Kitabı ve Tefsir Görüşleri
Başta zikredildiği gibi, Necaşi ve Şeyh Tusi, Cabir Cu’fi’ye ait bir tefsir kitabına değinmişlerdir. Fakat hâlihazırda bu kitaptan bir iz yoktur. Varolan şey, tefsir kitaplarında ona ait tefsir rivayetleri ve görüşleridir. Ona ait tefsir rivayetlerine örnek için Furat Kufi tefsirindeki şu hadislere bakılabilir: 12, 47, 48, 77, 97, 98, 156, 180, 181, 307, 308, 325, 355, 382, 393, 403, 442, 449, 495, 497, 500, 532, 548, 594, 595, 608, 611, 613, 665, 666, 749 ve 752.
6- Hasan Basri960
Hasan b. Ebi’l-Hasan Basri de tâbiînin müfessirlerinden biridir. Tefsir kitaplarında961 ona ait epeyce tefsir görüşü nakledilmiştir ve bir tefsir kitabı bulunduğu belirtilmiştir.962 Salebi onu tefsirde öne çıkmış tâbiînden saymıştır.963
Babası Yesar ve annesi Hayra, Meysan964 bölgesinin esirlerindendi ve Medine’ye getirilmişlerdi. Annesi Ümmü Seleme’nin cariyesiydi. Babası, Nadar’ın kızı Rubiy aracılığıyla azat edilmişti. Kendisi de Zeyd b. Sabit’in, bir görüşü göre de Cemil b. Kutbe’nin gulamıydı.965 Bu yüzden ona “mevla’l-ensar” (ensar gulamı) demişlerdir.
Hicri 21 yılında, Ömer’in halifeliğinin sona ermesine iki yıl kala Medine’de doğdu. Ali (a.s), Talha, Aişe gibi bazı sahabeleri görmüş ve çoğundan rivayet nakletmiştir.966
Sıffin savaşına kadar Medine’deydi.967 Daha sonra ailesinin memleketi Irak’a göçedip Basra’da ikameti seçti. Hicri yüz on senesinin Recep ayında seksen sekiz yaşında dünyadan ayrıldı.968
Mezhebi
Hasan Basri’nin mezhebi hususunda farklı rivayetler ulaşmış ve onun hakkında muhtelif görüşlerin ortaya çıkmasına zemin oluşturmuştur. Ehl-i Sünnet (Eş’ariler) onu kendilerinden sayar, “ihtiyar” hakkındaki söz ve yazılarını yorumlarlar.969 Öte yandan Mutezililer onu Mutezili âlimlerle aynı hizada zikreder ve bu babtaki akideleri ona nispet ederler.970 Şii âlimler arasında onun hakkında üç görüş vardır: Birincisi onu İmam Ali’nin (a.s) mevalilerinden sayanlardır. İkincisi, onu Şii kabul etmeyen, ama fazilet, iyilik ve takvasına inanan âlimlerdir. Üçüncüsü, Hasan Basri’yi liderlik peşinde ve sika olmayan kişi kabul edenlerdir. Şimdi özetleyerek bu görüşlerin dayanaklarını sırasıyla izah edeceğiz.
1. Seyyid Murtaza (İlmu’l-hüda) onu adalet inancına (Allah Teâla’nın adaleti) taraftar kabul etmiş ve onun hakkında, Hz. Ali’ye (a.s) muhabbetini gösteren bir rivayet nakletmiştir.971 Muhammed Taki Meclisi şöyle demiştir: “Süleym b. Kays Hilali’nin kitabından anlaşılan şudur ki, o, takdire şayan ve şanı yüce biriydi ama mevlamız Emirülmüminin’in (a.s) emriyle Ziyad, oğlu Abdullah ve Haccac’a takiyye yapmıştı.”972
Bazı âlimler de onu kınayan ve İmam Ali’ye (a.s) düşmanlığını ifade eden rivayet ve sözlere cevap vermiş ve sözkonusu ithamı reddederek onun Ehl-i Beyt’e (a.s) olan muhabbetine ve velayete dair rivayetler nakletmişlerdir. Hasan Basri’nin Ümmü Seleme ile görüşmesi hakkındaki rivayet bunlar arasındadır. Rivayetteki “Ali’nin benim ve tüm müminlerin mevlası olduğuna şehadet ederim” cümlesi Hasan Basri’den nakledilmiştir.973
2. Muhammed Taki Tüsteri, onun hakkındaki kimi farklı sözleri ve rivayetleri naklettikten sonra şöyle demiştir: “Gördüğün gibi bu kişi[nin güvenilirliği] ihtilaf konusudur. Ama bunun dışında güzel olan (ve görünen) onun iyi, takvalı ve dindar biri olduğudur.974
Başka bir yerde, onu öven bazı rivayetleri beyan ettikten sonra şöyle demiştir: “İnsaflı olmak gerekirse bunlar [bu tür rivayetler] onun İmamiyeden olduğu cümlesindendir ve Kâfi’deki gizlilik [babı] haberinde İmam Bakır’dan (a.s) [şöyle buyurduğu] kayıtlıdır: Bu Hasan Basri’nin yaranı (müridleri) vardır.”975
