Mizan
Bu konuda İslâm alimleri şöyle demişlerdir: Hesaba-çekme işi bitince amellerin tartılması işi başlar. Çünkü tartı, hesaba çekildikten sonra olması gerekir. Hesaba çekilmek, amelleri değerlendirmek içindir. Tartı ise, amellerin miktarını ortaya koymak içindir. Ki bu şekilde amellerin karşılığı tam olarak ortaya çıksın. Amellerin tartılması, peygamberler, melekler ve cennete hesapsız girenler hakkında yoktur. Kur'ân'da tartı hakkındaki bazı ayetler:
Bu konuda şöyle buyurulur: "Kıyamet günü doğru teraziler kurarız, hiçbir kimse hiçbir haksızhğauğratıl-maz. Hardal tanesi kadar olsa bile yapılanı ortaya koyarız. Hesap gören olarak biz yeteriz." (Enbiya: 47)
Diğer bir ayette de şöyle buyurulur: "Tartıları ağır gelenler, işte onlar kurtuluşa ermiş olanlardır. Tartıları hafif gelenler, işte onlar, kendilerine yazık edenlerdir, cehennemde temellidirler." (Müminun: 102-103)
Başka bir ayette de şöyle buyurulur: "Ama sevab tartıları ağır gelen kimse, hoş bir hayat içinde olacak-tır.Tartıları hafif gelenler ise, onların yeri bir çukurdur. O çukurun ne olduğunu sen bilir misin? O, kızgın bir ateştir." (Karia: 6-11)
Hadisi şeriflerden anlaşıldığına göre amellerin tartıl-dığı tartının gözle görülür iki kefesi olacaktır. Allah'û Te-alâ insanların amellerini ağırlıkları olan cisimlere çevirecek, iyilikleri bir kefeye, kötülükleri de diğer bir kefeye koyacaktır.
Burada şöyle bir soru akla gelebilir. Aîlah'û Tealâ insanların amellerinin sayısını ve şeklini iyi bildiği halde tartıya ne gerek vardır? Bu konuda şöyle cevap verilir:
1) Amellerin mizanda tartılmasına Allah'ın bir ihtiyacı olmadığı açıkça bellidir. Fakat Allah'ın adeti,dünya hayatında insan işlerinin yürütülmesi sebeb sonuç ilişkilerine göre olduğu gibi yeniden yaratılıştan sonra meydana gelen olaylarda da birtakım kurallara göre olayların cereyanını ilahî hikmet gerekli kılmıştır. Bu şekildeki bir olaylar zinciriyle insan aklına düşünmekte ve hayal ettiği şeyi anlaması da mümkün olmaktadır.
2) İnsanların itibari görünümde olan amellerinin görünen bir cisim haline getirilmesi mizanın ortaya konması ve amellerin orada tartılmasında insanlara, ikinci hayatın anlamının, dünya hayatının aynen yansıması olduğunu beyan vardır. Nitekim hasad mevsimi de tohumlama ve toprağı sürme döneminin aynen yansımasıdır. Bu manayı insan oğlunun tambir şekilde anlayabilmesi için olayların bu şekilde cereyanı gereklidir.
Şayet böyle olmasa da; insana Allahû Tealâ'nın kendi ilminde olduğu şekilde insanları dünyada yaptığı işlere göre mükafatlandıracağı veya cezalandıracağı söylense ve insanoğlu da kendi amellerini görmeden ve kendisine bunlar hatırlatılmadan bu türlü mükafata nail olsa veya cezaya çarptırılsa bu mana ortaya çıkmaz. İşte bu şekilde amellerin ortaya konulması insanın kendi gözleriyle kendi yaptıklarının neticesini âhiret gününde görüp anlaması ve mukayese etmesi içindir. Bundan dolayı Allah'ın hikmeti ameller için gözle görülür bir mizanın ortaya konulmasını ve bu amellerin bizzat veya amel defterleride gözle görülür bir hale getirilmesini gerekli kılmıştır. Hatta insanın azaları bile kendileriyle yapılan günahları ifade edeccek-lerdir. Belki amellerin kendileri de hakiki bir adalet ile konuşacaklardır. Ve bu şekilde dünya hayatının sonuçlan kıyamet gününde insanın gözleri önüne serilecektir. 75
Sırat
Sırat; lugatta "açık yol" demektir. Geçen insanı yuttuğu için bu isim kendisine verilmiştir. Şeriatte ise sırat; "cehennemin üzerine uzatılmış bir köprüdür." Mahşer yerinden ayrılıp ameller tartıldıktan sonra insanlar oradan geçeceklerdir. Cennet ehli olanlar cennete yönelerek köprünün üzerinden geçecekler. Cehennem ehli de geçemeye-rek cehenneme düşeceklerdir.
