Tefsir ekolleri I. Cİlt ilk Müfessirler, Rivayet Ekolü, Rivayet Tefsirleri



Yüklə 7,5 Mb.
səhifə17/42
tarix17.11.2018
ölçüsü7,5 Mb.
#82931
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   42

Güvenilirliği

Said b. Müseyyeb’in biyografisi Şii ve Sünni rical kitaplarında vardır. Ehl-i Sünnet’in Ahmed b. Hanbel ve Ebu Zer’a gibi bazı âlimleri onu mevsuk kabul etmişlerdir.875 Zehebi, Ehl-i Sünnet’in altı sahihinde ondan rivayet nakledildiğini bildirmiştir.876

Şii kaynaklarda onu öven ve yeren çok sayıda rivayet gelmiştir. Ayetullah Hoi, övgü rivayetlerini senedlerinin zayıflığı veya mürsel olmaları bakımından hasarlı saymış ve sadece bir rivayetin senedini kabul etmiştir. Fakat onun da mevsuk olduğuna delaletini kabul etmemiştir.877 Burada örnek olarak bir rivayeti zikredeceğiz:

Şeyh Kuleyni, Muhammed b. Yahya’dan, o Ahmed b. Muhammed’den, o Abdullah b. Ahmed’den, o da İbrahim b. Hasan’dan şöyle dediğini nakletmiştir: Vehb b. Hafs bana İshak b. Cerir’den İmam Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Said b. Müseyyeb, Kasım b. Muhammed b. Ebibekr ve Ebu Halid Kabuli, Ali b. el-Hüseyin’in (a.s) sika ravilerindendi...”878

Ayetullah Hoi, bu rivayeti aktardıktan sonra şöyle buyurmuştur: “Bu rivayet, seneddeki İbrahim b. Hasan nedeniyle zayıftır. Çünkü o meçhul biridir.”879

Onun kınandığına delalet eden rivayetler konusunda şöyle buyurmuştur:

Onlar arasında Said’in İmam Zeynülabidin’in (a.s) cenaze namazını kılmaktan kaçındığına dair şöhret bulmuş bir rivayet vardır. Fakat bu haber sadece iki mürsel rivayette zikredildiği için sabit değildir. Buna ilaveten, bir grup da Said’in 94 senesinde veya daha önce, İmam Seccad’ın (a.s) 95 yılındaki vefatından önce vefat ettiğini belirtmiştir.880 Onu yeren rivayetler arasında şöyle bir rivayet vardır: “O, Ehl-i Sünnet’in görüşüne uygun fetva veriyordu. Bu sayede Haccac’ın elinden kurtuldu ve öldürülmedi.” Bu rivayet sened açısından zayıftır. Senedinin sahih olduğu farzedilse bile zarar vermez, çünkü takiyye nedeniyle fetvalarının Ehl-i Sünnet’in görüşüne uygun olma ihtimali vardır.

Sonda ise şöyle buyurmuştur: Zikrettiklerimizin tamamından çıkardığımız sonuç şudur ki, sahih görüş bu şahıs hakkında “tevakkuf” etmektir. Çünkü onu öven ve yeren rivayetlerin hiçbiri kâfi değildir.881

Ünlü rical âlimi Mamekani onu mevsuk göstermiştir.882 Şuşteri de her ne kadar onun güvenilirliğine açıklama getirmemişse de şu beyanla onu övmüştür: “Bu adam büyük bir şahsiyettir. Nasıl ki İmamlarımızın yüceliği herkes nezdinde apaçık bir gerçekse onların Şiileri de böyledir. Şii ve Sünnilerden az sayıdaki kişinin [onu yeren] sözünün itibarı yoktur. Buna ek olarak, Müfid’in Erkan’ından nakledilmiş [onu zayıf gösteren] şeyler, muhtemelen Ehl-i Sünnet karşısında cedel amacıyla sarfedilmiş olmalıdır.883

Muhaddis Kummi demiştir ki: “Onun mürsellerinin en sahih mürseller olduğunda ittifak edilmiştir.”884



Üstadı

Tefsir, fıkıh ve diğer ilimlerde üstadının kim olduğu konusunda elimizde bir haber yoktur. Fakat Şeyh Tusi onu İmam Seccad’ın (a.s) ashabından saymış ve şöyle buyurmuştur: “Hazret’ten dinlemiş ve rivayet etmiştir.”885 Medine’de ikamet ettiği ve İmam Seccad’ın (a.s) ashabından olduğu886 hesaba katılırsa ilminin asli kısmını Hazret’ten öğrendiği uzak ihtimal değildir.

“Müminlerin Emiri Ali (a.s) Said b. Müseyyeb’i eğitti. Dedesi Hazan, onun eğitimini Hazret’e vasiyet etmişti.”887 denildiği hatırlanırsa bilgi ve kemalatının büyük bölümünü Hazret’in lütfuna borçlu olduğu ve Hz. Ali’nin onun ilk üstadlığını yaptığı söylenebilir.

İlmi Seviyesi

Ehl-i Sünnet ve Şia’nın rical kitaplarında onun yüksek ilmi seviyesini anlatan haberler ve izler vardır. İbn Hacer’in onun hakkındaki bazı rivayetleri şöyledir:

Amr b. Meymun ve o, babasından şöyle rivayet etmiştir: “Medine’ye geldim ve ora halkının en âlimini aramaya koyuldum. Said b. Müseyyeb’in yanına götürüldüm.” Muhammed b. İshak, Mekhul’den şöyle nakletmiştir: “İlim talebi nedeniyle tüm yeryüzünü dolaştım. Ondan daha âlim biriyle karşılaşmadım.” Katade şöyle demiştir: “Haram ve helal [meselelerinde] ondan daha âlim birini hiç görmedim.” Yine şöyle demiştir: “Hasan ne zaman bir müşkülle karşılaşsa onu Said b. Müseyyeb’e yazardı.”888 İbn Hallikan demiştir ki: “O, tâbiînin efendisiydi; hadis, fıkıh, zühd, ibadet ve verayı birleştirmişti. Medine’nin yedi fakihinden biriydi.”889

Muhaddis Kummi şöyle buyurmuştur: “Said b. Müseyyeb, Medine’nin ünlü yedi fakihinden biridir. Hatta onların en üstünü olduğu dahi söylenebilir. İmam Seccad’ın (a.s) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: Said, eskilerin eserleriyle ilgili olarak insanların en âlimidir.”890

Gerçi zikredilen rivayetlerin senedi muteber değildir, ama hepsinin toplamından büyük ölçüde onun yüksek ilmi seviyesine dair itminan veya en azından güçlü zan hasıl olmaktadır.

4- Ebu Hamza Sumali

Bazılarının müfessir tâbiînden kabul ettiği891 kişilerden biri de Ebu Hamza Sabit b. Dinar Sumali’dir. Onun müfessir olduğunda tereddüt yoktur. Çünkü tefsirlerde ondan tefsir görüşleri ve rivayetleri nakledilmiş olmasına ilaveten bir grup kitabiyatçı ona ait bir tefsir kitabından bahsetmişlerdir.892 Ama Enes b. Malik893 ve Cabir b. Abdullah Ensari’den894 rivayet ettiğinin söylenmiş olmasının dışında onun tâbiînden olduğuna dair elde delil yoktur. Enes ve Malik’in sahabe olduğu ve bu ikisinden rivayet nakletmenin onları görmek ve onlarla sohbet anlamına geldiği gözönünde bulundurulduğunda Ebu Hamza’nın tâbiînden olduğu kanıtlanmış sayılmaktadır.

Doğum tarihi belli değildir. Vefatının ise hicri yüzelli yılında olduğu bildirilmiştir.895 Dört Masum İmam, yani Ali b. el-Hüseyin, Muhammed b. Ali, Cafer b. Muhammed ve Musa b. Cafer (a.s) ile çağdaştı.896 Bunun yanısıra Enes, Cabir b. Abdullah, Esbağ b. Nebate, Said b. Cübeyr, Ebi İshak ve Şa’bi’den rivayet etmiştir.897

[İbn] Nedim demiştir ki: “Ebu Hamza, Ali’nin (a.s) ashabındandı.898 Bahsi geçen Ali, muhtemelen Ali b. Ebi Talib (a.s) değil, Ali b. el-Hüseyin’dir (a.s) . Çünkü rical âlimlerinden hiçbiri Ebu Hamza hakkında böyle bir söz söylememiştir. Ali’nin (a.s) ashabının açıklandığı hiçbir yerde de Ebu Hamza’dan sözedilmiş değildir.” Usülü Kâfi’de onun aracılığıyla İmam Ali’den (a.s) bir rivayet nakledilmiştir899, ama senedinin zayıflığı bir yana, İmam Ali’nin (a.s) 40 senesinde şehadete ulaştığı, buna karşılık Ebu Hamza’nın 150 yılında vefat ettiği hesaba katılırsa onun Hazret’ten rivayet etmiş olması uzak ihtimaldir. Ayetullah Hoi de şöyle buyurmuştur: “Görünen o ki, bu rivayet mürseldir veya bir kelimesi düşmüştür ve doğrusu عن ابی جعفر قال قال امیر المؤمنین علیه السلام şeklindedir. Nitekim sonraki rivayette böyle geçmektedir.”900



Mezhebi

Ebu Hamza Sumali, kendi zamanında Şia’nın büyüklerindendi. Şia İmamlarından onun hakkında övgü dolu cümleler bize ulaşmıştır.

İmam Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Ebu Hamza kendi zamanında, Selman’ın kendi zamanındaki durumu gibidir.”901 İmam Rıza’nın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Ebu Hamza kendi zamanında, Lokman’ın (bir nüshada Selman’ın) kendi zamanındaki durumu gibidir. Çünkü bizden dört kişiye hizmet etmiştir.”902

Necaşi onun hakkında şöyle demiştir: “O, ashabımızın iyilerindendir. Çocukları Nuh, Mansur ve Hamza Zeyd b. Ali’nin yanında öldürüldüler.”903



Güvenilirliği

Şia’nın rical âlimleri Ebu Hamza Sumali’yi muhtelif cümlelerle mevsuk saymış ve şöyle demişlerdir:



ثقة کان من خیار اصحبنا و ثقاتهم و معتمدیهم فی اروایة و الحدیث904

هو ثقة عدل905

ثقة له کتاب906

“İtimad edilir, rivayet ve hadiste ashabımızın güvenilir sika fertlerinden ve iyilerindendir, itimat edilir ve adil kimsedir, güvenilir biridir, bir kitabı vardır.”

Ama Keşşi, Ebi Hamza Sumali’nin içki içtiğine dair iki rivayet nakletmiştir.907 Bu durumda onu adil saymak mümkün değildir. Fakat bu iki rivayet, istinad edilemeyecek ve delil olarak kullanılamayacak eksikliklerle malüldür. Birincisi mürseldir. Çünkü birinci rivayeten ravisi Ali b. Hasan b. Faddal’dır. Hâlbuki Ebi Hamza ile karşılaşmamıştır ki kendi gözlemini aktarabilsin. İkinci rivayetin ravisi Muhammed b. Hüseyin b. Ebi’l-Hattab 262 yılında bu dünyadan göçmüştür. Necaşi de onu, Masum İmamlar Cevad, Hadi ve Askeri’nin (a.s) ashabı arasında saymıştır. Bu durumda, vefat yılı 150 olan Ebu Hamza’nın zamanını görmemiş olması ve hikayesini nakledemeyecek bulunması doğaldır. Bundan dolayı her iki rivayette, onu nakleden vasıta belirsiz olmakta ve rivayetler mürsel kalmaktadır. Dahası bu iki rivayetle çatışan başka rivayetler de vardır.908 Bundan önce Ebi Hamza’yı öven rivayetlerle çatışan bazı rivayetlerden de bahsetmiştik. Sonuç itibariyle Ebi Hamza, Şia’nın Necaşi, Saduk, Tusi vs. gibi rical âlimlerinin şahitliğiyle Şia’nın güvenilir ravilerinden ve büyük şahsiyetlerindendir.

Ehl-i Sünnet’in rical âlimleri onu zayıf kabul etmişler ve onu tanıtırken;



ضعیف الحدیث, لیس بشیء, لین, یکتب حدیثه و لا یحتاج به, واهی الحدیث, لسی بثقته, ضعفه بین علی روایاته,909 لیس بالمتعین عندهم, رافضی, ضعیف910

ifadelerini kullanmışlardır. Fakat Ehl-i Sünnet’in rical âlimleri bizim için hüccet değildir ve görüşlerinin, Necaşi, Şeyh Tusi, Şeyh Saduk vs. gibi büyük şahsiyetlerin onu mevsuk bulması karşısında değeri yoktur. Belki denebilir ki, Ebu Hamza Sumali’nin rivayetlerinin Ehl-i Sünnet arasında zayıf görülmesinin sırrı, onun Ehl-i Beyt (a.s) mezhebine yoğun ilgisindedir. Nitekim bu durum “rafızi” kelimesinden anlaşılabilmektedir. Buna ek olarak Hakim Nişaburi, el-Müstedrek ale’s-Sahiheyn’de Ebu Hamza’dan üç rivayet nakletmiş ve sonra şöyle demiştir: “Bu rivayetlerin sahih senedi vardır. Çünkü mezhepte aşırılık dışında Ebu Hamza’ya yöneltilmiş bir eleştiri yoktur.”911 Hatırlatmak gerekir ki Hakim Nişaburi, Müstedrek’in tüm rivayetlerini şeyheynin (Buhari ve Müslim) veya bu ikisinden birinin şartlarına uyması halinde sahih kabul eder. Bu şartlardan biri de ravinin güvenilirliğidir. Bu yüzden, Hakim Nişaburi’nin görüşüne göre Ebu Hamza’nın sika olduğunda tereddüt bulunmadığı anlaşılmaktadır.



Rivayet Eserleri ve Tefsir Kitabı

Ebu Hamza birçok rivayeti kendi çağdaşı Masum İmamlardan nakletmiştir. Hukuk Risalesi912 ve İmam Seccad’dan (a.s) Ramazan ayı seher duası bunlar arasındadır.

Aynı şekilde, el-Fihrist’te [İbn] Nedim913, el-Zeria’da Ağa Bozorg Tehrani914, Keşfu’z-Zünun’da Hacı Halife915, Tabakatu’l-Müfessirin’de Davudi, Mucemu’l-Müfessirin’de Adil Nüveyhiz916 gibi bir grup fihrist yazarının tanıttığı Kur’an tefsirine dair bir kitabı vardı. Sa’lebi, Taberi, Kurtubi, Ebu Hayyan Endülüsi, Beğavi, Suyuti, Şehristani, Hakim Nişaburi, Ebu’l-Ferec İsfehani, Beyhaki, İbn Adiyy, İbn Enbari, İbn İshak vs. gibi müfessir ve müelliflerden bir kesim de bu tefsirden bahsetmiş veya ondan nakletmiştir.917

Fakat geç zamanlarda Ebi Hamza’nın tefsir kitabından geriye hiçbir iz kalmamıştır. Elde bulunan tek şey, bazı âlimlerin sözkonusu kitaptan veya Ebi Hamza’nın kendisinden rivayet yoluyla naklettikleri ve şu anda Abdurrezzak Hırzeddin’in gayretiyle Tefsiru Kur’ani’l-Kerim Ebi Hamza Sabit b. Dinar Sumali adıyla derlenip basılmış olan918 dağınık rivayetlerdir. O, İbn Şehraşub’un Ebi Hamza’nın kitabından rivayetlerini dikkate alarak bu kitabın en azından İbn Şehraşub’un zamanına kadar elde mevcut bulunduğuna inanmaktadır. 919



Tefsir Metodu

- Kur’an’dan Yararlanmak

Eminu’l-İslam Tabersi’nin (r.h), tefsirinde;

