi vacip olmaktadır.” Dedik ki: “Allah azze ve cellenin ‘Size günah yoktur’ buyurması, buna karşılık ‘böyle yapın’ demiyor mu? Öyleyse bu (yolculukta namazı kısaltmak) nasıl oluyor da vatanda tamamını kılmak gibi vacip kılınmış oluyor?” Buyurdu ki: “Allah şöyle buyurmamış mıydı: ‘Safa ve Merve Allah’ın şiarlarındandır. O halde hac veya Ev’i ziyaret eden herkesin bu ikisi arasında tavaf (say) yapmasında günah yoktur.’384 Bu ikisi arasında tavaf yapmanın (ayette “günah yoktur” ifadesi kullanılmasına rağmen) kesin bir vacip olduğunu görmüyor musunuz? Çünkü Allah onu kitabında zikretmiş ve Peygamber de icra etmiştir. Aynı şekilde yolculukta namazı kısaltmayı da Peygamber uygulamış ve Yüce Allah onu kitabında zikretmiştir.”385

Bu rivayette de İmam Bâkır’ın (a.s) sözkonusu ayetin yolculukta namazı kısaltmaya dair delaletini beyan için hem Peygamber’in (s.a.a) sünnetini karine saymış, hem de Kur’an-ı Kerim’den başka bir ayeti benzer olarak zikretmiştir. Sonuç itibariyle Kur’an’ın Kur’an ve sünnetle tefsiri gerçekleştirilmiş olmaktadır.

Ayyaşi (r.h), “وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقْطَعُواْ أَيْدِيَهُمَا386 ayetini tefsir ederken aktardığı tafsilatlı bir rivayette İmam Cevad’ın (a.s) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

“Hiç şüphe yok kesme (hırsızın elini) parmakların ucundan yapılmalı, elin ayası bırakılmalıdır.” (Mu’tasım) dedi ki: “Bu hükmün delili nedir?” Şöyle buyurdu: “Allah Rasülü’nün (s.a.a), secdenin yedi uzuv, yüz, iki el, iki diz ve iki ayak [baş parmaklar] üzerine yapılacağına dair sözüdür. Şu halde el eğer bilekten veya dirsekten kesilirse secdede kullanılacak el kalmayacaktır. Allah tebarek ve teala şöyle buyurmuştur: ‘Hiç kuşku yok mescitler Allah’ındır.’387 Bundan (mescitler), secde yapılan yedi uzuv kasdedilmiştir. ‘Öyleyse Allah’la birlikte hiçkimseye ibadet etmeyin’388 ve Allah için olan kesilmez.”389

Bu rivayete göre İmam Cevad (a.s), ayette mücmel olarak zikredilmiş hırsızın elinin kesileceği yeri belirlemek için hem Allah Rasülü’nün (s.a.a) sözüne istinat etmiş (Kur’an’ın sünnetle tefsiri), hem de Kur’an’ın ayetini delil getirmiştir (Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri).


Yüklə 7,5 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   39   40   41   42   43   44   45   46   ...   168




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin