Tevratın Tahrifi
Yahudiler Tevrat'ı tahrif etmişlerdi.
"Şimdi Ey Müminler! Onların size inanacaklarını mı sanıyorsunuz? Gerçek şu ki; onlardan vaktiyle bir zümre vardı. Allah'ın kelamını işitirler, sonra onu iyice anlamalarını müteakib bile bile tahrif ederlerdi.". (Bakara: 75)
"Yahudilerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden değjştirirler.". (Nisa: 46)
Şüphesiz ki Musa (a.s.)'ya indirilen Tevrat şu anda mevcut bulunan Tevrat değildir. Mevcut Tevrat, tamamen değiştirilmiş olup; değişik zamanlarda birçok kişi tarafından kaleme alınmıştır. Kur'an'i Kerim'in bugünkü Tevrat'a yaptığı ve Allah'ın hidayet ve nur olarak Musa'ya gönderdiği Tevrat'ın bütünüyle kendisi olmadığını ileri sürdüğü tenkitlerin doğruluğuna ilk delil, bugünkü Tevrat'ta, Allah'ın kemal ve celaline yakışmayan şeylerle ni-telendirilmesidir. Örneğin Tekvir kitabının 3. babında şöyle denilmektedir: "Ve Rab ilah, dedi. O bu insanın kendisidir. Bizden hayrı ve şerri bilen biri gibi olmuştur. Belki o da şimdi elini uzatıyor ve hayat ağacından alıyor, yiyor ve ebediyete kadar yaşıyor.".
Yine aynı kitabın 6. babında şöyle denilmektedir: "İnsanlar yeryüzünde çoğalmaya ve onların da kızları doğmaya başlayınca Allah'ın oğulları insanların kızlarının güzelliklerine göz diktiler. Beğendiklerini kendilerine seçtiler. Rab dedi ki: Benim ruhum kayganlığından insanda durmayacaktır. Çünkü o beşerdir... Rab gördü ki insanın şerri yeryüzünde çoğaldı ve hergün kalbinin efkarını tasavvur şerr oldu. Rab onun yeryüzünde insanın ameli olduğuna üzüldü ve kendi kendine teessüf etti ve Rab dedi ki: Yaratığım, insanları yeryüzünden sileceğim. Hem de hayvanat, haşarat ve gökteki kuşlarla beraber. Zira ben onu yarattığıma pişman oldum.
II. Samuel kitabının .24. babında (Fıkra 15-İ6)'da şöyle denmektedir:
Ve Rab sabahtan, tayin olunan vakti kadar İsrail'in üzerine veba gönderdi; ve Dandan Beer-Şebaya kadar ka-vimden yetişbin kişi öldü. Ve melek Yeruşalimi helak etmek için ona doğru elini uzatınca, Rab mücazattan nadim olup kavmi helak eden meleğe; Yeter şimdi elini çek, dedi."
Bu sözlerin Allah kelâmı olması düşünülebilir mi? Hiç Allah'a yaptığı birşeyden dolayı pişman olması ve üzülmesi nisbet edilebilir mi?
Bunlardan biri de; peygamberlerin şereflerini lekeleyen, sahip oldukları ismet sıfatı; yüksek mevki ve ahlak ile bağdaşmayan şeyler ihtiva etmesidir. Örneğin İbrahim (a.s.) hakkında; "O yalancıdır.". Lut (a.s.) hakkında; "O iki kızıyla zina etmiştir.". Harun (a.s.) hakkında; "İsrail oğullarını buzağıya tapmaya çağırdı.". Davud (a.s.) hakkında; "O Riya'nm karısıyla zina etti" ve Süleyman (a.s.) hakkında da; "Karısını hoşnud etmek için putlara taptı." denilmektedir.
İşte tahrif edildiğine dair bundan daha kuvvetli delil olabilir mi? Yahudi reformistlerden birçok eleştirmen, bizzat şu gerçeği itiraf etmek zoruda kalmışlardır. "Kuşkusuz ki Tevrat tahrif edilmiştir.". Bu görüşlerini Paris Hahamı Uculya Vill "Yahudilik" adlı eserinde anlatmıştır. (el-Aki-deül-İslamiyye) 45
İncil'in Tahrifi
Hristiyanların İncil'i tahrif etmeleriyle ilgili olarak Allah Tealâ şöyle buyurmaktadır:
"Biz Hristiyanız, diyenler"den de kesin sözlerini almıştık ama onlar da kendilerine zikredilenin önemli bir bölümünü unuttular. Bu sebeple kıyamete kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. Yakında Allah onlara yaptıklarım haber verecektir. Ey Ehli Kitap! Rasû-lüm size kitaptan gizlemekte olduğunuz birçok şeyi açıklamak üzere geldi; birçok (kusurunuzu) da affediyor. Gerçekten size Allah'tan bir nur, apaçık bir kitap geldi.". (Maide: 14-15)
Yahudilerin, Hazreti Üzeyr'in Hristiyanların da Haz-reti İsa'nın Allah'ın oğlu olduklarım iddia etmeleri de bu tahriflerden biridir.
"Yahudiler; Üzeyr Allah'ın oğludur," dediler. Hristiyanlar da: "İsa Allah'ın oğludur," dediler. Öu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) önceden kafir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin. Nasıl hakdan (batıla) döndürülüyorlar."
Kur'an'ı Kerim onların, kendi kendilerine yaptıkları bu tahrifi düzeltti ve Allah Tealâ'nm çocuk sahibi olmaktan münezzeh olduğunu açıkladı.
"De ki: O, Allah birdir. Allah sameddir. O doğurmamış ve doğrulmamıştır. Hiçbirşey O'na eş ya da denk değildir.". (İhlas: 1-4)
Yine Kur'an'ı Kerim ifade etmiştir ki bütün peygamberler beşerdirler. Fakat Allah Tealâ onları vahiy ve vahyi kabullenip insanlara tebliğ etmeye ehil kılan birtakım Özelliklerle üstün kılmıştır. "De ki: Ben yalnızca sizin gibi bir beşerim. (Şu var ki) bana ilahınızın, sadece bir i-lah olduğu vahyolunuyor.". (Kehf: 110)
Allah Tealâ'nm Kur'an'ı Kerim'de bizlere haber verdiği, Hristiyanların yaptıkları tahriflerden biri de Hazreti İsa (a.s.)'ya nübüvvet gerçeği üzerine ilahlık iddiası ve teslis, inancıdır.
"Andolsun ki "Allah, kesinlikle Meryem oğlu Me-sihtir." diyenler kafir olmuşlardır.". (Maide: 72)
"Ondolsun "Allah, üçün üçüncüsüdür," diyenler de kafir olmuşlardır. Halbuki bir tek ilahtan hiçbir ilah yoktur.". (Maide: 73)
Kur'an'ı Kerim bu tahrifi açıklamış ve İsa (a.s.) ve anası hakkında şüphelerden uzak olan akideyi beyan etmiştir.
"Meryem oğlu Mesih ancak bir rasûldür. Ondan önce de (birçok) rasûller gelip geçmiştir. Anası da çok doğru bir kadındır. Her ikisi de yemek yerlerdi. Bak onlara delilleri nasıl açıklıyoruz, sonra bak nasıl (haktan) yüz çeviriyorlar.". (Maide: 75)
Hristiyanlarm, İncil'lerine göre akidelerini açıkladıktan sonra, bunun ardından (Kur'an'ı Kerim'de Mesih) konusunu teferruatıyla açıklayacağız. 46
Mevcut İndilere Göre Hıristiyanlık Akidesi
İsa (a.s.)'ya indirilen İncil tektir. Fakat bugün biz hristiyanlarm elinde dört İncil görmekteyiz. Bunlar; Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncil'leridir. Bu İncil'ler yetmiş kadar incilden seçilmiştir. İsa (a.s.)'nın hayatını konu edinmişlerdir.
Hristiyan eliştirmenlerin de itiraf ettikleri gibi bu İncil'lerin akidesi, diğer havarilerin değil sadece Pavlus'un görüşleridir.
Aşağıda o İncil'lerden bazı metinler sunup, bu metinlere dayalı olan Hristiyanlık akidesini ele alacağız. Daha sonra da Kur'an'ı Kerim'in, İsa (a.s.) hakkındaki görüşlerini açıklayacağız.
Matta İncil'i: 3. bab. 16,17-fıkralarda şöyle denmektedir:
"Ve İsa vaftiz olunup hemen sudan çıktı; ve işte gökler açıldı ve Allah'ın ruhunun güvercin gibi inip üzerine geldiğini gördü; ve işte göklerden bir ses geldi. Sevgili oğlum budur ondan razıyım."
Yuhanna İncil'i 1. Bab, 1,3,13 ve 15. fıkralarda şöyle d enmektedird:
"Kelam başlangıçta vardı ve kelam Allah nezdinde idi ve kelam Allah idi. Her şey onun ile oldu ve (var) olmuş olaylardan hiç birşey onsuz olmadı. Ve kelam beden olup inayet ve hakikatle dolu olarak aramızda sabin oldu; biz de onun izzetini, babanın biricik izzeti olarak gördük. Yahya onun hakkında şahadet etti ve çağırıp dedi: Benden sonra gelen benden ileri oldu, zira benden önce idi, diye söylediğim budur."
Mezkur Yahanna İncil'inin 10. babının 30. fıkrasında da şöyle deniyor: "Ben ve baba biliriz.".
Aynı babın 38. fıkrasında da şöyle ifade ediliyor: "Şüphesiz ki baba bende, ben de babadayım.".
Matta İncil'i, 28. bab, 10. fıkra: Baba, Oğul ve Ruhul Kudüs ismiyle vaftiz ediniz.
İşte görülüyor ki hristiyanlar akidelerini, İncillerinde-ki ifadeler üzerine kurmuşlardır.
M. Ebu Zehra "Hristiyanlık Üzerine Konferanslar" adlı eserinde bu konuyu açıklayarak şöyle diyor: "Hristiyan bir yazar olan Nevfel b. Nimetullah b. Circis, 'Süleyman'ın Gülleri' adlı eserinde der ki: Bütün kiliselerin üze-rinde ittifak ettikleri hristiyanlık inançları, İznik Konsülünde tesbit edilen şu ana düsturdan ibarettir: Bir tek ilaha, bir tek babaya iman, o her şeyin idarecisi, göklerin ve yerin yaratıcısı, görünen ve görünmeyenlerin sahibidir. Bunun yamsıra tek Rabbe, yani babadan doğan bir tek oğula Meşine inanmaktır. Mesih asırlarca evvel Allah'ın nurundan doğmuştur, hak bir tanndan doğmuş hak bir tanrıdır. Yaratılmamış, doğrulmuştur. Her şey ancak kendisiyle var olabildiği gibi cevher de baba ile eşittir. O bizim yüzümüzden, bizim hatalarımızdan dolayı gökten inmiş, Ruhun Kudüs'ten ayrılıp beden haline gelmiş ve bakire Meryem'den doğarak insanlaşmıştır. Bizim yüzümüzden Platus devrinde haça gerilmiş, acılar çekerek Öldürülmüştür. Kabre gömüldükten sonra Kutsal kitapta anlatıldığına göre ölümünün üçüncü günü dirilerek ayağa kalkmış ve gökyüzüne çıkarak Rabbin sağ yanma oturmuştur. İleride ölüleri ve dirileri hesaba çekmek için yeniden büyük bir şerefle yeryüzüne inecektir. Mülkü yok olmayacaktır. Babadan dünyaya gelen canlı Rabbe, Ruhul Kudüs'e iman etmek Hris-tiyan inancının temel esaslarındandır. Baba ile oğula birlikte secde ve hamd edilir.". İşte Hristiyan inancının özü bundan ibarettir. Bu konuda hristiyanlar arasında ihtilaf yoktur.".
Yukarıda sunduğumuz pasajlardan anlaşıldığına göre
Hristiyan inanç sistemi şu üç esasa dayanmaktadır:
I. Esas: Teslis; üç unsuru kabullenmek.
II. Esas: İnsanın, insanlığı kurtarmak için haça gerilmesi ve kabrinden kalkıp göğe çıkması.
III. Esas: Ölü ve dirileri hesaba çekmesi.
Dr. Poust. (Kutsal Kitabın Tarihi) adlı eserinde şöyle der:
"Allah'ın tabiatı birbirine eşit üç unsurdan ibarettir:
a) Baba Allah
b) Oğul Allah
c) Ruhul Kudüs Allah
İnsanlar oğul vasıtasıyla babaya bağlanır. Kendilerini feda ederek oğula ve temizleyerek de Ruhul Kudüs'e inti-sab ederler.". Bu ifadeden anlaşılıyor ki, bu üç unsur birbiriyle iç içedir. Ve yaratıcının zatı bu üçlü esası zaruri kılmaktadır? (Prof. Muhammed Ebu Zehra: Muhadaratün-Fin-Nasraniyye, 117, 118)
Seyyid Sabık da der ki: "Hristiyanlık akidesinin esası mukaddes teslistir. Yani üç unsurdan (Baba, Oğul, Ruhul Kudüs) oluşan mürekkeb bir varlıktır. Üç cevherdir. Her biri diğerinden bağımsızdır."
Buna rağmen üçü tek ilahtır. Hristiy ani ardan biri der ki: O ilandır, ilahın oğlu ve ruhudur üçü de bölünemez birdir, tektir. Teslis inancı sadece hristiyanlara mahsus değildir. Teslis sözünü açıklamaya çalışan "Fransız, Ondoku-zuncu Asır Ansiklopedisinde şöyle denilmektedir:
"Hristiyanlık ve diğer bazı dinlerin inançlarından teslis bir tek ilahı oluşturan birbirinden farklı üç kişinin bileşimidir. Mesela Hristiyanlık teslisi, Hint teslisi gibi.