 وَاَنْ لَوِ اسْتَقَامُوا عَلَى الطَّر۪يقَةِ لَاَسْقَيْنَاهُمْ مَٓاءً غَدَقاً لِنَفْتِنَهُمْ ف۪يهِ وَمَنْ يُعْرِضْ عَنْ ذِكْرِ رَبِّه۪ يَسْلُكْهُ عَذَاباً صَعَداً 920

ayetlerine “denilmiştir ki” diyerek verdiği bir anlam şudur: “Eğer küfür yolunda istikamet tuttururlarsa ödevdeki imtihanlarını zorlaştırmak için onlara çokça mal veririz, dünyada onlara ferahlık temin ederiz. Bu nedenle [Allah] buyurmuştur ki: الِنَفْتِنَهُمْ فِيهِ, yani onları bu malda çoklukla denemek için.” Devamında bu manayı, aralarında Ebu Hamza Sumali’nin de bulunduğu birkaç kişinin görüşü olarak tanıtmış ve bunun delilinin


فَلَمَّا نَسُواْ مَا ذُكِّرُواْ بِهِ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ أَبْوَابَ كُلِّ شَيْءٍ921 ayeti olduğunu beyan etmiştir.922 Bu delili bu görüş için Tabersi’nin kendisinin mi, yoksa bu manaya kail olanların mı, yani ayete bu anlamı tercih edip bu mananın doğruluğu için “فَلَمَّا نَسُواْayetine istinad ederek bu ayeti delil olarak kullanan kişilerin mi ortaya koyduğu belli değildir. İkinci ihtimale göre denebilir ki Ebu Hamza Sumali bazen ayetlerin manasını beyan ederken diğer ayetlere istinat etmekte ve tefsirde Kur’an’ın kendisinden yararlanmaktadır. Gerçi burada ayet için zikredilen mana zayıftır ve istinad edilen ayet de ona delalet etmemektedir ama bunu izah etmeyi başka bir fırsata bırakıyoruz.

- Sünnetten Yararlanmak (Masumların Rivayetleri)

وَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلَى حُبِّهِ مِسْكِينًا وَيَتِيمًا وَأَسِيرًا923 (yoksullara, yetimlere ve esirlere yiyecek verirler, hem de en sevdiklerinden) ayetini tefsir ederken “esir” kelimesinin yorumu için Nebevi rivayeti delil olarak getirmiştir: “استوصوا بالنساء خیرا فانهن عندکم عوان924Kadınlara iyilik tavsiyesini kabul edin. Çünkü onlar yanınızda esirdirler.” Buna dayanarak “esir”den muradın “kadın” olduğunu düşünmekmektedir. Fakat bu ayetin tefsirinde bu rivayetten yararlanılması uygun değildir. Zira, birincisi “esir” kelimesinin “kadın” için kullanımı mecaz ve metafordur. Ayet-i kerimede hakiki manada kullanıldığı belli olan “أَسِيرًاkelimesi onu kapsamamaktadır. İkincisi, ayet kendilerinin ihtiyacı bulunduğu ve üzerlerine vacip olmadığı halde toplumun mahrumlarına yardım eden kimselerin faziletini beyan makamındadır. Bahsi geçen mahrumlar da üç gruptur: Yoksullar, yetimler -onlara ekmek getirenleri kaybetmişlerdir- ve Müslümanlarla savaşta yakalanmış ve gelir yolları bulunmayan esirler. Muhtemelen herhangi bir nedenle cezaevine düşmüş ve muhtaç durumdaki kimseler de böyledir. Ama kadın bu üç gruptan hiçbirine girmemektedir. Çünkü birisinin çocuğu ise ondan yardım alır. Eğer birisinin eşiyse nafaka ve harcamaları kocasının yükümlülüğüdür. Nafaka verilmesi de kocanın övülmesini gerektirecek fazilet değildir. Bilakis yerine getirilmesi gereken bir ödevdir. Halbuki ayet, bireyleri yedirenlerin fazilet ve büyüklüğünü beyan etmektedir.



- Lugattan Yararlanmak

قَالَ أَرَاغِبٌ أَنتَ عَنْ آلِهَتِي يَا إِبْراهِيمُ لَئِن لَّمْ تَنتَهِ لَأَرْجُمَنَّكَ925 (Dedi ki: Ey İbrahim, ilahlarıma sırt mı çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen kesinlikle seni taşlayacağım.) ayetinin tefsirinde “ لَأَرْجُمَنَّكَifadesine, kelimenin manalarından bir tanesinin “sövmek”926 olmasına istinaden “لاسبنک(sana söveceğim) manası vermiştir. O, “sövme” anlamı taşıyan bu ayet dışında Kur’an’da nerede “recm” geçmişse “katl” manasına geldiğine inanmaktadır.927 Bu tefsir sakattır. Çünkü “recm”in anlamlarından biri “sövme” olsa bile bu ayette de sövme manasında kullanıldığını gerektirmez. Bilakis bunun için belirgin bir karine gerekir ama o böyle bir karine göstermiş değildir.

Abdurrezzak Hırzeddin, Ebi Hamza’nın tefsir yönteminin diğer özelliklerini aşağıdaki şekilde sıralamıştır:

Ayetin manasında kıraatın rolünü gözönünde bulundurmak, ayeti anlamada edebi noktaları hesaba katmak, bir ayetin tefsirinde birçok boyutu zikretmek, nüzul sebeplerine odaklanmak, müşkül ayetleri tefsir ederken ve onlardaki fıkhi görüşleri beyan ederken Ehl-i Beyt’e (a.s) müracaatı vurgulamak.928 Bunların tamamına değinmek ve onları incelemek epey yer tutacaktır ama şu kadarını hatırlatmalıyız ki bazı ayetlerin izahında Ehl-i Beyt’in (a.s) görüşlerini beyan etmesi, tefsire ilişkin önemli özellikleri içinde yeralmaktadır. Bunların bir bölümü Ehl-i Beyt’in (a.s) menakıbını, özellikle de Müminlerin Emiri Ali’nin (a.s) menkıbelerini kapsamaktadır.929



5- Cabir b. Yezid Cu’fi

Şii ve Sünni tefsir kitaplarında kendisine ait tefsir rivayetleri ve görüşleri nakledilmiş olan930 müfessir tâbiînden bir diğeri Ebu Abdullah931 Cabir b. Yezid Cu’fi’dir. Ebu Musa Muhammed b. Müsna’dan şöyle nakledilmiştir: “Cabir, hicri 128 senesinde vefat etmiştir.”932 Necaşi demiştir ki: “Cabir’in kitapları vardır. Onlardan biri de tefsirdir.”933 Bu tefsir için iki sened zikretmiştir ama her ikisi de zayıftır. Şeyh Tusi, Fihrist’te, Muhammed b. Sinan’ı -güvenilirliği ihtilaflıdır- içeren senedle Cabir’e ait bir tefsir kitabı zikretmiştir.934

Ahmed Rıza, Mecmeu’l-Beyan’a yazdığı mukaddimede, hicri 127 yılında vefat etmiş Cabir b. Yezid Cu’fi’yi tefsir alanında telifi bulunan tâbiînden biri olarak tanıtmıştır.935

Keşşi muttasıl senedle Mufaddal b. Ömer Cu’fi’den şöyle nakletmiştir:

İmam Sadık’a (a.s) Cabir’in tefsirini sordum. Hazret şöyle buyurdu: “Onu düşük seviyeli kişilere anlatma ki yaymasınlar.”936

Bu rivayetten, onun tefsirinde hayli yüksek, tahammülü güç ve takiyyeye aykırı konular bulunduğu ve yaygınlaşmasının maslahata uygun olmadığı sonucu çıkmaktadır.