Bu konuda Kur'ân'da ve hadislerde birçok deliller vardır. Önce Kûr'an'da ayetlere bakalım. Allah şöyle buyurur: "O zalimleri cehennem yoluna koyun. Onları durdurun, çünkü kendilerinden daha da sorulacaktır." (Saffat: 13-24)
Sırat köprüsü ve oradan geniş hakkında birtakım sahih hadislerde rivayet edilmiştir. Buharı ve Müslim'de Ebu Hureyre'den şöyle bir hadis nakledilir: "Birtakım insanlar Rabbimizi görür müyüz? diye sordular. Rasûlullah: "Bedir olduğugece görmek hususunda itişip kakı-şır,birbirinize zarar verir misiniz?" buyurdu. Ashab da: "Hayır, ya Rasûlullah" dediler. Tekrar, "önünde hiçbir bulut yokken ayı görmek için birbirinize zarar verir misiniz?" diye sordu. "Hayır, Ya Rasûlullah" dediler.
Peygamberimiz: "İşte sizler Allah'ı böyle göreceksiniz," buyurur. Hadisin devamında Peygamberimiz: "Cehennemde sırat (yani köprü) kurulur. Ümmetimle beraber onun üzerinden geçenlerin ilki ben olurum. O gün Peygamberden başka hiçbir kimse konuşamaz. Peygamberlerin de o günkü duaları: "Ya Allah! Selamet ver, selamet ver (den ibaret) olur.". Cehennemde sâdânı hiç gördünüz mü? Evet, ya Rasûlullah, dediler.
Rasûlullah: İşte o çengeller sâdân dikenleri gibidir. Ancak şu varki ne kadar büyük olduklarını yalnız Allah bilir. İşte bunlar insanları kötü amellerinden dolayı kapıp alırlar. İnsanlardan kimi ameli sayesinde mümin kalabilen kimi de cezalanmış olandır. Sonra kurtuluşa ulaştırılır. (Müslim İman/ 299)
Sırat köprüsü üzerinden bütün insanlar geçecektir. Peygamberler, Allah'ın dostları, cennete hesaba çekilmeden giren müminler, kafirler de geçeceklerdir. Dünyada Allah'ın doğru yolu üzere yani hak dini üzere yaşayanlar ahirette sırat köprüsü üzerinden de dümdüz geçeceklerdir.
Bu konuda İmam Gazali şöyle der: "Dünyada doğru yol üzere ibadetlerini yapanlar ahiretteki sırattan da hafifçe geçerler ve kurtuluşa ererler. Dünyadaki doğrulukdan yüz çevirenler ve isyan ederek sırtlarına günah yükünü yüklenenler sıratı ilk adım attıklarında ayakları kayıp birden sıçrarlar ve o anda korkudan düşünceye dalarlar.
Sırat ve cehennemi görünce kulağına cehennemin şiddetli gürültüsü gelir. Fakat insan bu zayıf haliyle kalbindeki korku, ayağındaki titreme, sırtındaki ağır yüklerle sırat üzerinde yürümekle mükelleftir. Bu şekilde bir insan yeryüzünde bile yürüyemezken sırat üzerinde nasıl yürüsün. İşte bu şekilde olan bir insan sırat üzerinde yürürken korkudan sağa ve sola sendeleyerek cehenneme düşenlerin bağlaşmalarını işitecektir.
Bu sırada Peygamberimiz şöyle diyecektir: "Ya Rab-bi! Selamet ver, esenlik ve kurtuluş ver." Birçok insan sırattan cehenneme düşeceğinden cehennemin içlerinden çeşitli pişmanlık sesleri yükselecektir. O anda insan şöyle diyecektir: İşte korktuğum başıma geldi. Ne olaydı dünyada iken ahirete iyi ameller gönderseydim. Peygamberlerin getirdiği dini kendime rehber edinseydim. Fakat kötü insanları dost edinmeseydim. Hatta keşke toprak olsaydım. Unutulmuş bir varlık olsaydım. Keşke annem beni hiç do-ğurmasıydı.
O an insan için çok dehşetlidir. Akıllı bir insanın bu tehlikeleri şimdiden düşünerek tedbir alması gerekir. İnanan kimsenin yapacağı budur. Ama manmayan kimse için cehenneme gitmekten başka bir çözüm yoktur. Mümin bir kimsenin bunlardan gafil olması düşünülemez. Böyle bir ahirete hazırlık yapmakta insan gevşek davranamaz. Allah rızasını isteme konusunda insanın imanı kişiye bir güç vermiyorsa bundan daha büyük bir hüsranda olamaz. O gerçek iman ki kişiyi Allah'a boyun eğmeye yöneltmeli, günahlardan kaçmdırmalıdır. (İhya: 4/ 542)
İnsanların dünyadaki amellerine göre sırat köprüsü üzerinden geçiş de değişik olacaktır. Bu değişikliği belirten bazı sahih hadisler rivayet edilmiştir. Bu hadislerde; bazı insanların, göz açıp kapayıncaya kadar, bazı insanların, şimşek gibi,bazı insanların yıldızların süzülmesi gibi, bazılarının rüzgar gibi, bazılarının koşan bir at gibi, bazılarının insanın koşması gibi, bazılarının yürüyerek,bazıları emekleyerek, bazıları sürünerek, bazıları da geçerken eli ayağı yara bere içinde kalarak, bazılarına cehennem ateşi İsabet ederek geçeceklerdir. İnsanlardan bazılarını da cehennem çekecek ve onlar cehenneme düşeceklerdir.
Köprünün üzerinde insanları cehenneme çekmeye çalışan kancalar ve pençeler vardır. Bunlardan insanı ancak amelleri koruyacaktır. İnsanlardan bazıları bu şekilde sıratı geçerek cennete ulaşacaklardır. Bunlar dünyada güzel ameller işleyen kimselerdir. Bazıları da cehenneme düşerek oradan cezalarının karşılığı süresince yandıktan sonra cennete gideceklerdir.
Fakat kafirler ve münafıklar cehennemde devamlı olarak kalacaklardır. Burada şunu da söyleyelim ki sırat köprüsünden geçen müminin önünde bir nur (ışık) olacaktır.
Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurur: "İnanmış erkek ve kadınlara, defterleri sağdan verilmiş ve nurları önünde olarak giderken gördüğün gün onlara şöyle denecektir: "Müjde! Bugün içlerinden ırmaklar akan, içlerinde temelli kalacağınız cennetler sizindir.". İşte bu,büyük kurtuluştur. İki yüzlü erkek ve kadınlar, müminlere: "Bizi de gözetin, nurunuzdan faydalanalım." dedikleri gün, onlara: "Ardınıza dönünde nur arayın." denir. İnananlarla münafıklar arasına, kapının içinde rahmet ve dışında azab olan SÛR çekilir. Münafıklar inananlara: "Biz sizinle beraber değil miydik" diye seslenirler. Onlar: "Evet öyle fakat sizler kendinizi aldat-tınız.Bize pusu kurdunuz. Allah'ın buyruğu gelene kadar dinde şübheye düştünüz. Sizi kuruntular aldattı. Sizi şeytanlar Allah'a karşı da ayarttı. Bugün sizlerden ve inkar edenlerden fidye kabul edilmez. Varacağınız yer ateştir, layık olduğunuz yer orasıdır. Ne kötü bir dönüştür. (Hadid: 12-15)
İbn-i Kesir bu ayetlerin tefsirinde şöyle der: "Allah buayetlerde kıyamet günündeki müminlere haber verirken, onların amellerine göre Önlerinde yürüyen bir nurları olacağını beyan etmektedir. Nitekim Abdullah b. Mesud da: "Onların nurları önlerinde yürür." ayeti hakkında "insanlar sırat köprüsünden geçerken amellerine göre önlerinde nurları olacaktır. Bazılarının nuru dağ gibi, bazılarınınki hurma ağacı gibi, bazılarınınki ayakta duran bir adam gibi olacaktır. En az nuru olanın ise bir pamuk kadar nuru olacak, bazen yanıp bazen sönecektir. Müminlerin nuru kendileriyle sırat köprüsünü geçerken önlerini aydınlatarak yardımcı olacaktır." 76
Cennet ve Cehennem
Cennet ve cehennem yaratılmışlardır. Ve hiç yok olmayacaklardır. Allah onları mahlukatı yaratmadan önce yaratmıştır. Ve şu anda onlar mevcutturlar. Allah onları, sevap ve ceza sahipleri için hazırlamıştır. İnsan hayatı bu ikisinden birine varacaktır. İşte bu enson ve devamlı bir akıbettir ki bundan sonra başka bir âkibet yoktur. Cennet ve cehennem hakiki olarak maddidirler. Cennetin nimetleri, hissedilebilen maddi şeylerdir. Ceset ve ruh o nimetlerden bareberce faydalanırlar. Cehennem azabı da hissedilebilen maddi bir şeydir ki ceset ve ruh her ikisi aynı anda bu cezaya çarptırılırlar.
Allah bunu birçok ayette, arap dilinin en kuvvetli ifadeleriyle beyan etmektedir. Cennet ve cennete girenler hakkında Allah şöyle buyurur: "İnanmış olanların yüzleri o gün pırıl pırildır. Yaptıklarından hoşnutturlar. Yüksek bir cennettedirler. Orada boş söz işitmezler. Orada akan kaynak vardır. Orada yükseltilmiş tahtlar vardır. Yerleştirilmiş kaseler, sıra sıra yastıklar, seçilmiş yumuşak tüylü halılar vardır. (Gaşiye: 8-16)
Diğer ayetlerde de şöyle buyurulur: "Defterleri sağdan verilenler, ne mutlu o sağcılara! Onlar dikensiz sedir ağaçları,salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlannda,bitip tükenmez ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında, yüksek döşekler üzerindedirler. (Vakıa: 27-34)
Cehennem ve cehennemlikler hakkında da Kur'ân'da şöyle buyurulur: "O gün bir takım yüzler zillete bürünmüştür. Zor işler altında bitkin düşmüştür. Yakıcı ateşe yaslanırlar. Kızgın bir kaynaktan içirilirler. Semirtmeyen, açlığı gidermeyen kötü kokulu bir dikenden başka yiyecekleri yoktur.". (Gaşiye: 2-7)
Diğer ayetlerde de şöyle buyrulur: "Doğrusu ayetmi-zi inkar edenleri ateşe sokacağız; derilerinin her yanışında, azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Allah güçlüdür, Hakîm'dir." (Nisa: 56)
"Doğrusu suçlular; sapıklık ve çılgınlık içindedirler. Ateşe yüzüstü sürüldükleri gün onlara: "Cehennemin dokunan azabını tadın!" denir. (Kamer: 47-48)
"Ey inananlar! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyun; onun yakıtı,insanlar ve taşlardır. Görevlileri, Allah'ın kendilerine verdiği emirlere başkaldırmayan, kendilerine buyrulanları yerine getiren pek haşin meleklerdir."
Müminlerin cennete, kafirlerin cehennemde kalışının ebedi olduğunu Allah birçok ayet açıklamıştır. Bu ayetler-den bazıları şunlardır: "Ama inanıp yararlı iş işleyenlerin konakları Firdevs çenetleridir. Orada temelli kalırlar, başka bir yere gitmek istemezler." (Kehf: 107-108)
"Doğrusu suçlular; temelli kalacakları cehennemin azabı içindedirler. Azaba hiç ara verilmez, onlar orada tamamen umutsuzdurlar." (Zuhruf: 74-75)
Cehennemde şöyle seslenirler: "Ey Nöbetçi! Rabbin hiç değilse canımızı alsın.". Nöbetçi: "Siz böyle kalacaksınız." der." (Zuhruf: 77)
Bu gerçeği kuvvetlerindiren birçok hadis nakledilmiştir.
Buharı ve Müslim'de İbn-i Ömer'den nakledilen bir hadiste Peygamberimiz (sav) şöyle buyuruyor: "Cennet ahâlisi cennete vardığı, cehennem ahalisi de cehenneme (ayrılıp) gidince ölüm (gürbüz bir koç şekli verilerek) getirilir. Cennetle cehennem arasında yatırılır. Sonra kesilir. Sonra bir seslenen: "Ey cennet ahâlisi! Artık ölüm yoktur. Ey cehennem ahâlisi artık ölüm yoktur, diye bağırır. "Bu olay sebebiyle cennet ehlinin ferahlığı bir kat daha artar.Cehennem ehlinin hüzün ve kederi ise bir kat daha artar." (Müslim: Cennet/ 43)
Şu kadar var ki cehennemde ebedi kalacak olanlar; kafirler, çeşitli grup ve şekillerine göre Allah'a ortak koşanlar, inkarcılar ve bütün peygamberlere inanmayan ehl-i kitabdır. Allah Teala şöyle buyuruyor: Kitab ehlinden ve puta tapanlardan inkar edenler, şüphesiz içinde temelli kalacakları cehennem ateşindedirler. İşte bunlar yaratıkların en kötüsüdürler. (Beyyine: 6)
Müminlerden olup da Allah veya peygamberlerine veya kitaplarına veya âhiret gününe karşı günah işleyenlerin gidecekleri yer; -azabları ne kadar uzarsa uzasın- Allah'ın afvı ve cennetidir. İnananların cennette nimetler içinde olacağını, inanmayanların da cehennemde azab içinde olacağını birçok ayetler açıklamaktadır.
Bu ayetlerden bazıları şunlardır:" "Bunlar, Adn cennetlerine girerler. Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler, oradaki elbiseleri de ipektir. Derler ki: "Bizden üzüntüyü gideren Allah'a hamd olsun. Doğrusu Rabbimiz bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir. Bizi lütfuyla, temelli kalınacak cennete O yerleştirdi. Orada bize ne bir yorgunluk gelecek ve ne de usanç gelecektir. İnkâr edenlere cehennem ateşi vardır. Ölümlerine hükmedilmez ki ölsünler. Kendilerinden cehennem azabı da hafifletilmez. Her inkarcıyı böyle cezalandırırız. Orada: "Rabbimiz! Bizi çıkar; yaptığımızdan başka, yararlı iş işleyelim." diye bağırışırlar. O zaman onlara şöyle deriz: "Öğüt alacak kişinin öğüt alabileceği kadar sizi yaşatmadık mı? Size uyarıcı Peygamber de gelmişti. Artık azabı tadınız, zalimlerin yardımcısı olmaz." (Fatır: 33-37)
Diğer ayetlerde de şöyle buyrulur: "Kişinin canı boğaza dayanınca ve siz o zaman bakıp kalırken, biz o kişiye sizden daha yakınızdır, ama görmezsiniz. Siz diri-lip yaptıklarınıza karşılık görmeyeceksiniz ve eğer bu sözünüzde samimi iseniz, o çıkmak üzere olan canı geri çevirsenize!
Eğer o kişi, Allah'a yaklaştırılmış (kul)lardan ise rahatlık, hoşluk ve nimet cenneti onundur. Eğer defteri sağdan verilenlerden ise: "Ey sağcılardan olan kişi! Sana selâm olsun!" denir. Eğer sapık yalancılardan ise, ona kaynar sudan bir ziyafet, sunulur. Cehenneme sokulur." (Vakıa: 83-94)
"O gün cennet, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılır. Cehennem de azgınlara gösterilir." (Şu-arâ: 90-91)
Cennet ehli ile cehennem ehli arasında bazı konuşmalar da cereyan edecektir: Ayetlerde şöyle geçer: "Cennet ehli cehennemliklere: "Biz Rabbimizin bize vâdettiğini, gerçek bulduk. Rabbinizin size vâdettiğini gerçek buldunuz mu?" diye seslenirler. "Evet." derler. Aralarında bir münâdi; "Allah'ın laneti Allah yolundan alıkoyan o yolun eğriliğini isteyen ve âhireti inkar eden zalimlerledir." diye seslenir." (Ârâf: 44-45)
Cehennemlikler, cennetliklere: "Bize biraz su veya Allah'ın size verdiği rızıktan gönderin," diye seslenirler, onlar da: "Doğrusu Allah inkarcılara, ikisini de haram etmiştir." derler.
Allah'ın mümin kullarına hazırladığı cennetin genişliği, gökler ve yer kadardır. Şöyle buyrulur: "Rabbinizin mağfiretine ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış, eni gökler ve yer kadar olan cennete koşuşun. (Ali İmran: 133)
Buharı ve Müslim'de rivayet edildiğine göre "cennetin sekiz kapısı ve bu kapılarda cennete giren müminleri karşılayan melekler vardır." Şöyle buyrulur: "İnanmış erkek ve kadınları, defterleri sağdan verilmiş nurlan önlerinde olarak gördüğün gün onalra şöyle dencektir; "Müjde; bugün içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalaca-ğınızcennetler sizindir." İşte bu büyük kurtuluştur. (Ha-did: 12)
Cennet kapılarında melekler, müminleri karşılarlar ve onları kutlayıp tebrik ederler. Şöyle buyrulur: Kendilerini melekler: "Size söz verilen gün işte bu gündür." diye karşılarlar." (Enbiya: 103)
"Rablerine karşı gelmekten sakınanlar, bölük bölük cennete götürülürler. Oraya varıp da kapıları açıldığında, bekçileri onlara: Selâm size, hoş geldiniz! Temelli olarak buraya girin." derler." (Zümer: 73)
"Melekler her kapıdan yanlarına gelip: Sabretmenize karşılık size selâm olsun, burası dünyanın ne güzel bir sonucudur! derler." (Râd: 23-24)
Peygamberimiz de cennete girerken müminlerin durumunu şöyle anlatır: "Cennete ilk girecek gurubun yüzleri, ayın ondördü gecesindeki şekli gibi parlaktır. Onların ardı sıra girecek olanlar ise, gökdeki en keskin ışıklı büyük yıldızın parlaklığı üzeredir. Onlar (cennette) bevletmezler, pislik ve dışkı çıkarmazlar, sümkürmez-ler, tükürmezler. Onların cennetteki tarakları altındır. Onların terleri miskdir (güzel kokudur.). Onların bu-hardanhklarımn ûdları (yanıcı maddesi) Hint ududur. Onların zevceleri (cennet) hurileridir. (Genç güzel hanımlardır). Onların ahlakı bir tek adamın ahlakı üzeredir. Onların şekli de babaları Adem Aleyhisselamın sureti üzeredir, (uzun boyludur). (Müslim: Cennet/ 15)
Cennetteki en büyük nimet; müminlerin Rablerinin cemâlini görmeleridir. Bu konuda da şöyle buyrulur: "O gün bir takım yüzler, Rablerine bakıp parlayacaktır." (Kıyamet: 22-23)
Onların elbiseleri ve süsleri hakkında şöyle buyrulur: "Üzerlerinde ince yeşil ipekli, parlak atlastan elbiseler vardır, gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz içecekler içirir." (İnsan; 21)
"Doğrusu Allah, inanıp iyi ameller işleyenleri, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar. Orada altın bilezikler ve inciler takınırlar. Oradaki elbiseleri de ipektendir. Bu kimseler, sözün güzelini işitecek duruma u-laştırılmışlar, övülmeye layık olan Allah'ın yoluna eriş-tirilmişlerdir." (Hacc: 23-24)
Onların döşeklerine gelince;şöyle buyrulur: "Orada, yükseltilmiş tahtlar, serilmiş yumuşak tüylü halılar vardır." (Gaşiye: 13-16)
"Orada tahtlara yaşlanırlar. Orada yakıcı sıcak ve dondurucu soğuk görmezler. Meyve ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkmış ve onların koparılması kolaylaştırılmıştır." (İnsan: 13-14)