Ebu Zehra şöyle der:
"Kıpt Milletinin Tarihi" adlı kitabın yazarı, İznik Konsili'nin belli bir inanç sistemi tesbit ettiğini söyler ve Şöyle der: Bu kutsal konsil ve peygamberlik kilisesi Allah'ın oğlunun bulunmadığı zamanın var olduğunu, doğmadan Önce mevcut bulunmadığını tek bir şeyden vücuda geldiğini, oğulun babanın cevherinin dışında bir cevher veya maddeden meydana geldiğini, oğulun yaratılmış olduğunu söyleyen ve kabul eden herkesi aforoz eder.
"325 (m.) de toplanan İznik Konsili şu kararları almıştı: Mesih ilahtır. Allah'ın cevherinden meydana gelmiştir. Allah'ın kıdemi ile kadimdir. Hiçbir değişime uğramaz."
Bu inançlar, toplantıyı hazırlatan o zamanın Roma imparatoru Konstantin tarafından zorla bütün Hristiyanlara kabul ettirildi. Toplantıya 2048 Piskopos katılmışdı. Bunlardan 318'i Pavlus'un görüşünü benimsiyorlardı.
Konstantin'de bu görüşe sempati duyuyordu. Bu, 318 kişiye özel toplantı tertib etti. Onlar da mezkur kararlan ve bu kararlara ters düşen bütün vesikaların yok edilmesi kararım aldılar. (Muhadaratün-Fin-Nasraniyye, 151, 159)
318.'de de I. İstanbul Konsili Ruhul Kudüs'ün ilahlı-ğına dair karar aldı. İbnul Patrik alınan kararlan şöyle açıklar:
"İznik'te toplanmış olan 318 papazın kararlarına ilaveten İstanbul konsili babadan doğma, diriltici ruha sahip bulunan Ruhul Kudüs'ün de aynen baba ve kendisine secde edilen oğul gibi inanılması gereken bir ilah olduğunu kabul etti. Babanın, Oğulun ve Ruhul Kudüs'ün üç uknum; üç cevher, üç özellik olup,üçlükte birlik, birlikte üçlük olduklarını, üç uknumda birleşmiş tek bir birlik olup, bir tek tabiattan tek bir cevher de, bir tek ilah olduğunu i-lan ettiler.
Hristiyan inanç sistemine göre -inanç sistemlerinin üç unsurunda da belirtildiği gibi- Mesih insanları hesaba çekecek, Kıyamet gününde insanları hesaba çekmek için yakında gelecek, herkesi yaptığı işe göre hesaba çekecek. Eğer iyilik yapmışsa iyilikle kötülük yapmışsa kölülükle-İcarşılık verecek. Onun,bununla beraber ebedî mülkü de vardır. Mülkü yok olmaz.
Hristiyanlar derler ki: "Allah kıyamet gününde yeryü-zündekileri İsa Mesih ile hesaba çekecek". Zira onların iddialarına göre, Allah hesaba çekmez fakat, bu yetkiyi oğu-la vermiştir. Çünkü o da insanoğludur. Bütün insanların Mesih'in kürsüsü önünde bulunmaları gerekir. Böylece herkes iyi veya kötü yapmış olduklarının karşılığına ulaşır.". İşte hristiyanların akidesi bunlardan ibarettir.
Yuhanna İncil'i, 5. bab. 25-30 fıkralarında şöyle denmektedir:
"Doğrusu ve doğrusu size derim. Allah'ın oğlunu ölülerin işitecekleri saat geliyor. Ve şimdidir; ve işitenler yaşayacaklardır. Çünkü Babanın kendisinde hayat olduğu gi-bi,böylece kendisine hayat olmayı oğula da verdi. Ve hükmetmek selahiyetini ona verdi. Çünkü insanoğludur. Buna şaşmayın; çünkü saat geliyor, o saatte kabirlerde olanların hepsi onun sesini işitecekler, iyilik işitenler hayat kıyametine kötülük işitenler hüküm kıyametine çıkacaklardır. Ben kendiliğimden birşey yapamam, işittiğim gibi hükmederim ve benim hükmüm doğrudur. Zira ben kendi irademi değil, fakat beni gönderenin iradesini ararım.
Pavlus'un II. mektubunun 5. babının 10. fıkrasında şöyle denmektedir:
"Çünkü Mesih'in hüküm kürsüsü önünde hepimizin görünmesi gerekir; tabi herkes gerek iyi gerek kötü yaptığı şeylere göre bedende yapılan şeyleri alsın."
Burada kayda değer bir konu da şudurMezkur dört
İncil'e ve onların inanç sistemlerine ters düşen bir İncil daha vardır ki bu Barnaba İncil'idir.
Bu İncil'de, Tevhid inancı, peygamberimiz (sav)'in peygamberliği, Mesih'in aşılmadığı gibi konular yer almaktadır. Fakat hristiyanlar bu İncil'den şüphe ederler. Biz bu İncil'den kısaca bahsedeceğiz. 47
Dostları ilə paylaş: |