Mezhebi

Cabir’in Şii olduğu, Sünni ve Şii rical âlimlerinin ittifak ettiği bir konudur. Keşşi şöyle buyurmuştur: “Süfyan Sevri’den rivayet edildiğini göre, Şia’ya eğilimi bulunması hariç, Saduk’un hadisindeki Cabir Cu’fi’dir.”937

İbn Hacer onun hakkında şöyle nakletmiştir:

Yahya b. Ya’la demiştir ki: Zaide’nin şöyle dediğini işittim: “Cabir Ca’fi, Nebi’nin (s.a.a) ashabına söven bir rafızidir.” İcli şöyle demiştir: “Cabir zayıf biriydi ve teşeyyüde aşırılıkçıydı.”938

İbn Cevzi’den nakledildiğine göre Cabir’e rafızilik nispet edilmiştir.939 Şia’nın ünlü rical âlimi Mamekani, Keşşi ve diğerlerinin Cabir’i övdüğü rivayetleri zikrettikten sonra şöyle buyurmuştur: “Geçmişteki haberlerin toplamından çıkan sonuç şudur ki, bu adam büyüklüğün zirvesinde ve nebaletin (neciplik ve faziletin) nihayetindedir. İmam Bakır ve İmam Sadık (a.s) nezdinde büyük bir konumu ve yeri vardı. Hatta bu iki yüce şahsiyetin sırlarına mahrem, özel lütuf ve inayetine mazhar idi. Benzersiz adaletine güvenilmekten başkasının sözkonusu olmadığı Ehl-i Beyt’in menkıbeleri ve sırlarında o iki İmamın emin olduğu kimseydi.”940

Bazı rical kitaplarından nakledilmiş ve içinde Ehl-i Beyt’in (a.s) özelliklerinin zikredildiği cetvelde Cabir Cu’fi, İmam Bakır’ın (a.s) naibi sayılmıştır.941

Cerir, Süfyan ve Zaide gibi Ehl-i Sünnet’ten bir grup âlimden Cabir’in kınandığına dair şöyle söylediği nakledilmiştir: “Ricata itikadı vardı.”942 Bu akidenin Şia’nın icma ettiği inanç ve hak mezhebin zaruriyatından olduğu943 gözönünde bulundurulursa bu söylenenler de onun Şii olduğunun bir diğer delilidir.

Güvenilirliği

Cabir, Şii ve Sünni rical kitaplarında zikredilmiştir ve her iki fırka da onu methetmiştir.

Keşşi, muttasıl senedle Ziyad b. Ebi Hallal’ın şöyle dediğini nakletmiştir:

Ashabımız Cabir’in hadisleri konusunda ihtilafa düştü. Onlara dedim ki: “Bunu İmam Sadık’a (a.s) soracağım.” Hazret’in yanına gittiğimde ben soruyu sormadan Hazret buyurdu ki: “Allah Cabir’e rahmet etsin. Gerçekten o (konuları nispet etmede) bize hep doğruyu söyler...”944



Risale-i Adediye’de Müfid’den, Cabir’i, ta’n ve kınama yolu bulunmayan kişilerden saydığı nakledilmiştir. Allame de onu birinci kısımda (itimat edilenler) zikretmiştir.945

Cabir’in mezhebi konusunda Mamekani’den aktarılan şey, aynı zamanda onun güvenilirliğine de delalet etmektedir. Buna ilaveten, sözünün başka bir kısmında, fazıl Meclisi, Belağa sahibi, İkmal sahibi, Müfid, Allame ve hatta İbn Gazayiri -ki ravilerin zayıflığını göstermede titizdir- gibi bir grup ulemanın onu mevsuk bulduğunu naklettikten sonra Cabir Ca’fi’yi, haberine itimat edilir, sika ve takdire şayan şahsiyet olarak tanıtmıştır.946

Ayetullah Hoi, Keşşi’den çok sayıda rivayet naklettikten sonra Cabir’i överken ve Kamilu’z-Ziyarat ve Tefsiru Kummi’de geçen iki rivayetinden -neticede İbn Kuluye ve Ali b. İbrahim Kummi’nin genel olarak güvenilir bulduğu içeriktedir- bahsederken şöyle buyurmuştur: “İbn Kuluye, Ali b. İbrahim, Risale-i Adediye’de Şeyh Müfid ve İbn Gazayiri’nin -Allame’nin anlattıkları itibariyle- şahitliği ve Ziyad’ın sahihinde geçen İmam Sadık’ın (a.s) kavli bakımından Cabir’i takdire şayan sikalardan kabul etmemiz gerekir.”947