Onların kaplan ve yiyecekleri hakkında şöyle buyuru-lur: "Onlar için altın kadeh ve tepsiler dolaştırılır, canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey oradadır, siz orada temellisiniz." (Zuhruf: 71)
"Cennette olanlara diledikleri meyve ve etten bol bol veriniz." (Tur: 22)
Seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti (ile genç hizmetçiler dolaşırlar). (Vakıa: 20-21)
Onların hizmetçileri hakkında şöyle buyrulur: "Yanlarında ölümsüz gençler dolaşır, onları gördüğünde saçılmış birer inci sanırsın." (İnsan: 19)
Eşleri hakkında da şöyle buyrulur: "Onlara orada tertemiz eşler vardır." (Bakara: 25)
"Onlara, ceylan gözlü eşler veririz." (Tur: 20)
"Yanlarında bakışlarını kendilerinden ayırmayan iri gözlü dilberler. Sanki onlar örtülüp saklanmış yumurtalar gibidirler." (Saffât: 48-49)
"Biz, ceylan gözlüleri (cennettekiler için) yeniden yaratmışızdir. Onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır." (Vakıa: 35-37)
Hanımlar da cennete kocalarıyla beraber girecektir. Şöyle buyrulur: "Bunlar, ayetlerimize inanmış ve bize kendilerini vermiş olanlardır. Şöyle denir: Siz ve eşleriniz, ağırlanmış olarak cennete giriniz.". (Zuhruf: 69-70)
Cennetteki bütün kadınlar; bakire, hayız, nifas ve kötü ahlaktan temizlenmiş olacaklardır. Kar'ân'da anlatılan cennet nehirleri; sudan,sütten şarabdan ve baldan olacaktır. Şöyle buyrulur: "Allah'a karşı gelmekten sakınanlara, söz verilen cennet şöyledir: Orada temiz su ırmakları, tadı bozulmayan süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları, süzme bal ırmakları vardır. Onlara orada her türlü ürün vardır. (Muhammed: 25)
İslâm alimlerinin büyük çoğunluğu, Mutezile mezhebi hariç, Allah'ın cennette görüleceği konusunda fikir beyan ederler. Bu konuda Kur'ân'dan ve sünnetten delil getirirler. Kur'ân'daki ayetlerden bazıları şunlardır: "O gün bir takım yüzler, Rablerine bakıp parlayacaktır." (Kıyamet: 22-23)
"İyi davrananlara, daima daha iyisi ve fazlası verilir. Onların yüzlerine ne bir karanlık, ne de zillet bulaşır. İşte onlar cennetliklerdir. Orada temelli kalırlar.
"(Yunus; 26)
Ayetteki "daha iyi" Cennet; "fazlası" ise Allah'a bakmakdır. Kafirler hakkında şöyle buyrulur: "Hayır, doğrusu onlar o gün Rablerinden yoksun kalacaklardır." (Mutaffifin: 15)
Ayetin manayı muhalifi, müminlerin Rablerini görmekten yoksun kalmayacaklandır. Şafii: "Allah; bir grup insanı (kafirleri) gazabıyla gözlerini örtünce, diğer grubun (inananları), Allah'ın rızası ile Allah'ı göreceklerini anlıyoruz. Sünnette, 30'a yakın sahabeden mütevatır derecesinde hadisler rivayet edilmiştir.
Buhari, Müslim, Tirmizi ve Ebu Davud'da Ebu Ht reyreden nakledilen hadiste bazı sahabiler Peygamberimi ze: "Ya Rasûlullah! Biz kıyamet gününde Rabbimiî görecek miyiz?" diye sordular. Peygamberimiz: Siz öğlen vakti, Önünde hiç bulut yokken güneşi görmekte birbirinize zarar ve zahmet verir misiniz?" diye sordu. Onlar: "Hayır," dediler. Rasûlullah: "Sizler ayın on-dördüncü gecesi önünde hiçbir bulut yok iken onu görmek için birbirinize zarar verir misiniz?" buyurdu( Onlar: "Hayır," dediler. Bunun üzerine Peygamberi] miz şöyle buyurdu: "Canım elinde olan Allah'a yemii ederim ki Rabbımzı görmede de birbirinize zarar ver] meyeceksiniz." (Müslim: Zühd/ 16)
Allah'ın azgın kullan için hazırladığı cehennem; asal ğıya doğru yedi tabakadır. En hafif azab, en üstte, en şidj detli azab, en alt tabakadadır. Oradakilerin azabı birbirinj den farklıdır. Cehennemin de yedi kapısı vardır. ŞöyU buyrulur: "O cehennemin yedi kapısı olup, her kapıdaı onların girecekleri, ayrılmış kısım vardır." (Hicr: 44)
Kur'ân'da cehennem, çeşitli isimlerle açıklanmıştır. Bunlar: Cehennem, Lezâ, Hutame, Sa'îr, Sakar, Cahîm ve Haviye'dir. Kafirler ve günahkarlar cehenneme bölük bölük; zincirlere vurulmuş olarak atılırlar.
Şöyle buyrulur: "İnkar edenler, bölük bölük cehenneme sürülürler." (Zümer: 71)
"O gün suçluları zincirlere vurulmuş olarak görürsün. Gömlekleri katrandan olacak, yüzlerini ateş bürüyecektir." (İbrahim: 49-50)
"Doğrusu inkarcılar için zincirler, demir halkalar ve çılgın alevli cehennem hazırladık." (İnsan: 4)
"Ateşe yüzüstü sürüldükleri gün olara: "Cehennemin dokunan azabını tadın." denir. Şüphesiz biz her şeyi, bir ölçüye göre yaratmışızdır. Bizim buyruğumuz, bir göz kırpması gibi anîdir." (Kamer: 48-50)
Cehennemliklerin boynunda halkalar olur. Şöyle buyrulur: Boyunlarında halkalar ve zincirler olarak kaynar suya sürülür, sonra ateşte yakılırlar." (Mümin: 71-72)
Nitekim onlar orada cehennemin kaynamasını, uğultusunu işitirler.
Şöyle buyrulur: "Bu ateş onlara uzak bir yerden gözükünce,onun kanamasını ve uğultusunu işitirler." (Furkan: 12)
"Oraya atıldıkları zaman, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler. Nerede ise öfkesinden parlayacak gibi bir hale gelir." (Mülk: 7-8)
Orada onları melekler azarlar ve onlara vurur. Şöyle buyrulur: "İçine her bir topluluğun atılmasında,bekçile-ri, onlara: "Size bir uyarıcı gelmemiş miydi? diye sorarlar." (Mülk: 8)
Bunların bazılarına lanet ederler. Şöyle buyrulur: "Her ümmet (grub cehenneme) girdikçe kendi yoldaşına lanet eder. Hepsi birbiri ardından cehenneme toplanınca, sonrakiler, öndekiler için, "Rabbimiz! Bizi saptıranlar işte bunlardır, onlara ateşten bir kat daha azab ver." derler. (Allah) "Hepsinin (azabı) kat kattır ama bilmezsiniz." der. (Araf: 38)
Cehennemdekiler hiç ölmeyeceklerdir. Derileri ateşte yanınca,başka deriyle değiştirilecektir. Şöyle buyrulur: "Derilerinin her yanışında, azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz." (Nisa: 56)
Onların elbiseleri ateştendir. Şöyle buyrulur: "Allahi inkar edenlere, ateşten elbiseler kesilmiştir, başlarına da kaynar su dökülür de bununla karınlarındakiler ve deriler eritilir. Demir topuzlar da onlar içindir." (Hacc: 19-21)
Onların yiyecekleri, cehennemin dibinde büyüyen, tadı çok acı zakkum ağacının meyvesidir. "Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır. Karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir." (Du-han: 43-46)
"O, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır." (Saffat: 64)
Suyutî, bu ayetin iniş sebebi hakkında şöyle der: "Bir gün Ebu Cehil şöyle dedi: "Şu adam, cehennemde bir ağaç olduğunu söylüyor. Halbuki ateş, ağacı yer. Biz, hurma ve şırasından başka zakkum bilmeyiz." dedi. Onların cehennemde bir ağaç olabileceğine hayret etmelerinden dolayı Allah: "O, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır." ayetini indirdi. Darî' denen acı bir diken de onların yiyecekle öndendir. Şöyle buyrulur: "Semirtmeyen, açlığı giderme-yen kötü kokulu bir dikenden başka yiyecekleri yoktur." (Gaşiye: 6-7)
Gıslîn denen ve cehennemde yananların kan ve irinlerinden süzülen şey de onların yiyeceğidir. Şöyle buyuru-lur: "Bu sebeple burada bugün, onun bir acıyanı yoktur. Günahkarların yiyeceği olan kanlı irinden başka bir yiyeceği de yoktur." (Hakka: 35-37)
Onların içecekleri hamîm denen kaynar sudur. Şöyle buyrulur: "O gün bir takım yüzler zillete bürünmüştür. Zor işler altında bitkin düşmüştür. Yakıcı ateşe yaslanırlar. Kızgın bir kaynakdan içirilirler." (Gaşiye: 2-5)
"Bağırsaklarını parça parça edecek, kaynar su içi-rilirler" (Muhammed: 15)
"Her inatçı zorba, hüsrana uğradı. Ardında cehennem vardır, orada kendisine irinli su içirilecektir." (İbrahim: 15-16)
"Onlar yardım istediklerinde, erimiş maden gibi, yüzleri kavuran bir su kendilerine sunulur." (Kehf: 29)
Cehennemdekilerin azabı,dünyada işlenen kötü fiillere göre değişiklik gösterecektir. Peygamberimiz şöyle buyurur: Onlardan kimi vardır ki, ateş onu iki topuğuna kadar yakalar. Kimi vardır ki onu dizlerine kadar yakalar. Kimi vardır ki ateş onu beline kadar yakalar. Kimi de vardır ki ateş onu boynuna kadar yakalar." (Müslim: Cennet/ 32)
İnsanların en az azab göreni hakkında Peygamberimiz şöyle buyurur: Cehennemdekilerin en hafif azab görecek olanı, ayağında, ateşten iki nalın ile iki nalın kemeri bulunan kimsedir. Onların tesiriyle beyni tencerenin kaynaması gibi kaynar. Kendisinden daha şiddetli azaba uğramış kimseyi görmez. Halbuki o, muhakkak azaba uğrayanların en hafif azabhsıdır." (Müslim: İm-ran/ 364)
Cehennem ateşinin dünyaya oranı hakkında da Peygamberimiz: "Sizin yakmakta olduğunuz şu (dünya) ateşiniz, cehennem ateşinin yetmiş cüz'ünden bir parçadır." buyurdu. Sahabeler: "Ey Allah'ın Rasulü! Vallahi dünya ateşi (bile kafirlere azabetmeğe) muhakkak yeterli olur." dediler. Rasûlullah: "Cehenem ateşi, dünya ateşleri üzerine 69 derece daha fazla kılındı. Bunların her birinin sıcakhğı,bütün dünya ateşinin sıcaklığı gibidir." (Müslim/ 30)
Yapacağı işlerin tedbirini alan, gideceği yeri düşünen ve Rabbinin emirlerine uyan kişi ne akıllıdır! Allah Teala şöyle buyuruyor: "Size ansızın farkına varmadan azab gelmeden önce, Rabbinizden size indirilen en güzel söze, Kur'ân'a uyun. Kişinin: "Allah'a karşı aşırı gitmemden ötürü bana yazıklar olsun. Gerçekten ben alaya alanlardandım." diyeceği günden sakının." (Zümer: 55-56)
Ey Allah'ım! Bizi cehennem azabından koru. Bizi iyi kullarınla beraber cennetine koy. Amin...
"Ama onlar yoldan sapınca, Allah da onların kalplerini saptırmıştı. Allah, yoldan çıkan milleti doğru yola eriştirmez. (Saff: 5) "Allah inkarlarına karşılık onların kalplerini mühürledi, onun için bunların ancak pek azı inanır." (Nisa: 155)
Bu ayetlerde görüldüğü gibi sapıtma sebeblerini; insanın ayağının kayması, Allah'ın din Öğretilerinin dışına çık-mak, Allah'a yapılan sözleşmeyi bozmak, Allah'ın birleştirilmesini buyurduğu şeyi kesmek, yeryüzünde bozgunculuk yapmak, inkar etmek, çok günah işlemektir. İşte bu se-bebler insanları sapıttır makta ve onları doğru yoldan çıkartmaktadır. Çünkü onlar hidayete körlüğü tercih etmişler, ışık yerine karanlıktan hoşlanmışiardır. Bunların tam karşılığı olarak da Allah sebeb-sonuç bağlantısında koyduğu sistemin gereği olarak onların kulaklarım sağır, gözlerini kör yapmıştır.
Bu ve benzeri konular Kur'ân'da çoktur. Yüce Allah şöyle buyuruyor: "And olsun ki, cehennem için birçok cinn ve insan yarattık; onların kalbleri vardır, ama anlamazlar, gözleri vardır ama görmezler, kulakları vardır ama işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidirler hatta daha da sapıktırlar. İşte bunlar gafillerdir." (A'raf: 179)
İşte bu insanlar ilim ve irfan yollarını ihmal etmişler; onları gerçek gayelerinden uzaklaştırmışl ardır. O insanlara Allah'ın nuru ulaşmaz. Onların kalpleri kilitlendiğinden Allah ve O'nun vahyini anlamazlar. Onların gözleri kör olduğundan Allah'ı ve ayetlerini O'nun kainatında göremezler, kulakları sağır olduğundan Allah'ın ayetlerini işite-mezler. Onlar, gizli ve açık duydukları kendilerine hiçbir fayda vermeyen hayvanlar gibidirler. Hatta hayvanlardan daha aşağıdadırlar. Çünkü hayvanlar, insanlardaki ruhî, ah-lî ve psikolojik güçlerle kuşandınimamışlardır. 77
Dostları ilə paylaş: |