3. Keşşi, onun hakkında Şii rical âlimlerinden Fazl b. Şazan’dan şöyle aktarmıştır: “Hasan her fırkanın mensubuna onun eğilimine göre muamele ediyordu ve riyaseti (liderliği) elinde tutuyordu. O, Kaderiyyenin reisiydi.”976 Allame Muhammed Bakır Meclisi şöyle demiştir: “Hasan, takbih edildiğine dair rivayetlerin âmme ve hâsse yoluyla geldiği kimselerdendir. Mesela Emirülmüminin’in (a.s) sözü gibi: O, bu ümmetin Samiri’sidir...”977 Muhaddis Kummi, Keşşi’nin cümlesini -ona isnad etmeksizin- beyan ettikten sonra Hasan Basri’yi kötülemek üzere nakledilmiş rivayetlerden birini aktarmıştır.978 Müderris Tebrizi, Reyhanetu’l-Edeb’te şöyle demiştir:
“Hasan, sekiz zâhidden biridir. Tasavvuf ehlinin bazı tarikat silsileleri ona bağlanır. Onunla Müminlerin Emiri (a.s) arasında vuku bulmuş olaylardan bir kısmı ilgili kitaplarda yazılmıştır.”979 Başka bir yerde de şöyle geçmektedir:
“Sekiz zâhid şunlardır: Rebi b. Hasim, Herim b. Hayyan Abdi, Uveys Karani, Amir b. Abd Kays, Abdullah b. Sevb, Mesruk b. Ecda, Hasan Basri, Esved b. Yezid (veya Bureyd ya da Bureyir). İlk dört kişi hakikaten ve doğrulukla muttaki zâhid ve Emirülmüminin’in (a.s) ashabındandı. Diğer dört kişi ise bâtıl, eşkiya zâhid ve Hazret’in muhalifiydi. Tedlis yaparak, hakikati tersyüz ederek, kurnazlıkla ve halkı kandırarak zâhiren zâhid ve sureten vera sahibi göründüler.”980
Mamekani, Tenkihu’l-Makal’da özetle şöyle demektedir: “Ashabımız Hasan Basri’yi yermede görüş birliği içindedir ve (rivayetlerde) onun yerilmesi bizim tariklerimize göre mütevatirdir. Ömer döneminin sonlarında tevbe ve pişmanlığına ve Şii olduğuna dair bir tek haber vardır ama onun ravisi Eban b. Ebi Ayyaş hakkında konuşulmuştur. Gerçi ona güvenmiyoruz, ama her halükarda Hasan’ı takbih eden bu kadar çok rivayet gözardı edilemez ve bir kenara atılamaz. Güçlü ihtimalle bu rivayet Hasan Basri’nin muhtelif gruplara münafıkça davranışının bir örneğidir. Her gruba onun eğilimine göre muamele ederdi. Bu, onu yeren rivayetler ile Eban b. Ayyaş’ın Süleym b. Kays’tan aktardığı rivayetin arasını bulan izahlardan bir tanesidir. Bu rivayetin ashabımızın Hasan Basri hakkındaki takbihini giderecek herhangi bir etkisi yoktur. O halde onu güvenilir (mevsuk) veya övülmüş kişiler zümresine yerleştiren bir rivayete ulaşmış sayılmayız.”981
Hasan Basri’yi öven ve yeren sözkonusu rivayetlerin hiçbirinin senedi sahih değildir. Yalnızca Usülü Kâfi’nin gizlilik babında onu yermek üzere nakledilmiş rivayetin senedi Muhammed b. Sinan’ı sika kabul eden kişilerin görüşü doğrultusunda sahihtir.982 Fakat bazıları onu sika görmemiş ve rivayetiyle amel etmemiştir.983 Mamekani’nin, Hasan Basri’nin yerildiğine Şii ulemanın ittifak ettiğine ilişkin naklettiği görüş yeterli değildir. Çünkü daha önce de açıklandığı üzere Seyyid Murtaza ve Muhammed Taki Meclisi gibi isimlerin onunla ilgili düşüncesi olumludur. Dolayısıyla Hasan Basri hakkında geçen yukarıda görüşlerden hiçbiri kabul edilmiş değildir. Zira dayanaklarında aşağıdaki iki sorun vardır:
1. Her iki taraftaki rivayetlerin senedi zayıf veya mürseldir. Muhammed Bakır Meclisi ve Mamekani’nin sözünde iddia edilmiş olan kınandığına dair rivayetlerin tevatürü sabit değildir.
2. Her iki grup rivayetlerle çatışan başka rivayetler vardır ve Ricalu Keşşi’de Fazl b. Şazan’dan nakledilmiş sözün Hasan Basri’nin yerildiğini temel aldığı ihtimali de uzak değildir. Bu durumda bizim için hüccet oluşturmaz. Bu tür konularda beraat ilkesi esas alınarak -bu meseledeki rivayetlerin muteber olmadığı ve çatışan başka rivayet bulunduğu gözönünde bulundurularak- hüküm verilemez. Bu durumda merhum Tüsteri’nin sözü de açıklayıcı olamayacaktır. Çünkü onun dayanağı, itibarı bulunmadığı gayet açık olan rivayetler veya bu mevzuda hüccet oluşturmayan beraat ilkesidir. Sonuç itibariyle Hasan Basri’nin mezhebi bizim için belli değildir.
Dostları ilə paylaş: |