Ehl-i Sünnet âlimlerden İbn Hacer ondan şöyle bahsetmiştir: İbn Mehdi Süfyan’dan şöyle nakletmiştir: “Hadis naklinde ondan daha vera sahibini görmedim.” İbn Aliyye, Şu’be’den nakletmiştir: “Cabir rivayet nakletmede sadık davranır.” Yahya b. Ebi Bekir de Şu’be’den şöyle rivayet etmiştir: “Cabir حدثنا ve سمعت dediğinde insanların en mevsukudur.” Veki’ demiştir ki: “Herşeyden şüphe edin ama Cabir’in güvenilir olduğundan kuşku duymayın.” Mes’ar, Süfyan, Şu’be ve Hasan b. Salih bize ondan rivayet etmiştir. Ebi Davud, Tırmızi ve İbn Mace de Cabir’in hadislerine kendi sahihlerinde yer vermişlerdir.948

Tabii ki onun hakkında zayıf olduğuna dair görüşler de zikredilmiştir. Mesela Tehzibu’t-Tehzib’te -Ehl-i Sünnet’in rical kitaplarından biridir- Zaide’nin şöyle dediği nakledilmiştir: “Allah’a yemin olsun! [Cabir] Ca’fi ricata inanan yalancının tekiydi.” Ebu Hanife’den de şöyle nakledilmiştir: “Karşılaştığım insanlar arasında Cabir’den daha yalancısını görmedim. Beyan ettiğim her görüşe karşılık bir rivayet naklediyordu. Elinde, hiç açıklamadığı otuz bin hadis bulunduğunu iddia etti.” Sa’lebi’den şöyle nakledilmiştir: “Leys b. Ebi Selim bana dedi ki: Cabir’in yanına gitme. Çünkü yalancı biri.” Cerir demiştir ki: “Ondan rivayet etmeyi helal görmüyorum. Ricata inanıyor.” İcli şöyle demiştir: “Cabir zayıf biriydi ve teşeyyüde guluvv yapıyordu (aşırıya kaçıyordu).”949

Fakat bu görüşlerdeki karine ve ifadelerden gayet iyi anlaşılmaktadır ki onların tahammül edemediği birtakım rivayetler vardı. Her halükarda Ehl-i Sünnet’in kitaplarında geçen bu zayıf göstermeler, onların kitaplarında bahsi geçen mevsuk kabul etmelerle950 çatışıp sâkıt olmasına ilaveten, İmam Sadık’tan (a.s) onun doğru sözlü biri olduğuna dair nakledilmiş muteber rivayet ve Şia’nın mevsuk ve ünlü rical âlimlerinin onu mevsuk kabul etmesi karşısında önemsizdir.

Bazı Şii âlimlerden onu zayıf kabul eden görüşler zikredilmiştir. Mesela zayıf kişilerden bir grubun ondan rivayet etmesi yahut onun karışık biri olması ve haram, helal konusunda az rivayet etmesi buna sebep gösterilmiştir.951 Ama bu malumattan hiçbirinin onun zayıf olduğuna delalet etmediği de ortadadır. Çünkü ondan nakil yapan zayıf biri onun zayıf olduğuna delil oluşturmaz. Karışık biri görülmesi de takiyye nedeniyle ondan sâdır olan bazı amelleri dolayısıyladır. Haram ve helal üzerine rivayetinin azlığı da onun zayıflığı için delil değildir. Bu yüzden bu konuları onun zayıflığı yönünde zikredenlerin çoğu aslında onu mevsuk göstermiş olmaktadır. Mamekani de aynı meseleleri ayrıntısıyla nakletmiş ve bunlara cevap vermiştir.952 Dolayısıyla bahsi geçen mevzuların hiçbiri, onu mevsuk kabul ederek nakledilmiş delillerle çatışmaz. Şia’nın büyük rical âlimlerinden ağırlıklı kesimin onu sika kabul etmesinde olduğu gibi, güvenilirliği sabittir ve tereddüde yer yoktur.


Yüklə 7,5 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin